Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Friday, 12.05.2025, 06:14 AM (GMT)

News - Haberler

Katar ile Türkiye arasında yapılan anlaşmanın ayrıntılarıhâlâaçıklanmadı

Katar ile Türkiye arasında yapılan anlaşmanın ayrıntıları hâlâ açıklanmadı Katar sermayesi tarafından Türkiye’ye yapılan ve tartışma yaratan yatırımların ardından Türkiye’nin yüzünü Katar’a döndüğü ortaya çıktı. 26 Kasım’da Ankara’da 2014 yılında tesis edilen “Yüksek Stratejik Komite (YSK) mekanizması”nın altıncı görüşmesi yapılmış Borsa İstanbul’un yüzde 10’unun, İstinyePark ve Antalya Liman İşletmeleri’nin Katar’a devredilmesi gibi 10 farklı anlaşmanın imzalandığı belirtilmişti.CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, TBMM Başkanlığı’na verdiği önerge ile anlaşmaların içeriğine dair ayrıntıları sordu. Ticaret Bakanlığı tarafından “Söz konusu mutabakat zaptı kapsamında, iki ülke serbest bölgelerinin tanıtımı amacıyla birlikte etkinlikler düzenlenmesi ve tanıtım faaliyetleri gerçekleştirilmesi planlandığı” ifade edilen yanıtta bu sayede iki ülke ve ülke firmalarının ticari faaliyetlerinin geliştirilmesinin amaçlandığı anlatıldı. Yanıtta “Katarlı firmaların ülkemizdeki serbest bölgelere yapacağı muhtemel yatırımlar, ülkemize yabancı sermaye girişinin artışını sağlayacaktır” denildi.BAKANLIĞA DA SORDUYanıtta deklarasyon ile de iki ülkenin kurumları, teşebbüsleri ve ekonomik operatörleri arasında doğrudan temasların geliştirilmesine yönelik işbirliği sağlanmasının hedeflendiği kaydedildi. Bakanlık anlaşmanın ayrıntıları içinse alanın özelleştirme kapsamında bir alan olması nedeniyle bilgilerin Hazine ve Maliye Bakanlığı’na sorulmasını istedi. Karaca ilgili bakanlığa da soru önergesi verdi.KARACA: GÖRMEZDEN GELDİLERGazetemize konuşan Karaca “Kamuoyunda daha önce bilinenler dışında hiçbir ciddi ve ayrıntılı talebimize yanıt vermiyorlar. Verilen yanıtlara baktığımızda da bundan sonraki sosyal, ekonomik ve toplumsal her türlü işbirliğini Katar’la yapacağız gibi bir sonuç çıkıyor. İşbirliği, ortaklıklar kurulacak. Kurullar oluşturulacak. Bu kurullara kimlerin ve hangi kritere göre görevlendirileceğine ilişkin sorularıma hiç yanıt vermediler. Görmezden geldiler” dedi. Hazal Ocak

TTB’nin raporuna göre randevu sistemi aşılamayıgeciktiriyor

TTB’nin raporuna göre randevu sistemi aşılamayı geciktiriyor Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) salgının 11. ayı raporunda, randevu sisteminin aşılamayı yavaşlattığı belirtildi. Neden olarak da 60 yaş üstü yurttaşların internet kullanamaması, telefonların meşgul olması, teknik aksaklıklar ve coğrafi koşullar gösterildi. Rapora göre acil en az 110 milyon dozluk aşı gerekiyor. Türk Tabipleri Birliği’nin 11. ay değerlendirme raporunda, “randevu sisteminin aşılamayı hem yavaşlattığı hem de geciktirdiği” vurgulandı. Türkiye’nin toplum bağışıklığı için 110 milyon dozluk aşı gereksiniminin karşılanması gerektiği vurgulanan raporda, “Aşıla” adlı mobil uygulamada da yaşanan teknik sorunlar nedeniyle bu sistemin “bazen aşıların yapılamamasına neden olduğu” kaydedildi.- Toplumun önemli bir kısmı kamu hastanelerinden randevu alamadığı ve bulaş korkusuyla gitmek istemediği için aile sağlığı merkezlerine rağbet etmekte. Aylık rutin 170 aşılaması olan ASM’lerde personel eksikliğinin giderilmediği birimlerde rutin hizmetlere ek Covid-19 aşılamasının yapılması olanaksız. - İklim koşullarının zorlu olduğu Hakkâri gibi illerde ve merkezlere uzak ASM’lerde aşıya ulaşım daha zor oldu. - Randevu sistemi, aşılamayı hem yavaşlattı hem geciktirdi. Aşı randevusunu telefondan almak isteyen hastaların hat meşguliyeti ile karşılaşması, MHRS’nin bazı bölgelerde işlevli olmaması, 60 yaş üstünün internet kullanımında zorlanması gibi sorunlar nedeniyle aile hekimlerinin özel telefonlarından randevuya zorlandığı belirtildi. cumhuriyet.com.tr

CHP’liİbrahim Kaboğlu,‘yeni anayasa’tartışmalarınıCumhuriyet’e değerlendirdi

CHP’li İbrahim Kaboğlu, ‘yeni anayasa’ tartışmalarını Cumhuriyet’e değerlendirdi 15 Temmuz sonrası “eşi benzeri olmayan tek kişi yönetimine geçildiğini” belirten Kaboğlu, “12 Eylül darbesi ile 15 Temmuz girişimi arasında, ‘toplum mühendisliği’ hedefindeki paralellik dikkat çekmektedir” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, 15 Temmuz sonrası yapılan anayasa değişikliğiyle hesap verebilirlik, yargı bağımsızlığı ve erkler ayrılığından uzak; çoğulcu siyasal rejimler dışında, eşi benzeri olmayan tek kişi yönetimine geçildiğini belirtti. Kaboğlu, “Demokratik hukuk devleti, ‘15 Temmuz Anayasası’ndan dönüşle inşa edilebilir” dedi.CHP’li Kaboğlu, yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, darbeler, darbe girişimleri, muhtıralar ve müdahalelerin, Türkiye Cumhuriyeti anayasal düzeninin kesintisiz sürdürülmesine ve demokratik siyasal yaşamın kökleşmesine büyük zararlar verdiğini anlattı. Kaboğlu, “Bu darbeler içinde özellikle 12 Eylül darbesi ile 15 Temmuz başarısız darbe girişimi arasında, aktörleri bakımından değil, sonuçları bakımından ‘toplum mühendisliği’ hedefindeki paralellik dikkat çekmektedir. Her ikisi de ara dönemde yaptıkları hukuki düzenlemeler ve kurumsal müdahaleler yoluyla meşru olmayan yol ve yöntemlerle otoriter ve totaliter bir siyasal yönetim kurmayı hedeflemiştir” dedi.‘KAZANIMLAR YADSINDI’12 Eylül ve 15 Temmuz arasında nitelik farkı bulunduğu gibi gelişmelerin de farklı olduğunu vurgulayan Kaboğlu, “1987- 2004 yılları arasında TBMM’de uzlaşma yoluyla yapılan değişikliklerle 1982 Anayasası’nda vesayet kurumları ve iktidar tasfiye edildi, sınırlandırıldı. Hak ve özgürlüklerin güvence ölçütleri pekiştirildi. İnsan haklarında Avrupa hukukuna belirgin bir açılım sağlandı ve anayasal hak ve özgürlükler bütünü için insan hakları uluslararası hukuku kapısı açıldı” ifadelerini kullandı.DİN İSTİSMARI UYARISI2017 Anayasa değişikliğinde bütün demokratik siyasal karar düzeneklerinin tasfiye edilerek devlet ve hükümet yetkilerinin tek kişiye verildiğine dikkat çeken Kaboğlu, şöyle konuştu: “15 Temmuz sonrası OHAL ortam ve koşullarında çıkarılan 6771 sayılı kanun ile 16 Nisan 2017 halkoyuna sunulan anayasa değişikliğiyle geçilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, demokrasinin asgari standartlarını yansıtmamakta ve Türkiye Cumhuriyeti için sürdürülemez bir nitelik taşımaktadır. Kısaca, 12 Eylül darbe anayasası, 1987-2004 iyileştirmeleri sonucu ‘demokratikleştirilmeye’ elverişli bir zemine kaydırıldığı halde, 15 Temmuz sonrası anayasa değişikliği ise demokratikleşme hedefini tersine çevirdiği gibi ne restore ne de rehabilite edilebilir bir metin ortaya çıkardı. Şu halde öncelikle tartışılması gereken, 140 yıllık kazanımları yadsıyan 15 Temmuz Anayasası ve arkasındaki ittifaktır.” Kaboğlu, demokratik anayasal geleceğin hedeflerin doğru belirlenmesi ile inşa edilebileceğini belirterek “Aksi halde; mezhepler, şeyhler, cemaatler eşliğinde din istismarcılarının güdümünde 2023’e sürüklenmeye rıza gösterilmiş olur. OHAL ortamında yapılan ve OHAL ruhunu taşıyan 15 Temmuz Anayasası’nın arkasındaki demokratik hukuk devletinini ortadan kaldıran dayatmacı ve çatışmacı irade karşısında, anayasanın toplumsal uzlaşı metni olduğunu ve demokratik, laik, sosyal, hukuk devletini inşa iradesi, gelecek kuşaklara karşı yerine getirilmesi gereken bir görev olarak açıkça ortaya konulmalıdır” değerlendirmesini yaptı. Erdem Sevgi

‘Yeni sistemde’doğalgaz faturası2 kat, dağıtım bedelı3.4 kat arttı

‘Yeni sistemde’ doğalgaz faturası 2 kat, dağıtım bedelı 3.4 kat arttı Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde doğalgaz faturaları 2 kat arttı. CHP’li Ahmet Akın’ın çalışmasına göre 300 metreküp doğalgaz bedeli, 2014’te 303 lirayken 2021’de 540 TL oldu. Sistem kullanım bedeli 18 liradan 65 liraya çıktı. Akın, “Tek adam sisteminin başladığı 2014’ten bugüne kadar yurttaş ısınmak için kombiyi açmaya korkar hale geldi” dedi. CHP Enerji ve Altyapıdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, 2014 yılından bugüne dek inşa edilen tek adam parti devleti rejiminde “müjde verilmesine” karşın doğalgaz faturasının neredeyse 2 kat; sistem kullanım bedelinin ise 3.5 kat arttığını kaydetti. Akın, “Yurttaş kara kışta kombiyi açmaya korkuyor. Tek adam cepleri yaktı” diye konuştu.CHP’li Akın, “yurttaşı çarpan” elektrik faturasının ardından “cepleri yakan doğalgaz” faturalarıyla ilgili çalışma hazırladı. Akın’ın hazırladığı çalışma, Karadeniz’de bulunan doğalgaz rezerviyle ilgili müjdenin faturalara yansımadığını; aksine faturaların vatandaşın cebini yaktığını gösterdi.Akın’ın çalışmasında şu bilgiler yer aldı: “Erdoğan’ın ilk kez cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014’ten bu yana doğalgaz faturaları yaklaşık 1.8 kat arttı. Ocak 2014’te 100 lira olan doğalgaz faturası, tüketim miktarı değişmeden Şubat 2021’de 176 liraya yükseldi. 10 metreküp tüketim üzerinden yapılan hesaplamaya göre kış ayında tüketilen 300 metreküp doğalgaz bedeli, Ocak 2014’te 303 lirayken Şubat 2021’de fatura 540 TL’ye yükseldi.”BROŞÜR DAĞITILACAKAkın’ın çalışması ayrıca broşür haline de getirildi. Doğalgaz faturasındaki artışın ayrıntılı şekilde anlatıldığı broşürün “Tek Adam AŞ Doğalgaz Faturası” başlığıyla tüm Türkiye’nin dört bir yanında parti örgütü aracılığıyla yurttaşlara dağıtılması planlanıyor. Broşürde, “Verilen indirim sözü neden her ay otomatiğe bağlanan doğalgaz zamlarına dönüştü?”, “Yandaşa kıyak, yabancıya muafiyet çıkıyor, neden doğalgaza indirim yapılmıyor” soruları yer alıyor. Erdem Sevgi

CHP’nin Bitlis’te yaptığıgenişçaplıanket bölge gerçeğini ortaya koydu

CHP’nin Bitlis’te yaptığı geniş çaplı anket bölge gerçeğini ortaya koydu CHP Bitlis İl Başkanlığı tarafından kent genelinde yaptırılan ankete göre yurttaşların 91.2’si işsizlikten yakındı. CHP Bitlis İl Başkanlığı, kent genelinde yurttaşların siyasi nabzını ve sorunlarını ölçmek için bir araştırma yaptırdı. Anadolu Araştırma Şirketi tarafından 2 bin kişi ile yüz yüze yapılan ankette yurttaşlara “Bitlis’in en önemli sorunu nedir” diye soruldu.Yurttaşlar, en önemli sorunun işsizlik olduğunu belirtirken onu yüzde 3.5 ekonomik sorunlar ve terör takip etti. “Hükümetin Bitlis için yeteri kadar icraat yaptığını düşünüyor musunuz” sorusuna katılımcıların yüzde 72.5’i hayır yanıtı verirken, yüzde 15.9’luk bir kesim ise memnun olduğunu dile getirdi. AKP’nin ilk seçimlerde oylarını artırıp artırmayacağının sorulması üzerine ankete katılan yurttaşların yüzde 61.3’ü düşeceğini, yüzde 10.3’ü ise artıracağını söyledi. CHP’nin oyunu artıracağını düşünenlerin oranı ise yüzde 73.2’i oldu.“Bugün milletvekilliği seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz” yönündeki soruya yurttaşların yüzde 39.5’i HDP yanıtı verirken, yüzde 35.3’lük kesim ise AKP yanıtı verdi. CHP ise bir önceki seçimlerde kentte yüzde 2.7 olan oy oranını yüzde 7.8’e çıkarıyor. Ankete katılanların yüzde 5’i DEVA Partisi, yüzde 4.9’u ise İYİ Parti’ye oy vereceğini söylüyor.SARAY YERİNE YATIRIMAnket sonuçlarını Cumhuriyet’e değerlendiren CHP Bitlis İl Başkanı Veysi Uyanık, işsizlik ve ekonomik sorunların sadece Bitlis’in değil, bölgenin temel sorunu olduğunu belirtti. “Cumhurbaşkanı, Ahlat’ta yaptırdığı kışlık saray yerine bölgede istihdamı artıracak ve işsizliğe çözüm sağlayacak bir işkolu üzerinde yatırım yapsaydı durum bu kadar vahim olmayacaktı” diyen Uyanık, “Araştırmada da görüldüğü üzere yurttaşlar bölgeye hiçbir yatırım yapılmamasından ve hizmet getirilmemesinden şikâyetçi.19 senedir bunların Bitlis’te istihdam yaratacak hiçbir girişimleri olmadı” diye konuştu. Uyanık, CHP’ye ilginin arttığını söyleyerek ilk seçimlerde bir milletvekilliğinin yanı sıra il ve dört ilçe belediyesini almayı hedeflediklerini söyledi. Leyla Kılıç

CHP’nin yeni sloganı: Kendine güven!

CHP’nin yeni sloganı: Kendine güven! Cumhuriyet Halk Partisi'nin kullanacağı yeni sloganı belli oldu. CHP 'Kendine güven!' sloganını kullanacak. CHP, sosyal medya hesaplarındaki görsel kimliğini yeniledi. CHP’nin Mart 2014 seçimlerinde kullanmaya başladığı, “mavi zemin üzerinde lacivert renkli CHP yazısı” içeren logo sosyal medya hesaplarından kaldırılarak, “kırmızı zemin üzerinde beyaz altı ok” bulunan standart CHP logosu profillerdeki yerini aldı. Partinin Twitter ve Facebook sayfalarındaki kapak görseli de yenilendi. CHP’nin yeni kapak görselinde Türk bayrağı önünde Atatürk fotoğrafı yer alıyor. Gökyüzü zeminin üzerinde ise “Kendine güven!” sloganı ve CHP’nin altı ok logosu bulunuyor. Erdem Sevgi

CHP’li Yavuzyılmaz, kurumu zarara uğratanlar hakkındaşikâyetçi oldu

CHP’li Yavuzyılmaz, kurumu zarara uğratanlar hakkında şikâyetçi oldu CHP’li Yavuzyılmaz, PTT’nin “evrak tarama işi”ndeki milyonluk usulsüzlük için suç duyurusunda bulundu. Yavuzyılmaz, PTT’nin kendi yapacağı iş için iki firmaya 200 milyon lira aktardığını anımsattı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Posta ve Telgraf Teşkilatı’nda (PTT) ile iştiraki PTT Bilgi Teknolojileri AŞ’nin “evrak tarama işi”ndeki milyonluk vurgun yargıya taşındı. TBMM KİT Komisyonu üyesi ve CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz konuyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak PTT’nin “Evrak Tarama İşi” için yapılan harcamalarda kurum zararı oluşmasına neden olan kişiler tespit edilerek haklarında soruşturma başlatılmasını istedi.CHP’li Deniz Yavuzyılmaz, PTT Bilgi Teknolojileri AŞ’nin 2018 yılında hayata geçirdiği, “dijital, arşiv, dönüşüm ve kâğıtsız ofis projesi”nde skandallar zincirini tespit etmişti.Süreç Sayıştay’ın denetim raporuna da yansıdı. Buna göre PTT, 2018 yılında dijital dönüşüm için iştirak şirketi ile sözleşme imzalamış ve 5 yıl boyunca yıllık 300 milyon adet evrakın işleme alınacağını taahhüt etmişti. Şirket ise işi ikiye bölmüş. PTT’yle sözleşmeyi imzaladıktan bir hafta sonra bir şirketle, yaklaşık bir ay sonra ise ikinci şirketle sözleşme yaparak işi devretmişti. İki sözleşme kapsamında da şirketlere 5 yıl boyunca asgari 400 milyon adet olmak üzere toplam 2 milyar adet evrakın işleme alınacağını taahhüt edilmişti. Sayıştay raporunda, PTT’nin 300 milyon adet evrakın işleme alınacağını iştirak şirketine taahhüt etmesine rağmen iştirak şirketin alt yüklenicilere 400 milyon adet evrakı işleme alacağını taaahüt ettiğine dikkat çekmişti. Raporda, PTT ile iştiraki arasında imzalanan sözleşmede PTT’den kaynaklı bir fesih durumunda 3 milyon dolar ödeme yükümlülüğü bulunurken iştirak şirketinin alt yüklenicilere tazminat tutarını 6 milyon dolar belirlediğine işaret edilmişti. Sayıştay proje sürecine ilişkin PTT’den olayla ilgili inceleme ve soruşturma başlatmasını istedi.‘İŞ YARATILIP YANDAŞA VERİLDİ’Sorumluların tespit edilmesi ve cezalandırılması istemiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan CHP’li Deniz Yavuzyılmaz özetle şöyle konuştu: “Sayıştay raporuna göre PTT’nin 2019 yılı zararı 1 milyar 218 milyon TL’dir. Kurumun zararın ve ‘Evrak Tarama İşi’ bütçesinin boyutu birlikte değerlendirildiğinde, PTT’nin kasasının boşaltıldığı açıkça anlaşılmaktadır. PTT’nin satış, özelleştirme ve devir yapılmasının önü açılmaktadır. PTT’deki ‘Evrak Tarama İşi’ soygunuyla ilgili, iki alt yükleniciyle imzalanan sözleşmelerin, Sayıştay raporuna göre 5 yıl boyunca yıllık 100 milyon evrak tarama işi yapacak firmayla 121.800.00 TL+ KDV’lik sözleşme imzalandığı belirtilmiştir. Diğer firmanın ise 5 yıl boyunca yıllık 300 milyon evrak tarama işi sözleşmesi imzaladığı dikkate alındığında, bu firmanın da sözleşme tutarı yaklaşık 365.400.000 TL+ KDV’dir. Toplam tutarı 487.200.000 TL +KDV’dir. Sözleşmeler fesih edilene kadar ki sürede bu iki firmaya yaklaşık 200 milyon TL ödeme yapıldığı tahmin edilmektedir. Sözleşme feshi nedeniyle iki firma toplam 6 milyon dolar tazminat talep etmektedir. PTT bu işi kendi imkânlarıyla yapabilecekken hayali bir iş yaratılarak yandaş şirketlere verdi. PTT’nin kasasına adeta hortum bağladılar.’’ Hazal Ocak

Sendikalar, toplu işsözleşmelerini engelleyen işkolu barajının kalkmasınıistiyor

Sendikalar, toplu iş sözleşmelerini engelleyen işkolu barajının kalkmasını istiyor Hükümet, işkolu barajının altında kalan, ancak işyeri yetkisi olması nedeniyle sözleşme yapabilen sendikalar için süre uzatımı yapmayınca binlerce işçi sözleşmesiz kaldı. Örgütlenme ve toplusözleşme hakkı, Türkiye’de emekçilerin temel sorunlarından biri olmayı sürdürüyor. İşverenlerin artan engelleme çabalarının yanı sıra, mevzuattaki zorluklar da bu süreci olumsuz etkiliyor. Bunların başında da yüzde 1’lik işkolu barajı geliyor. Bu sorun bugünlerde daha da can yakıcı hale geldi. Çünkü AKP iktidarı yüzde 1 işkolu barajının altında kalan, ancak işyeri yetkisi (yüzde 50+1) olması nedeniyle daha önce toplu iş sözleşmesi imzalayabilen sendikalar için bu konuda yeni süre uzatımı yapmayınca binlerce işçi sözleşmesiz kaldı.2013’TE DEĞİŞTİRİLDİMevzuat değişikliği ile 2013’te sendika üyelikleri için SGK kayıtları dikkate alınmaya başlandı ve işkolu barajı yüzde 1 olarak belirlendi. Bu nedenle daha önce işkolu barajının üstünde olan ve toplusözleşme imzalayabilen bazı sendikalar, yeni üyelik verileriyle barajın altına düştü. Bunun üzerine bu sendikalarla ilgili 2009 istatistikleri dikkate alınarak yeniden toplusözleşme imzayabilmelerine olanak sağlandı. Her yıl yasal düzenlemelerle bu süre uzatıldı.Ancak hükümet 2020’de bu süreyi uzatmadı. İşkolu yetkisi alamayan bu sendikalar, işyerinde çoğunlukta olsa da toplusözleşme imzalayamadı. Bu durumda Türk-İş, Hakİş ve DİSK’e bağlı birçok sendika bulunuyor.MUHALİF SENDİKALARBu sendikalar sözleşme masasına oturamayınca, işkolu barajı üzerindeki başka sendikalar o işyerinde örgütlenmek için girişimde bulundu. Bu kez de sendikalar karşıya karşıya geldi. Halen birçok işyerinde örgütlü bulunan sendika ile örgütlenmek için girişimde bulunan sendika arasında gerginlik yaşanıyor.Bu sorunu yaşayan sendikalardan biri de Türk-İş’e bağlı Deriteks. Deriteks Genel Başkanı Musa Servi, yasa çıkarken deri işkolunda 60-70 bin işçi olduğunu, daha sonra işkolunun tekstil, dokuma ve giyimle birleştirildiğini, bu nedene işçi sayısının da 1 milyona çıktığını hatırlattı. Bu nedenle yüzde 1 barajını aşabilmek için daha çok işçiyi üye yapmak gerektiğini söyleyen Servi, “Bu durumdan etkilenen sendikalar çoğunlukla muhalif sendikalar oldukları ve eylem yaptıkları için bir adım atılmıyor. Örgütlü toplum istenmiyor” dedi.“Sıfır baraj” istediklerini vurgulayan Servi, işçinin hangi sendikada örgütlenmek istiyorsa o sendikada örgütlenmesi gerektiğini belirtti. Servi, şöyle devam etti:ILO NORMLARI GEREKLİ“Maalesef bazı sendikalar da bireysel hareket ediyor. Sendikalı olan, mağdur olan işçilere yardım etmesi gerekirken, şirketlerin ‘CEO’larıyla görüşerek ‘benim olsun, başka sendika olmasın’ anlayışıyla işyerinde üye kaydırmak için çabalıyor. Oysa sendikaların hep birlikte barajların sıfırlanması için uğraşması gerek. ILO normlarına göre barajlar kaldırılarak işçiler nerede örgütlenmek istiyorlarsa orada örgütlenmeleri sağlanmalı.”Servi, halen 5 bin üyeleri adına sözleşme yapamadıklarını, yeni örgütlendikleri ve çoğunluğu sağladıkları işyerlerinde de yine yüzde 1 barajının altında oldukları için yetki alamadıklarını söyledi. Servi, “İşyerlerinde yüzde 51 çoğunluğu sağlıyoruz. Ancak işkolu barajını aşamadığımız için sözleşme imzalayamıyoruz. Baraj getirilmesinin nedeni, tabanda hareket olsun istenilmiyor. Sendikalar da başka sendikaların örgütlü oldukları yerler yerine örgütsüz işyerlerinde örgütlenmek için çaba harcamalı” dedi. Mustafa Çakır

CHP’li Gamze Akkuşİlgezdi, sözleşmeli sanatçıalımına tepki gösterdi

CHP’li Gamze Akkuş İlgezdi, sözleşmeli sanatçı alımına tepki gösterdi CHP’li Gamze Akkuş İlgezdi, kadrolu yerine sözleşmeli sanatçı ve sanat emekçisi alımına tepki gösterdi. CHP’li Gamze Akkuş İlgezdi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kadrolu yerine sözleşmeli sanatçı ve sanat emekçisi alımına tepki gösterdi.Bakanlığın orkestra ve korolar için 124, Devlet Tiyatroları’nın 119, Devlet Opera ve Balesi’nin 77 sözleşmeli sanatçı ve sanat emekçisi alımı yapacağını belirten İlgezdi, şöyle devam etti: “Kadrolu sanatçı istihdamı yerine sözleşmeli alım yapan bakanlık konservatuvar mezunu sanatçılara asgari ücrete yakın bir maaşı reva görüyor. Sözleşmeler 11 ay 29 gün olduğu için sanatçılar tazminat da alamayacak, bir sonraki yıl sözleşmenin yenilenmesine de bakanlık ya da genel müdürlük karar verecek.” Konuyu TBMM gündemine taşıyarak bu tür çalıştırılan sanatçı sayısını ve iki kesim arasındaki maaş farklarını soran İlgezdi, uygulamanın mağduriyet yaratacağını vurguladı. Erdem Sevgi

Salgın süresi uzadıkça, sorunlarıkatlanarak büyüyen esnaf isyan ediyor

Salgın süresi uzadıkça, sorunları katlanarak büyüyen esnaf isyan ediyor Küçük esnafın nabzını tutan “Türkiye Geleneksel Kanalın Nabzı: REM Esnaf Barometresi”nin Ocak 2021 sonuçları, özellikle salgındaki ikinci dalga nedeniyle artan kısıtlamalarla büyük sorunlar yaşayan bu kesimin güncel endişelerini çarpıcı şekilde gösterdi. Bu açıdan en dikkat çekici sonuç, esnafın özellikle ekonomik desteklerle ilgili düşüncelerinde ortaya çıktı. Buna göre esnafın yüzde 75’i salgın kapsamında alınan ekonomik önlemleri “yetersiz” ve “kesinlikle yetersiz” buluyor. “Kesinlikle yetersiz” bulanların oranı yüzde 32. Buna karşın yüzde 10’u “yeterli”, yüzde 2’si “kesinlikle yeterli” diyor. Rapora göre bu anket döneminde esnaf yeni destek paketleri beklediği yönünde görüş bildirdi.Esnafın geçen ocak ayında yaşadığı sorunlar, en çok “Ticaret Endeksi”ni etkiledi. Aralık 2020’ye göre 5.7 puan azalan endeks 7.3 puana düştü. Böylece Ocak 2020’den bu yana en düşük seviyesine geriledi. Bu endeks Nisan 2020’de 35.8 puana kadar çıkmıştı.SATIŞLAR DÜŞTÜGeçen dönem temizlik, ekmek, kişisel bakım kategorilerinde pozitif ayrışan satışların, Ocak 2021’de yerini sert düşüşe bırakması, endeksin en düşük seviyesine gerilemesinin temel nedeni oldu. Buna karşın “Güven Endeksi” önceki aya göre 1.4 puan arttı ve 8.2’ye çıktı. Gelecek dönem ekonomik beklentilerdeki olumlu hava, endeksin artmasının temel nedeni oldu. Ancak bu endeks Ağustos 2020’de 20.4 puana kadar çıkmıştı.Ayrıca salgın süresi tahmininde aşağı yönlü beklentiler güçlense de hâlâ toplumun yüzde 56’sı 12 aydan daha uzun süreceğini düşünüyor.FATURALARDA ‘KAYDA DEĞER’ İNDİRİM TALEBİTürkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, son zamanlarda döviz kurlarında gerçekleşen düşüşün elektrik ve doğalgaz faturalarına yansıtılmasını talep etti. Palandöken, salgının devam eden etkileri nedeniyle daha çok evde kalan vatandaşların ve sıkıntıda olan esnafın, elektrik ve doğalgaz faturalarını ödeyemediğini belirterek “Yaklaşık bir yıldır süren pandemi koşullarında, vatandaşın ve esnafın yükünü bir nebze de olsa hafifletmek için elektrik ve doğalgaza kayda değer bir kış indirimi yapılmalı” dedi. cumhuriyet.com.tr

Teksas’ı‘bağımsızlık’karanlıkta bıraktı

Teksas’ı ‘bağımsızlık’ karanlıkta bıraktı Alışılmadık bir felaket yaşıyor Teksas. Resmi adı Uri olan kış fırtınası eyaletin “felaket bölgesi” ilan edilmesine yol açtı. Aslında bu uzun zaman görülmeyen bir kar yağışını beraberinde getirmiş de olsa felakete yol açan elektrik kesintileri oldu. Milyonlarca insan elektriksiz yaşıyor. Isınmak için evlerinde mangal yakanlardan çok sayıda kişinin karbonmonoksit zehirlenmesi yaşadığı, bazılarının öldüğü bildiriliyor. Bir daha belirtelim, doğrudan doğruya kardan, fırtınadan değil, elektriksizlikten yaşanıyor felaket. Dünyanın süper gücü ABD’nin önemli bir eyaletinde, elektrik kesintileri neden giderilemiyor, neden bu kadar uzun sürüyor soruları geliyor akla tabii. Ama bu soruları ülkenin idari bölünmüşlüğünden haberdar olmayanlar sorabilir. Teksas eyaletinin bazı alanlarda bağımsız olmasının sonucudur bu kesintiler. Kendi elektrik şebekesine sahip ülkedeki tek eyalettir Teksas. Bu tür koşullara hazırlıklı olmayı zorunlu kılan federal düzenlemelerin dışındadır. Teksas’ın elektrikteki bağımsızlığı yabana atılacak gibi değil, düşünün tüm ABD’de üçe bölünmüş bir elektrik ağı vardır. Doğu’da, Batı’da bir de sadece Teksas’ta. Bu arada Teksas’ta kışın değil yazın elektrik daha fazla harcanır, yaygın klima kullanımı yüzünden.Eyalette yıllardır bağımsızlık için uğraş veren kurumlar, kişiler var bilindiği gibi. Yani Teksas ABD’ye tam olarak entegre olmamış, olmayı istememiş bir eyalettir. Elektrikte bağımsız olmak bu isteklere mi bağlıdır bilemem ama bu durum geçen yüzyılın başlarında yaşanan bir gelişmeyle ilgili. Thomas Edison’un, 1882’de Manhattan’da ülkenin ilk elektrik santralını kurmasından bir on yıl kadar sonra Teksas’ta küçük üretim tesisleri açıldı, eyalete elektrik getirildi. Diğer eyaletler arasında böyle bir öncülüğü var.TEKSAS UZAK DURDUBirinci Dünya Savaşı sırasında, ABD kamu kuruluşları kendi aralarında bağlantı kurmaya başladı. Ama Teksas bundan uzak durdu. Örneğin 1935’te Başkan Franklin D.Roosevelt, Federal Güç Komisyonu’nu eyaletler arası elektrik satışlarını denetlemekle görevlendiren Federal Enerji Yasası’nı imzaladığında Teksas bunu da kabul etmedi. Nedeni o dönem elektrik için gerekli olan kömüre, doğalgaza, petrol kaynaklarına sahip olmasıydı. Federal hükümetle bunu paylaşmaya yanaşmadığı ortada.Tüm Teksas’a elektrik sağlayan Texas Elektrik Güvenilirlik Konseyi de (ERCOT), (öncülünden söz etmeyelim şimdi) 1970 yılında kuruldu. Ama eyaletler arası elektrik iletimini düzenleyen Federal Enerji Düzenleme Komisyonu’nun yetki alanının dışında tuttu kendini. ERCOT Teksas’ın şebeke güvenilirliğini kendi ulusal standartlarına uygun olarak yönetmekle görevlendirilmiş, kâr amacı gütmeyen bir organizasyon.Teksas elektrikte bağımsız oldu ama zamanı geldi Meksika’dan bile elektrik ithal etti. 2011’de yaşanan kesintiler sırasında gerçekleşti bu, anımsıyoruz.Yani bugün yaşadığı felaket, Cumhuriyetçilerin kalesi olan eyaletin en azından bazı alanlarda “bağımsız” kalma ısrarının bir sonucudur. Bu seferki pahalıya patladı gibi görülüyor. İki durum çıkabilir ortaya uzun vadede; sadece enerjide değil başka alanlarda da ABD’den bağımsız olunması halinde elektrik dahil her hizmeti, zor durumda kalındığında uluslararası destekle sürdürebileceğine inanan Teksas Bağımsızlıkçıları’nı ya da “biz merkezi hükümete mahkûmuz” diyen “birlik” yanlılarını güçlendirir.Yani eyalette elektrik kesintisi sadece elektrik kesintisi değil. Mustafa K. Erdemol

Çölde bir gece...

Çölde bir gece... Kendimi bildim bileli çöle ve onun ruhuna büyük bir tutkuyla bağlıyım. Dubai’de yaşadığım süre içinde bu hevesimden mahrum kaldığım söylenemez. Çölün hemen yanı başında yükselen bir şehirde çölü düşünmeden yaşamak zaten imkânsız. Zaman zaman biz onu unutsak da o varlığını hep hatırlatıyor, balkonumu örten kumlarıyla bize her sabah selam gönderiyor. Bu selamı karşılıksız bırakmak ona hayran ruhlara yakışır mı? Buraya taşındığım günden beri uzun bir çöl yolcuğunun planlarını yapıyordum. Hedefimde, Türkiye’nin yüzölçümüne yakın büyüklükteki Rubülhali Çölü vardı. Her fırsatta bu heybetli komşumun davetkâr kumlarına misafir olmuş, kızgın kum tepelerinde yürümeye gayret etmiştim ama bütün bunlar günübirlik gezilerden ibaretti. Ona birkaç kez dokunsam da sınırlarını keşfetme fırsatı bulamamıştım. Bu hayalimi gerçekleştirmek için daha fazla dayanamayacağımı anlayıp yaklaşık iki hafta önce hazırlıklara başladım. Amacım, çölün derinliklerine uzanmak, kesintisiz kum deryasının gizemli ıssızlığına ulaşmaktı. Sert rüzgârların inatla üzerime geldiği o gece yarısı yola koyuldum. Şafak sökerken uçsuz bucaksız çölün kenarına ulaşmayı hedefliyordum. Uzak gökler altında yaptığım bu yolculuğun heyecanı diğerlerine benzemiyordu. Saatlerce yol almama rağmen görüntü hiç değişmedi. Kum tepeleri bazen yükseliyor, bazen derinleşip gölü andıran beyaz tuz yataklarına yer açıyordu. Gökyüzündeki yıldızlar her zamankinden daha parlak, sanki biraz daha yakındı. Baştan çıkaran bu manzara karşısında önce yön duygumu kaybettim. Algılama kabiliyetim bedenimden uçup gitti. Zaman durdu. İçinde bulunduğum mekân, bu âlemde ne kadar küçük ve önemsiz olduğumu bir kez daha hatırlatıyordu. İnsanoğlunun evrenle kurduğu ilişkiyi önümde uzanan sonsuz boşlukta hissedebiliyordum. Hayatın sona erdiği, rüya âleminin başladığı eşikteydim.BURADAN ÖTESİ YOK!Sabaha doğru rüzgâr şiddetini azalttı. Gökyüzü yavaş yavaş aydınlanırken yolların bittiği noktaya ulaştım. Rubülhali’ye yaklaşabildiğim kadar yaklaşmıştım fakat buradan ötesi yoktu. Arabayı durdurup dışarı çıktım. Kum tepeleri koyu sarı bir gölge gibi ufuk çizgisine kadar uzanıyor, gökyüzüyle birleşip derin bir maviliğe bürünüyordu. Bu boşlukta yürüyebildiğim kadar yürüdüm. Çok geçmeden üzerime tarifsiz bir ağırlık çöktü. Hareketlerim yavaşladı, gözkapaklarım ağırlaştı. Bu garip halsizliğin nedeni sabaha kadar durmadan esen rüzgârın sesi olmalıydı. Kum tepelerinin kıvrımlarında eğilip bükülen bu ses bambaşka bir melodiye bürünüp kulağımdan giriyor, beynimin derinliklerinde dolaşıp başımı döndürüyordu. Oysa önümde uzanan boşluk ne kadar da davetkârdı. Biraz daha devam edebilsem merakımı giderebilecek, belki de aradığımı bulabilecektim ama yapamadım... Rüzgârın baştan çıkaran ince sesine teslim olup yere uzandım. Tam uykuya dalıyordum ki birkaç metre uzağımda onu gördüm. Yaşlı bir adam bana doğru yaklaşıyordu. Bu görüntü, kendimden geçtikten sonra mı, yoksa önce mi belirdi inanın bilmiyorum. Kılık kıyafetinden çölün yabancısı olmadığı belliydi. Tehlikeli bir hali yoktu ama dost canlısı da değildi. Düşüncelerimi okuduğundan emindim, çünkü sormaya çalıştığım soruları yanıtlıyordu. Uzun sohbetin detayları şimdilik bende saklı kalsın ama uzaklarda kaybolmayı göze alan gezginlerle onun şu tavsiyelerini paylaşmak isterim: “Topraklarından çok uzaklara savrulmuşsun, bu âlemi görmeden de evine dönmeyecekmişsin. Seni selamete götürecek yol ilerde değil, geldiğin yöndedir. Sözümü dinlersen evine dönersin, yoksa kumların altında yatanlardan olursun...” Nasihat mı, tehdit mi olduğunu anlayamadığım bu konuşmanın ardından sert bir kum fırtınası başladı. Her yer toza, dumana bulandı. Gözümü açtığımda etrafta kimse yoktu. Kendi ayak izlerimden başka iz de göremedim. Yoksa... İhtiyar adamın görüntüsü çölün bir oyunu muydu, serap mı görmüştüm? Ya o aklımdan çıkmayan, bugün bile her kelimesini hatırladığım sohbet... Hepsi o garip rüzgârın beynimde yarattığı fısıltılar mıydı? Güneş yükselmeye başlamıştı. Sabah serinliği, yerini sıcağa bıraktı. Şansımı daha fazla zorlamadan buradan uzaklaşmak istiyordum. Arabayı park ettiğim yeri bulmam biraz zor oldu. Motoru çalıştırıp direksiyonu geldiğim yöne kırdım. Yaşadığım garip olayı yol boyunca düşünüp durdum. Eskiden, çölün sırlar dünyasına açılan bir kapı olduğuna, o kapıyı açan kilidin hayal âlemimizin bir köşesinde gizlendiğine inanırdım. Bu düşüncem bugün de devam ediyor, hatta çölün gizemli büyüsüne her zamankinden daha çok inanıyorum. [email protected] Remzi Gökdağ-BAE




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter