News - Haberler
İzmir yol ayrımında
İzmir yol ayrımında Sisam açıklarında 30 Ekim’de meydana gelen ve yıkıcı etkisi en çok Bayraklı ilçesinde görülen 6.9 büyüklüğündeki deprem sonrasında İzmir yaralarını sarmaya çalışıyor. Her 100 yılda bir 7 büyüklüğünde depremin yaşandığı İzmir’de kentin nasıl bir gelecek planlamasıyla büyüyeceği sorusuna yanıt aranıyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, önce durum saptaması yapacaklarını, devamında her türlü kararı cesurca alacaklarını vurguladı, “Yetkilerimiz çok sınırlı ama üzerimizde bir kentin ve milyonlarca insanın sorumluluğunu hissediyoruz” dedi.Soyer’le, deprem öncesinde kültür ve sanat etkinlikleri için kullanılan Kültürpark içindeki İzmir Sanat Merkezi binasında görüştük. Ekimden sonra günlük çalışma mekanı olarak burası seçilmiş. Soyer’in son duruma ilişkin verdiği bilgiler ve çözüm planı şöyle:* Hiçbir kurumun tek başına altından kalkamayacağı bir tablo ile karşı karşıyayız. Bunu, belediye, merkezi hükümet ve vatandaşla birlikte aşacağız.* Gerçek şu ki; İzmir’in yapı stoku envanteri yok. İlçe belediyelerine yazdık, her ilçe durumunu bildirecek. Önce genel durumu ortaya çıkaracağız.* Şu anda 130 bin 921 binaya ilişkin hasar tespit çalışması yaptık. İşe 1999 öncesi yapılardan başlayacağız. İzmit depremi sonrasında daha hassas bir dönem başladı. Önceki binalar daha fazla risk taşıyor.* Belediyeler sadece çöp toplayıp su getiren, altyapı yatırımı yapan kurumlar değildir, olmamalıdır. Her şey bir yana halk bizden daha fazlasını bekliyor. Bunu depremde gördük. Büyükşehir, vatandaş, bakanlık üçgeninde bu süreci aşacak bir planlama gerekiyor. Yeni bir finans sistemi kurmalıyız, burada herkes elini taşın altına koymalı. Ana üçgenimiz de şöyle: İmar envanteri, finansman modeli, sorumluluk paylaşımı. Ben bundan sonraki süreçte bu sorunu çözmeyi merkeze alacağım.* Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un beni makamda ziyaret etmesini önemsiyorum. Daha ilk gün başlayan koordinasyon devam ediyor. Buna kimsenin toz kondurmaması gerekir. Ben üzerime düşeni yapacağım. Bu uyumu İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde de gözeteceğiz.* Ne yerel ne genel yönetim, öncelik bilim. Bilim ne diyorsa onu rehber edineceğiz. 20’yi aşkın şehircilik, yer bilimleri ve inşaat alanında çalışan bilim insanlarıyla toplantılar yaptık. Bir bilim kurulu oluşturacağız. Onların rehberliğinde yürüyeceğiz.BAYRAKLI’NIN GELECEĞİ* 1985 yılında çıkan İmar yasası ve 1959 yılında çıkan afet yasasına göre hareket ediyoruz. Bir yerel yönetim reformu yapılarak bunlar yenilenmeli.* Kentsel dönüşüm yeniden tarif edilmeli. Mevcut yasalar kentsel gelişimi yönlendirmekten uzak, yoruma açık ve girift.Soyer’in genel duruma ilişkin değerlendirmelerinden sonra Bayraklı’nın durumunu anımsattık. Bu bölge Yamanlar Dağı’ndan gelen üç derenin biriktirdiği alüvyonlu, sulak alan üzerinde kurulu. Mevcut yüksek yapılara ek olarak 40’a yakın yeni inşaat söz konusu. Depremden sonra en az bir saat yüksek yapıların olduğu alanlarda trafik kilitlenmişti. Soyer şu değerlendirmeyi yaptı:“Burada her türlü kararı alma iradesine sahibiz. Cesur kararlar alacağız. Zira tablo bunu gerektiriyor. Her şeyi ama her şeyi gözden geçireceğiz. 25 binlik imar planları, yeni kentsel gelişim alanları, akla ne geliyorsa... Bu konuda hiçbir dokunulmazlık tanımıyoruz. Asıl olan İzmir’de yaşayan yurttaşların can güvenliğidir, huzurlu yaşamasının sağlanmasıdır. Şu gerçek: İzmir, afetlere karşı kırılgan bir şehir. Buna göre hareket edeceğiz. Doğaya meydan okunmaz. Doğayla doğanın kurallarına uyarak adım atılır. İzmir’de başaracağımız yeni şehircilik adımları tüm Türkiye’ye örnek olabilir.”‘ÖMRÜMÜ ADAYACAĞIM’ Soyer, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un diyalog kapısını açık bırakmasını önemsediğini vurgularken “bir yılda 5 bin yeni konut” projesinden haberdar olup olmadığı sorusuna şu karşılığı verdi:“Bunu kamuoyuna yaptığı açıklamalardan öğrendik. Ancak sorun şu aşamada oturulamayacak olan binalardan çıkmış olan 11 bin ailenin gereksinimine karşılık verilerek çözülmüş olmayacak. Bakanlık 2 bin yerinde, 3 bin de rezerv yaratarak 5 bin konut inşa edecek. Bu durumda bile 7 bin aile açıkta kalıyor. Biz önümüzdeki on yılları, hatta yüzyılları hedefleyen bir başlangıç istiyoruz, öneriyoruz. Ben belediye başkanlığı ömrümü buna adayacağım.”/Archive/2020/11/14/210921734-balba3sbs9.jpegUZMANLAR: HARİTALAR İZMİR’E İKİ ÇIKIŞ YOLU GÖSTERİYORYamanlar ve Dikmen DağıDepreme karşı salt “deprem öldürmez, çürük yapı öldürür” sözünün yetersiz ve eksik olduğunu vurgulayan jeoloji mühendisi Prof. Dr. İlyas Yılmazer’in değerlendirmeleri şöyle:“Depremin Bayraklı’daki derecesi 4.5, yıkıcı şiddeti ise 8 idi. Zira burası 5 milyon yılda oluşmuş bir ova. Menemen ve Balçova ovası da 4 milyon yılda oluştu. Bunca zamanda iç kesimlerden gelen yüzlerce çeşit toprakla yoğruldu. O yüzden bu kadar verimli. Yalvarıyorum, gelin bu tarım alanlarına kıymayın. Haritalar İzmir’e çok kolay iki çıkış söylüyor: Yamanlar ve Dikmen Dağı... Bu alanlar çok uzaklarda değil. Mevcut yapılaşmanın hemen dibinde. İzmir’de her 100 yılda üç büyük deprem oluyor. 1 büyüklüğünde her gün oluyor. Deprem ovanın aynı zamanda nefes alıp vermesini sağlıyor. Verimini artırıyor. Böylesi alanlar anayasal koruma altında. İzmir, felaketi yaşamak istemiyorsa bu depremin söylediklerine iyi kulak vermeli. İddiayla söylüyorum, İzmir’deki riskli bölgelerde oturan yüz binlerce insan 1 milyar dolar bütçeyle zemini sağlam, sözünü ettiğim iki hatta taşınabilir.”‘BOMBA BİNALAR’İzmir’deki yuvarlak masa toplantılarına katılan ODTÜ’den inşaat mühendisi Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu, İzmir’de depremde yıkılmamış ama hasar görmüş binaların durumunu netleştirmenin ayrıca önemli olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Ağır hasarlı binaların yanı sıra faydalı ömrünün ne kadar kaldığı bilinemeyen binalar var. Ben bunlara bomba binalar diyorum. Düşünün ne zaman patlayacağı belli değil. Patladığı zaman ne kadar zarar vereceği belli değil. Bunların da bir an önce belirlenmesi, sonrasında da nasıl adım atılacağına karar verilmesi gerekiyor.”Prof. Sucuoğlu’na göre mevcut yasalar şehirleşme konusunda en çok yetkiyi bakanlığa veriyor. Belediyelerin atacağı adımlar sınırlı ama toplum katında sorumlulukları yüksek.340 KENTTEN YARDIMİzmir’de depremin hemen sonrasında başlayan yardım kampanyaları anında gereksinim sahiplerine ulaştırıldığı halde depolara sığmayan bir yoğunluk var. Soyer bunu şöyle değerlendirdi:“Vicdanlar ölmemiş. Bunu gördük. Arkadaşlar dökümünü yaptı, Türkiye’den ve dünyadan 340 şehir dayanışmaya katılmış. Evinde yaptığı salçayı gönderenden fabrikasından yüzlerce beyaz eşya gönderene kadar her şey var. Bize düşen de bunu iyi organize etmek, bir topluiğnenin dahi nerede gerekiyorsa oraya gitmesini sağlamaktı. Bunu yaptık. Afete karşı kenetlenebiliyoruz. Şimdi sıra çözüm için kenetlenmekte.”Yardımların depolandığı yerlerden biri olan Bornova’daki Âşık Veysel Rekreasyon Alanı’nda çocuk bezinden dayanıklı tüketim eşyasına kadar her şey bulunuyordu. Görevliler, “Hemen tüketilmesi gerekenleri 13 çadır bölgesine ulaştırıyoruz. Ötekileri gereksinime göre paylaştırıyoruz” diyor.Bayraklı’da depremin üzerinden iki hafta geçmesine karşın 30 Ekim’de o sarsıntı anı herkesin belleğinde taze. Kiminle karşılaşsanız önce o anı anlatıyor. Sanki kendisinden başka kimse o anı yaşamamışçasına kendisiyle özdeşleştiriyor. Deprem anında dışarıda olan bir yurttaş selamlaştıktan hemen sonra söze başladı:“Caddede yürürken birden kendimi bir gemide gibi hissettim. Etrafım dalgalanıyordu. Ufuk neredeyse görünüp kayboluyordu. Zaten açık alandayım ama nereye gideceğimi bilemedim.”‘BETON KESİLİYOR’1999 Marmara depreminde anne, baba ve iki kardeşini kaybedip Bayraklı’ya yerleşen Çelik ailesi yaşadıklarını adeta kekeleyerek anlatıyor. Baba, sık sık kasılıp kalıyor, eşinin deyişiyle “beton kesiliyor”. O anlar, her iki depremi birden yaşadığı anlarmış. Bu durumu dikkate alan İzmir Büyükşehir Belediyesi psikolojik destek için de birimler oluşturmuş. Ancak pek çok kişi gereksinim duyduğu halde gitmekten çekiniyormuş. ‘BİZ NE OLACAĞIZ?’Depremin mesleki yıkımlarından biri de apartman görevlileri. Binalara giremediklerini söyleyen görevlilerden biri yakınmalarını şöyle dile getirdi:“Şükür hayattayız ama bundan sonra ne yapacağız? Kimi ev sahipleri evin dışında olduğu halde bizden işimizin devamını istiyor. Onlar da çaresiz anlıyoruz ama biz daha çaresiziz.” Mustafa BalbayHeyelan korkusuyla yaşıyorlar
Heyelan korkusuyla yaşıyorlar Esentepe Mahallesi sakinlerinden Mustafa Tütter, “Biz öldükten, malımız zarar gördükten sonra mı bize sahip çıkılacak? Belediye seçimlerinde Başkan Erdoğan Yılmaz’a oy vermediğimiz için bize kin tutuyor, adeta bizi cezalandırıyor. Konu ile ilgili Tokat Valiliği’ne, kaymakamlığa, DSİ’ye, il afet müdürlüğüne oluşan tehditle ilgili dilekçe verdiğim halde şu ana kadar hiçbir yetkilinin gelip ilgili yere bakmadı, dilekçemize cevap vermedi. Biz öldükten sonra mı gelecekler? Başkan bizi oy vermediğimizi bildiği için adeta cezalandırıyor” diye tepki gösterdi.‘BEN YIKAR GEÇERİM...’Bir afet durumunda ilk kendi evinin tehdit altında olduğu belirten mahalle sakinlerinden Ahmet Tüter ise bu konuda başkan Erdoğan Yılmaz’dan yardım istediklerini ama başkanın “Ben yıkar geçerim” dediğini ve sorumluluğu sulama birliğine attığını söyledi. Tüter, sulama birliğine gittikleri zaman ise birlik yetkilerinin o konuda sorumluluğu kabul etmediklerini belirtti. Kaymakamlığa da belediye başkanı Yılmaz Erdoğan’a da gittiklerini belirten Tüter, başkan Yılmaz’a “Başkanım ora kayıyor” dediğini, başkanın kendisine argo kelimelerle cevap verdiğini iddia etti. VEKİLLER DE DİNLEMEDİAhmet Tüter, AKP Tokat milletvekillerinden Mustafa Arslan ve Yusuf Beyazıt’a ve MHP Tokat Milletvekili Yücel Bulut’a da durumu anlattığını ama onların da partilerinin zarar göreceği gerekçesi ile olayların üzerini örtmeye çalıştıklarını belirtti. Çalmadıkları kapı kalmadığını, kimsenin kendilerine sahip çıkmadığını belirten mahalle sakinleri, seslerini duyurmayı, heyelan ve su baskını tehdidi olan bölgeye duvar örülmesini istiyor. Mehmet Menekşe‘Acı’ya borçlu yakalandık
‘Acı’ya borçlu yakalandık Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ı görevden alması, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasını kabulunden sonra TL’deki erimeyi durdurmak için başlatmayı amaçladığı “yeni ekonomi dönemi”ni vurgusu, mali piyasalarda ve iş dünyasında olumlu hava yarattı. Ancak Erdoğan’ın bu “yeni”yi tarif ederken kulladığı “Yaşadığımız kritik dönemin ruhuna uygun şekilde, gerekiyorsa devlet ve millet olarak fedakârlık yapmaktan, acı da olsa doğru reçeteleri uygulamaktan kaçınmayacağız” sözleri, Türkiye’nin geçmiş tecrübelerine bakıldığında özellikle emeğiyle geçinen ücretlilerde büyük bir tedirginlik yarattı. Çünkü “acı reçete”nin faturasını Türkiye’de hep emekçiler ödedi. Üstüne üstlük bu kez acı reçeteye hem ülke hem halk olarak çok borçlu giriyoruz. İşte birkaç örnek: 3.5 MİLYON KİŞİ BATIK* TBB Risk Merkezi’nin eylül sonu itibarıyla yayımladığı verilere göre 33 milyon 643 bin kişinin 836.8 milyar lira bireysel kredi borcu var. Geçen yılın aynı ayında kişi sayısı 31 milyon 375 bin, borç miktarı 572.1 milyar liraydı. Ortalama borç da 18 bin 235 liradan 24 bin 874 liraya çıktı. Tasfiye edilecek toplam bireysel kredi (batık kredi) miktarı ise 22.7 milyar lira.* Bu kapsamda konut kredisi borcu olan 2 milyon 459 binden 2 milyon 637 bine, ihtiyaç kredisi borcu olan 24 milyon 884 binden 27 milyon 795 bin kişiye çıkarken taşıt kredisi borcu olan 491 binden 425 bin kişiye indi.* Sayıları 26 milyondan 26.9 milyona çıkan kredi kartı sahibi kişilerin ise 133.1 milyar lira kredi kartı borcu var. Ortalama kredi kartı borcu da son bir yılda 4 bin 482 liradan 4 bin 949 liraya ulaştı.* Yine verilere göre eylül sonu itibarıyla ödenmemiş bireysel kredi ve kredi kartı borcu olan kişi sayısı da 3 milyon 497 bin 886. Üstelik Covid-19 salgınının ekonomik etkilerini azaltmak amacıyla bu tür batık kredilerin bildirilmesiyle ilgili süreler değiştirildiği için gerçek veriler henüz tam olarak bilinmiyor. ÇEK-SENET KARIŞIK* Ekonomik krize eklenen salgın nedeniyle küçülen ticaret ve farklı ödeme kanalları kullanımını azaltsa da çek-senette de sorunlar devam ediyor. Yılın ilk 10 ayında 23 bin 987 tekil kişinin 11.1 milyar liralık 169 bin 874 adet çekine karşılıksız işlemi yapıldı. Protesto olan senet sayısı ise ilk 9 ayda 459 bin 146 adet olurken bunları tutarı 8.6 milyar lirayı geçti.* Öte yandan BETAM’ın araştırmasına göre şubattan eylül ayına ortalama kişisel gelir yüzde 4.6 azalırken hanelerin yüzde 42.7’nin borçları arttı. Serhat AligilGenel-İş, kısaçalışma veücretsiz izindeki kayıplara dikkatçekti:‘Haklar gasp ediliyor’
Genel-İş, kısa çalışma ve ücretsiz izindeki kayıplara dikkat çekti: ‘Haklar gasp ediliyor’ Genel-İş Sendikası işçileri, bilgilendirmek amacıyla bir broşür hazırladı. Marttan bu yana yaklaşık 3.5 milyon işçinin kısa çalışma ödeneğinden yararlandığına işaret eden Genel-İş, uygulamadaki kayıpları şöyle sıraladı:DÖNÜŞÜMLÜ ÇALIŞMA OLMALI“Ücretler düşmekte ve diğer mali haklar gerilemektedir. Sigorta primleri yatmadığı için emeklilik ve kıdem hakları gasp edilmektedir. Kısa çalışma ödeneği, işçinin daha sonra işsiz kalması durumunda işsizlik ödeneği süresinden düşülecektir. Ancak haziranda kısa çalışma ödemelerinin işsizlik ödeneği süresinden düşülmemesine yönelik düzenleme yapılmıştır.”Ücretsiz izin uygulamasında işçiye günde 39.2 lira, ayda 1168 lira ödenek verildiğine dikkat çeken Genel-İş, işçinin fesih yasağı ile işyerine mahkûm edildiğine işaret ederek “İşçi, uygulamayı kabul etmeyip işten ayrıldığında kıdem tazminatı hakkını kaybediyor. İşveren ise ücretsiz izin verme hakkıyla herhangi bir maliyete katlanmak zorunda kalmıyor” vurgusu yaptı. Genel-İş, kayıpları şöyle sıraladı:“Kısa çalışma ve ücretsiz izin ödeneği her sektörde farklı sonuçlar doğuruyor. Kısa çalışma, işyerindeki faaliyetin geçici olarak kısmen ve tamamen durması halidir. Kamuda, gerek merkezi idarede gerekse yerel yönetimlerde faaliyetin herhangi biçimde durması söz konusu olamaz. Kamu hizmetleri devamlıdır. Kamuda kriz dönemlerinde kısa çalışma yerine dönüşümlü çalışma, uzaktan çalışma, idari izin gibi uygulamalara gidilebilir. Kamu hizmeti gören belediye işçileri için de bu uygulamalar yerine kısa çalışma, ücretsiz izin gibi uygulamalara gidilmesi mali ve sosyal haklarda önemli bir gerilemedir. Belediyelerin kısa çalışma ve ücretsiz izin uygulamalarını dayatması hukuka uygun değildir.” Mustafa ÇakırErmenistan’ın eski istihbaratşefi, Paşinyan’a suikast suçlamasıyla tutuklandı
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Ermenistan’ın eski istihbarat şefi, Paşinyan’a suikast suçlamasıyla tutuklandı Ermenistan’ın eski Ulusal Güvenlik Servisi Başkanı, Paşinyan'a suikast suçlamasıyla tutuklandı Dağlık Karabağ’da Ermenistan’ın Azerbaycan'a karşı yenilgiye uğramasının ardından Rusya'nın arabuluculuğunda 3 ülke arasında anlaşma imzalanmıştı. Dağlık Karabağ anlaşmasına imza attıktan sonra Başbakan Nikol Paşinyan ülkesinde “hain” olarak nitelendirilmişti. Anlaşma sonrası 17 siyasi parti sokağa çıkarak anlaşmadan sorumlu tuttukları Paşinyan’ın istifasını istemişti. Paşinyan karşıtı protestolara katılan eski Ulusal Güvenlik Servisi Başkanı Tümgeneral Artur Vanetsyan, Paşinyan’a suikast düzenleme suçlamasıyla tutuklandı. Vanetsyan’ın avukatı Lusine Sahakyan yaptığı açıklamada, sabah saatlerinde Ermenistan Ulusal Güvenlik Servisi tarafından Vanetsyan’ın gözaltına alındığını belirtti. Avukat Sahakyan, Vanetsyan’ın Paşinyan’a suikast girişimi ile suçlandığını ve akşam saatlerinde belirlenecek olan duruşma tarihine kadar tutuklandığını duyurdu. Sahakyan, Müreffeh Ermenistan Partisi lideri Gagik Tsarukyan ve Ermeni Devrimci Federasyonu Partisi temsilcisi İşkhan Sağatlıyan dahil toplam 10 siyasi parti temsilcisinin de tutuklandığını belirtti. Sahakyan, Vanetsyan haricinde tutuklanan siyasi parti temsilcilerinin yasa dışı protestolar düzenleme ve hükümeti devirmeye yönelik girişimler nedeniyle tutuklandığını ifade etti. ERMENİSTAN SİYASETİ KARIŞTI Vanetsyan, Tsarukyan ve Sağatlıyan 10 Kasım tarihinde basın toplantısı düzenleyerek, Paşinyan’a gece yarısına kadar süre vermiş ve istifa etmemesi durumunda protestolara devam edeceklerini belirtmişlerdi. Muhalefet, Paşinyan’ın istifa etmemesi durumunda geçici hükümet kurma girişimlerinde bulunacaklarını duyurmuştu. Vanetsyan, ayrıca 10 Kasım tarihinde Ermenistan Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan’a ülkedeki siyasi gerilimden çıkış için rapor sunmuştu. İHAKırklareli Belediye BaşkanıKesimoğlu: 2. kez karantinadayım
Kırklareli Belediye Başkanı Kesimoğlu: 2. kez karantinadayım Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu, koronavirüs hastasının temaslısı olduğu için 2’nci kez karantinaya alındığını duyurdu. Kesimoğlu, Kırklareli’nde Covid-19’un son dönemde çok hızlı yayıldığını ifade ederek, yurttaşları uyardı.Kesimoğlu, “En büyük zenginliğimiz ailemiz ve sağlığımızdır, lütfen kurallara uyalım. İyi korunmama, maske takmama, sosyal mesafeye hep dikkat etmeme rağmen ben de temaslıyım, 2. kez karantinadayım” dedi. cumhuriyet.com.trFahrettin Koca'dan Ekremİmamoğlu'na telefon
Fahrettin Koca'dan Ekrem İmamoğlu'na telefon İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da bulaşıcı hastalık nedeniyle 164 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. İmamoğlu açıklamanın ardından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya tedbir çağrısı yaptı.İmamoğlu yaptığı yeni paylaşımda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın kendisine telefon açtığını belirterek, "Sağlık Bakanımız Sayın @drfahrettinkoca az evvel beni aradı. Tedbirler konusunda hassasiyetle çalıştıklarını söyledi. Pandemi sürecinde seferberlik anlayışıyla, şeffaflık ve bilim temelinde tüm adımları hep beraber atmak vazifemizdir. Daha sağlıklı bir Türkiye umuduyla..." ifadelerini kullandı./Archive/2020/11/14/224404769-screenshot4.jpg cumhuriyet.com.trBilim KuruluüyesiÖzlü: Kısıtlamalar gelebilir
Bilim Kurulu üyesi Özlü: Kısıtlamalar gelebilir Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, Ulusal Kanal'da artan vaka sayıları ve alınması beklenen tedbirlerle ilgili açıklamalarda bulundu."Artışlar devam ederse elbette bazı kısıtlamalar, bazı sınırlamalar gelecektir" ifadelerini kullanan Özlü, "Biz bu süreçle ilgili alınması gereken tedbirler konusunda tüm adımları, bütün basamakları, yapılması gereken tedbirleri hazırladık. Tavsiyelerin zamanlaması, kapsaması, dozajı kamu yönetiminin elinde" dedi."CİDDİ SORUNLAR YAŞANABİLİR"Özellikle büyükşehirlerde hastanelerde oluşan yoğunluğa da değinen Özlü, "Test için kuyruklar var ve yoğun bakım yataklarında, ağır vakaların sayısı artıyor. Ciddi sorunlar yaşanabilir" dedi.Tevfik Özlü açıklamasına şöyle devam etti:"Herkese büyük bir sorumluluk düşüyor. Önümüzdeki günlerde daha kötü tablolara evrilmemek için hiçbir şey yokmuş gibi tedbirleri göz ardı etmek bizi üzüyor. Hepimiz her gün hastaneye gelirken bugün enfekte olacak mıyım diye korkarak geliyoruz." cumhuriyet.com.trEkremİmamoğlu, bulaşıcıhastalıktan yaşamınıyitirenlerin sayısınıaçıkladı
Ekrem İmamoğlu, bulaşıcı hastalıktan yaşamını yitirenlerin sayısını açıkladı İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Mezarlıklar Daire Başkanlığı'na ait bulaşıcı hastalık ölüm sayısının 164 olduğunu ve bu sayının en yüksek sayı olduğunu belirtti.İmamoğlu, "Mezarlıklar Daire Başkanlığı’mızın “Bulaşıcı Hastalık Ölüm Sayısı” bugün 164 olmuştur. Bu sayı tüm pandemi döneminde bildirilen en yüksek sayıdır. Bulaşıcı hastalıktan vefat eden 164 vatandaşımıza Allah’tan rahmet dilerim. Sayın @drfahrettinkoca tedbir almada gecikiyorsunuz" ifadelerini kullandı./Archive/2020/11/14/214747292-imo.jpg cumhuriyet.com.trCHP'li Emir'den, Koca'ya sert tepki: Fenomen olmak için harcadığınız mesaiyi sağlık politikalarına harcayın
CHP'li Emir'den, Koca'ya sert tepki: Fenomen olmak için harcadığınız mesaiyi sağlık politikalarına harcayın Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Bölümü’ne dün gece geç saatlerde bisikletten düşmesi sonucu kalp sorunları yaşayan bir çocuk getirildi. Çocuğun tedavisi sırasında hasta yakınları ile sağlık çalışanları arasında tartışma çıktığı öğrenildi. Tartışma sonucu hasta yakınları, çocuk yoğun bakım bölümündeki sağlık çalışanlarına saldırmak istedi. Sağlıkçılar, Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne düzenlenen saldırıda yapıldığı gibi, yoğun bakım bölümünün kapılarını kapatarak saldırganları durdurdu."SAĞLIKÇILAR BARİKAT MI KURSUN, HİZMET Mİ VERSİN?"Konuya ilişkin sosyal medya hesabından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'yı eleştiren CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, "Sağlık çalışanları kendisini korumak için barikat mı kursun, sağlık hizmeti mi versin?Sayın @drfahrettinkoca , Twitter'da fenomen olmak için harcadığınız mesainin birazını da mantıklı ve tutarlı sağlık politikaları için harcamanızı bekliyoruz" ifadelerini kullandı./Archive/2020/11/14/214002451-screenshot2.jpg cumhuriyet.com.trCem Dizdar, eski eşi Selin Barlas'aşiddet uyguladığıiddialarınıyalanladı
Cem Dizdar, eski eşi Selin Barlas'a şiddet uyguladığı iddialarını yalanladı “Bu itham benim sözlüğümde, işleyebileceğim en büyük suçtur ve en ağır cezayı hak eder” diyen Dizdar, şiddet mağduru olanın kendisi olduğunu söyledi.Dizdar, “Ben nerede, ne zaman ve nasıl şiddet uyguladım? Bu sorularıma adaletin cevap vermesi için, hakkımdaki iddiaların soruşturulmasının takipçisi olacağım. Benim şiddete maruz kaldığıma ama asla ve kesinlikle şiddet uygulamadığıma yönelik, darp raporum gibi somut ve maddi kanıtlara; özellikle var olan görüntü kayıtlarına, bu yolla ulaşılacaktır” dedi."GERÇEK ORTAYA ÇIKANA KADAT TELEVİZYONA ÇIKMAYACAĞIM"Gerçek ortaya çıkana kadar TRT Spor’da yorumcu olarak bulunduğu iki programa da katılmama kararı aldığını duyuran Dizdar, “Israrla ve inatla söyleyeceğim şey şudur; ben sözel, psikolojik ve fiziksel şiddetin faili değil, mağduruyum. Hakikat budur” görüşünü dile getirdi.Cem Dizdar’ın yaptığı yazılı açıklama şöyle:"14 Kasım 2020 akşam saatlerinde internet ortamına düşen hakkımdaki ithamla ilgili açıklama yapmak zorunlu oldu. Bu zorunluluk hakikate olan borcuma sadakatim kadar eski eşimle ortak evladımızın geleceğini de korumaya yöneliktir. Boşandığım eşim, ayrıldıktan sonra şiddet uyguladığımı iddia ediyor. Bu itham benim sözlüğümde, işleyebileceğim en büyük suçtur ve en ağır cezayı hak eder. Gerek aile içinde, gerekse hayatın her alanında kadına her türlü şiddetin, hiçbir haklı veya uygun nedeni olamaz. Yetiştiğim aile terbiyesinin, kurduğum sosyal ilişkilerin bana öğrettiği en önemli değerlerden biri budur.Ayrıca kadına uygulanan şiddet failinin ortaya çıkması, yargılanması ve ceza almasında, kadın beyanının esas olmasının çok önemli bir kazanım olduğunu her daim savundum. Bu beyanın esas olmasının, beyanın doğru olduğu anlamına gelmeyeceğini ise bana yine feminist hukukçular öğretti. Ben nerede, ne zaman ve nasıl şiddet uyguladım? Bu sorularıma adaletin cevap vermesi için, hakkımdaki iddiaların soruşturulmasının takipçisi olacağım. Benim şiddete maruz kaldığıma ama asla ve kesinlikle şiddet uygulamadığıma yönelik, darp raporum gibi somut ve maddi kanıtlara; özellikle var olan görüntü kayıtlarına, bu yolla ulaşılacaktır.Sonuç olarak, ısrarla ve inatla söyleyeceğim şey şudur; ben sözel, psikolojik ve fiziksel şiddetin faili değil, mağduruyum. Hakikat budur. Bu, sizlerin de hakikati olana kadar TRT SPOR'da yorumcusu olduğum "Spor Manşet" ve "Futbol Aklı" programlarına katılmamaya karar verdim. Şiddetin her türüne karşı, iyinin, güzelin ve doğrunun en ateşli ve kararlı savunucularından biri olarak kimseye saygısızlık etmedim. Bu tavrıma hayatım boyunca bağlı kalacağım.Bir gün bu programlarda buluşacağız. Bundan adım gibi eminim. O buluşmaya, bana acımasızca saldırmasına rağmen utanma duygusunu kaybetmeyenler de gelsin isterim. Sorgusuz sualsiz...Utanma duygusunu kaybedenler için hiçbirimizin hiçbir şey yapamayacağını ise maalesef yaşayarak öğrendim." cumhuriyet.com.tr