Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Saturday, 08.16.2025, 01:30 PM (GMT)

News - Haberler

Şekerli mi, köpüklümükahvenizi nasıl alırdınız?

Şekerli mi, köpüklü mü kahvenizi nasıl alırdınız? Zincir markalardan ev içi tüketime, makine üreticilerinden kahve ekipmanlarına kadar pek çok farklı alanı kapsayan kahve pazarı ciddi bir büyüklüğe ulaştı. Özellikle koronavirüs döneminde insanların eve kapanması ve uzaktan çalışmayla eve alınan kahve makineleri sayısı da hızla artıyor. Araştırmalara göre, son dönemlerde tüm küçük ev aletleri pazarının büyümesinin yaklaşık yüzde 25’ini Türk kahve makineleri oluşturuyor.Pazarın büyümesinde Arçelik’in 2004 yılında geliştirdiği Türk kahvesi makinesi Telve’nin büyük katkısı oldu. Devamında Arzum, Fakir, Tefal, Karaca, Korkmaz, Schafer gibi markalar da bu alana yatırımlar yapmaya başladı ve her geçen gün pazara son teknoloji ürünler sunuluyor. Bu hafta bol köpük, közde pişmiş tadı veren son model Türk kahvesi makinelerini derledik./Archive/2020/11/14/214755167-arcelikyenitelve.jpgARÇELİK YENİ TELVETürkiye’nin ilk Türk kahvesi makinesini üreten Arçelik, siyah-bakır renkleri, ince görünümüyle Telve’yi yeniden tasarladı. Arçelik Yeni Telve, 6 kişilik kapasitesi ve indüksiyon teknolojisi ile 3 boyutlu pişirme yaparak, kömür ateşinde pişirilen kahve lezzetini yakalıyor. Bu teknolojide kolay temizleme imkânı da bulunuyor. CooksensePro® teknolojisiyle kahveler her fincanda aynı köpük miktarıyla paylaştırılıyor. Dokunmatik kontrol paneli bulunan cihazda 1.5 litrelik su tankı ve paslanmaz çelik var./Archive/2020/11/14/214836496-arzumokka2.jpgARZUM OKKAArzum Okka Türk Kahvesi Makinesi, Türk kahvesi kültüründen ilham alınarak tasarlandı. Suyu otomatik olarak pişirme haznesine aktaran ve kahveyi doğrudan fincana servis eden Arzum Okka, kendi kendini temizleme özelliği ile pratik bir kullanıcı deneyimi sunuyor. Arzum Okka’nın karıştırma teknolojisi sayesinde pişerken yavaş yavaş karışan Türk kahvesi, bol köpüklü pişiyor. Her seferinde Türk kahvesinin köpüğünü fincanlara eşit olarak dağıtan Arzum Okka, yavaş pişirme seçeneğiyle de közde Türk kahvesi imkanı sunuyor. Cihazın fiyatı ise 2 bin 499 TL./Archive/2020/11/14/214917590-fakirkaavesteel.jpgFAKİR KAAVE STEELFakir Hausgeräte’nin yeni Türk kahvesi makinesi çelik hazneli Kaave Steel tüketiciyle buluştu. Cezvede pişirme yöntemi esasına dayanan ve aynı lezzetin yakalanması amacıyla tasarlanan Fakir Kaave Steel, taşmayı önleyen patentli Luminasense teknolojisiyle geliştirildi. Tek seferde 4 fincan kahve kapasitesine sahip cihaz Violet, Rouge ve Rosie olmak üzere üç farklı renkte tasarlandı./Archive/2020/11/14/214951464-tefal-kopuklu.jpgTEFAL KÖPÜKLÜMTefal geçen yıl ilk otomatik Türk Kahve makinesi olan Köpüklüm’ü piyasaya sundu. Geçen mayıs ayında da Köpüklüm Compact serisinin tanıtımı yapıldı. Tek seferde 4 fincan kahve yapabilen Köpüklüm’de kahvenin taşmasını önleyen akıllı sensör teknolojisi kullanılıyor. Ayrıca sesli ve ışıklı uyarı sistemleri de kahve hazır olur olmaz kullanıcıyı uyarıyor. Üründe çift yönlü kahve dökme ağzı bulunuyor./Archive/2020/11/14/215127995-karaca-hatir.jpgKARACA HATIRKaraca közde Türk kahvesi, sütlü Türk kahvesi, sütlü sıcak çikolata ve sütlü hazır kahve yapabilen yeni Hatır'ı piyasaya sundu. Yeni Hatır ile sütlü Türk kahvesi de sevenleriyle buluşurken közde Türk kahvesi de artık evde yapılıyor. ŞEHRİBAN KIRAÇ

Diyabet hakkında 5 gerçek

Diyabet hakkında 5 gerçek Modern çağın tehlikeli hastalığı diyabet, gerek dünyada, gerekse ülkemizde hızla yaygınlaşıyor. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) en son 2019’da yayımladığı verilere göre, günümüzde yaklaşık 463 milyon yetişkin (20-79 yaş) diyabetli bulunurken, bu sayının 2030 yılına kadar yüzde 40 artarak 573 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Başka bir deyişle her 11 kişiden birinde diyabet hastalığı olacağı öngörülüyor.Diyabet hastalığına karşı toplumda farkındalık yaratmak, diyabetin nedenleri, belirtileri, tedavisi ve yol açabileceği tahribatlar açısından halkı aydınlatmak amacıyla tüm dünyada 14 Kasım Dünya Diyabet Günü etkinlikleri yapılıyor. Etkinliğin bu yılki logosu “diyabetli hemşire” olarak belirlendi. Zira; halen günümüzde tüm dünyada yaklaşık 20 milyon diyabet eğitim hemşiresine ihtiyaç bulunuyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yaser Süleymanoğlu, tedavi edilmediğinde çok ciddi sorunlara hatta yaşam kaybına neden olabilen diyabet hastalığı hakkında merak edilenleri gazetemize anlattı.1. Bu hatalar diyabete zemin hazırlıyor: Diyabete; yanlış yaşam alışkanlıklarımız da davetiye çıkarıyor. Özellikle sağlıksız ve düzensiz beslenme alışkanlığının yanı sıra, çağın sorunu obezite, hareketsizlik, alkol ve şekerli gıda tüketmek diyabete zemin hazırlıyor.2. Hastaların yarısının haberi yok: Pankreasın, kan şekerini düzenleyen hormon olan insülin üretememesi veya yetersiz salınması durumunda kan şekeri yükseliyor ve insüline bağımlı diyabet oluşuyor (Tip I). Diğer yandan vücudun pankreasın ürettiği insülini verimli şekilde kullanamaması durumda İnsüline Bağımlı olmayan diyabet oluşuyor (Tip II). Diyabet hastalarının yarısı, diyabeti olduğunu bilmiyor, bu nedenle de tedaviden uzak ve dikkat etmeleri gereken hayati kuralların farkında bile değil.3. Bu organları vuruyor: Halk arasında ‘şeker hastalığı’ olarak da adlandırılan, ilk ortaya çıktığı zamanlarda ‘zengin hastalığı’ olarak bilinen diyabet, son yıllarda orta ve düşük gelirli ülkelerde çok daha fazla görülüyor ve hızla artıyor. Diyabet hastalığı, zamanla kalbe, kan damarlarına, gözlere, böbreklere ve sinirlere ciddi zararlar verebiliyor. Diyabet, gelişmiş ülkelerde erişkinler arasında önde gelen körlük ve görme bozukluğu nedeni olarak karşımıza çıkıyor.4. Kazalar dışında en yaygın uzuv kaybı nedeni: Diyabet, kazalar dışında en yaygın uzuv ampütasyon (organın tıbbi nedenle kesilmesi) nedeni. Tip 2 diyabetli hastalarda kalp krizi geçirme riski, daha önce kalp krizi geçirmiş olanlarla aynı ve diyabetliler kalplerinde bir sorun olduğunun farkında olmaksızın kalp krizi geçirebilirler. Diyabet ve hipertansiyon bulunan hastalarda inme, yalnızca hipertansiyonu bulunan hastalara göre iki kat daha fazla gelişiyor.5. Tedavisinde bunlara dikkat: Diyabet hastalarının rutin doktor muayenelerini yaptırmaları gerekiyor. Hiçbir şikayetleri olmasa bile hekimlerinin önerdiği aralıklarda doktorlarıyla irtibata geçmeleri çok önemli. Hastaların ve aile bireylerinin hastalığa karşı doğru ve detaylı bilgilendirilmesi gerekiyor. Planlanan tedaviyi hekimin bilgisi olmadan sonlandırmak ya da değiştirmek ciddi tehlikelere yol açabileceğinden bundan uzak durulmalı. Detaylı organ taraması ve ilaç tedavisinin yanı sıra diyabet takibi için kan şekeri ölçüm aletine ihtiyaç bulunuyor.COVİD-19 DİYABET HASTALARINDA DAHA AĞIR SEYREDİYOR!Dr. Yaser Süleymanoğlu, koronavirüsün diyabet hastalarında daha ağır seyredebileceğini anımsatarak “Covid-19’un özellikle kan şekeri düzensiz olan diyabetlilerde daha ağır seyrettiği ve ölüm oranını artırdığı son zamanlarda yayınlanan çalışmalarda gösterilmiştir. İyi kontrol edilen diyabetik hastalarda ise enfeksiyon riskinin daha düşük olduğu ve daha hafif seyrettiği gösterilmiştir” diyor. Süleymanoğlu, bu süreçte diyabetli hastaların takibinde en önemli hususun, bu hastaların genel korunma ilkelerine uymasının yanında, sık kan şekeri takibi, ayrıca rutin kontrol önerilerine ek olarak aşağıdaki önlemleri almaları olduğunu vurgulayarak, şu önerilerde bulunuyor:- Kan şekeri düzeyleri mümkünse evde glukometre ile daha yakın takip edilmeli-  Eşlik eden kalp ve/ veya böbrek hastalığı var ise bu hastalıklarının tedavisi de mutlaka düzenlenmeli- Düzenli ve dengeli beslenilip, yeterli sıvı ve protein alınmalı, mineral ve vitamin eksikleri var ise düzeltilmeli- Egzersizin bağışıklık sistemini artırdığı yapılan çalışmalarla ortaya konulduğundan, evde egzersiz programları önerilmeli- Grip ve zatürre aşısı ikincil enfeksiyonları azaltmak için önemli ancak aşı için sağlık kuruluşuna gitmenin enfeksiyon bulaş riskini artırabileceği göz ardı edilmemeli.  SİBEL BAHÇETEPE

Miras kadının hakkı

Miras kadının hakkı Hayat her zaman insana iyi davranmıyor. Bazen zamanlı bazen zamansız vedalar insanı bir boşluğa itiyor. Bazı durumlarda hele de bizim gibi hukuk kurallarıyla dini kuralların ve geleneklerin zaman zaman çeliştiği ama çoğunlukla kadının aleyhine işlediği ülkelerde bu vedalar, kadınları yaşadıkları manevi kayıp dışında maddi kayıplara da itiyor.Kadınlar bugün bile miras konusunda sıkıntı yaşayabiliyor. Miras, ölen bir kimsenin tüm malvarlığının alacakları ve borçlarıyla birlikte mirasçılara geçmesi anlamına geliyor. Miras hukukunun temel ilkeleri arasında yasal mirasçıların kimler olabileceği konusu önem taşıyor.Ülkenin doğusunda, ölen babadan kalan mallar bir yana, toprakların evlenen kadınlara verilmediği, hakkını almak isteyen kadının ayıplandığı bir ülkede yaşıyoruz. Deniz kıyısı bölgelerde, turizmin daha bilinmediği zamanlarda kızları başından savmak için verimsiz olduğu düşünülen denize daha yakın toprakların kızlara, ekilebilen, zeytin yetişen toprakların erkek evlatlara verildiği ancak zamanla deniz kıyılarının değerlenerek ilahi bir adaletle ender de olsa kadınların sevinebildiği bir coğrafya bizimkisi... O nedenle kadınların miras haklarının ne olduğunu bilmesi en iyisi.İKİYE BİR DEĞİL, EŞİTMedeni kanundan önce, İslam miras hukukunun geçerli olduğu zamanlarda, kadına, erkeğe verilen miras hissesinin yarısı kadar hisse verilmesi öngörülüyordu. Medeni hukukla birlikte miras konusu da kadınlar lehine değişti. Yasal mirasçılar yeniden belirlendi.Miras bırakanın birinci derece mirasçıları, o kişinin alt soyu olarak kabul edildi. Evlat edinilmiş çocuklar ile evlilik dışı doğmuş çocuklar da evlilik içi hısımlar gibi mirasçı kabul edildi.Miras bırakanın çocukları arasındaki mal paylaşımı cinsiyet ve yaş ayrımı olmaksızın eşit kılındı. Kız çocukları mirastan eşit oranda pay alma hakkına sahip oldu.Medeni kanun, eğer ölen kişi vasiyetle bir mal paylaşımı yapmadıysa ölen eşten kalan varlığın dörtte birinin kadına, dörtte üçünü de çocuklara eşit olarak kalacağını düzenliyor.BAŞKA HAK DA VARKadının eşini kaybetmesiyle aralarındaki mal rejimi de değişiyor. Miras kanunun öngördüğü şekilde paylaşılıyor. Ancak bu, oturduğunuz ve bankadaki para ya da yazlık ne var yok paylaşıma konu olacak diye bir durum doğurmuyor. Bu çoğu zaman adil de olmuyor. Hayatınızda ihtiyaç duyduğunuzda, iyi günde kötü günde yanınızda olmayan kişilerin ödüllendirilmesine de dönüşebiliyor. Eşinizi kaybettikten sonra dörtte üç payın hesabı yapılır oluyor. Bu noktada hukukçular Türk Medeni Kanunu’nun 236. maddesini hatırlatıyor. Bu madde “Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait ‘artık değer’in yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir” diyor. Artık değeri, boşanma konusundan hatırlayacaksınız. Artık değeri, basitçe evlilikte edinilmiş mal olarak tanımlamak mümükn. Kanunun 231. maddesi artık değer için, “Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır” diyor. Aynı kanunun 222. maddesine göre, “Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir” diyor. Böyle bir durumda, evlilik boyunca edinilmiş mallar ya da para toplam varlıktan çıkarılak miras paylaşımı yapılıyor. Buna ilişkin Yargıtay kararları olduğunu da hatırlatalım.Bir de eş ya da babanın kaybıyla kadına kalan başka haklar da var ki onlar bir başka yazının konusu... Olcay Büyüktaş

İşte sumağın faydaları

İşte sumağın faydaları Evimizde 5 kedimiz, 1 köpeğimiz var. Bana kalsa daha fazla olabilirdi. Allahtan bu konuda bana dur diyen birisi var. Geçenlerde farkettim ki çoğunun ismi bir besin. İçlerinden birisi de Sumak. Sumak evdeki tek cins kedi bir siyam. Diğerleri halis mulis sokaktan koşarak eve sığınan sarman ve tekirler.İşte bu Sumak kızımız babasının gözdesi. Sumak aşağı Sumak yukarı derken... Ben de dedim ki Taylan yaz bakalım sumak neymiş, insan sağlıgı için ne önemi varmış. Bir sürü baharatın faydalarını biliyoruz ama sumak bu aralar makalelerde de karşıma çıkmaya başladı.Hadi gelin hep birlikte sumak neymiş ögrenelim...SUMAK NEDİR?Sumak, Akdeniz ve Ortadoğu mutfaklarında popüler bir malzemedir. Ayrıca bitkisel ilaç uygulamalarında da tedavi amaçlı olarak kullanılan bir baharattır.Yazdıklarımda sumak hakkında bilmeniz gereken her şeyi, ne olduğu, potansiyel sağlık yararları ve nasıl kullanılacağını anlatmaya çalıştım.Sumak, anacardiaceae olarak bilinen bir bitki ailesine ait çeşitli çiçekli çalıdır. Bilimsel adı rhus coriaria’dır. Bu ailenin diğer ortak üyeleri arasında kaju ve mango bitkileri bulunur. Vallahi kajuyla aynı familyadan gelmesine çok şaşırdım.Sumak, subtropikal ve ılıman iklimlerde büyür ve Akdeniz, Asya ve Afrika'nın çeşitli kısımları da dahil olmak üzere tüm dünyada yetişir.Hepsi Rhus cinsine ait olan 200'den fazla farklı sumak türü vardır. Bununla birlikte, Rhus coriaria - veya Suriye sumağı - insanların yemek pişirme ve bitkisel ilaçlar için en sık yetiştirdiği çeşittirSumak, baharata dönüşmeden yoğun, parlak kırmızı, bezelye büyüklüğünde meyve kümeleriyle karakterizedir.İnsanlar çay yapmak için taze meyveleri demleyebilir, ancak daha çok bitkisel takviye veya yemeklik baharat olarak kullanmak için sumağı kurutur ve toz haline getirirler. Sumak konusunda bilmemiz gereken önemli bir ayrım vardır: Sumak, baharatı zehirli sumak ile karıştırılmamalıdır.Zehirli sumak, sumakla  ilişkili olsa da, tamamen farklıdır. Zehirli sumak beyaz renkli meyve üretir ve zehirli sarmaşık veya zehirli meşe ağacındakine benzer bir ağaçta yetişir ve  alerjik reaksiyonlara neden olabilir.ÖZETSumak, bilimsel olarak Rhus coriaria olarak bilinen çiçekli bir çalıdır. İnsanlar kırmızı meyvelerini yemeklik baharat ve besin takviyesi olarak kullanırlar.POTANSİYEL FAYDALARSumak muhtemelen en iyi yemek baharatı olarak bilinir. İnsanlar ayrıca yüzyıllardır geleneksel bitkisel ilaç uygulamalarında da sumağı kullanmıştır.Sumağın insanlardaki etkilerine dair bilimsel kanıtlar eksiktir. Bununla birlikte, erken araştırmalar, potansiyel sağlık yararları olabileceğini düşündürmektedir.SUMAĞIN BESİN İÇERİGİSumak önemli besin öğeleri içermektedir.Sumağın tam besin profili büyük ölçüde bilinmemektedir, ancak bazı araştırmalar bir dizi faydalı besin içerdiğini öne sürmektedir. Bunlar arasında lif, sağlıklı yağlar ve bazı temel vitaminler bulunur.2014 yılında yapılan bir analiz, kurutulmuş sumağın yaklaşık yüzde 71 karbonhidrat, yüzde 19 yağ ve yüzde 5 proteinden oluştuğunu buldu.Sumaktaki yağın çoğu, oleik asit ve linoleik asit olarak bilinen iki belirli yağ türünden gelir.Oleik asit, genellikle kalp sağlığıyla ilişkili bir tür tekli doymamış yağdır. Aynı zamanda zeytin ve avokado da dahil olmak üzere diğer yaygın bitki bazlı gıdalarda bulunan birincil yağdırLinoleik asit, sağlıklı cilt ve hücresel zarların korunmasında rol oynayan temel bir tür çoklu doymamış yağdır.2004 yılında taze sumak meyvesinin yüzde 14’ünden fazlasının sindirim sağlığını destekleyen bir besin maddesi olan liften oluştuğunu bulunmuştur.Sumağın kesin mikro besin içeriği hakkında çok az veri var, ancak bazı araştırmalar, en azından eser miktarda C, B6, B1 ve B2 vitaminleri dahil olmak üzere birkaç temel besin içerdiğini gösteriyor.ANTİOKSİDANLAR AÇISINDAN ZENGİNSumak, birçok antioksidan bileşik bakımından zengindir. Bu özellik sumağın geniş terapötik potansiyelinin birincil nedenidir.Sumak, tanenler, antosiyaninler ve flavonoidler dahil olmak üzere güçlü antioksidan aktiviteye sahip çok çeşitli kimyasal bileşikler içerir.Antioksidanlar, hücrelerinizi hasardan korumak ve vücuttaki oksidatif stresi azaltmak için çalışır.Sumak gibi gıdalardaki antioksidanların iltihabı azaltmada rol oynayabileceğine dair kanıtlar da var. Kalp hastalığı ve kanser gibi iltihaplı hastalıkları önlemeye yardımcı olabilirler aynı zamanda kan şekerini de dengeleme özelligi vardır.Bazı araştırmalar, sumağın tip 2 diyabetli kişilerde kan şekerini yönetmek için etkili bir araç olabileceğini öne sürüyor.2014’te diyabetli 41 kişiden oluşan grupla yapılan bir çalışmada, günlük 3 gramlık sumak dozunun kan şekeri ve antioksidan seviyeleri üzerindeki etkisi değerlendirildi.3 aylık çalışmanın sonunda, sumak takviyesi alan grup, plasebo alanlara kıyasla ortalama kan şekeri ve antioksidan seviyelerini önemli ölçüde iyileştirdiBenzer bir başka çalışmada, diyabetli 41 kişiden oluşan bir grubun 3 ay boyunca her gün 3 gramlık sumak tozu almasını istendi.Sumak grubu, dolaşımdaki insülinde yüzde 25'lik bir azalma yaşadı, bu da sumak takviyesinin bir sonucu olarak insülin duyarlılığının artmış olabileceğini düşündürdü.Bu noktada sumağın diyabet yönetimi için bir beslenme planı içinde günlük hayata en iyi şekilde nasıl uyabileceğini belirlemek için daha fazla araştırma yapmak gerekiyor.KAS AĞRISINI HAFİFLETEBİLİR2016 yılında yapılan bir araştırmada, 40 sağlıklı insana sumağın kas ağrısını hafifletme potansiyelini araştırmak için belli gramajda sumak konulmuş yiyecek ve plasebo verildi.4 haftalık çalışmanın sonunda, sumak alan grup, plasebo içeceği alan gruba kıyasla önemli ölçüde daha az şekilde egzersize bağlı kas ağrısı bildirdi.Sumak grubu ayrıca dolaşımdaki antioksidan seviyelerinde önemli artışlar yaşadı. Çalışma yazarları, bunun ağrı giderilmesine neden olabileceğini öne sürdü.Bu sonuçlar umut verici olsa da, insanların kas ağrısını hafifletmek veya egzersiz performansını desteklemek için sumağı nasıl kullanabileceklerini anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.ÖZETSumak, kan şekerini düşürmede ve kas ağrısını hafifletmede rol oynayabilecek çeşitli besin öğeleri ve antioksidanlar içerir.Sumak, güvenli bir besin olması açısından iyi bir geçmişe sahiptir ve mevcut klinik araştırmalarda herhangi bir  zararlı  reaksiyon bildirilmemiştir.Bununla birlikte, sumak kaju ve mango ile aynı familyadan  olduğundan, bu yiyeceklere alerjisi olan kişiler, herhangi bir potansiyel alerjik reaksiyondan kaçınmak için sumaktan uzak durmalılardır.Sumak kan şekerini düşürebileceğinden, kan şekerini düşüren ilaçlar alıyorsanız da önerilmez.Dahası, sumak ile zehirli sumağı karıştırmamanız çok önemlidir.Zehirli sumak veya Toxicodendron vernix, yenilebilir sumak bitkisinin ürettiği kırmızı renkli meyvelerin aksine beyaz renkli meyveler üretir. Ülkemizde satın alabilecegimiz sumak kırmızı renkli olanıdır. Taylan Kümeli

Yeni yaşam mekanıKaravan

Yeni yaşam mekanı Karavan Eksik bir şey var, sen de farkındasın, ama anlatamıyorsun. Ben anlatayım. Geçen yaz gittiğim tatilin kaçıncı taksidini ödüyorum? Ekstre gelsin de bakayım, bitiyorsa yenisini alayım, şöyle bir hafta kaçayım, açık büfelere dalayım, sabah erkenden şezlong kapayım, Eda Taşpınar olayım, yanayım kavrulayım, bikini izi yapayım. Misafir geldi, koltukların örtüsünü kaldırayım, dolaptan simli çiçekli takımları çıkarayım, yemekten sonra kahve yapayım, çeyizimdeki fincanları kullanayım, kırarlarsa kahrolayım.Karşı komşuyla yarışayım, yeni mobilya almış sinir olayım, bizimkiler de 10 senelik, eskimedi ama en azından kaplatayım, altta kalmayayım. Dolaplara sığmayayım, çılgın indirimlerden pantolonlar etekler kapayım, harcadıkça kazanayım, alışveriş beni rahatlatıyor ne yapayım. Başka bir hayat var, sizi şöyle alayım…Bak Ebru’yla Cihan dört yıldır evli. Evlerini kapattılar, iki yıldır karavanda yaşıyorlar. Önce 13 metrekarelik bir hazır karavan aldılar ucuza. Baktılar hoşlarına gitti onu satıp daha bakımlısını aldılar, iki ay uğraştılar, 60 bin TL harcadılar.GEREKSİZ EŞYADAN ARINDILARKışın biraz soğuk, duş sancılı, çamaşır yıkamak can sıkıcı, bulaşık desen öyle. Yazın sıcaklık bunaltıyor. Su sınırlı, tuvalet desen sifonu çekince gittiği yer belli, sen 3 günde bir boşaltıyorsun, mis kokulu değil. Ama günlerin güzelliğini manzarayla ölçüyorlar. Lüks olmayabilir belki, karavanda yaşamak öyle bir törpüledi ki. İki tabak, iki kaşıktan fazlasına ihtiyaçları yok, desenli takımlara da. Kimin koltuğu daha güzel, pahalı diye kimseyle yarışmıyorlar, eşyaya değil kendilerine yatırım yapıyorlar. Evet hesap ince. Duş mu alacaklar, bulaşık mı yıkayacaklar, elektrik mi harcayacaklar… Her şeyi, her adımı düşünüp öyle yapıyorlar. Tekerlek üstünde yaşama fikri zor, ama izin verin hayatınız değişsin diyorlar. Hayatlarına beton ve elektromanyetik surlar ancak onlar isterse girer.Pandemide Muğla taraflarındaydılar, Demre’de yağmur yağarken denize girdiler. Şimdi yoldalar, Artvin’e kadar gidip oradan yurtdışına çıkmayı deneyecekler. You Tube’da karavanlı hayatlarını anlatıyorlar, abone olursanız sevinirler.DEBELENDİM DE DURDUMHafta içi çalışıp hafta sonları çocuğun kursları, evin temizliği, sevdikleriyle bir kahve içebilmek için saatlerce trafikte kalmak, arabanın içinde sinirli ve gergin olmak, sohbetini sevdiği kişilere gidememek artık normalleşmişti. Gamze Asıltürkmen içinde debelenip durduğu bu acı durumu hayatına karavan girene kadar anlamadı. Ama eşi farkındaydı. Karavan almak istiyordu. Çocuğunu kurslara götürüyor, o çıkana kadar bekliyor, bekliyordu. Oğlu da farklı değildi, günde 2 saat trafikte serviste, arkadaşlarla internette. Vayfay yoksa hayat da yok. “Tamam al bari, deneyelim” dedi. Ve “Eyvah. Kocası karavan aldı. Şimdi internet bağımlısı çocukları diğer karavancı ailelerin çocuklarıyla 10 saniyede kaynaşıyor, Ocak’ta denize girip Temmuz’da kartopu oynuyor. Al sana coğrafya kursu. 17 yıllık evliler: “Tüm tanıdıklar, aileler dahil ev alın, yazlık alın kiraya verirsiniz dedi. Sekiz yıldır hafta sonları, bayram tatilleri, senelik izinler karavanda geçiyor. Büyük ev, büyük mutfak, büyük banyo, yemek takımları, moda. Esirden farksız hale gelmişiz. Çok çalış, çok kazan, taksitleri öde, ihmal ettiğin koca bir yaşam. Alışveriş yaparken sakinleşiyorum diyen bir nesil. Kendine sor: Bana ne yetiyor? Bir kahve fincanının amacı ne olabilir. 10 çeşit fincan mı? Fincanın içindeki kahve mi? Her şeyin limitli olması, ilk başta korkutucu geliyor. Su depom 50 litre dediğimde düşüp bayılmak isteyenler oluyor. Asla yapamam diyorsunuz. Zamanla az su ile neler başarabildiğinizi görüyorsunuz. Enerjinin faturasız olması ama limitli olması, enerjinin yenilenmesi için güneşe ihtiyaç duymak gibi kendinle, doğayla bir bütün hissediyorsunuz. Siz doğaya hükmetmiyorsunuz. Uyum sağladığınız anda evinize, yaşadığınız şehre bakış açınız değişiyor. Karavanın içi dar evet ama neye göre? Karavanla yola çıktığınız anda keyfiniz başlar. Bir noktadan öbür noktaya gitmek için acele etmemektir. Şehir hayatının bize zorladığı ve olmazsa olmazlarınızı kırıyor. Her gün duş almak, üç çeşit yemek olmadan masaya oturmamalar gibi kaprisleriniz olmuyor. Bu dar alanda görev paylaşımı yapıyorsunuz. Ailenizdeki herkesin bir görevi oluyor. Temizlik, yemek gibi genelde kadına görev olarak görülen günlük ihtiyaçları hep beraber yapıyorsun. Azla yetinmek değil de azın yettiğini görmek karavancılık. Her sabah ayrı bir manzara zaten bunun bir hediyesi. karavan, az tüketim, çok öğrenme, bol keyif demek. Tek kişi değilseniz karavan içi de dar alan olduğu için beraber olduğunuz kişilerle çok iyi anlaşıyor olmanız gerekiyor. Kavgaları tartışmaları uzatma lüksünüz yok. Küsüp odanıza kapanmanıza izin vermiyor karavan. Konuşarak çözmekten başka çareniz kalmıyor.  Karavan çok dar ben yapamam diyen birçok insan karavanın içinde yaşanmadığını, günlük işlerin bitmesi ile dışarıda zaman geçirildiğini görünce çok rahat ediyorlar. Belki yağmurlu havalarda çok keyifli olmayabiliyor. O zaman da karavanın içinde yağmur sesini dinleyip kitabınızı okuyorsun.”İşte böyle kuzum, başka hayatlar da var. Sana göre azıcık, başkasına göre kocaman. Hayat işte n’apacan./Archive/2020/11/14/222231066-cmt-kara3-en20.jpg5 MADDEDE KARAVANLI HAYAT“Karavan istiyorum, ne yapayım”ı Türkiye Kamp ve Karavan Derneği Genel Başkan Yardımcısı Sabahattin Ergin anlattı.BİLENLE GİT AL KAZIKLANMA İsteklerinize uygun imalat yaptırabileceğiniz ve hazır olan karavanları satın alabileceğiniz birçok karavan üreticisi ve ithalatçısı var, bu firmalardan satın alabilirsiniz. İkinci el olarak da birçok ilan sitelerini takip ederek koşullarınıza uygun olanları bulabilirsiniz.Karavanlar çekme karavan ve motokaravan olarak sınıflandırılır. Çekme karavan fiyatları birinci elde minimum 50 bin TL ile 300 bin TL aralığında. İkinci elde ise 30 bin TL ve üzeri alınabilir.Motokaravanlar ise imalatçılar tarafından yapılacak ise araç sizin tarafınızdan temin edilmek koşulu ile donanımına göre 70 bin TL ile 300 bin TL arasında mal edilebilir.İkinci elde motokaravanlar ise 100 bin TL ve 500 bin TL arasında alınabilir.İkinci el olarak alacaksanız mutlaka bilen bir kişi ile birlikte gidip görmekte yarar var. Karavan ek yerlerinden su almış mı? Mobilyası ne durumda? Yürüyen aksamları nasıl, motokaravan ise motor durumu nasıl? Ruhsatında ne olarak kayıtlı, çekme karavan 750 kg altı ise O1 belgesi veya tip onay belgesi ve faturası var mı?750 kg üstü ise mutlaka O2 belgesi veya tip onay belgesi ruhsatı ve ayrı plakası var mı diye bakmak lazım. Yeni başlıyorsanız ikinci el alın, bakalım bu işe devam edebilecek misiniz? Devam edecek gibiyseniz yenisini almaya karar verirsiniz. BÖRTÜ BÖCEKTEN KORKARSAN GELME Akdeniz’de, Karadeniz’de,  İç Anadolu’da, Avrupa’da, Ege’de, nereye gitmek isterseniz oraya gidersiniz. Çünkü eviniz daima yanınızdadır. Sizinle birliktedir. Oteli tercih ederseniz orada olursunuz, ama karavanı tercih ederseniz gönlünüzün istediği her yere gidebilirsiniz. Ancak unutmayın ki bu iş kulağa güzel geldiği kadar da kolay değil. Güzellikleri kadar incelikleri de var.Doğada olmaktan hoşlanmayan, asla lüks yaşantısından ödün vermeyen, börtü böcek korkusu olan, üç dört valizim olmadan asla diyenler yapamaz, aksini düşünenler yapabilirler.Keyif veren ve zararlı olmayan her şey bağımlılık yapar.KALIPLARDAN UZAKLAŞTIRIR Karavan tatilleri, özellikle pandemi döneminde insanların kendi kendine kalabilmesi adına büyük avantaj. Geçen senelerde karavan ünitelerini küçültmeye gittiklerini belirten sektör profesyonelleri, bu sene ise durumun tam tersi olduğunu söylüyor. Gerek kiralama gerek yeni karavan sahiplerinin taleplerinde ciddi bir artış söz konusu olduğunu ifade eden profesyoneller, ağırlıklı olarak taleplerin bu sene iç pazarda olduğunu söylüyor. Bu sene genel olarak çadır ve karavan kamplarına yönelik önemli bir artış var. Bunun nedenleri şehirlerde çalışanların şehrin kargaşasından kaçmak istemesi, ekonomik sebepler, insanların herşey dahil otel sistemlerinden sıkılmaları, doğanın sesini, dokunuşunu özleyenlerin arayışları, kalıplaşan yaşam standartlarından uzaklaşmak…BU SÖZLER ERKEKLERE Karavan için evi yanında taşıma sanatı demek de mümkün. Ama eğer evin bütün sorumluluğu kadının üzerindeyse işiniz yine zor. Çünkü hiçbir kadın tatile ev işi götürmek istemez. Erkeklerin, “Eşimi ikna ederim” tarzı düşüncelerle girdiği bu yolun sonunun iyi bir yere çıktığı da pek görülmemiştir. Genellikle kısa süre sonra karavanın satılmasıyla sonuçlanıyor.Hemen söylemekte fayda var. Karavan almak isteyen erkek eğer eşi bu tip bir yaşam biçimini tercih etmiyorsa hiç bu yola girmesin. Bu durumu aşmanın en iyi yolu ise karavan içinde her türlü yardımlaşma ve dayanışmadan geçiyor. Yaşadığınız küçük deneyimler sonrası eşinizi bu sorumlulukları paylaşmak yönünde ikna edebilirseniz karavan sahibi olmaya da ikna etmeye yaklaşmış olursunuz.Aynı durum bekar erkekler için de geçerli. Bekar erkeklerin de bu heveslerinin kursaklarında kalmaması için bu tip yaşam biçimini seçen bir eş bulması gerekiyor. Yoksa karavan hayaliniz kursağınızda kalmış demektir. Kamp ve karavan yaşamında işin kadın erkek ayrımı yoktur. Her iş ortak yapılmak zorunda! Erkeklerin karavancılığa dair asla unutmaması gereken en önemli şey…UNUTMADAN, bu bir bir yaşam biçimi… Eğer doğayı ve insanları seven, doğa ile iç içe, hem ekonomik hem de konforlu bir tatil geçirerek gittiğiniz yerdeki insanların örf, adet ve kültürünü yakından tanımak istiyorsanız ve her şeyi sırtınızda taşımak yerine eviniz olan aracınıza yüklemek istiyorsanız karavan sizi çok mutlu edecek demektir. Kampçılık uzak ve yalnız olmak anlamına da gelmiyor. Aksine çoğu insan, kampçı arkadaşlarla tanışmak ve daha büyük gruplar halinde kamp yapmanın sosyal yönünden keyif alır. ELİF TOKBAY

Beypazarı'ndaki yaşayan müzeler

Beypazarı'ndaki yaşayan müzeler “Müze” deyince aklınıza ne gelir? Camekanlar arkasında saklanan bir takım objeler, eserler ve yanlarındaki küçük plakalara yazılan bilgiler; değil mi? Hadi olsun olsun son moda led ışıklandırmalar. Hadi bir de interaktif bilgi kaynakları, belki bir takım elektronik oyunlar. Yani, gerçekten ilgili olmayanı cezbedecek pek bir durum yok. Ama, şimdi anlatacağım iki müze var ki; böylesi asla akla gelmez. Beypazarı Yaşayan Müzeleri gibi bir projeyi, kimse hayal bile edemez.Bir tiyatroymuş, bir dönem oyunuymuş sanki. Hooop diye içine girivermişsiniz… Bir taraftan kahveler gelmiş, öbür taraftan kurşunlar dökülmüş. Maniler okunmuş, masallar anlatılmış, kokulu otlar yakılarak eski usül tütsüler yapılmış. Soba çıtır çıtır yanıyor. Soğuk Beypazarı’nda, eski bir konağın içinde, 150 sene önceki hayat aynen yaşatılıyor. Türkiye’nin ilk uygulamalı kültür müzesi burası. 150 sene evvelki hayat orada, siz de oradasınız. O salonda, o sedirde, dantellerin yanında, kilimlerin üstünde, o sedirde, o kurşun döken kadının karşısında.KÜLTÜREL MİRASIN YAŞATILDIĞI BİR MÜZEBeypazarı’nı oldum olası sevdim. Çekül Vakfı Başkanı Prof. Metin Sözen, bu güzeller güzeli ilçeye çok emek verdi. Ama buraya ısınmamda, eski belediye başkanı Mansur Yvaş’ın etkisi çoktur, o ayrı konu. Mansur Başkan her defasında çok güzel ağırlardı, hep hayalleri vardı, hep çok çalışkan, hep çok ilgiliydi.Gide gele ilçeye yapılan iyi şeylere şahit oldum. Yollar yenilendi, dükkanlar düzeltildi, birçok eski konak onarıldı. Zaten, Beypazarı, yıllar içinde başlıbaşına “yaşayan bir müze” olup çıktı. Kurusu, havucu, 80 kat baklavası, “Beypazarı kurusu vardır, kız kurusu yoktur” diyen, turizme iyice ısınan esnafıyla da, yeteri derecede albeniliydi.En son, geçtiğimiz yıllarda açılan “Yaşayan Müze”, sonrasında da yine aynı konseptle açılan “Türk Hamamı Müzesi”ni ziyarete gittim. Ve kelimenin tam manasıyla, hayran kaldım. “İşte” dedim, “müzeciliğin gelmesi gereken nokta bu. Türk tarihi, gelenekleri, bundan daha iyi ve doğru biçimde aktarılamaz…”/Archive/2020/11/14/223038202-cmt-bey4-max.jpgELEMTEREFİŞ, KEM GÖZLERE ŞİŞBeypazarı Yaşayan Müze, 1800’lerde inşa edilmiş olan Abbaszade Konağı restore edilerek hayata geçirildi. Konak, ilçenin merkezinde, tipik bir Beypazarı evi. Bahçesi, odaları, ahşap işçiliği ile son derece özgün ve sıcak bir yapı. Giriş katı, “hayat” alanı. Yaşamın geçtiği yer. Orta katların ismi “çardak”, en üst kat ise “guşgana”.Bu müzede sergilenen pek bir şey yok. Hani eskiden beri kullanılan bakır kap kaçağı, sobayı, divanları, birkaç eski kilimi ve örtüyü saymazsak, boş bile denebilir. Yani eğer insanları ve devam eden hayatı görmezseniz…İlk anda, konağın sahipleri rolünde genç bir erkek ve kız karşılıyor kapıda. İçeri geçiyorsunuz; hava soğumuşsa soba yanmış, mis gibi bir sıcak kaplamış her yanı. Genlerimizin hatırladığı o sıcaklık, o içimizi ısıtan tanıdıklık, ah nasıl tarif etsem, o tam bizdenlik hali yansıyor her zerrenize.Müzede çalışanların hepsi, ya da “yaşayan ve yaşatan” desem herhalde daha doğru olacak, Türk Halk Bilimi öğrencileri, master öğrencileri veya mezunlarından oluşan bir kadro. Koca konağın her odasına, farklı rollerle dağılmışlar.Ocağın başında ateşe süzdüğü bakır cezvelerle kahve kaynatan bir genç, gülen gözlerle kahvenizi sunuyor. Bir yüzyıl öncesinde yörenin kadınları ne giyiniyorsa, öyle giyinmiş. Manilerle, deyişlerle konuşuyor. Kahveyi için, fal için kapatın, yan odaya geçin. Kurşun kızdırıp soğuk suya “foşşş” diye döken ve bunu bütün mahareti, içtenliği, inanmışlığıyla yapan bir başkası, tüm hüneriyle sizi bekliyor. Bir de güzel anlatıyor, bir de hoş dua ediyor; tüm kem gözler, kötü niyetler, kurşun parçasına hapsedilip atılıveriyor. Okunmuş pirinçler, kötü bakışlardan koruyan nazar boncukları, değişik Anadolu işi nazarlıklar ve sarımsak demetleri eşliğindeki odadaki ritüel müthiş.Gezi, bu kadarla sınırlı değil; karşı oda, “ıhlamur baskı” odası. Ihlamur ağacıyla yapılan bu kumaş baskısı, üst üste yapsanız bile, renkleri asla karıştırmıyor. Yanınızda bir beyaz tişört götürmenizi öneririm, kesinlikle çok zevkli.Ebru da bu katta. Tasavvuf müziği eşliğinde, müthiş bir anlatımla, gerçek bir ebru yapımına şahit oluyorsunuz. O renkler, suyun içinde aheste aheste dağılıyor; derken kağıdın üzerinde sonsuz desen seçeneğinden biri olarak yapışıyor. İnanın bana, daha önce ebru yapımını birçeok yerde gördünüz de; böylesini daha önce ne duydunuz, ne gördünüz. O yazlık mekanlarda gördüğünüz ebruculara falan hiç benzemiyor bu. Hem yapılış şekli doğru, hem de işin felsefesi çok güzel ve doğru aktarılıyor.MASAL EBE’NİN MASALLARIÜst katta “Karagöz ve Hacıvat” oynatılıyor. Hatta eğer isterseniz, siz de oyuna dahil olup karakterlere ses verebiliyorsunuz. Artık ne yazık ki “Yunan geleneksel sanatı” olarak tanınan gölge oyunumuz, Beypazarı Yaşayan Müze’de çok başarılı biçimde yorumlanıyor.Büyük gelin odası, konağın en ferah odalarından biri. Burada da sizi “Masal Ebe” karşılayacak. Nasıl cici bir kız, ne güzel konuşuyor, aklınız durur. Geleneksel Türk masallarını anlatıyor, maniler söylüyor, bilmeceler sorup şekerler dağıtıyor.Müze, özellikle hafta sonlarında çok kalabalık oluyor. Bahçede hamurlar açılıyor, odun ateşinde pideler pişiriliyor. Müze giriş fiyatları malumunuz. Tüm bu yeme, içme, kurşun dökme, gösteri seyretmeler için dilerseniz katkıda bulunabiliyorsunuz. Öylesinde özenli bir kurgu, öylesine ince ve gönülden bir çaba var ki... Zaten birşeyler yapabilmek için, kutudur, kumbaradır, “ne var?” diye oraya buraya bakınıyorsunuz…Beypazarı Yaşayan Müze’de zaman zaman farklı etkinlikler de düzenleniyor. “Masal geceleri”, “Geç Osmanlı döneminde ilan-ı aşklar” veya “Gelin kınan kutlu olsun” gibi temalı anlatımları, canlandırmaları kaçırmamak lazım. Tabii fiziksel olarak yakın olanlarınızı kast ediyorum. İstanbul’dan da artık arabayla beş saatte rahatlıkla varılabileceğini de yeri gelmişken hatırlatıyorum.TÜRK HAMAMI MÜZESİ’Nİ DE ZİYARET EDİNSadece birkaç yüz metre ötedeki eski bir hamam, “Türk Hamamı Müzesi”ne dönüştürülmüş. Burası da “yaşıyor”. Türk hamam kültürünü, sizi gezdiren bir “Hamam Anası” ile bir kez daha öğreniyorsunuz. Gelin hamamları, kullanılan eşyalar, tüm o hamam ritüellerini bir bir görüyorsunuz.Hamamın bahçesindeki “hamam ateşi”ni yakmakla görevli olan külhanbeyi ise müthiş bir tipleme. Benim ziyaret ettiğim birkaç yıl önce, Hacettepe Üniversitesi Türk Halk Bilimi bölümünde okuyan Sinan, harika bir karakter yaratmıştı. Hele bir nara atması vardı ki, insan gerçekten inanıyordu./Archive/2020/11/14/223133920-cmt-bey6-y15.jpgHer iki yaşayan müzenin ardındaki isim ise, aslen Beypazarlı olan bir bilim kadını: Sema Demir. Hacettepe Üniversitesi Türk Halk Bilimi bölümünü bitirmiş, aynı bölümde master yapmış, doktorasını tamamlamış. Ders veren bir akademisyen, ama bence bu müzelerle harikalar yaratmış. KAGİDER üyesi olan Sema Demir, 2015 yılında “Yılın Sosyal Girişimcisi”, 2016’da da Sabancı Vakfı tarafından “Yılın Fark Yaratanı” ödüllerinin sahibi.Bu iki müzeyi gezip, tüm detayları kafama iyice not ettikten sonra, yapılan işin ne denli büyük bir emekle kotarıldığını daha iyi anladım. Ülkemizde benzeri olmayan bir müzecilik anlayışı; üstelik tüm dönem öğeleri kullanılarak, teatral bir sunumla aktarılmış. Asla ucuz kokmayan, asla sırıtmayan bir tarz. İşin içine tutku, coşku çok güzel eklenmiş. Harika bir ekip oluşturulup, sıkı bir çalışma kampından geçilmiş.Sema Demir, müthiş bir karakter, müthiş bir yılmazlık örneği. Batı ülkelerinde, bu müzeler, beş doktora tezi yerine geçerdi. Bu isim taçlandırılır, sokaklara tabela olur, hakkında kitaplar yazılır, ömür boyu iş ve maaş garantisi sağlanır, araştırmaları için her tür kaynak emrine amade edilir, bir de devlet nişanıyla onurlandırılırdı. Tanıştığımda çok sevdim Sema Hanım’ı, sonrasında da hep düşündüm. Nedense Vamık Volkan’ın “Toplumları kadınlar kurtaracak” sözünü hatırladım bir de.Buna da şükür!Son iki söz: 1. Beypazarı’na mutlaka gidin, her iki müzede de uzun zaman geçirin. Ne özel bir kültüre sahip olduğumuzu bir kez daha görün.2. Sema Demir ismini unutmayın. Son yıllarda gördüğünüz en başarılı Türk Halk Bilimi uzmanı, anlatıcısı, müzecisi olarak zihninize not edin. Fatih Türkmenoğlu

Vefat ilanıüniversitede kadrolaşmayıortayaçıkardı

Vefat ilanı üniversitede kadrolaşmayı ortaya çıkardı Üniversitenin internet sitesinde 11 Kasım tarihinde paylaşılan başsağlığı mesajında, ölen kişinin kim olduğu açıklanmazken; üniversitede görevli iki öğretim üyesi ile rektörlük özel kalem müdürü ve bir fakülte sekreterine başsağlığı dilendi. İlanda şu ifadeler kullanıldı: “Üniversitemiz Makina Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat YILDIRIM’ın kayınpederi, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakülte Sekreteri Ayfer Yıldırım’ın babası, Sosyal Bilimler MYO Öğr. Gör. Aykut Direzinci’nin dedesi, Rektörlük Özel Kalem Aysun Şahan’ın dedesi vefat etmiştir. Merhumun cenazesi bugün Kilis’te defnedilmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır dileriz.”Kadrolaşmanın ortaya çıktığını anlayan üniversite sosyal medyada yapılan yorumların ardından ‘vefat’ ilanını apar topar sayfasından kaldırdı.  cumhuriyet.com.tr

Tarikat yurtlarıbüyütüldü

Tarikat yurtları büyütüldü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2021 yılı bütçesinin görüşmelerinde tarikat yurtlarındaki artışa dikkat çekildi. CHP’li Emine Gülizar Emecan, tarikatların yatak kapasitesinin 180 bine ulaştığını açıkladı.Komisyonda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 22 milyar 859 milyon lira olarak öngörülen 2021 bütçesi kabul edildi. Görüşmeler sırasında devlet yurtlarının durumu sık sık gündeme geldi. CHP’li Emine Gülizar Emecan, 2002-2003 yıllarında 9 öğrenciden biri devlet yurdunda kalırken, bu sayının 11 öğrenciden bire düştüğünü aktardı. ZORUNDA KALIYORLAREmecan, “Devlet yurtlarının yetersiz olmasından dolayı, eve çıkmaya gücü yetmeyen birçok öğrenci ucuz konaklama yollarına gidiyor ve bir kısmı tarikat ve cemaat yurtlarında kalmak yolunda seçimler yapmak zorunda kalıyor. Siz de bunu destekliyorsunuz. Bizim yaptığımız araştırmalara göre, tarikatların maddi destekle 180 bin yatak kapasitesine ulaştığını biliyoruz” dedi. MHP’li Mustafa Kalaycı ise “Ortaöğretim ve yükseköğretimde okuyan gençlerimize yeterli barınma imkânı sağlanmalı. Öğrenciler çeşitli yapıların farklı manipülasyonlarına maruz bırakılmamalı” ifadelerini kullandı. Görüşmelerde İYİ Partili Erhan Usta, Kasapoğlu’na yönelik “Teknisyensiniz” dedi. Kasapoğlu, Usta’nın tanımlamasına sinirlenerek, “Seçilmiş Cumhurbaşkanınca atanmış bakanıyım. Tamam mı?” dedi. Usta, Kasapoğlu’na “Atanmışsınız, ben de onu diyorum” yanıtını verirken, Kasapoğlu, “Atanmakla kusur mu işledim? Gazi Meclis’e elbette saygım var. Bu milletin oylarıyla kurulmuş bu Gazi Meclis’e, bu yüce kuruma hesap vermek üzere buradayız” karşılığını verdi.  cumhuriyet.com.tr

CHP belediyeler için‘proje uzmanları’yetiştirecek

CHP belediyeler için ‘proje uzmanları’ yetiştirecek Her belediyeden bir personelin kabul edileceği eğitim projesini başarıyla tamamlayanlara sertifika verilecek. Eğitim kapsamında, “çağrı analizi ve rehber okuma”, “sorun analizi ve stratejik yaklaşım”, “hedef kitle ve paydaş analizi”, “planlama” ve “bütçeleme” gibi konular ele alınacak. Duyuru yazısı Torun’un imzasıyla tüm belediye başkanlıklarına gönderildi.  Mahmut Lıcalı

Azerbaycan ve Türkiye’nin yeniden planlama yapmasıgerekiyor

Azerbaycan ve Türkiye’nin yeniden planlama yapması gerekiyor Ancak Azerbaycan’ın egemenliğinin tam olması, bu ateşkesin bu konuyu diplomasi masasında çözümlemek için yapıldığı unutulmamalı. Bakû ve Ankara bu konunun ısrarlı takipçisi olmalı. Karabağ’da egemenlik konusunun Azerbaycan açısından yeniden uzun uykuya yatırılma eğilimi Ermenistan için bulunmaz bir fırsat. Rusya’nın da tercihi bu yönde olabilir. Ancak Azerbaycan açısından bu durumun zafiyet doğuracağı en çıplak gerçektir.Bu noktada Azerbaycan ve Türkiye’nin yeni bir planlama yapması kaçınılmaz. Bir yandan varılan ateşkes anlaşmasının eksiksiz uygulanmasını gözetmek, diğer yandan ülke egemenliğinin bölgede tam kullanılabilmesi için takvime bağlanmış bir stratejinin geliştirilmesi gerekiyor. Karabağ’da Rus askerlerinin oluşturacağı güvenlik noktaları ile İdlib’de Türkiye’nin oluşturup zaman içerisinde bir kısmını boşalttığı güvenlik noktaları mantık olarak birbirlerine benziyor. Sürecin daha kapsamlı, kararlı yönetilmesi gereği unutulmamalı.Ne yapılmalı?Azerbaycan, işgal altındaki bölgeleri kurtarmak için başlattığı harekâtın öncesi, sırası ve ateşkes uzlaşısından sonra Türkiye ile bir kader birliği yaptığını ortaya koydu. Bunu ateşkesten sonra Bakû’ya yapılan ziyaretlerden dahi çıkarabiliriz.Zaferin tadını çıkarmak güzel. Unutulmamalı ki son adım daha atılmadı. Peki, ne yapılmalı?Konunun birçok boyutu bulunuyor. Diplomatik, ekonomik ve askeri boyut en önemlileri... Azerbaycan lideri İlham Aliyev’in diplomasi konusundaki başarısını, nereye kadar gidilebileceğini, nerede durmak gerektiğini gayet iyi kestirdiğini yaşayarak gördük. Burada asıl ikna edilmesi gereken aktör Rusya. Bunu Azerbaycan devlet aklı da çok yakından biliyor. Ermenistan’da zaman zaman Batı yanlısı, zaman zaman da Rusya yanlısı iktidarların işbaşına gelmesi süreklilik kazanmış durumda. Ermenistan’daki bu gelgitler Moskova’yı Kafkasya konusunda sürekli tedirginliğe itiyor. İşte bu noktada diplomasinin çözüm üretme yeteneği, ülkelerin egemenliği, ulusal sınırlarının fiilen sağlanması karşılığında birbirlerinin kaygılarını ortak çıkar noktasında buluşturabilir. Diplomasinin bu çabasını ekonomi alanında yapılacak “işbirlikleri” de kolaylaştırabilir.Azerbaycan’ın bu noktada, kader birliği yaptığı Türkiye’nin desteğiyle “geçmiş Sovyet döneminde yaşadığı kötü deneyimlerini” aşarak düşünmesi, konuyu daha ileri bir boyuta taşıyabilir. ABD ve diğer küresel aktörlerin Kafkaslara olan ilgisi düşünüldüğünde Azerbaycan, diplomatik çözüm şansını hazırlanacak bir takvim eşliğinde geliştirebilir, fırsatları değerlendirebilir.En kötüye hazırlıkAskeri güvenlik konusu ayrıca kendi yatağında akması gereken bir nehir... Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, başarı, deneyim, özgüven ve moral kazandı. Ülkesinin batı sınırını nasıl koruyacağını bu aşamadan sonra daha ciddi düzeyde düşünecektir. Türkiye’nin bu konuda tüm birikimini kardeş ülkeyle paylaşması, işbirliğini daha da derinleştirmesi kaçınılmaz. Şüphesiz askeri önlem ve planlamalar diğer tüm değişkenlerden bağımsız olarak uygulanmalı. Her koşula, en kötüye hazırlık yapılmalı. Savunma sistemleri konusunda iki ülkenin ihtiyaçları birbirine çok benziyor. Türkiye’nin artık bir sistemin en iyisini üretmek, bağımlılığı kırmak için başka bir ülkenin ambargo koymasını beklememesi lazım. İHA/SİHA konusunda geçilen aşamaların hava savunma sistemlerinde de hızla geçilmesi gerekiyor. Bunun Türkiye’nin müttefiklerine sağlayacağı avantaj da tartışılmaz.Yaşadığımız coğrafya kolay değil. Bölgesel zorluk, ülkelerimizi ayakta tutan motivasyonlara dönüştürülebilir.  Sertaç Eş

İran’da El Kaide bilmecesi

İran’da El Kaide bilmecesi ABD’de seçilmiş başkan Joe Biden’ın  dış politikada yapacaklarına dair en çok merak edilen konuların başında  İran gelirken, terör örgütü El Kaide’nin iki numaralı ismi Abdullah Ahmed Abdullah’ın Washington’ın emriyle İran’da öldürüldüğü iddia edildi. Abdullah, ABD’nin Kenya ve Tanzanya Büyükelçilik binalarına 7 Ağustos 1998’de düzenlenen ve 224 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıların planlayıcısı olarak gösteriliyordu.  New York Times (NYT) gazetesinin, adı açıklanmayan istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberine göre 1998’de Afrika’daki iki ABD büyükelçiliğinin bombalandığı saldırıları organize etmekle suçlanan Ebu Muhammed el Masri kod adlı Abdullah’ın (58) 7 Ağustos’ta motosikletli iki İsrail ajanı tarafından Tahran’da suikaste uğradı. Haberde, saldırıların yıldönümü olan 7 Ağustos’ta kızıyla birlikte evinin yakınlarında aracıyla seyir halinde olan Abdullah’a motosikletli iki kişinin yaklaştığı, İsrail istihbaratından olduğu belirtilen ikilinin, otomobile doğru beş el ateş ettiği, Abdullah ve kızı Meryem’in olay yerinde öldüğü öne sürüldü. NYT, İran medyasının ölenlerin kimliğini gizlediğini savundu. Buna göre İran’da gündeme yansıyan haberlerde hayatını kaybedenlerin Lübnanlı tarih öğretmeni Habib Davud ve kızı Meryem olduğu belirtildi. İran Devrim Muhafızları, Davud’un Hizbullah üyesi olduğunu aktardı.İran Dışişleri Bakanlığı’ndan dün yapılan açıklamada haberin gerçeği yansıtmadığı belirtildi. İran topraklarında “El Kaide teröristi olmadığı” ifade edilen açıklamada, “Washington ve Tel Aviv, her zaman olduğu gibi işlenen suçların sorumluluğundan kaçmak için İran’ın bu gruplarla bağlantısı olduğunu öne süren yalanlar ortaya atıyor” denildi./Archive/2020/11/14/200903283-15irandise12sb.jpgAbdullah, Kenya’da ABD elçiliğine yönelik saldırıdan sorumlu tutuluyordu.‘PSİKOLOJİK SAVAŞ’ İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, İran’da El Kaide üyelerinin bulunmadığını söyledi. Hatibzade, iddiaları “ABD ve İsrail tarafından sürdürülen psikolojik savaşın bir parçası” ve “Hollywood senaryosu” olarak nitelendirdi. NYT’nin haberinde, El Kaide lideri Eymen el Zevahiri’nin görevini devralacak kişi olarak gösterilen “Abdullah’ın öldürüldüğünün düne kadar gizli tutulduğu” vurgusu dikkat çekti. Haberde işaret edilen başka bir noktada Şii İran ile Sünni El Kaide arasındaki çatışma nedeniyle Masri’nin İran’da yaşadığı haberlerinin şaşırtıcı olduğuydu. Kimi uzmanlara göre Tahran hükümeti, El Kaide yetkililerinin ülkede bulunmasına izin vererek örgütün İran’a operasyon düzenlemesine engel olma yönünde güvence amacında. Tahran’ın El Kaide’nın ortak düşman ABD’ye karşı operasyon düzenlemeleri için topraklarını açtığı da iddialar arasında. Hamas, Taliban ve İslami Cihad işaret edilerek bunun bir ilk olmadığı hatırlatıldı. Tahran El Kaide üyelerinin topraklarında bulunduğu iddiaları hep yalanlamıştı. 2018’de dışişleri bakanlığı sözcüsü, ülkeye giren militanların gözaltına alınarak sınıdışı edildiğini söylemişti. Reuters’a konuşan bir ABD yetkilisi, NYT’nin haberindeki detayları doğrulamazken operasyonda ABD’nin rol oynayıp oynamadığı hakkında bir açıklamada bulunmadı. Gazeteye konuşan bir başka ABD’li yetkili, “Masri’nin 2003’ten beri  İran’da gözaltında olduğu belirtilse de edilse de 2015’ten beri Tahran’nın üst düzey mahallelerinden birisinde özgürce yaşadığını” iddia etti.  cumhuriyet.com.tr

Ateşbüyüyor: 14 bin 500 sivilin komşu Sudan’a sığındığınıduyurdu

Ateş büyüyor: 14 bin 500 sivilin komşu Sudan’a sığındığını duyurdu Etiyopya’nın kuzeyindeki Tigray eyaletinde şiddet tırmanırken siviller güvenli bölgelere ulaşma çabasında. Merkezi yönetimin ayrılıkçı olarak gördüğü, terörle bağlantılı olmakla suçladığı Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) güçleriyle, ordu birlikleri arasında çatışmalar son dönemde artmıştı. HAVAALANINA SALDIRIEtiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, TPLF’yi sorumlu tuttuğu askeri üsse saldırının ardından geçen hafta bölgeye geniş operasyon kararını duyurmuştu. Bölgede operasyonlar sürerken dün yine Tigray’a komşu Amhara eyaletinde iki havaalanına roket saldırısının düzenlendiği belirtildi. Hükümet, eyaletteki Gondar şehrindeki havaalanının vurulduğunu, Bahir Dar şehrinde ise füzenin ise etkisiz olduğunu duyurdu. Gondar’daki saldırıda iki askerin öldügü, 15 kişinin yaralandığı iddia edildi. TPLF’den kimi isim saldırıları üstlendi. Bunun merkezi hükümetin kendilerine yönelik operasyonlarına misilleme olduğu savunuldu. Amhara eyaletinden çok sayıda yerel milis ve kuvvet operasyonda federal kuvvetlere destek veriyor. Ayrıca TPLF’den komşu Eritre’yi de hedef alabilecekleri tehdidi yükseldi. Başbakan Ahmed, Eritre ile yaptığı barış antlaşması sonrası 2019 Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştü.Önceki gün ise bölgede bazı askerlerin öldürüldüğünü duyuran Başbakan Ahmed, olaylardan TPLF’yi sorumlu tutmuştu. Yerel kaynaklar çatışmalarda yüzlerce kişinin öldüğünü aktarırken Uluslararası Af Örgütü de Tigray’da bir kasabada çok sayıda sivilin katledildiğini belirtmişti. Katliamı kimin yaptığına ilişkin net bir delile ulaşılamadığı da vurgulanmıştı. Bazı görgü tanıkları katliamdan TPLF bağlantılı güçleri sorumlu tuttu. TPLF ise iddiaları reddetti.  cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter