Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 11.02.2025, 07:11 AM (GMT)

News - Haberler

1. Lig'e kıdemli hakemler

1. Lig'e kıdemli hakemler figure > TFF 1. Ligde 11. hafta maçlarını yönetecek hakemler belli oldu. TFF 1. Lig'de 11. hafta maçlarını yönetecek hakemler açıklandı./Archive/2020/11/25/122910787-hakem.jpgTürkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulundan yapılan açıklamaya göre, 11. hafta müsabakalarında görev alacak hakemler şunlar:28 Kasım Cumartesi:13.30 Bereket Sigorta Ümraniyespor-Menemenspor: Murat Erdoğan16.00 İstanbulspor-Giresunspor: Koray Gençerler16.00 Akhisarspor-Ankaraspor: Cihan Aydın19.00 Altay-Bursaspor: Burak Şeker29 Kasım Pazar:13.30 Ankara Keçiörengücü-Adana Demirspor: Sarper Barış Saka13.30 Royal Hastanesi Bandırmaspor-Aydeniz Et Balıkesirspor: Abdullah Buğra Taşkınsoy16.00 Eskişehirspor-Altınordu: Çağdaş Altay19.00 Yılport Samsunspor-Tuzlaspor: Ümit Öztürk30 Kasım Pazartesi:18.00 Adanaspor-Beypiliç Boluspor: Mert Güzenge AA

Ruhani:İran karşıtıkararlarınıkaldırırlarsa "ABD ileçözümçok kolay"

Ruhani: İran karşıtı kararlarını kaldırırlarsa "ABD ile çözüm çok kolay" figure > İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD'deki başkanlık seçimlerini kazanan Joe Biden döneminde karşılıklı saygıya riayet edilmesi halinde Tahran ile Washington arasındaki sorunların çözümünün "çok kolay" olacağını söyledi. Ruhani, başkent Tahran'da düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık seçimlerini kaybetmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Ruhani, "Bu adam (Trump), İran ve Filistin başta olmak üzere bağımsız milletlere ve onun tarafından zulme ve baskıya maruz bırakılan diğer uluslara yönelik ABD tarihindeki en kötü suçları işlemiştir. Allah'a şükür ki Amerikan halkı ve bölge halkı bu şerden kurtuldu" dedi.'İRAN'IN SİYASETİ AÇIK'Biden döneminde İran ile ABD arasındaki ilişkilerin iyileştirilebileceğini belirten Ruhani, "İran'ın siyaseti çok açıktır. Taahhüde karşı taahhüt, eyleme karşı eylem, saygıya karşı saygı. ABD'nin gelecekteki liderlerinde de aynı irade varsa sorunların çözümü çok kolay olacaktır" ifadelerini kullandı.'İRAN KARŞITI KARARLARIN KALDIRILMASINI BEKLİYORUZ'ABD'de yeni hükümetin Trump'ın İran karşıtı kararlarını en kısa zamanda kaldırmasını ve nükleer anlaşmaya dönmesini beklediklerini kaydeden Ruhani, bu durumda Tahran ile Washington arasında diyaloğun gelişebileceğine işaret etti.Ruhani, konuşmasına şöyle devam etti:"İran ve ABD, her ikisi bir karar alarak 20 Ocak 2017'de öncesi şartlara döneceğini ilan edebilir. Bu, birçok soruna iyi bir çözüm olabilir ve gidişat ile koşulları tamamen değiştirebilir ve daha sonraki aşamalarda çeşitli alanlarda devam edebilir. "HAMANEY, ABD İLE MÜZAKERELERE SICAK BAKMIYORİran lideri Ayetullah Ali Hamaney ise dün Cumhurbaşkanı Ruhani liderliğindeki Ekonomik Koordinasyon Yüksek Konseyi üyelerini kabulünde yaptığı konuşmada, Biden döneminde ABD ile müzakerelere sıcak bakmadığını belirtmişti.Hamaney, özellikle nükleer anlaşmanın tarafları İngiltere, Fransa ve Almanya'nın İran'ın balistik füze programı ve bölgesel nüfuzunun sınırlandırılması için müzakere çağrısında bulunmasına karşı çıkarak, bu alanda müzakere etmeyeceklerini ifade etmişti. AA

TBMM'de Kürdistan ve AlaattinÇakıcıtartışması

TBMM'de Kürdistan ve Alaattin Çakıcı tartışması figure > TBMM Genel Kurulunda, enerji alanında düzenlemeler içeren Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerindeki görüşmelerde "Kürdistan" ve "Alaattin Çakıcı" tartışması yaşandı. /Archive/2020/11/25/122717819-t42.jpgTBMM Genel Kurulundaki görüşmede HDP Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş, "Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı'nda İzmir'e gidemedi. Antakya'dan, bilmem nereden başlamadı. Kürdistan'a geldi. Erzurum Kongresi'ni, Sivas Kongresi'ni yaptı. Kiminle? Kürt beyleriyle." şeklinde konuştu.Kürtlere, "1921 Anayasası'yla özerklik verildiğini" söyleyen Özgüneş, "Misakımilli'ye kim ihanet etti? Kürtler mi ihanet etti, iktidar olanlar mı?" diye sordu.MHP'DEN YANITBunun üzerine söz alan MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül, Özgüneş'e tepki göstererek, "Atatürk, milli mücadeleyi başlatacak, İstiklal Harbi'nin başlangıcı için Samsun'a arkasından Amasya'ya, Erzurum'a, Sivas'a gidecek. Siz buradaki kongreleri, 'Kürdistan'a gitti.' diye ifade edeceksiniz. Bunu kabul etmek mümkün mü? Erzurum, Kürdistan mı? Böyle bir tanım, tabir nerede var? Erzurum öz mü öz Türk yurdudur." karşılığını verdi.ürkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda Kürtlerin de yer aldığını hatırlatan Bülbül, "Milli mücadelenin verildiği sırada o bölgelerden gelen Kürt kökenli olan mebuslar, temsilciler de bu memleketin, milletin birlik ve beraberliğinin, milli bir yapıda bir ve beraber olması noktasında irade göstermişlerdir. Onların hiçbiri kalkıp da 'Bu memleket ayrıdır. Biz şurada Kürdistan istiyoruz.' diye bir talepte bulunmamışlardır. Kaderlerini bir görmüşlerdir. Ankara'yı da kendi memleketi, vatanları, başkentleri kabul etmişlerdir." şeklinde konuştu.Kendilerinin aradığı Kürtlüğün, milli bir anlayışla ülkede kardeşliği, birliği ve beraberliği temsil ve temin eden bir anlayış olduğunu söyleyen Bülbül, "Bu anlayış milli mücadele kadrosunda söz konusuydu fakat HDP'nin, bu anlayışı temsil ettiği hiçbir şekilde söylenemez, iddia edilemez. Kürtler milletimizin öz mü öz evlatlarıdır. Bizim mücadele ettiğimiz terördür, terörün uzantılarıdır. Hem terör örgütü hem de onun siyasi uzantıları bu memlekette Allah'ın izniyle bitirilecek." değerlendirmelerinde bulundu."DEMİRTAŞ HAKKINDA CEZA YOK"HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, bu tartışmanın, bu ülkede herkesin, anayasal olarak eşit ve özgür yurttaş olana dek bitmeyeceğini savundu.Beştaş, "Kürdistan coğrafyasını, Kürtleri reddederek Meclis'te Kürtleri bitiremezsiniz. Bu ülkede Kürtler var. Kürtler, kendi haklarını istiyor. Eşit ve özgür yurttaş olmak istiyor." dedi.MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, partisinin grup toplantısında, Eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a "terörist" dediğini hatırlatan Beştaş, "Ama kendisi mafya liderleriyle kol kola yürümeye devam ediyor. Onları sahipleniyor. Ceza aldığı kesinleşmiş ama Demirtaş hakkında tek bir gün mahkumiyet cezası yok. Hangi cüretle Demirtaş'ı terörist ilan ediyorsunuz." diye konuştu.MHP ÇAKICI'YI SAVUNDUBunun üzerine Bülbül, Beştaş'a, "Genel Başkanımızın tanımlamalarından rahatsız olmaya gerek yok. Türkiye'de meydanlara çıkıp 'Daha durun, Türkiye'de Apo'nun heykelini dikeceğiz.' diyen adamın, terörist olarak ifade edilmesi son derece normal. 'PKK'lıdır.' desem alınmayacaklar ama 'Teröristtir.' deyince alınıyorlar." karşılığını verdi. cumhuriyet.com.tr

AKP'liÖzlem Zengin: Bir cinayetin kadın cinayeti olduğunun tespitiçok zor

Türkçe Haberler En Son Başlıklar AKP'li Özlem Zengin: Bir cinayetin kadın cinayeti olduğunun tespiti çok zor figure > TBMM Genel Kurulu'nda konuşan AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, “Bir cinayetin kadın cinayeti olduğunun tespiti çok zor bir iş” açıklamasıyla gündeme geldi. TBMM Genel Kurulu'nda konuşan AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, “Bu ülkede kadın cinayetlerini savunabilecek bir insan olmadığını düşünüyorum. Varsa elini kaldırsın. Başta milletvekilleri olmak üzere, bu ülkede her birimiz, hiçbir kadının incinmemesi için gayret gösteriyoruz ve bu, AK Parti'nin de birinci meselesidir” dedi.Türkiye'de kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Adalet, İçişleri ile Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığının koordinasyon içerisinde çalıştığına söyleyen Zengin, “Bir cinayetin kadın cinayeti olduğunun tespiti çok zor bir iş ama bu manada İçişleri Bakanlığımız ve Aile Bakanlığımızın tespitleri, ilk beyanlar ve ilk tespitler üzerinden devam ediyor. Adalet Bakanlığımızın yapmaya çalıştığı en önemli şey; bu konudaki şikayetleri, bunların hepsini UYAP üzerinden görmeyi hedefliyor; hangi kişiler kaç defa yapmış, tekerrür var mı, nasıl bir yaptırımla karşılaşmış...” diye konuştu.Zengin, “500 binden fazla tedbir kararı bulunduğu” söylemlerine ilişkin de bir kişi hakkında birden fazla sayıda tedbir kararı verilebildiğini söyledi. Tedbir kararlarında önemli oranda artış görüldüğüne işaret eden Zengin, “Aslında Adalet Bakanlığı rakamlarına baktığımızda yaklaşık 200-230 bin gibi bir rakam için birden fazla verilen tedbir kararları var” dedi. cumhuriyet.com.tr

Bir annenin kucağında evladıöldürülür mü?

Bir annenin kucağında evladı öldürülür mü? figure > 25 Kasım Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolasıyla erkek şiddeti yüzünden öldürülen kadınların aileleri ile konuştuk. 7 kez kolluk kuvvetlerine şikayette bulunan Aslıhan Alkılınç, boşanma aşamasındaki eşi Ali Alkılınç tarafından çocuklarının gözleri önünde öldürüldü. Aslıhan’ın annesi Şule Birçek, “Ali’nin abisi savcı olduğu için kolluk kuvvetleri bize karşı hep üç maymunu oynadı” dedi. Hulusi Ç. (34) boşandığı eşi Şahime Erdoğan’ı(35) ve eskiden oturdukları evin sahibinin oğlu Tunay Ayetekin’i(47) tüfekle vurarak öldürdü. Şahime’nin ablası Hazel Tekin ise “5 dakika önce yüzünü kuzum diye sevdiğim kardeşimin yüzü paramparça olmuştu.” Aslıhan'ın mücadelesini annesi Şule, Şahime'nin mücadelesini ise ablası Hazel sürdürüyor.  İkisi de Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği ile yürüyor. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği adına Av. Nilda Baltalı, kendilerine ulaşan kadınlara yılmadan, pes etmeden mücadele etme sözü verdiklerini belirterek, “Aslıhan ve Şahime hayatlarını değiştirmek için çok çabaladılar. Davalarını savunmak bizim için bir onurdur. Hep birlikte boyun eğmeden şiddete karşı mücadelenin içindeyiz.  Kadınlara çağrımızdır, buradayız. Bize ulaşın” dedi. “KOLLUK KUVVETLERİ BİZE KARŞI HEP ÜÇ MAYMUNU OYNADI”“Ali’nin abisi savcı olduğu için kolluk kuvvetleri bize karşı hep üç maymunu oynadı” diyen Aslıhan’ın annesi Şule Birçek, “Kızım Ali tarafından ölümle tehdit edildiği için çocuklarıyla beraber kadın sığınma evine gitti. Ali’nin savcı abisi, kızımın kaldığı sığınma evinin adresini kardeşine verdi. Kızımın öldürülmesi için devletin savcısı makamını kullandı. Ali, kumar borcu yüzünden kızımı ve çocuklarını başka  erkeklere borç para almaları için gönderiyordu. Kızımı öldürmeden 4 gün önce sokak ortasında yakaladı ve boğazına bıçak dayadı. O gün polis tarafından kurtarıldı. Ancak kızımın boğazına bıçak dayayan adamı bir gün bile gözaltına almadılar. Uzaklaştırma kararına rağmen Ali, evin önüne geliyordu. Biz de polisi arıyorduk. Polis bana, ‘bizim elimizden bir şey gelmez’diyordu. 9 Haziran günü Ali ambulansı arayıp ‘benim annem açık kalp ameliyatı oldu şuan iyi değil, bende evde değilim’ diyerek evin adresini veriyor. Kızımla balkonda otururken mahalleye ambulans geldi. Sağlık görevlileri bana ‘size geldik’ deyince, ‘bende yanlışınız var biz aramadık’ dedik. Sonra sağlık görevlileri apartmana girdi ve herkese sormaya başladı. Bende o sırada kapıyı  açmamla beraber Ali eve girdi. Önce beni bıçakladı, sonrada çocuklarının gözleri önünde kızımı öldürdü. Karşı komşumuz da bizi kurtarmak için Ali’nin elindeki bıçağı almaya çalıştı. Ancak zavallı kadın da yaralandı. Ali ve ailesi kızımı öldürmek için plan yaptı. Niye tutuklamadınız? Kızımın öldürülmesini mi beklediniz? Kızımı planlı bir şekilde öldüren Ali ve ailesinin hak ettiği cezayı alana kadar mücadele edeceğim” diye konuştu.“BİR ANNENİN KUCAĞINDA EVLADI ÖLDÜRÜLÜR MÜ ?” Şahime’nin ablası Hazel Tekin kardeşinin öldürüldüğüne tanık olduğunu söyleyerek,  “2 Aralık’ta çocukların velayet davası var. Şuan çocuklar annelerini öldüren babanın ailesinin yanında. Çocuklar sürekli arayıp, ‘teyze bizi o katillere vermeyin’ diye ağlıyor. 17 Ağustos’ta barışma isteğiyle kardeşimi köye götürdü. Bu adam zaten kardeşimi başka bir kadın için boşadı. Kardeşimi öldürmeden bir gün önce beni aradı, ‘köye gel kardeşinle barıştık’ dedi. Annemle otogar karşılaştım. Meğer bu adam annemi de köye çağırmış. Cinayeti işleyeceğinden ailesinin de haberi de vardı. Bu adam kardeşimi öldürmeden önce avukatını arayıp kaç yıl yatarım diye sormuş. En fazla 15 yıl yatacağını öğrenince kardeşimi öldürmeye karar vermiş. Annemle beraber kız kardeşimin kaldığı eve gittik. Kardeşimi sabaha kadar dövmüş. Aramızda tartışma çıktı. Hulusi, avcı olduğu için silahla gezerdi. Birden silahı da alıp evden gitti. Kısa bir süre sonrada gizlice eve geldiğinde kardeşimi tüfekle vurdu. 5 dakika önce yüzünü kuzum diye sevdiğim kardeşimin yüzü paramparça olmuştu. Annem ise o an ölen kızının bedenine sarılarak ağlıyordu. Bu adam kardeşimi öldürüp ‘yat gari artık mezarda’ diyerek kahkaha atarak gitti. Kardeşimi öldürdüğünü görmemiz için bilerek beni ve annemi köye çağırdı. Bizim yaşadığımız bu acıyı kimse yaşamasın. Kardeşimi öldürdükten sonrada ev sahibinin oğlunu öldürdü. Bu adam kardeşimi döverken, birkaç kez ev sahibinin oğlu kardeşimi kurtarmış. O yüzden de ona bir kin beslemiş. En ağır cezayı alması için elimden ne geliyorsa yapacağım. Kadınları artık öldürmeyin. Bizim acımızı tahmin bile edemezsiniz. Bir annenin kucağında bir evladı öldürülür mü?” ifadelerini kullandı. Kübra Köklü

Erkekşiddeti cezasız kalmasın

Erkek şiddeti cezasız kalmasın figure > Kadına şiddet iddiasıyla hakkında adli süreç başlatılan 10 kişiden 7’si serbest kaldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi’nin, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü dolayısıyla hazırladığı raporda ilginç tespitler yer aldı. Kadına şiddet iddiasıyla yapılan suç duyurularında savcıların adli süreç başlattığı her 10 kişiden 7’si herhangi bir kovuşturma yapılmadan bırakıldı. İlgezdi, sosyal hayatı kısıtlayan siyasi iradenin kadına yönelik şiddeti kısıtlamaya yönelik hiçbir adım atmadığını belirterek “Kadına Şiddete Sıfır Tolerans” sadece kâğıt üzerinde kalan bir söylemden öteye gidemiyor” dedi.TAKİPSİZLİK: Geçen 8 yılda kadına karşı fiziki, sosyal ve ekonomik şiddet uyguladığı gerekçesiyle 25 bin 481 kişi hakkında yapılan suç duyurusu üzerine “şüpheli” sıfatıyla harekete geçen savcılar,18 bin 551’i hakkında “kovuşturmaya yer olmadığı” gerekçesiyle işlem yapmadı. 7’Sİ SERBEST: 2012-2020 arasında işlem yapılan faillerin yüzde 73’ü serbest bırakıldı. Başka bir deyişle savcılıklarda hakkında işlem başlatılan her 10 kişiden 7’si herhangi bir adli sürece tabi olmadan serbest bırakılmış oldu. HER YIL ARTIYOR: 2012’de faillerin yüzde 47’si hakkında “takipsizlik” kararı verilirken, bu oran yıllar içerisinde düzenli bir şekilde artarak 2019’da yüzde 82’ye ulaştı. 1.6 MİLYON KADIN: Son 8 yılda suç duyurusunda bulunmayan ama kolluğa başvuran 1.6 milyon kadın şiddet gördüğü gerekçesiyle mahkemelerden koruma talep etti. Buna göre her hafta 3 bin 867 kadın şiddete maruz kaldı. Mahmut Lıcalı

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Soylu'ya sert tepki: 'O kupür hayattır'

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Soylu'ya sert tepki: 'O kupür hayattır' figure > Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Melek Önder, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, platformun açıkladığı kadın cinayetleri verilerine ilişkin kullandığı ifadelere tepki gösterdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Melek Önder, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, platformun açıkladığı kadın cinayetleri verilerine ilişkin kullandığı “Bize itimat etmeyen, gazete kupürlerinden bunları toplayan bir anlayış söz konusu” sözlerine, “O gazete kupürü dedikleri öldürülen her bir kadının hayatıdır. Bizler de bu manşetler olmasın, bir arkadaşımız daha öldürülmesin diye mücadele veriyoruz” karşılığını verdi. Önder, Soylu’nun kadın cinayetlerine ilişkin söylediği, “Erkeklere sesleniyorum, kendinize gelin. Ayıptır” sözlerine tepki gösterdi. “Bu sadece ayıp değildir, suçtur” diyen Önder, “O koltuklarda oturanlar da almadıkları önlemlerle cinayetlerden sorumludur” dedi. Soylu’nun “İdeolojik ve siyasi saiklerle sürekli olarak rakamlar konusunda bize itimat etmeyen, gazete kupürlerinden bunları toplayan bir anlayış söz konusu” sözleriyle Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu hedef almasını eleştiren Önder, “Kadınlar her gün öldürüldüğü için o haberlere manşet oluyor” ifadelerini kullandı. Önder, “Her gün şüpheliler serbest bırakılıyor. Cezanın, ancak sosyal medyadan tepki gelince geldiğini biliyoruz. Cezasızlık arttı. Yapılması gereken etkin soruşturma. Bizler İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı kanunun her bir maddesi uygulanana kadar mücadele edeceğiz” dedi. Sarp Sağkal

Almanya, Türk gemisine baskına Ankara’nın tepkisi için‘haksız’dedi

Almanya, Türk gemisine baskına Ankara’nın tepkisi için ‘haksız’ dedi figure > Milli Savunma Bakanı Akar, Türk gemisinin Akdeniz’de aranmasını sert bir şekilde eleştirerek “Olay teamüllere aykırı, yanlış yapılmıştır” dedi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da “cevabın sahada verileceğini” söyledi. Almanya, Ankara’nın suçlamalarının haksız olduğunu savundu. Avrupa Birliği (AB) dönem başkanı Berlin ile Ankara arasında, gelecek ay yapılacak AB zirvesi öncesi Türk yük gemisi Rosaline-A üzerinden önceki gün patlak veren gerilim sürüyor. AB’nin Akdeniz’deki Irini Operasyonu’nda görevli bir Alman firkateyninin Libya’ya silah taşındığı şüphesiyle Türk bandıralı bir yük gemisini durdurup aramasına Ankara’nın gösterdiği tepkiye Berlin’den bir dizi yanıt geldi. AB’ye, operasyonun komutasında yapılması nedeniyle İtalya’ya, operasyona katılan geminin sahibi olması nedeniyle de Almanya’ya ayrı ayrı nota verilmişti. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise dün yaptığı açıklamada, Irini misyonunu sert sözlerle eleştirdi.NATO VURGUSUAlmanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer, “Alman askerlerinin Irini misyonu direktifleri kapsamında doğru davrandığını, Ankara’nın yönelttiği suçlamaların haksız olduğunu” savundu. Karrenbauer, “Türkiye NATO’da hâlâ bizim için önemli bir ortak. Tersine soruyu da sormak gerekiyor; NATO ortağı olmazsa, Türkiye ile ilişkilerde ne iyi olabilirdi? Bu durum genel olarak bizim için ve özellikle sınır komşuları, özellikle Yunanistan için de daha zor olurdu” değerlendirmesinde bulundu. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu sözcüsü Peter Stano,Türkiye’den arama için rızasının istendiğini, belirledikleri sürede onay gelmeyince gemide arama yapıldığını ve yasadışı malzemeye rastlanmadığını bildirdi. Aramadan önce Türkiye’nin rızasını almak üzere Türk Dışişleri Bakanlığı’na 4 saat önceden bildirimde bulunulduğunu ifade eden Stano, Irini Operasyonu yetkililerinin operasyonunun merkezi İtalya’da bulunan Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği’nin talebiyle bu süreyi 1 saat uzatma konusunda mutabık kaldığını kaydetti. Stano, geçen sürede Türkiye’den cevap gelmediğini iddia ederek, “İrini Operasyonu gemiye çıktı ve NATO prosedürleri dahil uluslararası prosedürlere uygun olarak gemide arama yaptı” ifadesini kullandı. Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Andrea Sasse de “tüm prosedürün doğru şekilde işlediğini” iddia etti. Alman Savunma Bakanlığı Sözcüsü Christian Thiels önceki gün yaptığı açıklamada, “Aramanın yapılabilmesi için geminin bandırasını taşıdığı ülkenin onayının gerektiği, ancak dört saat boyunca ülkeden itiraz gelmemesi durumunda bunun onay olarak kabul edildiğini” ifade etmişti. Türkiye’nin aramanın başlamasından sonra itiraz etmesi üzerine aramanın durdurulduğunu ifade eden sözcü gemide yasak malzeme tespit edilmediğini de belirtmişti. Ankara da gemide insani malzemeler olduğunu duyurmuştu.‘ÖNYARGIDAN UZAK OLMALI’Milli Savunma Bakanı Akar dün yaptığı açıklamada, Irini misyonunu hedef aldı, “Başlangıcından beri sakat doğmuş bir harekât. Uluslararası hukuk tarafından sağlam temellere dayanmıyor. Olay tamamen uluslararası hukuka aykırı, teamüllere aykırı şekilde icra edilmiş, yanlış yapılmıştır. Maalesef müttefiklerimizin açıklamaları tam olarak gerçeği yansıtmamakta, bazı gerçekler çarpıtılmaktadır” dedi. Akar, uluslararası hukuk ne diyorsa, teamüller ne ise ona göre hakkımızı savunacağız. Bu tür harekâtı idare edenlerin uluslararası hukuk, teamüllerin yanı sıra ayrıca önyargıdan uzak, objektif, duygusallıktan uzak davranmaları lazım” yanıtını verdi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da olaya ilişkin, “Bizim gemimize uluslararası sularda yaptıkları baskın dolayısıyla Almanya’yı da İtalya’yı da şiddetle kınıyoruz” ifadelerini kullandı.ÇAVUŞOĞLU: SAHADA DA CEVABINI VERECEĞİZDışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Meclis’te gazetecilerin Türk gemisinin aranmasıyla ilgili sorusunu yanıtlarken “Bize yapılan bir şeyi biz karşılıksız bırakmayız. Gereken tedbirlerimizi alacağız. Sahada da cevabını vereceğiz, aynı şekilde hukuki ve siyasi süreçleri de takip edeceğiz” dedi. cumhuriyet.com.tr

Akıl, bilginin doğrulandığıyegâne araç

Akıl, bilginin doğrulandığı yegâne araç figure > “Mutezile’nin ocağında yetişmiş birçok felsefeciye göre Tanrının insana bahşettiği en büyük nimet akıldır. Hatta onlara göre “akıl, insan düşüncesinin ürünü olan (mahluk olma) Kuran’dan daha üstündür.” “Her salı günü Halife elMe’mun’un sarayında düzenli tartışmalar tertiplenirdi. Önce yemekler yenir, daha sonra da halifenin huzurunda özgürce ilmi konular tartışılırdı. Gece başladığında ikinci kez yemek yenir ve sonra herkes yeniden dağılırdı. Bu ilmi meclislerde farklı dinlerden ilahiyatçılar hazır bulunurdu. Mesela Müslüman kelamcılardan başka, Mecusilerin dini lideri Acer Fernbağ ve Manilerin din âlimi Yazdanbeth de bu toplantılara katılırdı. Hatta Mecusilikten ayrılmış bir başka zındık dahi bu toplantılarda Mecusilerin liderine karşı özgürce fikirlerini ortaya koyabiliyordu. Halife el-Me’mun, Emevi hükümdarların aksine bu toplantıları hakikatin araştırılmasında önemli bir vesile olarak görüyordu. Hatta bu meclislerde bazen İmam Rıza bile ruh göçünü savunanlarla veya Hıristiyanlarla tartışabiliyordu.” (El-Mesudi’den aktaran Abdülhüseyin Zerrinkub, İslam Medeniyeti Mucizesi, çev. Abuzer Dişkaya, Ağaç Yayınları, İstanbul, 2009, s.132/133.)İSLAM COĞRAFYASI GENİŞLEDİKÇE(Atlantik’ten Çin Seddi’ne kadar) Yahudiliğin, Hıristiyanlığın, Budizmin, Hinduizmin, Zerdüştiliğin ve özellikle de Maniheizmin kültürel-felsefi etkisi, Müslümanlar arasında görülmeye başlanmıştı. Bu etkiyi, ilk yüzyılda ortaya çıkan Batıniyye, Cebriye, Kaderiye, Mürciye vb. kelam ekolleri üzerinde görmek mümkündü. Sonradan ciddi bir düşünce akımı haline dönüşen Mutezile (ittizal kökeninden=uzak durma) ise klasik İslam inancının çok daha ilerisine gitmişti. Ve görüleceği gibi bunlar ilk yüzyılda İslam ilahiyatının ve felsefesinin temellerinin atılmasında tayin edici rol oynayacaklardır.MUTEZİLE EKOLÜMutezile düşünürlerinin katkıları olmadan ne İslam dini bir din haline gelebilirdi ne de İslam devleti siyasi ve kültürel entegrasyonu sağlayabilirdi. Neticede Mutezileden yana olan birçok bilim ve düşün insanı, özellikle de doğa felsefesinden (dehriyyeci er-Ravendi) etkilenmiş olanlar, kendi felsefi ve siyasi görüşlerini bu akımlara mal etmişlerdir. Birkaç kuşak sonra da aklın esas alındığı düşüncelerin izlerini hem hutbelerde hem de camilerdeki tartışmalarda görmek mümkün olacaktır. Mutezile’nin ocağında yetişmiş birçok felsefeciye göre de Tanrı’nın insana bahşettiği en büyük nimet akıldır. Hatta onlara göre “akıl, insan düşüncesinin ürünü olan (mahluk olma) Kuran’dan daha üstündür.” Akıl, bilginin doğrulandığı yegâne araçtır. Öte yandan onlara göre insan bilgi ve hakikate sadece tefekkür yoluyla değil, “bilgiden üstün olan pratikle” de ulaşabilir. Bu düşüncenin izlerini, Hay ibn Yakzan’ın yazarı filozof İbn Tufeyl’de göreceğiz. Kısacası Mutezile, üç alanda önemli tartışmalar yaratmıştır:- Allah’ın evreni hiçlikten yarattığı görüşü, maddede içkin olan zorunlu hareket yasasıyla reddedilebilir. - Evrendeki değişim, Tanrısal iradeyle değil, maddenin kendi içsel hareketinden kaynaklanmaktadır. - Madde sürekli hareket halindedir. Hatta Mutezile düşünürü Ebu’l-Hüzeyl’e göre bir kez başlamış olan hareket üzerinde Allah’ın bile etkisi olamaz...Görüldüğü gibi ayetlerin yorumlanmasıyla başlayan tartışma, ilahiyattan felsefeye doğru yol almıştır...EL-KİNDİ, FARABİ VE AKIMLARHer yeni uygarlığın ilk işi, eski uygarlıklara ait eserleri çevirerek yeni kuşaklara aktarmaktır. Araplar da aynısını yapmıştır. İlk Arap filozofu El-Kindi’nin başkanlığında kurulan çeviri ekibi (Sabit bin Kurre, İshak bin Huneyn vb.) Yunanca eserleri çevirmekle kalmamış bunlara şerhler de yazmışlardı. İslam dünyasının en büyük Aristoteles yorumcularından olan Farabi (874-950), İslam felsefesinin en etkin ve köklü akımlarından biri haline gelen Meşşai akımının kurucusudur. Ona İslam dünyasında, felsefenin “İkinci Üstadı” (Aristoteles’ten sonra) denmiştir. En ünlü eseri ElMedinetü’l Fazıla’da (İdeal Devlet) sadece erdemli bir toplumun nasıl olması gerektiğini anlatmaz, aynı zamanda dönemindeki baskıcı rejimleri ve bağnaz dinciliği ve adaletsiz hükümdarları da yerden yere vurur. Farabi, eserlerinde Aristoteles’in izinden giderek maddenin hareketinin anlamını ve evrenin sonsuzluğunu tartışır. Duyumsamacı bir bilgi kuramına dayanan görüşleri, 12. yüzyıldan itibaren Batılı düşünürleri, özellikle Thomas Aquinas ve Albertus Magnus’u, derinden etkilemiştir. Farabi yazılarında peygamberlerle (vahiy almış filozof) filozofları aynı ayarda görür. Kısmen Aristoteles’ten fakat en çok Yeni Platoncu Plotinos’tan etkilenerek Sudur (Tanrısal aklın taşarak evreni oluşturması) kuramını İslam felsefesine Farabi yerleştirmiştir. Filozof terimi, İslam dünyasına feylesof şeklinde girmiştir. “Felasife-i İslam” ise İslam filozofları anlamındadır. Yunanca bir terim olan “sofia” (bilgelik tanrısı Sophia’dan gelir), “hikmet”; bilgiye sahip olansa “hakim” anlamındadır. Dolayısıyla “Hukema-i İslam” kavramı da İslam filozofları anlamına gelir. İslam felsefesinde ortaya çıkan düşünce akımları, kaba hatlarıyla üç ekol etrafında toplanmıştır. Bunlardan ilki dinleri reddeden deist Doğa felsefeciler (ErRavendi vb), ikincisi İslami kelama aklı, sorgulamayı ve mantığı yerleştirmiş olan Meşşai (Aristotelesçilik) akımı ve üçüncüsüyse muhafazakâr İslami kelamı savunan İşraki (Işık) düşüncesidir.DOĞU-İSLAM UYGARLIĞININ ALTIN ÇAĞIİhvan-ü Safa kardeşliğiDoğu-İslam coğrafyasında bilim, kelam ve felsefe konularında en çok etkin olmuş gizemli akımlardan bir de İhvan-ü Safa Kardeşliği’dir. Basra’da kurulan ve adlarını Kelile ve Dimne’nin “Tasmalı Güvercin Babı” hikâyesinden alan hareket, İslam ülkelerinin birçok başkentinde etkin olmuştur. Görüş ve düşüncelerini 52 risalede toplayan İhvan-ü Safa’nın 14 risalesinin konusu matematik, eğitsel bilimler, geometri, astronomi, coğrafya ve müziktir. Risalelerin 17’si ilahiyat ve felsefe konuludur. Madde ve hareketi, biçim ve suret; mekân ve zaman; yer ve gökyüzü; oluşum ve dönüşüm (Evrim kuramının ilk nüveleri), mevsimlerin hareketi, hayvan ve bitkiler; madenler vb. inorganik maddelerin doğasına ve alanlarına ilişkin felsefi derinlikte görüşler yer almaktadır. 10 risaleden oluşan üçüncü kısım, Pythagoras’ın sayılar dünyasından hareketle evrenin ve bilinebilir olguların neler olduğu, bilginin zihnimize nasıl yansıdığı hakkındadır. Bu bölümde döngülerin ve dönemlerin nasıl oluştuğu, zaman, aşk, öteki dünya, etki ve sonuç ilişkisi, zorunluluk gibi felsefi kavramlar açıklanmaktadır. 11 risaleden oluşan son kısımdaysa ilahiyatın temel sorunları olan din, Tanrı’ya erişmenin yolları, İhvan-ü Safa kardeşlerinin yaşamlarının nasıl olması gerektiği, inanç, fazilet, Tanrısal yasaların neler olduğu, peygamberlik mertebesinin esasları, toplumsal düzenin, yönetim tarzlarının nasıl olması gerektiği vb. siyaset teorisinin konularına ilişkin açıklamalar yer almaktadır.DÜNYA ÇAPINDALARİslam dünyasının en önemli bilimsel eserlerinden olan ve tarihte eşine çok az rastlanan ansiklopedinin (risaleler) yazarları hakkında verilen bilgilerin doğruluğu bugün bile tartışma konusudur. İhvan-ü Safa’nın etkin olduğu dönem Doğu-İslam uygarlığının altın çağıdır. Başarılarıyla dünya çapında etkin olmuş Müslüman bilim insanları ve filozoflardan bazıları şunlardır:- Bin Mûsâ el-Hârizmî (780- 850), matematik, gökbilim, coğrafya ve algoritma alanlarında çalışmış Fars kökenli bilim adamı. Hint rakamları üzerine yaptığı çalışmaları (ondalık konumsal sayı sistemini) Latince çeviriler üzerinden Batı’yı etkilemiştir. ElHarezmi’nin Tamamlama ve Dengeleme ile Hesaplamaya Dair Özlü Kitabı doğrusal ve ikinci dereceden denklemlerin ilk sistematik çözümünü sunmuştur. Cebir işlemini bağımsız bir disiplin olarak öğreten, “indirgeme” ve “dengeleme” (denklemin farklı taraflarındaki benzer terimlerin aynı tarafa alınarak sadeleştirilmesi) yöntemlerini tanıtan ilk kişi olduğu için Harezmi, cebirin atası ya da kurucusu olarak nitelendirilmiştir. - Ebu Musa Cabir bin Hayyan (721-815). Batı’da daha çok Geber olarak tanınan, Abbasiler döneminde yaşamış ve fen bilimlerinin temelini atmış olan çok yönlü bir fen bilgini, kimyacı ve eczacı; fizikçi, astronom, tıp ve fizik tedavi uzmanı, mühendis, coğrafyacı ve filozof. Hayyan adeta günümüzün DNA olgusuna değinircesine, “İnsan da dahil olmak üzere bütün canlılar doğanın eseridir. Doğa bir canlıyı var ederken nicelik ve sayı yasasını uygulamaktadır. Bu yasanın sırrı, denge teorisiyle açığa çıkarılır. Doğanın yöntemini taklit ederek canlı üretmek mümkündür” demiştir. Devamında da eğer sayısal formülü bulunabilirse bütün canlılar ortak bir kökene kavuşturulabilir” demiştir. - Abdülhamid bin Vâsi bin Türk, 9. yüzyılda yaşamış matematikçi. Ünlü bilim tarihçimiz Aydın Sayılı’ya göre sayılar teorisi ve cebir konularında çalışmalar yapmıştır. - Muhammed bin Kesir el-Fergani. 9. yüzyılda yaşamıştır. Batı’da Alfraganus olarak bilinen en ünlü gökbilimcilerden biridir. Ay’daki “Alfraganus” kraterinin ismi ona ithafen verilmiştir. - Ebu Reyhan el-Birûni (973-1051). Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçer. Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla ünlüdür. Biruni, aynı zamanda Hint dinleri ve gelenekleri üzerine yazdığı eserle de etnografya alanında çığır açmıştır. - Ebu Abdullah Muhammed elBattani (858-929), Latince Albategnius, Albategni ya da Albatenius olarak bilinen gökbilimci ve matematikçidir. - Ebubekir er-Razi (865-925) tıp, kimya, matematik ve müzik alanında eserler verdi. Batı’da Razes adıyla bilinen Er-Razi’nin özellikle kimya ve tıp kitapları, 17. yüzyıla kadar Batılı üniversitelerde okutuldu. - İbn Heysem (965-1040), Latince Alhacen ya da Alhazen. Fizik, matematik ve optik alanında yaptığı çalışmalarla ünlüdür. Heysem felsefeyi, bilimlerin anası sayar. Işık ve görme konusunda yaptığı çalışmalar, Rönesans sonrası bilim adamları üzerinde etkili olmuştur.Ayrıca filozofluklarıyla öne çıkmış El-Kindi, Er-Ravendi, Er-Razi, AlMaarri, Al-Farabi, İbn Sina gibi hem fen bilimlerinde hem de felsefe ve siyaset teorisinde önemli eserler kaleme almış, teoriler geliştirmiş düşünürlerin yaşadığı bir yüzyılla karşı karşıyayız. Bu nedenledir ki birçok yabancı İslam felsefesi uzmanı, 10. ve 11. yüzyılı Doğu’da hümanizmin yeniden doğuşu olarak değerlendirirler. Sadık Usta

Gazetemize BİK tarafından verilen cezanın 10 günüdaha kesinleşirken mahkeme haberleri karıştırdı

Gazetemize BİK tarafından verilen cezanın 10 günü daha kesinleşirken mahkeme haberleri karıştırdı figure > Mahkeme tarafından 10 günlük ilan kesme cezasına konu edilen “Doğrular Korkuttu” haberinin gerekçesine “Pasifik gayrimenkul” kararının gerekçesi, Işıl Özgentürk’in “Neredesin Z kuşağı” yazısıyla ilgili karara da “Fahrettin Altun” haberiyle ilgili kararın gerekçesi yazıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün hukuk sistemindeki sıkıntılara dikkat çekerek yargı reformuna ilişkin yaptıkları açıklamalara rağmen yargıyı muhalif basın üzerinde bir sopa olarak kullanarak, sindirme, susturma çabaları devam ediyor. Basın İlan Kurumu (BİK) tamamı belgeli olan haberlerimiz nedeniyle Eyül 2019 tarihinden itibaren Cumhuriyet’e 110 günü aşkın ilan kesme cezası verdi. Gazetemiz avukatlarının ise yaptığı itirazlar İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedildi. Kararın kesinleşmesinin ardından, 10 günlük ilan kesme cezası daha gazetemize tebliğ edildi. İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 20 Nisan 2020 tarihli “Doğrular Korkuttu” ve devamı “Haber hakkını savunalım” başlıklı haber ile Işıl Özgentürk’e ait “Neredesin Z kuşağı” başlıklı köşe yazısına ilişkin cezalara karşılık gazetemizin avukatlarının yapmış olduğu itirazların reddine karar vererek tebliğ etti. İki ayrı haber için toplam 10 gün ilan kesme cezası kesinleşmiş oldu. Fakat mahkeme tarafından tebliğ edilen gerekçeli kararlarda bir skandala imza atıldı. Ceza kesilen haberler ile gerekçeli kararın gerekçe kısmında yazılan haberler farklı. “Doğrular korkuttu” haberi ile ilgili kararda “Pasifik gayrimenkul” karar gerekçesi yazıldı. “Neredesin Z kuşağı ile ilgili kararda ise “Fahrettin Altun” ile ilgili karar gerekçesi yazıldı.ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURUBİK tarafından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile ilgili gazetemizde ve cumhuriyet.com.tr’de yayımlanan yaklaşık 15 haber ve Pasifik Gayrimenkul Yatırım İnşaat AŞ’nin şikâyeti üzerine gazetemize verilen toplam 37 günlük ilan kesme cezası ile cumhuriyet.com.tr’ye verilen toplam 8 günlük ilan kesilmesi cezasına yapılan itirazlar İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedilmişti. Verilen 45 günlük cezanın kesinleşen 28 günü uygulanmak üzere gazetemize tebliğ edilmişti. Gazetemiz avukatları kesinleşen cezalarla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunacak. cumhuriyet.com.tr

Tunceli’de, tarikatlara bağlıdinci derneklerçalışmalarına hız verdi

Tunceli’de, tarikatlara bağlı dinci dernekler çalışmalarına hız verdi figure > Dersim Araştırmaları Merkezi, çok sayıda tarikatın kentte farklı isimler altında faaliyet yürüttüğünü ortaya çıkardı. Özellikle Munzur Üniversitesi’ndeki akademisyenlere dikkat çeken merkez, amacın Alevi inancını tasfiye etmek olduğunu vurguladı. Dersim Araştırmaları Merkezi’nin (DAM) Tunceli’de yaptığı saha çalışmasına göre, tarikatların kentte örgütlenmeyi ciddi boyutlara taşıdığı belirtildi. Araştırmada dernek ve vakıf adı altında kurumlaşan tarikatların, FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in başvurduğu özel okul, dershane ve yardımlar gibi faaliyetlerle örgütlenmeye çalıştığı kaydedildi. Kentte, Munzur Eğitim ve Kültüre Hizmet Derneği (Süleymancılar), Ehlibeyt Sevenler Eğitim Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (Menzil tarikatı), Ensar Vakfı Tunceli Şubesi, Birlik Vakfı Tunceli Şubesi, İlim Yayma Cemiyeti Tunceli Şubesi, TÜGVA Tunceli Temsilciliği ve Milli Beka Hareketi Derneği gibi (sosyal medya üzerinden) çok sayıda dini cemaatin farklı isim altında faaliyet sürdürdüğü aktarıldı. DAM tarafından yapılan açıklamada “Bırakalım Alevi inancına saygı duymalarını, yıllardır nasıl ıslah ederiz mantığı üzerinden türlü çalışmalar yürüttükleri herkesçe bilinmektedir. En yoğun yuvalandıkları kurum ise Munzur Üniversitesi’dir. Araştırmamız sonucunda gördük ki tarikatların çalışmaları esasen üniversite bünyesinde görevli akademisyenler eliyle yürütülmektedir. Devlet bürokrasisi işin içinde ve bir nevi onların eliyle örgütleniyorlar. Yani bil fiil devlet mekanizması yol vermekte ve bu asimilasyon çalışması aleni olarak desteklenmektedir” denildi. Tarikatların birincil hedeflerinin gençlik ve kamuda çalışan memurlar olduğunun belirtildiği açıklamada, bir süredir taciz, tecavüz olaylarına adı karışan bazı güvenlik görevlilerinin bu zihniyetten bağımsız ele alınmaması gerektiği kaydedildi.YENİ TEHLİKETunceli’de FETÖ’nün örgütlenemediğinin hatırlatıldığı açıklamada, “Dertleri Dersim Kızılbaş inancını bütünüyle tasfiye etmektir. Onun için cemevleri denetim altına alınıyor ve cemevlerinde hocalar görevlendiriliyor. Tez elden kurumlarımız halkı uyarmalı ve tarikatlara karşı bilgilendirme çalışmaları yapmalıdırlar. Dersim Alevi Kızılbaş inancının yeni bir tarife ihtiyacı yoktur. Dahası iktidar ve tarikatlar eliyle tarif edilecek bir Alevilik de bizim Aleviliğimiz değildir ve olmamalıdır” denildi. Kayhan Ayhan

MEB verilerine göre Türkiye genelinde 413 dernek, 385 vakıf yurdu var

MEB verilerine göre Türkiye genelinde 413 dernek, 385 vakıf yurdu var figure > Türkiye’de 798 dernek ve vakıf yurdu var. Geçen yıl yurtlara 386 bin çocuk yerleştirildi. CHP’li Şevkin, “Çocuklarımız, vakıfların inisiyatifine bırakılmamalı” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre Türkiye genelinde 798 tane dernek ve vakıf yurdu bulunuyor. CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, geçen eylül ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bir soru önergesi vererek Türkiye’de öğrenci yurtlarına ilişkin bilgi talep etti. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan gelen yanıtta yemekli ve yemeksiz öğrenci yurtlarının açılmasına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yetkilendirildiği belirtilerek 413 dernek, 385 de vakıf yurdunun bulunduğu ifade edildi. Ayrıca 82 ilde, 236 ilçede ve 5 adet de KKTC’de olmak üzere toplam 782 tane de öğrenci yurdunun bulunduğu bilgisine yer verilerek “2019 - 2020 eğitim öğretim yılında 434 bin 990 öğrencinin yurt başvurusunda bulunduğu, 386 bin 501 öğrencinin yurtlara yerleştirildiği” anlatıldı. Yanıtta vergi muafiyeti tanınan vakıf ve kamu yararına çalışan derneklere ait yükseköğrenim yurtlarında barınan öğrencilere beslenme ve barınma yardımının yapıldığı kaydedildi.‘DEVLETİN GÖREVİ’Gazetemize konuşan Şevkin, Aladağ faciasını anımsatarak “Bu çocuklarımız zorunlu olarak, başka seçenekleri olmadığı için taşımalı ve yatılı eğitim sistemine dahil olmak zorundaydı. Çünkü kendi köylerinde okuyabilecekleri bir okul yoktu. Devlet yurtları artmalı. Evlerinden uzakta yurtlarda kalan küçük çocuklar anayasal hak gereği devletin kontrolünde olmalı, eğitim ve yurtlar devletin asli görevleri arasındadır, çocuklarımız vakıf ve derneklerin inisiyatifine bırakılmamalı” dedi. Hazal Ocak




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter