Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 11.02.2025, 07:11 AM (GMT)

News - Haberler

Prof. Dr. Onur Başer: "Sağlıksız insanlarla sağlıklıekonomi kuramayız,önce pandemi probleminiçözmeliyiz"

Prof. Dr. Onur Başer: "Sağlıksız insanlarla sağlıklı ekonomi kuramayız, önce pandemi problemini çözmeliyiz" figure > Prof. Dr. Onur Başer: Krizin köklerine inmeden alınan önlemlerin yüksek kaliteli bir ekonomik büyüme üretmesi mümkün değil. Faiz artırımının etkili olabilmesi için Merkez Bankası Başkanı’nın yarın da işinin başında olup olamayacağının bilinmesi gerekli. Kolombiya ve Michigan üniversitelerinde misafir öğretim üyesi ve MEF Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Onur Başer, düşük ve ortalama gelirli ülkelere 2021 sonuna kadar aşının gelmesinin düşük olasılık olduğunu vurgulayarak aşının Türkiye’ye maliyetinin 3-4 milyar doları bulacağını söyledi. Türkiye’de güven sorunu olduğunu bunun da belirsizlik yarattığını anlatan Başer, “Krizin köklerine inmeden, vitrini değiştirerek alınan önlemlerin yüksek kaliteli bir ekonomik büyüme üretmesi mümkün değil. Belirsizlik yabancı sermaye için kötü haberden daha ürkütücüdür” dedi. Sağlık ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Onur Başer ile Türkiye’de pandemiyi ve ekonomiyi konuştuk.- Pandemide ikinci dalgaya hazır olmadığımız ortada. Nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalacağız?Biz yaz aylarında virüsün yayılım etkisini geçici süreli azaltmasına kanarak kontrolsüz normalleşme aşamasına geçtik. Bu süreçte, eylül ayı öncesine bakarak virüsün nasıl yayıldığına, hangi faktörler ve politikaların yayılma hızını azalttığına dair araştırmalar yapamadık. Örneğin 65 yaş ve üstünün evde kalmasının yayılma üzerindeki etkisi ne kadar? Birinci dalgada böyle bir yöntem uygulandığına göre veriler Sağlık Bakanlığı’nda var, böyle bir çalışma yapılsa ve kamuoyu ile paylaşılsa daha ikna edici olabilir. Türkiye’de 9 milyon civarı 65 yaş üstü nüfusun sadece 1 milyonu yalnız yaşıyor. Geri kalanlar çocukları ve torunlarıyla aynı evde yaşıyor. Yaşlı insanları eve kapatarak virüs kapma risklerini azaltıp azaltmadığımızı sorgulamamız gerekiyor. Restoranlardaki kapasiteyi yüzde 25’e indirmek, bulaşma oranını yüzde 80 azaltıyor ve restoranlar cirolarının sadece yüzde 40’ını kaybediyorlar. Yani ya hep ya hiç olmasına gerek yok. Biz verilere dayalı öngörüler ile hazırlık yapmazsak bu dağılımı kontrol edemeyiz. Bu sorunu hastane dışında çözmemiz lazım. Bu da test sayılarının artırılmasıyla ve bölgesel kontrollerle mümkün olabilir.BÖLGESEL BAKMALIYIZ- Yeni gelen yasaklar var. Bunlarla virüs ne kadar kontrol altına alınabilir?Bir mahalle muhtarının mahallesinde kaç vaka olduğunu bilmeden bizim bu salgınla başa çıkmamız çok zor. Salgına bölgesel yaklaşmamız gerekir. İstanbul’da yayılmanın tavan yaptığı semtlerde yüz yüze eğitim olmaması normalken yayılmanın az olduğu Tunceli’de çocuklar da aynı kısıtlamaya maruz kalmalı mı? Sağlıksız insanlarla sağlıklı bir ekonomi kurmamız mümkün değil, kamu sağlığı problemini çözmemiz gerekiyor. Bilim Akademisi’nden Prof. Dr. Erol Taymaz’a göre Türkiye’deki mikrosimülasyon modelleri, 3-4 hafta tam kapanma olduğu takdirde ölüm ve vaka sayılarının yüzde 40-50 civarında düşebileceğini ve ekonominin de eskisinden daha kötü olmayacağını gösteriyor. Türkiye’nin en önemli sorunu sağlık personelinin yetersizliği. Büyükşehirlerimizdeki konferans merkezleri sahra hastanelerine dönüştürülerek Covid-19 olmayan hastalara hizmet verilebilir. Bu yıl kalp, kanser gibi hastalıklar sebebiyle fazla ölümlerin sayısı artacak, çünkü bu hastalar hastanede kendilerine Covid-19 bulaşır diye tedavilerini erteleme yoluna gittiler ya da yeterince ambulans ve yatak bulunmaması sebebiyle biz bu hastaları kaybettik.AŞININ 2021 SONUNA KADAR GELMESİ ZOR- Son aşamaya gelen Pfizer ve BioNTech aşıları var. Türkiye altyapı olarak bu aşılara ne kadar hazır?Pfizer&BioNTech aşısı için -70 derecede özel soğutucular gerekli. Bu tür dolaplar çok pahalı olmakla birlikte aşırı talep olacağından siparişlerin bir an önceden verilmesi gerekiyor. Teslim tarihleri aşırı talep yüzünden her gün erteleniyor. Moderna’nın aşısı normal dolaplarda korunacağı için eczane, muayenehanelerde ve kliniklerde yapılabilecek. Buradaki en büyük sorun, talep ve aşıya ulaşmanın nasıl çözüleceği... İlaç sektöründeki üretimlerin yüzde 90’ı dünya nüfusunun sadece yüzde 10’una hizmet eder. Bu aşı da bu problemin parçası olacak. Düşük ve ortalama gelirli ülkelere 2021 yıl sonuna kadar aşının gelmesi düşük olasılık olarak görünüyor.BELİRSİZLİK YATIRIMCIYI ÜRKÜTÜYOR- Gelen haberler yoğun bakımların dolduğunu gösteriyor. Bu durum ekonomiyi de yoğun bakıma sokar mı?Türkiye’de yoğun bakım doluluk oranı yüzde 70 olarak açıklanıyor, yani ülke genelinde 10 yatağın 3’ü boş. Ancak İstanbul’da yatak ihtiyacı olan bir hastaya Burdur’daki, Gümüşhane’deki boş yatağın bir anlamı yok. Özellikle bölgesel oranlarla kamuoyu bilgilendirilirse daha anlamlı olur. Türkiye’nin ekonomiden, virüsten daha fazla korkmasına gerek yok. Ekonomideki her problemin işsizlik, enflasyon, faiz, döviz çözümü var ama kaybettiğimiz insanları geri getiremeyiz.- Sizce şu anda Türkiye’nin en can yakıcı sorunları nelerdir?Türkiye’de güven sorunu var ve bu güvensizlik belirsizlik yaratıyor. Sağlık Bakanlığı’nın verileri dünya ülkelerindeki verilerle çelişiyor, TÜİK’in enflasyon ve işsizlik sayıları, piyasadaki sayılarla çelişiyor.- İçinde bulunduğumuz ekonomik krizi kabullenmeyip “dönüşüm” olarak nitelendiren bir söylem var. Sizce Türkiye ekonomisi rasyonel bir politikayla yönetiliyor mu?Krizin köklerine inmeden, vitrini değiştirerek alınan önlemlerin yüksek kaliteli bir ekonomik büyüme üretmesi mümkün değil. O nedenle yüzeysel yapılan değişiklikler, spekülatörler için anlık bir durum olarak görülüyor, fırsata dönüştürülüyor. Biz 2002 krizinden çıkınca 2006’ya kadar gördük ki ekonomik ve politik kurumları güçlendirerek büyümeyi sağlayabiliyoruz. Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artırımının etkili olabilmesi için TCMB Başkanı’nın yarın da işinin başında olup olamayacağının da bilinmesi gerekli. Belirsizlik, yabancı sermaye için kötü haberden daha ürkütücüdür. Ekonomik kurumlarımızın bağımsız olması ve demokratik kurumlar tarafından güvence altına alınması, medya ve yargının bağımsızlığı, ihale kanunlarında şeffaflık esas dönüşümü başlatacaktır.3-4 MİLYAR DOLAR LAZIM- En son grip aşılarında gördük ki Türkiye’ye gelen aşı adetleri çok yetersizdi. Türkiye, korona aşısı için gerekli bütçeye sahip mi?Önümüzdeki günlerde hastane yığılmalarının, gereksiz Covid testi yaptırmanın en önemli sebeplerinden biri grip olarak kendini Covid-19 sanan hastalar sebebiyle olacak. Sağlık çalışanları için öncelikli ve gerekli iki milyon doz aşıyı özel koruma koşulları gerektiren Pfizer&BioNTech’den alırsak 39 milyon dolar, Moderna’dan alırsak 70 milyon dolar gibi bir kaynağa ihtiyaç var. Vaka sayıları burada da önem arz ediyor. Türkiye aşı için gerekli olacak 3-4 milyar doları bulacaktır. Çünkü aşının hem kazanılan hayatlar olarak hem de ekonomimizi açık tutması açısından bir geri dönüşü var. Şehriban Kıraç

Rekabet Kongresi’nde Türkiye’nin yeni hikâyesi için hukuk veşeffaflığa vurgu yapıldı

Rekabet Kongresi’nde Türkiye’nin yeni hikâyesi için hukuk ve şeffaflığa vurgu yapıldı figure > TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, doğru para politikası ve disiplinli maliye politikasına yeniden dönülmesi gerektiğini belirterek “Demokrasi ve hukuk devleti konusunda kararlı politikalar güven için önemli” dedi. Yeni dönemin rekabet senaryolarının konuşulduğu Rekabet Kongresi’nde hukuk, demokrasi ve şeffaflık vurgusu yapıldı. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, “Ülkemizde ekonomik istikrar, demokrasi ve hukuk devleti konusunda kararlı politikalar güven ve öngörülebilirlik için önemli” dedi. Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) Rekabet Kongresi’nin 12’incisini çevrim içi gerçekleştirdi. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) desteğiyle yapılan iki günlük kongrenin bu yılki ana teması “Sürdürülebilir Sektörler: Yeni Dönemin Rekabet Senaryoları” oldu. TÜSİAD Başkanı Kaslowski, önümüzdeki aylar içinde istihdam ve üretim alanlarında zor bir dönem yaşanacağını belirterek, şunları söyledi: “Ekonomi yönetiminin piyasalarla ve reel kesimle iletişim düzeyini artırmasını doğru ve etkin bir politika aracı olarak görüyoruz. Şeffaflık ve öngörülebilirlik, ekonomide güvenilirliği artıran en önemli unsurlar. Kısa vadede atacağımız bu adımlar, uzun vadede kapsamlı bir ekonomi politikası uygulama kapasitemizi de yükseltecektir. İstihdam, vergi, sermaye piyasaları gibi konularda gereken dönüşümü sağlayabilmemizin önkoşulu doğru para politikası ve disiplinli maliye politikasına geri dönülmesinden geçmekte.”ÖZNE HUKUK OLMALITÜRKONFED Başkanı Orhan Turan ise Türkiye’nin faizenflasyon-kur sarmalında enerjisini boşa harcadığını belirterek, yeni hikâyenin ana öznesinin hukuk olması gerektiğini belirtti. Turan, şunları söyledi: “Yatırım ortamını iyileştirmek, güven iklimini yaratmak ve riskleri azaltmak için ev ödevlerimizi eksiksiz yerine getirmeliyiz. Yeni Türkiye hikâyesinin öznesi; hukuk devleti, bağımsız kurumlar, yüksek teknoloji kullanımı, katma değerli üretim, sürdürülebilirlik ve verimlilik temelli politikalar olacaktır.” SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı, Türkiye’deki tüm sektörlerin pandeminin zorlu koşullarına rağmen güçlü bir geri dönüşü hedeflediğini belirtti.SEKTÖREL ENDİŞELER ARTIYORTÜİK’in “Sektörel Güven Endeksleri” ve Merkez Bankası’nın “İktisadi Yönelim İstatistikleri ve Reel Kesim Güven Endeksi”yle (RKGE)ilgili kasım ayı raporları, zaten toparlanamayan güvende yeniden bozulma olduğuna işaret etti. TÜİK’e göre, mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi kasımda önceki aya göre hizmet sektöründe yüzde 2.8 ve inşaatta yüzde 5.7 azalırken perakende ticarette aynı düzeyde kaldı. Sektörel güven, hizmette nisan ayından sonra ilk kez düşüşe dönerken, inşaattaki gerileme hızlandı. Perakende ise yerinde saydı. Merkez Bankası’na göre de, kasımda RKGE, önceki aya göre 4.2 puan azaldı. Bunun nedenleri incelendiğinde, sabit sermaye yatırım harcaması ve mevcut toplam siparişe ilişkin değerlendirmeler endeksi artış, gelecek üç aydaki ihracat siparişi, gelecek üç aydaki üretim hacmi, son üç aydaki toplam sipariş, mevcut mamul mal stoku, gelecek üç aydaki toplam istihdam ve genel gidişata ilişkin değerlendirmeler endeksi azalış yönünde etkiledi. Öte yandan yine Merkez Bankası’na göre, imalat sanayiinde kapasite kullanım oranı (KKO) kasımda önceki aya göre 0.4 puan artarak yüzde 75.8 oldu. Ekim ayında artış 0.8 puandı. cumhuriyet.com.tr

Yeni normalleşme adımlarına rağmen, dolar dün 8 lirayıaşmayıdenedi

Yeni normalleşme adımlarına rağmen, dolar dün 8 lirayı aşmayı denedi figure > Merkez Bankası’nın geçen perşembe faizi artırması, finans piyasasında “normalleşme” adımları ve “ekonomide yeni dönem” açıklamalarıyla kısmen değerlenen Türk Lirası, hafta başından bu yana yeniden güç kaybetmeye başladı. Fotoğraf: AABunun temel nedenleri arasında salgında yaşanan yükselişin yarattığı ekonomik sorunlar, yerli yatırımcıların TL’ye olan güvenindeki eksikler, kurumların günü gelen ödemeler için döviz alımları, Türkiye’ye yeniden ilgi duymasına rağmen yabancı yatırımcının döviz piyasasındaki zarar kez (stop-loss) emirleri de var. Ayrıca iç siyasetteki gerilimin daha da artacağına işaret eden olay ve açıklamalar, Türkiye ait bir geminin Akdeniz’de aranmasına da yol açan jeopolitik krizler de piyasayı olumsuz etkiliyor.AR KALKIYORBu tür gelişmeler altında dün, dolar kuru 7.8605-8.0555 lira, Avro kuru 9.2945-9.53 lira arasında yukarı yönlü hareket etti. Üstelik bu durum yeni normalleşme adımları çerçevesinde BDDK’nin, salgın döneminde bankaları kredi vermeye teşvik etmek için uyguladığı aktif rasyosu (AR) hesaplamasına 31 Aralık itibarıyla tümüyle son vereceğini açıklamasına rağmen yaşandı. Özellikle bankacılık hisseleri üzerinde baskı yaratan AR ile ilgili olarak banka genel müdürleri sık sık kaldırılması gerektiğini dile getiriyordu. Neden hemen kaldırılmadığı anlaşılamayan AR sonrası, mevduat faizlerinde yeni bir yükselişe neden olması bekleniyor. cumhuriyet.com.tr

Şakir Eczacıbaşıdenizinde yüzmek

Şakir Eczacıbaşı denizinde yüzmek figure > Altmışlı yıllardan başlayarak çektiği binlerce fotoğrafın önce kitabını yaptılar, ‘Benden kalacak son eser’ demişti. Bülent Erkmen, kitaptan sonra ustanın sergisini de yaptı, 300 fotoğrafıyla hareket halinde bir dünya yarattı. Ara Güler, gazetecilik ve fotoğrafçılığı sanatçılık mertebesinde birleştirmiş, yaptığı işin kalitesinin de farkında, burnundan kıl aldırmayan biri. Kendisinden takvim yapmak için fotoğraf istemişler, bir tane yollamış. “Birkaç tane yolla da seçelim” demişler, “Siz kim oluyorsunuz da benim fotoğraflarımdan birini seçeceksiniz?” diye diklendiğini anlatırdı! Şakir Eczacıbaşı da sanata meraklı, ama Eczacıbaşı ailesinden, varlıklı, patron. Ara Güler’den bir iş için fotoğraf istemiş. Onun getirdiği fotoğrafları da eleştirmiş! Ara Güler çok sinirlenmiş. “Çok biliyorsan git sen çek!” deyince ne olmuş? Şakir Eczacıbaşı hemen gidip bir fotoğraf makinesi almış ve fotoğraf çekmeye başlamış, yıl 1960! Ara Güler’i de saygı ve sevgiyle anıyorum, iyi ki de kızdırmış onu. Şakir Eczacıbaşı’nı da fotoğrafa sardığı için mesleğe fotoğrafçı olarak başlamış bir gazeteci olarak! Çünkü ikisi de fotoğraflarını aşkla, merakla, insana ve olaya odaklı olarak çekerken tarihe tanıklık ediyor ve bize belge bırakıyorlardı. İstanbul Modern, Bülent Erkmen’in küratörlüğünde, Şakir Eczacıbaşı’nın 300 fotoğrafını, günün teknolojik olanaklarından da yararlanarak seriler ve videolar halinde düzenlediği bir sergiyle canlandırıyor. Bülent Erkmen, “Baktığı, gördüğü her şeyin fotoğrafını çekti, 100 de yetmez” deyip 300 fotoğrafı koymuş sergiye, ama 35 seri halinde ve o seriler bir biri ardına akarak değişirken sağınızdan solunuzdan görüntüler geçiyor, Eczacıbaşı’nın sesi duyuluyor ve siz sanki “Bir Şakir Eczacıbaşı denizinde yüzüyorsunuz!” Sergide Şakir Eczacıbaşı’nın çektiği portreler de birbiriyle konuşur gibi yerleştirilmiş ve bu kolajla sanki diyaloglar izliyorsunuz.SERGİ GEZİLEBİLİYORGörmüş, gezmişim gibi anlatıyorum değil mi, teknoloji! Aslında sadece Zoom’da bir basın toplantısına katıldım. Benim gençliğimde sergilerin açılış toplantıları canlı yapılırdı, gider sergiyi gezer, sorular sorar, sosyalleşir, yer içerdik! Şimdi evde, üstümde eşofman, sporumu yeni bitirmişim, bilgisayarın karşısında, kamerayı da kapattım, çayımı içip üzüm yiyorum, ama öyle güzel anlatıyorlar ki sanki oradayım! Tabii ki gidip göreceğim, randevu alıp gezilebiliyor çünkü, üstelik fotoğraf sergisini mutlaka kendi gözümle görmek isterim. Tıpkı Şakir Bey’in yaptığı gibi, o dünyayı kendi gözüyle gördüğü gibi çekti, en çok da insanları, estetiği değil, insanı anlamayı seçti, yerelden vazgeçmedi, çünkü insanın en iyi yaşadığı yeri anlayabileceğini, anlatabileceğini düşündü. 60’lı yıllarda insanla başladığı fotoğraflarına 80’li yıllarda hareket, devinim de girdi, flulaşma bundandır. Gördükten sonra da yazacak şey kalsın, bitiriyorum! Yazgülü Aldoğan

Toprak bu kez de KKTC’denödül aldı

Toprak bu kez de KKTC’den ödül aldı figure > Toprak adlı filmde Numan Çakır ve Burak Aydın rol alıyor. Antalya’nın toprağını Amerika, Almanya, İspanya ve şimdi de Kuzey Kıbrıs’ta gösterdi, bir ödül daha aldı. Toprak filminin makaraları kolunun altında, sadece bu ülkeleri değil dünyayı dolaşıyor Sevgi Hirschhäuser. Antalya’dan sinema dünyasına giren Toprak’ın hem senaristi hem yönetmeni Sevgi Hirschhäuser, 57. Antalya Film Festivali’nin ilk 10 seçkisi arasına giremeyişine çok alınmıştı ama arkasından katıldığı bütün festivallerden mutlaka bir ödülle dönünce bu ödüllerin kiminin maddi, kiminin manevi değeri de büyük olduğu için artık sadece önüne bakıyor. Şimdiye kadar en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi görüntü yönetmenliği gibi birçok kategoride ödül kazanan Toprak, son olarak Lefkoşe’de 15’incisi düzenlenen Kıbrıs Uluslararası Film Festivali’nden “En İyi Yönetmen Altın Afrodit Ödülü”yle dönüyor. Sevgi Hirschhäuser, en iyi yönetmen ödülünü alan genç bir kadın sinemacı olarak ciddi bir gelecek vaat ediyor. Emel Seçen

Salgın günlerinde yaşam haklarıtehdit altında

Salgın günlerinde yaşam hakları tehdit altında figure > Salgın sebebiyle okullarından uzak kalan ve evlerde tecritte kalan çocuklar için Hayata Destek Derneği’nce çocukların, salgını nasıl yaşadıklarını anlatan #ÇocuğaKulakVer video serisi hazırlandı. Salgın nedeniyle sağlık sistemlerinin kapasitesi yetersiz kalıyor. Çocukların temel sağlık tedavileri erteleniyor, sağlık hakları ve yaşam hakları tehdit altında bırakılıyor. Çocuklar daha fazla şiddet, istismar ve sömürüye maruz bırakılma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Okulların kapatılmasıyla hareket özgürlükleri daha da kısıtlanan çocuklar, öğretmenleri ve arkadaşları gibi kendilerini bu risklerden koruyacak destek mekanizmalarından mahrum kalıyor. Hayata Destek Derneği’nce, çocukların, salgını nasıl yaşadıkları, neye ihtiyaç duyduklarını kendilerinin anlatması amacıyla #ÇocuğaKulakVer video serisi hazırlandı.DIŞARI ÇIKMADAN DA OYNAMAK İSTERDİM“Okullar açılsın, ailem rahatlasın ve şu virüs de ortadan kalksın isterim.” (9 yaş, Şanlıurfa)“Bu hastalığı yok ederdim, ihtiyaçlarımı karşılardım, bize ev yapardım.” (12 yaş, Viranşehir)“Her şeyin değişmesi gerekiyor zaten hocam. Nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Her şeyin işte...” (13 yaş, Şanlıurfa)“Bütün çocukların okumasını, bütün çocuklar eğitimli olsun isterdim.” (10 yaş, ViranşehirŞanlıurfa)“Elimde sihirli değnek olsa kedi sahiplenmek ve onu beslemek isterdim. Adını da Baki koymak isterdim. Arkadaşımın büyük bir ayıcık oyuncağı var, onun gibi bir oyuncağım olmasını isterdim.” (10 yaş, Adana)“Her yerin oyun oynamak için uygun olmasını sağlamak isterdim, dışarı hiç çıkmadan bile güzel oyunlar oynayabilmek isterdim.” (10 yaş, Hatay)“Uçmak isterdim, Urfa’ya havadan bakmak, insanlara, yukarıdan neler yaptıklarına bakmak isterdim. Bisikletim olsun isterdim. Arkadaşlarım benimle oyun oynasın isterdim.” (13 yaş, Şanlıurfa)“Sokaktaki hayvanların dışarıda aç olmalarını değiştirmek isterdim.” (13 yaş, Viranşehir)BUNLAR YAPILMALI- Çocukların seslerini duyalım ve seslerini duyurabilecekleri alanlar yaratalım. - Kız, oğlan, mülteci, engelli tüm çocukların eşit olarak kaliteli eğitime erişebilmesi için çalışalım. - Çocukların oyun oynayabilecekleri ve farklı beceriler geliştirebilecekleri oyun, kültür ve spor alanlarını, çocukların da fikirlerini alarak geliştirelim, çoğaltalım. - Çocukların yaşlarına uygun olmayan, zorunlu eğitimlerini ve sağlıklı gelişimlerini engelleyecek şekilde çalıştırılmasına engel olalım. - Çocuğa yönelik her türlü istismar ve ihmale karşı sesimizi yükseltelim. İstismar ve ihmal durumları ile ilgili herhangi bir şüphe duymamız halinde yetkililere bildirelim. - Çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklere karşı çıkalım. - Bir afet ve krizden sonra “Geçti, bitti artık” demek yerine çocukların duygularını, kaygılarını ve düşüncelerini konuşacakları çocuk dostu alanlar oluşturalım. Figen Atalay

İstanbul korona kırmızısı

İstanbul korona kırmızısı figure > Koronavirüs salgını ile ilgili vaka sayısını açıklamaktan kaçınan Sağlık Bakanlığı’nın “Hayat Eve Sığar” uygulamasındaki yoğunluk haritası salgının boyutunu gözler önüne seriyor. Haritada deniz, orman ve otoyol dışında 39 ilçenin tamamı kırmızıya döndü. Vaka ve hasta sayısı İstanbul’un yanı sıra Türkiye genelinde her gün yeni rekorlar kırarak artmaya devam ediyor. İstanbul’daki artışın hastanelere de yansıdığına dikkat çeken uzmanlar “Poliklinikler ve yoğun bakımlar dolmuş vaziyette. Hastalar yoğun bakım ünitelerinde yer bulmak için acillerde sıra bekliyor” dedi.GÜNDE 10 BİN VAKAProf. PINAR SAİP (İstanbul Tabip Odası Başkanı)“İstanbul’da günde ortalama 10 bin vaka var. Mart ayından farklı olarak bunların hafif ve orta olanları evde takip ediliyor. Hastaların acillerde yatmak için sıra beklediğini biliyoruz. Servislerde de hasta kötüleştiğinde yoğun bakımdan yer boşalması bekleniyor. Hasta artışı ile birlikte kovid dışındaki servislerden sürekli olarak hasta yatağı, kovid hastalarına kaydırılıyor. Koronavirüs olmayan hastalarla ilgili ciddi sorunlar var. Ameliyatlar, kontroller, acil olmayan bütün başvurular erteleniyor. Bu dönemin sonunda maalesef Covid-19 dışı hastalarda ciddi sorunlar yaşayacağız. Başka nedenlerle ölüm oranlarında da artış olacak endişesindeyiz. Bütün sosyal ve ekonomik güvenceler sağlanarak en azından 15 gün kapanmanın şu kısırdöngüyü kıracağını düşünüyoruz.”TEDAVİ ZORLAŞIYORProf. Dr. Bülent TUTLUOĞLU (Göğüs hastalıkları uzmanı)Yazın birtakım önlemler alınsaydı bu kadar artış yaşamazdık. Şimdi tabii birtakım önlemler alınmaya çalışılıyor, kısmi artış hızını biraz durdurabilir ama yukarı çıkış hızını ben azaltacağını düşünmüyorum. Eylül ekim itibarıyla hastaneye başvuranların yüzde 60-70 kadarında kovid zatürreesi var. Bu virüs mutasyon geçirmiyor değil geçiriyor ama mutasyonlar sonucu belki kısmi olarak akciğer tutulumu oranı artmış olabilir ama bu konuda elimizde veri yok sadece gözlemsel olarak söylüyorum. Ama mart nisan durumuna göre daha ağır vakalarla uğraşıyoruz, daha zorlanarak tedavi ediyoruz.‘HER YERE YAYILDI’Prof. Dr. MEHMET CEYHAN (Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı)Şu anda İstanbul kırmızı gibi görünüyor ama bütün Türkiye’de çok fazla vaka var, salgın her tarafa yayılmış durumda. Bugün İstanbul’da şu an İzmir ve Bursa’da bir artış mevcut. Kontrol edilemezse arkasından bu artış yeniden Ankara’ya ve diğer illere yansıyacak. Sağlık Bakanlığı’nın verilerinde yoğun bakım doluluk oranı yüzde 70 gibi görünüyor, şu anda kullanılan yoğun bakımlarda ciddi doluluk var. Vakaların yüzde 90’ı hastalığı belirtisiz geçiriyor ve bulaştırmaya devam ediyor. Elden geldiğince bulaştırma potansiyeli yüksek grupları taramanız lazım. AVM’lerde insanlar restorandan sandviçleri alıp yere oturup 40 kişi 50 kişi maskelerini çıkarıp yemek yiyorlar bunlara engel olamadığınız zaman aldığınız tedbirler yeterli olmuyor.İBB: 211, BAKANLIK: 161Sağlık Bakanlığı’nın dün yayımladığı günlük koronavirüs tablosuna göre 161 kişi yaşamını yitirirken İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Daire Başkanlığı ise İstanbul’da salgın hastalıklar nedeniyle 211 kişinin öldüğünü açıkladı. Önceki güne ilişkin ise İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da bulaşıcı hastalıktan 201 kişinin öldüğünü açıklamasına karşın bakanlığın verdiği sayı 53 oldu. Sibel Bahçetepe

Türk Lirasıneden tekrar dolar karşısında değer kaybetti?

Türk Lirası neden tekrar dolar karşısında değer kaybetti? figure > Türk Lirası, bu hafta dolar karşısında tekrar değer kaybederek 8 seviyesinin üzerine çıktı. Getty ImagesTürk Lirası, ekonomi yönetiminde yapılan değişiklikler ile ekonomi ve yargı sisteminde yapılması vaat edilen reform açıklamalarının ardından değer kazanmaya başlamıştı.Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) piyasaların beklentisi doğrultusunda 475 baz puan faiz artışı yaparak politika faizini yüzde 15'e çekmesi de Türk Lirası varlıklara olumlu yansımıştı.Ancak bütün bu gelişmelere rağmen Türk Lirası, bu hafta dolar karşısında tekrar değer kaybederek 8 seviyesinin üzerine çıktı.TCMB başkanlığına Naci Ağbal'ın, Hazine ve Maliye Bakanlığı'na Lütfi Elvan'ın atanmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ekonomide yeni bir dönemin başladığını söylemişti.Bu gelişmelerin üzerine TL, dolar karşısında yüzde 10 değer kazandı; dolar/TL kuru 7,5'in altına kadar indi.Ancak TL bu hafta kazancının bir kısmını geri verdi; böylece bu yükselişi yüzde 5 ile sınırlı kaldı.Analistler bu durumu yatırımcıların Erdoğan'ın ekonomi ve yargı reformuyla ilgili daha sağlam adımlar attığını görmek istemesine bağlıyor.Diğer yandan kurda dalgalanma yaşanmasının normal olduğunu belirtenler ve TL'nin 7,5'in altına inmesini bekleyenler de var.YEREL YATIRIMCI ALTINA GİTTİReuters, salı günü Türk Lirası'nın yüzde 2 değer kaybederek dolar/TL kurunun tekrar 8'in üzerine çıkmasını yerellerin altın almasına bağladı.Dolar/TL kuru, bu ay 8,58 seviyesine çıkarak rekor kırmıştı. TL'nin yılın başından beri dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 26'yı buldu.Diğer yandan Reuters'a konuşan bankacılar, yerellerin salı günü ilk defa 8 seviyesinden dolar satmaya başladığını da kaydetti.Bunun devam etmesi takdirinde dolar/TL kurunun düşmesi beklenebilir.AKTİF RASYO KARARI OLUMLU YANSIMIŞTITürk Lirası, salı gününe Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nın (BDDK) aktif rasyo kararının ardından yükselişle başlamıştı.Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Türk bankalarını kredi vermeye zorlayan ve bankaların devlet tahvili portföyünü artırmayı hedefleyen aktif rasyosu (AR) düzenlemesinin yıl sonunda uygulamadan kalkacağını duyurdu.Böylece BDDK'nın nisan ayında getirdiği ve koronavirüs salgının ekonomiye olumsuz etkisini azaltmak için bankaları kredi vermek veya tahvil satın almak zorunda bırakan AR düzenlemesi, normalleşme adımları kapsamında kaldırılmış olacak.Kararın ardından dolar/TL 7,95'ten 7,84'ün altına kadar gerilerken bankacılık endeksi de %3 civarında yükseldi.Ancak TL'nin gün içinde tekrar değer kaybederek diğer gelişmekte olan ülke paralarından olumsuz ayrıştığı görüldü.Hazine de ayrıca normalleşme kapsamında dün 2 yıl aradan sonra ilk kez 10 yıllık tahvil ihalesi gerçekleştirdi; eurobond ihracına da çıktı.BÜLENT ARINÇ'IN İSTİFASININ ETKİSİKimi analistlere göre TL'deki değer kaybında Bülent Arınç'ın Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyeliğinden istifa etmesi de rol oynadı.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arınç'ın geçen hafta eski HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala'nın uzun tutukluluklarını eleştirmesine sert tepki göstermişti.Diğer yandan Türkiye'nin Almanya ve AB ülkeleri ile İrini Harekatı yüzünden siyasi bir gerilim yaşamasının da rol oynamış olabileceği kaydediliyor.Türkiye'den Libya'ya giden Rosalina-A yük gemisinin pazar gecesi Yunanistan'ın güneybatısında, Avrupa Birliği'nin (AB) İrini Harekatı kapsamında bir Alman fırkateyni tarafından durdurulduğu ortaya çıkmıştı.'YAKIN VADEDE KURDAKİ GÖRÜNÜM AŞAĞI YÖNLÜ'Hollanda merkezli Rabobank'tan gelişen piyasalar kıdemli döviz stratejisti Piotr Matys ise Sözcü'ye yaptığı açıklamada, kurdaki artışta temel belirleyicinin yerlilerin TL satıp döviz alması olduğunu dile getirdi.Faiz artışına rağmen TL'ye dönük algının halen kırılgan olduğunu vurgulayan Matys, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında diplomatik gerilim gibi haberlerin kolaylıkla TL'yi olumsuz etkileyebildiğine işaret etti.Matys, son günlerdeki yükselişe rağmen faiz artışı ve yüksek reel faiz nedeniyle kurda yakın vadede görünümün aşağı yönlü olduğunu düşünmeye devam ettiklerini söyledi. BBC Türkçe

Ankara'ya yürümek istediği için gözaltına alınan 109 metal işçisi serbest bırakıldı

Ankara'ya yürümek istediği için gözaltına alınan 109 metal işçisi serbest bırakıldı figure > İşten atılan veya ücretsiz izne ayrıldıkları için Gebze'den Ankara'ya yürümek isteyen metal işçilerinin eylemine polis müdahesi sonucu gözaltına alınan 109 kişi serbest bırakıldı. İşten atılan veya ücretsiz izne ayrılan metal işçileri, Gebze'den Ankara'ya yürümek istedi, ancak polis engeli ile karşı karşıya kaldı. Valiliğin "pandemi tedbirleri" kararını gerekçe gösteren polis, yürüyüşe izin vermedi.İşten atılan ve ücretsiz izne çıkarılan Systemair HSK, Özer Elektrik ve Baldur fabrikaları işçileri, DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş sendikası ile birlikte Gebze’den Ankara’ya doğru yürüyüş başlatmak istedi, ancak polis yürüyüşe engel oldu.Sabah saatlerinde Birleşik Metal-İş sendikasının Gebze 1 No'lu Şube binasının önünde bir araya gelen işçilerin yürümesine pandemi gerekçesi ile, valilik kararı gerekçe gösterilerek izin verilmedi. İşçiler, polis tarafından çembere alındı. İşçiler yürüyüşe geçmek istediğinde polisin müdahalesi ile karşı karşıya kaldı. Birleşik Metal-İş Gebze 1 No'lu Şube Sekreteri ve 109 işçi gözaltına alındı.Aralarında genel başkanımız ve merkez yöneticilerimizin de bulunduğu 60/70 metal işçisi gözaltına alındı pic.twitter.com/Zm9vOFRjV7— BİRLESİK METAL-İŞ (@BirlesikMetal) November 24, 2020Burada işçiler adına konuşan Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, polisin kendilerini sıkışık bir alanda toplanmaya zorladığını, koronavirüs önlemlerini ihlal edenin emniyet güçleri olduğunu söyledi. Serdaroğlu, “Bizim derdimiz polis arkadaşlarla değil. Biz haklıyız şu anda. Biz işten atılan arkadaşlarımıza sahip çıkmaya çalışıyoruz. İşverenlere karşı bir farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Biz haklı olarak yürüyüşümüzü yapmak istiyoruz” diye konuştu.Birleşik Metal-İş'te örgütlü işçilerin yapmak istediği Ankara yürüyüşüne polis daha sonra ikinci defa müdahale etti. Sendika Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu da dahil olmak üzere 70'e yakın işçi gözaltına alındı. Yürüyüşe destek vermek için alanda bulunan İşçi Dayanışma Derneği üyesi 3 kişi de gözaltına alındı.Kocaeli Valiliği, işçilerin yürüyüş kararı almasının ardından koronavirüs salgını gerekçesiyle kentte 30 gün boyunca gösteri ve yürüyüş yasağı ilan etmişti.SERBEST BIRAKILDILARBirleşik Metal İş, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Sendika, tazminat haktır; ücretsiz izin zulümdür. Hakları gasp edilen metal ,şçilerinin Ankara yürüyüşüne yapılan polis saldırısında gözaltına alınan 109 kişi serbest bırakıldı. Yarın aynı saatte ve aynı yerde buluşuyoruz... Direne direne kazanacağız!" dedi.#Sendika, tazminat haktır; ücretsiz izin zulümdür.Hakları gasp edilen #metal işçilerinin Ankara yürüyüşüne yapılan polis saldırısında gözaltına alınan 109 kişi serbest bırakıldı.Yarın aynı saatte ve aynı yerde buluşuyoruz... Direne direne kazanacağız!#MetalİşçisineYoluAç pic.twitter.com/zI6pmN3xh7— BİRLESİK METAL-İŞ (@BirlesikMetal) November 24, 2020 cumhuriyet.com.tr

Suriye'de IŞİDüyelerinin ailelerinin tutulduğu kamp boşaltılıyor

Suriye'nin kuzeydoğusunda, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrol ettiği bölgede yer alan ve IŞİD üyelerinin eşleri ve çocuklarının tutulduğu Al Hol kampındaki Suriyeliler, evlerine geri gönderiliyor. ABD, kamplardaki vatandaşlarını geri aldıktan sonra Avrupa ülkelerine de çağrı yaptı.Habere Gitmek için Tıklayın




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter