Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Saturday, 05.17.2025, 08:57 AM (GMT)

News - Haberler

SabancıYaşam Boyu BaşarıÖdülüNevra Serezli’nin

Sabancı Yaşam Boyu Başarı Ödülü Nevra Serezli’nin Sakıp Sabancı Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nün bu yılki sahibi, usta tiyatrocu Nevra Serezli oldu. Bu yıl ödülün Nevra Serezli’ye verileceği Sabancı Vakfı’nın sosyal medya hesabında yayımlanan bir video ile duyuruldu. Nevra Serezli, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’ne özel bir de tiyatro bildirisi okudu. 27 Mart’ta Sabancı Vakfı sosyal medya hesaplarından yayımlanacak bildiri ise şöyle: “Geride bıraktığımız dönem, canlı performans dünyası için çok zor geçti; birçok sanatçı, teknisyen ve zanaatkâr zaten belirsizliklerle dolu bu meslekte hayatlarını güçlükle idame ettirebildi. Belki de sektörün içinde barındırdığı bu daimi belirsizlik, onları pandemi sürecini daha akılcı ve cesur bir biçimde atlatmaya hazırlamıştı. Hayal güçlerini günün koşullarına uydurarak tabii ki büyük ölçüde internet sayesinde, yenilikçi, keyifli ve dinamik etkileşim yolları buldular bile. İnsanlar dünya üzerinde var oldukları günden beri birbirlerine hikâyeler anlattı. Ve güzelim tiyatro kültürü, biz insanlar burada olduğumuz sürece yaşamaya devam edecek. Yazarların, tasarımcıların, dansçıların, ses sanatçılarının, oyuncuların, müzisyenlerin, yönetmenlerin yaratma güdüsü asla bastırılamayacak ve çok yakın bir gelecekte yeni bir enerjiyle, hepimizin paylaştığı bu dünyaya dair yeni bir anlayışla yine meyvelerini verecek.” cumhuriyet.com.tr

Dr. LütfiÇamlı, salgının,İzmir'de de kritik sürecine dair açıklamalarda bulundu

Dr. Lütfi Çamlı, salgının, İzmir'de de kritik sürecine dair açıklamalarda bulundu İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, 3. pik yapan salgın İzmir'de de zirveye doğru yükseldiğini ve vaka artış sayısında Türkiye, Avrupa'da ilk sırada olduğunu belirtti. Türkiye ve İzmir’de artan koronavirüs vaka rakamlarını değerlendiren İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, 3. pik yapan koronavirüs salgınının İzmir’de de zirveye doğru yükseldiğini ve yoğun bakımlarda doluluk oranlarının arttığını söyledi. Virüsün artık ergen ve çocukları da vurduğunu belirten Çamlı, “Vaka artış sayısında Avrupa’da birinci, dünyada dördüncüyüz” dedi.Dr. Çamlı, vakaların artmasına rağmen Sağlık Bakanlığı’nın tedbir almadığını ve hiçbir şey olmamış gibi rahat davranmasını eleştirdi. Dr. Çamlı, “Vakalar artıyor ama işin ilginç yanı hiçbir şey yapılmıyor. İzmir’de günlük vaka sayısı 280 iken şu an 700’leri aştı. Düşünün İzmir’in kırmızı olduğu dahi açıklanmadı. İnsanlar bu hafta sonu yasak var mı, yok mu onu bilmiyor. Hâlâ kongrelerde boy göstermeler devam ediyor. Bu rakamları göreceğimiz günler, öncesinden belliydi. Türkiye vaka artış sayısında Avrupa’da birinci, dünyada dördüncü” diye konuştu. Mehmet İnmez

Yüz binlerce hektarlık alan,‘kamu yararı’denilerek yok edildi

Yüz binlerce hektarlık alan, ‘kamu yararı’ denilerek yok edildi Türkiye’de 2020 yılı verilerine göre 22 milyon 933 bin hektar orman alanı mevcut. Orman Genel Müdürlüğü ormancılık istatistiklerine göre 2012 - 2020 döneminde 334 bin 35 hektar orman alanı kamu yararı gerekçe gösterilerek orman dışına çıkarıldı. 2012 yılından bugüne incelendiğinde maden ve enerji sektörü için tahsis edilerek kaybedilen orman alanı yanan ormanlardan kat kat daha fazla. Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) tarafından Uluslararası Orman Günü etkinlikleri kapsamında yapılan çevrimiçi buluşmada, ormancılık fakültelerinden bilim insanları ve çevre haberciliği yapan gazeteciler olarak bir araya geldik. Toplantıda bilim insanları Türkiye’de orman gerçeğine ilişkin yaptıkları sunumlarla çarpıcı veriler paylaştı. Prof. Dr. Erdoğan Atmış, ormansızlaşma üzerine yaptığı sunumunda, 2012 yılından bugüne orman alanlarından yapılan tahsislerin, orman yangınlarıyla kaybedilen orman miktarının dört buçuk katı olduğuna dikkat çekti. MADENLERE VE ENERJİYE GİTTİProf. Dr. Doğanay Tolunay da “Türkiye’de ormanlar ve ormancılık: Algılar ve Gerçekler” başlıklı sunumunda ormansızlaşma, ormanların tahrip olması, habitat parçalanması gibi konulara dikkat çekti. Tolunay’ın paylaştığı Orman Genel Müdürlüğü ormancılık istatistiklerine göre 2012 - 2020 döneminde 334 bin 35 hektar orman alanı kamu yararı gerekçe gösterilerek orman dışına çıkarıldı. Bu rakamın 82 bin 432 hektarı madencilik için, 122 bin 385 hektar alanı ise enerji izinleri için kullanıldı. 129 bin 217 hektar orman alanı ise diğer izinler kategorisinde yer alıyor. Yine Orman Genel Müdürlüğü Stratejik ve Ormancılık İstatistiklerinin verilerini derleyen Tolunay’ın paylaştığı tabloya göre, 2004 - 2020 yılları arasında ormanlarda kullanım izni verilen alanlar yanan alanlardan kat kat fazla. ASLINDA KORUMA YOKEtkinlikte Prof. Dr. Ünal Akkemik, “Türkiye’de ormanların biyolojik çeşitliliği ve sorunları” başlıklı sunumunda Türkiye’nin verimli ormanlarının düşük seviyelerde olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Cihan Erdönmez de  “Türkiye’de ormancılığın yasal ve yönetsel boyutu” başlıklı sunumunda yasal düzenlemelerin ormanları koruduğu gibi ormanları korumayan yönlerinin de olduğunu anlattı. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ise “Türkiye’de doğa koruma nereye? Korunan alanları kim koruyacak?” sunumunda koruma alanların korunmadığına dikkat çekti.  Hazal Ocak

Döviz kurundaki belirsizlik küçüküreticiyi kötüvurdu, piyasayaürün veremez durumda

Döviz kurundaki belirsizlik küçük üreticiyi kötü vurdu, piyasaya ürün veremez durumda Küçük işletmeler hammaddede tedarik sorunu yaşarken şimdi de dövizdeki oynaklık yüzünden zor durumda. Müşteriye fiyat veremeyen işletme sahipleri “Bir elimiz şalterde, döviz kurunu izliyoruz” diyor. Türkiye, dört ay önce Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın istifasıyla başlayan krizin yarattığı enflasyon artışını sindirmeye çalışırken, Merkez Bankası başkanı değişikliğiyle yaşadığı yeni krizin belirsizliğine girdi. Döviz kurlarındaki oynaklık piyasalarda yeni zamların habercisi. Küçük ve orta ölçekli işletmeler ise faiz artışından yakınırken yeni darbeyi kurdaki yükselişle yaşadı.Kurdaki oynaklık ve piyasadaki öngörülemezliği, “Bir elim şalterde, kuru takip ediyorum” sözleriyle anlatıyor İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim yapan Çılga Metal Aksesuvar Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin sahibi Hakan Ataman. Çanta, kemer ve ayakkabı için metal aksesuvar üretiyor. Ataman, kullandığı ürünün girdisinin tamamen dövizle temin edildiğini söylüyor ve yaşadıklarını şu sözlerle özetliyor:“Dövizin en son yükselişinde hammadde almıştım. Onu daha satma imkânı olmadan dolar kuru düştü. Üretim için tekrar yurtdışından hammadde siparişi verdim ve dolar yükseldi. Kuru tahmin etmek imkânsız ancak sipariş verdiğim üründe kurdan doğan farkı ödemek zorundayım. Pandemi nedeniyle daha önce 950 dolara aldığım hammaddeyi 1300 dolara aldım. Samimi olarak söyleyeyim, müşteriye fiyat vermeye utanıyorum. Zincir marketlerle yaptığım anlaşmalar var o nedenle aşamayacağım fiyatlar da var. Ortam dürüst çalışanlar için çok zor.”‘KARABORSA HORTLAR’Levent Çabuk ise Onay Laboratu-var’ın sahibi. Hastanelere ve laboratuvarlara malzeme veriyor. O da dövizle ürün alıyor. “Kurdaki düşüş ve artış öngörülemediğinden fiyat verirken sorun yaşıyorum” diyen Çabuk, “2020 Ocak ayı alacaklarını bile tahsil edemedik. O tarihteki kurla şimdiki arasında çok fark var. Ürünü TL ile vermek zorundayım. Doları o zaman iş yapmayıp cebimde tutsaydım kâr etmiş olacaktım. Her ay yüzde 40-50 oranında zarardayım. Distribütör desteği ile ayaktayım yoksa batmak kaçınılmaz.”İz Mühendislik’in sahibi Zeki Şakiroğlu ise otomotiv sektöründe. “Otomotiv yan sanayii firmam var. İhracat ağırlıklı çalışıyorum. Teknoloji içeren her ürünü dışarıdan alıyorum. Kullandığım özel çelik ve alüminyumu mecburen dışarıdan temin etmek zorundayım. Kurdaki oynaklık nedeniyle oluşan fiyat farkını da alıcıya yansıtamıyoruz. İşverenim ama maliyetleri azaltmak için işçinin yerine banda geçip gece gündüz çalışıyorum” diyor.Romanya Türkiye Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Yardımcısı Cemil Tunka’nın yorumu ise şöyle oldu: “Kurlardaki dalgalanma ithalat yapan herkesi etkiliyor. En fazla da tüketici etkileniyor. Bu yükselme, ürünlere zam olarak yansıyacak. Hatta karaborsacılık da yaşanacaktır.” Esra Alus

CumhurbaşkanıBaşdanışmanıCemil Ertem’e göre Merkez Bankası’nda başkan değişikliği ekonomi dışıbeyin cimnastiği

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem’e göre Merkez Bankası’nda başkan değişikliği ekonomi dışı beyin cimnastiği Dünyada neo-liberal sistem tıkandı, çıkış için ekonominin sıfırlanmasından söz ediliyor. Bu da büyük bir iflas dalgası ve işsizlik demek. Türkiye ise bu dönüşüme hazırlanacağına kendi kendine kriz yaratıyor. Faturası da vatandaşa panik, yoksulluk, işsizlik ve depresyon olarak dönüyor. “Merkez Bankası başkanlarının bu kadar sık değişmesi belki ekonomi dışı bir beyin cimnastiği olabilir...” Cumhurbaşkanı başdanışmanlarından ekonomist Cemil Ertem’in Naci Ağbal’ın görevden alınmasından sonra yaşananlara ilişkin görüşü böyle...Ertem’e göre alınan “sübjektif” karar “ekonomide büyük bir tartışma yaratmamalı...”Bu kişiye ait kararın bedelini 81 milyon insan ödemese tabii haklı olabilir. Ama ne yazık ki durum ortada. 2019’dan itibaren üç kez değişen başkanların Türkiye’ye faturası ağır. Faizleri indirmediği için görevden alınan Murat Çetinkaya döneminde 5.60 TL olan dolar, faizi rekor hızla indirip kredi rekorlarına imza atan Murat Uysal’ın görevden alındığı tarihte 8.57 olmuştu. Son beyin cimnastiği ile yaratılan istikrarsızlıkla bugün 8 TL’nin altına inmekte isteksiz. Gözü yukarıda. Enflasyon zaten çift haneden aşağı inemiyor. Çetinkaya’nın bıraktığı enflasyona yeniden ulaştık. En kötü yedi ülke arasındayız. Yeni döviz artışı ile yeni fiyat artışlarının kapıda olduğunu piyasaya çıkan herkes görüyor.Geçim sıkıntıları, artan hayat pahalılığı, yetmeyen ücretler, kısa çalışma ödeneğiyle açlığa mahkûm edilen milyonlar, 11 milyonu bulan işsiz sayısıyla Türkiye, üzerinde deney yapılacak bir ülke değil.DÜNYADA DÜZEN DEĞİŞİYORÜstelik dünyada büyük bir dönüşüm yaşanırken oluyor bunlar... Dünyada 270 trilyon dolar nakit var ve gidecek yer bulamıyor. Gelir dağılımı, iklim krizi gibi sorunlarla büyük bir türbülans yaşanıyor.Dünyada neo-liberalizm çöküyor, ekonominin “resetlenmesinden” yani sıfırlanmasından söz ediliyor. Bu da milyonlarca şirketin iflası, milyonlarca insanın işsiz kalması demek. Yeni kurulacak düzende ise uzmanlara göre artık zengin ve fakir ülkeler olacak. Dijitalleşen, teknolojiyi üreten kalacak, üretmeyen fakir ülkeler ligine inecek. Türkiye gibi tasarrufu olmayan, yatırım için ya krediye ya da yabancı kaynağa muhtaç bir ülke tabii ki bu gelişmelerden fazlasıyla etkilenecek, etkileniyor da zaten. Bulgaristan sıfır faizle borçlanırken Türkiye’den yabancı sermayenin kaçmasının tek bir nedeni var. Yaratılan hukuksuzluk, güvensizlik!Bugün Türkiye’de dokuz milyon kişi psikolojik tedavi görüyor. Pandemi sonrası ise çoğunluğu kadınlar olmak üzere bu sayının 12 milyona çıkması öngörülüyor. Türkiye’nin içi boş hedeflerle, seçime endeksli kitleleri coşturacak hamasetle geçirecek zamanı ne yazık ki kalmadı! Beyin cimnastiği yaparken gerçekleri görmek gerekiyor. Yoksa hayat acı şekilde gösteriyor!ZAMAN MAKİNESİNDEYİZAkan Abdula, dijital çağ ve yapay zekâ konusunda araştırmalarıyla tanınan bir isim. Dünyadaki değişimin pandemi ile birlikte büyük bir hız kazandığını söylüyor ve “Zaman makinesi icat edilmiş gibi bir yıl sonra 10 yıl sonrasına gitmiş olacağız” diyor. Abdula şunları vurguluyor:- 2023’e kadar, tüketici davranışımızı değiştirmek için küresel nüfusun yüzde 40’ının izlerinin dijital olarak izleneceği tahmin ediliyor. Bu üç milyardan fazla insan demek. Yani teknoloji, veri analitiği ve davranış biliminin çok daha fazla bir araya geleceği bir çağdan bahsediyoruz.- Kelimeler dünyayı yönetiyor. Tüm bunlar olurken, sürekli hayranlıkla teknolojiyi anlatıyoruz. Ama gelin görün ki neoliberalizm tıkanma öncesinde. Fazla nakit var dünyada. Ama fırsat kalmadı. Dünyayı tüketen bu sistemlerle devam edemeyeceğimiz kesin. - Dünyada olupbiteni doğru okuyamıyoruz. Yeni bir düzen kapıda. Biz kendi krizlerimizle uğraşa uğraşa, kafayı kaldırıp dışarıdaki fırsatları okuyamıyoruz maalesef.- Son verilerimiz 2021’in zor geçeceğini gösteriyor. Toplumun yüzde 60’ı “virüs ile gelen sorunların ekonomiye düşündüğümden daha çok zarar vereceğini düşünüyorum” diyor.- Türkiye panik durumunda. Ülkemizin sürdürülebilirlik, kendine yetme, tarım, üretim gibi kavramlar artık ülke insanı için çok önemli bir tansiyon haline gelmiş durumda.  Jale Özgentürk

Sonucuna bakılmaksızın Covid-19 testi yaptıran her yurttaşa ilaç

Sonucuna bakılmaksızın Covid-19 testi yaptıran her yurttaşa ilaç CHP’li Adıgüzel, "Sağlık Bakanlığı’ndan yetkililerin talimatıyla hasta olsun ya da olmasın testi yaptıran yurttaşa veya temaslılara ilaç veriliyor" açıklamasında bulundu. CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, Sağlık Bakanlığı’ndan yetkililerin talimatıyla hasta olsun ya da olmasın, Covid-19 testi yaptıran  pek çok yurttaşa veya temaslılara, sonucun pozitif negatif olmasına bakılmaksızın Favipiravir etken maddeli ilacın verildiğini iddia etti. Konuyla ilgili Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi veren Adıgüzel, talimatın resmi yazışma yerine sözlü ya da WhatsApp mesajları ile verildiği yönünde bilgiler olduğunu da söyledi. RESMİ YAZIŞMA YOKAdıgüzel, soru önergesinde “Covid-19 protokolünde böyle bir uygulama olmadığı için bu durumun gerekçesi sorulduğunda sağlık kurumları tarafından Bakanlıktan talimat geldiği söylenmiştir. Bu talimatın yazılı olarak istenmesi üzerine şu ana kadar yazılı bir belge gönderilmemiştir. Resmi bir yazışma olmadığı, WhatsApp mesajları ve sözlü talimatlar yoluyla yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Yapılan sözlü talimatlar içerisinde ‘hasta ilacı kullansın ya da kullanmasın ancak mutlaka verin’ şeklinde ifadeler bulunduğu belirtilmektedir” dedi.  Sibel Bahçetepe

Küçükosmanoğlu, Covid-19 vakalarının 30 bine ulaştığınıvurgulayarak hastanelerdeki hasta sayısının arttığınıbelirtti

Küçükosmanoğlu, Covid-19 vakalarının 30 bine ulaştığını vurgulayarak hastanelerdeki hasta sayısının arttığını belirtti İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, hastanelerdeki boş yatakların “Hastalanmaya devam edebilirsiniz” anlamına gelmediğini vurguladı ve ekledi: “İnsanlar, diğer hastalıkları nedeniyle yoğun bakımda yer bulamamaya başlıyor.” İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Türkiye’de günlük koronavirüs vaka sayılarının 30 bine ulaşmasına ilişkin “Hastaneye başvurular ve yatan hasta sayıları arttı. Bu, ölümlere de yansıdı. 60’larda olan ölüm sayıları 140’lara çıktı. Hastanelerdeki boş yatakları ‘ölmeye, hastalanmaya devam edebilirsiniz’ mantığıyla görmek kabul edilemez” dedi. Büyük kalabalıklarla yapılan AKP kongrelerinin tedbirlerde çifte standart oluşturduğunu vurgulayan Küçükosmanoğlu, “Pandemiyi sopa olarak kullanmaya başladılar. Ortada bir destan değil, başarısızlık fotoğrafı var” ifadelerini kullandı.“Her gün bir uçak kazası oluyor gibi düşünün. Bu artış sürünce diğer sağlık hizmetleri aksıyor. İnsanlar diğer hastalıkları nedeniyle yoğun bakımda yer bulamamaya başlıyor” diyen Küçükosmanoğlu, Türkiye’nin ocak ayında vakalar beş bine düştüğü zaman aşılama açısından önemli bir fırsatı kaçırdığını belirtti. ‘İKİYÜZLÜ BİR POLİTİKA VAR’Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kongre günü “Kar yağışının tüm mikropları temizlediği bu anlamlı buluşmada hepinizi selamlıyorum” demesine de tepki gösteren Küçükosmanoğlu, “O yorum hiç bilimsel değil. Seferihisar’da açık havada köylülere pandemi kuralları gereği ‘bir araya gelmeyin’ deniyor. Bir yandan da kongreleri görüyorsunuz. Tedbirlerin uygulanması açısından ikiyüzlü bir politika yürütülüyor” yorumunu yaptı. Sarp Sağkal

Yurttaşların tepki gösterdiği‘Lebaleb kongre’yargıya taşındı

Yurttaşların tepki gösterdiği ‘Lebaleb kongre’ yargıya taşındı AKP'nin kongreleriyle gündeme gelen ve AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın memnuniyet ifadesi "lebaleb" görüntülere, yasaklara uyulmaması ve çifte standart uygulanmasına yurttaşlar tepki göstermişti. Nuri Başkapan isimli yurttaş da, AKP’nin “lebaleb” kongresini yargıya taşıdı. Başkapan, “Dilekçeyi UYAP sistemine kaydettirmiş oldum. Bugün olmasa da yarın bir gün sorumlu oldukları bu suçlar için mutlaka gereği yapılır” dedi.İstanbul Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na dün suç duyurusunda bulunan Nuri Başkapan dilekçesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanlığı, Ankara Valiliği ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nün “Olası kasıtla insan öldürmeye teşebbüs”, “Anayasa ve yasalara karşı bilerek ve isteyerek eylem ve organizasyon düzenlemek”, “Görevi kötüye kullanarak vatana ihanet” suçlarından cezalandırılmasını istedi.  Leyla Kılıç

Hekimler, salgının bitmediğine ve artan vakalara dikkatçekerek 'lebaleb' kongrelere tepki gösterdi

Hekimler, salgının bitmediğine ve artan vakalara dikkat çekerek 'lebaleb' kongrelere tepki gösterdi Hekimler isyan ediyor: Vakalar artıyor, yoğun bakımlar doluyor, önlem alan yok. Halk sağlığını hiçe sayan 'lebaleb' kongrelere tepkiler devam ediyor. Koronavirüs salgını tüm hızıyla sürerken pandemi ve sosyal mesafe kurallarının hiçe sayıldığı “lebaleb” AKP kongrelerine tepki gösteren hekimler, “Haritadaki tüm iller kıpkırmızı kesilirken yüzleri kızarmayanlar” diye nitelendirdikleri Sağlık Bakanı ve Sağlık Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu üyelerini istifaya davet etti. Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç, yaptıkları açıklamada bakan Fahrettin Koca ile Sağlık Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu üyelerine seslenerek “İki aydır salgın önleme kurallarına uyulmadan kapalı ve kalabalık ortamlarda AKP ilçe, il, il kadın, il gençlik, genel merkez kadın, genel merkez gençlik kongreleri yapıldı. AKP 7. olağan büyük kongresi, on binlerce AKP delegesi ve üyesi ile hiçbir pandemi kurallarına uyulmadan kalabalıklarla yapıldı. Tüm illerin neredeyse tamamı kırmızıya dönüştü, sesinizi çıkaramadınız. Bir tweet bile atmadınız!” dediler.  Sibel Bahçetepe

Koronavirüsten kesilen cezayıödemeyen yurttaşın banka hesabıbloke edildi

Koronavirüsten kesilen cezayı ödemeyen yurttaşın banka hesabı bloke edildi Koronavirüs önlemleri nedeniyle sokağa çıkma yasağını ihlal edenlere, sigara içenlere ve maske takmayanlara kesilen idari para cezalarını ödemeyenlerin banka hesaplarına e-haciz uygulanmasına başlandı. 900 TL cezayı ödeyemediği için banka hesabı bloke edilen Volkan Dizdar, “Su içerken maskemi çenemin altına indirince polis gördü. Maske cezası işlemine başladı. Polise maskeyi indirmeden suyu nasıl içebileceğimi sordum. Ne ben ne eşim çalışıyoruz, cezayı ödeyemedim” dedi. Dizdar, şunları söyledi: “Eşim okul kantininde çalışıyordu, kantin kapalı olduğu için o da işsiz kaldı. Ailelerimiz tarafından bankadaki hesabıma yatırılan parayla yaşamımızı sağlıyoruz” dedi. Cemil Ciğerim

Kılıçdaroğlu Kırıkkale’nin sorunlarınıdinledi, kanaatönderleriyle buluştu

Kılıçdaroğlu Kırıkkale’nin sorunlarını dinledi, kanaat önderleriyle buluştu CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kırıkkale Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen, oda başkanları, sivil toplum temsilcileri ve belediye başkanlarının katıldığı Kanaat Önderleri Buluşması’nda konuştu. Kılıçdaroğlu, bir iktidarın başarısının temel ölçüsünün izlediği ekonomik program olduğunu belirterek, “İstihdam yaratıyor mu? Yaratıyorsa başarılı, yaratmıyorsa başarısızdır. Ülkemizin daha iyi bir geleceğe kavuşmasını istiyorsanız, istihdam yaratamayana oy vermeyeceksiniz. Bir iktidar, futbol kulübü gibi tutulmaz. Verdiği hizmet, milletin terazisinde tartılır. Başarısızsa, ‘kusura bakma’ denir. 10 milyonu aşkın işsiz demek, Türkiye’nin bir felaketle karşı karşıya olması demektir” ifadelerini kullandı.Türkiye’deki ekonomik sorunların kaynağının ‘siyasi tercih’ olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ekonomi döviz-faiz eksenli yönetiliyor. Döviz ile faizden rant elde edenler aynı kesim. Siyasi partiler devlet değildir. ‘Faiz-döviz ekseninden çıkacaksınız, üretim, yatırım ve istihdam eksenine döneceksiniz. Bir devlet sadece para politikası ile yönetilemez’ dedim. Vergi veriyoruz, nereye gidiyor? Hangi yatırıma gitti, hangi istihdam sorununu çözdü? 83 milyon neden Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet etsin? Bu sistem bizi ekonomik buhranın ortasına getirip bıraktı. Daha da derinleşecek” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, esnafın her yerde perişan olduğunu belirterek, “Orta direk kalmadı, o olmazsa çadır çöker. Esnafın desteklenmesi lazım. Paradan para kazanan bir sistem istemiyoruz. Elin oğlu eksi faizle borçlanma yaparken biz en yüksek faizi ödüyoruz. Esnafın sorununu çözmek istemiyorlar. ‘Para yok’ diyorlar, para var. Kesinlikle önümüzdeki süreçte, iktidar olduğumuzda kredi faizlerinin tamamını sileceğiz. Tarımda da gübre, fide, tohum, mazot, ilaç dolarla. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti gübre üretemez mi? Ufka bakmamız, dünyaya nereye gidiyor diye bakmamız lazım. Bunu yaparsak Türkiye çok hızlı bü yür” diye konuştu.Kılıçdaroğlu, Kırıkkale gezisinde Bitlis Tatvan’da 4 Mart’ta düşen helikopterde şehit olan Astsubay Kıdemli Üstçavuş Ömer Umulu’nun ailesini ziyaret etti. Hacılar belde-sinde çiftçilerle bir araya gelen Kılıçdaroğlu Hasandede köyünde de yurttaşlara seslendi, “Bir olalım, birlikte olalım. Güzel Türkiyemize huzuru getirelim. En büyük güvencem de sizlersiniz” diye konuştu.‘DOĞRU YÖNETİMLE EYT ÇÖZÜLECEK’CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kırıkkale’de EYT mağdurlarının yanı sıra emekli maaşının düşüklüğü nedeniyle geçinemediklerini anlatan yurttaşları ve esnafı dinledi. Kılıçdaroğlu, “Kaynaklar doğru kullanılırsa EYT de işsizlik de çözülür” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, “Ben kararlıyım. Ekonomiyi kesinlikle düzelteceğiz. Bu memleket zengin bir ülke” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, EYT konusunda sorunlarını dile getiren bir yurttaşa, “EYT’liler çok güzel örgütlendiler. Parlamentoda da biz sesiniz oluyoruz” yanıtını verdi. DÖRT AYAKLI STRATEJİKılıçdaroğlu, CHP’nin izleyeceği dört ayaklı stratejiyi şöyle sıraladı:Herkesin can ve mal güvenliği olacak. Hükümet eleştirilebilecek. Hükümeti eleştirdiğin zaman kimse kapına gelmeyecek. Adalet aradığında mahkemeye başvurabileceksin. O zaman yabancı sermaye de gelir.Üreten bir Türkiye. Fabrikadan tutun, üniversitedeki bilime kadar her alanda üretmemiz lazım. Katma değerli ürün üretmezseniz başarılı olamazsınız. Farklı düşündü diye bir insanı üniversiteden atamazsınız, atmamalısınız.Güçlü bir sosyal devlet inşa etmek zorundayız. Herkesin karnının doyması lazım. Aile destekleri sigortasının gelmesi lazım. Her ailenin lütuf mantığıyla değil hak mantığıyla karnının doyurulması lazım.Sürdürülebilirlik. İşi ehline vereceksiniz. Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı. Rahmetli Turgut Özal’ın yetiştiği yer. Türkiye’nin en zeki çocuklarının yerleştiği yer. Yarınımız ne olacak bilmiyoruz. Erdem Sevgi

Şentop’un,İstanbul Sözleşmesi’nin iptali tartışmalarına Montröörneği vermesine tepki gösterildi

Şentop’un, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali tartışmalarına Montrö örneği vermesine tepki gösterildi TBMM Başkanı Mustafa Şentop, sözleşmeleri feshetme yetkisinin cumhurbaşkanında olduğunu belirterek, bunun Montrö Boğazlar Sözleşmesi için de geçerli olduğu yönündeki sözleri tepki çekti. İstanbul Sözleşmesi’nin, Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilmesine yönelik tartışmalar sürüyor. Hukukçuların, “idari tasarruf ile yasama yetkisinin gasp edildiği ve Meclis’in onayladığı bir sözleşmeden idari karar ile çıkılamayacağı” yönündeki açıklamalarına karşın Meclis Başkanı Mustafa Şentop, söz konusu kararı savundu. Cumhurbaşkanının, bir anlaşmadan, onaylandıktan sonra vazgeçebileceğini söyleyen Şentop, “Bir cumhurbaşkanı ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çekildim, Montrö’yü tanımıyorum, feshettim’ diyebilir mi” sorusuna ise “Yapabilir. Mümkün-muhtemel arasında fark var. Yeterli miktar yoğurt bulursanız, Marmara Denizi’ni de karıştırırsanız ayran yapmak mümkündür” yanıtını verdi.‘USULDE PARALELLİK’Şentop’a tepki gösteren hukukçu Bülent Yücetürk, anayasa gereği uluslararası anlaşmaların onaylanmasının, Meclis’in bir yasa ile uygun bulmasına bağlı olduğunu vurgulayarak, “Usulde paralellik’ ilkesi gereği yapılan uluslararası sözleşme, aynı usulle Meclis kararı ve bir kanunla ancak kaldırılabilir” dedi. Yücetürk, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle, uluslararası bir sözleşmenin yürürlükten kaldırılması yetkisinin cumhurbaşkanına verilmesi anayasaya aykırıdır. Buna dayanarak yapılan işlem yok hükmündedir” ifadelerini kullandı. Yücetürk şöyle konuştu: “?Görevi Meclis’in itibarını korumak ve Meclis’i işlevselleştirmek olan Meclis Başkanı’nın Cumhurbaşkanı kararı ile Meclis’i devre dışı bırakacağı yönündeki yorumu dayanaksız ve çok tehlikelidir. Bu bir yol haline gelirse ülke tamamen keyfi ve hukuka aykırı bir yönetim anlayışına teslim olur. Bu, kabul edilemez bir durumdur.”  ‘ÇAĞRI VE RÜŞVET’Hukukçu Celal Ülgen ise “İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı ve gece yarısı çıkma kararından sonra bu işin içinde başka bir gizli ajandanın da bulunduğunu tahmin ediyorduk” derken, hedeflerden birinin de Montrö’den çıkmak olduğunu söyledi. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek ile Montrö’den çıkmanın arasında önemli farklar olduğunu vurgulayan Ülgen, “Bu sözleşmenin 85 yıl sonra Cumhurbaşkanlığı Kararı ile kaldırılabileceğini söylemek hukuk tanımazlığın en canlı örneklerinden biridir” dedi. Ülgen, “Montrö’yü kaldırma yolundaki bu beyan, bozulan ABD ilişkileri için yeni bir çağrı ve yeni bir rüşvet içeriğindedir. Türkiye’nin jeopolitik geleceğini ilgilendiren ulusal yararlarımızın olduğu Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden çıkma söylemlerinin nasıl bir tehlike yaratacağını iktidarın ve ulusumuzun bilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.‘ALIŞTIRIYORLAR’Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, konunun Meclis Başkanı tarafından konuşulması nedeniyle iki konunun öne çıktığını söyledi. İlkinin, konunun ciddiyeti olduğunu vurgulayan Yavuz, “Demek ki böyle bir plan var, yavaş yavaş alıştırılıyor” dedi. İkinci olarak ise yetki tartışmasına dikkat çeken Yavuz, “Meclisimize başkanlık eden bir şahsiyetin, Meclis’in egemenlik alanına giren bir yetkiyi cumhurbaşkanına gönüllü olarak devretmesi, bir çelişkiyi içinde barındırıyor. Ama bunları yadırgamıyoruz” ifadelerini kullandı. Montrö’nün önemine de işaret eden Yavuz, “Lozan, Montrö ve Hatay’ın anavatana kavuşturulması... Bu üçü de Türkiye’nin tapu senedidir” dedi. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Şentop’un açıklamalarının Türkiye’nin ve mavi vatanın geleceğini son derece büyük tehlikeye attığını söyledi. Montrö’nün ortadan kalkmasının yaratacağı sonuçları, KKTC’den; Mavi Vatandan vazgeçmekle ya da güneyimizde kukla bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermekle eşdeğer gören Gürdeniz, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Son 85 yıldır bu sözleşme sayesinde Karadeniz, her an için bölge dışından gelen 40’tan fazla savaş gemisinin bir barut fıçısına dönüştürdüğü Basra Körfezi olmamıştır.” ‘ANAYASA 90. MADDE’CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Şentop’un açıklamalarının anayasal gerçekliği yansıtmadığını belirterek, “Cumhurbaşkanı’nın bozabileceği anlaşmalar, anayasanın 90. maddesinde sayılan Meclis onayına ihtiyaç olmayan anlaşmalardır” dedi. Altay, “Almanya da Hitler’e böyle bir yetkiyi vermişti, ülkenin başına ne belalar açtığı ortada. TBMM Başkanımızın yasama yetkisini tek adama altın tepside sunması beni incitiyor. Şentop’un, bu ucube sistemin şövalyeliğine soyunması incitiyor” değerlendirmesinde bulundu. Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ise “TBMM Başkanı 1936’da meclisin imza kararı aldığı Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tek bir kişinin iradesi ile iptal edilemeyeceğini bilmelidir” dedi ve geçmişine, bugününe ve geleceğine sahip çıkamayan bir meclis başkanı bu şekilde konuşamaz diyerek Şentop’u istifaya çağırdı. Sefa Uyar




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter