Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Friday, 05.16.2025, 04:44 PM (GMT)

News - Haberler

Yeni Akit yazarıDilipak'tan 'AKP kongresi' tepkisi

Yeni Akit yazarı Dilipak'tan 'AKP kongresi' tepkisi Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, sosyal medya hesabı üzerinden AKP kongresine göndermede bulundu. Ankara’da AKP'nin 7. Olağan Kongresi bugün gerçekleşti. Maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat edilmeden, partililer otobüslerle salona taşındı. Koronavirüs tedbirlerinin hiçe sayıldığı manzaralara yurttaşlar ve siyasiler tepki gösterdi. Tepki gösterenlerden biri ise iktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak oldu.Twitter hesabı üzerinden koronavirüs önlemlerine rağmen lebaleb dolu AKP kongresine tepki gösteren Dilipak, "Samsun valisi ihbar yapmış, Covid tedbirleri ile ilgili. Haberi dinleyenler eş zamanlı kongreyi de izliyordu. Şaka gibi" ifadelerini kullandı.Dilipak'ın paylaşımı şu şekilde:Samsun valisi ihbar çağrısı yapmış, CoVID tedbirleri ile ilgili. haberi dinleyenler eş zamanlı kongreyi de izliyordu. Şaka gibi.— Abdurrahman Dilipak (@aDilipak) March 24, 2021Samsun Valisi Zülkif Dağlı, bugün vaka haritasında zirvede yer alan kentte tedbirlere uymayanların ihbar edilmesi çağrısı yapmış, "Bu vatandaşlık görevi. Kendimiz için, çocuklarımız, büyüklerimiz geleceğimiz için yapacağımız çok önemli bir husus" demişti. cumhuriyet.com.tr

Devlet Bahçeli'den 'Faşist MHP' sözlerine tepki

Devlet Bahçeli'den 'Faşist MHP' sözlerine tepki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Almanya'da muhalefette bulunan Sol Parti'nin, Federal Hükümet’ine verdiği soru önergesini eleştirdi. 'Faşist MHP' sözlerine tepki gösteren Bahçeli, "MHP’ye faşist diyen ağız kirli ve zırva bir ağızdır. Aynı zamanda itibarsızdır, iftiracıdır, demokrasi değerlerini yok sayan ilkel ve bağnaz bir anlayıştır" dedi. MHP Genel Başkanı Bahçeli, eleştirilerini yine sosyal medya hesabından yaptı. Bahçeli, "Türkiye’deki iktidar yapısı içinde MHP’nin rolünü"  Federal Hükümet'e soran Almanya'daki muhalefet partilerinden Sol Parti'ye tepki gösterdi.Bahçeli'nin açıklamaları şöyle:"Gün geçmiyor ki, partimizi hedefine alan karanlık söylemler şaibeli ve şüphelerin odağı haline gelmiş çevreler tarafından ortaya atılmamış olsun! Milliyetçi Hareket Partisi’yle Cumhur İttifakı’nın güçlü varlığı iç ve dış işgal cephesini adeta çılgına çeviriyor.Türkiye direndikçe, öz değerlerine ve milli gerçeklerine uygun bir duruş sergiledikçe karşımızdaki irili ufaklı muhasım cephe şaşkınlıktan ve şuursuzluktan denetim ve kontrolünü hepten kaybediyor. Biliyorlar ki, oyunları tutmayacak, planları A’dan Z’ye bozulacak.Almanya’da muhalefette bulunan Sol Parti, Federal Hükümet’e; Türkiye’deki iktidar yapısı içinde MHP’nin rolünü, hükümete etki edip etmediğini sorma gereği duymuştur. Sol Parti adına önerge veren bir Türk düşmanı, faşist MHP suçlamasıyla ne kadar yobaz olduğunu ifşa etmiştir.MHP’ye faşist diyen ağız kirli ve zırva bir ağızdır. Aynı zamanda itibarsızdır, iftiracıdır, demokrasi değerlerini yok sayan ilkel ve bağnaz bir anlayıştır. Alman Sol Parti’sinin, yandaş ve destek lobisinin Türkiye’yle kaygısı sırtlanın av kaygısından başka bir şey değildir.Federal Hükümet, Sol Parti’nin sorusuna cevaben; “MHP’nin siyasi taleplerinin Türk hükümetinde karşılık bulduğunu ve bu taleplerin düzenli biçimde yasalara girdiğini” söylemiştir. Merkel hükümetinin bir bildiği, bir tespiti varsa derhal Türkiye’yle paylaşması şeref konusudur.15 Temmuz öncesi PKK’lı canileri, 15 Temmuz sonrası FETÖ’cü hainleri ve kanun kaçağı casusları bağrına basan Almanya bizden ne istiyor? Neyin hesabını sormak için kuyruğa giriyor? Deutsche Welle’den servis edilen kirli ve sipariş haberler Türkiye aleyhtarlığının tescilidir.Almanya’da MHP’yi haksızca ve hayasızca masaya yatırıp sorgulamaya cüret edenler, onurlu ve omurgalı iseler; hainleri, haşhaşileri, darbecileri nasıl barındırdıklarını, nasıl muhafaza ettiklerini, hangi imkanları sunduklarını açıklamaları insanlığa karşı görevleridir.Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türkiye’dir, Türk milletinin kabul edilmiş duası, şükür nişanesidir. Hiç kimse boşa atıp dolu tutar mıyım diye heveslenmemelidir. MHP’ye faşist diyen Türklüğün ve Türkiye’nin yeminli hasmıdır.Bize göre cevabı aranması gereken asıl soru şudur: FETÖ’cülerin ve PKK’lıların Almanya siyasetindeki etki gücü, yuvalandıkları kilit makamlar, elde ettikleri stratejik noktalar nelerdir? Almanya bizim içişlerimize musallat olma gereğini niye duymaktadır?Alman Sol Partisi’nin Kandil ve Pensilvanya’yla bağının içerik ve istikameti hakkında doyurucu bir açıklama ne zaman yapılacaktır? Onların durduğu ve konumlandığı yer çukurdur, Cumhur İttifakı’nın da baktığı yer belli, durduğu yer belli, varacağı hedef bellidir.MHP, Cumhur İttifakı’nın iki ana unsurundan birisidir. Türkiye’yi kimin yönettiği de ortadadır. Tekraren ifade ediyorum ki, bizim ittifakımızda makam pazarlığı, koltuk anlaşması, basit ve sığ siyasi çıkar hesapları yoktur, asla olmayacaktır. Cumhur İttifakı akıldır, ahlaktır.Alman usulüyle yol alan çarpık zihniyetlerin Türk usulüne kafa yormaları Hitler profilinden demokrasi kahramanı çıkarmak için uğraşmak kadar hezeyan ve hezimet bir niyettir. Alman Sol Parti’nin kendisi yanlıştır, kılavuzu yanlıştır, varlığı yanlıştır." cumhuriyet.com.tr

Kongreöncesi Covid-19 testi yaptıran AKPİlçe Başkanı'nın testi pozitifçıktı

Kongre öncesi Covid-19 testi yaptıran AKP İlçe Başkanı'nın testi pozitif çıktı AKP Karasu İlçe Başkanı Hasan Yavuzyiğit, 7'inci Olağan Kongre öncesi yaptırdığı koronavirüs testinin pozitif çıkması üzerine kongreye katılamadan Karasu’ya döndü. Ankara’da salgın önlemleri hiçe sayılarak gerçekleştirilen AKP'nin 7'nci Olağan Kongresi’nde delege olarak oy kullanmak üzere Ankara’ya giden AK Parti Karasu İlçe Başkanı Hasan Yavuzyiğit, testinin pozitif çıkması üzerine Karasu’ya döndü. Kongreye katılım gösterecek olan delegelerin test yaptırma şartı üzerine pozitif olduğunu öğrendiğini söyleyen Yavuzyiğit, “Kongre öncesi test sonucumuz bildirildi. Pozitif olduğumu duyar duymaz kongreye katılmadan Karasu’ya döndüm. Hiçbir belirti yoktu. Herhangi bir sağlık sorunum bulunmuyor” dedi. 10 GÜN İZOLE KALACAKYavuzyiğit, sağlık durumunun iyi olduğunu ve ailesinin de temaslı olması nedeniyle evde 10 gün süreyle izole altında kalacağını belirtti. AKP kongresindeki tepki çeken görütünlere Gökçek, "Böyle bir salonda toplandığımız için bizi tenkit ediyorsunuz. Biz bütün delegeler dün Genel Merkez'de Covid testi yaptırdık. Salona giren tek Covid'li delege yok. Bilinmesini istedim" yanıtını vermişti.  (İHA)

Albert Einstein'ınçocuklarıve ilişkileri hakkında neler biliniyor?

Albert Einstein'ın çocukları ve ilişkileri hakkında neler biliniyor? Einstein'ın mektupları ve hakkında yazılmış diğer belgeler, Nobel ödüllü ünlü fizikçinin yaşamına dair önemli bilgiler, eşi ve çocukları ile ilişkilerine dair de ayrıntılar içeriyor. Getty ImagesEduard (solda) ve Hans Albert Einstein'ın çocukluk fotoğrafı"Einstein, oğlunun zihinsel hastalığı ile baş etmede sorun yaşıyordu" diye anlatıyor Einstein Papers Project'ten Ze'ev Rosenkranz."Tete" adıyla da çağrılan Eduard, Einstein'ın en küçük çocuğuydu.Ailenin onun bedensel sağlığıyla ilgili kaygıları vardı. Ruhsal sorunları ise ancak yetişkinlikte ortaya çıkacaktı.Rosenkranz, Eduard'ın trajik bir yaşam öyküsü olduğunu söylüyor.Albert Einstein ve ilk eşi fizikçi Mileva Mariç'in üç çocuğu olmuştu. Kızları Lieserl'e dair hemen hemen hiçbir şey bilinmiyor; ortanca oğlan Hans Albert ise babası kadar olmasa da ünlü bir bilim adamı olmuştu.Hans Albert, babasının başarısının sırrını şöyle anlatıyor:"Babamı olağanüstü kılan şey, yanlış çözümlere ulaştığında bile, bazı sorunlara kendisini büyük bir azimle adamasıydı. Hep tekrar tekrar denerdi.""Belki de denemekten vazgeçtiği tek sorun bendim. Bana nasihat vermeye çalıştı, ama sonra benim ne kadar inatçı olduğumu görünce boşa zaman harcadığını anladı."Getty ImagesMileva Maric ve Albert Einstein, 1905Lieserl, ilk çocuk…Mileva Maric ile Albert Einstein'ın ilk çocuğu, 1902'de evlilik dışı dünyaya gelen kızları Lieserl'di.Rosenkranz, "İki yaşından sonra ona ne olduğuna dair hiçbir bilgi yok" diyor.Rosenkranz için Einstein Papers Project'in mimarı denebilir. Bu, Nobel ödüllü ünlü fizikçinin binlerce yazısının bir araya getirilmesi ve tercüme edilmesi amacıyla California Teknoloji Üniversitesi tarafından başlatılan, ABD'deki Princeton Üniversitesi ve Kudüs İbrani Üniversitesi tarafından finanse edilen bir proje.Einstein'ın mektupları ve diğer belgeleri, onu daha insani yanıyla, farklı bir açıdan görmede önemli oldu.Lieserl'in varlığını da bu mektuplardan öğreniyoruz.Getty ImagesAlbert Einstein, oğlu Hans Albert ve torunu Bernhard, 1936Mileva doğum için memleketi Sırbistan'a gitmiş, Einstein da çiftin o sırada birlikte yaşadığı İsviçre'den ona mektup yazmıştı:"Sağlıklı mı? Düzgün ağlıyor mu? Gözleri nasıl? Hangimize daha çok benziyor? Ona kim süt veriyor? Acıktı mı? Hiç saçı yoktur herhalde. Onu daha görmedim ama şimdiden çok seviyorum…"Peki, Mileva neden doğum için Sırbistan'a gitmişti?Einstein'ın kendi yazılarına dayanarak otobiyografik ve bilimsel bir anlatımla onu ele alan ''Einstein on Einstein' kitabının yazarı Hanoch Gutfreund, "Einstein'ın annesi onun Mileva ile beraberliğine karşı çıkıyor, geleceğini mahvedeceğine inanıyordu" diyor."Hatta hamile kalırsa bunun felaket olacağı konusunda onu uyarmıştı. O zamanlar, evlilik dışı hamilelik büyük bir skandaldı."Getty ImagesAlbert ve Mileva, ailenin itirazlarına rağmen evlendiMileva'ya bağlılığıOysa Gutfreund'a göre, iki genç birbirini çok seviyordu. İlişkileri başladığında Einstein 19, Mileva 23 yaşındaydı.İkisi de Zürih Politeknik Enstitüsü'nde fizik eğitimi görüyordu. Mileva bu alandaki tek kadın öğrenciydi ve Matematik ve Fizik Departmanı'ndan mezun olan ikinci kadın olmuştu."Einstein: His Life and Universe" kitabının yazarı Walter Isaacson, mektupları sayesinde Einstein'ın hem Mileva'ya karşı duygularını hem de annesinin onunla beraberliğine itirazları hakkında bilgi sahibi olduğumuzu söylüyor.Bu mektuplardan birinde Einstein şöyle yazmıştı:"Ailem sanki ölmüşüm gibi benim için ağlıyor. Sana bağlılığım yüzünden kendimi rezil ettiğimden şikayet ediyorlar sürekli. Senin sağlıklı olmadığına inanıyorlar."Ama Einstein kalbinin peşinden gitti. Hamileliği sırasında Mileva'ya yazdığı mektupta, iyi bir koca olacağını söylüyordu:"Çözülmeyi bekleyen tek sorunumuz, Lieserl'imizin nasıl bizimle olacağı. Onu bırakmak istemiyorum."Einstein, içinde yaşadığı toplumda "gayrimeşru çocuk" sahibi olmanın zorluklarını, hele saygın bir kamu görevlisi olmaya çabalayan biri için bunun ne kadar zor olduğunu biliyordu.Getty ImagesEinstein kızından hiç söz etmediUzun sessizlikÖyle anlaşılıyor ki Einstein kızı Lieserl'i hiç göremedi. Mileva İsviçre'ye geri döndüğünde onu Sırbistan'daki ailesiyle bırakmıştı.Isaacson, Mileva'nın yakın arkadaşlarından birinin Lieserl'e baktığına dair bazı imalar olduğunu, ancak bunla ilgili kesin bilgi bulunmadığını söylüyor.Gutfreund ise "Kızları hakkında tek bilgimiz aşk mektuplarında geçen bahse dayalı; ama bir süre sonra ondan hiç bahsedilmiyor" diyor.Rosenkranz da Sırbistan'a gidip Lieserl'in izini bulmaya çalışan gazeteciler olduğunu, ama başarı kaydedilmediğini belirtiyor."Onunla ilgili en son bahsi, iki yaş civarında kızıl hastalığına yakalandığında görüyoruz. Hastalığı atlatıp atlatmadığını bilmiyoruz. Evlatlık verilmiş ya da ölmüş olabilir. Bilgimiz yok" diyor.1955'te yaşamını yitiren Einstein, kızından kimseye söz etmemiş.Einstein Papers Project ekibi ise bu çocuğun varlığından 1986'da, Einstein'ın Mileva'ya yazdığı mektup sayesinde haberdar olmuş.Getty ImagesAlbert Einstein ve Mileva'nın Bern'deki evi şimdi müze'Saatlerce ilgilenen baba'1903'te Einstein Bern'de düzenli bir işe girmiş, Mileva Sırbistan'dan dönmüş ve çift evlenmişti.1904'te ikinci çocukları, Hans Albert doğdu. Üçüncü ve son çocukları Eduard ise 1910'da, aile yeniden Zürih'e taşındığında doğmuştu.Isaacson'ın belirttiğine göre, Hans Albert şöyle anlatıyordu: "Annem evde meşgulken babam işini bırakır saatlerce bizimle ilgilenir, dizlerine oturturdu. Bize masallar anlatır, gürültü yapmamamız için bize keman çalardı."Eduard'ın bedensel ve zihinsel sorunlarıEduard'ın sağlığı bebeklikten itibaren iyi değildi, sürekli hastalanır ve haftalarca yatardı.1917'de ciğerleri iltihaplanmış, Einstein bir arkadaşına yazdığı mektupta, "Küçük oğlumun durumu beni çok üzüyor" demişti.Getty ImagesAlbert Einstein hala Mileva ile evliyken kendi kuzeni Elsa ile romantik bir ilişkiye girmiştiBuna rağmen, 'Einstein Ansiklopedisi' (Calaprice, Kennefick ve Schulmann) adlı kitaba göre, "çok iyi bir öğrenci olmuş, resim, beste, şiir ve piyanoya özel ilgi göstermişti".Eduard babasıyla müzik ve felsefe konusunda saatlerce konuşur, Einstein bunu oğlunun "hayatta önemli şeylerle ilgili beynini sürekli meşgul etmesi" şeklinde değerlendirirdi.Aşkın sonuÜnlü fizikçi bilimsel çalışmalarında yoğunlaştıkça Mileva ile ilişkisi bozulmuş, kuzeni Elsa ile aşk yaşamaya başlamıştı.1914'te aile Berlin'de yaşıyordu, ama çoğunlukla Einstein'ın küçümseyici tutumu nedeniyle evlilikteki sorunlar yüzünden Mileva çocuklarıyla yeniden İsviçre'ye taşınmıştı.1919'da boşandılar; fakat Einstein iki oğlundan ayrı olmakta zorlanıyordu ve onlarla ilişkisini sürdürmek için elinden geleni yapıyordu.Rosenkranz, "Sevgi dolu bir babaydı" diyor Einstein için.Getty ImagesEinstein'ın çocuklarıyla ilişkisine dair bildiklerimizin çoğu onlara yazdığı mektuplara dayanıyorBirinci Dünya Savaşı sırasında fırsat çıktıkça onları ziyaret etmiş, tatile götürmüş, "artık büyüdüklerinde ise birlikte zaman geçirmek için onları Berlin'e çağırmıştı"."Onlara sürekli mektup yazıyordu, özellikle Eduard buluğ çağındayken." Onunla entelektüel tartışmalar yürütüyor, birbirlerini eleştiriyor ve bundan memnuniyet duyuyordu.1930'da yazdığı bir mektupta, "Yaşam bisiklete binmek gibidir, dengeyi korumak için sürekli hareket halinde olmak gerekir" diyordu.Büyük oğlu Hans Albert ile ilişkisi ise o kadar yoğun değildi. Rosenkranz, onun daha "ayakları yere basan" bir kişiliğe sahip olduğunu söylüyor.Şizofreni teşhisiEduard Einstein psikiyatrist olmak istiyor, Sigmund Freud'un teorilerine ilgi duyuyordu.1932'de İsviçre'de bir psikiyatri kliniğine kaldırıldığında tıp okuyordu. 1933'te 22 yaşındayken şizofreni teşhisi kondu.Gutfreund, "Bu Einstein'ı yıktı" diyor. "İki oğlumdan daha incelikli olanı, kendime benzettiğim küçüğü, tedavisi olmayan bir ruhsal hastalığa yakalandı" diye yazıyordu bir mektubunda.Getty ImagesEinstein'ın yaşlılık fotoğrafı1933'te yükselen Nazizm tehdidine karşı Einstein'ın Almanya'dan ayrılıp ABD'ye gitmesi gerekecekti."Ayrılmadan hemen önce Eduard'ı son kez ziyaret etmişti" diye anlatılıyor 'Einstein Ansiklopedisi'nde. "Baba ve oğul birbirlerini bir daha hiç göremeyecekti."Hazin sonEduard'a annesi Mileva bakıyordu. Ama hastalığı ağırlaştığında ya da Mileva'nın sağlığı bozulduğu dönemlerde kliniğe yatırılıyordu.Mileva 1948'de öldükten sonra, Einstein Eduard için bir bakıcı tutmuştu. O yıllarda aralarında herhangi bir mektuplaşma olmadığı sanılıyor.Isaacson'a göre, ruh sağlığı sorunları nedeniyle Eduard'ın ABD'ye göç etmesine izin verilmiyordu.1965'te 55 yaşında felç olup ölünceye kadar son yıllarını klinikte geçirmişti.Getty ImagesEinstein çocuklarına keman çalardıİnşaat mühendisi Hans AlbertEinstein'ın büyük oğlu Hans Albert ise Zürih'teki Teknoloji Enstitüsü'nde inşaat mühendisliği okumuştu.Einstein 1924'te gururlu bir baba olarak "Albert'im yetenekli ve tutarlı bir erkek oldu" diye yazıyordu.1926'da mezun olan Hans Albert 1936'da Teknik Bilimler Doktoru oldu.1938'de babasının tavsiyesi üzerine ABD'ye göç etti ve eğitimine tortu taşımacılığı alanında devam etti.Hakkında yazılan bir kitapta, "Nehirlerin karmaşıklığını çözmeye ve anlamaya çalışıyordu" deniyor.Araştırmaları, tortuların akan suyla nasıl taşındığına dair bilgilerimize temel teşkil etmiş, 1988'de Amerikan İnşaat Mühendisleri Derneği, onun bu alandaki katkılarına istinaden Hans Albert Einstein Ödülü vermeye başlamıştı.Bu çalışmaların Mississipi nehrini kontrol altında tutmada önemli payı olduğu belirtiliyor.GoogleAlbert Einstein ve büyük oğlu Hans Albert, 1927Hayranlık uyandıran profesörÇalışmaları ABD Tarım Bakanlığı tarafından da yakından takip edilen Hans Albert, California Üniversitesi'nde hidrolik mühendislik dalında öğretim görevlisi olmuştu.Üniversite çevresi onu "muhteşem bir öğretmen" olarak anlatıyordu.1954'teki bir mektubunda Einstein oğlunun, kendisinin temel bir özelliğini aldığından bahsediyordu: "Bireysel olmayan bir hedefe ulaşmak için elinden gelenin en iyisini yapmaya kendini adama yoluyla basit var oluşun ötesine geçme becerisi."AnlaşmazlıklarEinstein'ın çocuklarıyla ilişkisi inişli çıkışlı olmuştu. Bazı mektuplarında sevecen iken bazılarında da soğuk ve peşin hükümlü biri olarak ortaya çıkabiliyordu.Rosenkranz bu durum için "Her ailede olduğu gibi, zor zamanların yanı sıra güzel zamanları da oldu. Hans Albert ile bazı anlaşmazlıkları olmuştu" diyor.Getty ImagesAlbert Einstein ve oğlu Hans Albert, New York, 1937 - ikisi de kariyerine ABD'de devam ettiHans Albert mühendislik okumak istediğini söylediğinde babası pek memnun olmamıştı.Ardından ileri yaşlarında evlenmek istediği kadını Einstein onaylamamıştı.Annesi Mileva da aynı şekilde düşünüyordu. Ama Hans Albert onları dinlemedi ve 1927'de filoloji uzmanı Frieda Knecht ile evlendi.Einstein bir süre sonra oğluyla barıştı ve Frieda'yı kabullendi. Çiftin üç çocuğu oldu.Birbirlerini ziyaret etseler de baba-oğul hayatlar sürüyordu, Einstein ABD'nin doğu kıyısında Princeton'da, Hans Albert ise batı kıyısında yaşıyordu.Ayrıca Einstein, kuzeni Elsa ve onun eski evliliğinden olan iki kızı ile yeni bir aile kurmuştu.Frieda 1958'de öldükten sonra Hans Abert biyokemist Elizabeth Roboz ile evlenmiş, 1973'te 69 yaşında geçirdiği kalp krizi nedeniyle ölünceye dek onunla yaşamıştı.Getty ImagesElsa ve Albert EinsteinEinstein'ın oğlu olmanın yüküIsaacson, Einstein bir keresinde Mileva'ya "iki çocuğunun iç yaşantısının en iyi yönleri olduğunu, bedeni yorgun düşüp pes ettiğinde onların bu mirası sürdüreceğini" söylediğini anlatıyor.Ama ünlü bir dâhinin evladı olmak da kolay olmasa gerek.Eduard "Bu kadar önemli bir babaya sahip olmak bazen zor geliyor, çünkü sizi çok önemsiz hissettiriyor" diye yazmıştı.Einstein, 'Özel Görelilik Kuramı'nı yazmadan bir yıl önce doğan Hans Albert ise böyle ünlü bir bilim insanının oğlu olmanın nasıl bir his yarattığı sorulduğunda, "Çocukluktan itibaren can sıkıcılığa gülmeyi öğrenmemiş olsam durum umutsuz olurdu" diye cevap vermiş ve babasını "olağanüstü" yapan şeyleri anlatmıştı.Einstein'ın mektuplarını derleyen Gutfreund, "Sevecen bir baba ile çocukları arasında güzel ve çok ilginç bir yazışmaya rastlıyorsunuz" diyor.Yıllar sonra Einstein, Mileva'nın çocuklarına kendisini nasıl adadığını ve onları ne kadar iyi yetiştirdiğinden söz etmişti.Getty ImagesProfesör Gutfreund (solda) Kudüs İbrani Üniversitesi'nde Albert Einstein'ın mektupları ileRosenkranz, Einstein'ı şöyle tarif ediyor:"Kendisini çok iyi bir koca olarak gördüğünü sanmıyorum. Koca olarak değil ama baba olarak iyi bir iş çıkardığını hissediyordu diye düşünüyorum." BBC Türkçe

Yurttaşkongreye tepki gösterirken Bakan Koca tebrik etti

Yurttaş kongreye tepki gösterirken Bakan Koca tebrik etti AKP'nin 7. Olağan Büyük Kongresi'nde yaşanan yoğunluk ve Covid-19 tedbirsizliği kameralara yansımış, yurttaştan ve uzmanlardan tepki gelmişti. Sosyal medyadan açılan, "Fahrettin Koca nerede" etiketinde tepkiler sürerken, Sağlık Bakanı Koca'dan tebrik mesajı geldi. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı ve koronavirüs tedbirlerinin hiçe sayıldığı AKP'nin 7. Olağan Büyük Kongresi'ne yurttaşlar sert tepki getirdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın ismine açılan etikette, "Fahrettin Koca nerede?" diye soruldu. Sosyal medyadan ya tepkiler art arda gelirken Sağlık Bakanı Koca'dan tebrik mesajı geldi."Bu ruhla kurulan Ak Parti 2023’te, 2053’te ve 2071’de de aynı vizyonla yoluna devam edecek" diyen Koca yeniden genel başkan seçilen Erdoğan'ı da tebrik etti.Koca'nın mesajı şöyle:Karanlıkları aydınlığa kavuşturacak olan sevgi, merhamet ve ilimdir. Bu ruhla kurulan Ak Parti 2023’te, 2053’te ve 2071’de de aynı vizyonla yoluna devam edecek. Kongremizde yeniden başkanlığa seçilen Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yürekten tebrik ediyorum."/Archive/2021/3/24/174629199-whatsapp-image-2021-03-24-at-17.39.43.jpeg cumhuriyet.com.tr

Kayyımdan Atatürk'e 'deccal' diyen Said Nursi'ye resmi anma töreni!

Kayyımdan Atatürk'e 'deccal' diyen Said Nursi'ye resmi anma töreni! Kayyım yönetimindeki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk için 'deccal' diyen Said Nursi için 'Üstada Saygı' temalı anma düzenledi. Siyasal islamın fikir babalarından, Nur cemaatinin kurucu ismi Said Nursi için kayyım yönetimindeki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından anma töreni düzenlendi.Said Nursi, ölümünün 61'inci yıl dönümünde "Üstada Saygı" temasıyla Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi konferans salonunda düzenlenen etkinlikle anıldı.Nur cemaatine yakın İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'nın Said Nursi'nin yaşamının anlatıldığı ve 29 dakika süren sinevizyon gösterimiyle başlayan etkinlik, Kuran tilavetiyle devam etti. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesinden Doç. Dr. Hatip Yıldız da Said Nursi'nin "eser"leri ve yaşamı hakkında katılımcılara bilgi verdi. Programda Eymen Said ve ekibi de ilahiler seslendirdi."İSLAM DECCALİ ATATÜRK"23 Mart 1960 tarihinde 82 yaşında Şanlıurfa'da ölen Said Nursi, bazı yazılarında Atatürk için İslami literatüre göre en ağır ithamlardan biri olan "deccal" ifadesini kullanıyordu.Nursi'ye ait o satırlardan bazıları:“Ben bir manevi alemde, İslam Deccalini gördüm. Yalnız bir tek gözünde teshirce bir manyetizma gözümle müşahade ettim ve onu bütün bir münkir bildim. İşte bu inkarı mutlaktan çıkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata hücum eder.(...) Fakat kahraman ve mücahit ordunun ve dindar milletin ruhundaki nur–u iman ve Kur’an ışığıyla hakikat–i hal–i göreceği ve o kumandanın çok dehşetli tahribatını tamire çalışacağı rivayetlerden anlaşılıyor.” (Şualar458–459,Siracun Nur 247)"Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel  bir Hadisi Şerif'in ihbarıyla Kur'an'a zararlı bir adam çıkacak demiştim. Sonra Mustafa Kemal'in o adam olduğunu zaman gösterdi." (Emirdağ Lahikası I/278, Yirmi Yedinci Mektuptan Sabık Reis-i Cumhura ve üç makama gönderilen istida.)"...Lozan Muahedesi'nde söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağmen hiçbir hakiki Müslüman Türk'ü Protestan yapamayan ve millet-i İslam için pek zararlı olduğunu efaliyle ispat eden ve Hadis-i Şerif'in haber verdiği o müthiş şahıs kendisi olduğunu (yani Deccal, y.n) hayat ve mematiyle gösteren Mustafa Kemal'e bir mahrem eserde  "din yıkıcı, Süfyan" dediğimizi (...)" (Emirdağ Lahikası I,50?51;Yirmiyedinci Mektuptan Mahkeme-i Kübraya Şekva ve Müdafaatın Bir Haşiyesi olan Parçanın Hülasasıdır, Ayrıca Müdafaalar, 226-227) cumhuriyet.com.tr

Beşiktaş'tan UEFA'nın koşullu cezasıyla ilgili açıklama:

Beşiktaş'tan UEFA'nın koşullu cezasıyla ilgili açıklama: Son dakika... Beşiktaş Kulübü, UEFA Kulüp Finansal Kontrol Kurulu (CFCB) Yargı Komisyonunun verdiği yüzde 15'lik gelir kesintisi kararıyla ilgili hukuki sürecin devam ettiğini bildirdi. Beşiktaş Futbol AŞ'den Borsa İstanbul'a gönderilen ve Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda yayımlanan açıklamada, "CFCB Yargı Komisyonu tarafından tebliğ edilen karara göre, şirketimizin UEFA Finansal Fair Play Regülasyonu'nun vadesi geçmiş borçlara ilişkin hükümlerini ilgili süreler içinde yerine getirmediği, bu sebeple de 2021-2022 UEFA gelirlerimizin yüzde 15'ine el konulacağını, ancak 30 Eylül 2020 itibarıyla tespit edilmiş olan vadesi geçmiş borçlarımızı 30 Haziran 2021 tarihine kadar ortadan kaldırdığımız durumda ilgili yaptırımın uygulanmayacağı bildirilmiştir." denildi.Kararın henüz kesinleşmediği vurgulanan açıklamada, "Anılan borçların, kararda ifade edildiği gibi vadesi geçmiş borç olmadığı yönündeki iddiamız ile ilgili hukuki süreç devam etmektedir. Buna ek olarak, belirtildiği üzere karar henüz kesinleşmemiş olup, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesine (CAS) gitme hakkımız bulunmaktadır. Konuya ilişkin değerlendirmelerimiz sürmektedir." ifadeleri kullanıldı.Beşiktaş Futbol A.Ş.’den KAP’a Açıklamahttps://t.co/O3eQdGKwE7— Beşiktaş JK (@Besiktas) March 24, 2021 AA

İYİPartili Türkkan'dan Erdoğan'ınçağrısına yanıt: 'Bu kongreye IBAN yakışırdı'

İYİ Partili Türkkan'dan Erdoğan'ın çağrısına yanıt: 'Bu kongreye IBAN yakışırdı' AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın lebaleb kongresinde, vatandaşlara ellerinde döviz bulundurmama çağrısında bulundu. İYİ Parti İyi Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, Erdoğan'a, "Ben kongrede IBAN numarası verecekler diye bekliyordum. IBAN da yakışırdı bu kongreye" diyerek tepki gösterdi. AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pandemi önlemlerinin hiçe sayıldığı kongredeki, "Vatandaşlarımdan evlerindeki döviz ve altını çeşitli finans araçlarına yatırarak ekonomi ve üretime kazandırmalarını istiyorum" ifadelerine İYİ Partili Türkkan'dan, "Milletin yastık altındaki birikimlerine de göz diktiler. Utanmasalar kefen paralarını bile isteyecekler" diyerek tepki gösterdi.Türkkan TBMM'de yaptığı konuşmasını,'Bugüne kadar Erdoğan ne zaman yastık altındaki dövizi ve altını bozdurun dediyse Cumhurbaşkanını dinleyen herkes zarar uğradı. Erdoğan bugünkü kongrede de yastık altındaki döviz ve altını bozdurun dedi. 30 Haziran’a kadar da süre verdi. Hayırdır Sayın Erdoğan 30 Haziran’dan sonra erken seçim mi var?' şeklinde sürdürdü."IBAN DA YAKIŞIRDI BU KONGREYE""Türk milleti bu saatten sonra sana günahını vermez" diyen Türkkan, "Sünnet altınını bile vermez. Millet kendine bir çözüm beklerken milletin yarın için ayırdığı parasına bile göz koydular, yastık altındaki paralara yine göz diktiler. Türk milleti yine şanslıydı. Ben kongrede IBAN numarası verecekler diye bekliyordum. IBAN da yakışırdı bu kongreye" dedi.Türkiye'nin yeni ve sivil bir Anayasa'yı tartışmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Mümkün olan en geniş mutabakatla ortaya çıkacak yeni anayasa metni mutlaka milletin onayına sunulacaktır" ifadelerine Türkkan şu şekilde yanıt verdi:"Erdoğan'ın sivil Anayasadan kastı kendi anayasası... Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut anayasasını tanımayan Sayın Erdoğan yeni anayasayı millet için değil kendisi için istiyor.Dış politika için de Sayın Erdoğan; “Ülkemizin milli menfaatlerine saygı gösteren hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz olmadığına inanıyoruz.” NE ANAYASA NE DE KANUN VARErdoğan'ın gece yarısı yayınladığı kararnameleri de eleştiren Türkkan, "Cumhurbaşkanı kalkıyor, gece yarısı bir kararnameyle bütün bu hiyerarşik düzeni altüst ediyor. Aslında bu sistem ne biliyor musunuz, başından beri söylüyoruz ya? "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" dediğiniz bu ucube sistemde ne kanun var, ne Anayasa var, ne yönetmelik var, hiçbir şey yok, tek adam var. Tek adam ne derse o oluyor, tek adam ne derse o bozuluyor" ifadelerini kullandı."Madem meclisi tanımıyorsunuz, Meclisi Beştepe’nin noteri olarak görüyorsunuz, madem milli iradeyi askıya aldınız biz niye toplandık?" diyen Türkkan,"Niye bu kadar insan buraya geldik? Gönderin Beştepe'ye onaylasın gelsin kardeşim, ne işimiz var burada ya? Boşu boşuna duruyoruz yani, boşu boşuna mesai harcıyoruz. Bundan sonrasına hazır olun. Bundan sonra gece yarıları her şey olabilir" dedi.  cumhuriyet.com.tr

İzmir Tabip OdasıBaşkanı'ndan korkutan uyarı: 'Yoğun bakımlar dolmaküzere, ergen veçocuk hastalar var'

İzmir Tabip Odası Başkanı'ndan korkutan uyarı: 'Yoğun bakımlar dolmak üzere, ergen ve çocuk hastalar var' Yüksek riskli il kategorisinde yer alan İzmir için dikkat çeken bir çağrı geldi. İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, bir ay öncesine göre vaka sayısının yüzde 160 arttığını belirterek, "Bir ay önce 300'lerde olan günlük vaka sayısı 700'ü aşmış durumda. Yoğun bakımlar dolmak üzere. Yatan hastalar arasında ergen ve çocuk sayısı da yüksek. Acilen tedbir alınması gerek" dedi Sağlık Bakanlığı'nın koronavirüs verilerine göre yüksek riskli il kategorisinde yer alan İzmir için dikkat çeken bir çağrı geldi. İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, bir ay öncesine göre vaka sayısının yüzde 160 arttığını belirterek, "Bir ay önce 300'lerde olan günlük vaka sayısı 700'ü aşmış durumda. Yoğun bakımlar dolmak üzere. Yatan hastalar arasında ergen ve çocuk sayısı da yüksek. Acilen tedbir alınması gerek" dediÇamlı, Türkiye'de 30 binden fazla yurttaşın hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs salgının İzmir'de de acil tedbir gerektirecek seviyeye ulaştığını söyledi.İZMİR'DE GÜNLÜK VAKA SAYISI 700'Ü AŞTISağlık Bakanlığı'nın 20 Mart'ta açıkladığı her 100 bin nüfusa karşılık gelen toplam vaka sayısını gösteren verilerine göre İzmir'in yüzde 111.41'le kırmızı (Yüksek riskli) kategoride yer aldığını hatırlatan Çamlı, "İzmir'de geçtiğimiz hafta vaka sayısında yüzde 42'lik artış oldu. Son bir ayda ise yüzde 160 düzeyinde artış var. Bir ay önce ünlük ortalama 300 vaka varken şu anda bunun 700'lerin üzerinde olduğunu biliyoruz" dedi"AVRUPA'DA BİRİNCİ, DÜNYADA DÖRDÜNCÜYÜZ"Pandemi servislerindeki doluluk oranının arttığını, yoğun bakımların da dolmak üzere olduğunu belirten Çamlı şunları söyledi:"İzmir'de yeni pandemi servisleri açma planları olduğu duyumlarını alıyoruz. Aynı şekilde yeni yoğun bakımların açılması için de hazırlıklar var. Yatan hastalarda ergen ve çocukların sayısının da yüksek olduğunu görüyoruz. Aşı olmasına rağmen covid geçirenler var. Ancak bunlar genelde hafif düzeyde sıkıntılar yaşıyor. En son açıklanan verilere göre Türkiye'de günlük 26 binden fazla vaka bildirildi. Bu rakamlar Avrupa'da yeni vaka sayısı açısından birinci, dünyada ise 4. sırada olduğumuzu gösteriyor. Meslek odaları, yüksek orta ve düşük riskte 300 kişiyi aşmayan ve kişi başı 8 metrekare şartı ile kongre yapabiliyor. Kırmızı yani çok yüksek riskli illerde on binlerin katıldığı toplantılara nasıl izin çıkıyor anlamak mümkün değil. Giderek artan, üçüncü pik seviyesine doğru bir seyir görüyoruz. Bu şartlarda acil olarak tedbir alınması gerekiyor. Bu durum İzmir için de aciliyet gerektiriyor."/Archive/2021/3/24/175816615-lutficamli.jpgİzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı cumhuriyet.com.tr

Fenerbahçe'denşampiyonluk açıklaması!“Türkiye’de futbol 1959’danönce de vardı”

Fenerbahçe'den şampiyonluk açıklaması! “Türkiye’de futbol 1959’dan önce de vardı” 1959 yılı öncesinde kazandığı şampiyonlukların Süper Lig’e dahil edilmesi, bundan doğan maddi ve manevi taleplerinin karşılanması için TFF’ye başvuran Fenerbahçe’den konu ile ilgili sosyal medya hesabından yeni bir açıklama geldi. Sarı lacivertliler yaptığı paylaşımda "Türkiye'de futbol 1959'dan önce de vardı" ifadelerini kullandı. 1959 yılı öncesinde kazandığı 9 şampiyonluğun Süper Lig’e dahil edilmesi, bundan doğan maddi ve manevi taleplerinin karşılanması için TFF’ye başvuran Fenerbahçe’den yeni bir paylaşım geldi.Türkiye'de futbol 1959'dan önce de vardı! pic.twitter.com/P7GFuE5JSC— Fenerbahçe SK (@Fenerbahce) March 24, 2021Kulübün resmi twitter adresinden şu paylaşım yapıldı:“Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme şampiyonları Türkiye’yi Şampiyon Kulüpler Kupası’nda (Bugünkü Şampiyonlar Ligi) temsil etmedi. Bu yüzden ulusal şampiyonluk hesabına katılamazlar (-YANLIŞ-)Bu iki organizasyonun şampiyonları Şampiyonlar Ligi’ne katılmadı çünkü Şampiyonlar Ligi henüz başlamamıştı! Şampiyonlar Ligi, UEFA’nın 1954 yılında kurulmasının ardından ilk defa 1955-56 sezonunda düzenlendi. Türkiye Futbol Birincilğini ve Milli Küme dönemi ise 1924-1951 arasını kapsıyor. Dolayısıyla UEFA’nın kurulmasından ve Şampiyonlar Ligi’nin oynanmaya başlamasındanh önceki bir dönemdeki ulusal şampiyonların sırf bu sebepten ötürü sayılmaması akla ve mantığa aykırıdır. Dünya’da hiçbir ülke ulusal şampiyonluklarının sayımını kulüpler arasındaki uluslararası turnuvaların başlama tarihine dayandırmaz. Öyle olsa Avrupa Liglerinin hepsinde şampiyonluklar sayılmaya 1955-56 sezonunda başlardı (-DOĞRU-) cumhuriyet.com.tr

Fiorentina, teknik direktörlüğe 4 ayönce kovduğu Iachini'yi getirdi

Fiorentina, teknik direktörlüğe 4 ay önce kovduğu Iachini'yi getirdi İtalya Birinci Futbol Ligi (Serie A) takımlarından Fiorentina, 4 ay önce görevine son verdiği Giuseppe Iachini'yi yeniden teknik direktörlüğe getirdi. İtalyan çalıştırıcı Cesare Prandelli'nin dün kişisel gerekçelerle görevini bırakmasının ardından Fiorentina, yeni teknik direktörünü buldu."Mor menekşeler" olarak anılan kulüpten yapılan açıklamada, futbol takımı teknik direktörlüğüne Giuseppe Iachini'nin getirildiği belirtildi.Böylece Iachini, 4 ay önce kovulduğu görevine yeniden gelmiş oldu.Fiorentina, 2020-2021 sezonuna Iachini yönetiminde başlamıştı. Serie A'daki ilk 7 maçında 2 galibiyet, 2 beraberlik ve 3 mağlubiyetlik bir performans sergileyen Fiorentina'da yönetim, kasım ayında Iachini'nin görevine son vererek, takımı Prandelli'ye emanet etmişti.Fiorentina, 28 haftası geride kalan ligde topladığı 29 puanla 14. sırada bulunuyor. cumhuriyet.com.tr

Gezi Parkı'nın vakfa devredilmesiüzerine suçduyurusunda bulunuldu

Gezi Parkı'nın vakfa devredilmesi üzerine suç duyurusunda bulunuldu Halkın Kurtuluş Partisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi mülkiyetindeki Taksim Gezi Parkı’nın Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredilmesine karşı yetkililer hakkında suç duyurusunda bulundu. Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) avukatları, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Vakıflar Genel Müdürü Burhan Ersoy, Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı Rifat Türker ve İstanbul 1. Bölge Müdürü Hayrullah Çelebi hakkında “Görevi Kötüye Kullanma” ve “Hakkı Olmayan Yere Tecavüz” suçlarını işledikleri iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. HKP avukatları tarafından Başsavcılığa verilen dilekçede Gezi Parkı’nın Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devrilmesinin çelişkili olduğu belirtildi. Dilekçede, “Ortada Kanuna Karşı Hile olduğu açıktır ki bu hem özel hukuk ve hem de ceza hukukumuzca korunan bir ilkedir. Yani önce arsayı kültür varlığı ilan ediyor 2012 yılında sonra da vakfa devrediyor. Ayrıca Vakıflar Kanunu madde 30’un uygulanabilmesi için ilk şart yapının yani Topçu Kışlası’nın vakıf yolu ile yapılmış olması. Ancak Topçu Kışlası 19. yüzyılda Sultan Selim’in bir devlet kurumu olarak yaptırdığı binadır. Bu ilkeye aykırı hareket edilmesi TCK m. 257 Görevi Kötüye Kullanma suçu oluşturur. Ortada olmayan bir hak olduğuna göre de TCK m. 154’te düzenlenen Hakkı Olmayan Yere Tecavüz Suçu mevcuttur” denildi.“KIRMIZI ÇİZGİSİDİR”Dilekçenin devamında ise şu ifadelere yer verildi:“Vakıflar; Tarihte de ortak mülkiyete sahip, kamunun maliki olduğu taşınmazların vakıflar aracılığıyla, vakıfların paravan olarak kullanılmasıyla özel mülkiyete aktarılıp, kamunun zarara uğratıldığı, hatta Osmanlı’nın çöküşüne zemin hazırlayacak Dirlik Düzeninden Kesim Düzenine geçişin aracı olduğu için aynı sürecin yaşanmasından kaygı duyan Müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi’nin kırmızı çizgisidir. Müvekkil Parti, İstanbul’da yaşayan üyelerinin hukuki menfaatlerini de korumakla mükellef olduğu için suçtan zarar gördüğü de tartışmasızdır”“GEZİ PARKININ YIKILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”Suç duyurusunun ardından HKP İstanbul İl Yönetici Stj. Av. Doğan Çıngı Çağlayan Adliyesi’nin önünde açıklama yaptı. Çıngı şunları söyledi:“Halkın Kurtuluş Partisi İstanbul İl Örgütü olarak, bugün burada Pera Palas, Vefa Lisesi, Sait Halim Paşa Yalısı ve Gezi Parkı’nın peşkeş çekilip İstanbul Büyükşehir Belediyesinin elinden alınmasına karşı suç duyurusunda bulunduk. Biliyoruz ki AKP’giller İktidarı 2013 yılından bugüne dek Gezi Parkı’nın intikamıyla yanıp tutuşmaktadır. AKP’giller İktidarı 2013 yılında Gezi Parkı'nı yıkıp yerine Ortaçağcı Gericiliğin simgesi olan Topçu Kışlası’nı yapmaya kalktığında 7’sinden 70’ine 81 ilde binlerce, milyonlarca insanımız sokaklara döküldü. Halkımız, AKP’giller İktidarı'nın gerici kalkışmasına karşı mücadele etti ve zafere ulaştı. O günden bugüne AKP’giller İktidarı, halka karşı nefretini kusmaya devam etti. 2013’de hazmedemediği yenilginin intikamını alabilmek için tekrardan saldırıya geçti. Bu saldırısını da ilk olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yıllardan bu yana kendi iktidarı döneminde dahi elinde olan kamu alanlarını, binalarını Belediye'den alarak, varlığı kuşkulu vakıflara devretti. Bunu yapmasının tek bir sebebi var, o da, 2013 yılı Şanlı Gezi İsyanımız’ın intikamını alacak olması.Ama unutulmasın 2013 yılında Halkımız 7’sinden 70’ine sokaklarda direndi. Gezi Parkı için şehitler verildi. 17-18 yaşında liseye giden gençler şehit edildi ve Gezi Parkı kurtarıldı. Bugün AKP’giller İktidarı eğer ki tekrardan saldıra geçerse aynı şekilde ve hatta daha güçlü şekilde Halkımız tekrardan karşı koyacaktır. Gezi Parkını 2013’te direnerek kazandı, 2021’de de bundan sonraki herhangi bir tarihte de direnerek Gezi Parkı’nı koruyacak, kaybetmeyecektir. Artık Gezi Parkı bu halkın onuru olmuştur. Bu halk onurunu hiçbir zaman satmadı. Ne Kurtuluş Savaşı’nda sattı ne de Gezi Parkı’nda sattı ne de bugün satacak. Onuru için savaşacak, direnecek. AKP’giller’in tüm saldırılarına karşı bıkmadan, usanmadan, diz çökmeden mücadele edecek ve kazanacaktır. 2013’de nasıl kazandıysa bugün de kazanacaktır. Halkın Kurtuluş Partisi olarak suç duyurumuzun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Ve asla ve asla Gezi Parkı’nın yıkılmasına izin vermeyeceğiz. Bu sözümüzdür.” cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter