News - Haberler
H.P’ye dava açıldı:İstanbul Sözleşmesi'ni kaldıranlar cesaretlendirdi
H.P’ye dava açıldı: İstanbul Sözleşmesi'ni kaldıranlar cesaretlendirdi Tunceli’de hem okuyup hem de bir restoranda bulaşıkçı olarak çalışan üniversite öğrencisi Hatun K’yi (21) kasım ayında çalıştığı işyerinde taciz ettiği iddia edilen H.P’ye (42) “sarkıntılık yapmak sureti ile cinsel saldırı” suçunu işlediği iddiasıyla dava açıldı. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Hatun K., “Olay günü şikâyetimi bildirdiğim yöneticimiz daha önce de böyle şikâyetler aldıklarını söyledi. Buna rağmen o kişiyi korudular” ifadelerini kullandı. İşyerinde yetkili olan Servet D. ifadesinde, “H.P’yi yıllardır tanıyorum böyle bir şey yapmaz” dedi. İddianamade suçlamaları kabul etmeyen şüpheli H.P’nin olaydan hemen sonra ani bir kararla uzun süredir çalıştığı işyerinden izin alarak memleketine döndüğü ve bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtildi. Şüphelinin kendini suçtan kurtarmaya yönelik inkâra dayalı savunmada bulunduğu belirtilen iddianamede şüpheli hakkında dava açılması için somut delillerle yeterli şüphe oluştuğu bilgisi yer aldı. İddianamede delil olarak CD kayıtları ve ifadeler yer aldı.‘KİRLİ BAKIŞ AÇISI’Taciz edildiğini iddia eden Hatun K., “Üzerimizdeki baskıların, maruz kaldığımız durumların, yaşamımızın her alanında karşı karşıya kaldığımız ataerkil zihniyetin ve sistemin biz kadınlara olan kirli bakış açısının farkındayız. Feshedildiği açıklanan İstanbul Sözleşmesi de bu bakış açısını gösteren önemli bir etkendir. Sadece yasa üzerinde de olsa biz kadınların yaşam alanlarımızda karşı karşıya kaldığımız ve kalabileceğimiz şiddet ve istismarlar karşısında haklarımızı savunabileceğimizi bize belirten sözleşmenin bir gecede kaldırılması da sistemin ve zihniyetin kadınlara karşı olan bakış açısının bir göstergesidir” dedi. Kendisini istismar edene kimlerin cesaret verdiğini iyi bildiğine değinen Hatun K., “Onlar tam da şu anda İstanbul Sözleşmesi’ni ortadan kaldırmaya çalışanlardır. Biz kadınlar yaşamın her alanında fiziksel ve psikolojik cinsel istismarlara maruz bırakılıyoruz. Benliğimizi ataerkil zihniyete teslim etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. Zehra ÖzdilekNuriye Gülmen’e kafesli araçdayatması
Nuriye Gülmen’e kafesli araç dayatması KHK ile görevinden ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen’in yargılandığı davanın ilk duruşmasına kafes şeklindeki kabinleri olan ring aracına binmeyi kabul etmediği için katılmadığı öğrenildi. OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile kamu görevinden ihraç edilen Nuriye Gülmen, 324 gün açlık grevi yapmış, “silahlı terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla yargılandığı davada altı yıl üç ay hapis cezası almıştı. Geçen yıl İstanbul Okmeydanı’nda bulunan İdil Kültür Merkezi’ne düzenlenen baskında gözaltına alınan Gülmen, tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti. MEKTUP YOLLADICezaevi görevlileriyle yaşadığı tartışmayı gazetemize gönderdiği mektupta anlatan Gülmen, şu ifadeleri kullandı: “O gün, telefon günüydü. Annemle kardeşimin duruşma için İstanbul’a geldiklerini öğrendim. Şaşırdım ve çok sevindim... Kapıda kafes şeklindeki kabinleri olan ringi görünce heyecanım içime sığmayan bir öfkeye dönüştü. Kafes ringe binmeyeceğimi söyledim ve değiştirilmesini istedim. Jandarma komutanı kadın ‘binmezsen binme’ keyfiyetindeydi. Binersen duruşmana gidersin, binmezsen hücrene dönersin. Tek yapabildiği beni duruşmaya gitme hakkımı kullandırmamakla tehdit etmek. Devletin, ‘nedamet getirin’ diye siyasi tutsakların önüne kafesi koyarken kullandığı araçlardan biri o. Tartışma sonuç vermedi. İlk duruşmama katılamadım.” İkinci duruşma 9 Nisan’da Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülecek. Zehra ÖzdilekProf. Dr. Kamil Yılmaz: 83 milyon fakirleşecek
Prof. Dr. Kamil Yılmaz: 83 milyon fakirleşecek Prof. Dr. Kamil Yılmaz: 83 milyonluk Türkiye, TCMB Başkanı’nın görevden alınmasıyla daha da fakirleşecek. TCMB’nin politika bağımsızlığı hükümet tarafından tanınmadan ne yerli ne de yabancı yatırımcıyı TL varlıklara yatırım yapmak konusunda ikna etmek mümkün değildir. Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Kamil Yılmaz, enflasyon, kur, faiz, işsizlik, büyüme gibi temel verilerde ve piyasalarda oynaklığın çok yüksek olacağı bir döneme girildiğini vurgulayarak TL’nin korumasız kalacağını, kur artışının kaçınılmaz olacağını söyledi.Yılmaz, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Naci Ağbal’ın Cumhurbaşkanı kararıyla görevden alınmasıyla ülke ekonomisinin bir anda belirsizliğin ve oynaklığın tavan yaptığı düşük büyüme ve yüksek enflasyon ortamına savrulduğunu ifade etti. “Yabancı yatırımcı AKP iktidarda olduğu sürece Türk varlıklara yatırım yapmak konusunda isteksiz olacak” diyen Prof. Dr. Kamil Yılmaz ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.MERKEZ’E GÜVEN KAYBOLDU- TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?Merkez Bankası Başkanı’nın Cumhurbaşkanı tarafından atanmasında sadece 4.5 ay sonra görevden alınması, bunun son 20 ayda 3. kez gerçekleşmiş olması para politikasından sorumlu ve bir anlamda mali piyasalara yön veren Merkez Bankası’na olan güvenin tamamen kaybolmasına yol açtı. Ancak, bu karar hükümetin ekonomi politikalarına karşı da çok ciddi bir güven erozyonuna yola açtı. Piyasalar hükümetin gerektiğinde 1989’dan bu yana yürürlükte olan serbest kambiyo rejimini sonlandırabileceğini, sermaye hareketlerine kısıtlamalar getirebileceğini düşünecek noktaya geldi. Bu yüzden, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan bugün liberal kambiyo rejiminden dönülmeyeceği konusunda bir açıklama yapma gereğini hissetti. Merkez Bankası başkanı değişikliği kararıyla Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarının yetkinliği konusunda çok ciddi soru işaretleri ortaya çıkmıştır. Naci Ağbal’ın TCMB yönetiminde attığı doğru adımlarla birlikte yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine tekrar güven duyduğu bir ortam yaratılmıştı. Son haftalarda gelen veriler ve TCMB’nin 200 baz puanlık faiz artırımı kararı sonrasında TCMB’nin enflasyonu yıl sonunda yüzde 10’a yakın bir seviyeye çekebileceği beklentisi artmıştı. Faiz artışlarına rağmen ekonominin son dönemde gösterdiği performans da yıl sonu büyüme beklentilerinin yukarı, yüzde 4-5 aralığına revize edilmesine yol açmıştı. TCMB’nin yılın son çeyreğine doğru enflasyondaki düşüşle birlikte faizi kademeli olarak aşağıya çekmesi büyümeyi daha da güçlendirebilecek bir faktördü. - Bu karar nelere yol açabilir?Hal böyleyken, alınan bu kararla ülke ekonomisi yüksek büyüme ve görece düşük enflasyon patikasından bir anda belirsizliğin ve oynaklığın tavan yaptığı düşük büyüme ve yüksek enflasyon ortamına savrulmuş oldu. Aslında bu kararla birlikte hükümet kendi ayağına kurşun sıkmış oldu. Yüzde 14’ün altına inmiş olan 10 yıllık devlet tahvili faizi Pazartesi itibarıyla yüzde 18-19 arasına çıktı. Geçtiğimiz hafta 290’a kadar düşmüş olan kredi temerrüt takası (CDS) 460’ı geçti. Yıl sonuna dönük bütün beklentiler kötüye dönmüş durumda. Bir hükümet seçime daha iki yıl varken nasıl olur da ekonomi politikasında bu kadar büyük yanlış bir karar alabilir. Bunu anlamak mümkün değil.POLİTİKA FAİZİ SİYASİ SAİKLERLE BELİRLENMEZ- Şu anda ekonominin tek sorunu faiz mi, asıl halledilmesi gereken sorunlar nelerdir?Para politikasının temel politika aracı gecelik ya da haftalık faizdir. Dünyanın her ülkesinde merkez bankasının politika faizi kararı çok önemli bir gündem maddesidir. Politika faizi siyasi saiklerle belirlenmez, tamamen ekonomik verilerin ülke gerçeklerini yansıtan modeller çerçevesinde değerlendirilmesi sonucunda konunun uzmanı olan kişilerin oluşturduğu para politikası kurulu ya da onun muadili tarafından belirlenir. Merkez bankası özellikle bankalar arası piyasada geçerli olan faizlerde değişiklik yaptığı zaman bu değişikliğin aktarım mekanizması aracılığıyla aylık, üç aylık, yıllık ve daha uzun vadede faiz oranlarına da yansıması beklenir. Faiz oranlarındaki artışın toplam talebin büyümesini yavaşlatarak enflasyonu kontrol altına alması beklenir. Ekonomik teknik bir konu olarak faiz kararı uzmanlar tarafından tartışılabilir. Ancak merkez bankası politika faizi kararının ülkeyi yöneten siyasiler tarafından tartışılmasına, eleştirilmesine çok sık rastladığımız bir konu değildir. Ne yazık ki Türkiye’deki durum böyle değildir. 2010 sonrası dönemde AKP iktidarında Başbakan ve sonradan Cumhurbaşkanı faiz kararlarını doğrudan ya da dolaylı olarak müdahil olagelmiştir. İşin vahametini da artıran sorun ise Cumhurbaşkanı’nın para politikasının tamamen teknik bir konu olduğunu bir kenara bırakıp reel faizin sıfır olması gerektiğine olan inancını her vesileyle paylaşmasıdır. Enflasyonun kontrol altına alınması için merkez bankasının politika faizini artırması gerektiği konusunda diplomasını hakkıyla almış bütün iktisatçılar hem fikirdir. Ancak Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarının kendisinin sürekli vurguladığı “faiz sebeptir, enflasyon sonuç; faizi düşürürseniz enflasyon düşer” önermesinin yanlışlığı konusunda kendisini ikna edemedikleri açıktır. Bu yanlış önermenin ülke siyasetinin en üst düzeyinde sorgulanamaz bir doğru olarak algılanması yüzünden 21. yüzyılın 21. yılında 83 milyonun refahı tehlikeye atılmaktadır. ARTIK YATIRIMCIYI İKNA ETMEK ZOR- Bu saatten sonra yerlileri TL’ye dönüşe ikna etmek, yabancı yatırımcıyı çekmek mümkün olabilecek mi? Burada hangi adımlar atılmalı?TCMB Başkanı’nın Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alınamayacağına dair bir yasa geçirmeden, kısacası TCMB’nin politika bağımsızlığı hükümet tarafından tanınmadan ne yerli ne de yabancı yatırımcıyı ikna etmek mümkün değildir. Tabi, bu arada yeni atanan başkanın da görevden alınması, yerine bu işi hakkıyla yapacak bir iktisatçı atanmalıdır. Son aylarda eski Başkan Ağbal’ın uygulamalarına güven duyup da Türk Lirası varlıklarda pozisyon açan yabancı yatırımcının görevden alma kararı sonrasında zarar etmesi kaçınılmazdır. Bu yatırımcılar geçmişte Berat Albayrak dönemindeki uygulamalardan dolayı epey zarar etmişlerdi. Bu son karar sonrasında da büyük zararlar etmeleri kaçınılmazdır. “Evet, ne güzel, ülkemizi sömürmelerine izin vermeyeceğiz’ gibi bir slogan atıp yolumuza devam edebiliriz diye düşünenler çıkabilir. Ancak AKP iktidarı döneminde Türkiye’nin yabancı sermaye bağımlılığı fazlasıyla artmıştır. 2003 sonrasında Türkiye’nin hızlı büyüdüğü dönemlerde büyümeyi yabancı sermaye finanse etmiştir. Yabancı yatırımcıların bu son karardan sonra AKP iktidarda olduğu sürece Türk varlıklara yatırım yapmak konusunda isteksiz olacakları açıktır. Bundan sonra yabancı yatırımcı çekmek konusundaki sıkıntıları dikkate alırsak, özel sektör ve kamunun dış borcunu çevirmek nasıl mümkün olacaktır? Yabancı sermaye girişi olmadan kronik cari açık veren bir ülke olan Türkiye yüksek büyümesini nasıl finanse edecektir? Umarım hükümetin bu sorulara verecek cevabı vardır. 83 MİLYON FAKİRLEŞECEK- Ekonomideki gelişmeler, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi, HDP’nin kapatılma davası gibi gelişmeler, yerli ve yabancı yatırımcıda nasıl bir algı yaratıyor?Son bir haftadaki gelişmeler, hükümetin hukuk, insan hakları ve ekonomi alanında yaptığını iddia ettiği reformlarla çelişiyor. Hangisi gerçek diye soruyor insanlar, yerli ve yabancı yatırımcılar. Bunun arkasında erken seçim senaryosu mu var diye soruyorlar. Merkez sağda olmak konusunda çok ısrarcı olan bir partinin, bir anda Kürtlerin, kadınların ve gençlerin oylarını yok sayıp milliyetçi ve dinci aşırı sağ oyları garantiye almak için yaptığı hamlenin seçimi kaybetmek anlamına geleceğini nasıl görmediğini merak ediyorlar. “Ekonomik reformlar” konusuna gelince, 10 gün önce açıklanan bir dizi düzenlemeyi ekonomik reform paketi olarak sunan hükümet belirli bir kamuoyu yaratabileceğini sandı. Ancak açıklananlar farklı sektörleri ilgilendiren bir dizi düzenlemelerden ve temennilerden öte bir şey değil; bunu bir ekonomik reform paket olarak adlandırabilmek mümkün değil. Ona rağmen hükümet reform diyor bu düzenlemelere ve verimliliği arttıracağını, şirketleri daha rekabetçi yapacağını iddia ediyor. Aradan bir hafta geçiyor, cuma gecesi açıklanan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle TCMB başkanı görevden alınıyor ve bunun üzerine Pazartesi kurlarda bir gün içinde 75 kuruş artışa yol açıyor, ve şirketlerin sırtındaki dış borç yükünü bir anda 180 milyar lira artırıyorsunuz. Bu kararın sonucu olarak 10 yıllık tahvil faiz oranını bir çırpıda yüzde 14’ten yüzde yüzde 18’e çıkarıp kamunun borç yükünün daha hızlı artmasına yol açıyorsunuz. Kurdaki artışın üretici ve tüketici fiyatlarında yaratacağı ek enflasyonu da hep birlikte önümüzdeki aylarda göreceğiz. Geliri ve serveti tamamen döviz cinsi olanlar hariç 83 milyonluk Türkiye bu kararla daha da fakirleşecek. Sabit ve dar gelirlilerin geçim sıkıntısı daha da ağırlaşacak. 220 MİLYAR DOLAR KAYNAK LAZIM- Türkiye ekonomisi ile ilgili genel bir değerlendirme yapabilir misiniz, şu anda en kırılgan noktalar hangileri?Şu anda Türkiye ekonomisi yükselen pazar ekonomileri arasında en kırılgan ekonomilerden birisi. Bu kararla birlikte Türkiye yıllardır bir arada anıldığı Güney Afrika, Brezilya, Rusya ve Meksika gibi yükselen Pazar ekonomilerinden negatif bir şekilde ayrışıp enflasyon ve ekonomik belirsizliğin çok daha yüksek olduğu Arjantin’e benzemeye başlıyor. Dış borç stoku Türkiye’nin kırılganlığını arttırıyor. 435 milyar dolar toplam dış borcun 190 milyar doları bir yıl içinde ödenmesi ya da çevrilmesi gerekiyor. Bu çalkantıyla birlikte beklentilerin kötüleşmesi ve yabancı yatırımcı ve bankaların Türkiye pozisyonlarının kapatmaya başlamasıyla birlikte bu borcun çevrilmesinde önemli sıkıntılar baş gösterecektir. Bir de buna Cocvid-19 döneminde turizmin yediği darbenin de sonucu olarak artan cari açığın finansmanını eklendiğimizde 2021’de 220 milyar dolara yakın kaynağın sağlanmasında yaşanacak sorunlar Türkiye’nin kırılganlığını arttıracaktır.2020 yılında izlenen yanlış politikalarla TCMB’nin rezervlerinin eritilmiş olması başlı başına bir kırılganlık yaratıyor. Gerektiğinde piyasalara müdahale edebileceği kendi döviz rezervi olmayan bir merkez bankasının piyasalara müdahaleleri her zaman yetersiz kalacaktır. Bu da kurda olabilecek bir sıçramanın boyutunu daha da arttıracaktır. Bankacılık sektörünün geçtiğimiz yıl Covid-19’a karşı mücadele amacıyla, hükümetin isteği doğrultusunda ve özellikle kamu bankalarının öncülüğünde verdiği kredilerin ekonomide olumsuz gelişmeler karşısında geri dönüşünde zorluk yaşanması kaçınılmaz. TL KORUMASIZ KALACAK, KUR ARTACAK- Yıl sonu enflasyon, kur, faiz, işsizlik, ekonomik büyüme konusunda öngörüleriniz neler?Şu anda bütün bu temel verilerde ve piyasalarda oynaklığın çok yüksek olacağı bir döneme giriyoruz. Bu temel verilerle ilgili beklentilerde olumsuz yönde değişiklik olacağı kesin. Ancak bir-iki günlük gelişmelere bakıp rakamsal olarak kesin bir öngörüde bulunmak çok zor. Geçen yıl ekonomideki yanlış kararların arkasında eski Hazine ve Maliye Bakanı olduğu düşünülüyordu ve onun gitmesiyle ve Naci Ağbal’ın Merkez Bankası başkanı olmasıyla bir ölçüde ekonomi politikalarının sürdürülebilir olduğu bir döneme girildiği düşünüldü. Ancak son kararla birlikte Merkez Bankası’nın faiz oranını Cumhurbaşkanı’nın izni olmadan arttıramayacağı bir durum söz konusu ve böyle bir durumda da TL’nin korunmasız kalacağı aşikar ve bu durumda kurun artması kaçınılmaz gözüküyor. Atanan yeni başkanın köşe yazılarından para politikası ve faiz konusunda Cumhurbaşkanı’ndan farklı düşünmediğini buna eklediğimizde kurla ilgili beklentilerde olumlu düşünmek zor oluyor. Ancak bu kararla birlikte artık ekonomide rasyonel kararların alınmasının ancak seçimlerden sonra bir iktidar değişikliğiyle mümkün olabileceğini düşünenlerin sayısı artıyor. Seçimlere iki yıl kaldığını düşünürsek bu oldukça uzun bir süre. Şehriban KıraçMerkez Bankası’nda sonüçbaşkanın tez danışmanıProf. Dr. Erişah Arıcan: Ekonomi lobiye teslim
Merkez Bankası’nda son üç başkanın tez danışmanı Prof. Dr. Erişah Arıcan: Ekonomi lobiye teslim CHP milletvekili Tekin Bingöl, son dönemdeki atamaları inceledi. Arıcan, Berat Albayrak’la birlikte son beş yılda birçok kurumun başına getirilen isimlerin de danışmanı. Son dönemde kabinede, Merkez Bankası’nda, BDDK’de, kamu ve özel banka yönetimlerinde yer alan isimlerde hep 33 milyar dolarlık Türkiye Varlık Fonu’nun Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Borsa İstanbul’un Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erişah Arıcan’ın damgası var. CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, Arıcan’ın danışmanlık yaptığı isimlerin bürokrasideki şaşırtan yükselişini araştırdı. Bingöl, Berat Albayrak ile birlikte son iki yılda atanan dört Merkez Bankası başkanından üçünün tez danışmanlığını da yaptığını belirterek “Ya muazzam akademik başarı var ya da Türkiye’yi dolandıran bir ekonomi lobisi” dedi. Bingöl, şunları söyledi:- Albayrak’ın ardından geldi: Temmuz 2018’de Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanı olmasından iki ay sonra, Erişah Arıcan, 27 Eylül 2018’de Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildi. Aynı tarihlerde Varlık Fonu Yönetim Kurulu üyesi olan Arıcan, Albayrak’ın istifasının ardından da Yönetim Kurulu Başkan Vekili oldu. - Milyarları yönetiyor: Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı Başkanı olan Erişah Arıcan, iki trilyon TL’lik Borsa İstanbul’un Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda BDDK’nin yetkilendirdiği tek derecelendirme kuruluşu JCR Avrasya Derecelendirme AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı. - Üç başkanın da danışmanı: Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın tez danışmanı olan Prof. Dr. Erişah Arıcan’ın tezlerine danışmanlık yaptığı Murat Çetinkaya, Murat Uysal ve Şahap Kavcıoğlu Merkez Bankası’nda son iki yılda atanan dört başkandan üçü oldu.‘MİLYARLARCA DOLAR NEREDE?’Bingöl, ekonomi yönetimindeki atama ve işlemlerde son 5 yılın detaylı şekilde araştırılması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti: - Bakanlar Kurulu’nda, Merkez Bankası’nda, BDDK’de, kamu ve özel banka yönetimlerinde de hep aynı isimler var. Albayrak ve Arıcan eksenindeki atamalarla Merkez Bankası’nın milyarlarca liralık rezervi buhar oldu. - Faiz oynamaları ve döviz kurundaki değişikliklerle milyarlarca dolar ve TL el değiştirdi. Türkiye ekonomisi milyarlarca dolar fakirleşti. Hesabını kim verecek? “Dış güçlerin operasyonu”, “Faiz lobisi” diyenler, kendi düzenlerini kurmuş. - Geriye dönük olmak üzere bütün bu ilişkiler, atamalar ve milyarlık işlemler araştırılarak halkı kimin soyduğu, kimlerin bu şebeke ile zenginleştiği tespit edilmeli. Erdem Sevgi2020 Mart ayından bu yana 192 motokurye hayatınıkaybetti
2020 Mart ayından bu yana 192 motokurye hayatını kaybetti Pandemi dönemde artan paket servis talebini karşılamak için yoğun mesai saatleriyle çalışan motokuryeler, yorgunluk ve sağlıksız çalışma koşullarından dolayı ölüme mahkûm edildi. 2019 yılında 19 motokurye hayatını kaybederken 2020 yılının mart ayından bu yana bu sayının 192 olduğunu belirten Turizm, Eğlence ve Hizmet İşçileri Sendikası (TEHİS) Genel Sekreteri Ferhat Zorbay, yaralanan ve çalışma yeteneğini kaybeden motokuryelere dair net bir rakam bulunmadığını da söyledi. Motokuryelerin çoğunluğunu pandemi döneminde işsiz kalan komi ve aşçıların oluşturduğunu aktaran Zorbay, “Bu insanlar yağmurda ve karda saatlerce direksiyon başındaydı ve büyük mobbing altında sipariş yetiştirmeye çalışırken hayatlarını kaybettiler” dedi. Kayıtlı çalışan olarak 100 bin motokurye bulunduğunu hatırlatan Zorbay, pandemi ile birlikte kayıtsız çalışmanın arttığını ve bu sayısının kayıt dışı çalışanlarla birlikte 900 bini bulduğunu söyledi. Eğlence ve hizmet sektöründe 913 bin kayıtlı işçi bulunduğunu hatırlatan Zorbay, bu işçilerin 62 bininin pandemi döneminde işten çıkarıldığını belirtti ve şu anda 851 bin kayıtlı işçi bulunduğunu aktardı. Kayıt dışı çalışan işçilerle birlikte bu rakamın üç milyonu bulduğunu aktaran Zorbay, restoran ve kafelerin açılması ile birlikte bu işçilerin sadece yüzde 20’sinin işbaşı yapabildiğini söyledi. Daha önce 15 işçi çalıştıran küçük işletmelerin mekânlar açılınca en fazla iki veya üç işçi ile çalışmaya devam ettiğini aktaran Zorbay, zincir restoranlarda da ise bu oranının yüzde 5-10 arasında olduğunu vurguladı. Ali Can PolatFerhanŞensoy:‘Ülkenin en büyük derdiülkeyi yönetenler’
Ferhan Şensoy: ‘Ülkenin en büyük derdi ülkeyi yönetenler’ Ferhan Şensoy, “Biz bugün aşağılık kompleksiyle boğuşan siyasilerle uğraşıyoruz. Muhalefetin her türlüsünden korkuyorlar, muhalif izleyicimiz de buna dahil“ ifadelerini kullandı. Ferhan Şensoy, kocaman bir dünya demek benim gibi bir tiyatro sevdalısı için. Ferhan Şensoy, bir tiyatro okulu demek benim gibi öğrenciliği hiç bitmeyen oyuncular için. Ferhan Şensoy, aklımızdan geçen ama bir türlü dile getiremediklerimizi cesurca sahneden söyleyen duyarlı bir sanatçı demek ülkesini seven her yurttaş için. Ferhan Şensoy, bu ülkede var olan ve adaleti savunan, durmadan yazan, sürekli üreten kocaman bir yürek demek, ülkenin aydınlık yanı için...Pandeminin başından beri Bodrum Yalıkavak’taki köy evinde yaşayan usta sanatçıyı arayıp “Konuşalım mı” diye sorduğumda, “Olur” dedi buruk bir sesle. “İyi misiniz” diye sorduğumda ise “Ülkem gibi” dedi ve ekledi: “Yazıyorum, yazıyorum... Kitaplarımı bitirmem lazım.”Yazıyorum dediğinde sevindim çünkü umudunu kaybetmemişti ve tam tersi umut olmaya devam ediyordu yazarak. Ülkenin koronavirusten sonra en büyük derdinin ülkeyi yönetenler olduğunu söyleyen Ferhan Şensoy ile Ortaoyuncular’ı, tiyatronun gidişatını, kaybettiği dostlarını ve yeni projelerini konuştuk.- Sizin iyi bir takipçiniz, filmlerinizi izlemiş ve tüm oyunlarınızı seyretmiş iyi bir tiyatro seyircisi olarak bir yıldır tiyatroya gidemediğim için mutsuzum. Hayatı tiyatro ve yazmak olan siz, tiyatronuzu, sahnede olmayı ne çok özlemişsinizdir. Duygu ve düşüncelerinizi merak ediyorum.Pazar günü sokağa çıkmak yasak! Kitap yazmak yasak değil. Perde açamamak elbette üzüyor beni, sahneye çıkmayı özledim. Bunun dışında eve kapanmakla ilgili bir sorunum yok. Son yıllarda sokağa çıkmayı da unuttum, çıkasım yok! Gördüğüm şeyler beni mutsuz ediyor. Geriş’e evimize çekildik. Benim boş durmak gibi bir durumum olamaz. Masamın üstü kitap olmayı bekleyen dosyalarla dolu. Bin yıl yaşayacak değilim. Her yazarın ardında bıraktığı bitmemiş dosyaları vardır. Ben ölünce eşim Elif’im toparlayacak dosyalarımı.- Ortaoyuncular’ın bu yıl 41. yılı, kimler geldi kimler geçti. Gökyüzünden sizi seyreden son yıldız da Rasim Öztekin oldu maalesef. Koskocaman bir hayat Ortaoyuncular ve sizde saklı onca anı. Öztekin ile unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?Erken göçtü Kavuklu Rasim. Sanki hissetmiş gibi kavuğunu da erken devretti. Kalbiyle ilgili sıkıntıları vardı ama çok dikkat ediyordu kendine. Levent Ünsal’ın kaybını atlatamadan Rasim’in birdenbire göçmesi çok üzdü hepimizi. Say say bitmez anılarımız... Hangisini yazsam diğerine haksızlık! Özgeçmişlerle ilgili bir kitapta anlatılacak Rasim.- Beyoğlu’nda onlarca tiyatro vardı, hepsi kapandı, sadece Ortaoyuncular kaldı. Hiç geçmişte aklınıza gelir miydi, Beyoğlu’nda bir tane tiyatro kalacağı, sanata bu kadar sansür uygulanacağı, sanatçıların sebepsiz yargılanacağı?Ben Ayfer Feray Tiyatrosu’ndayken Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi üstünde kırk tiyatro vardı. Şimdi sadece Ortaoyuncular var Ses-1885’te. Geçmişte de tiyatro ve genel anlamda sanat birçok baskıyla, sansürle karşılaştı. Benim tiyatrom yakıldı, gece bekçisi hayatını kaybetti. O an orada bulunmaktan başka kabahati yoktu. Korkunç bir şeydi. Yine de işlerin hiçbir dönem bu kadar pespayeleştiğini görmedim. Metin Akpınar’ı gözaltına almak nedir? Müjdat Gezen’i sorgulamak nedir? Bu çaresizliktir, korkudur! Ayıptan da öte ayıptır!- Neden sanattan bu kadar korkuyorlar?Korkmamaları için somut bir sebep yok. Sanatçı muhalif olur. Bunu daha önce de söylemiştim; benim dünya görüşümde yandaş sanatçı diye bir kavram olamaz. Ferhangi Şeyler’de sataşmadığım lider yok. Oto-sansür sevmem, sahnede dilimin kemiği yoktur. Yıllarca Özal’a demediğimi bırakmadım. Demirel’e, Deniz Baykal’a... Birçoğu gelip oyun izlediler, gülerek ayrıldılar. Erdal İnönü gizli gizli bilet alıp izlerdi, 500 koruması falan yoktu. İnsanın gelişmişlik düzeyini gösteren önemli unsurlardan biri de kendisiyle ilgili şakalara, eleştirilere karşı tavrıdır. Biz, bugün aşağılık kompleksiyle boğuşan siyasilerle uğraşıyoruz. Muhalefetin her türlüsünden korkuyorlar, muhalif izleyicimiz de buna dahil. ‘MASKELİ TİYATRO BENİ RAHATSIZ EDİYOR’- Yeni mevsime yeni projeleriniz, oyunlarınız var mı?Levent Ünsal kardeşimizin vefatı dolayısıyla Şahları Da Vururlar’ı oynayamadık. Levent’in yeri doldurulamaz tabii ama bir şekilde oynayacağız Şahları Da Vururlar’ı. Sahnede olur, internet üzerinden olur, bilemiyorum. Maskeli tiyatro fikri beni rahatsız ediyor. Aralıklı oturma düzeni komedinin mantığına aykırı! Dirsek dirseğe oturmazsa gülmez izleyici. Bu kuralı bütün Ortaoyuncular ekibi bilir. Yeni projeleri pandemi süreci belirleyecek. Ortaoyuncular’ın genç bir takımı var, hepsini ben yetiştirdim. Tiyatro müdürümüz bile Nöbetçi Tiyatro’dan. Benim hiç anlamadığım internetsel şeyler yapıyorlar. Ben interfluğ’yum, Elif’le çalışıyorlar. Elif çok deneyimli; 25 yıldır Ortaoyuncular’da. Hem sahnede hem yayınevinde çok sorumluluk üstleniyor. Onlar internet aleyhisselamla uğraşırken ben kitaplarımı yazmakla meşgulüm. Derdeste çıktı, Ferdeste’yi bitirmek üzereyim. Belki sonra üçüncü otobiyografik romana otururum; Nezle Olmuş Dolmakalem!‘BAŞIMI KAŞIYACAK VAKTİM YOK’- Pandemi öncesi tiyatroya büyük ilgi vardı, neredeyse her mahallede küçük oda tiyatroları... Sizinle aynı binada bile gençler tiyatro yapıyordu. Yeni nesil tiyatrocuları nasıl buluyorsunuz?1970’li yıllarda Beyoğlu’nda bir sürü tiyatro vardı, şimdi Ortaoyuncular var, oynayamıyoruz. Pazar sokağa çıkmak yasak, pazartesi 14.00’te oyna diyorlar. Bu kurallarla tiyatro nasıl yapılacak bilemiyorum. Sürekli söylüyorum; benim başımı kaşıyacak vaktim yok! Sürekli yazı masasında oturduğumdan yürümeyi unuttum. Tiyatroya gideyim, oyun izleyeyim... Buna zamanım yok. Yeni nesil tiyatrocuları tanımıyorum. Öznur Oğraş ÇolakGalatasaray’da milli takımlarına giden oyuncuların sorunsuz dönmesi için endişeli bekleyiş
Galatasaray’da milli takımlarına giden oyuncuların sorunsuz dönmesi için endişeli bekleyiş Beşiktaş’ın derbide Fenerbahçe ile berabere kalmasıyla son 4 haftada kaybettiği 8 puana rağmen şampiyonluk umutlarını sürdüren Galatasaray’da milli takımlarına giden 11 oyuncunun sakatlık yaşamadan dönmesi dört gözle bekleniyor. Daha önce milli aralarda önemli oyuncuları sakatlanan ve koronavirüse yakalanan Sarı-Kırmızılılarda, bir kez daha aynı endişe yaşanıyor. Galatasaray’da, bu kez dikkat çeken konu, giden futbolcuların büyük bölümünün Hatayspor maçıyla başlayacak periyotta ilk 11’de kritik görevler üstlenecek olması... SAVUNMA ALTERNATİFSİZ Sarı kart cezalısı Marcao ile Luyindama’nın yokluğunda stopere geçecek Donk, ilk kez Surinam Milli Takımı’na gitti. Stoperde oynaması gündeme gelen Etebo, Nijerya forması giyecek. Oynamadığı dönemde yokluğu hissedilen Taylan Antalyalı, ilk defa A Milli Takım için ter dökecek; Emre Kılınç da Ay-Yıldızlı kadroda yer alıyor. Norveç formasıyla, Türkiye’ye rakip olacak Linnes ise kırmızı kart cezalısı Yedlin’in yerine sağ bekte görev alacak. Geçmişte Kongo Milli Takımı’nda 2 kez ağır sakatlık yaşayan Luyindama da ülkesinin kadrosuna davet edildi. HÜCUMDA YÜKSEK RİSKGalatasaray, Mısır Milli Takımı’na giden Mustafa Muhammed’in, Hatay maçıyla ilk 11’e girecek Cezayirli Feghouli’nin, golleriyle kritik puanlar kazandıran Nijeryalı Onyekuru’nun, Fatih Terim’in vazgeçilmezi konumundaki Portekizli Gedson Fernandes’in ve Hollanda formasıyla bugün Ay-Yıldızlılara rakip olacak Babel’in Florya’ya sorunsuz dönmesi için bekleyişte. 2 YILDIZ İSTANBUL’DA KALDIMuslera, Uruguay; Falcao, Kolombiya kadrosuna davet aldı ancak Güney Amerika elemeleri ertelendiği için iki yıldız İstanbul’da kaldı. Cumhur Önder Arslan46ülkeden 1590 sporcunun katıldığıturnuvadaşampiyonluğa ulaştılar
46 ülkeden 1590 sporcunun katıldığı turnuvada şampiyonluğa ulaştılar Ülkemizde düzenlenen Uluslararası Turkish Open Tekvando Turnuvası’nda kızlarımız madalyaları toplayarak gurur kaynağımız oldu. Tüm kategorilerde 46 ülkeden 1590 sporcunun yer aldığı turnuvada Çağrı Kızıl Tekvando Spor Kulübü, gençler kategorisinde 7 madalya alıp şampiyon olurken bayrak taşıyıcılığı geleneğini sürdürdü. Geçen yıl açtığı bayrakla tüm dünyada adından “Bayrak Kız” diye söz ettiren Selen Gündüz yine altın kazandı. Selen, bu başarısı ile bizlere olimpiyat hedefine adım adım yaklaştığını gösteriyor. Avrupa Kulüpler ve Dünya Başkanlık Kupası Şampiyonu milli sporcu Meryem İyin bu kez 49 kiloda gümüş madalya kazandı. Varsın olsun. Yine zirvede kaldı, ülkemize çok önemli puanlar getirdi. Turnuvada öne çıkan diğer sporcular 42 kiloda Canan Gündüz ve Elif Sude Akgül oldu. Bu ikili tüm maçlarını farklı alarak finale çıktılar, finalde ise kendi takım arkadaşlarıyla beraber oynamanın gururunu yaşadılar. Başarı emek ister, alın teri ister. Kızlar sizlerde potansiyel var. Ufkunuz açık. Her birinizi kocaman alkışlıyorum. İŞTE KÜRSÜYE ÇIKANLAR42 kg. genç kadınlar: 1. Canan Gündüz, 2.Fatmanur Öner, 44 kg. genç kadınlar: 1. Elif Sude Akgül, 2. Zeynep Duru Kaya, 46 kg. genç kadınlar: 1. Selen Gündüz 2. Şeyma Köseoğlu, 49 kg. genç kadınlar: 2. Meryem Elif İyin‘GURURLUYUZ’Şampiyon takımın hocası Çağrı Kızıl başarıda büyük pay sahibi. Bu sporcuları öyle yetiştirmek hiç kolay bir iş değil. Çağrı Hoca bakın neler söylüyor: “2019’da Yunanistan’da kazandığımız Avrupa Şampiyon Kulüpler kupasının ardından yine böyle önemli bir turnuvada hem madalya rekoru kırıp hem şampiyon olmak gurur verici. Mutluyuz.” Hilmi TürkayEkoturizm rantın diğer adıolmasın
Ekoturizm rantın diğer adı olmasın Çanakkale halkı artan kırsala göç ve ekoturizmin kötüye kullanılması nedeniyle doğa katliamı korkusu yaşıyor. Son zamanlarda birçok kıyı alanında olduğu gibi Kuzey Ege kıyılarında da başlayan ve “ekoturizm” adı altında yürütülen projeler Çanakkale bölgesinde yaşayan yerel halkı ve sivil toplum örgütlerini de tedirgin etti. Uygulamaların, mevzuat da atlanarak 1/100.000 ölçekli çevre planlarında tanımlanmış ekoturizm ilkeleriyle çeliştiğini dile getiren Assos Dostları Sivil Girişim Grubu’nun verdiği bilgiye göre, Çanakkale 18 Mart Köprüsü’nün gündeme gelmesiyle bölgeye ulaşımın kolaylaşacağı öngörüsü, bölgeyle ilgili rant beklentilerini artırdı. Geçen yıl, salgının metropollerdeki yaşam biçimlerini riskli duruma sokması da kentlerden kırsala tersine göç hareketini ivmelendirdi. Kuzey Ege bu hareketin odağı durumuna geldi.Bölgeye yönelik arazi rantı baskısı hem kamu yönetimini hem de siyasi karar mekanizmalarını, korunması gereken bölgeyi yaygın olarak yapılaşmaya açmaya zorluyor. Bölgeyi son dönemde en fazla tehdit eden yapılaşma türüne ise hiç hak etmediği halde “ekoturizm” sıfatı yakıştırılıyor. Böylece madencilik faaliyetlerinden büyük zarar gören Biga Yarımadası, şimdi de doğa katliamı ve köylüleri mülksüzleştirme hareketi ile karşı karşıya.SİTE TİCARETİEkoturizm başlıklı yeni bir yapılaşma türünün adı son 6-7 yıldır 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planlarında geçmeye başladı. Konu turizm mevzuatındaki “kırsal turizm“ terimi ile ilgili gibi gösteriliyor. Oysa bu yeni kavram ile tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasının koşulları tarif ediliyor. Türkiye’de an itibarı ile turizm, tarım veya imar mevzuatlarında ekoturizmin tanımı yapılmış değil. Turizm mevzuatında “kırsal turizm tesisleri” tarif ediliyor. Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin tanımına göre ekoturizm, doğayı ve kültürel kaynakları anlayarak korumayı destekleyen, düşük ziyaretçi etkisi olan ve yerel halka sosyo-ekonomik fayda sağlayan, bozulmamış doğal alanlara çevresel açıdan sorumlu seyahat ve ziyaret olarak tanımlanıyor. Türkiye’de ise konu site ticaretinin yeni adına dönüşmüş durumda.ENDİŞELERÇevre dostlarının dikkat çektiği olumsuzluklar ve riskler özetle şöyle:- Mülkiyetin çok hızlı bir biçimde el değiştirme sürecine girmesiyle yerel halkın yaşadığı bölgeden uzaklaşmak zorunda kalması,- Yerel aile işletmelerinin yerlerini bölge dışından gelen ve bölgeye yabancı olan büyük işletmecilerin almasıyla bölgenin sosyal dokusu bozuluyor.- Bölge karekterine uymayan ve birbirine bakarak çoğalan imar faaliyetleri, bazı gayrikanmenkul pazarlama şirketlerinin “ekoturizm imalı proje” tanıtımlarıyla teşvik ediliyor.- Bu alanlar ağırlıklı olarak ikinci mesken/yazlık amaçlı “toplu konut siteleri” olarak tasarlanıyor.- An itibarıyla yalnız Çanakkale’de, gerçekte çoğunluğu toplu konut projesi alanına dönüştürülmek istenen 400 kadar alan için “sözde ekoturizm” plan önerisi yapılmış durumda.- Rant projesi yapılacak alan için Tarım Bakanlığı ve ilgili birimlerce arazinin mutlak tarım alanı niteliği marjinal tarım alanı olarak değiştiriliyor. Bu, “Artık tarımsal anlamda gözden çıkarılabilir” anlamına geliyor.- İmar planı onaylanan projelerden bilinen yaklaşık 15’i yapı ruhsatı alarak inşaat çalışmalarına başladı ya da başlamak üzere. Olcay BüyüktaşMansur Yavaştan Sinan Aygün’le ilgiliçarpıcıaçıklama: Beni görevden aldırtmak istedi
Mansur Yavaştan Sinan Aygün’le ilgili çarpıcı açıklama: Beni görevden aldırtmak istedi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Manşur Yavaş, katıldığı KRT TV canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yavaş, davalık olduğu Sinan Aygün’ün kendisini görevden aldırtmak istediğini ifade etti. Mansur Yavaş KRT TV’de Gürkan Hacır'ın moderatörlüğündeki 'Şimdiki Zaman' programında TOGO Kuleleri yüzünden davalık olduğu Sinan Aygün'ün rüşvet iftirasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kendisine tuzak kurulduğunu ifade eden Yavaş "Beni görevden aldırtmak istedi, ilk defa burada söylüyorum. 'Büyükşehir Belediyesi bizden rüşvet istiyor' deyip bir tezgâh kurdular. İnşallah beni 'Böyle söyledi, bana iftira attı' diye iddia eder de onla da mahkeme görüşürüz" diye konuştu.Yavaş bir soru üzerine açıklamalarını, "İzin verin bunu zamanında açıklayalım. Ben gayet açık konuşuyorum. Versin beni mahkemeye böyle bir niyetim yoktu diye. Ben de ispat edebilirsem ederim edemezsem de tazminatını veririm. Bu kadar net konuşuyorum" şeklinde sürdürdü.YAVAŞ’TAN GÖKÇE’YE: PSİKOLOJİ BOZUKMansur Yavaş, AKP tarafından tasfiye edilen ABB'nin eski Başkanı Melih Gökçek ile ilgili de çok sert açıklamalarda bulundu. Gökçek’le ilgili “Psikolojisi ya da ruh sağlığı bozuk, sürekli tweet atıyor ve ben muhatap almıyorum” diyen Yavaş, Neden görevden alındığı da belli değil zaten Baktı ki belediyede işler yolunda, sürekli tweet atıyor 'çapsız şöyle, çapsız böyle' diyor. Şahsımı hedef aldığı için gidip şikâyet ediyorum, savcı ise siyasetçi AİHM kararları gereğince buna katlanmalıdır diyerek takipsizlik veriyor. Herhangi bir şahıs AKP'li belediye başkanına 'çapsız' dediği için aynı savcı hemen dava açıyor. Ben hukukçuyum, hukukla oynamasınlar ben ayrıcalık istemiyorum" dedi. cumhuriyet.com.trDikkatçağrılarıyapan Koca’ya AKP kongresi tepkisi:“Ülke kıpkırmızıoldu!”
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Dikkat çağrıları yapan Koca’ya AKP kongresi tepkisi: “Ülke kıpkırmızı oldu!” Eski CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, açıklanan son koronavirüs verilerinin ardından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya AKP kongresini işaret ederek tepki gösterdi. Bozkurt, “Biz dikkat ediyoruz da asıl siz dikkat etmelisiniz. Yarın kongreniz var” dedi. Fahrettin Koca’nın son güncel koronavirüs verilerini paylaşırken sosyal medyadaki, “Vaka ve kayıp sayıları hayatımızı, sağlımızı, çaba göstererek kazandığımız serbestliği tehdit ediyor. Geri dönüş yolumuz tedbirdir” ifadelerine Eski CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt tepki gösterdi.Bozkurt, Twitter’dan yaptığı paylaşımda AKP’nin düzenleyeceği kongreyi işaret ederek Koca'ya, “Biz dikkat ediyoruz da asıl siz dikkat etmelisiniz. Yarın kongreniz var” ifadelerini yöneltti.Bozkurt açıklamasını, “Sadece Diyarbakır’dan”14 otobüs yola çıktı” deniyor. Tabii ülkenin her yerinden de... Ülke kıpkırmızı oldu. 2 doz aşı ancak nüfusun yüzde 10’una yapılabildi” şeklinde sürdürdü./Archive/2021/3/24/003757701-bozkurt.jpgAKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Şubat'ta Rize İl Kongresi’nde "Salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve Rize'de salon lebalep dolu" sözleri nedeniyle muhalefetin tepkisini çekmişti. cumhuriyet.com.tr