Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 05.15.2025, 01:27 AM (GMT)

News - Haberler

Yasemin Eren:‘En stratejik yer uzay olacak!’

Yasemin Eren: ‘En stratejik yer uzay olacak!’ Serinin ilk kitabı Güç Mevsimi'ni (A7 Kitap) 2019'da, ikinci kitap İntikam Mevsimi’ni de (Nemesis Kitap) geçtiğimiz günlerde yayımlayan Yasemin Eren, yerkürenin en temel sorunlarından savaş olgusu irdeliyor. İktidar ve güç mefhumunun merkezinde olduğu bir evrende yaşananlar günümüz dünyasının bir izleğini sunuyor. Yasemin Eren ile yarattığı evreni konuştuk. /Archive/2021/3/20/152618341-ic1.jpg- İkinci Dünya Savaşı’nın bitişi ve Soğuk Savaş’ın başlamasıyla birlikte, yerkürede yaşayan hemen her insana, bir Üçüncü Dünya Savaşı “başladı-başlayacak” hissi verilmeye çalışıldı. Bu his, bugün de devam ediyor. Sanki her an için küresel bir savaş koptu kopacak! İntikam Mevsimi’ni kaleme almanızda bu hissin etkisi oldu mu?Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bütün savaşların temeli ekonomiktir. Hükümetler kendilerini tehdit eden farklılıkları bastırır veya ortadan kaldırır. Ya da iş birliği yaparak daha da güçlenir.Devletler, güçlü ve mutlu bir millet olarak kalabilmek için savaşır. Dünyada bölgesel olarak savaşlar devam etmektedir.Ülkemizin bulunduğu coğrafyada savaşlar, gerilimler büyük devletler arasında olmamış gibi görünse de vekâlet savaşları şeklinde devam etmektedir.Kafkasya, Irak, Suriye, Libya da sıcak çatışmalar sürmektedir. Yunanistan’la da her ne kadar sıcak bir çatışma olmasa da neredeyse her gün sıcak bir çatışmanın kapısından dönülmektedir.Geçmişte, deniz ticaret yolları, kara ticaret yolları ipek yolu vb. ne kadar önemliyse bugün de devletler arası ilişkiler ekonomik çıkarları gözeten hedeflere dayanmaktadır.Tarihteki birçok savaşın vitrininde her ne kadar din ve ırk ön plana çıksa da temelinde ekonomik menfaatler yatmıştır. Çok yakın zamanda hepimizin gözlemlediği gibi Karabağ savaşında, İslam rejimi olduğunu söyleyen, hatta nüfusunun önemli bir kısmı Azeri Türkü olan İran, Azerbaycan’ı değil, Ermenistan’ı desteklemiştir.Toplumları harekete geçirmenin, kendi hedefine doğru yönlendirmenin, toplumun desteğini almanın en kolay ve güçlü yolu din ve milliyetçilik duygularını kullanarak harekete geçirmektir. Tarihte hep böyle olmuştu.Bugün büyük devletlerin ellerindeki nükleer silah gücüyle birbirlerini yok edecek noktadadır. Bence hiçbir ülke elindeki bu gücü kullanıp düğmeye basmayacaktır.İntikam Mevsimi kitabımda bahsettiğim gibi silah sert güçtür ve caydırıcılık için önemlidir. Gelecekte en stratejik bölge uzay olacaktır. Üçüncü Dünya Savaşı gen terapisinde devam eden buluşlar sonucu insan benzeri yapıların savaştığı, biyoteknolojinin savaşı olacaktır ve bundan sonra savaşlar hem karada hem de uzayda devam edecektir.Şunu aklınızdan çıkarmayın ki insan nereye gittiyse orada savaş olmuştur. Avrupa iki korkunç dünya savaşı gördü. Şimdi insanlık uzaya gidiyor ve Üçüncü Dünya Savaşı uzayda olacaktır. Enerji ekonomisi değişince fosil yakıtlar önemini yitirecektir.Uzay, Ortadoğu ve Suudi Arabistan’dan daha önemli olacaktır. Bugün teknolojiyi ele geçiren insanlığın, uzayı ele geçiren tüm evrenin hâkimi olacağına inanıyorum. Bu sebeple üçüncü dünya savaşının uzayda olacağını düşünüyorum./Archive/2021/3/20/152628466-ic2.jpg- “Uzaya gitme, Ay’a çıkma” tartışmalarının yaşandığı günümüzde, siz yarattığınız dünyaya uzayı da eklemleyerek bir evren yaratıyorsunuz. İnsanlık yerküreyi tüketti mi, neden dünya bize yetmiyor?Yeni dünya düzeni jeopolitikten jeoteknolojiye evriliyor. Robotlar, yapay zekâlar, artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler geleceği şekillendirmekte. Bu teknolojilere yatırım yapmış, özümsemiş toplumlar gücü ellerinde tutuyor. Bunun ayak seslerini duyuyoruz.Diğer bir taraftan yaşadığımız gezegen büyük tehditler ile karşı karşıya. Günün birinde ya bu dünyayı terk edeceğiz ya da bu dünyayla birlikte yok olacağız. İklim değişikliği, salgın hastalıklar, Göktaşı çarpması vb. tehditlerle karşı karşıyayız. Bu durumda dünyadan ayrılma fikri hiç abartılı değil.Gelecekte en stratejik yer uzay olacaktır. Uzaydaki uydular her geçen gün önemini artırıyor insansız hava araçlarına, nokta güdümlü silahlara GPS desteği sağlıyor. Uzay aynı zamanda bir ülkenin teknolojik buluşlarına da katkı sağlıyor.Kitap kurgusunun içinde değindiğim kimsenin üzerinde durmadığı bir konu var ki o da Uzay madenciliği. Enerji ekonomisi değişip, fosil yakıtlar önemini kaybedince uzay, Ortadoğu’dan ve Sudi Arabistan daha önemli olacaktır.İntikam Mevsimi kitabımda altını çizerek söylediği gibi bugün teknolojiyi ele geçiren insanlığın, uzayı ele geçiren tüm evrenin hâkimi olacağına inanıyorum.- İnsanın, teknolojiyle arasında bir paradoks var. İnsan, hâkim olmak için bir eşyayı üretiyor fakat tam tersi bir durum meydana geliyor ve o eşyanın esiri oluyor. Telefonlar, bilgisayarlar derken konu silah sanayine kadar uzanıyor. Siz de romanınızda silahların bu bağlamdaki rolüne odaklanıyorsunuz. Teknolojik aletleri devletlerin değil de insanlığın emrine sunmak mümkün değil mi?İntikam Mevsimi kitabımda da yer verdiğim, ünlü fizik profesörü Michio Kaku’nun şu sözüyle cevap vermek istiyorum. “Bilim iki ucu keskin bir kılıç gibidir. Kılıcın bir tarafı yoksulluğu, cehaleti ve hastalığı, diğer ucu ise insanları kesebilir. Bu kudretli kılıcın nasıl kullanılacağı onu tutanların bilgeliğine bağlıdır.”Bugün birçok teknolojik buluş devletlerin değil, özel sektörün elindedir. Telefon, internet, bilgisayar vb. Dünyada birçok silah sanayii şirketlerinin hisseleri halka arz edilmiştir. Büyük hissedarlar kim onları bulmak gerekiyor.Büyük teknoloji şirketleri ve devletler sıkı iş birliği içinde çalışmaktadır. Örneğin Elon Musk’ın Spacex şirketi Pentagon ve NASA’yla birlikte çalışmalar yapmaktadır. Yakın geçmişte Türkiye’nin bir uydusunu yine bu şirket uzaya fırlattı.Teknolojinin gelişmesiyle sosyal medya diye bir mecra oluştu. Twitter, Facebook vb. mecralar özel sektörün elinde. Amerika seçimlerinde bu mecraların nasıl belli bir siyasi grubun menfaatine kullandığını, hatta Rusya’nın bile bu olaya dahil olduğunu gördük.Ben olayı devletler ve siviller diye ayırmıyorum. Devlet soyut bir kavramdır. O devleti yöneten insanlardır. Esas konu insandır. İnsanın olduğu her yerde güç, iktidar savaşı olacaktır. Çünkü insan evrimini tamamlayamamış bir varlıktır. İntikam mevsimi kurmaca bir evrende ama tam da bu noktaların altını çizmek için yazılmıştır.- Yeraltı kaynaklarının tüketimi ve bazı ailelere peşkeş çekilmesi romanın temalarından biri… Siz bu çatışmayı iktidar ve güç olgusu üzerinden ele alıyorsunuz. Peki sınıf meselesi bu denklemin neresinde?Ana mesele Güç. Gücün kimin elinde olduğu ve bu gücün nasıl paylaşıldığıdır. Kaynakların nasıl dağıtıldığıdır. Bugün kapitalist sistemin temellerini oluşturan Amerika’da özel şirketler ön plana çıkmaktadır.Dünyanın en güçlü petrol, finans ve teknoloji şirketleri belli kişilerin elindedir. Bu kişilerinde tek bir vatanı yok. Ben onlara dünya vatandaşı diyorum.Çin güçlü sosyalist bir ülke ama devlet kapitalizmi ön planda, orada devlet güçlü, halk fakir. Rusya’ya gittiğim de beklentilerim ve hissettiklerim bambaşkaydı. Moskova ve St. Petersburg tarihi binaları ve geçmişin izleriyle harika iki şehir.Moskova kabuk değiştirip, kapitalizm dönemiyle birlikte sihirli bir değnek dokunmuş gibiydi. Dünya çapındaki markaların varlığı, alışveriş merkezleri, bankalar New York’tan bile daha etkileyiciydi. Kitaplarda okuduğumuz Rusya artık yok. Fakat halk varlıklı değil, para belirli bir grubun elinde bunu çok net hissedebiliyorsunuz.En çok Avrupa’yı beğeniyorum. Gecekondu görmüyorsunuz, insanlar arasındaki ekonomik sınıf farkını hissetmiyorsunuz. Bence gelişmişlik budur. Ekonomik olarak güçlü bir halk, hak ve özgürlüklerin kanunlarla güvence altına alındığı, vatandaşlarına fırsat eşitliği sunan bir ülke vatandaşı olmak önemli./Archive/2021/3/20/152637591-kapakic3.jpg- Yerli edebiyatta ve sinemada “bir dekor olarak uzay” daha çok komedinin konusu olagelmiştir ülkemizde. Siz bu mekânı daha çok dramanın konusu olarak ele alıyorsunuz. Bunun sebebi ne?Söylediğiniz gibi bu konu Türkiye’de daha çok komedinin konusu. Dünyadaki gelişmeleri, teknolojiyi ve dünya sinemasının kalbi olan Hollywood filmlerini izlediğinizde muhteşem işler yapıldığını görüyorsunuz. Altında derin felsefe barındıran, anlamlı mesajlar içeren kurgular izliyorsunuz.Türk insanı olarak o kadar farklı gündem ve konularla meşgulüz ki bence teknoloji ve uzaydaki gelişmeleri kaçırıyoruz.İntikam Mevsimi’nde yazdığım her konuyu gerçek olaylardan, bilimden esinlenilerek kaleme aldım. Kitabın felsefi, siyasi ve edebi alt yapısı tamamen uzay ve insanlık alanında tartışılan güncel konulara değinerek yazdım.Ülkemiz de uzaya gitmeye hazırlanırken toplumun bu konulara dikkatini çekmek ve yaptığım araştırmaları okuyucularımla paylaşmak istedim. Bunu yaparken de felsefeye, politikaya ve sinematografik evrene aşina izleyici kitlesini kurgudan koparmamayı amaçladım.- Kitabın içeriğini, teknolojik gelişmelerle olan ilişkisini ve romanda ağırlığı olan sosyal medya paylaşımlarını da baz aldığımızda “biri bizi gözetliyor” hissi hakim… Günümüz insanının bağımsız hareket etme şansı yok mu? İzleniyor muyuz?Kesinlikle birileri bizi gözetliyor. Bu özel şirketlerde olabilir devletlerde olabilir. Hatta sosyal medyanızdan yakın arkadaşlarınız dahi sizi izliyor.Whatsup’ın bizlere yolladığı bir sözleşmeyle dünya çapında hararetlenen bir gündem bomba gibi düştü ortaya. Ani bir refleksle herkes telefondaki uygulamalarını sildi. Sonra tekrar yükledi. Ben hiçbir şeye dokunmadım. Çünkü eğer izlenmek, takip edilmemek istiyorsanız internet, telefon, bankacılık sistemi, teknolojiyle ilgili aklınıza ne geliyorsa hepsini bırakıp, kullanmamanız gerekiyor.Bu çağda mağara adamı gibi yaşamak mümkün değil. İçinde yaşadığımız sistem sizi buna mecbur ediyor.Tek bir çözüm var. Her ülkelerin kendi teknolojik alt yapısını kurması, bireylerin hak ve özgürlüklerini güçlü kanunlarla koruma altına alması gerekiyor.- Genelde, savaşların odağında, silahların tedavülde olduğu anlatılar, erkek yazarlar tarafından kaleme alınır. Halbuki, bütün savaşlarda en çok mağdur olanlar kadındır. Siz, romanı bir mağdurun gözünden mi anlatıyorsunuz?Tarih kitapları silah kullanmayı öğrenip, cephede erkeklerle yan yana savaşan kadın savaşçılara genel olarak kayıtsızdır. Ama tarih kitapları görmese de bu kadınlar var olmuş ve erkeklerle yan yana savaşmıştır.Kadınların katılmadığı bir savaş neredeyse yoktur. Gerek ön cephede gerekse arka cephede. Bugün savaşılan cepheler değişmiştir. İş hayatında, aile hayatında aşk hayatında yaşama ve insana dair her yerde savaş vardır.Ana kahramanlarımdan biri olan Emma Hampton hem güçlü hem de donanımlı bir kadın figürüdür. Tabii ki her insan gibi o da yeri geldiğinde yenilgiye uğrayacak ve küllerinden yeniden doğacaktır.Başarı hedeflerin kademeli olarak gerçekleştirilmesidir. Bu yolda yükselmek olduğu gibi tökezlemek, düşmekte var. Hepsi hayata ve insana dair şeyler.- Şu günlerde neler yapıyorsunuz?Serinin üçüncü kitabını yazıyorum. İntikam Mevsimi’ni okuyan kıymetli okuyucularımla kitaba dair sohbetler yapıyorum, onlarla yazışıyorum. Diğer taraftan farklı bir konuda yazacağım dördüncü kitabımın konuları üzerine araştırma yapıyorum. Güney Öztürk

Anne ve babalarda tükenmişlik sendromunun 'en az olduğuülkelerden biri Türkiye'

Anne ve babalarda tükenmişlik sendromunun 'en az olduğu ülkelerden biri Türkiye' Belçika'da yapılan bir araştırma, anne ve babalar arasında görülen tükenmişlik sendromunun, bireyselliğin ön planda olduğu Batı toplumlarında daha yüksek; Türkiye, Küba ve Peru gibi toplumsallığın önemli olduğu ülkelerde ise daha düşük olduğu sonucuna vardı. Getty ImagesBelçika'da yapılan bir araştırma, bireyselliğin ön planda olduğu Batı toplumlarında anne ve babalar arasındaki "tükenmişlik sendromunun" oldukça yüksek olduğunu ortaya çıkardı.Bu sorundan en az etkilenenlerin ise Türkiye, Küba, Peru ve Tayland'daki ebeveynler olduğu belirlendi.Araştırmaya göre, bu ülkelerdeki geniş aile ve mahalle kavramı ve dayanışma gibi kültürel farklılıklar, ebeveynleri, tükenmişliğe karşı daha fazla koruyor.Koronavirüs salgını nedeniyle daha da artan sorun, ağırlıklı olarak annelerde görülüyor.Louvain Katolik Üniversitesi'nden Prof. Dr. Moira Mikolajvzak ve Prof. Dr. Isabella Roskam'ın yaptığı "ebeveyn tükenmişliği" araştırması, 42 ülkede gerçekleştirildi.Araştırmaya katılan ebeveynlerde; duygusal tükenme, ebeveyn rolünden keyif alamama, gerginlik, yorgunluk ve çocuklara yönelik duygusal mesafe gibi etkiler incelendi.Bilim dergisi Affective Science'da yayımlanan araştırmaya göre, anne - babalar arasında tükenmişlik sendromunun en fazla görüldüğü ülke Belçika. Bu ülkedeki her 12 ebeveynden biri, tükenmişlik sorunu yaşıyor.Listenin ikinci sırasında ABD'deki ebeveynler var. ABD'deki anne ve babaların yüzde 7,9'u tükenmişlik sendromundan muzdarip. Bunu sırasıyla Polonya, Burundi, Fransa, Rusya, Finlandiya, İsviçre ve Hollanda'daki ebeveynler takip ediyor.Tükenmişlik sorunu yaşayan ebeveynlerin üçte ikisi annelerden oluşuyor. Buna rağmen anneler, sorumluluklarının yüzde 70'ini yerine getiriyor. Babalar, ebeveyn rolüne daha az hazır olduğu için, tükenmişlik sorunundan daha az etkilemiyor.Getty Images'Türkiye'de neredeyse yüzde sıfır düzeyinde'Ebeveynlerde tükenmişlik sendromunun en az olduğu ülkelerin başında ise, Türkiye, Küba, Peru ve Tayland geliyor. Anne ve babalar arasındaki tükenmişlik duygusunun yaygınlığı, Türkiye'de neredeyse yüzde sıfır düzeyinde.Araştırmaya göre, tükenmişlik sorununda en belirleyici faktörün, kültürel farklılıklar olduğu belirlendi. Belçikalı araştırmacılar, gelir ve eğitim düzeyi, yaş ve çocuk sayısı gibi unsurların yanı sıra, 42 ülkedeki "erkeğin rolü", "gücün eşitsiz dağılımı" ve "bireycilik" gibi kültürel özelliklere göre değerlendirme yaptı.Bireysellik düzeyi yüksek olan ülkelerde, ebeveyn tükenmişliğinin daha yaygın olduğu ortaya çıktı. Batı toplumlarında, yalnız başlarına "başarı ve mükemmeliyetçilik" geliştirme çabasında olan ebeveynler, daha sık tükenmişlik sorunu ile karşı karşıya kalıyor.'İhmal ve şiddet gibi sonuçları var'Tükenmişlik yaşayan ebeveynler, daha fazla stres hormonu ürettikleri için daha saldırgan davranıp, daha sık intihar düşüncesine kapılıyor. Kendilerine ve çocuklarına zarar verme, çocuklarını ihmal etme ya da onlara şiddet uygulama gibi sorunlar yaşıyorlar.Tükenmişlik sonucu çocukların ödevleri ile ilgilenmeme, yemek yapmama gibi etkenler de, çocukların olumsuz etkilenmesine neden oluyor.Getty Images'Salgınla beraber sendrom da arttı'Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Batılı olmayan diğer kültürlerde ise, bireyselliğin yaygın olmaması; geniş aile, mahalle ve köy kültürü gibi etkenler ebeveynlerin yükünü azaltıyor.Belçikalı araştırmacılara göre, bu toplumlarda diğer aile üyeleri, komşular ve köylüler çocuklara çok daha fazla önem veriyor. Bu da tükenmişlik sendromuna karşı muazzam bir koruma sağlıyor."Bir çocuğu büyütmek için bir köy gerekir" atasözünün yaygın olduğu Afrika ülkelerinde de ebeveynlerin yaklaşık yüzde 1'i tükenmişlik sorunu yaşıyor.Araştırma, koronavirüs salgını nedeniyle birçok ülkede ebeveyn tükenmişliği sorunun giderek daha fazla artığını da ortaya koydu. Özellikle Batı ülkelerinde anne ve babaların üçte biri, pandemi döneminde tükenmişlik sorunun arttığını söylüyor. BBC Türkçe

Küçük Uras'ın karın ağrısının nedeni herkesişaşırttı; bağırsağından 19 mıknatısçıktı

Küçük Uras'ın karın ağrısının nedeni herkesi şaşırttı; bağırsağından 19 mıknatıs çıktı İstanbul'da yaşayan 4.5 yaşındaki Uras Aslan Aktaş, şiddetli karın ağrısı şikayetiyle ailesi tarafından hastaneye götürüldü. Çekilen röntgen filmi sonucu küçük çocuğun bağırsağında tam 19 tane 'neodyum mıknatıs' tespit edildi. Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ali Çay tarafından ameliyata alınan Aktaş, sağlığına kavuştu. Prof. Dr. Çay aileleri uyararak, “Oyuncak olarak satılan bu güçlü mıknatıslar yutulduğu zaman hayatı tehdit edebilir. Ailelere bu tür oyuncaklardan uzak durmalarını öneriyorum" dedi. Uras Aslan Aktaş, şiddetli karın ağrısı ve kusma şikayeti sonrası ailesi tarafından hastaneye kaldırıldı. Yapılan tetkiklerde küçük çocuğun bağırsağında tam 19 tane oyun amaçlı kullanılan neodyum mıknatıs tespit edildi. Bağırsağını delen cismi fark eden Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ali Çay çocuğu ameliyata aldı. 45 dakika süren operasyonda tam 19 tane mıknatıs çıkarıldı. Şaşkın olduğunu söyleyen anne Ayşegül Aktaş, “Kahvaltı esnasında çok şiddetli karın ağrısı oldu. Ben tuvalete gitmesini istedim. Ama ağrısı devam etti. Sonra dinlenmesi için yatak odasına götürdüm o esnada bana 'anne ben mıknatıs yuttum' dedi. Öyle olunca apar topar hastaneye kaldırdık. Sayı olarak bilmiyordum, kendisi 1-2 tane yuttuğunu söyledi. Ama röntgende sayının çok daha fazla olduğunu gördüm. Doktorumuz ameliyata aldı çok şükür şu an iyi durumdayız" diye konuştu."BİR ANLIK DİKKATSİZLİK SONUCU OLDU"Bu mıknatıslar ile ilgili çocukların dikkatini çekmeye çalışan çok sayıda video olduğunu belirten anne Aktaş, “Sosyal medyada inanılmaz şekilde mıknatıslarla ilgili videolar var. Bu videoların hepsi çok renkli ve güzel videolar. Dikkat çekici yetişkinlerin bile kayıtsız kalamayacağı videolar. İnanılmaz görseller oluşturuyor ve bunlarla şekiller yapıyorlar. İnternetten de rahatlıkla alınabilecek ürünler. Tehlikeli olduğunu biliyordum ama maalesef evimizde de vardı bir anlık dikkatsizlik sonucu yuttu. Büyük bir olay atlattık ama şu an şükür ki iyiyiz. Kesinlikle eve gidince hepsini yok edeceğim" ifadelerini kullandı./Archive/2021/3/20/181746851-ozel-kucuk-urasin-karin-agrisinin-nedeni-herkesi-sasirtti-bagirsagindan-19-miknatis-cikti_1.jpg“İNCE BAĞIRSAKLARI BİRBİRİNE YAPIŞTIRMIŞTI"Ameliyatı gerçekleştiren Prof. Dr. Ali Çay, “Bağırsak tıkanıklığı bulguları sonrası hastamız acilen ameliyata alındı. Bu mıknatıslar çok güçlü ve farklı bağırsak segmentlerinde birbirlerine yapışarak bağırsakta basıya ve bağırsak delinmesine, tıkanıklığa sebep olabiliyorlar. Bizim hastamızın da hem ince bağırsağı birbirine yapıştırmıştı hem kalın bağırsak yapışmıştı. Biz bağırsağın yaralanan kısımlarını onardık. Bu 19 mıknatısı tamamen çıkardık" değerlendirmesinde bulundu.“NORMAL MIKNATISLARA GÖRE 10 İLA 20 KAT DAHA GÜÇLÜ"Bu mıknatısların çok güçlü olduğunun altını çizen Prof. Dr. Çay aileleri ise şu sözlerle uyardı:“Normal mıknatıslara göre 10 ila 20 kat daha güçlü. 2019 yılından itibaren bu tür vakaların sayısı giderek artıyor. Bu mıknatıslar oyuncak olarak kullanılıyor. Renkli şekerler gibi olduğundan çocuklar oynarken bunları yutabiliyorlar. Genellik 3 ay ila 3 yaş arasındaki çocuklar bu tür şeyleri ağızlarına götürme eğilimindeler. Fakat yaştan bağımsız olarak bunlar artan miktarlarda sindirim sistemlerinde çoklu mıknatıs yutma vakalarını görmekteyiz. Bu yakın zamanda benim gördüğüm 2'nci vaka. Bunları bir oyuncak olarak görmememiz gerekiyor. Yutulduğu zaman çok tehlikeli. Çocuğumuzun hayatını tehdit eden komplikasyonlara neden olabiliyor. Ben ciddiyetle uyarıyorum. Hayatı tehdit eden komplikasyonlara neden olabiliyor. O nedenle bu tür oyuncaklardan uzak durmalarını öneriyorum." DHA

Karanlık dünyasından günümüzeışık tutan halk ozanı: Aşık Veysel

Karanlık dünyasından günümüze ışık tutan halk ozanı: Aşık Veysel Aşıklık geleneğinin önemli temsilcilerinden halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu, vefatının 48'inci yılında anılıyor. Aşık Veysel için memleketi Sivas'ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde mezarı başında anma programı düzenlenecek.Ozanın Sivrialan köyündeki kabrinin ziyaret edilmesiyle başlanacak anma programı, aşığın müzeye dönüştürülen doğup büyüdüğü evde devam edecek.AŞIK VEYSEL'İN HAYATIHafızalara, "Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece / Bilmiyorum ne haldeyim / Gidiyorum gündüz gece" ve "Ben giderim adım kalır / Dostlar beni hatırlasın / Düğün olur bayram gelir / Dostlar beni hatırlasın" dizeleriyle kazınan büyük ozan, 25 Ekim 1894'te Sivrialan köyünde dünyaya geldi.Gülizar ve Ahmet Şatıroğlu çiftinin çocuklarından Veysel Şatıroğlu, çocukluğunu ve gençlik yıllarını Sivrialan'da geçirdi.Aşık Veysel'in iki kız kardeşi, bölgede yaygınlaşan çiçek hastalığına yakalanarak yaşamını yitirdi. Aynı hastalığa yakalanan büyük ozan da 7 yaşında iki gözünü kaybetti.ÇİLE DOLU YAŞAMINA SAZIYLA, SÖZÜYLE RENK KATTIAşık Veysel, babasının teşvikiyle 10 yaşındayken saz çalıp şiir okumaya başladı. Büyük ozan, o dönemde saz ustaları Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin'den ders aldı.İlk evliliğini 1919'da Esma Hanım ile yapan Veysel Şatıroğlu, annesini ve babasını 1920'de kaybetti.Aşık Veysel, eşinin kendisini terk etmesi üzerine 1928'de ikinci evliliğini Gülizar Hanım ile yaptı.Veysel'in bu evlilikten Zöhre, Ahmet, Hüseyin, Menekşe, Bahri, Zekine ve Hayriye adlarında 7 çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarından Hüseyin birkaç aylıkken hayatını kaybetti. Ozanın büyük oğlu Ahmet Şatıroğlu 84 yaşında 11 Ocak 2018'de, büyük kızı Zöhre Başer ise 2 Şubat 2020'de 85 yaşında yaşamlarını yitirdi.ADINI "AŞIKLAR BAYRAMI'NDA" DUYURDUSivas'ta öğretmenlik ve milli eğitim müdürlüğü görevlerinde bulunan şair ve oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer'in davetiyle köy enstitüsünde saz hocası olarak görev yapan Veysel'in adı ilk kez 5 Ocak 1931'de düzenlenen "Sivas Aşıklar Bayramı"nda duyuldu.Ömrü yoksulluk ve zorluklarla geçen Aşık Veysel, Cumhuriyet'in 10. yılı için yazdığı destanın yayınlanması ve Sivas Aşıklar Bayramı'ndaki başarısı ile dikkati çekti.Aşık Veysel, 1950 yılında senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun yazdığı, Metin Erksan'ın yönetmenliğini üstlendiği "Karanlık Dünya" adlı bir filmde, yaşadığı Sivrialan köyü çevresiyle konu edildi.Tasavvuftan izler sunan, şiirleri konu bakımından zengin çeşitlilik gösteren Aşık Veysel, Yunus Emre'nin etkisindeki şiirlerinde halk kültürünün mayasına karışan yönleriyle Türk edebiyatının ve saz şiiri geleneğinin büyük ustalarından biri olarak hafızalara kazındı.Türkiye Büyük Millet Meclisi, "Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü" 1965 yılında özel bir kanunla halk ozanına 500 lira aylık bağladı.DİZELERİNDE HEP BİRLİK VE BERABERLİK MESAJLARI VERDİAşıklık geleneğinin son büyük temsilcilerinden ünlü halk ozanı, 1971 yılında Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde son konserini verdi.Ölümünden birkaç saat öncesine kadar bile "Birbirinizle, konu komşuyla iyi geçinin, dirliğiniz, düzeniniz bozulmasın" diyerek, "Kürt'ü Türk'ü ne Çerkez'i / Hep Adem'in oğlu, kızı / Beraberce şehit, gazi / Yanlış var mı ve neresi" dizeleriyle birlik ve beraberliğe vurgu yapan ünlü halk ozanı, şiirlerinde yaşama sevinciyle hüznü, iyimserlikle umutsuzluğu iç içe işledi.Aşık Veysel 21 Mart 1973 günü saat 03.30'da doğduğu köy olan Sivrialan'da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde hayata gözlerini yumdu.DOSTLARI VEYSEL'İ ESERLERİYLE YAD EDİYORÇocukken iki gözünü de kaybetmesine rağmen şiirlerine yansıttığı vatanseverlik, hoşgörü, yaşama sevinci, sevgi, birlik ve beraberlik mesajlarıyla hem kendi dünyasını aydınlatan hem de bugünlere ışık tutan halk ozanı, hafızalara kazınan eserler bıraktı.Şiirlerinde "Veysel", "Sefil Veysel" ve "Veysel Şatır" gibi mahlaslar kullanan Aşık Veysel, bir şiiri hariç, bütün şiirlerini dörtlüklerle aktardı ve "Sazımdan Sesler" ile "Dostlar Beni Hatırlasın" adlı şiir kitapları bulunan ozanın ölümünden sonra, 1984'te "Bütün Şiirleri" adlı eseri tekrar yayımlandı."Uzun ince bir yoldayım", "Dostlar beni hatırlasın", "Güzelliğin on para etmez", "Atatürk'e ağıt", "Beni hor görme", "Beş günlük dünya", "Derdimi dökersem derin dereye", "***** felek", "Kara toprak" gibi eserleri hafızalara kazınan, Türkçeyi en yalın ve güçlü şekilde kullanan Aşık Veysel, şiirlerinde verdiği mesajlarla Türk milletine her zaman birlik ve beraberlik çağrısı yaptı.Aşık Veysel'in vatan, tabiat, birlik, beraberlik, çalışma, yardımlaşma konularını işlediği şiirlerinde, vatana bağlılık ve idealistlik dikkati çeken en önemli nokta oldu.Ozanın eserleri pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlanırken birçok yabancı sanatçının da dikkatini çekti. ABD'li elektro gitar virtüözü Joe Satriani, 2008'de çıkardığı albümde "Aşık Veysel" isimli, kendi bestelediği enstrümantal bir esere yer verdi. AA

Polonya’da bir ağaçta 2. Dünya Savaşı’ndan kalma bomba bulundu

Polonya’da bir ağaçta 2. Dünya Savaşı’ndan kalma bomba bulundu Polonya’da ormandaki bir ağaçta 2. Dünya Savaşı’ndan kalma bomba bulundu. Bombanın hangi amaçla ağaca konulduğu bilinmezken etkisiz hale getirildi. Polonya’nın güneydoğusunda bulunan Pulawy kasabasına bağlı Anielin köyü yakınlarında bir ağaçta 2. Dünya Savaşı’ndan kalma bomba bulundu. İsmi açıklanmayan bir kişi, ormanda yürüyüş yaparken tesadüfen bir ağacın dalları arasında duran bir demir parçası fark etti. Cismin ne olduğunu tam olarak anlamayan şahıs, 2. Dünya Savaşı’nda büyük çarpışmalara sahne olmuş Polonya’da toprak altında, denizde hala çok sayıda patlayıcı bulunduğu için durumdan şüphelenerek polise haber verdi. Olay yerine gelen polisin yaptığı ilk inceleme sonucu cismin bomba olduğu belirlendi.ETKİSİZ HALE GETİRİLDİOrmana bomba imha ekipleri sevk edildi. Söz konusu cismin 2. Dünya Savaşı’nda kullanılan SD1 hava bombası olduğunu tespit eden bomba imha uzmanları, bombanın savaş devam ederken ya da savaşın hemen sonrasında ağacın dalları arasına yerleştirilmiş olabileceğini belirtti. Hangi amaçla, kim tarafından ormandaki ağaca konulduğu bilinmeyen paslı hava bombası, uzmanlar tarafından etkisiz hale getirildi. İHA

'Dünya Su Günü' için farkındalıkçalışması; yarım litre suyu 500 liraya satışa sundu

'Dünya Su Günü' için farkındalık çalışması; yarım litre suyu 500 liraya satışa sundu Tokat'ta, gönüllü turizm elçisi Fatma Esin Tuna, '22 Mart Dünya Su Günü' öncesi kuraklığa dikkat çekmek amacıyla yarım litrelik pet şişelerdeki suları 500 liradan satışa çıkardı. Kentte yaşayan gönüllü turizm elçisi Fatma Esin Tuna, '22 Mart Dünya Su Günü' dolayısıyla suyun önemine dikkat çekmek için etkinlik düzenledi. Etkinlikte 500 mililitrelik su şişelerinin üzerine '500 TL' yazan Tuna, yoldan geçenlere satmaya çalıştı. Suyun fiyatını görenler ise şaşırırken, etkinlik ve suyun önemi hakkında bilgilendirildi. /Archive%5C2021%5C3%5C20%5C185015474-dunya-su-gunu-icin-farkindalik-calismasi-yarim-litre-suyu-500-liraya-satisa-sundu_5.jpgGelecek yıllarda olası kuraklık sonucu su fiyatlarının hangi seviyelere gelebileceğini göstermek istediğini belirten Fatma Esin Tuna, "'Dünya Su Günü' nedeniyle meydana çıktık, insanları uyarmak istedik. Yola çıkış fikrimiz, önümüzde tehlike olan kuraklığı ve 'sudan ucuz' atasözünü vurgulamaktı. Bu atasözünü kullanırken, bir şeyin ne kadar ucuz olduğunu vurguluyoruz. Zamanı gelecek, ne kadar pahalı olduğunu vurgulamak için kullanacağız bu sözü. Bedelini ödemesek bile bütün sular bizimdir. Bedelini ödemesek bile bir gün onun faturası bize kesilecektir. Milli servetimiz olan suyumuzu geleceğimize, çocuklarımıza miras bırakmamız ve insanlığın idame edilmesi için de sahip çıkılması gereken bir değer olduğunu vurguluyoruz. İnsanlar şaşırdılar tabi ama bir gün bu fiyatı gördükleri zaman şaşırmasınlar; çünkü o tehlike var. O yüzden de suyu kullanırken tasarruflu olsunlar. Pandemi, suyu çok tüketmek için bahane değil az su ile de iş yapılabilir" dedi.Etkinliğe katılanlar ise su tasarrufuna dikkat ettiklerini belirtti.Farkındalık için hazırlanan ve üzerinde '500 TL' yazan sular, etkinlik sonunda dağıtıldı.  DHA

Prenses Diana’nın mektupları67 bin 900 sterline satıldı

Prenses Diana’nın mektupları 67 bin 900 sterline satıldı Prenses Diana’nın 1990-1997 yılları arasında bir aile dostuna yazdığı mektuplar, açık artırmada 67 bin 900 sterline (683 bin TL) satıldı. Lady Diana´nın 24 yıldır saklanan mektupları açık artırmayla satıldı.1990-1997 yılları arasında, Diana´nın, aile dostu olan Roger Bramble´a yazdığı 36 mektubun 67 bin 900 sterline satıldığı öğrenildi.Diana'nın söz konusu mektuplarda Prens Charles ile boşanmasını ve 1993'teki intihara teşebbüsün ardından yaşadığı sorunları da ele aldığı ifade edildi./Archive/2021/3/20/185819883-30116491a40f7b2166e40a09c58869c3e47b6cd.jpgDiana'nın Kraliçe Elizabeth'e 'patron' diye hitap ettiği mektup, 7 bin 200 sterlinle açık artırmada en yüksek fiyata satılan mektup oldu.Mektuplardan elde edilen gelirin İngiliz Ulusal Balesi ve Genç Müzisyenler Senfoni Orkestrası gibi organizasyonlara bağışlanacağı bildirildi. cumhuriyet.com.tr

Resmi Gazete'de yayımlandı: Cumhurbaşkanıkararıyla Diyarbakır il sınırıdeğişti

Resmi Gazete'de yayımlandı: Cumhurbaşkanı kararıyla Diyarbakır il sınırı değişti AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Diyarbakır’ın il sınırı değişti. Buna göre, Kulp ilçesine bağlı Şenyayla bölgesinin Muş’a bağlanmasına karar verildi. AKP’li   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 20 Mart 2021 Cumartesi günü yayımlanan Resmi Gazete'de, Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Şenyayla bölgesinin Muş’a bağlanmasına karar verildi.3677 karar sayısı ile yayımlanan kararda, şu ifadelere yer verildi:“Diyarbakır ili, Kulp ilçesi, Alaca Mahallesi’nde Şenyayla olarak bilinen, Muş-Diyarbakır il sınırı olan Berroşk Komları, Gencuk ve Misur derelerinin kesişim noktasından Billur Deresi’ni takiben Pizar Tepe, 2047 rakımlı Kartal Tepe, Seğla Tepe, Gelyememi Deresi, Vorikamera Tepe güney eteklerinden Muhammetemin Deresi’nden Orta Deresi’nin dere yatağını takiben Murat Nehri ile birleştiği yer arasında kalan bölgenin Muş iline bağlanmasına 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 2'nci maddesi gereğince karar verilmiştir.”/Archive/2021/3/20/230832534-f.jpg cumhuriyet.com.tr

AKP'den yeni hamle: 'İstanbul Sözleşmesi' yerine 'Ankara Sözleşmesi'

AKP'den yeni hamle: 'İstanbul Sözleşmesi' yerine 'Ankara Sözleşmesi' AKP Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya, İstanbul Sözleşmesi’nin yerine ‘Ankara Sözleşmesi’ni hazırladıklarını ifade etti. A Haber'de bir programa katılan AKP Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ile ilgili açıklamalarda bulundu.  Ankara Sözleşmesini hazırladıklarını söyleyen Kaya şöyle dedi: "Bugün geldiğimiz noktada İstanbul Sözleşmesi'nin kutuplaşmaya yol açtığını görüyoruz. Bu ayrışma kutuplaşma bizi, 'İstanbul Sözleşmesi olmasa da olur. Aslolan hukuktur' noktasına getirdi. Farklı polemiklerin gündeme gelmesiyle İstanbul Sözleşmesi'nin yerine farklı bir sözleşmenin gelmesi zorunlu olmuştur. Ankara Sözleşmesi hazırlıyoruz.” cumhuriyet.com.tr

Hilal Kaplan'danİstanbul Sözleşmesi'nin feshine tepki gösterenŞevval Sam'a hakaret

Hilal Kaplan'dan İstanbul Sözleşmesi'nin feshine tepki gösteren Şevval Sam'a hakaret Pelikancı Hilal Kaplan, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesinin ardından tepki gösteren sanatçı Şevval Sam'a hakaret etti. Şevval Sam, İstanbul Sözleşmesi'nin AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla feshedilmesine tepki gösterdi. Sam, "Haydi herkes dövüş sporlarına yazılsın. Orta çağa dönüyoruz. Orman kuralları geçerli artık' dedi.Hilal Kaplan Şevval Sam'ı bu eleştirisi nedeniyle hedef alarak 'gerizekalı' şeklinde hakaret etti. Kaplan, "11 kelimede gerizekalı olduğumu nasıl kanıtlarım challenge" mesajını paylaştı. cumhuriyet.com.tr

Fahrettin Altun,İstanbul Sözleşmesiüzerinden laikliği hedef adlı

Fahrettin Altun, İstanbul Sözleşmesi üzerinden laikliği hedef adlı AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin açıklamalarda bulunan İletişim Başkanı Fahrettin Altun, laikliği hedef aldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da ‘laiklik’ üzerinden sözleşmeden çıkılmasını, “Laiklik adına bu ülkenin evlatlarının eğitim hakkını ellerinden aldılar” sözleri ile savundu.Altun’un Twitter’dan yaptığı açıklamalar şu şekilde:“Son 18 yılda, her alanda olduğu gibi temel hak ve özgürlüklerle birlikte kadınların güçlendirilmesi noktasında da önemli reformlara imza attık. Kadını nesne değil özne olarak gören bir anlayışla sosyal hayatın inşasında yepyeni bir anlayışın hakim olmasını sağladık.Kadınlarımız arasında başta eğitim ve seçilme hakkı olmak üzere birçok konuda çifte standart olmaması için devrim niteliğinde yeniliklere imza attık. Güçlü Türkiye’yi sadece güçlü kadınlarla inşa edebiliriz. İşte bu sebeple kadınlarımızın önündeki tüm engelleri bir bir kaldırdık.Kadın haklarını iyileştirmek ve kadına yönelik şiddeti engellemek adına başta “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”, “Ceza Kanunu’nun 102. ve 103. maddeleri” ve “Anayasa’nın 10. ve 41. maddeleri” olmak üzere bir çok yeni düzenleme yaptık.İç hukukumuzda yaptığımız bu düzenlemelerle “kadına karşı şiddetle mücadele” noktasında hukuki altyapımızı güçlendirdik. Bundan sonra da çok daha dinamik bir bakış açısıyla kadınlarımızın kazanmış olduğu hakları pekiştirmek için yeni düzenlemeleri hayata geçireceğiz.Hükümetimiz, kadına karşı şiddeti sona erdirmek ve kadının sosyal hayattaki yerini daha da güçlendirmek için var gücüyle çalışacaktır. Şunu açık ve net bir biçimde ifade etmek isteriz ki bizim amirimiz aziz milletimizdir. Bize yalnızca aziz milletimiz istikamet çizer.Daha düne kadar kadınlarımızı başörtüsü üzerinden ayrıştıran, kadınlarımızı eğitim, istihdam ve seçilme gibi en temel haklarından mahrum bırakanların bugün kadın hakları savunucusu taklidi yapmaları samimiyetten uzak bir davranıştır.Kendi içindeki sayısız taciz ve tecavüze sessiz kalan, en temel hak ve özgürlüklerden biri olan başörtüsünden dolayı onlarca yıl Türk kadınının her türlü hakkını gaspeden zihniyetin kadın ve insan hakları konusunda bize vereceği hiçbir ders yoktur.Türkiye’nin tarihi, Batıcı müstemleke zihniyetin eziyetleri, zulümleri, yasakları ve çifte standartlarıyla doludur. Bunlar “demokrasi” adına bu ülkenin başbakanını astılar. “Laiklik” adına bu ülkenin evlatlarının eğitim hakkını ellerinden aldılar.Onlarca yıl sürdürdükleri zulümlerin müsebbibi kendileri değilmiş gibi utanmadan demokrasi havariliğine soyunuyorlar. Terör örgütleriyle el ele gezip utanmadan vatan millet edebiyatı yapıyorlar. Şimdi de kadınlarımız üzerinden aziz milletimize karşı bir saldırının içindeler.Eğer gerçekten derdiniz bu ülkenin kadınları, insanları ve evlatlarıysa ilk iş olarak kendi içinizdeki taciz ve tecavüzlere ses çıkarırsınız. Sonra da terör örgütleriyle aranıza mesafe koyarsınız. Geçmişte yaptığınız zulümler için çıkıp milletimizden özür dilersiniz.Türkiye, Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde sayısız devrimi gerçekleştiriyor. Kadınlarımız her alanda daha aktif ve özgüvenli bir şekilde yer alıyor. Türkiye, aile ve toplum yapısı başta olmak üzere tüm dinamikleriyle geleceğe emin adımlarla yürüyecektir.” cumhuriyet.com.tr

AKP Genel Başkan Danışman'ındanİstanbul Sözleşmesi yorumu: "Ben açıkça söylüyorum, karşıdeğildim"

AKP Genel Başkan Danışman'ından İstanbul Sözleşmesi yorumu: "Ben açıkça söylüyorum, karşı değildim" AKP Genel Başkan Danışmanı Aktay, "“İstanbul sözleşmesi bir paket olarak algılanmaya başladı. Toplumda hoşnutsuzluğa yol açtı. Bunun kabul edilmesi aceleye getirildi. Avrupa normları ile bizim normlarımız aynı değil. Ben açıkça söylüyorum, (İstanbul Sözleşmesi’ne) karşı değildim" dedi. AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine yönelik açıklamalar yaptı.Aktay, İstanbul Sözleşmesi’nin eşcinselliğin normalleştirildiği yönünde bir toplumsal algı oluşması nedeniyle kaldırıldığını öne sürdü. Aktay, sözleşmede eşcinselliği normalleştirici bir madde olduğunu düşünmediğini de ekledi.Habertürk yayınında soruları yanıtlayan Aktay şunları söyledi:“İstanbul sözleşmesi bir paket olarak algılanmaya başladı. Toplumda hoşnutsuzluğa yol açtı. Bunun kabul edilmesi aceleye getirildi. Avrupa normları ile bizim normlarımız aynı değil. Ben açıkça söylüyorum, (İstanbul Sözleşmesi’ne) karşı değildim. Bu Ak Parti’nin muhafazakar politikasıdır. Toplumdaki algıları değiştirebiliyorsanız, buyurun değiştirin. Toplumsal etkisi analiz edilmedi. Toplumda böyle algılanmaya başladı.”Aktay, sözleşmenin lehinde yazılar yazdığını ve çok sert eleştiriler aldığını da söyledi. cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter