News - Haberler
Hukukçular, açıklananİnsan HaklarıEylem Planı’na değerlendirmede bulundu
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Hukukçular, açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’na değerlendirmede bulundu Cumhurbaşkanı'nın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı'nı İstanbul ile Ankara Baro Başkanları ve CHP ile İYİ Parti'nin hukukçu vekilleri değerlendirdi. TAMAMEN BİR MAKYAJMuharrem Erkek (CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı)İnsan hakları anayasada güvence altına alınır. Anayasa mahkemesinin görevi anayasada yazılı hak ve özgürlükleri korumaktır. Siz Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımıyorsunuz. Siz AİHM kararlarını tanımıyorsunuz. İşinize gelirse uyuyorsunuz, işinize gelmezse yargıya talimat veriyorsunuz. Mahkemelerin dahi uymasını engelliyorsunuz. Bu zihniyet reform yapabilir mi, zihniyetin değişmesi lazım. Sorun zihniyette ve uygulamada. En mükemmel anayasayı yapalım, en mükemmel yasaları Meclis’ten çıkaralım ama iktidardaki zihniyetin bunlara saygısı yoksa samimi değilse, ne yapabilirsiniz, haklarınız ve özgürlüğünüz tehdit altındadır.“Tutuklulukla ilgili düzenleme” deniyor. Zaten mevcutta da tutuklama bir tedbirdir ama bu dönemde bir cezalandırma yöntemine dönüştü. Bizim yasalarımızda tutuksuz yargılamayı engelleyen bir düzenleme mi var? Bizim yasalarımız sabaha karşı beşte insanların evlerine girmek için kapısını kırıp, içeriye girip, çocuklarının gözü önünde ters kelepçeye yatırıp gözaltına alın mı” diyor. Osman Kavala üç yıldır tutuklu, hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı var mı? Nasıl 3.5 yıl cezaevinde tutabiliyorsunuz, bu kadar büyük bir insan hakkı ihlali yaratan yasalar mı, iktidardaki zihniyet mi?“Uzun yargılama zararları karşılanacak” diyor. Mevcut yasal düzenlemelere göre de önlenebilir. Gösteri ve yürüyüş hakkı zaten var. Öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki bütün iktidarları süresince aldatma ve aldatılma üzerine kurulmuş her şeyleri. Şimdi de yine milleti aldatmaya çalışıyorlar. Güya, “Bizim yönümüz Avrupa” diyerek vatandaşlarını aldatmaya çalışıyor. Tamamen bir makyaj. “Siyasi Partiler ve seçim mevzuatında değişiklik yapılacak bir çalışma içinde olduklarını söyledi, bu da tamamen “Nasıl iktidarda kalabiliriz, Meclis’teki çoğunluğumuzu nasıl kaybetmeyiz çalışması”.KADININ ADI HÂLÂ YOKUğur Poyraz (İYİ Parti Genel Sekreteri)Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasında da belirttiği gibi Avrupa Birliği’ne vizesiz seyahate ilişkin bir takım kuralların Türk hukukuna derç edilmesiyle ilgili bir konu. Örnek veriyorum burada İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bir konu yok. Biz sayın genel başkanımız eliyle kadına yönelik şiddet, hakaret, öldürme, yaralama gibi alanlarda da bir ağırlaştırıcı madde konulmasını talep etmiştik. Eşe karşı değil, kadına karşı ibaresinin konmasını istemiştik. Burada ‘eş’ yanına ‘boşanılan eşi’ eklemişler. Hâlâ kadının adı yok. Bu metinde “Otel odasında gece yarısı gözaltına almaya son veriyoruz” diyor. Adam otelde kalıyorsa, firar değil, kaçak değil. Bir anlamı yok zaten. Şu anda hakim, savcı ya da kolluk görevlisinin açıklanan hususları yerine getirmesi için elini kolunu bağlayan hiçbir mevcut madde yok ki. “Sabaha karşı 4’te otelden alacaksın” diye bir madde yok ki “alamazsın” diye kural koyuyorsun. “Yetersiz ve hatalı raporları alışkanlık haline getiren bilirkişileri derhal sicilden çıkarıyoruz” diye bir madde var. Bilirkişilerle ilgili böyle bir sorununuz varsa ihtisas mahkemeleri neden kurmuyorsunuz? Basit bir örnek vereyim: Selahattin Demirtaş’ın terör örgütü propagandası yapıp yapmadığını bir hakim anlayamaz mı? Şimdi hakim bunun kararını veremiyor, bilirkişiye gönderiyor. Söylenenler uygulanırsa, hassasiyet gösterilirse sevindiricidir. Ama bunlar Türk yargısına güveni tekrar tesis etmek için yeterli değildir. Daha yapısal, yargıçları daha özgürleştirici kurallar gereklidir.BİR TEMENNİLER BİLDİRİSİMehmet Durakoğlu (İSTANBUL BARO BAŞKANI)2014’te de bir eylem planı hazırlanmıştı, ancak bir türlü yürürlüğe girmedi. Dolayısıyla şimdikinin yürürlüğe girebileceğine ilişkin hangi gerekçelerden hareket edeceğiz, bu kadar iyi niyetli olacak mıyız, çok emin değilim. Üç kez hazırlanmış yargı reformu strateji taslağı, iki kez hazırlanmış insan hakları eylem planı var. Bunlara ne ölçüde, nasıl inanacağımız sorunu bizim için temel bir sorun. Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan cümlelerin hiçbirine karşı olmak mümkün değil ama bizim sıkıntımız o ki, bunların hiçbiri uygulamaya yansımıyor. Uygulamaya yansıyabilecek alanlar konusunda hiçbir güvence verilmiş değil. Bugün Cumhurbaşkanı bütün hakimlere, savcılara çok açıkça “benden gelen ve benim adıma verilen talimatların hiçbirine uymayacaksınız” diyebilseydi ya da yargıçlar, savcılar için bir coğrafi güvence getirilmiş olmasaydı umut verebilirdi. Bu haliyle baktığımda benim için temenniler bildirisi olmaktan öteye geçmiyor. İlgimi çeken de nihayi hedef olarak tüm bunların anayasaya bağlı olması. Evet anayasa yapmak gibi bir sorunumuz var ama geldiğimiz nokta itibariyle bu anayasanın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin varlığını sürdürecek şekilde yapılması halinde de burada söylenenlerin tamamı gerçekten temenni olarak kalacaktır. Ayrıca önümüzdeki hafta içinde bir ekonomik reform paketi ilan edilecekmiş. Sanki bugün ilan edilen şeylerin ekonomik reform paketiyle yakından ilgisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü başlıklardan biri mülkiyet hakkı. Özellikle OHAL döneminde KHK’lerle sınırlandırılan mülkiyet hakkına ilişkin bazı düzenlemeler getiriyor. Mesela ‘acele kamulaştırma’yla ilgili zaten çok ciddi sorunlarımız vardı. Bu sorunlar KHK’yle getirilmişti. Dolayısıyla bunlardan vazgeçilirken görebildiğim kadarıyla bir yönüyle yabancı sermayeye güvence vermeye çalışılıyor. Yoksa bizim avukatlar açısından örneğin savunma hakkına getirilen en küçük bir değişiklik söz konusu değil.HİSSETMEK İSTİYORUZErinç Sağkan (ANKARA BARO BAŞKANI)30 Mayıs 2019’da Yargı Reformu Strateji belgesi hazırlanmıştı. Yine 9 amaç, 63 hedef, 256 faaliyet içeriyordu. Bu belge içinde de yeni bir eylem planı hazırlanacağı ifade edilmişti. Yargı reformu strateji belgesi açıklandığında bunun ana amacının güven veren erişebilir bir adalet sistemi olduğu ifade edilmişti. Tabii ki burada amacım bir niyet okuyuculuğu yapmak değil, bugüne kadar Türkiye’de çok sayıda reform paketi hazırlandığını, eylem planları hazırlandığını, hatta bunlara ilişkin yasal düzenlemeler yapıldığını da gördük. Ancak bunların uygulamada maalesef ki gerek hukuki güvenlik, gerekse anayadan kaynaklanan temel hak ve güvencelerimizin teminat altına alınması konusunda somut anlamda yaşantımızda ve bir hukukçu olarak da meslek yaşantımda görmüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı bugünkü eylem planını açıklarken de bunun bir dilek ve temenni belgesi olmadığını ifade ediyor. Ancak bugüne kadarki örneklere baktığımızda çok sayıda reform belgesine ve eylem planına rağmen biz anayadaki tanımlanan hukuk devleti olmaktan son derece uzak kaldığımız gibi, başta adil yargılanma ilkesi ve ifade hürriyeti olmak üzere en temel hak ve özgürlüklerimizin de daha ağır şekilde kısıtlandığı bir süreci yaşıyoruz. Bakın 30 Mayıs 2019’da yargı reformu strateji belgesi hazırlandığında Türkiye 2019 hukukun üstünlüğü endeksinde 126 ülke arasında 109. sıradaydı. Oysa bu reform belgesi ve üzerinden üç tane yargı paketi Meclis’ten geçtiği halde 2020 yılında 128 ülke arasında 107. sıradaydık. Daha somut örnekler verecek olursam, örneğin yargı reformu strateji belgesinden sonra getirilen düzenlemelerden birinde terörle mücadele kanununun 7. maddesine “haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” hükmü eklenmişti. Kaldı ki ifade hürriyeti olarak bahsedebileceğiniz bu hüküm anayasamızda da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüğümüz olduğu halde bu düzenlemenin somut olarak kanun metnine girmesinden sonra da çok sayıda ihlal örneğini yaşıyoruz. Sorun tamamen uygulamada. 30 Mayıs 2019’da hakim ve savcılara coğrafi güvenceden bahsedilmişti, bugün yine bahsedildi. Haliyle bizler belge değil, günlük yaşantımızda bunu görüp hissetmek istiyoruz. Bugün ortaya konan belgenin hemen hemen tamamının altına bu ülkede yaşayan herkes gönül rahatlığıyla imza atabilir. Ancak sayın Adalet Bakanımızın bundan birkaç hafta önce ifade ettiği üzere “Yargı konjonktüre bakmaz, tavsiye, telkin almaz” demişti. Bizim asıl sorunumuz uygulamadan kaynaklanıyor. Bakın bu belge içinde masumiyet karinesinden, lekelenmeme hakkından bahsediliyor. Oysa ki bunlar zaten modern hukuk sistemine sahip dünyadaki tüm ülkeler tarafından kabul edilmiş evrensel hukuk kurallarıdır. İpek ÖzbeyÖğrenciler uykudayken ders ziliçaldı!
Öğrenciler uykudayken ders zili çaldı! Türkiye genelindeki okulların yüzde 25’inde ikili öğretimin devam ettiğini anımsatan Yıldırım, “Sınıflar uygun değil, çünkü boş sınıf yok. Boş sınıfın olmadığı yerde seyreltilmiş eğitimi nasıl yapacaksınız” diye sordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün akşam saatlerindeki açıklaması ile eğitimciler ve öğrenciler, 12 saatten az zaman kala okula gideceklerini öğrendi. Okulların, “kafe ve restoranlar” gibi yüz yüze eğitime açıldığını söyleyen Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, “Okulların ciddi çoğunluğu açılmadı. Gelen tek tük öğrenci de geri gönderildi. Kimi okul birkaç gün sonra, kimi okul da pazartesi tam olarak açılabileceğini öğretmenlere, velilere duyurdu” dedi.“TAMAMEN KONTROL DIŞI”Karar sürecini “tamamen kontrol dışı” olarak nitelendiren Yıldırım, akşam saatlerinde açıklanan karar nedeniyle okul müdürlerinin gece yarısı öğretmenlere okulun açılıp açılmayacağı yönünde mesaj attığını söyledi.Son dakika açıklanan karar nedeniyle servislerin konuşulamadığını ve faaliyete geçmediğini aktaran Yıldırım, “Öğrencileri kim okula götürecek, okuldan alacak? Yanlarında bulunacak yardımcı personelle henüz anlaşılmamış; okullardaki yardımcı çalışanlar yeterli olmadığı için hijyen koşulları tam sağlanmamış; maske sayısı yetersiz. Öğretmenlere, aşının ikinci dozu tamamlanmadan eğitim öğretimin biteceğini düşünüyoruz” dedi. Sefa Uyar4 ay sonra okuldalar
4 ay sonra okuldalar Yeni kontrollü normalleşme süreci ile eğitim kurumlarında 4 ay aranın ardından yüz yüze eğitim başladı. Yeni kontrollü normalleşme süreci kapsamında düşük ve orta riskli illerde yüz yüze eğitim tüm okulöncesi eğitim kurumlarında, ilkokullarda, ortaokullarda ve liselerde; yüksek ve çok yüksek riskli illerde ise okulöncesi eğitim kurumlarında tam zamanlı, ilkokullarda, 8. ve 12. sınıflarda seyreltilmiş olarak başladı. cumhuriyet.com.trUzaktan Eğitime Yönelik Tutumlar araştırması: "Uzaktan eğitime güven yüzde 39"
Uzaktan Eğitime Yönelik Tutumlar araştırması: "Uzaktan eğitime güven yüzde 39" Araştırmaya katılanların yüzde 72’si, tüm öğrencilerin gerekli dijital erişime sahip olmamasının, uzaktan eğitimin önündeki en önemli bariyer olduğunu düşünüyor. Uzaktan eğitim sistemine güvendiğini belirtenlerin oranı yüzde 39. İnsani Gelişme Vakfı (İNGEV) ile İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliğiyle yapılan “Uzaktan Eğitime Yönelik Tutumlar” araştırması, toplumun uzaktan eğitim konusunda çekimser olduğunu ve öğretmenlerin yüzde 64’ünün uzaktan eğitime uygun içerik hazırlamak konusunda yeterli donanıma sahip olmadığını gösterdi.26 şehirde 1754 görüşme yapılarak düzenlenen araştırmaya göre bu çekimserliğin başlıca nedeni, tüm öğrencilerin uzaktan eğitimine katılabilmek için ihtiyacı olan dijital erişime sahip olmaması. Anne-babaların dijital okuryazarlıklarının çocuklarının uzaktan eğitim sistemini kullanmasına yardımcı olabilecek düzeyde olmaması ise bir diğer engel olarak algılanıyor. Öğrencilerin sürekli evde olması, yüz yüze eğitimde öğretmenin sorumluluğunda olan önemli görevleri de anne-babalara yüklüyor. Bütün bunlar, toplumda dijital erişim ve okuryazarlık seviyesine göre oluşan eşitsizliklere işaret ediyor. YETERLİ DEĞİL Araştırma sonuçlarına göre uzaktan eğitim sistemine güvendiğini belirtenlerin oranı yüzde 39. Bu sistemin tek başına yeterli olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 23. Katılımcıların yüzde 50’si ise öğrencilerin yüz yüze eğitime başlamasını destekliyor. Uzaktan eğitime güven konusunda çekimserlik olsa da yüzde 52’lik bir kesim yüz yüze eğitimin uzaktan eğitim ile de desteklenmesi gerektiği görüşünde. “Salgın geçse bile eğitim sistemi uzaktan eğitim olarak devam etmelidir” görüşünü savunanların oranı yalnızca yüzde 12. Katılımcıların yüzde 72’si, tüm öğrencilerin gerekli dijital erişime sahip olmamasının, uzaktan eğitimin önündeki en önemli engel olduğunu düşünüyor. Yüzde 67’lik bir kesim ise tüm anne-babaların, çocuklarının uzaktan eğitim sistemi kullanmasına yardımcı olacak bilgi seviyesine sahip olmamasını diğer bir engel olarak tanımlıyor. Yüzde 66’lık bir kesim, uzaktan eğitim sisteminin öğrenciler arasında eşitsizliğe neden olduğu görüşünde. Görüşmelere katılanların yüzde 63’ü, devlet okulu öğrencilerinin bu süreçte özel okul öğrencilerine göre daha dezavantajlı olduğu inancında. BAŞARI DÜŞECEKAraştırmada çıkan diğer sonuçlar şöyle: “Eşitsizlik algısı, halkın yüzde 64’ünde uzaktan eğitim alan öğrencilerin sınav başarısının daha düşük olacağı, yüzde 53’ünde ise uzaktan eğitim alarak üniversiteden mezun olan gençlerin işverenler tarafından daha az tercih edileceği gibi endişelere yol açıyor. Uzaktan eğitim, ebeveynlerin önemli ölçüde eğitim sürecine dahil olup daha fazla vakit ayırmalarını gerektiriyor. Toplumun yüzde 85’i, uzaktan eğitimde öğrencinin başarısının veli-öğretmen işbirliğine bağlı olduğu konusunda hemfikir. Yüzde 81’i ise bu sistemin ebeveynlerin çocuklarıyla daha fazla ilgilenmesini gerektirdiğine inanıyor. Yüzde 62’lik bir kesim, uzaktan eğitim sisteminin özellikle evden çalışan ebeveynlere ek yük yarattığını düşünürken, halkın yüzde 53’ü ise öğrencinin uzaktan eğitimini takip etmenin evde annenin sorumluluğunda olduğu görüşünde.”KADINLARDAN BEKLENEN KATKI ARTTI‘’Bu araştırma, tek başına uzaktan eğitimin kısıtlamalar nedeniyle oluşan öğrenim kaybını karşılamakta yeterli olmadığını gösterdi. Araştırma sonucunda, toplumun farklı ekonomik grupları arasında uzaktan eğitime erişimde mevcut eşitsizliklerin daha görünür hale geldiğini gördük. Bir başka önemli gözlem, çocukların eğitimi için kadınlardan daha çok katkı beklendiği oldu. Bu sonuçlar bizleri şaşırtmadı. Eğitimin öğretmen/okul cephesinde, teknolojiye erişim ve teknoloji yetkinliği bakımından öğretmenlerin sıkıntıya girdiği anlaşılıyor. Öğretmenlerin yüzde 64’ünün uzaktan eğitime uygun içerik hazırlamak konusunda yeterli donanıma sahip olmadığı gözlemleniyor.” Figen AtalayErdoğan ile Macron uzun aradan sonra görüştüler
Erdoğan ile Macron uzun aradan sonra görüştüler Birbirlerine ağır eleştiriler yönelten Erdoğan ve Macron, video konferansla görüştü. Türkiye - Fransa dostluğuna vurgu yapan Erdoğan’ın Avrupa’dan Kafkaslar’a, Ortadoğu’ya ve Afrika’ya kadar olan coğrafyada ortak adımlar önerdiği belirtildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile video konferans görüşmesi gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre görüşmede, Türkiye-Fransa ilişkileri ve bölgesel konular ele alındı. KAVGADAN DOSTLUĞACumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede, Fransız mevkidaşı Macron ile uzun bir aranın ardından yeniden görüştüklerini ve Macron’un şahsında Fransız halkını selamladığını ifade etti. Erdoğan, bu sene Ankara Anlaşması’nın 100’üncü yılı olduğuna değinerek, Türkiye-Fransa ilişkilerinde liderler arasında tesis edilen diyaloğun her zaman büyük rolü olduğunu ifade etti. Birinci Fransuva ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından mektup ile temelleri atılan dostluk ilişkisinin pek çok badireden başarıyla geçtiğini belirten Erdoğan, Türkiye-Fransa işbirliğinin çok ciddi bir potansiyeli olduğuna inandığını dile getirdi. Erdoğan, “İki güçlü NATO müttefiki olarak Avrupa’dan Kafkaslar’a, Ortadoğu’ya ve Afrika’ya uzanan geniş coğrafyada güvenlik, istikrar ve barış çabalarına önemli katkılar sağlayabiliriz. Ülkelerimizi, vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini tehdit eden terör örgütleriyle mücadelede de ortaklaşa atabileceğimiz adımlar var. Tüm bu hususlarda Türkiye ve Fransa’nın dayanışma içinde hareket etmesini arzu ediyoruz” diye konuştu. cumhuriyet.com.trİktidar, 'Kanalİstanbul için' yasal değişiklik peşinde
İktidar, 'Kanal İstanbul için' yasal değişiklik peşinde TBMM’YE sunulan 12 maddelik yasa teklifiyle Kanal İstanbul ile yol bağlantısının sağlanacağı Kuzey Marmara Otoyolu kapsamındaki Nakkaş-Başakşehir kesimi ihalesine dış kredi sağlanması için Ulaştırma Bakanlığı’nın ilk kez kefil olacağı belirtildi. CHP’li Akın, “İktidara yakın şirketlere ayrıcalık sağlanacak” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, TBMM’ye sunulan 7 yasada değişiklik yapılmasını öngören 12 maddelik yasa teklifinde, iktidara yakın şirketlere yeni ayrıcalıklar tanındığına dikkat çekerek, Kanal İstanbul ile yol bağlantısının sağlanacağı Kuzey Marmara Otoyolu kapsamındaki Nakkaş-Başakşehir kesimi ihalesine dış kredi sağlanması için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın ilk kez kefil olacağını açıkladı. Akın, “İktidar yanlısı şirket dış kredi bulsun diye Ulaştırma Bakanlığı’nın kefil olması için yasal düzenleme yapılıyor. İktidar; Kanal İstanbul’a henüz tek bir çivi bile çakılmadan bağlantı yolu için özel yasa değişikliği yapmak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.KGM'NİN KEFİL OLMASI YETERLİ BULUNMADIAkın, “Yap-işlet-devret (YİD) modeliyle yapılacak proje için Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kefil olması yeterli bulunmadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı da borç üstlenim anlaşmasına taraf olmak istemedi. Yurtdışından para bulunamayınca iktidar bugüne kadar uygulanmayan bir yöntemi hayata geçirmeyi amaçlıyor. İlk kez Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın kefil olması için düzenleme yapılacak. Esnafımız, salgında yeteri kadar desteklenmediği için peş peşe iflas etmeye başlarken, ekmek kapısına kilit vururken iktidar; inatla yapacağını duyurduğu Kanal İstanbul’un yol bağlantısı için dış kredi bulamayınca; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nı kefil göstermek için yasa değişikliği yapıyor” ifadelerini kullandı. Erdem Sevgi‘İthal edilen tohumlarda GDO’ya rastlandı’iddiasıdoğrulanırsa sektöre büyük darbe vurulacak
‘İthal edilen tohumlarda GDO’ya rastlandı’ iddiası doğrulanırsa sektöre büyük darbe vurulacak İktidarın hayvan yemi hammaddesi olarak kullanılmak üzere genetiği değiştirilmiş organizmalı (GDO) mısır ve soya çeşitlerine yeni izinler vermesinin ardından pamukta da GDO tehdidi ortaya çıktı. Türkiye, GDO’suz tohum kullanan ve GDO’lu pamuk ithalatının yasak olduğu üç ülkeden birisi. Bu durum dünya tekstil sektöründe Türkiye’ye önemli avantaj sağlıyor. Ancak bir süredir GDO’lu pamuk tohumu üreticisi uluslararası firmaların ithalat izni alabilmek için baskı yaptıkları iddia ediliyor. CHP Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu, bu iddiaları Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye sordu. Biyogüvenlik Yasası’na göre GDO veya ürünlerinin üretimi ve ithalatının yasak olduğuna dikkat çeken Bakırlıoğlu, sadece hayvan yemi amaçlı mısır ve soyaya izin verildiğini söyledi. Ancak her ne kadar yasak olsa da pamuk tohumlarında GDO’ya rastlandığı iddiaları bulunduğuna dikkat çeken Bakırlıoğlu, “Bu durumun bulaşmadan kaynaklandığına ilişkin bilgiler verilse de GDO’lu pamuk tohumlarının ülkeye nasıl girdiği veya nerelerde üretildiği bilinmemektedir. Alınan tüm tedbirlere rağmen GDO’lu pamuk tohumu ve pamuk yağı söylentileri bile ülkemizi, tohum ve pamuk üreticilerimizi uluslararası piyasada zor durumda bırakacaktır” dedi. Bakırlıoğlu, pamuğun önemli bir tekstil merkezi olan Türkiye için stratejik bir ürün olduğuna işaret etti. Bir zamanlar önemli bir üretici konumunda olan Türkiye’de yanlış politikalar sonucunda yıllar içinde pamuk ekim alanları ve üretimin neredeyse yarı yarıya düştüğünü belirten Bakırlıoğlu, şunları kaydetti:“Bu süreç içerisinde Türkiye, dünyadaki önemli ithalatçı ülke konumuna gelmiştir. Son dönemlerde destekleme ile üretim ve ekim alanları artmış olmasına rağmen geçen sene münavele uygulamasından dolayı üretim yüzde 40 azalmış, ithalat yüzde 40 artmıştır. İthalata ödenen döviz miktarı 2 milyar doları geçmiştir. Azalan üretim, ithalatın artması demektir.” Bakırlıoğlu, Türkiye’nin dünyada GDO’lu pamuk üretiminin olmadığı 3 ülkeden birisi konumunda bulunduğunu, GDO’lu pamuk üretimi ve ithalatının yasak olduğunu vurguladı. Vehbi Bakırlıoğlu, “Ülkemiz için önemli avantaj sağlayan bu uygulama Türk pamuğunun ve ‘FREE GMO’ etiketi ile ihraç edilen tekstil ürünlerinin dünyadaki prestijini ve değerini artırmıştır” dedi. Ancak 2019’da pamuk yağında ve yemde kullanılan pamuk küspesinde GDO’lu gene rastlandığına dikkat çeken Bakırlıoğlu, “Ekim sürecine yaklaştığımız şu günlerde pamuk tohumu piyasasında yüzde 35’lik pazar payına sahip bir firmaya ait 2 çeşit tohumda GDO’lu gene rastlandığı iddia edilmektedir. Bu iddialar piyasanın tüm bileşenleri tarafından dile getirilmektedir” değerlendirmesini yaptı. ‘TEKSTİL İÇİN RİSK’Gelen bilgilerin Türkiye’nin GDO’lu pamuk tohumu tehdidi altında olduğunu gösterdiğine işaret eden Bakırlıoğlu, bu iddiaların pamuk üretimi ve tekstil sektörü açısından büyük risk oluşturacağını vurguladı. Bakırlıoğlu, Bakan Pakdemirli’ye şu soruları yöneltti: “İthal edilen pamuk tohumlarında GDO’ya rastlandığı iddiaları doğru mudur? Alınan numunelerdeki GDO oranı nedir, mevzuatta belirtilen kriterlere uygun mudur? Bu durum ‘bulaştan’ mı kaynaklanmaktadır? Eğer bulaştan kaynaklı bir GDO varlığı söz konusu ise bu tohumlar hangi yolla ülkeye girmiştir?” Mustafa ÇakırÜsküdar'da CHP'li Belediye Meclisüyeleri istifa edip AKP'ye geçti
Üsküdar'da CHP'li Belediye Meclis üyeleri istifa edip AKP'ye geçti İstifa eden belediye meclis üyelerine tepki gösteren CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş, "CHP seçmeninin iradesiyle seçildiler, belediye meclis üyeliğinden de istifa etsinler” dedi. CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş, CHP’den istifa ederek AKP’ye geçen Üsküdar Belediyesi Meclis üyelerine tepki göstererek “Beklentilerinin karşılanmadığını belirterek gittiler. AKP’ye geçmişler. CHP seçmeninin iradesiyle seçildiler, belediye meclis üyeliğinden de istifa etsinler” dedi. 6 AY ÖNCE DE 3 ÜYE İSTİFA ETTİCHP’den geçen aylarda istifa eden Üsküdar Belediyesi Meclis üyeleri Köksal Durmuş ile Selahattin Kamışoğlu, önceki gün AKP’ye katıldı. Eski meclis üyelerinin AKP’ye geçmesine tepki gösteren CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş ise Cumhuriyet’e yatığı açıklamada, “Belediye meclisinizde 15 CHP’li Meclis üyemiz vardı. 6 ay önce de 3 üye istifa etti. İstifa etme gerekçeleri olarak beklentilerinin karşılanmadığını söylediler. Partiden istifa ediyorlarsa, meclis üyeliğinden de istifa etmeleri gerekir. İstifanın arkasında kişisel beklentilerin olduğu ortaya çıkmıştır” diye konuştu. İlayda KayaKılıçdaroğlu'ndan Koca'ya: Erdoğan seni aldatıyor
Kılıçdaroğlu'ndan Koca'ya: Erdoğan seni aldatıyor Kemal Kılıçdaroğlu, ücretsiz aşıların 12 milyon dolara fatura edilmesi ve aracı şirkete ilişkin Bakan Koca’ya “Anlaşmayı sana gönderebilirim” diye seslendi. Kılıçdaroğlu, “Bakanlar ve Erdoğan seni aldatıyor. Rantın olduğu yerde siyasi akbabalar vardır” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’ye ücretsiz geldiği açıklanan 1 milyon doz aşının Devlet Malzeme Ofisi’ne (DMO) 12 milyon dolara fatura edildiğini belirtti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya, “Bakanlar ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seni aldatıyor. DMO ile Sinovac arasındaki anlaşma elimde var. Arzu edersen senin bulamadığın o anlaşmayı gönderebilirim” uyarısında bulunan Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’nın (MB) satılan 128 milyar dolarına yönelik de Erdoğan’a 5 soru yöneltti. Kılıçdaroğlu, “Satışı hangi yöntemle, hangi tarihlerde yapıldı? Hangi kurdan ne kadar döviz satıldı? Bu ticaretin alıcıları kimlerdir? İşleminin altında kimlerin imzası var?” diye sordu. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında özetle şunları söyledi: Sağlık Bakanı’nı yanıltıyorlar: Sağlık Bakanı Koca, “Anlaşmamızı doğrudan Sinovac ile yaptık. DMO ile Sinovac arasında aracı yok” dedi. Ben de aracı olan firmanın adını açıkladım. Keymen İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. Size aracı yok diyen kim? Onu iyi tanı, o kişi sana doğru bilgi vermiyor. Senin bütün bakanların ve Erdoğan sana doğru bilgi vermiyor, seni aldatıyorlar. 1 milyon doz aşıyı bedava alacak, götürüp DMO’ya 12 dolara satacaksın. Ben bunu sorduğum zaman da “Ticari sırlar açıklandı.” Ne sırrı? Faturalar var, kesilmiş.1 milyon doz Filistin’e gönderilirdi: Sinovac da diyor ki: “Aşının Sinovac ve Keymen arasında imzalanan anlaşmalara uygun olarak Sağlık Bakanlığı’na Sinovac adına temin edildiğini teyit etmekteyiz.” Anlaşmayı DMO ile yaptıklarını hiç söylemiyor. Demek ki Sayın Bakan yanıltıldı. Cevap vermesi gereken Hazine ve Maliye Bakanı. Sağlık Bakanı’nın sırtına yıkıyorlar. Ayrıca 1 milyon doz aşı bedava gelseydi ve CHP iktidarda olsaydı o 1 milyon doz aşı Filistin’e gönderilirdi. MB ‘Kur politikamız yok’ diyor: 128 milyar dolar küçük bir rakam değil. Erdoğan şu cevabı veriyor: “Salgın bahanesiyle yeni bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyenlere elimizdeki tüm araçları kullanarak fırsat vermedik” Soru şu: 128 milyar doları kime sattın? Farz edelim ki MB döviz satıyor. O zaman ilgili kurumlardan yetki almak zorundadır. MB meclisi böyle bir karar aldı mı, almadı mı? Damat ile el ele tefecilere verdiniz: Erdoğan’a tüyü bitmemiş yetim, çiftçi, emekli, esnaf adına beş soru soruyorum: Bu satış hangi yöntemle yapıldı? Bu satış hangi tarihlerde yapıldı? Hangi kurdan ne kadar döviz satıldı? Bu ticaretin alıcıları kimlerdir? Bu satış işleminin altında kimlerin imzası var? Damadı tasfiye etti çünkü bütün suçu damadın üzerine yıktı. Sen ve damadın el ele verdiniz, 128 milyar doları Londra’daki bir avuç tefeciye teslim ettiniz. 128 milyar dolarla neler yapılırdı? Asıl soru şu: 128 milyar dolarla ne yapılabilirdi? 932 milyar TL yapıyor. Eski parayla 932 katrilyon TL yapıyor. 10 milyon işsize 1 yıl boyunca 3 bin TL verebilirdi. 1 milyon 300 bin esnafın 13 milyar liralık kredi borcunu silebilirdi. Çiftçilerin takibe düşen 5 milyar kredi borcunu kapatabilirdi. Yoksulluk sınırının altında gelire sahip olup doğalgaz kullanan bir 1 milyon 600 bin hanenin Kasım 2020 ile Nisan 2021 arasında borçlarının tamamı kapatılabilirdi. 4 milyon 80 bin öğrenciye tablet verilebilirdi. Şimdi diyorlar ki “128 milyar doların önemi ne?” İşte önemi bu. Kime gitti bu para? Milletvekili her şeyi söyleyebilmeli: Yasama dokunulmazlığını kaldırırsanız siyaset alanını daraltırsınız, demokrasiden vazgeçmiş olursunuz. Dokunulmazlıkların gerçek anlamda kaldırılabilmesi ya da sağlıklı karar alınabilmesi için Türkiye’de yargı bağımsızlığının olması lazım. Yargı bağımsızlığının olmadığı bir yerde dokunulmazlık dışında milletvekilinin hiçbir güvencesi yoktur. Milletvekili her şeyi söyleyebilmeli. Fezlekeler ittifakı bozma arayışı: 6-7 yıl önce bir olay olmuş, insanlar ölmüş. “Şimdi acaba Millet İttifakı’nı nasıl bozabiliriz” diye yola çıkıyorlar. Fezlekeleri getirelim, CHP zor durumda kalsın. Siyaseti dizayn edecekler, Millet İttifakı’nı bozacaklar. Yok arkadaş, biz bildiğimiz yoldan yürürüz. Anayasadaki dokunulmazlığın ruhuna uygun hareket ederiz. Milletvekilinin dokunulmazlığı bir kişinin iradesine terk edilemez. Türkiye bir avuç tefeciye çalışıyor: TÜİK yayınlamış, 2020 yılında Türkiye bir yılda yüzde 1,8 oranında büyümüş. Çiftçi kardeşlerime, hayvan üreticilerine, esnafa, işsizlere soruyorum. Sizde bir büyüme var mı? Yok. Herkes perişan. Saray ve beslemelerinin tamamı büyüdü. Bir maaş yetmiyor, beş ayrı yerden alıyorlar. “Beşli çete” büyüdü. 128 milyar doları götürenler zaten çok iyi büyüdüler. Devlete dolarla, altınla borç verenlerin durumu çok iyi. Bunlar olurken yerli ve milli ayaklarına yatılıyor. Sayın Bahçeli’ye sormak isterim: Bu tablonun neresi yerli ve milli? Yüzde 1,8 büyümüşüz, 1 milyon 272 bin vatandaşımız işinden olmuş. Ama finans sektöründeki büyüme yüzde 21. Döviz fiyatları düştü, doğalgaza ocak, şubat, martta zam geldi. Elektrik fiyatlarına da zam geldi. Dolayısıyla Türkiye bir avuç tefeciye çalışır halde.EMİR, SAVCILIĞI GÖREVE ÇAĞIRDICHP Milletvekili Murat Emir ve 21 milletvekili “bedelsiz 1 milyon doz aşı” ile ilgili TBMM Başkanlığı’na araştırma önergesi sundu. Önerge üzerinde konuşan Emir, bedelsiz 1 milyon doz aşı için ödenen 12 milyon doların aracılık faaliyetinin karşılığı olduğunu belirterek özetle şu ifadeleri kullandı: “İlk parti ödemeden 12 milyon dolar aldıysa toplamda 50-60 milyon dolar aracılık faaliyetinden para kazanmadığını hanginiz iddia edebilirsiniz? Peki, bu 50-60 milyon doların bakanlığın koridorlarında, gizli odalarında paylaşılmadığını hanginiz söyleyebilirsiniz? Savcılığı devreye sokmamız lazım.” Konuşmaların ardından önerge kabul edilmedi. cumhuriyet.com.trDağlık Karabağ: Azerbaycan, Ermenistan'la yeni bir savaşa mıhazırlanıyor?
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Dağlık Karabağ'da çatışma döneminin kapandığını açıklasa da bağımsız gözlemciler bölgedeki anlaşmazlığın çözümden uzak olduğunu ve ufukta yeni çatışmaların görülebileceğini söylüyor. BBC İzleme Servisi'nin değerlendirmesi.Habere Gitmek için TıklayınCovid: Twitter, aşılarla ilgili yanlışbilgi yayan hesaplarıkalıcıolarak engelleyecek
ABD merkezli sosyal medya platformu Twitter, Covid-19 aşılarıyla ilgili sürekli olarak yanlış bilgi yaydığı belirlenen hesapları beş ihlalin ardından kalıcı olarak engelleyeceği bir sistemi hayata geçiriyor.Habere Gitmek için Tıklayın