News - Haberler
Devlet Demir Yolları’nın Kırklareli Koruköy’deki taşocağı, yurttaşlarıisyan ettirdi
Devlet Demir Yolları’nın Kırklareli Koruköy’deki taş ocağı, yurttaşları isyan ettirdi Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün Kırklareli Koruköy köyünde “Kireçtaşı Mıcır Ocağı, Kırma Eleme Tesisi ve Mekanik Plent Tesisi’’ projesi için 10 binden fazla ağacın kesileceği ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, projeye “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir’’ kararı verdi. Maden ocağına tepki göstererek bakanlığa çok sert bir mektup yazan köylüler ocağın faaliyetlerinin durdurulmasını istedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Halkalı - Kapıkule Demir Yolu Hattı Çerkezköy - Kapıkule kesiminin inşası projesi sürüyor. Projenin yüklenicisi ise Salini İmpregilo - KOLİN adi ortaklığı. Kolin şirketi devletten aldığı çok sayıda işle tartışma yaratmıştı. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından geçen yıl Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Kırklareli, Merkez ilçesi Koruköy’de söz konusu projeye malzeme üretmek için “Kireçtaşı (mıcır) ocağı, kırma - eleme ve mekanik plent tesisi’’ proje başvurusu yapıldı. Bakanlığa sunulan proje tanıtım dosyasında 24.49 hektarlık sahanın 22.54 hektarlık kısmının orman, 1.95 hektarlık kısmının ise tapulu şahıs arazisi olduğu belirtildi. Söz konusu proje sahası en yakın yerleşim biriminin 1.6 kilometre mesafedeki Koruköy ve kuzeydoğusunda 2.4 kilometre mesafedeki Kapaklı Köyü olduğu belirtildi. Dinamitin de kullanılacağı belirten dosyada “Patlatma sırasında ocak çevresinde gerekli önlemler alınacak, alan içerisindeki insan ve hayvanlar alandan uzaklaştırılacaktır’’ denildi. Dosyada proje kapsamında 10 bin 421 adet meşe - gürgen ağacının kesileceği, kesilecek ağaç sayısının 5 katı kadar da ağaç dikileceği ifade edildi. YURTTAŞLAR: YAŞAM HAKKIMIZ KORUNSUNTaş ocağına tepki gösteren bölge sakinleri Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne sert bir mektup yazdı. Mektupta projenin kapasite artışı istediği ve geçen ocak ayında bu artış talebine de “ÇED gerekli değildir” kararı verildiği belirtilerek taş ocağının köylerine yalnızca 600 metre uzaklıkta olduğuna dikkat çekildi. Mektupta özetle şöyle denildi:“Köyümüzün kuzey yönünde Devlet Demir Yolları’na ait sahada 3 aydan beri kısa adı KOLİN olan şirket tarafından taş ocağı işletilmektedir. Bu ocak su kaynağımıza 100 metre uzaktadır. Günlük 250 kamyon çalışmaktadır. Günde 3 servis yapmaktadır. Kapasite artışıyla bu durum en az üçe katlanacaktır. Bu işyerinin çevrenin tüm bileşenlerini etkilemeyeceğini söylemek mümkün müdür? Bu ocak şimdiki haliyle bile patlamalarıyla, tozuyla, gürültüsüyle, taşıt trafiğiyle, çeşmelerimizden akan suda görülen etkileriyle, yarattığı titreşimle, hayvanlar üzerindeki etkileriyle, bitki örtüsüne yaptığı etkiyle, yaban hayatındaki etkilerle, bizim belki de düşünemeyeceğimiz binlerce başka etkiyle tüm yaşamımızı derinden etkilemektedir. ÇED raporu istenmeyerek insan hayatından diğer canlıların hayatına kadar inceleme yapılmadığı görüşündeyiz. Yaşam hakkımızın korunması için bu ocağın faaliyetinin durdurulmasını, çevredeki diğer ocaklarla birlikte bölgenin sürekli denetim altında tutulmasını istiyoruz.’’ Hazal Ocak70 yıl sonra arazi satışıiçin torba yasa
70 yıl sonra arazi satışı için torba yasa AKP’nin Meclis’e sunduğu 12 maddelik “torba teklif” köylülere 70 yıl sonra mağduriyet yarattı. Rayiç bedel üzerinden satışı yapılan arazilerde yaşayan köylü, evlerini terk etmek zorunda kaldı. AKP’nin Meclis’e sunduğu 12 maddelik “torba teklif” içerisinde Seyhan Nehri’ndeki taşkınlar nedeniyle evlerini boşaltmak zorunda kalan köylüye ev yapmaları için DSİ tarafından tahsis edilen arazilerin 70 yıl sonra rayiç bedel üzerinden satışı yer aldı. Toplam 11 köy seddelerin dışına çıkarıldı. Köylü evlerini boşaltmak zorunda kaldı. Evlerin kamulaştırılması yapılırken, arsalar kamulaştırılmadı. DSİ tarafından bu köylerde ikamet edenlere yetecek kadar arazi tahsis edildi. Köylüler kendilerine verilen bu arazilere ev yaptı. Ancak bu parseller 1960’lı yıllardaki kadastro çalışmaları sırasında DSİ adına tespit ve tescil edildi. Şimdi DSİ tarafından tahsis edilen arazilerin mülkiyeti kullanıcılara verilecek. Bunun için de bu araziler mülkiyetinin rayiç bedeli üzerinden köylüye satılacak. Doğrudan satış talep eden yurttaş, 6 ay içinde valiliğe başvuracak. Valilikteki komisyon değerlendirecek. Yurttaş idare mahkemesine dava açarsa satış işlemleri dava sonucunda verilecek karara kadar durdurulacak. AKŞEHİR GÖLÜ İÇİN DÜZENLEMETeklifte yer alan bir diğer maddeyle, Akşehir Gölü’nün kıyısındaki taşınmazlara yönelik düzenleme yapıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 4 Ocak 2019’da, gölün kıyı kenar çizgisini belirledi. Akşehir ve Tuzlukçu ilçelerinde daha önce kıyı kenar çizgilerine göre kıyıda kalmış olan bazı yerler kıyının dışına çıkarıldı. Karar öncesinde kıyıda kaldığı belirlenen şahıslara ait tapu kayıtlarının iptali ve terkinine yönelik işlem yapılmıştı. Yeni belirlenen kıyı kenar çizgisine göre tapulu taşınmazların tapu kayıtları terkin edilemeyecek. Bu taşınmazlar hakkındaki tapu iptali ve tescil davaları düşecek. Kesinleşen davalarda da terkin işlemi yapılmayacak. Terkin edilen taşınmazlar ise 2 yıl içinde başvuru olması halinde iade edilecek. Ancak bunun için kişilerin açtıkları davalardan tüm yargılama giderlerini üstlenerek “kayıtsız ve şartsız olarak feragat etmeleri” gerekecek. Taşınmazlarına karşılık daha önce yer verilenlere iade yapılmayacak. Taşınmazı için bedel ya da mahkemece verilen kararlara göre tazminat ödenenler ise taşınmazları almak isterlerse aldıkları bedel ya da tazminatı yasal faiziyle birlikte geri ödeyecekler. Daha önce kadastro harici bırakılan taşınmazlar ise Hazine adına tescil edilecek ve kullanıcılarına kiralanacak. Mustafa ÇakırMimarlar Odası’ndan tepki: "Kimseye sormadan proje hazırlamışlar"
Mimarlar Odası’ndan tepki: "Kimseye sormadan proje hazırlamışlar" Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhuriyet Meydanı’nda ve Site Cami çevresinde yapmayı planladığı kentsel dönüşüm çalışmasıyla ilgili mülk sahiplerinden belediyeye itirazlar yapılmaya devam ediyor. TMMOB Mimarlar Odası Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Komisyonu, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhuriyet Meydanı’nda ve Site Cami çevresinde yapmayı planladığı kentsel dönüşüm çalışmasıyla ilgili hazırladığı raporu tamamladı. Şube Başkanı Burak Şener, raporu kamuoyuna açıkladı. Site Cami çevresi ve Cumhuriyet Meydanı’nda iş hanlarının bulunduğu bölgenin ‘Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı’ olarak Büyükşehir Belediyesi’nce belirlendiğini belirten Şener, kentin öncelikli dönüşüme ihtiyacı olan bölgeleri varken yapılan çalışmada kamu yararı bulunmadığını söyledi. Site Cami’nin çevresi ile ilgili yapılacak düzenlemenin yapının kimliğine zarar vereceğine işaret eden Şener, dönüşüm projesi ile ilgili kimse ile görüşülmemiş olmasını da eksiklik olduğunun altını çizdi. Cemil CiğerimTürkiyeİstatistik Kurumu’nun başkanlığına, bu kez Prof. Dr. Erdal Dinçer atandı
Türkiye İstatistik Kurumu’nun başkanlığına, bu kez Prof. Dr. Erdal Dinçer atandı Ahmet Kürşad Dosdoğru’nun vekâleten başkanlığı 15 gün sürdü. Prof. Dr. Sait Erdal Dinçer, 2019 yılından bu yana TÜİK’teki 5. başkan oldu. Enflasyon, işsizlik, büyüme gibi temel veri hesapları sürekli tartışma konusu olan Türkiye İstatistik Kurumu’nda (TÜİK) yine başkan değişikliği oldu.Böylece TÜİK’te 2004’ten bu yana görev yapan Ahmet Kürşad Dosdoğru’nun vekâleten başkanlığı sadece 15 gün sürerken Cumhurbaşkanlığı kararıyla bu kez başkanlığa TÜİK dışından atama yapılarak Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sait Erdal Dinçer getirildi. JEOLOJİ-EKONOMETRİBilindiği gibi TÜİK’te Berat Albayrak döneminde göreve getirilen Muhammed Cahit Şirin, 1 yıl dolmadan geçen 15 Şubat’ta görevden alınmıştı. İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü mezunu olan Dinçer, yüksek lisansını İTÜ İşletme Mühendisliği Bölümü ile Marmara Üniversitesi (MÜ) Ekonometri Bölümü’nde yaptı. Dinçer, doktorasını da MÜ Ekonometri Bölümü’nde gerçekleştirdi. Dinçer, 2019’dan bu yana TÜİK’teki 5. başkan oldu. AKP döneminde ise göreve gelen 8. başkan. 2002’de hükümet olan AKP iktidarında bugüne kadar TÜİK Başkanlığı yapan isimler şöyle: Ömer Demir (Şubat 2003-Mart 2008), Ömer Toprak (Mart 2008-Eylül 2011), Birol Aydemir (Eylül 2011-Şubat 2016), Mehmet Aktaş (Şubat 2016-Nisan 2019), Yinal Yağan (Nisan 2019-22 Mayıs 2020), Muhammed Cahit Şirin (Mayıs 2020-15 Şubat 2021), Ahmet Kürşad Dosdoğru (15 Şubat- 2 Mart). Mustafa ÇakırHüseyin Altaş: "Büyük AVM’ler bankalara geçebilir"
Hüseyin Altaş: "Büyük AVM’ler bankalara geçebilir" AYD Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Altaş: Toplam borcumuz 13 milyar dolar civarında. Kredilerimizi 1 yıllık faizsiz ertelesinler. Geçecekse bankaların eline büyük AVM’ler geçecek. Yabancı, bankaya bırakır gider. Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği (AYD) Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Altaş, Türkiye’deki 150 milyar dolarlık AVM yatırımlarının yüzde 25’inin yabancı yatırımcılara ait olduğunu belirterek uzun zamandır yabancı yatırımcının Türkiye’den çıkmayı düşündüğünü söyledi. Altaş, “Ama Cumhurbaşkanı’nın hukuk ve ekonomi reformu açıklamasından sonra şimdi ne olacağını bekliyorlar. Hukuki güvenlik şart” diye konuştu.AVM’lerde bugün bireysel mağaza kapanmalarının olduğunu, perakende zinciri iflası olmadığını kaydeden Altaş, “Ama bu ileride olmayacak anlamına gelmiyor” dedi. Hüseyin Altaş ile AVM sektörünü konuştuk.- AVM’ler pandemide en çok etkilenen alanlardan oldu, nasıl geçiriyorsunuz bu dönemi?AVM yatırımcıları tabiri caizse Türkiye’de Erol Taş muamelesi görüyor. Filmlerin kötü karakteri. Seçimlerde amacımız Erol Taş’tan Hulusi Kentmen’liğe yükselmekti. Pandemi bir açıdan kötü adam olmadığımızı anlatmak için fırsat oldu. Kamu bir şey demeden biz kendi inisiyatifimizle kapanma kararı aldık. Kapalı kaldığımız 2.5 ayda perakendecilerden kira almadık. İhtiyacı olana indirim yaptık. Perakendeciler bas bas bağırıyordu “ciroya geçin, kira almayın” diye. İyi de cirosunu artıran market ya da teknoloji perakendecilerinden neden kira almayayım. Ama Terzi Ahmet amcadan da hiç kira almam çünkü hiç iş yapamıyor. AVM yatırımcıları olarak bu dönemde elimizden geleni fazlasıyla yaptık. Hijyeni en üst seviyeye çıkardık. Dört bileşenimiz var. Birincisi halkımız ve hijyen kurallarını görünce AVM’lere geldi. İkincisi perakendeciler, canı gönülden çalışarak işçi çıkarmadılar. Üçüncüsü AVM yatırımcıları. 25 milyar liralık yıllık gelirimizin 9 milyar lirasından vazgeçerek perakendeciye aktardık. Diğer bileşenimiz bankalar. İlk zamanlarda borçlarda sadece faizle biraz öteleme yaptılar. Kamu tarafı ise kısa çalışma ödeneğiyle biraz katkı verdi. Vergiler ötelendi. Ama Avrupa’ya göre yeterli değil.- Ne bekliyordunuz bu noktada?Kamudan talebimiz, bankaların borçlarımızı 1 yıl faizsiz ötelemesi. Cevap şunu alıyoruz: “Ya bunlar özel banka, nasıl faizsiz 1 yıl öteleyin”. Ama biz de “Kamu AVM’si miyiz, özel sektörüz” diyoruz. Dövizle kiralama yasağı gibi birtakım düzenlemeler yapıldı. Öyleyse bankaya da aynı düzenlemeleri yapın. Bu dönemde elini taşın altına koymayanlar bankalar. Yardımcı olmalarını hem Türkiye Bankalar Birliği ile Hazine ve Maliye Bakanlığı kanalıyla talep ettik.VUR ABALIYA- AVM’ler ne kadarlık bir ekonomi temsil ediyor?150 milyar dolarlık yatırımı olan, 500 bin doğrudan çalışanı bulunan 13.5 milyon metrekare kiralanabilir, normal dönemde yıllık 25 milyar TL ciro üretebilen büyük bir sanayi kuruluşu gibiyiz. Ama zenginler kulübüdür vur abalıya gibi kurallarla sürekli regüle ediliyor olmamız da bizi üzüyor. Mesela dövizle kiralama yasağıydı 2 yıl süreli olacaktı ama bitmedi. Sonra ortak alan giderleri sorunu çıktı, sadece 18 TL-20 TL olsun. Mersin’deki bir AVM ile Erzurum’daki bir AVM’nin ısıtma soğutması, 5 kapısı olan ile 15 kapısı olanın çok farklı.SATIŞ İSTANBUL’DA FİŞ ERZURUM’DAN- Perakendecilerin cezasız AVM’den çıkalım talebi var, nasıl bakıyorsunuz?Anne-baba ne verse çocuk mutlu olmaz. 9 milyar TL’lik yardım yapmışız. 40 liralık ortak alan gideri 30 liraya düşmüş, vay efendim bu dönemde niye 20 liraya düşmedi diyor. Bu dönemde kolonyadan HES koduna birçok giderimiz oldu. Bunları gelsin denetlesinler, fazla ortak alan gideri alıyorsak suçlamayın. Bir iki AVM yapmıştır. Ama bunu bayraklaştırarak tüm sektörü kötülemek ticari ahlaka sığmaz. Ciro bazlı kira diyorsunuz ya İstanbul’da ciroda çalıştığı bir dükkânın pos cihazı Erzurum’dan sabit kira ödediği bir dükkândan çıkıyor. Yani siz İstanbul’da herhangi bir AVM’ye giriyorsunuz ama fatura Erzurum’daki mağazadan kesiliyor.- Bu yapılabilir mi?Mantıklı da değil ahlaki de. Ama yapıyorlar. Yakaladıklarımıza ciro kirasını doğru bildirmediği gerekçesiyle ceza kesiyoruz. Ama her gün her fişin başında duramayız ki. Demokratik ve ve gelişmiş ülkelerde sözleşme serbestisi asıl unsurdur. Hiçbir kiracı kafasına göre giriş çıkış yapamaz.DÖNÜŞMEYEN KAPANABİLİR- Sorunlu AVM’lerin çoğu yabancı sermayeli ve büyük AVM’ler değil mi, bunlar batacak mı?Batacak demeyelim. Geçecekse bankaların eline büyük AVM’ler geçecek. Yabancı bankaya bırakır gider. O AVM batıp da depoya dönecek değil.- Ama bir dönüşüm de olacak..Bizim amacımız da AVM’leri yaşam merkezine dönüştürmekti. Ama pandemi bu dengeyi altüst etti. Mesela her AVM’de bir kütüphane olmalı, sinema salonlarını okulların seminer salonlarına döndürmeliyiz. Spor alanlarının güzellik merkezlerinin olduğu bir alan olmalı. Bunları yapan AVM’ler yaşayacak, yapamayanlar dönemin getirdiği zorluklar nedeniyle kapanmak durumunda kalabilir.- Yabancı yatırım oranı ne kadar?Yatırım miktarı olarak bakarsak yüksek. Sayı olarak az. Mesela yabancıların yaptığı Marmara Forum, Anadolu’daki 30 AVM’ye bedel. Yatırım miktarının yüzde 25’i yabancılarda.- AVM’ler bankalara ne zaman geçer?Pandeminin bitişine bağlı. Şu anda herkes dişini sıkıp pandemi sonrasını bekliyor. Pandemiden sonraki 5-6 ayda bunlar görülmeye başlar.- Yabancı yatırımcı uzun zamandır Türkiye’den çıkmayı düşünüyor, neden?Yabancı yatırımcı gitmeyi düşünüyordu. Ama Cumhurbaşkanı’nın hukuk ve ekonomi reformu açıklamasından sonra şimdi ne olacağını bekliyorlar. Oradaki duruma göre karar vereceklerini düşünüyorum. Ekonomik ve hukuki güvenlik açısından gitmeyi düşündüler. Ama reformlar yapılırsa kalırlar. Yeni yatırımları da olabilir. Hukuki güvenlik şart, ekmek, nefes gibi hukuki güvenlik.- Bir yatırım iştahı var mı?Yok. Türkiye zaten AVM yatırımları anlamında doydu. Her şey gül gülistan olsa bile artık AVM yatırımları eskisi gibi olmayacak. Artık AVM’lerin olduğu yere AVM izni vermenin mantığı yok. Yazık oluyor.- Bazı AVM’lerde mağaza kapanmaları da var, boş mağaza oranı belli mi?Bireysel kapatanlar var. Perakende zincir iflası yok. Ama bu ileride olmayacak anlamına gelmiyor.AVM’LER E-TİCARETE BAŞLIYOR- Sektörün önündeki riskler ne olur?En önemli riskimiz kredileri çeviremeyenlerin zora girmesi olur. İkinci büyük riskimiz pandemi bittiğinde e-ticaret bizim için yıkıcı etkilere neden olabilir. Ciromuzu önemli miktarda azaltan e-ticaret. Şimdi biz de özel bir bankayla lokal sanal AVM çalışması yapıyoruz. Bu olursa e-ticaret yapılacak. Mesela uygulamaya gireceksiniz ve yakınınızdaki AVM’ye siparişte bulunacaksınız, anında siparişiniz gelecek.- Perakende ticaretinde yeni bir yasa gündemde, AVM’lerdeki marketler saat 11.00’de açılacak deniyor, ne diyeceksiniz?Mevcut AVM’lerdeki marketler bundan muaf tutulsun dedik. Çünkü buna göre yatırım yapmışız yatırım getirmişiz.13 MİLYAR DOLAR BORÇ- AVM’lerin ne kadar borcu var?Toplam borç 13 milyar dolar civarında. Türkiye’deki döviz oynamaları nedeniyle ödemekte zorlanıyoruz. Çünkü gelirimiz artık döviz değil. Ya bizi kira kurunda çevirdiğiniz gibi borcumuzu da o kurdan çevirin TL olarak devam edelim ya da 1 yıllık faizsiz öteleme verin.- Bu talep yerine gelmezse ne olur?AVM yatırımcılarının tek yatırımı AVM’ler değil. Sanayiciler var, perakendeciler var. Buradan çıkaramaz ama başka malını satarak buradaki borcunu kapatır. İlk başlarda borç nedeniyle bankalara 120 AVM geçeceği söylendi. 30’a yakın olur demiştim. Bir kısmı bankalarla oturup sorunu çözebilir, bir kısmı başka yerden para bulup çözer. Pandemi sonrasına 5-6 AVM sorunlu çıkar. Yabancı yatırımcı şöyle bakıyor; ben 10 lira koydum 5’ini cebimden koydum 5’ini de kredi çektim, bu 5’i de AVM kazansın ödesin, ödemiyorsa batsın gözüyle bakıyor. Bu mantıkla bakılan AVM’lerde sorun çıkabilir. Şehriban KıraçOpera değil, kültür adına herşey var
Opera değil, kültür adına her şey var Yeni Atatürk Kültür Merkezi’nin projesinde ve sürmekte olan inşaatında tiyatro, sinema, sergi salonları ve kütüphane bulunuyor. Burası bir kültür kompleksi olarak tasarlanmış. Herkes şu ara kafelerin, lokantaların açılmasını konuşuyor ama sanat dünyasının aklı hâlâ inşaatı devam eden Atatürk Kültür Merkezi’nin sadece opera salonu mu olup olmayacağında kaldı. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı, AKP İstanbul Kongresi’nde yaptığı konuşmasında, “Biz oraya artık Atatürk Kültür Merkezi demiyeceğiz, çünkü oraya opera salonu yaptık” demişti. Görüşlerine başvurduğumuz operacılar ise dünyanın bütün büyük şehirlerinde bu uygulamanın olduğunu, opera salonlarının özel teknikle sadece opera salonu olarak inşa edildiğini, örneğin Ankara’da da Atatürk döneminde böyle yapıldığını, ancak İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nin içinde bundan önce sadece opera değil, tiyatro salonu da bulunduğunu ve burasının çok amaçlı kullanıldığı için merkez olarak isimlendirildiğini söylemişlerdi.YENİSİNDE YOK YOKPeki, şu anda inşaatı sürmekte olan yeni Atatürk Kültür Merkezi’nin içinde neler var? Yılan hikâyesine dönen restorasyon projesi, en son 2017 yılında kabul edilen Atatürk Kültür Merkezi’nin şu an uygulanmakta olan projesinde daha önce 1300 kişilik olan büyük salon 2 bin 500 kişilik büyük bir opera salonuna dönüşüyor ve içinde doğal bir akustik olacak. Bunun dışında ise kültürel amaçlı pek çok salon var. Çünkü inşaat alanı, sadece yıkılan ve bizim şu anda gördüğümüz büyük kubbeli binayla sınırlı değil. Yanındaki otopark alanı ve arkasındaki büyük alan da inşaata dahil edildi. Bu kadar büyük inşaatın içinde zaten bir tek opera salonu olmasına da imkân yok. Mevcut AKM’ye eklenen yeni binada 800 kişilik tiyatro salonu, 285 kişilik sinema, 250 kişilik oda tiyatrosu, sergi salonu, kütüphane ve 885 araçlık otopark bulunuyor. Arka binalarda ise sayısız prova salonları bulunuyor. AKM tek bir binadan ibaret değil, geniş kapsamlı, büyük bir kompleks olacak. Mimari proje, AKM’yi ilk yapan mimar Hayati Tabanlıoğlu’nun kurduğu Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından oğlu Murat Tabanlıoğlu ve Merkan Gürsel tarafından yeni Atatürk Kültür Merkezi olarak hazırlandı. Ve adı ne kadar değiştirilmeye çalışılırsa çalışılsın, burası çok amaçlı büyük bir merkez, Atatürk Kültür Merkezi olarak kalacak. Yazgülü AldoğanRengim Gökmen: "Soluk almamız için sahneyeçıkmamız lazım"
Rengim Gökmen: "Soluk almamız için sahneye çıkmamız lazım" Devlet sanatçısı ve orkestra şefi Rengim Gökmen, salgın nedeniyle sanattaki değişimleri ’e anlattı... Devlet sanatçısı ve orkestra şefi Rengim Gökmen, kendisinin de öncülerinden olduğu ve Kadıköy Belediyesi’nin desteğiyle kurulan Pandemi Orkestrası’na ilişkin “Pandemiden maddi yönden etkilenen, sabit geliri olmayan, hiçbir yerde kadrosu bulunmayan gençlerimize bir yol açalım istedik. Orkestra şeflerinin, solistlerin ücret talep etmeden sahneye çıktığı, gelirin sanatçı arkadaşlarımıza gittiği bir çerçeve çizdik. Sanatçının soluk alabilmesi için sahneye çıkması lazım. Bu bakımdan bu etkinliklerin böyle zor dönemler için çok olumlu olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Gökmen, “soluk almak için sahneye çıkmaları” gerektiğine de işaret ederek sanatçıların bir an önce her türlü tedbir alınarak sahnelere dönmesini dilediğini kaydetti. Gökmen, “Çünkü bu bir yıllık ayrılık, en az 4-5 yıl telafi edilemeyecek kadar büyük zararlar açıyor” görüşünü dile getirdi. Gökmen, salgın nedeniyle konserlerden uzak kaldığı günleri ve bugünlerde yaşanan değişimi Cumhuriyet’e değerlendirdi. - Salgındaki ilk kapanma döneminde neler yaşadınız? Yaşamımız boyunca öngöremediğimiz en önemli olgu bu oldu. Bunu öngörebilmek zordu. 11 Mart günü İstanbul’da en son konserimi yaptım. 13 Mart günü Ankara’da konserimiz vardı. Hatta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’yla (CSO) Hasan Uçarsu’nun “Troya’dan Çanakkale” isimli eserinin provalarını yapıyorduk. Fakat 13 Mart akşamı konserler iptal oldu. O dönemden beri birkaç tane kayıt konseri yapmış olmakla birlikte geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak bir şekilde çok az sayıda konser gerçekleştirdik. Devlet senfoni orkestraları ekim başında birkaç konser gerçekleştirdi ama bunlar devam etmedi. Şu anda da öngörülemezlik devam ediyor. Biz tıp insanı olmadığımız için de böyle konularda fikir yürütmemiz zor oluyor. Kapandıktan sonra ilk konserim Borusan Filarmoni Orkestrası’nın bir kayıt konseri oldu. Ağustos ayında gerçekleşmişti. O zamana kadar hiç konser yapmadım. Bu kadar uzun bir süre konser vermeden geçirdiğim, yaşamım boyunca hiç olmamıştı.‘KENDİ KENDİME KALMA FIRSATI BULDUM’Genellikle şartlara uyum sağlayan bir kişiyimdir. Zaman zaman meşhur yazarın da söylediği gibi, “Hayallerimi bulandırıp kendimi kötümser koşullara alıştırırım.” Zaten orkestra şefliği direnç gösterme, dayanma mesleğidir. Çeşitli insani ya da başka nedenlerle oluşmuş olumsuz faktörlere direnme sanatıdır. Bu bir gemi kaptanlığı, uçak pilotluğu gibidir. Bir pilotsanız 40 yılda bir olabilecek kötü koşulları da düşünerek eğitilirsiniz. Bu süreç de benim için öyle oldu. Bir yandan da olumlu tarafları olduğunu düşünüyorum. 40 yıldır kendime ayıramadığım zamanı, aileme, çevreme ayıramadığım zamanı, bu dönemde buldum. Okuma, kendi kendime kalma fırsatı buldum. Bunlar da çok değerliydi.- Peki, sanatçılar bu durumdan nasıl etkilendi?Bunu iki noktada değerlendirmek lazım. Bir mesleki bir de insani anlamda. Sabit gelirleri olmayan, kadrosu bulunmayan, serbest çalışan çok ciddi sayıda sanatçı arkadaşımız var. Bu sanatçılarımızın ciddi anlamda geçim sıkıntısı oldu. Ayrıca bizim sanatlarımız performans adı altında dile getirilir. Performansı bir noktada sürekli tutabilmek için çalışmak gerekir. Bir keman sanatçısının günde en az 4-5 saat, hatta 8-10 saat kadar bireysel olarak çalışmasını sürdürmedikçe ilerlemesi mümkün değildir. Aksi takdirde sahip olduğu seviyeyi koruması mümkün olmaz. Bunu belki bir keman sanatçısı ev ortamında yapabilir. Ancak bir trombon sanatçısı, timpani sanatçısının yapabilmesi çok da mümkün değil. Ayrıca bizim işimiz birlikte yapılan bir iş. Bireysel olarak becerinizi koruyabilirsiniz. Ancak birlikte çalma becerileriniz, takım ruhunuz körelebilir. Ben bu bakımdan performans sanatlarının çok büyük darbe aldığını düşünüyorum. Sanatçılarımızın bir an önce her türlü tedbir alınarak sahnelere dönmesini diliyorum. Çünkü bu bir yıllık ayrılık, en az 4-5 yıl telafi edilemeyecek kadar büyük zararlar açıyor.- Kadıköy Belediyesi’yle sanatçıların sahneye dönmesi için bir çalışmanız oldu. Bir “Pandemi Orkestrası”yla sahneye çıkmıştınız... Bize bu çalışmanızdan söz edebilir misiniz?Kadıköy Belediyesi Sanat Danışmanı ve Süreyya Operası Sanat Yönetmeni Sayın Murat Katoğlu Hocamızla yaz döneminde buluşmalarımız oldu. Pandemiden maddi yönden etkilenen, sabit geliri olmayan, hiçbir yerde kadrosu bulunmayan gençlerimize bir yol açalım istedik. Bu yol, nehirden kaşıkla su taşımak gibi olabilir ama başka örnekler de oluşturabilir düşüncesiyle Kadıköy Belediye Başkanı Sayın Şerdil Dara Odabaşı’na ilettik. Kendisi çok sıcak ve olumlu yaklaştı. Bu projeye çok önemli sanatçılar destek verdi. İdil Biret, Gürer Aykal, Gülsin Onay, Cihat Aşkın bu projeye destek verdi. Şimdi bu destekler de devam ediyor. Hakan Şensoy, Oğuzhan Balcı, Oğuzhan Kavruk’un ve Gökhan Aybulus’un destekleriyle bu proje Kadıköy halkından ilgi gördü. Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda her ay bu konserler devam ediyor. Konserlerin ana prensibi, sabit geliri olmayan sanatçılara destek verebilmek. Orkestra şeflerinin, solistlerin ücret talep etmeden sahneye çıktığı, gelirin sanatçı arkadaşlarımıza gittiği bir çerçeve çizdik. Bunun başka belediyelere, yerel yönetimlere de örnek olmasını diliyoruz.‘KÜÇÜK KADROLU ESERLERİ TERCİH EDİYORUZ’- Sanatçılar uzun bir süreden sonra maskelerle yeniden sahneye döndü. Yeniden sahnede olmak nasıl bir histi?Sahnede olmanın koşulları biraz değişti. Orkestralar her zaman yakın mesafeyle oturur. Biz de hep daha yakın oturmalarını önerirdik. Birliktelik için bu gereklidir. Şimdi tam tersi bir durum var. Mümkün olduğu kadar mesafeli olmalarını istiyoruz. Küçük kadrolu eserleri tercih ediyoruz. Bildiğiniz gibi seyirci sayısı da 3’te 1 oranda kabul edilebiliyor. Seyircisiz kayıt konserleri de yapıyoruz. Bütün bunlar konser konseptimizde önemli değişiklikler yarattı. Canlı konserlerin o sıcak ve insandan insana geçen duygusundan bir ölçüde mahrum kaldık. Ancak sanatçının soluk alabilmesi için sahneye çıkması lazım. Bu bakımdan bu etkinliklerin böyle zor dönemler için çok olumlu olduğunu düşünüyorum. Umuyorum önümüzdeki yıl daha güzel olur. Eski düzenlerde konserlerimizi yapabiliriz.- Salgın sürecinin sanatta nasıl değişiklikler yaratacağını düşünüyorsunuz?Böyle kırılma anları ilk olarak sanata ve eğitime yansır. Bu sürede en büyük darbeyi alan sanat oldu. Sanatın yokluğu çok geç fark edilir ama fark edildiğinde de çok geç olur. Bedeli çok ağır olur. Bu bakımdan maalesef bütün toplumlarda bütçe kesintileri yapıldığı zaman ilk akla gelen kültür alanı oluyor. Çünkü bugünden yarına karın doyurmayan şeyler 100 yıl sonrasına yapılan yatırımlardır. Bu nedenle ilk bu yatırımların kaynağı kesilir. Ben toplumumuzun bilinçli olduğunu ve sanatçılarımızın bu süreci en az zararla atlatacağını umut ediyorum. Eğitim alanında aldığımız yaralar Türkiye’nin çeyrek yüzyılını etkileyecek. Kültür ve sanat alanında aldığımız yaralarsa yarım yüzyıl sonrasını etkileyecek zararlar yaratacak. Bunun şimdiden farkında olmalıyız. Özellikle toplum olarak alınan tedbirlerin bu tramvayı bir an önce atlatabilmek ve arzu ettiğimiz hayata dönmek için olduğunu bilmemiz ve çok dikkatli olmamız gerekiyor. Sanat zordur ancak sanatsız kalmanın bedeli çok daha ağır olacaktır. Bu bedeli çocuklarımıza ödetmeyelim. Sarp SağkalKadın Yönetmenler Festivali başladı
Kadın Yönetmenler Festivali başladı 4. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali, açılışını önceki gün YouTube canlı yayını ile yaptı. Festival direktörü Gülten Taranç, "Türkiye’deki kadın sinemacıların sektördeki uluslararası ve ulusal başarılarını öne çıkarmak, dağıtım problemlerini gidermek en büyük amacımız" dedi. Açılışı önceki gün YouTube canlı yayınıyla yapılan 4. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali'nin ilk kısmı 7 Mart’a kadar sürecek. Festival direktörü Gülten Taranç, açılışta 2018’de başlayan etkinliğin dördüncü yılında uluslararası bir festival olarak yapıldığını ve “sığamıyoruz” diyerek bu festivali yapmaktan çok mutlu olduğunu belirtti. Taranç, kadın sinemacı olmanın zorluklarını paylaşan, kimseyi dışarıda bırakmayan bir yapıyı özlediklerini ve bu yüzden Türkiye’deki kadın sinemacıların sektördeki uluslararası ve ulusal başarılarını öne çıkarmak, dağıtım problemlerini gidermenin en büyük amaçları olduğunu da söyledi. Festivale dair tüm gelişmeler, festivalin sosyal medya hesaplarından ve kadinyonetmenlerfestivali.com.tr'den takip edilebiliyor. cumhuriyet.com.tr5. Vedat Günyol Deneme Yarışması’nın sonuçlarıaçıklandı
5. Vedat Günyol Deneme Yarışması’nın sonuçları açıklandı Kartal Belediyesi'nin çevirmen, eleştirmen, öğretmen, yayıncı ve yazar Vedat Günyol anısına; Türkiye Yazarlar Sendikası, Cumhuriyet gazetesi, Kırmızı Kedi Yayınevi ve İstanbul Atatürk Lisesi Mezunları Vakfı ile birlikte bu yıl 5’incisini düzenlediği ‘Vedat Günyol Deneme Yarışması’nda dereceye giren eserler açıklandı. Aralarında; gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, gazetemiz köşe yazarı Zeynep Oral, Adem Uçar, Adnan Özyalçıner, Celal Ülgen, Rengin Cemiloğlu, Tahir Şilkan ve Uğur Kökden’in yer aldığı seçici kurul; yaptığı değerlendirme ile birincilik ödülü dışında Seçici Kurul Özel Ödülü ile Genç Deneme Yazarı Ödülü verdi. Seçici Kurul’un pandemi koşullarına uyarak karşılıklı görüş alışverişi sonucu oy çokluğu ile aldığı kararlarla; “Sera Toplumunda Çöl Olmak” adlı eseri ile Hüseyin Köse birincilik ödülüne değer görülürken, “Desem mi Demesem mi” eseri ile Arzu Kaya Seçici Kurul Özel Ödülü’nü; “Kendi Küçük Bahçemiz” eseri ile de Ömer Faruk Genç Deneme Yazarı Ödülü’nü almaya hak kazandı. Vedat Günyol Deneme Yarışması’nın Ödül töreni, pandemi koşullarının da uygun olması durumunda 11 Nisan'da saat 14.00’te Kartal Hasan Âli Yücel Kültür Merkezi’nde düzenlenecek. cumhuriyet.com.trCovid: ABD'de Teksas eyaleti, gelecek haftadan itibaren kısıtlamalarıkaldırıyor
ABD'nin Teksas eyaleti, pandemi sebebiyle uygulanan maske takma zorunluluğunu gelecek haftadan itibaren kaldırıyor.Habere Gitmek için TıklayınFIFA'nın Alex - Hagi oylamasınıkim kazandı?
FIFA'nın Alex - Hagi oylamasını kim kazandı? FIFA'nın oylamasında Alex, Hagi'yi geçti FIFA'nın Twitter hesabında yapılan "Kim daha iyiydi?" anketinde Alex de Souza, Gheorghe Hagi'nin önünde yer aldı.FIFA.com'un, unutulmaz 10 numaralar arasındaki Rumen Hagi'nin Galatasaray, Brezilyalı Alex'in de Fenerbahçe forması giydiği dönemdeki performanslarına ilişkin başlattığı oylama sona erdi.Ankete 515 bine yakın futbolsever katıldı. Oyların yüzde 50,4'ünü alan Alex, az farkla Hagi'yi geride bıraktı.1996'dan emekliye ayrıldığı 2001'e kadar Galatasaray'da oynayan Hagi, sarı-kırmızılı ekipte 192 karşılaşmaya çıktı. Alex ise Fenerbahçe formasını, 2004-2012 yılları arasında 344 maçta giydi. AA