News - Haberler
Çip krizi Tesla’yıvurdu:Üretime ara verildi
Çip krizi Tesla’yı vurdu: Üretime ara verildi Pandemi döneminde çip üreticileri hızlı tüketim elektronik sektörüne yönelirken, dijitalleşen otomotiv sektörüne stok yetiştiremez hale geldi. Bu durumdan etkilenen şirketler kervanına Tesla da katıldı. Elon Musk’ın sahibi olduğu elektrikli otomobil üreticisi, Model 3’ün üretimine 2 hafta ara verdi. Pandemi nedeniyle dünya genelinde 2.5 milyonun üzerinde insan hayatını kaybetti. Pandemi insan sağlığının dışında bir çok farklı krizi de beraberinde getirdi.Pandemi döneminde çip üreticileri hızlı tüketim elektronik sektörüne yönelirken, dijitalleşen otomotiv sektörüne stok yetiştiremez hale geldi.Çip krizi sebebiyle dünyada fabrikalar birbiri ardına üretimi yavaşlatırken, elektrikli otomobil üreticisi Tesla’dan oldukça kritik bir hamle geldi.Electrek’te yer alan habere göre, söz konusu tedarik sorunları nedeniyle şirket Model 3’ün üretim bandını 2 haftalığına kapatma kararı aldı.Bloomberg’in ulaştığı bilgiye göre, şirket söz konusu kararı geçtiğimiz günlerde çalışanlarını bildirdi.Söz konusu mesajda üretim bandının 7 Mart’ta kadar çalıştırılmayacağı bilgisinin altı çizildi.SEKTÖR MUZDARİP OLDUYeni model otomobillerde 100'den fazla mikroişlemci yer alıyor ve imalatçılan bunların hepsini tedarik edemiyor.Son dönemde önde gelen çip üreticileri TSMC ve Samsung, son teknoloji ürünleri için bir hayli karmaşık yeni 5 nanometre çip üretim süreci için milyarlarca dolar harcadı.Ancak uzmanlar, genel anlamda sektörün az yatırım yapılmasından muzdarip olduğunu belirtiyor.Counterpoint Araştırma'nın geçtiğimiz günlerdeki raporunda, "İkinci sınıf üreticiler son birkaç yılda, düşük kazanç, az kar marjları ve yüksek borçluluk bildirimi yaptı. Karlılık anlamında küçük kuruluşlar için yeni tesisler açılması zor" denildi.Ve bu çip üreticilerinin bir çoğu, ek talebe üretimi değil, fiyatlarını artırarak yanıt verdi. cumhuriyet.com.trEski ABD Dışişleri BakanıPompeoİran konusunda Biden'a yüklendi
Eski ABD Dışişleri Bakanı Pompeo İran konusunda Biden'a yüklendi Eski ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Biden yönetiminin İran'la nükleer anlaşmaya dönme çabasını, "Biden yönetimi yeniden İran'ı memnun etme yoluna girmiş gözüküyor. Bu, ABD için de bölge için de bir felaket olacaktır." sözleriyle eleştirdi. Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, bu yıl Florida eyaletinde yapılan ve Cumhuriyetçileri bir araya getiren en önemli organizasyonlardan biri olan 2021 Muhafazakar Siyasi Eylem Konferansına (CPAC 2021) katılarak Joe Biden yönetimine eleştirilerde bulundu.İran'la nükleer anlaşmadan ayrılan ve "maksimum baskı" politikasını hayata geçiren Donald Trump'ın dışişleri bakanı olan Pompeo, Biden yönetiminin yeniden nükleer anlaşmaya dönme arzusunun çok yanlış olduğunu savundu.Pompeo, "Biden yönetimi yeniden İran'ı memnun etme yoluna girmiş gözüküyor. Bu, ABD için de bölge için de bir felaket olacaktır." ifadelerini kullandı.İran'a yaptırım uygulamaları durumunda savaş çıkabileceği yönünde kendilerine uyarılar yapıldığını anlatan Pompeo, "Biz İran'a yaptırımlar uyguladık ve savaş olmadı." dedi.Benzer şekilde ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması veya Golan Tepelerinin "İsrail'e ait olduğunu tanıması" halinde savaşın çıkabileceği uyarılarının yapıldığını ancak kendilerinin bunları gerçekleştirdiğini ve savaş olmadığını söyleyen Pompeo, "ABD'nin ve İsrail'in çıkarlarını sonuna kadar savunduk ve savaş çıkmadı." diye konuştu.Pompeo ayrıca, İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn arasında imzalanan İbrahim Anlaşmalarının "gerçek bir barış" olduğunu ileri sürdü.Paris İklim Anlaşması'ndan ayrılmalarının da haklı gerekçelere dayandığını savunan Pompeo, "Paris Anlaşması, duyar kasmak isteyen elit diplomatlar için bir fanteziydi. Biden yönetimi anlaşmaya yeniden döndüğünde eminim Şi Cinping her dakika buna gülümsemiştir." yorumunu yaptı.Eski ABD Başkanı Trump'ın da pazar günü CPAC 2021'e katılarak görevden ayrılmasından sonra ilk kez kapsamlı bir konuşma yapması bekleniyor. AAHep para konusuyla gündeme geldi:İşte AKP'li Tamer'in hastaneşeceresi
Hep para konusuyla gündeme geldi: İşte AKP'li Tamer'in hastane şeceresi AKP Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, tepki toplayan asgari ücret açıklaması ve ardından yaptığı ilginç savunması "Ben o sözleri apartman görevlileri için söyledim" sözleriyle gündem oldu. 2012 yılında ABD’de FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’i ziyaret eden siyasetçilerden biri olan AKPli Tamer’in hastane şeceresi ortaya çıktı. AKP Milletvekili İsmail Tamer, çıktığı bir televizyon programında, “Bakıyoruz, eleştiren insanlar cep telefonlarını altı ayda bir değiştiriyorlar, arabalarını yılda belki de ikinci yılda değiştiriyorlar. Artık asgari ücretlinin evinin önünde arabası mevcut” ifadelerini kullanmış, bu sözler tepkilere neden olmuştu.Tamer tepkilerin ardından yaptığı yeni açıklamada “İnanın o sözleri hangi televizyon kanalında ne zaman söylediğimi bile hatırlamıyorum. Ama ben esas o sözler Apartman görevlileri için söylemiştim” dedi. Odatv’de yer alan habere göre; Peki, kimdir bu İsmail Tamer?HASTANE SAHİBİ DOKTOR1956 yılında Sivas- Şarkışla-Maksutlu Köyünde doğdu. Babasının adı Namık Kaya, annesinin Fatma idi. Sakamet Hanım ile evli ve iki çocuğu var. İlköğretimini Şarkışla’da, ortaöğretimini Kayseri’de tamamladı...Ardından Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Artvin Sağlık Müdürlüğünde ve Atatürk Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi Genel Cerrahi İhtisası yaptı. 1994 yılında Kayseri Tabipler Odası Başkanıydı. Aynı yıl Özel Güneş Hastanesini kurdu.ÖZEL GÜNEŞ HASTANESİ1994 yılında Kayseri Düvenönü’nde kuruldu. Daha sonra İnönü bulvarındaki yeni binasına taşındı.. Kurucuları: İsmail Tamer, Hüseyin Darçın, Ömer Akbeyaz, Kübra Darçın, Sevil Kaya Sarıpınar, Fikret Erdal idi.. Fakat hastane 2009 yılında Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık tarafından 8 milyon (O dönem parası ile 8 trilyon) TL’ye satın alındı. Satış iki aşamalıydı... İlk önce Hastane hissesinin yüzde 51’i 4 milyona, kalan yüzde 49’u da İsmail Tamer’den 4 milyona satın alındı...Dr. İsmail Tamer, AKP iktidarıyla yöneticiliği başladı:2003 yılında Kayseri Devlet Hastanesi Başhekimliği görevine getirildi. Sağlıkta dönüşüm projesi çerçevesinde Kayseri, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Aksaray, Nevşehir ve Niğde illeri koordinatör Başhekimliği yaptı. Ardından hastane patronluğu bitmedi.MEMLEKET HASTANESİ“Memleket Hastanesi” 1910 yılında Kayseri’de çıkarılan ilk Türk gazetesinin Erciyes’in imtiyaz sahibi Turanlı Yunus Bekir tarafından halktan toplanan paralarla inşa edilmeye başlandı. Birinci katı 1924 yılında tamamlanan hastane 14 Ekim 1924 tarihinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından “Memleket Hastanesi” olarak hizmete açıldı. 1943 yılında devlet hastanesi yapılıncaya kadar hizmet veren bu bina, daha sonra uzun zaman tekel deposu olarak kullanıldı. 1996 yılında Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi.Belediye binayı yeniden hastane yapılması şartı ile Dedeman grubuna sattı. Onlar da Dr. İsmail Tamer başkanlığındaki Güneş Hastanesine devrettiler. Onarım projeleri yapılırken 3 Şubat 1998 günü sebebi bilinmeyen bir yangında bina tamamen harap oldu. Bunun üzerine İsmail Tamer, Acıbadem Hastanesi ile anlaşarak arsaya modern bir hastane binası yaptırdı. Bugün Acıbadem Hastanesi adıyla sağlık hizmeti veriyor… BATAKLIĞA YAPILAN HASTANEYıl 2015... 2011 yılında ihalesi yapılan, 2014 yılında inşaatının tamamlanarak Sağlık Bakanlığı’na teslim edilmesi gereken Kayseri Şehir Hastanesi bir türlü bitirilemeyince AKP Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, Türk Tabipler Birliği'ni (TTB) suçladı...Şehir Hastanesinin inşaatının bitmemesinin sebebinin TTB’nin açtığı davalar olduğunu ileri sürdü... Hatta... "Bu hastanenin metrekare kirası boş bir AVM'den daha ucuz” dedi.Bunun üzerine TTB de basın açıklaması yaptı:-“... Kayseri Şehir Hastanesi için belirlenen alanın gölete yakınlığına dikkat edilmeden, zemin etütleri yapılmadan tahsis işlemi yapıldığı ve alanın bataklık olduğu, arazi üzerinde kişilerin mirasçılık iddiaları olduğu, paydaşlar tarafından davalar açıldığı bilinmektedir...”-“... Ülkemizde Şehir Hastaneleri ile ilgili en başta gelen sorun hastane binalarının ve donanımının kamuya yüksek maliyetidir. Milletvekili Dr. İsmail Tamer hastane maliyetinde abartılacak bir durum olmadığını belirterek bu hastanenin metrekare kirası boş bir AVM'den daha ucuz açıklamasını yaparak maliyetler hakkında şeffaf olmayan, kafa karıştırıcı bir açıklama da yapmıştır. Oysa şehir hastaneleri için yapılan ihalelerde Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen sabit yatırım tutarı ile yıllık kira bedelleri incelendiğinde; çok yüksek tutarların ödeneceği anlaşılmaktadır. Örneğin:Kayseri ihalesinde (toplam 1583 yatak) sabit yatırım tutarı 427 milyon TL olan Şehir Hastanesi için 25 yılda toplam olarak 3 milyar 443 milyon TL ödenmesiöngörülmektedir. Kayseri’de yaklaşık üç buçuk yıllık kirası ile sabit yatırım tutarıkarşılanabilen şehir hastanesi için neden 25 yıl boyunca böylesine fahiş kiraödenecektir?”Tartışmalar sürerken ortaya bir fotoğraf çıktı.../Archive/2021/2/28/113717542-kapak111620akpli-vekil-o-pozu-icin-kendini-boyle-savundu.jpgGÜLEN'LE FOTOĞRAFİsmail Tamer 2012 yılında ABD'de FETÖ terör örgütü lideri Gülen'i ziyaret eden politikacılardan biriydi... Hatta fotoğrafta hemen F. Gülen'in sağındaydı...Sonradan sorulduğunda; “Bizi Meclis Amerika'daki Türk günlerine gönderdi” dedi.Güya...TBMM, ABD’de Boston’da FETÖ’nün düzenlediği “Türk Günü Etkinlikleri ve Yürüyüşüne” katılmak için bir grup göndermişti...Ancak... Bu 12 AKP’li programdan sonra ayrı bir program da yaparak Pensilvanya’ya gitti ve Fetullah Gülen'i çiftliğinde ziyaret etti...CHP'li Mahmut Tanal bir soru önergesi verdi:-“Kültür Günleri” programına katılan ve Pensilvanya'da örgüt lideri Fetullah Gülen ile görüşen 12 AKP Milletvekili, TBMM Başkanlığı tarafından mı görevlendirilmiştir? TBMM Başkanlığı hangi gerekçe ve yasal dayanakla milletvekillerini FETÖ'nün etkinliğine göndermiştir? ABD'ye giden AKP Milletvekillerinin masrafları TBMM bütçesinden mi karşılanmıştır? Ne kadar harcanmıştır? TBMM bütçesinden karşılanmasının yasal dayanağı var mıdır?”TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç sorulara yanıt verdi:- “Söz konusu yazılı soru önergesinde belirtilen hususlar, Dış İlişkiler ve Protokol Başkanlığının kayıtlarına bakılarak araştırılmış olup 2012 yılında bahse konu ziyaret ile ilgili herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Bu kapsamda sorunuzda bahsi geçen milletvekilleri hakkında TBMM Başkanlığı tarafından iddia olduğu şekilde bir görevlendirme yapılmamıştır.”Ekledi Bilgiç:“Milletvekillerinin 2012 yılındaki ABD ziyareti, TBMM Başkanlığının bilgisi dahilinde değildir. TBMM Başkanlığı, milletvekillerinin sadece resmî ziyaretlerini takip etmektedir. Bu kapsamda, ilgi önergenize konu milletvekilinin beyanları, kişisel görüşlerini içermekte olup milletvekilinin bu beyanları hangi saikle yaptığı konusunda TBMM Başkanlığının bilgisi bulunmamaktadır”Tüm bunlara İsmail Tamer'in yanıtı ne oldu; "Mahmut Tanal FETÖ’cüdür!"Bu arada İsmail Tamer aslen Sivaslı olmasına rağmen Kayseri'deki Sivaslı Dernekler Federasyonu F. Gülen ile fotoğraf çektirdiği için hemşehrilerini protesto etti, AKP'den atılmasını istedi. Ki bir dönem İsmail Tamer bu platformun başkanıydı...AKP milletvekiline sahip çıktı.OĞLUNUN MARİFETİMart 2020... Korona salgını ilk günleri... İsmail Tamer’in oğlu Namık Tamer Twitter hesabından, "Covid-19 Rapid Test için ön sipariş alınır. Lütfen iletişime geçiniz" yazınca ortalık karıştı... Öyle ki... Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz gibi çok isimden sert itirazlar geldi:-"Ak Parti Kayseri Milletvekili @mvitamer'in (İsmail Tamer)'in oğlu Namık Tamer, doktorlarımızın bile bulamadığı bu korona test kitlerini nereden buldu? Hem cevabını istiyoruz hem de hesabını...” deyip #fakiretestyokmu etiketiyle paylaştı.Twitter’da gündem-TT oldu!Önce oğul Namık Tamer açıklama yaptı; "Dün paylaştığım görüntüde Covid-19 testi ön sipariş alınır ibaresini son anda fark ettim. Böyle bir ‘corona’ testini aldığım veya sattığım, ticaretini yaptığım bir durum yoktur."Sonra baba İsmail Tamer açıklama yaptı; “Oğlum Namık Tamer’in WhatsApp durumuna koyduğu Covid-19 testiyle ile ilgili paylaşımında ön sipariş alınır gibi ifadenin yanlış, asılsız gerçek dışı olduğu böyle bir ticaretinin olmadığını bu kitlerin Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünde olduğunu belirtir kamuoyunun bilgilerine sunarım...” dedi.Sonuçta:Kayseri Devlet Hastanesi ve SSK Hastanesi’ni birleştirip altyapısı hazır olmadan eğitim hastanesi yaptıran, ikinci basamak sağlık hizmetlerinin özel hastanelere kaymasının yolunu açan eski Özel Güneş ve Kayseri Acıbadem Hastanesi ortağı İsmail Tamer hep tartışmaların odağında oldu. Görünen o ki; asgari ücretliler ile ilgili vahim açıklama yapan AKP Milletvekili İsmail Tamer hep para konusuyla gündeme geliyordu. cumhuriyet.com.trUkrayna’yla‘askeri istihbarat’anlaşması
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Ukrayna’yla ‘askeri istihbarat’ anlaşması Türkiye ve Ukrayna arasında ekim ayında imzalanan “Askeri Çerçeve Anlaşması”, askeri eğitimin yanı sıra askeri istihbarat değişimini de kapsıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin ziyareti sırasında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Ukraynalı mevkidaşı Andriy Taran, 16 Ekim’de anlaşmayı imzalamıştı. Yasa teklifinin hafta içinde TBMM’ye sunulmasıyla ayrıntılar ortaya çıktı. Anlaşma, iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında askeri eğitim ve öğretim, savunma sanayii, askeri tıp ve sağlık hizmetleri ile siber savunma gibi alanlarda işbirliğinin artırılmasını amaçlıyor. Anlaşmayla iki ülke silahlı kuvvetleri personeli ve askeri öğrencileri, askeri eğitim ve öğretim için ülkeler arasında ziyarette bulunabilecek. İşbirliği alanları arasında askeri istihbarat değişimi de bulunuyor. Askeri istihbarat maddesi, “tarafların karşılıklı menfaatlarına halel getireceği düşünülen ve birlikte kararlaştırılacak ülkelerle ilgili, öncelik askeri faaliyetlerde olmak üzere, tarafların silahlı kuvvetlerinin ilgi alanındaki gelişmeleri ve bu ülkelerin Türkiye ve Ukrayna’daki faaliyetleri ile ilgili askeri istihbarat bilgilerinin mübadelesini” kapsıyor. ‘GİZLİLİK’ MADDESİ Mübadele edilecek bilgi, belge, malzeme ve teçhizata ait tüm bilgilerin korunmasını sağlayacak, gizlilik dereceli bilgi ve malzeme, diğer tarafın onayı olmadan üçüncü bir tarafla paylaşılmayacak. Anlaşma sona erse dahi bilgi ve malzemenin korunması üzerindeki sorumluluk devam edecek. Hüseyin Hayatsever‘25 yıllık sorunlar artıkçözülüyor’
‘25 yıllık sorunlar artık çözülüyor’ Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel, 25 yıldır ilçenin sorunlarının çözülemediğini belirterek “Sayın Ekrem İmamoğlu’nun İBB başkanı seçilmesi ile birlikte ilçede kangren haline gelen altyapı sorununun çözümü için düğmeye bastık” dedi. Yüksel, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Altyapı için ciddi bir çalışma başlattınız, hedefiniz nedir? Biz, Kartal’ı canlandırmak için yola çıktık. Yıllarca anakentten alacağı olan ilçemizi, geleceğe taşımak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile omuz omuza verdik. Kartal’da 25 yıldır ihmal edilen altyapı sorunları hem kentin hem de vatandaşların kanayan yarasıydı. Su baskınlarının sıklıkla yaşandığı sahil kesimindeki esnafımızın her yağmur yağdığında kafasını kurcalayan ‘işyerimi su basacak mı?’ kaygısının ne kadar yıpratıcı olduğunu biliyorum. İlçemizin en büyük ve trafik yönünden en hareketli bölgelerinden Tecerdağı ve Köroğlu caddelerinde ve Dikey/Atılgan Sokak, Cengiz Topel, Spor, Üsküdar, Hükümet, Savarona, Şehzade ile Çırçır caddelerinde; Egemenlik Bulvarı, Neyzen Tevfik Meydanı ve Kartal Meydanı’nda; Soğanlık Yeni Mahalle’de bulunan 14 sokak ve caddede çok kısa bir süre içinde çalışmalarımızı tamamladık. Yağmur suyu ve atık suyu borularının çapını artırırken, su hatlarını uzattık. Yoğun bir mesai ile ilçemiz genelinde asfaltlama çalışmaları, cadde ve sokak aydınlatmaları ile kentimizi daha modern ve canlı bir görünüme kavuşturduk. Kısaca daha dirençli ve daha canlı bir Kartal meydana çıkıyor.Komşu İletişim Merkezi’ni (KİMER) kurdunuz. Neler yapılıyor? Kartal’da yaşayan yurttaşlar, istek, öneri ve şikâyetlerini 7/24 görev yapan Çağrı Merkezi ekibimiz ile aracısız olarak kayıt altına alıyor ve sonuçlandırıyoruz. Acil kodlu talepler dışında kalan şikâyetlerin çözümü veya akıbeti konusunda vatandaşa ortalama geri dönüş süremiz 48 saat. Özellikle pandemi döneminde sürekli artan binlerce çağrı, komşularımızla olan iletişimde KİMER’in ne denli büyük bir ihtiyaca cevap verdiğini gösterdi. Pandemi döneminde bu merkezden gelen talepler doğrultusunda ilçede yaşayan on binlerce yurttaşa dokunduk.Aşevi projeniz var mı? Esentepe Mahallemizde yer alan ve yakın zamanda hizmete sunulacak olan “Aşevi ve Gıda Bankası” projemiz ile bir yandan Kartal’da sıcak yemek ihtiyacı duyan komşularımızın ihtiyaçlarını karşılayacağız, bir yandan da depolanan gıdaların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını sağlayacağız. Aşevimiz açıldığında günlük 10 bin kişiye yemek verme kapasitesine sahip olacak ama acil durumlarda bu sayı 20 bin kişiye kadar çıkabilecek. Gıda bankasıyla da aylık 2 bin 500 kişiye kuru erzak yardımı yapabileceğiz. Hiçbir komşumuzu yalnız bırakmayan dayanışma kültürümüzü yaşatarak daha dirençli ve canlı bir Kartal’ı var etmek için attığımız önemli bir adım olacak bu. cumhuriyet.com.trCumhurbaşkanıErdoğan’ın AKM’yle ilgili sözlerine büyük tepki var: Hesaplaşma derdinde
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKM’yle ilgili sözlerine büyük tepki var: Hesaplaşma derdinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Taksim’in simgesi olan Atatürk Kültür Merkezi’ne (AKM) ilişkin açıklamaları tepki çekti. AKM’nin isminin değiştirileceği sinyali veren Erdoğan’ın “Artık Atatürk Kültür Merkezi (AKM) demiyorum, biz orayı opera binası olarak hazırladık” sözlerini değerlendiren sivil toplum örgütü temsilcileri ve sanatçılar, Erdoğan’ın Atatürk devrimleri ve Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşma peşinde olduğunu söyledi. ESİN KÖYMEN (Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı)“Atatürk ve Cumhuriyetin kuruluşu itibarıyla oluşturulan ve Atatürk’ün isminin verildiği aslında her yere müdahale ediyor. Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşıyor. Kendi muhafazakâr düşünce yapısını ve davranış biçimini doğrudan doğruya kent mekânları üzerine nakşediyor. Yaptığı, kent mekânlarında Cumhuriyet değerleriyle hesaplaşmak. Türkiye’deki bireylerin sosyokültürel düzeyini, kentleşme bilincini arttırabilmek için bir dizi çalışmanın parçasıdır kültür merkezleri. Cumhuriyet değerleridir. Aslında aydınlanmanın öncüsü olarak bu kültür merkezleri kullanılmıştı. Aydınlanmayla ilgili bir derdi var. İsim üzerinden de bunu yapıyor. Atatürk Kültür Merkezi, doğrudan doğruya Atatürk’ün devrimci duruşu ve sanata verdiği önemin bir yansımasıdır. Bununla da hesaplaşmaya çalışıyor.”AKİF BURAK ATLAR (Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı)“AKM, simgelediği modernite ve Cumhuriyet değerleriyle birlikte Taksim Meydanı’nın tamamlayıcı bir parçası. Sadece yapısı ve işleviyle değil, ismiyle de İstanbul’un hafızasında ve kimliğinde tartışılmaz bir konumda. Bu konumdaki bir kent simgesinin ismini değiştiremezsiniz. Toplumsal bir kabul olmadan bu tür bir değişikliğin karşılığı yoktur, tartışmaya bile gerek yok.”ŞENAL SARIHAN (Cumhuriyet Kadınları Derneği Kurucu Genel Başkanı)“Atatürk Kültür Merkezi aslında Atatürk’ün adını silme tavrının bir devamı olarak ortaya çıkıyor. Atatürk’ün isminin Türkiye’nin yapısal görüntülerinden de silinmeye çalışılması, Cumhuriyetle hesaplaşmanın bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Cumhuriyetin bütün değerlerini ve bütün kazanımlarını ortadan kaldırmaya doğru tırmanan bir politika ile karşı karşıyayız. Ankara’da her türlü olumsuzluğa karşın Anıtkabir dolar ve taşar. Herkes buradadır. Bu gösteriyor ki bir ülkenin kaderini tayin etmiş, bir ülkeyi demokratik bir yapıya kavuşturmak için emperyalizme karşı mücadele etmiş ve oradan bir Cumhuriyet, bir ülke yaratmış olan Mustafa Kemal ve arkadaşları ve onun kazanımlarını unutturmak olanaksız. Bunu birtakım yerleri tırpanlayarak başaramazsınız, başaramayacaklar.”İLHAN GÜLEK (ADD Genel Yönetim Kurulu üyesi ve İstanbul sorumlusu):Atatürk’le Taksim özdeşleşmiştir. Çağdaş uygarlığı sanatla bütünleştiren Atatürk adına bir kültür merkezinin olması da İstanbul’un olmazlarındandır. İstanbul’a sembol olmuş bir merkezden, havaalanından, spor sahalarından Atatürk adının silinmesi bir projeninin devamından başka bir şey değil. Çağdaşlık, uygarlık ve sanat Türkiye’de Atatürk devrimleriyle başlamıştır. Bu yüzden Atatürk adı oraya en çok yakışacak ve değiştirilmeyecek addır. Bu adın değiştirilmek istenmesi karşıdevrim sürecinin durakları, adımlarıdır. Atatürk’ten uzaklaşırsanız laiklikten, çağdaş eğitimden ve dünyadan uzaklaşırsınız. YEKTA KARAOpera sanatçısı “Dünyanın bütün büyük başkentlerinde opera binalarında sadece opera ve bale sergilenir. Ankara’da da ilk yapıldığında böyleydi. Doğrusu budur, ben de böyle olmasını tercih ederim. İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi bir opera binası değildi, burada opera ve balenin yanı sıra konserler de düzenlenirdi, zaman zaman tiyatro eserleri de başka etkinlikler de. Eğer gerçekten sadece opera ve bale için bir merkez hazırladılarsa itirazım olmaz. Ama o kadar büyük bir inşaat ki, otoparkı da içine aldılar, mimari detaylarını bilmiyorum ama sadece operaya ayrılacağını hiç sanmıyorum. Yine çeşitli kültürel etkinliklerin yapılacağı bir merkez olacaksa ismini niye değiştiriyorlar, bilmiyorum.”RENGİM GÖKMENCumhurbaşkanlığı Devlet Senfoni Orkestrası Şefi“Cumhurbaşkanının o sözü benim de dikkatimi çekti. Ama pek anlamadım. Bundan sonra oraya Atatürk Opera Binası dememiz mi isteniyor, bilmiyorum!”MESUT İTKUEmekli opera müdürü“İçinde sadece opera oynanacak bir bina olmasını gönlüm isterdi. Ama proje yine çok amaçlı olarak tasarlandı. O zaman isminin de Atatürk Kültür Merkezi olarak kalması gerekir. Opera Merkezi denilince içinde sadece opera oynanmalı. Burası öyle bir yer olmuyor ki?” Hazal Ocak / Kayahan AyhanKaş’ta AKP’liler ormanıtalan etmekten yargılanıyor
Kaş’ta AKP’liler ormanı talan etmekten yargılanıyor Kaş’ın Ova Mahallesi yakınlarında bulunan orman alanında tahribat neden olarak toprak ve kum hırsızlığı yaptıkları gerekçesiyle aralarında 4 AKP’linin bulunduğu 6 kişi hakkında dava açıldı. AKP’li büyükşehir meclis üyesi Tevfik Taner, Kaş Belediye Meclisi üyesi Nihat Uçar, mahalle temsilcisi Osman Deniz Karataç ve Mustafa Bahar, orman arazisinden çıkardıkları kumları kamyon başına 250-750 TL arası bedelle satmakla suçlanıyor. CHP Antalya İl Başkanı Nusret Bayar, “ ‘Ne götürebilirsek kârdır’ mantığıyla hareket edip her yeri talan ediyorlar” dedi. 6 kişinin temmuz ayından itibaren toplamda 3 bin ile 5 bin kamyon (60 bin ile 100 bin metreküp) kumu çeşitli yollarla kendi menfaatları için kullandıkları öne sürülüyor. CHP’li Bayar, “Ne doğa ne tabiat ne kamu yararı. Hiçbir şey umurlarında değil! Tek düşündükleri kendi menfaatları” diye tepki gösterdi. Bülent EcevitKumpasçılara‘tele kulak’mahkûmiyeti
Kumpasçılara ‘tele kulak’ mahkûmiyeti Yargıtay, FETÖ üyesi savcıların 2009 yılında dönemin CHP Grup Başkanvekili olan Kemal Kılıçdaroğlu ile gazeteci İlhan Taşcı’yı usulsüz dinleyip, tapelerini ise Ergenekon dosyalarına koymalarına ilişkin işlemin yasadışı olduğuna hükmetti. Taşcı’ya 10 bin TL tazminat ödenecek. Yargıtay, FETÖ üyesi savcıların 2009 yılında dönemin CHP Grup Başkan Vekili olan Kemal Kılıçdaroğlu ile o dönem gazetecilik yapan, şimdi ise RTÜK Üyesi İlhan Taşcı’yı usulsüz dinleyip, dinleme tapelerini ise Ergenekon kumpas dosyalarına koymalarına ilişkin yapılan işlemin yasa dışı olduğuna hükmetti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Balyoz, Ergenekon gibi kumpas davalarının özel yetkili savcısı olan Mehmet Murat Yönder’in, Kılıçdaroğlu ve Taşçı’yı dinlemesinin hukuka uygun olmadığını ve dinlemenin keyfilikle yapıldığı belirterek maliye hazinesinin Taşçı’ya tazminat ödemesine hükmetti. Eski 5 savcının ise yaptıkları hukuka aykırı dinlemeler yönünden dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verildi. TAPELER ERGENEKON DOSYASINA GİRDİİlhan Taşcı 2009 yılında gazetecilik görevini sürdürürken, Kemal Kılıçdaroğlu ile bir telefon görüşmesi yaptı. Kılıçdaroğlu, dönemin İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluklara ilişkin Sayıştay raporlarını yazan Taşcı’ya telefonda, haberlerin çarpıcılığını anlatmak için “bombaları patlatıyorsunuz” ifadesini kullandı. Daha sonra bu telefon görüşmesinin Ergenekon soruşturma dosyasının ekleri arasında yer aldığı ortaya çıktı.YASA DIŞI DİNLEMEDE SAKINCA GÖRMEDİLERYaşanan bu durum üzerine Taşcı, 2009 yılında dönemin kumpas davalarına bakan savcıları Zekeriya Öz, Fikret Seçen, Ercan Şafak, Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın ve Mehmet Murat Yönder hakkında Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 20 bin TL’lik tazminat davası açtı. Haklarında tazminat davası açılan 6 savcı o dönem mahkemeye gönderdikleri ortak dilekçede, yaptıkları yasadışı dinlemeyi “…İlhan (Taşcı) ve Kemal (Kılıçdaroğlu) isimli şahıs arasında yapıldığı belirtilen 4 Şubat 2009 tarihli telefon görüşmesinde ‘bombaları patlatıyorsunuz’ şeklindeki şüpheli sözlerin bu nedenle iddianame ekindeki klasörde yer almasında bir sakınca görülmemiştir” sözleriyle savundular.12 YILLIK HUKUK MÜCADELESİYaşanan 12 yıllık hukuki süreç sonunda dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitti. Genel Kurul ise Zekeriya Öz, Fikret Seçen, Ercan Şafak, Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın’ın hukuka aykırı telefon dinlemeleri nedeniyle tazminat talebinin maliye hazinesine karşı açılması gerektiğini ve görevli mahkemenin ağır ceza mahkemesi olması gerektiğini belirtti. Kurul, eski 5 savcının usulsüz dinlemelerine ilişkin dosyanın ayrılarak görevli ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verdi. Mehmet Murat Yönder’in ise Yargıtay üyeliği yaptığını hatırlayan Genel Kurul, Yöner’e fiil ve kararlarından dolayı açılan davanın ise Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nde görüleceğine karar verdi. ‘KEYFİ BİR DİNLEME’Bunun üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ilk derece mahkemesi sıfatıyla Mehmet Murat Yönder’in dosyasını inceledi. Yönder’in usulsüz dinleme yaptığını belirten Daire, maliye hazinesinden Taşçı’ya 10 bin TL. tazminat ödemesine hükmetti. Kararın gerekçesinde ise Kılıçdaroğlu ve Taşçı’nın dinlenmesinin hukuka uygun olmadığı, kamuoyunun dikkatini çeken bir habere ilişkin olduğu ve keyfi bir dinleme olduğu kaydedildi. Ayrıca dava dışı kişilerin görüşme içeriklerine iddianamede yer verilmesinin, suçun kanıtlanmasıyla bir ilgisinin bulunmadığı vurgulanan kararda, “Bir mahkeme kararına dayanmadığından açıkça hukuka aykırı bir biçimde özel hayatın ve hayatın gizli alanının ihlali kapsamında, ilgililerin kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmiştir” denildi.‘HAYSİYET CELLATLIĞININ TESCİLLENMESİ’İlhan Taşcı ise kararı gazetemize şu sözlerle değerlendirdi: “Bir dönemin karanlık dehlizlerindeki işbirliğinin, Türkiye’ye ve ülkenin saygın insanlarına, aydınlarına dönük haysiyet cellatlığının tescillenmesi anlamına geliyor. Hukuktan, adaletten uzak bir dönemin utanç vesikasıdır bu karar. Ne benim ne de Sayın Kılıçdaroğlu hakkında herhangi bir yasal dinleme kararı yokken yapılan bu hukuksuzluk, bu keyfilik 12 yıl süren hukuk mücadelesinin ardından somutlaşmış oldu. Anayasayla güvence altına alınan haberleşme özgürlüğümüzün ihlal edildiğini ispat etmek ancak, 12 yıl hukuk mücadelesi vermek; pek çok yasa değişikliğine karşı yeni duruş geliştirmek ve farklı mahkemelerde dert anlatmakla mümkün olabildi.” HUKUKSUZLUK TESCİLLENDİTaşcı’nın avukatı Mutluhan Karagözoğlu ise dairenin bu kararının yasadışı dinlemenin yanında, bu kişilerin savcılık görevini yaparken açıkça hukuka aykırı davrandıklarının tescil edilmesi anlamına geldiğini söyledi. Karagözoğlu, “Murat Yönder Yargıtay Üyesi olduğu için daire onun yönünden karar verdi. Yargıtay’ın bu kararı ışığında mahkemelerin diğer savcılar hakkında da hükme varmasını bekliyoruz” dedi. Seyhan Avşarİktidarın hamleleri kulislerde,‘HDP’ye alternatif bir parti’iddialarınıgündeme getirdi
İktidarın hamleleri kulislerde, ‘HDP’ye alternatif bir parti’ iddialarını gündeme getirdi İktidarın, HDP’ye yönelik hamlelerini gerek fezlekeler üzerinden gerekse Hazine yardımı ve “terör örgütü odağı olan partilerin kapatılması” üzerinden sıklaştırırken, “bölgede Kürt seçmenlerin oyunu alabilecek HDP’ye alternatif bir partinin kurulabileceği” de tartışılıyor. Cumhur İttifakı bileşenlerinden MHP’de, “HDP’nin kapatılması ve terör örgütleriyle arasına mesafe koyamayan siyasetçilerin ‘siyasetten ömür boyu men edilmesi’ yönünde kesin bir görüş hâkim. AKP’de de MHP’nin bu tutumuna sıcak bakılıyor. “Bölgedeki Kürt seçmenleri konsolide edebilecek, seçmenlere yönelik demokratik, terörle arasına mesafe koyabilen, gerektiğinde Cumhur İttifakı bileşenleriyle gerektiğinde de muhalefetle bir araya gelebilecek bir oluşumun olabileceği” değerlendiriliyor. Özellikle terörle mücadelede Cumhur İttifakı’na destek verebilecek ve “terörle arasına net bir çizgi çekecek” siyasi bir oluşumun siyaset açısından “kazançlı olabileceği” konuşuluyor. Bunun için de “HDP’nin tek seçenek olmadığının yurttaşlara iyi anlatılması gerektiğine” dikkat çekiliyor. “Bölgede Kürt seçmenlerin oyuna talip olabilecek yeni bir partinin de HDP’den ayrılıp yeni parti kuracağı söylenen eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen ile eski HDP’li Altan Tan “öncülüğünde kurulabileceği” ifade ediliyor. “HDP içinde yer alan sol seküler kesimin Bilgen etrafındaki bir yapılanmada birleşebileceği” değerlendiriliyor. Bununla birlikte “muhafazakâr-milliyetçi Kürt seçmen kesiminde de bölgede bir hareketlenmenin yaşandığına” dikkat çekiliyor. Bu kesimin başını da eski HDP’li Altan Tan’ın çekebileceği konuşuluyor. Kulislerde, “HDP’ye alternatif kurulacak bir partinin ‘HDP ile yol yürüyebilecek DEVA ve Gelecek partilerini de saf dışı bırakabileceği, böylece AKP’nin bölgedeki oylarını konsolide edebileceği” de konuşuluyor. DEVA ve Gelecek partilerinin “bölgedeki AKP oylarını hedeflediğine” işaret edilirken, “yeni kurulacak bir partiyle bu durumun ortadan kalkabileceği” değerlendiriliyor. MESELE İŞİN HİLESİZ YAPILMASIDIRKonuyla ilgili Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan eski HDP’li Altan Tan ise şu an için kendisinin yeni bir parti kurma gibi bir girişiminin olmadığını belirtti. Ancak “ilerki günlerde konjenktürün değişebileceğini” de ifade eden Tan, “Benim şu an için bir parti kurma gibi girişimim yok. Çünkü değirmenimde su yok. Hayatım boyunca, siyasette de hileli, hurdalı işlere bulaşmadım çünkü ben. Yeni bir parti kurmak için bazı şartların olması gerekiyor. Hiç kimse bugün yeni kurulan DEVA, Gelecek, Mustafa Sarıgül ve Muharrem İnce’nin kurduğu partilerin kaynaklarını sormuyor? Bu kaynaklar nereden geliyor? Ancak Türkiye’de demokratik, liberal, Kürtlerin hak ve hukukunu gözetecek, tarihi geçmişine ve kültürüne dayalı, tutarlı bir parti kurulursa, bölgede yeni parti tutar. Burada asıl soru şu: Hileli mi olacak hilesiz mi? HDP’yi çatlatma üzerinden bir hamle olursa, bunu bölgede benimseyecek bir Kürt yok. Mesele bu işin hilesiz yapılmasıdır” görüşünü dile getirdi. Selda Güneysu‘Mavi Vatan’kavramının müellifi emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’le son gelişmeleri konuştuk: Yunanistan dolaylısömürge
‘Mavi Vatan’ kavramının müellifi emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’le son gelişmeleri konuştuk: Yunanistan dolaylı sömürge Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), son dönemde ABD’yle alışılmışın ötesinde, dikkat çeken bir yakınlaşma içinde. Türkiye’nin bölgesindeki yalnızlığından da yararlanan Yunanistan; Ege Denizi’nde, Doğu Akdeniz’de hamle üstüne hamle yapıyor. ABD ve Avrupa Birliği’nin desteğini de alarak İsrail’le, Mısır’la, Suudi Arabistan’la ve onun öncülük ettiği Körfez ülkeleriyle yakınlaşıyor. Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik tacizleri de son günlerde sıklaştı. Biz de konuyu dış politika, strateji, jeopolitik, denizcilik konularındaki en yetkin isimlerden olan, “Mavi Vatan” kavramının müellifi, emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’e sorduk. Yunanistan ve ABD arasında son yıllarda yaşanan yakınlaşma, bölgesel ve küresel jeopolitiği nasıl etkiler? Yunanistan ve ABD, 1990’da imzalanan Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması’nı üç yıl içinde ikinci kez güncelliyor. 5 Ekim 2019’da, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın imzaladığı protokol ile güncellenen anlaşma, Yunanistan’ı dolaylı olarak ABD’nin bir nevi sömürgesi yapıyor. Ülkedeki askeri tesislerin sınırsız kullanılmasına olanak veriyor. Girit’teki Suda Üssü’nün genişletilmesini; Stefanovicio, Larissa ve Dedeağaç üslerinin altyapısının ABD’nin sınırsız kullanımına açılmasını; Dedeağaç’a deniz üssü kurulmasını karara bağlıyor. Son güncelleme talebi ile ABD, anlaşmanın her yıl değil, 5 yılda bir uzatılmasını istiyor. 20’den fazla yeni bölgede konuşlanma talep ediyor. /Archive/2021/2/27/220253685-gemisayfa5.jpgDeniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı “TCG Turgutreis” ve “TCG Oruçreis” fırkateynleri ile ABD Deniz Kuvvetleri’ne bağlı “USS Porter” ve “USS Donald Cook” muhripleri arasında Karadeniz’de ikili deniz eğitimleri yapılmış, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı F-16’lar ile ABD deniz karakol uçağı da buna katılmıştı. Bu stratejik hamlenin hedefleri neler? İki hedefi var. İlki, Türkiye kozu kullanılarak ABD askeri varlığının Yunanistan’da tarihte örneği görülmemiş şekilde yerleşmesini sağlamak. İkincisi, kenar kuşakta Türkiye eğer kaybedilirse, Rusya’nın ve Kuşak Yol Projesi sayesinde bölgede etkisi daha da artan Çin’in, Balkanlar ve Akdeniz’den kuşatılmasında Yunanistan’ı merkez yapmak. Yunanistan’da güçlü sol gelenek olmasına karşın ABD’nin taleplerinin yerine getirilmesi şaşırtıcı değil mi? Geleneksel toplumsal yapısı, siyasal iklimi ABD karşıtı olan Yunan kamuoyuna rağmen ABD’nin Yunanistan’da bu kadar geniş çaplı askeri yığınaklanma ve üslenme imkânı bulması çekici. ABD, Soğuk Savaş döneminde bile yakalayamadığı fırsatı kullanıyor. Fakat küresel dengeler değişiyor. Hegemonya el değiştiriyor. ABD’nin tek kutuplu dünya düzeni ortadan kalktı. Çok kutuplu dünya düzenine geçildi. Bu yeni düzende asıl mücadele alanı Batı Pasifik, tali alan ise Arktik bölge. ABD için birincil tehdit Çin ve Rusya. ABD deniz gücünün kabaca yüzde 60’ı zaten Pasifik harekât alanında. Akdeniz; Pasifik ve Arktik Okyanusu’na nazaran ikinci planda. Ancak Akdeniz havzasında 3 jeopolitik çekim alanı olduğundan, ABD bölgeden kopamıyor. Birincisi kenar kuşak jeopolitiği; ikincisi enerji jeopolitiği; üçüncüsü İsrail’in güvenliği. Gücü azalan ABD, bu hedeflerine ulaşabilir mi? ABD’nin dünyadaki tüm kriz alanlarına kendi çıkarları çerçevesinde müdahale edecek konvansiyonel kapasitesi çok geriledi. Rusya askeri alanda büyürken, nükleer anlamda ABD için en ciddi tehdit. Çin’in Rusya ile yaptığı ittifak sonucu Avrasya’nın kuzey ve doğu sahilleri Rus ve Çin kontrolüne geçti. Bu da Pasifik’te çok büyük jeopolitik kırılma yarattı. ABD, bu yükselen güç alanını tek başına karşılayamıyor. Küresel hegemonya için olmazsa olmaz şart, okyanus ve denizlerin kontrolüdür. ABD, toplam 293 gemiyle bu gereksinimin üstesinden gelemiyor. Karşısındaki gücün yetenekleri çok arttı. ABD, Akdeniz ve Atlantik’te gemileri azalınca güç kaybını neyle dengeler? Üsler yoluyla; yığınaklar sayesinde; vekil durumundaki Yunanistan, GKRY gibi devletlerle ve oydaşma sağlayabilirse 30 üyeli NATO ile dengeleyecek. Burada gerek Rusya ve Çin’in etki alanlarının güneyden çevrelenmesi, gerekse önemli bir kriz anında kendi çıkarlarına göre müdahale edebilmesi için altyapının, üslenme ve yığınaklanma ile önceden hazır olması gerekir. O yüzden Yunanistan’a Dedeağaç ve Girit başta olmak üzere büyük yatırım yapıyor. Suriye’de yeni üs kuruyor. ABD’nin organik uzvu NATO, Irak’taki varlığını 500 askerden 4 bin askere çıkarıyor. İtalya’da, Sigonella’da stratejik nitelikte Global Hawk İnsansız Hava Aracı Üssü kuruyor. Böylece Rusya’nın ithalat ve ihracatının yüzde 65’inin; Çin’in Kuşak Yol Girişimi’nin önemli kısmının geçtiği deniz ulaşım hatlarının kontrol yeteneğini geliştiriyor. Özellikle Dedeağaç sayesinde Karadeniz-Süveyş; Karadeniz-Cebelitarık akslarını; Girit sayesinde ise Süveyş- Karadeniz; Süveyş-Cebelitarık akslarını kontrol edebilecek konuşlanma sağlıyor. ABD, bu adımlarıyla aynı zamanda Türkiye karşısında açıktan Yunanistan’dan yana taraf olmuyor mu? Evet, oluyor. Gelecekte olası bir Türk-Yunan çatışması çıktığı takdirde, Yunanistan lehine dengeleri değiştirecek bir konuşlanma sağlıyor. Aynı zamanda bu stratejik üslenme ve yığınaklanma, Balkanlar üzerinden icra edilecek kara harekâtı için de çok önemli. Gelecekte geniş Karadeniz havzasına Balkanlar üzerinden bir harekât olursa, Türkiye gerek Boğazların gerek Trakya’nın kullanılmasına izin vermeyebilir. Dolayısıyla ABD; yayılmasını Dedeağaç, Bulgaristan, Romanya üzerinden yapacaktır. Bir kısım yığınak da şüphesiz Tuna üzerinden sağlanacaktır.DÜŞMANLIK KULLANILDIYunan kamuoyunda ABD sempatisi nasıl gelişti? Doğu Akdeniz ve Yunanistan kaynaklı Ege sorunları öne çıkarıldı. Türkiye düşmanlığı kullanıldı, kışkırtıldı. Bu sayede ülkedeki geleneksel ABD karşıtlığı törpülendi. Yunan kamuoyunda ABD’ye sempati arttı. Bu sayede ABD’nin istediği yasalar geçti. ABD, NATO’daki en ABD karşıtı ülke olan Yunanistan’da, ABD karşıtlığını öldürdü. ABD’li neocon yazar Michael Rubin, 24 Ocak 2021’de Yunan Ekathimerini gazetesinde çıkan makalesinde (US and Turkey on course for Diplomatic, Economic Collision), Girit’teki yığınaklanmayı ABD’nin Almanya’daki (Ramstein) en büyük denizaşırı hava üssü ile Japonya’daki (Okinawa) deniz üssüne benzetti. ‘CİDDİ SONUÇLARI OLUR’ABD’nin bu kuşatması Rusya’yı nasıl etkiler? Bu kuşatma sadece Türkiye için değil, aynı zamanda Rusya için de ciddi sonuçları olan bir sürecin habercisi. Rusya ve Türkiye’nin jeopolitik kuşatılmışlığı aynı düzeyde. Türkiye, güneyden ve batıdan kuşatma altında. Doğuda İran ve Rusya’nın olması, Türkiye için önleyici faktörler. Bugün Batı ve Batı’yla birlikte hareket eden Arap âlemi, Türkiye’yi çevrelemeye çalışıyor. Rusya da aynı tehditle karşı karşıya. Baltık’tan çevrelendi. Polonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan üzerinden çevreleniyor her geçen gün. ABD, bu ülkeleri yeni dönemde yoğun şekilde kullanacağını açıkça söylüyor. Türkiye’yi de bu süreçte Karadeniz’den zorluyor. Montrö rejiminin sahibi olmamıza rağmen Rusya’ya karşı hamlelerde bulunmamızı teşvik ediyor. İçimizdeki Atlantikçiler de bu tuzaklara çanak tutuyor. Örneğin, böyle bir jeopolitik fırtına döneminde, Karadeniz’de 9 Şubat 2021 günü Türk savaş gemileri ve uçaklarının ABD savaş gemileri ve uçakları ile tatbikat yapması, daha önceden B1 stratejik bombardıman uçaklarına destek verilmesi, açıklanması zor hareketler. Koşullar, 100 yıl öncesini anımsatmıyor mu? Kesinlikle. Türkiye’yi 15 Temmuz 2016 gecesi ateş gücüyle terbiye etmeye çalışan bir güce karşı, ona denge olacak bir gücün aleyhine hamle yapıyoruz. Bugün 100 yıl önceki şartlar oluşmuştur. Azerbaycan’da bu yapıldı. Başarılı oldu. Çin ile Orta Kuşak yapılarak bir manevra alanı açıldı. Lehimize oldu. Şimdi Türkiye; Kırım ve Uygur sorunlarını bahane ederek emperyalizmin Türk - Rus ve Türk - Çin dostluğunu baltalamasına müsaade etmemeli. Yunanistan üzerinden kışkırtılan Türkiye, ancak büyük güçler mücadelesi içindeki değerli kartlarını oynayarak bu zorlu süreçten başarıyla çıkar. Barış Doster‘Eski ayarlara’dönmeçabası
‘Eski ayarlara’ dönme çabası ABD, Biden dönemiyle birlikte “Ortadoğu denklemindeki yerini bildik rayına” sokma arayışında. Bunu askeri gücünü göstermenin yanı sıra Körfez’deki İran karşıtı Sünni monarşilerin kendi kontrolünü aşacak güç odakları haline gelmesine izin vermeyecek bir tutumla yapma peşinde. ABD Başkanı Biden yönetiminin çoktandır bilinen Kaşıkçı suikastı raporunu sahiplenmesi de bunun göstergesi. Raporda vahşeti ortaya döken, Prens Selman’ı işaret eden ifadeler zaten çoktandır Türkiye dahil uluslararası çapta yüksek sesle dile getiriliyor.ABD’nin, kendi istihbaratının Veliaht Prens Selman’ı suçladığı raporu, Riyad’a adeta ayar vermek için kullandığı ortada. Gerçi 76 kişilik yasaklı listesinde Veliaht’ın adı yok ama Washington’ın Sünni krallığın fiili lideri olarak görülen Prens’in isminin üstünü “şimdilik” çizdiği açık. Bunda Riyad liderliğindeki koalisyonun İran destekli Husilere karşı yürüttüğü Yemen savaşının dipsiz kuyuya dönmesi de İran’la nükleer pazarlık hesaplarında Suudi cephenin taş koyma çabası da etkili olsa gerek. Biden yönetimi ne yardan ne serden misali... Riyad’la ilişkileri öyle fırlatıp atacak bir tutumda değil. Bir nevi, Trump döneminde gerilen Transatlantik ilişkilerinde hasarı indirgemek arayışıyla geçen hafta Münih Konferansı’nda Biden’ın “Amerika döndü” mesajının altını doldurma hamlesinde.Bu mesajla “insan hakları, demokrasi konusunda Trump sonrası değer ayarlarıma döndüm” de var... Tahran’a “bak Sünni Körfez’in ipi ben de” demek de... İsrail’e dolaylı Körfez’de kendi güç odağındaki dengeleri hatırlatmak da... Irak, Suriye sınır hattı üzerinde önceki gün düzenlediği İran yanlısı milislere yönelik hava saldırısıyla bölgede askeri kapasitesinin olduğu gözdağı da.. Washington ile Vahabi Krallık arasında 1945’lerde başlayan petrol aşkıyla bezenen ilişkilerde artık enerji konusu eskisi gibi hayati önemde değil. ABD’nin farklı kaynaklara yönelmesiyle birlikte Suudilere bağımlılık azalmış durumda. Bu nedenle de son yıllarda Riyad, “Arap Baharı” dalgasından da kaçınmak adına kimi reformlara yönelirken, kendi savunma ve bölgesel işbirliği yelpazesini genişletme çabasında. ABD’nin de milyarlarca dolarlık dev silah satışlarının önemli müşterisi. Trump’ın son günde onay verdiği silah anlaşmasının akıbeti ise Biden yönetiminde. Yemen’de koalisyona destek vermeyeceğini duyuran ABD, bu anlaşmayı gözden geçireceğini belirtmişti. BÖLGESEL İTTİFAKLAR...Biden’ın ülkenin fiili lideri olarak görülen Veliaht Prens Selman’a sınırı çekmesi ise Suudi sarayındaki iktidar savaşının fitilini yakmış olsa gerek. 85 yaşındaki Kral Selman’dan sonra taht oyunları bir kez daha kızışacak. Ülke içinde zengin prens akrabaları da dahil yolsuzluk operasyonlarıyla birlikte muhaliflere karşı şiddetli baskılarına işaretle, Prens Selman karşıtı cephede kazan fokurduyor olmalı... Ama kimi yorumda da bazı reform açılımları, BAE, Mısır’ın, İsrail’le normalleşmesinde oynadığı rolün de etkisiyle Riyad’da Prens Selman’dan daha güçlü bir ismin olmadığına değiniliyor. BAE’nin de son dönemde bölgede elde ettiği nüfuzu kaptırmamak adına Riyad’la arka planda inişli çıkışlı da olsa yürüyen işbirliğini, vitrinde çatlaksız imajda yürütmek istemesi olası.ABD’nin bu kadar kriz gündemi arasında Riyad’da siyasi dengeleri altüst edecek çok sert bir değişime sıcak bakacağı tartışmalı. Net olan “Yaşasın Kral”cılık, çıkarlar önceliğinde dolu dizgin ilerliyor.... Mine Esen