Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Tuesday, 07.15.2025, 02:00 PM (GMT)

News - Haberler

Ticaret Bakanlığı’nın perakendeyi yeniden yapılandıran tasarıteklifi sektörüböldü

Ticaret Bakanlığı’nın perakendeyi yeniden yapılandıran tasarı teklifi sektörü böldü Teklif, perakendeciye göre yetersiz, zincir marketlere göre kayıt dışını artıracak. TÜRKONFED ise 30 güne düşürülen ödeme süresi ile düzenlemede ürünlerin çeşitlenmesini istiyor. Yıllardır yılan hikâyesine dönen perakende sektörünü düzenleyecek yasa teklifi yine gündemde. Perakende sektöründe yeni bir tartışma başlatan teklif, esnafı korumak amacıyla zincir marketlere yönelik bazı düzenlemeler getiriyor. Üretim yapan küçük işletmelerin desteklediği düzenlemeye karşı, zincir marketler ise tepkili.Sektör temsilcilerinin önerilerini Ticaret Bakanlığı’na göndermeye başladığı “Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı”nda yer alan düzenlemelerden bazıları şöyle:- Hızlı tüketim ürünleri satan mağaza ve zincir marketlerin raflarının yüzde 1’i, coğrafi işaretli ürünlerin satışına ayrılacak. - Coğrafi işaretli ürünlerin yanı sıra bu alanlarda, marketin bulunduğu ildeki yöresel ürünler yer alacak. - Sebze ve meyve ile 30 gün içinde bozulabilen ürünlerin bedeli, üreticiye 30 gün içinde ödenecek. - Küçük esnafı korumak amacıyla zincir gıda marketleri, pazar günleri saat 11.00’den önce açılamayacak.Tasarıya yönelik sektör temsilcilerinin açıklamaları ise devam ediyor. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) de bir açıklama yaparak “zincir market düzenlemesi” olarak da bilinen teklifle ilgili görüşlerini açıkladı. TÜRKONFED, KOBİ’lerin gelişmesinin önündeki en büyük engelin alacaklarını zamanında alamamaları olduğunu belirtti. TÜRKONFED, ödeme süresinin 30 gün ile sınırlı tutulması kararını desteklediklerini belirterek “Ödeme süresinin diğer tüm ürünler için de 60 günü aşmamak kaydıyla sınırlandırılmasını öneriyoruz” dedi. TÜRKONFED’in market markası ile fason üretilen ürünlere de sınır getirilmesi istendi.KAYIT DIŞI ARTARGıda Perakendecileri Derneği (GPD) Başkanı ve en büyük zincir market BİM’in İcra Kurulu üyesi Galip Aykaç ise Dünya gazetesine yaptığı açıklamada, teklifin aceleye getirildiğini söyledi ve “Bu tasarılar, kayıt dışını artırır, istihdamı düşürür, enflasyonu artırır, perakende de gelişimi durdurur. Yasa ile kimin neyi satıp neyi satmayacağına müdahale ediliyor. Tüketici bu işe ne der diye soruldu mu bilemiyorum” yorumunu yaptı.Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Ömer Düzgün, zincir marketlerde elektronik ve mobilya gibi ürünlerin satışını engeleyecek düzenlemeyi doğru bulduklarını ve yıllardır bu yasayı beklediklerini belirtti.Alışveriş Merkezi Yatırımcıları (AYD) Derneği Başkanı Hüseyin Altaş ise “AVM’lerdeki marketlerin bu kanundan istisna tutulmasını istiyoruz. Kazanılmış hakları var. Tasarıda AVM yapımına sınır var, metrekare ile ilgili düzenlemeler var, biz hepsini destekliyoruz” dedi. cumhuriyet.com.tr

Yiyecek sektörüne verilecek‘devede kulak’desteğin koşullarıağır

Yiyecek sektörüne verilecek ‘devede kulak’ desteğin koşulları ağır Ticaret Bakanlığı'nın restoran kafe gibi yiyecek ve içecek hizmeti sağlayan işletmelere salgın nedeniyle vereceği ciro desteğinin ayrıntıları belli oldu. Ticaret Bakanlığı, restoran kafe gibi yiyecek ve içecek hizmeti sağlayan işletmelere salgın nedeniyle verilecek ciro desteğine ilişkin ayrıntıları dün belirledi. Tebliğe göre şartlar özetle şöyle:- Destekten 2019 öncesi ya da 2019’da hizmet vermeye başlayan, 27 Ocak 2021 itibarıyla faal mükellefiyeti bulunan işletmeler yararlanabilecek. - 2019’daki ciro 3 milyon TL’nin altında olacak. - 2020’deki cironun 2019’a göre en az yüzde 50 azalmış olması gerekecek. - İşletmenin yiyecek ve içecek alanında faaliyet gösterdiğini belirten “NACE 56 genel faaliyet sınıflandırması koduna” sahip olması şartı aranacak. - KDV mükellefiyeti olan işletmeler esas faaliyet konusu üzerinden yalnız bir kez destekten yararlanabilecek. - Tek seferde ödenecek olan destek 2 bin TL’den az ve 40 bin TL’den fazla olmayacak. - Desteğin miktarı işletmelerin 2020’deki cirolarının 2019’daki cirolarına göre azalan tutarının yüzde 3’ü olacak. - İşletme cirolarının tespitinde 2019 ve 2020 için verilen KDV beyannameleri esas alınacak. - Eğer işletme, Esnaf ve Sanatkârlar ile Gerçek Kişi Tacirlere Koronavirüs Salgını Nedeniyle Verilecek Destekler Hakkında Cumhurbaşkanı Kararı doğrultusunda hibe desteği de almaya hak kazanmışsa, 3 bin TL ciro kaybı desteğinden mahsup edilecek. Varsa kalan tutar işletmeye ciro kaybı desteği olarak verilecek.Ayrıca tebliğe göre işletmeler “www. turkiye.gov.tr” internet adresi üzerinden başvuruda bulunacak. Destek doğrudan banka hesaplarına yatacak. Mustafa Çakır

Esnaf banka kredileri ile günükurtarıyor

Esnaf banka kredileri ile günü kurtarıyor CHP’nin, milletvekili ve parti meclisi üyeleriyle geçen günlerde Uşak’ta yaptığı saha çalışması, esnafın sorunlarını ortaya koyan bir rapora dönüştürüldü. Rapora göre esnafın tamamına yakını banka kredisi kullanarak günü kurtarıyor. Kira yardımı alamayanlar işyerlerini kapatmak zorunda kaldı. Salgın nedeniyle kira ve işyeri giderleri, maaş, sigorta, Bağ-Kur ödemelerini yapamayan esnafın kredi borçlarına yenileri eklendi. Kapanan kafe ve restoranların çalışanları, kendilerine verilen 1000 TL yardımla geçinemiyor. Raporda, ayrıca öneriler de yapılarak desteğin kapsamının genişletilmesi, vergilerin geçici olarak alınmaması, ulaşıma nakdi destek verilmesi istendi. Erdem Sevgi

İşdünyasının en büyük korkusu“işkesintisi”ve“salgın”

İş dünyasının en büyük korkusu “iş kesintisi” ve “salgın” Allianz Global Corporate & Specialty (AGCS ) tarafından periyodik olarak düzenlenen “Allianz Risk Barometresi” anketine göre iş dünyasının en büyük korkusu “iş kesintisi” ve “salgın” oldu. Allianz Global Corporate & Specialty (AGCS ) tarafından periyodik olarak düzenlenen “Allianz Risk Barometresi” anketinin 10’uncusu, küresel iş dünyasının risk algısını dikkat çekici şekilde değiştirdi.Ankete göre iş dünyasının önündeki en büyük risk, yüzde 41 ile “iş kesintisi” oldu. Bu risk, geçen yıl yüzde 37 ile ikinci sıradaydı. Geçen yılın 17’ncisi “salgın” ise bu yıl yüzde 40 ile ikinci sıraya sıçradı. Ayrıca salgın, 2021 yılı ile birlikte 16 ülkede bir numaralı risk olarak gösterildi. Raporda Covid-19’a paralel olarak iş kesintisi, salgın ve siber saldırı riskinin birbiri ile bağlantısına vurgu da yapıldı.AGCS Üst Yöneticisi (CEO) Joachim Müller, koronavirüs salgınının işletmelerin zorlu olaylara hazırlıklı olması ve hayatta kalabilmesi için risk ve iş sürekliliği yönetiminin daha da gelişmesi gerektiğini hatırlatan bir gösterge olduğunu belirtti. Allianz Türkiye İcra Kurulu Başkanı Tolga Gürkan da “Günümüzde risk algısı, riske yönelik önlemler ve aksiyonlar değişim içerisinde” dedi. cumhuriyet.com.tr

CHP Türkiye Uzay Ajansı(TUA) ve Milli Uzay Programıkonusunda rapor hazırladı

CHP Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve Milli Uzay Programı konusunda rapor hazırladı CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve Milli Uzay Programı konusunda hazırladığı raporda, "İktidarın yeterli bütçe ile teknik altyapı olmadan dillendirmesi TUA’yı uzay hedefleri ve uzay çalışmaları için değil, iç siyaset için kullanmayı amaçladığını gösteriyor" denildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve Milli Uzay Programı konusunda rapor hazırladı. Rapora göre TUA; kurulduğu 2018’den bu yana kuruluş amacına uygun hiçbir faaliyet göstermedi. Milli Uzay Programı kamuoyunda genel olarak inandırıcı bulunmadı. İktidarın; ‘2023 yılında Ay ile temas kurulması’ hedefini; 2 yıl gibi kısa bir zamanda ve yeterli bütçe ile teknik altyapı olmadan dillendirmesi TUA’yı uzay hedefleri ve uzay çalışmaları için değil, iç siyaset için kullanmayı amaçladığını gösteriyor. Henüz 2 ay önce kabul edilen 2021 bütçesinde söz konusu hedeflerle ilgili bir vurgu yer almadı. Farklı ülkelerin uzay hedefleri için ayırdıkları bütçeler 300 milyon dolar ile 19.5 milyar dolar arasında değişirken TUA’nın 5.4 milyon dolarlık bütçesi yetersiz kaldı.CHP’li Akın, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve Milli Uzay Programı konusunda rapor sundu. Raporda diğer dikkat çekenler şöyle:ESA’YLA ORTAK PROJE YOK: Avrupa’dan 22 üye ülkenin bulunduğu Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) bütçesi yaklaşık 6 milyar Avro. ESA’ya üye olmak için AB üyesi olma şartı aramazken, Türkiye’nin ESA’ya üyeliği bulunmuyor. 2004’te TÜBİTAK ile ESA arasında imzalanan işbirliği protokolünün ardından Türkiye’nin ESA’yla ilgili herhangi bir ortak projesi olmadı.BEKLENEN ETKİYİ YARATMADI: Türkiye’nin hedeflerini duyurduğu program, uluslararası kamuoyunda beklenen etkiyi yaratmadı. Program açıklandığı sırada; bu alana ilgi gösteren kamuoyunun dikkati, Birleşik Arap Emirlikleri’nin gönderdiği uzay aracının Mars yörüngesine girmesine yoğunlaşmıştı. Açıklama için yapılan takvim planlaması beklenen etkiyi yaratmadı.MAYISTA YÖRÜNGEDEUlaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, 8 Ocak’ta uzaya fırlatılan Türksat 5A uydusunun yörüngesine ulaştıktan sonra testlerinin yapılacağını belirterek “Haziran ayı itibarıyla teslim alınıp çalışmaya başlayacak” dedi. Karaismailoğlu, Türksat 5A’nın yörüngesine yolculuğunun devam ettiğini, tüm alt sistemlerinin sorunsuz çalıştığını, yörüngesine ulaşmasının mayıs ayının ilk günlerinde olacağını belirtti. Karaismailoğlu, “Ka Bant sistemiyle mevcut genişbant veri haberleşme kapasitemiz yaklaşık 15 kat artırılmış olacak” diye konuştu. Erdem Sevgi

BehiçAk:‘Mizahçılık kamulaştırıldıartık herkes mizahçı!’

Behiç Ak: ‘Mizahçılık kamulaştırıldı artık herkes mizahçı!’ Masal kitabıyla ödüle aday gösterilen Behiç Ak’la konuştuk. Mizahçılar için hem çok verimli hem de çok zor bir dönemden geçiyoruz: Baskı ve hukuksuzluk had safhada. Bu gibi dönemlerde yapılacak mizah, hem çok güçlü hem de çok güçtür! Siyasi karikatür yapanların başına her türlü şey gelebilir. Zaten yaşananlara baktıkça hiçbir şey gerçek değil, mizah gibi! Üstelik çok da ciddi rakipleriniz var: Başta ülkeyi yönetenler! Hele en büyüklerinin söylediklerine inanamıyor, şaka mı, espri mi, yoksa bizi niye aptal yerine koyuyorlar diye düşünüyoruz. Ve tabii sosyal medyadan fışkıran genç ve yaratıcı mizah. Onlarla kimse baş edemiyor. İşte bu ortamda en iyisi mizahçılara soralım dedik, masal kitabı da ödüle aday gösterilen Behiç Ak’la konuştuk:- Bir sanatçı, mizah çizeri, oyun yazarı, çocuk edebiyatı yazarı olarak olaylara nasıl bakıyorsun?Hukuksuzluk gerçekten en önemli sorun. “Hukuk” gibi seküler kavramların yerine “vicdan” gibi, sübjektif kavramlar geçirilmeye çalışılıyor. Sekülerliğin yıpratılması, hukukun “vicdanlaştırılması” kamunun özelleştirilmesi gibi bir şey. Öte yandan “ilahiyat”ı “kutuplaştırıcı” hale dönüştürmek isteyenler de onu özelleştiriyor. Onu araçsallaştırarak, çıkarları için kullandıkları pragmatik bir araç haline dönüştürmek istiyorlar. Oysa bugün ulaşım aracı bir otomobil bile sadece bir “araç” değil, öyle değil mi? Aynı zamanda kültürel bir varoluşu var. Mizah, çok kapsamlı bir alan. Her söylenene laf yetiştirmekle sınırlı bir alan değil şüphesiz. Bir şifre kırıcı... Bu haliyle gizlenen gerçeğe bir yolculuk yapma olanağı sunuyor bize. Aptalların egemen olduğu bir dünyada sadece aptallıklara laf yetiştirmeye çalışarak yaşamak, insanı zeki ya da duyarlı değil, aptal ve duyarsız yapıyor ne yazık ki. Gerçek sonrası denilen bu çağda, tüm yaşadıklarımız gerçek. Post-truth yani gerçek sonrası dediğimiz çağ, gerçek olmayan şeylerin bol bol olduğu bir çağ değil. Gerçekler yine yerli yerinde. Bu dönemde gerçeğin yerine gerçek olmayanlar sahneye taşınıyor ve “Bakın artık hiçbir şey gerçek değil” mottosuyla seyirci kandırılmaya çalışılıyor sadece. Kısacası “gerçek sonrası çağ” kavramı “gerçek” bir kavram değil. İnternet ortamıyla mizahın tepkisel yanı artık hız kazandı. Yazılı basının bu hıza yetişmesi olanaksız. Tepkisel olarak var olan “mizahçılık” mesleği artık “kamulaştırıldı”. Artık herkes mizahçı. Tıpkı herkesin fotoğrafçı olması gibi. Ama sosyal medya ve internet ortamının da yazılı basının derinliğinin yerini alması çok zor. Sanatın yerini almasının çok zor olması gibi. O yüzden farklı “medium”ların, birbirinden ayrışması gerekli. Basın, sosyal medyayı taklit ederek, onda çıkan tepkileri sayfalarına taşıyarak, çağa ayak uydurmaya çalışıyor ama bu olanaksız. Yazılı basının kendi derinliğini oluşturması gerekiyor. Bu nasıl oluşacak? Zaman gösterecek."Hayatın karikatürleşmesi o kadar hızlandı ki karikatür ona yetişemiyor adeta. Hayat adeta bir parodi haline dönüştürülmek isteniyor. Taklitçi, derinliği olmayan, sahici tartışmaların olmadığı bir hayat öneriliyor. Herkes bir şeyi ya da ideolojiyi savunmak yerine taklit ediyor."- Eskiden basında karikatürün yeri çok daha fazlaydı. Birinci sayfada mutlaka bir siyasi karikatür olurdu, ben de onu çok severdim! Cumhuriyet gazetesinde yıllarca Turhan Selçuk, çok değerli karikatürler çizdi, köşe yazılarından çok daha fazla etkili oldu. Şimdi gazetemizde niye sürekli bir birinci sayfa karikatürü yok?Güncel kavramı değişti artık. Gün bir birimse, bugün saatsel, dakikasal gibi kavramlar kullanmak lazım. Her saat yazılı bir gazete çıkarmak çok zor olurdu değil mi? Birinci sayfa karikatürünü saat başı değiştirmek gerekirdi. Ama bu gazetecileri korkutmasın. İnternet ortamına akan anlık haber seli, yazılı basını ya yok edecek ya da özgürleştirecek. Nasıl yok edebileceğini biliyoruz ama nasıl özgürleştirebilir? Soru bu olmalı. Güncel gerçekliğin hep söylediğimiz ama göz ardı edilen bir yanı var. Güncel gerçeklik gerçeği gizliyor. O yüzden yazılı basının oluşturduğu yepyeni kurgusal bir sahneye ihtiyaç var. Bu sahnenin seyircisi hazır ama sahne boş. Bu sahnede daha entelektüel, daha derin ve gerçeğin daha fazla peşinde olan “oyunlar” sahnelenmeli. Haber seçimi ve sıralanması da yorum ve analiz de bu “sahneye” göre yapılmalı. Haberlerin ve yorumların hiyerarşisi de sorgulanmalı. Bu yeni güncel, birinci sayfa karikatürcüsünü tekrar ortaya çıkarabilir. Yorum haberlere farklılık getirebilir. Bazen de algoritmalarla yönlendirilen sosyal medya çatışmaları, basına konu bile olmuyor. Sosyal medyanın duruşu, oluşturduğu kutuplaştırmaların ince analiz ve yorumlarını yazılı basından öğreneceğiz elbette. Oysa yazılı basın sosyal medyadan ayrışmayı bir türlü başaramadığı için onun eleştirisini yapmaktan uzak. Sosyal medyanın bir tekrarı gibi. Yazılı basın, savaşı şimdiden kaybetmiş görünüyor. Birçok gazete, bayi satışından değil, tıklanma sayısından medet umuyor ve bununla övünüyor. Bu, mağlubiyetin zafer zannedilmesinden başka bir şey değil. Sinemanın gelişmesi tiyatroyu öldürmedi. Tam tersi sonunda tiyatronun şehrin merkezinde daha iyi bir yer kazanmasına neden oldu. Bunu unutmamalıyız.- Karikatürcülerin yazarlardan daha çok hedef tahtasına oturtulması, daha etkin olmalarından mı? Açıkçası iktidarlar, siyasi güçler karikatür sevmiyor, korkuyor. Geçen günlerde İzmir’de yapılan bir mizah etkinliğinde davet edilen yabancı karikatüristlerin katılacağı çevrimiçi oturum, muhafazakâr çevrelerin çarpıtması sonucu belediyeyi yıpratmaya kadar gidince iptal edildi. Karikatürü bu kadar düşmanlaştırmak, dini duyguların rencide ediliyor olması nereden, hangi korkudan çıkıyor?Hayatın karikatürleşmesi o kadar hızlandı ki karikatür ona yetişemiyor adeta. Hayat adeta bir parodi haline dönüştürülmek isteniyor. Taklitçi, derinliği olmayan, sahici tartışmaların olmadığı bir hayat öneriliyor. Herkes bir şeyi ya da ideolojiyi savunmak yerine taklit ediyor. Bir tür pastişler hapishanesinde yaşıyoruz. Karikatürün düşmanlaştırması muhafazakâr çevrelerden kaynaklanıyor dememiz isteniyor sadece. Gerçek değerleri muhafaza etmeyen ve edilmesine de karşı çıkan troller “muhafazakârlık taklidi yaparak” “meşrulaşmaya” çalışıyorlar sadece. “Boko Haram” gibi icat edilmiş bir başka tarafgirlik inşa ediliyor. Bu bildiğimiz bir mizah korkusundan farklı. Daha manipülatif bir şey. Bu tür yaratılmış çatışmaların arkasında “fikir” ya da “inanç” insanlarından çok “çıkar” insanları var, kanımca.BİR ÇOCUK HİKÂYESİ- Çocuk masalları yazmayı seviyorsun. Kitapların yurtdışında da çok seviliyor ve okunuyor. Bu ilgiyi neye bağlıyorsun? Kitapların en çok kaç yaşa hitap ediyor, hangi ülkelerde okunuyor?Çocuk kitapları yazıp resimlemeye 1980’lerin başında başladım. Hatta Cumhuriyet gazetesiyle de ilk ilişkim, yazıp çizdiğim, gazetenin çıkaracağı çocuk dergisinde yayımlanması düşünülen bir çocuk hikâyesiyle oldu. 1982’de. Ancak nedense sıkıyönetim bu derginin çıkmasına izin vermedi. Bu hikâye yayımlanmamış olarak kaldı. Daha sonra üç-altı yaş aralığında çocuklar için yazıp resimlediğim büyük resimli çocuk kitaplarını da Türkiye’de yayımlatamadım. Bir uluslararası sergiye katılan “Yüksek Tansiyonlu Çınar Ağacı” adlı kitabım, Japonya’da sergilenince çok ilgi gördü ve büyük Japon yayınevleri kitaplarımı basmak istedi. Böylece ilk yaptığım çocuk kitaplarımı Türkiye’de değil, Japonya'da çıkarabildim. Bu kitaplar Japonya’da çok sevildi. En son Japonya’ya gittiğimde, benim kitaplarımı okuyarak büyümüş birkaç yetişkinle tanıştım. Çocuklarına da bu kitapları okutuyorlarmış. Çok sevindim. Daha sonra kitaplarım Türkiye'de de basıldı ve basılmaya da devam ediyor. Japonya, Çin, Almanya gibi ülkelerde kitaplarım yayımlanıyor. Ama son yıllarda Türkiye'de kitaplarım çok ilgi görüyor. O tabii ki en büyük mutluluğum. Üç yaşından başlayarak her yaşa hitap ediyor kitaplarım.‘İKİ ÖDÜLE ADAY GÖSTERİLDİM’- Geçen günlerde çocuk edebiyatı dalında çok önemli bir ödüle aday gösterildiğini öğrendik. Bu adaylık nasıl gerçekleşti, nasıl gelişecek, öncesi ve sonrasını anlatır mısın?Bu yıl iki ödüle aday olarak gösterildim: IBBY (Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu) Türkiye temsilcisi olan ÇGYD (Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği) tarafından yazar ve illüstratör dalında ALMA 2021 adayı. Ayrıca yazar Aytül Akal, usta sanatçılar Huban Korman ve Feridun Oral da Türkiye’nin ALMA 2021 adaylarından. ALMA (Astrid Lindgren Anma Ödülü), dünya çapındaki edebiyat kurumları tarafından aday gösterilen yazarları, illüstratörleri, sözlü hikâye anlatıcılarını ve okuma kültürünü destekleyenleri 2002 yılından beri ödüllendiriyor. ALMA listesinde hem dünya edebiyatının yaşayan efsaneleri hem geleceğin yıldızları hem de çocuk ve gençlik edebiyatının geleceği için önemli adımlar atan isimler yer alıyor. ALMA’ya 2021 yılında 69 ülkeden 263 isim aday gösterildi. İkincisi, çocuk edebiyatının Nobeli olarak tanımlanan 2022 Hans Christian Andersen Ödülü’ne de yazar dalında aday gösterildim. Türkiye’nin çizer adayı ise usta sanatçı Mustafa Delioğlu oldu. İki yılda bir IBBY (Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu) tarafından çocuk edebiyatı alanında önemli ve kalıcı eserler vermiş olan bir yazara ve bir illüstratöre tüm eserleri ve yaşam boyu çocuk edebiyatına yaptığı katkılar dikkate alınarak verilen bu ödülün kazananları ise 2022’de açıklanacak. 1956 yılından beri düzenlenen Hans Christian Andersen Ödülü’ne 2022 yılında 33 ülkeden 62 aday gösterildi. Yazgülü Aldoğan

Avcılar Belediye BaşkanıTuran Hançerli: "Bathonea bir dünya mirasıdır"

Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli: "Bathonea bir dünya mirasıdır" İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Hançerli, Avcılar’daki Bathonea antik kent kazı alanında incelemelerde bulundu. Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, TEM Otoyolu’nun yanında yapılan define kazısında İstanbul’un antik kenti Bathonea’nın devamına rastlandığını kaydederek “Bölgeyi korumamız lazım. Kanal İstanbul’un altında kalmayacak ama projenin etkilediği bir alan. Gölde derinleştirme, çamur alma faaliyeti olacak. Alan, heyelan ile karşı karşıya kalacak ve antik kent heyelanın altında kalma riski taşıyor. Eğer kanal yapılırsa Bathonea da zarar görecek. Bathonea dünya mirasıdır. Kanal İstanbul sürecine itirazımız var” dedi.‘KAZILAR BİRLEŞTİRİLMELİ’Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, korsan defineciler tarafından Bathonea’nın devamının bulunduğunu anımsatarak “Korsan define arayanların tarihi bir bölge olan Bathonea’nın hemen 500 metre ötesinde bir kazı yaptıkları ihbarını aldık. Müzeler müdürlüğüne ve il kültür müdürlüğüne bilgi verildi. Ben de alana gittim. Alanda denetimlerimizi sıklaştırdık. Biz tarihimizi ve kentimizi korumaya özen göstereceğiz” diye konuştu. Kocaeli Ünüversitesi tarafından bölgeye yakın bir yerde kazı çalışması yapıldığını kaydeden Hançerli, “Bu kazı alanına buranın eklenmesinin yararlı olacağını düşünüyorum. Mevcut yüzeyde yapılan incelemelerde bile bölgenin tarihi dokusunun oldukça eski ve ciddi olduğu görünüyor. Buranın kazı alanına dahil edilmesi için girişimlerimiz var” dedi. Daha önce Bathonea’da, Vikinglere ait kalıntıların izine rastlandığını ve bölgenin korunması gerektiğini vurgulayan Hançerli, “Eğer kanal yapılacaksa İstanbul’a nasıl zarar verecekse Bathonea da zarar görecek. Bathonea dünya mirasıdır. Kanal İstanbul sürecine itirazımız var ve bu bölgede tarihi mirasa olumsuz etkisi olacak. Kanalın yapılma sürecindeki diğer zararları saymıyorum bile. Yurttaşlar da bu tarihi yapının dağıtılmasına itiraz ediyor. Tepkileri yöneticilerin dikkate alması gerekir” ifadelerini kullandı.HANÇERLİ: ARKEOPARK OLSUNBathonea’nın turizme açılmasının ülke ekonomisine katkı sağlayacağını belirten Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, “Konu eğer para kazanmaksa kanalın istihdamı geçici ama Bathonea’nın kalıcı. Turizmiyle ülkemizin istihdamında önemli bir kaynak olabilir. Burası çok önemli bir tarihi doku. Avcılar’daki tarihi dokuyu koruyarak bir arkeopark olmasını isteriz” dedi. İlayda Kaya

İtalyan Rekabet Kurumu'ndan Facebook'a para cezası

İtalyan Rekabet Kurumu'ndan Facebook'a para cezası İtalyan Rekabet Kurumu, kullanıcı verilerinin uygunsuz kullanımını sonlandırma talimatlarına uymadığı gerekçesiyle sosyal medya platformu Facebook'a 7 milyon euro ceza verdi. İtalyan Rekabet Kurumu'ndan yapılan açıklamada, Kasım 2018'de Facebook'un kullanıcılarını, platforma kayıt olurken verdikleri bilgileri ticari maksatla toplanması ve kullanılması hususunda yeterli şekilde bilgilendirilmediğine karar verip bunun düzeltilmesini istediği ve İtalya'daki kullanıcılara yönelik site ana sayfasında özel düzeltme bildirimi yayınlaması talimatı verdiği hatırlatıldı.7 MİLYON EUROLUK CEZAAçıklamada, bu talimatlara uymayan sosyal medya platformuna 7 milyon euroluk ceza verildiği ifade edildi.Rekabet Kurumu, Facebook'a yönelik Kasım 2018'de açıkladığı ilk kararındaki talimatlara ek olarak, 5 milyon euroluk ceza vermişti.İtalyan ANSA ajansının haberinde, kararı değerlendiren bir Facebook yöneticisi, Rekabet Kurumunun son kararını dikkate aldıklarını ancak ilk karara ilişkin Danıştay'a yaptıkları itirazın sonuçlanmasını beklediklerini belirtti. cumhuriyet.com.tr

Fransız biyoteknoloji firması, 'Covid-19'u etkisiz hale getiren maske' geliştirdi

Fransız biyoteknoloji firması, 'Covid-19'u etkisiz hale getiren maske' geliştirdi Fransa merkezli BioSerenity adlı bir biyoteknoloji şirketinin, yeni tip koronavirüsü (Covid-19) etkisiz hale getiren bir maske geliştirdiği bildirildi. BFMTV'de yer alan habere göre, Fransız biyoteknoloji şirketi BioSerenity, Covid-19'u etkssiz hale getiren bir maske üretti.Haberde, 4 saatten uzun bir süre boyunca takılmaması tavsiye edilen tek kullanımlık maskenin, bakterisit ve antiviral kimyasallar olan siklodekstrin ve kuaterner amonyaktan oluşan dört katmanın bulunduğu bilgisi paylaşıldı.Bunun yanı sıra maskede; Lille Üniversitesi Hastanesi, Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü ve Fransız Ulusal Araştırma Merkezi ile iş birliği içinde geliştirildiği kaydedildi.Avrupa standardındaki FFP tipi maskenin, bu hafta içinde 1.49 euroluk bir ücretle sipraiş edilebileceği ifade edilen haberde, maskenin, sağlık çalışanları için üretilen ve tanesinin 0.44 euroluk bir maliyeti olan cerrahi bir versiyonunun, 22 Şubat'ta satışa sunulacağı belirtildi.'DÜNYA GENELİNDE VAKA SAYILARI ARKA ARKAYA 5 HAFTADIR DÜŞÜŞ EĞİLİMİNDE'Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, sosyal medya hesabı Twitter'dan Covid-19 vaka sayılarıyla ilgili açıklamada bulundu.Dünya genelinde vaka sayısının arka arkaya 5 haftadır düşüş eğiliminde olduğunu kaydeden Ghebreyesus, "Bu yıl şimdiye kadar haftalık olarak bildirilen vaka sayısı, 4 Ocak haftasında 5 milyondan fazla vakadan 8 Şubat haftasında 2.6 milyon vakaya, yani sadece 5 haftada neredeyse yarı yarıya düştü" ifadesini kullandı.Ghebreyesus, bu rakamların, basit halk sağlığı önlemlerinin, varyantların varlığında bile Covid-19'a karşı işe yaradığını gösterdiğine işaret ederek, "Şimdi önemli olan bu eğilime nasıl tepki vereceğimiz. Yangın sönmedi ama boyutunu küçülttük. Herhangi bir cephede onunla savaşmayı bırakırsak, geri gelecek" paylaşımında bulundu. cumhuriyet.com.tr

Apple, yeni güncellemeyle 217 yeni emoji getiriyor

Apple, yeni güncellemeyle 217 yeni emoji getiriyor ABD merkezli akıllı telefon üreticisi Apple, iOS 14.5 güncellemesinde 217 yeni emoji getiriyor. Yeni emojilerin cinsiyet ve ten rengiyle ilgili olması dikkat çekti. ABD merkezli akıllı telefon üreticisi Apple, yeni işletim sistemi güncellemesi iOS 14.5 sürümüyle 217 yeni emoji getiriyor. Yeni getirilecek emojilerin çoğunlukla ten rengi ve cinsiyetle alakalı olduğu öğrenildi./Archive%5C2021%5C2%5C17%5C221016979-apple-yeni-guncellemeyle-217-yeni-emoji-getiriyor_2.jpgEmojiler arasında kirli sakallı erkek ve kadın emojilerinin yanı sıra, LGBTİ+ bireyler için de emojilerin güncellendiği ifade edildi. Yeni emojiler arasında koronavirüs salgınına dikkat çekmek için koronavirüs aşısı da yer aldı. DHA

Uykusuzluk: Covid-19 salgınıyla ortayaçıkan‘koronasomnia’nedir?

Uykusuzluk: Covid-19 salgınıyla ortaya çıkan ‘koronasomnia’ nedir? Son bir yıldaki koronavirüs salgını, iyi bir uyku çekmeyi önemli ölçüde zorlaştırdı. Bazı uzmanlar bunun için bir terim bile yarattı: Insomnia (uykusuzluk) ile koronavirüs veya Covid-19’un birleşimi olan koronasomnia veya covidsomnia. Peki buna karşı ne yapabiliriz? Getty ImagesPandemi döneminde pek çok kişi uyku sorunları yaşamaya başladıDaha fazla ve düzenli uyumak, pek çok kişinin yeni yıla başlarken verdiği bir sözdür. Fakat yeni yılın üzerinden bir buçuk ay geçmişken bu sözü verenlerin bir kısmı bunu gerçekleştiremediklerini fark ediyor.Son bir yıldaki koronavirüs salgını, iyi bir uyku çekmeyi önemli ölçüde zorlaştırdı.Bazı uzmanlar bunun için bir terim bile yarattı: Insomnia (uykusuzluk) ile koronavirüs veya Covid-19'un birleşimi olan koronasomnia veya covidsomnia.Ağustos 2020'de Birleşik Krallık'taki Southampton Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma, uyku sorunu yaşayanların oranının altıda birden dörtte bire çıktığını; özellikle annelerin, kritik işlerde çalışanların ve azınlık gruplarının daha fazla uyku problemiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu.Çin'de sokağa çıkma yasağı uygulanan dönemde bu oran yüzde 14,6'dan yüzde 20'ye yükseldi.İtalya ve Yunanistan'da yapılan araştırmalar, Mayıs ayında uyku bozukluk oranının, yüzde 40 gibi kritik bir seviyeye çıktığını gösterdi.Kısacası, aramızda uykusuzluk yaşayanların sayısı arttı. Pandemi ikinci yılına girerken, aylar süren sosyal mesafe ve benzeri kısıtlamalar günlük rutinlerimizi sarstı, iş ve özel hayat arasındaki sınırları sildi ve hayatımıza süregiden bir belirsizlik kattı. Bütün bunların uyku açısından felaket sonuçları oldu.Sağlığımız ve üretkenliğimiz ciddi bir şekilde etkilendi. Fakat bütün bunlar uyku sorunlarına bakışımız ve bunları tedavi edişimizi de değiştirerek hayatımızı normale sokacak yolun açılmasına yardımcı olabilir.UYKUSUZLUĞUN DAĞITICI ETKİSİGetty ImagesPandeminin başında uykusuzlukla mücadele etme motivasyonumuz yüksekti fakat aylar geçtikten sonra bu azaldıUyku yitimi, pandemi döneminde olsun ya da olmasın başa çıkması zor bir sorundur.Uykuya geçmekte düzenli olarak sorunlar yaşamak veya düşük uyku kalitesi, uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bunlardan bazılarını obezite, kaygı bozukluğu, depresyon, kalp ve dolaşım yolları hastalıkları ile diyabet olarak sıralayabiliriz.Pek çok sağlık kuruluşu günde yedi saatten az uyumayı yetersiz uyku olarak tanımlıyor ve bu işyerinizdeki performansınızı da olumsuz yönde etkileyebiliyor. Pek çok araştırma yetersiz uyku halinde hata yapma ihtimalinin ve tepki süresinin arttığını, konsantrasyonun ve moralin azaldığını gösteriyor.ABD'deki en büyük tıbbi araştırma kurumlarından biri olan Mayo Clinic'te, uyku tıbbı alanında uzmanlaşan psikiyatr ve nörolog Dr. Steven Altchuler'a göre pek çoğumuzun şu anda yaşadığı uykusuzluk sorunu, neredeyse "kıyametvari" koşullardan kaynaklanıyor:"Uyuyamazlık yaşıyorsanız yalnız değilsiniz, dünyanın çoğu sizin gibi. Bu Covid'den kaynaklanan zorlukların bir sonucu."Burada birden fazla faktör var. Bunlardan ilki günlük rutinlerimiz ve bulunduğumuz ortamların kökten değişmesi. Bu da sirkadiyen saati (vücut saatini) korumayı zorlaştırıyor.Normal bir günde alarmla kalkıp yola çıkan, mesaide ara alan ve eve dönüp uyuyan insanların hayatı, evden çalışma ile değişti."Ofis toplantılarının ve belirli saatlerde alınan öğlen yemeği aralarının bedenimize verdiği işaretler artık yok. Uzaktan çalışmak vücut saatinizi bozuyor" diyor.GettyYatmadan haberlere bakmak istiyor olabilirsiniz fakat uzmanlar uyku öncesi telefona bakmamak gerektiği görüşündeCalifornia Üniversitesi'nden klinik sağlık profesörü Angela Drake ise bunu "Beyniniz hayatınız boyunca iş yerinde çalışmaya, evde dinlemeye ve rahatlamaya alışkındı. Şimdi farklı bir durum var. Sürekli evdeyiz" sözleriyle anlatıyor.Uyku bozukluğu olan hastaları tedavi eden ve koronasomnia üzerine makale de yazan Davis, evden çalıştığımızda muhtemelen daha az hareket ettiğimizi ve daha az gün ışığı aldığımızı söylüyor. Bunlar iyi bir uyku için ihtiyaç duyulan şeyler.İş yerindeki performans da başka bir konu. Çoğu ülkede işsizlik son yılların rekorlarını kırdı. Bu yüzden işi olan herkes bunu korumak için çok çalışmak istiyor.Fakat evden çalışmak, eskiden alışkın olduğumuz iş ve özel hayat arasındaki sınırları bulanıklaştırdığı gibi; düzensiz saatlerde çalışmaya da yol açabiliyor.Altchuler "İş ve ev arasındaki sınırlar belirsizleşirken insanlar daha geç saatlere kadar uyanık kalma eğilimi gösteriyor" diyor.Pek çoğumuz için ofiste çalışma fikri olanaksızlaştı. Ve buna bağlı olarak, yapılacaklar listelerinden ve iş gününün günlük streslerinden soyutlanmak zorlaşıyor.Tüm bunlara ek olarak hobilerimizi ve arkadaşlarımızı da özlüyoruz. Bunlar rahatlamak ve stres atmak için kritik öneme sahip şeyler.Pek çoğumuzun yaşadığı akıl sağlığı sorunları uykusuzluğu artırabildiği gibi bunun tam tersi de geçerli.Genel belirsizlik hali ve kontrol yitimi hissi de uyku sorunlarına yol açabiliyor.Pandeminin uzunluğu da bir başka faktör oldu. Pek çok kişinin kendini bilgisayar oyunları, diziler veya kitaplara verdiği bu süreç bir süre sonra tuvalet kağıdı paniğine ve ardından da neredeyse hiç bitmeyecekmiş gibi bir hissiyata yol açtı.Drake "Başta insanların pandeminin stresiyle başa çıkma motivasyonu vardı. Fakat pandemi uzadıkça insanlar başa çıkamaz oldu ve bu da uyku sorunlarının da dahil olduğu daha büyük sorunlara yol açtı" diyor.Bazı uyku problemlerinin "kronik ve uzun vadeli" hale dönüşeceğini söyleyen Drake, bunda insanların pandemi boyunca ihtiyaç duydukları tedavileri erteleyip yalnızca acil durumlar için sağlık kuruluşlarına gitmesinin de etkili olduğunu vurguluyor.ReutersAraştırmalar geçen yıl özellikle sağlık çalışanlarının uyku sorunları yaşadığını gösteriyorUykusuzluk özellikle sağlık çalışanları için büyük bir sorun oldu.Aralık 2020'de Ottawa Üniversitesi dünyanın dört bir yanından 190 binden fazla insanın katıldığı 55 küresel çalışmayı inceleyerek pandemi başladığından bu yana uykusuzluk, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) gibi psikolojik sorunların nasıl değiştiğini ortaya koydu.Araştırmaya göre sağlık çalışanlarında tüm sorunlar en az yüzde 15 artarken en fazla artan sorun yaklaşık yüzde 24 ile uykusuzluk oldu.Altchuler uykusuzluğun genellikle PTSD ile ilişkili olarak görüldüğünü ve bu süreçte kritik bir işte çalışıp çalışmadığından bağımsız olarak çok negatif küresel gelişmeler sonucunda uykusuzluğun artmasının normal olduğunu söylüyor.Genellikle travma yaşayan insanlar (buna araba kazası gibi bireysel travmalar ile 11 Eylül veya pandemi gibi kitlesel travmalar da dahil) PTSD ile birlikte inatçı uyku sorunları yaşayabilirler.UYKUSUZLUĞA NE İYİ GELİR?Uzmanlar bu tip sorunlar kalıcılaşmaya başladığında yardım almanın önemli olduğunu söylüyor, özellikle de bugünlerde.Birleşik Krallık'taki Uyku Vakfı'nın yöneticisi Lisa Artis, "Pandemi birkaç ayın ötesine uzadığı için, sonlandığında da insomnia yaşayanların sayısı bir anda azalmayacaktır muhtemelen" diyor ve ekliyor:"Çünkü insanlar uyku sorunları yaşamaya başladığında yardım almazsa bu sorunlar insomnia gibi uyku bozukluğu durumlarına yol açar ve bunları kolayca iyileştirmek mümkün değildir. Bunlar kalıcı hale geldikten sonra düzelmeleri zorlaşıyor."İyi haberler de var. Pandeminin 12. ayını geride bıraktığımız şu günlerde bazı uzmanlar bütün bu yaşananların uyku sorunlarının çözümü alanında yeni buluşlara yol açtığını söylüyor.Altchuler insanların hastaneye gitme konusundaki isteksizliği sonucu "tele-sağlığın, yani uzaktan tıp ve uzaktan muayenenin" hızla arttığına dikkat çekiyor.Uyku problemleri için en yaygın tedavi, insomnia için geliştirilen ve CBT-I olarak da bilinen bilişsel davranışsal terapidir.Bunun hedefi "uyku hijyenini" artırmak (örneğin yatağa girmeden önce içki veya sigara içmemek) ve yalnızca davranışsal değişikliklere yol açarak beyninizin yatağı uykuyla özdeşleştirmesini sağlamaktır. Yatakta çalışmamak da bunun için istenen şeylerden biri.Geçen yıl Michigan Üniversitesi'nin yürüttüğü bir araştırma, CBT-I tedavisinin uzaktan uygulanması durumunda da aynı verimin alındığını ortaya koydu. Bu çok daha fazla kişinin bu tedaviye erişebilmesi anlamına geliyor.Getty ImagesPandemi uykusuzluk tedavisinde de yeni buluşlara yol açtıBu sorunları aşmak için bireylerin atabileceği adımlar da var.Drake "En büyük kurallarımdan biri yatakta laptop ile çalışmayı yasaklamaktır" diyor ve ekliyor:"Ne kadar rahat olduğu umurumda bile değil. Sonunda beyin yatağı iş ile özdeşleştirir ve bu durumu zorlaştırır."Geceleri uykusuzluğu kaçıran kaygı hali yaşamamak için daha az haber okumak, alarm olarak telefonunuzu kullanmamak (ayrıca mavi ışık yatakta uykunuzu kaçırır) ve başucu dolabınızdaki alarm saatinin arkasını çevirerek uyuyamadığınız zamanı düşünüp stres yaşamamak da önerilen yöntemler arasında.Ve unutmayın, son derece sıra dışı zamanlardan geçiyoruz. Böylesi dönemlerde zorlanmamız şaşırtıcı değildir.Drake "Böylesi bir olay en son 100 yıl önce gerçekleşmişti. Hiçbirimiz böyle bir şey görmedik" diyor. BBC Türkçe

ABD ordusununüçte biri Covid-19 aşısıolmayıreddediyor

ABD ordusunun üçte biri Covid-19 aşısı olmayı reddediyor ABD Genelkurmay Başkanlığı Harekat Dairesi Direktör Yardımcısı Tümgeneral Jeff Taliaferro, ABD ordusunda yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşısına gönüllü olanların oranının üçte iki civarında olduğunu açıkladı. ABD Savunma Bakanlığı, Covid-19 aşısını ordu içinde gönüllülük esasına göre dağıtırken, çok sayıda askerin aşı olmayı reddetmesi dikkati çekti.ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler Komitesinde konuşan Tümgeneral Taliaferro, "Aşıyı kabul oranı üçte iki civarındadır." ifadelerini kullandı.Bu bulgunun ilk elde edilen verilere dayandığını belirten ABD'li general, aşı dağıtım sürecinin devam ettiğini ve bu oranın artacağını kaydetti.Taliaferro'nun bu açıklaması Washington'da orduda askerlerin üçte birinin aşıyı reddettiği yorumlarına yol açarken, konuyla ilgili açıklamada bulunan Pentagon Sözcüsü John Kirby ise ordudaki aşıyı kabul oranının Amerikan toplumundaki genel oranı yansıttığını belirtti.Kirby kaç kişinin aşıyı reddettiğine ilişkin verilere yer vermezken, şu ana kadar dağıtılan aşı sayısının 916 bin 500'ün üzerinde olduğuna işaret etti.Sözcü hafta sonuna kadar ordudaki aşılama sayısının bir milyonu geçeceğini belirtti.Kirby de aşının acil kullanım aşamasında olduğu için gönüllülük esasına göre yapıldığını ancak ilerleyen zamanlarda aşıyı kabul oranının artacağını ifade etti. AA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter