News - Haberler
CHP’liİbrahim Kaboğlu,‘Güvenlik SoruşturmasıYasa Teklifi’ni eleştirdi
CHP’li İbrahim Kaboğlu, ‘Güvenlik Soruşturması Yasa Teklifi’ni eleştirdi CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, salı günü TBMM Genel Kurulu gündemine getirilecek “Güvenlik Soruşturması Yasa Teklifi”nin Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları ve anayasaya aykırı olduğuna dikkat çekti. CHP’li Kaboğlu, güvenlik soruşturmasıyla ilgili düzenlemenin AYM içtihadı ve tüm itirazlara karşın 5. kez Meclis’e getirildiğini belirtti. Kaboğlu, teklif metninde anayasal güvenceler açısından aykırılıklar bulunduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:“Teklif, adaylar açısından ‘sivil ölüm’ ve kamu yönetimi bakımından ‘çöküş’ün önünü açıyor. 3. maddede güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılacağı kurum veya işlerde, gizlilik dereceli birimlerin nereler olduğu belirsiz bırakılıp tespiti yönetmeliğe kalmış. Bu alanın genişletilebilme ihtimali mevcut. Kamuda istihdama yönelik kanunlara ekleme ile tüm kurumlar için bu durum geçerli hale gelebilir. 4. madde açık bir şekilde masumiyet karinesini ihlal ediyor. 5. madde ise fişlemenin önünü açacaktır. Ayrıca kan veya sıhri hısımların soruşturmaya dahil edilecek olması hukuk devleti, suçta ve cezada kanunilik gibi temel hukuk ilkelerine açıkça aykırıdır. Bugün atanmış bakan veya büyükelçilere bu madde uygulanacak olsa güvenlik soruşturmasını geçemezler.”Kaboğlu, AYM’nin tespitlerinin yasa önerisinde dikkate alınmadığına da dikkat çekerek, “Kanun teklifi, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının sınırlanmasında, anayasal bir gereklilik olan kanunilik koşulunu karşılamıyor” değerlendirmesinde bulundu.‘SEBEP LİYAKATSİZLİK’Komisyon görüşmelerinde, yasa teklifinin gerekçesini “15 Temmuz ile haklılaştırmaya çalışıldığına” dikkat çeken Kaboğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “15 Temmuz’un nedeni güvenlik soruşturması değil, liyakate aykırı yapılan kamu istihdamıydı. Örneğin 81 il Emniyet müdürünün 74’ü FETÖ ile ilişkili olmasında sorun güvenlik soruşturması değil, açıkça liyakat dışı kadrolaşmaydı. HSK’den ihraç edilen 4 bin hâkim ve savcının mesleğe alınmasında imzası olan kişi üniversitedeki görevine devam ediyor. TSK, Emniyet, MİT, ceza infaz memuru ve hâkim, savcı alımlarında güvenlik soruşturması uygulanmasına rağmen bu kurumlarda da kadrolaşılması, kamuda liyakatten koparak tarikatlar veya partiler üzerinden gerçekleşen liyakatsiz atamalardı.”DEĞERLENDİRME KOMİSYONU KURULACAKTBMM Genel Kurulu’nda, yarın “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yasa Teklifi”nin görüşmelerine başlanacak. Teklifle, ilk kez veya yeniden kamu hizmeti ve görevlerine atanacaklar hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması hükümleri yeniden düzenleniyor. Düzenlemeye göre, güvenlik soruşturması veya arşiv araştırması sonucunda elde edilen kişisel verilerin göreve atanma yönünden değerlendirildiği “Değerlendirme Komisyonu” oluşturulacak. Güvenlik soruşturmasına, görevin gerektirdiği niteliklere etkisi yönüyle kişinin eşi ile birinci derece kan ve sıhri hısımları da dahil edilecek. l ANKARA / Cumhuriyet Erdem SevgiSerbest bırakılan Ayvatoğlu tekrar gözaltına alınırken yeni fotoğraflarıda ortayaçıktı
Serbest bırakılan Ayvatoğlu tekrar gözaltına alınırken yeni fotoğrafları da ortaya çıktı AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ’ın özel kalemi olduğu ileri sürülen ve lüks bir araç içerisinde uyuşturucu madde kullandığı görüntüleri sosyal medyada yayımlanan Kürşat Ayvatoğlu’nun yeni fotoğrafları ortaya çıktı. Ayvatoğlu “revü kızlarıyla, kumar fişleriyle, jakuzide ve havuzda kadehle” fotoğraflar da çektirmiş. Sorgusunda “Kokain değil, şaka amaçlı pudraşeker çektik” savunmasının ardından serbest bırakıldığı belirtilen Ayvatoğlu, yeniden gözaltına alındı. /Archive/2021/3/29/010110779-30foto-rnk-syf4.jpgAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan konuya ilişkin yapılan açıklamada, Ayvatoğlu’nun kan, kıl ve idrar örneğinin alındığı, madde kullanımına ilişkin rapor işlemlerinin devam ettiği belirtildi. “Pudraşeker içti, serbest kaldı” şeklinde haberlerin gerçeği yansıtmadığı ileri sürülen açıklamada, soruşturmanın derinleştirildiği, Ayvatoğlu’nun yanında bulunduğu tespit edilen diğer zanlılar M.D., M.Y.M., D.O. ve U.K. hakkında da gözaltı talimatı verildiği belirtildi.Soruşturma kapsamında, dün, araçtaki diğer kişiler Kastamonu ve İzmir’de gözaltına alındı. Görüntüdeki maddenin uyuşturucu ve uyarıcı olduğunun belirlenmesi ve şüphelinin bu maddeyi arkadaşlarına da temin ettiği iddiası üzerine Ayvatoğlu da savcılık talimatıyla yeniden gözaltına alındı. /Archive/2021/3/29/010002623-30foto1-rnk-syf4.jpgÖZALP BİR BİR ANLATTIGazeteci Muhammed Vefa Özalp sosyal medya hesabından Ayvatoğlu’nun zenginleşme sürecini anlattı. Özalp, özetle şunları aktardı: “Kürşat’ı 2014’te, AK Parti Kastamonu belediye başkan adayı olan Tahsin Babaş’ın seçim ofisinde tanımıştım. Liseyi terk etmişti, bir milletvekilinin önerisiyle Babaş’la çalışmaya başladı. Bir tane bozuk arabası vardı. Şimdiki gibi değil. Sonraki süreçte Babaş’ın seçimi kazanmasının ardından belediyede işe başladı. İstediği hayatın içine ilk adımını atmıştı. Sonra bir müdürlük verildi. Bu müdürlük görevinde yapacağını yapıyordu. Siz orayı anladınız...” Ayvatoğlu’nun Kastamonu Belediyesi sürecinde ihale ve iş takiplerinden “bir servet kazandığını” belirten Özalp, “Çakarlı arabayla deniz kenarlarında, bilmem kaç yıldızlı otellerde ve gazinolara gidip parayı eziyordu. Ezmek ne demek pastırma yapıyordu. Pastırma demişken, Kürşat’ın görev sürecinde 100 bin liralık pastırma faturası kesilmişti. Bu sadece bir tanesi... AK Parti’ye giriş sürecini de biliyorum ancak burada daha lafı uzatmak istemiyorum. Son seçimde belediyeyi MHP kazandı ve AK Partili Tahsin Babaş, 78 milyon 490 bin 859 TL borç bıraktı” ifadelerini kullandı. Selda GüneysuBakanlıklardaki basın müşavirlerinin "başkanlık" talebi
Bakanlıklardaki basın müşavirlerinin "başkanlık" talebi Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde “başkanlık” özlemi bitmiyor. Bakanlıklarda görevli basın müşavirleri de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun gibi makamlarının başına “başkanlık eklenmesini” istiyor. Altun’un ise müşavirlerden gelen bu isteğe “olumlu bakmadığı” konuşuluyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde dışarıdan atanan bakanlarla milletvekilleri arasında zaman zaman yaşanan “iletişim kopukluğu” sistemin “en önemli sorunlarından biri” olarak gösterilirken bakanlıklarda görevli müşavirlerin Altun’dan dikkat çeken bir talepte bulundukları öğrenildi. Altun’un her hafta bakanlıklarda görevli basın müşavirleriyle yaptığı toplantıda müşvirlerin, Altun’a, “Siz, gerek genel politikada gerekse İletişim Başkanlığı’nda aktif rol üstleniyorsunuz. Bizim de bakanlıklarda ‘basından sorumlu başkan” makamı oluşturulabilir. Böylece biz de ‘başkan’ olarak gerek bakanlıkların icraatlarının kamuoyuna duyurulmasında gerekse genel siyasette daha aktif olabiliriz” önerisinde bulundukları kaydedildi. ‘ZATEN GÖREV TANIMINIZ...’Ancak Altun’un “müşavirlerden gelen bu istek karşısında hem şaşırdığı hem de bu isteğe kızıp olumlu bakmadığı ileri sürüldü. Altun’un da müşavirlere, “Görevinizde aktif olmak istiyorsanız, bunun başkanlık makamıyla bağdaştırmak ne kadar doğru? Görevinizi müşavir olarak da yerine getirebilirsiniz. Bakanlıkların icraatlarını kamuoyuna düzgün bir şekilde aktarmak zaten sizin görev tanımınız içinde yer alıyor. ‘Başkanlık’ olarak yeni bir makam oluşturulduğunda da görev tanımınızda bir değişiklik olmayacağından, beklentiniz nedir?” şeklinde karşılık verdiği ifade ediliyor. Selda GüneysuAy-Yıldızlıların Hollanda ile Norveçzaferlerinin perde arkasındaçalışma, samimiyet ve ekip ruhu yatıyor
Ay-Yıldızlıların Hollanda ile Norveç zaferlerinin perde arkasında çalışma, samimiyet ve ekip ruhu yatıyor A Milli Futbol Takımımızın 2022 FIFA Dünya Kupası Elemeleri’ne Hollanda ve Norveç galibiyetleriyle başlaması Ay-Yıldızlı ekipteki “aile” havasını bir kez daha ortaya koydu. Bu yaz Avrupa Futbol Şampiyonası’nda boy gösterecek Ulusallar, yakaladığı genç ve birbirine bağlı jenerasyonla tüm futbolseverlerin kendilerine “Bizim çocuklar” demesini sağladı, “Hepimizin Milli Takımı” olmayı başardı. Peki herkesin yeniden Ay-Yıldızlı takım etrafında kenetlenmesinin perde arkasında neler yatıyor? İşte bazı detaylar:/Archive/2021/3/29/041712009-29mil1spren40rnk.jpgGÜNEŞ’İN EĞİTİCİ ROLÜ: Teknik direktör Şenol Güneş yönetimindeki Ulusal Takım, Euro 2020 yolunda sergilediği iyi futbol ve aldığı başarılı sonuçlarla bambaşka bir kimliğe büründü. Aynı zamanda öğretmen olan Güneş, Milli Takım kampları kısa sürmesine rağmen kadrodaki her futbolcusunun kişisel gelişimi için ekibiyle önemli mesai harcadı. GENÇ VE SAMİMİ KADRO: Fatih Terim ve Lucescu’nun temellerini attığı “gençleştirme” hareketi, Güneş döneminde sürdü. Tecrübeli hoca, kadroda “birlik” duygusunu yarattı. Oyuncuların sahadaki tavırları, yaptıkları açıklamalardaki samimi ve içten hal, halkımızdan takdir gördü. POLEMİK YOK FUTBOL VAR: Ülke futbolunda hemen hemen her gün kaos yaşanmasına rağmen Şenol Güneş ve ekibi, Milli Takım’ı bu ortamın içinden uzak tuttu. Ay-Yıldızlı futbolcular sadece Ulusal Takım’a ve sahadaki oyunlarına odaklandı. KAYBEDİNCE YIKILMADI: Salgın döneminin gölgesinde oynanan UEFA Uluslar Ligi’nde küme düşen Türkiye, bu şoktan kısa süre içinde toparlanarak çıktı. Güneş ile futbolcular, hatalardan ders alıp kendini yeniledi, başarısızlığa takılı kalmadı ve Dünya Kupası hedefiyle geleceğe ümitli mesajlar verdi. Bunun sonucunu alıp, Hollanda ve Norveç galibiyetleriyle elemelere harika başladı.KOŞA KOŞA GELİYORLAR: Oyuncular, aileleri gibi gördükleri Milli Takım’a büyük mutlulukla adeta koşa koşa geliyor. Futbolcular kamp dönemlerinde birlikte vakit geçirmeyi çok seviyor. Sahada hep en iyisini ortaya koymaya çalışan oyuncular, birbirleri için mücadele etmekten, bir arkadaşlarının hatasını telafi etmek için daha fazla koşmaktan mutlu oluyor. Böylece futbolundan keyif alan ve izleyenlere keyif veren bir takım ortaya çıkıyor. HALKLA DOĞRU İLETİŞİM: Milli Takımlar İletişim Ekibi, Ay-Yıldızlılarla halk arasında doğru bir iletişim köprüsü oluşturdu. Pandemi döneminde, medyanın oyuncular ile Şenol Güneş’e ulaşmasının, sorularını yöneltebilmesinin imkânı sağlandı. Güneş, medya aracılığıyla verdiği röportajlarla, futbolseverlerin Ulusalları daha da sahiplenmesini sağladı.2 AY ÖNCEDEN ÖDEV VERDİŞenol Güneş; Dünya Kupası Eleme grubu maçlarına daha 2 ay varken Ay-Yıldızlı oyunculara rakiplerini ezberleyip çalışmaları için ev ödevi verdi. Güneş, Hollanda, Norveç ve Letonya’nın takım ile bireysel oyuncu analizlerinin yer aldığı detaylı bilgileri ocak ayında tüm futbolcularına dijital ortamdan gönderdi. Tecrübeli hoca böylece, oyuncularının mart ayındaki maçlara kadar zihinsel açıdan konsantre olmalarını, rakiplerini tanımalarını sağladı. 2002 TEMALI ÖZEL VİDEO İZLETTİA Milli Takım’ın 1954 yılında katıldığı ve 2002’de üçüncü olduğu Dünya Kupası’nın hikâyesini anlatan özel video, Güneş’in futbolcularını bu büyük organizasyona motive etmesinde büyük rol oynadı. Şenol Güneş, TRT’nin hazırladığı videoyu, bu kamp döneminde takımına izletip, başarı öyküsünü anlattı. Her fırsatta “En büyük hayalim Dünya Kupası” diyen deneyimli teknik adam, oyuncularının da futbolun 1 numaralı arenasında yer almalarının, hem kendileri hem de takım ve ülkemiz açısından ne kadar önemli olduğunu vurguladı.DÜNYA BİZİ KONUŞUYORALMANYA- Kicker: Ozan Tufan, Norveç’e karşı parladı. Başlangıçta erken, daha sonra olağanüstü. - Bild: Haaland’a karşı galibiyet. Türkiye Dünya Kupası’nı hayal ediyor. - Sportbild: Haaland ve Norveç için acı yenilgi. HOLLANDA- Algemeen Dagblad: Türkiye bu sefer Norveç’i küçük düşürdü. - De Telegraaf: Türkiye, Portakalların grubunda Norveç’e karşı da etkiledi. İSPANYA- Marca: Türkiye, Haaland ve Odegaard’lı Norveç’i La Rosaleda’ya gömüyor. Türkler durdurulamaz şekilde yoluna devam ediyor.- El Mundo Deportivo: Norveç’i geçen Türkiye grup liderliğine oturdu. Türkler için sorunsuz bir maç oldu.- As: Haaland ve Odegaard’ı izlemeye gittik ama karşımıza Ozan Tufan ve Çağlar Söyüncü çıktı.NORVEÇ- VG: Bundan daha kara gece olamaz.- NRK: Norveç’e gerçek bir ders. - Aftenposten: Türkiye karşısında hayal kırıklığı. Türkiye, kontrataklarla Norveç defansını paramparça etti.MİLLİ TAKIM’DA KORONAVİRÜS ŞOKULetonya maçına hazırlanan A Milli Futbol Takımı’nda koronavirüs şoku yaşanıyor. 3 oyuncuda Covid-19 şüphesi olduğu, durumlarının bu sabah yapılacak testin ardından netleşeceği öğrenildi. Cumhur Önder ArslanAtletizmde silahlanma yarışı
Atletizmde silahlanma yarışı Maratonlarda rekorların kırılmasını sağlayan “süper ayakkabıların” geliştirilmesiyle birlikte yeni bir devrim süreci yaşanıyor. 2019’da Eliud Kipchoge resmi olmayan bir yarışta iki saatlik maraton sınırını aşıp 2:01:39’luk kendi dünya rekorunu kırdığında ayağında süper ayakkabılar vardı. Ancak bunun dışında yarış kiti, kulvar tasarımı, hız denetimi ve eğitim stratejileri gibi tüm başka unsurlar enine boyuna araştırılmış ve bilimsel açıdan en iyi biçimde düzenlenmişti. 2020 yılında 5 bin ve 10 bin metre dünya rekorları sırasında yararlanılan wave-light adımlama teknolojisi gibi başka yenilikçi teknolojiler de hız artışına katkıda bulunmuş olabilirler. Bundan tam 5 yıl önce maraton koşuları ve 2019’da da koşu parkurları için piyasaya sunulan yeni ayakkabı teknolojisi sayesinde, tüm dayanıklılık koşularında peş peşe rekorlar kırıldı. Bu durum atletizm dünyasını ikiye böldü. Kimileri olağanüstü niteliklere sahip bu ayakkabılarla yarışmanın adil olmadığını öne sürerken kimileri bunların yapay koşu pistlerinden farklı olmadıklarını ve ayakkabıların dayanıklılık koşularına katılan yarışçıların yararlanabilecekleri kaçınılmaz bir teknolojik atılım olduğunu dile getiriyorlardı. Spor biyomekaniğiyle ilgili araştırmalar süper ayakkabıların kimileri onlarca yıl kırılamayan eski rekorlara yeni bir boyut kazandırdığını açıkça ortaya koysa da bu teknolojiye spor dünyasının performans artırıcı yeniliklerinden biri olarak bakmak gerekiyor. KOŞU EKONOMİSİ 2016 Yaz Olimpiyatları maratonlarında madalya kazanan erkek atletlerin üçü de aynı marka ayakkabılarla podyuma çıktılar. Bunlar şimdi hemen hemen tüm seçkin koşucuların gözdesi olan koşu ayakkabılarının ilk örnekleriydi. Ardından 2019 yılında benzer bir süper ayakkabı teknolojisi atletizm pistlerine girdi. Atletler inanılmaz hızlara ulaşmaya başladılar. Bu performans artışının temelinde atletlerin belli bir hızda koşmalarının enerji maliyeti anlamına gelen koşu ekonomisi yatıyor. Ayakkabının ağırlığı, malzeme bileşimi, topuk kalınlığı ve ayakkabının parmak ucundan topuğa esnekliğini belirten “boylamsal bükülme” gibi çeşitli özellikler belirleyici. TAHTEREVALLİ ETKİSİSüper ayakkabıların bir yenilik olarak manşetlere yansıması, burundan topuğa uzanan köpük tabanının içindeki karbon lifli kaplamadan kaynaklanıyor. Bu tür kaplamalar gerçekte yeni olmasalar da son performans artışında özel olarak tasarlanmış ve tahterevalli etkisi yaratarak koşucunun ayağı her yere bastığında enerjinin kendisine geri dönmesini sağlayan kepçe biçiminin etkili olduğu belirtiliyor. Son olarak da bu ayakkabıların yaklaşık 40 mm olan topuk kalınlığı öteki yarış ayakkabılarından 10 mm daha kalın. Böylelikle hem ayakkabıdaki öteki teknolojilerle uyum sağlanmış oluyor, hem de kullanıcının bacak boyu uzatılarak enerji tasarrufuna katkıda bulunuluyor. Dayanıklılık koşularından sorumlu olan Dünya Atletizm Birliği, 2020’de ayakkabılarla ilgili kılavuzda güncelleştirme yaparak yürüyüş ayakkabılarında topuk kalınlığının 40mm, uzun mesafe koşu ayakkabılarında da 25mm’ye dek çıkartılmasına izin verdi. YÜZMEDE DE PAYI VARBaşka spor dallarında da benzer yenilikler var. 2008’de yüzme yarışlarındaki rekorlarda Nasa tasarımı mayoların ciddi bir payı vardı. Bu mayoların kullanımı çok geçmeden yasaklansa da günümüz mayolarında aynı teknolojinin basitleştirilmiş biçiminden yararlanılıyor. Süper ayakkabı yarışının yakın bir gelecekte de tüm hızıyla sürmesi kaçınılmaz. Yeni teknolojiler yeni dünya rekorlarının yolunu açacak. Bu sürekli değişim sürecinde, zamanların tersine, sonuçlara ağırlık verilmesi gerekiyor. Sonuçta, teknolojiye bakılmaksızın, kuşakların ötesine geçen unvanlar ve zamandan çok daha kalıcı olan madalyalardır. Rita Urgan10 maddede dijital kültür
10 maddede dijital kültür 20. yüzyılın en iyi algoritmaları* Monte-Carlo Metodu (Von Neuman, 1946) Simpleks Metodu (G. Dantzig, 1947) Krylov Alt-Uzay İterasyon Metodları (Hestenes, Steifel, Lanczos, 1950) Matriz Hesaplamalarına Ayrıştırmacı Yaklaşım (Householder, 1951) Fortran (Optimize Edici) Derleyici (Backus, 1957) QR Algoritması (Francis, 1959) Quicksort Sıralama Algoritması (Hoare, 1962) Hızlı Fourier Dönüşümü (Cooley, Tukey, 1965) Tamsayı İlişki Tespit Algoritması (Ferguson, Forcade, 1977) Hızlı Çok-Kutup Algoritması (Greengard, Rokhlin, 1987)Kaynak: Computing in Science & Engineering (CiSE) Dergisi*Algoritma: Bir problemi çözmek için tasarlanan yol. Tanol TürkoğluKoronavirüs salgınında mağdur olan yurttaşlara devlet desteği sağlanmazken yandaşlar korundu
Koronavirüs salgınında mağdur olan yurttaşlara devlet desteği sağlanmazken yandaşlar korundu Kütahya, Afyon ve Uşak illerine hizmet vermek üzere YİD modeli ile yaptırılan Zafer Havalimanı için verilen garanti gereği 2044 yılına kadar ödeme yapılacak. Kütahya, Afyon ve Uşak illerinin nüfusu kadar yolcu sayısı garantisi verilen ve yap işlet devret (YİD) modeli ile yapılan Zafer Havalimanı’na 6 milyon Avro’yu aşan garanti ödemesinin salgın nedeniyle ertelenmesi önerisi AKP’liler tarafından reddedildi. Erteleme önerisinine tepki gösteren CHP milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, havalimanının kamuya ağır yük getirdiğini söyledi.Kütahya, Afyon ve Uşak illerine hizmet vermek üzere yap-işlet-devret (YİD) modeli ile yaptırılan Zafer Havalimanı için devletin verdiği yolcu garantisinin söz verilenin çok altında kaldığı ortaya çıkmıştı. Havalimanı işleten şirkete yolcu başına iç hatlarda 2 Avro, dış hatlarda 10 Avro ödeniyor. 2020 yılı için iç hatlardaki 501 bin 706 yolcu garanti edilmişti. Bu rakam 4 bin 945’te kaldı. Dış hatlarda ise 351 bin 194 yolcu garantisi verilmişti. Bu rakam da 2 bin 484 kişiyi geçemedi. Yani toplam 1 milyon 279 bin 352 yolcu garantisine karşılık sadece 7 bin 429 yolcu havalimanını kullandı. İşletme süresi 29 yıl 11 ay olan havalimanı için uçmayan yolcular nedeniyle 21 Mart 2044’e kadar para ödenecek. AYRINTILARI GİZLEDİLERTBMM KİT Komisyonu üyesi CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) başvurarak söz konusu havalimanını işletmekte olan şirket ile Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü arasında yapılan sözleşmede mücbir sebeple ilgili bir maddenin yer alıp almadığını sordu. Yavuzyılmaz’a gelen yanıtta mücbir sebeplere ilişkin bir maddenin yer aldığı belirtildi ancak sözleşme ayrıntıları “bilgilerin saklı tutulması hükmü” çerçevesinde paylaşılmadı. Bunun üzerine KİT Komisyonu üyesi CHP’li milletvekilleri, komisyon başkanlığına bir önerge verdi. CHP’liler, sözleşmedeki “mücbir sebepler gereği” koronavirüs salgınının göz önünde bulundurularak 2020 yılında garanti edilen yolcular için ödenmesi gereken toplam 6 milyon 738 bin 310 Avro’nun 2044 yılı sonrasına ertelenmesi ya da borcun silinmesinin DHMİ’ye önerilmesini istedi. Önerge, AKP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.‘KAMU ZARARI’CHP’li Yavuzyılmaz, “‘Yıl 2020, Hazine’nin görevli şirkete garanti ettiği yolcu sayısı 1 milyon 279 bin 352, gerçekleşen yolcu sayısıysa sadece 7 bin 429. AKP’nin hata payı yüzde 99. AKP’liler diyor ki, ‘2020 yılında koronavirüs vardı, o yüzden böyle oldu’. Ama gerçek bu değil. 2020 yılı öncesinde durum farklı değil. Bu hata payıyla devam ederse, havalimanına neredeyse hiç uçak inmediği, kalkmadığı, yolcusu bulunmadığı halde 2044 yılına kadar şirketin kasasına 208 milyon Avro tutarında Hazine garantili para girecek. Zafer Havalimanı bütünüyle kamu zararıdır. Bu soyguna dur demek için bu sözleşmeyi yapan yetkililerle ilgili suç duyurusunda bulundum” dedi. Hazal OcakCHP’li AytuğAtıcı,‘direnişin’kitabınıyazdı
CHP’li Aytuğ Atıcı, ‘direnişin’ kitabını yazdı Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde iki yıl sakal uzatma eylemi yapan CHP’li Aytuğ Atıcı, yaşanan süreci ve eylemini kaleme alarak “Sakal Bir Direniş Sembolü” kitabını yazdı. FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ertesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Bu darbe bize Allah’ın bir lütfudur” dediğini anımsatan Atıcı, “Bu işin temel noktası budur. Gördük ki darbeyi bahane ederek OHAL ile bütün diktatoryal heveslerini aldılar ve hâlâ bunu kullanıyorlar. AKP’nin kanunlaştırdığı yetkiler ve uygulamalar hâlâ hayatımızda” dedi. Eski CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın OHAL sürecini protesto etmek için uzattığı sakalını ve eylemini konu alan “Sakal, Bir Direniş Sembolü” adlı kitabı Sarmal Kitabevi’nden çıktı. Parlamento tarihinin en uzun protestosu olan sakal eyleminin uluslararası boyutta ses getirdiğini aktaran Atıcı, “Darbe girişiminin ardından 2-3 gün içinde OHAL ilan edileceği kulislerde konuşulmaya başlandı. Biz de darbenin arkasından hangi tarikat ve grupların olduğunu devletin bildiğini bunları ayıklamanın zor olmadığını söyledik. ‘Biz OHAL ile 3 ayda hızlıca bu işi bitireceğiz’ denildi. Ama darbeden 5 gün sonra sivil darbe ortaya çıktı. Ben de 20 Temmuz 2016 yılında protesto amaçlı sakal bıraktım” dedi. ‘UNUTURULMAMALI’2016 yılında ilan edilen OHAL’in 2018 yılında seçim vaadi olarak kaldırıldığına dikkat çeken Atıcı, “Ancak uygulama o kadar hoşlarına gitti ki bu seferinde günümüze kadar OHAL’i sürekli kılacak düzenlemeler yapıldı. Valilikler OHAL’den kalan yetkileri hâlâ kullanıyor. Anayasaya göre OHAL ilan edilebilir. Ama kontrol altına alınan bir darbe için OHAL’in bu kadar uzun süreli kullanılması ne kadar doğruydu?” ifadelerini kullandı. OHAL sürecinde çıkarılan bütün kanunların FETÖ ile mücadele konusunda olması gerektiğini kaydeden Aytuğ Atıcı, “OHAL kararnamesi ile kış lastiği uygulamasını getirdiler. Televizyondaki evlilik programlarını kaldırırken, üniversitelerdeki rektör seçimlerini iptal ettiler. OHAL’in verdiği yetki ile Kanun Hükmünde Kararname çıkararak bunları uygulamaya soktular. Anayasaya aykırı olarak böyle birçok kanun çıkarıldı. Karşımızdaki zihniyet darbe sonrası sırtını OHAL’e yaslayan bir zihniyet. Demokrasinin yanında olmak zorundayız. OHAL pek çok insanı perişan etti. FETÖ karşıtı insanlar bile işlerinden ihraç edildi. Suçsuzluğu kanıtlanan birçok kişi hâlâ işlerine iade edilmiş değil. OHAL döneminde yaşadıklarımız unutulmamalı. Unutturmamalıyız” diye konuştu. Leyla KılıçCHP’li Emir’den yasa teklifi: Binalar bedelsiz cemevlerine verilsin
CHP’li Emir’den yasa teklifi: Binalar bedelsiz cemevlerine verilsin CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Büyükşehir Belediye Yasası kapsamında köylerin mahalleye dönüştürülmesi sonucu cemevlerinde yaşanan mülkiyet hakkı sorununun çözümü için TBMM’ye yasa teklifi sundu. Teklifle, büyükşehirlerde mülkiyet hakkı köy muhtarlıklarından belediye başkanlıklarına geçen cemevi binalarının kullanım hakkının bedelsiz olarak cemevi derneklerine verilmesi öngörüldü. Emir, yapıyı kira verme keyfiyetinin ilçe belediyesinde bulunmasının hukuki sorunlara yol açabileceğini vurguladı.‘AİHM KARARI VAR’Emir, teklifin gerekçesinde şunları belirtti: “Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere CHP’li belediyeler üzerine düşeni yaparak, cemevlerinin imar planlarına ibadethane olarak işlenmesine karar verdi. AİHM de 2014’te, cemevlerinin ibadet yeri sayılması ve ibadet yerlerine tanınan haklardan yararlanması konusunda bir karar verdi. 6360 sayılı yasa çıktıktan sonra, köy muhtarlığında bulunan yapıların mülkiyet hakkı ilçe belediye başkanlıklarına geçti. İlgili dernekler, yapıyı kullanabilmeleri için ilçe belediyelerine başvurarak, kiralama yoluna gitmek zorunda kalıyor.” Erdem SevgiDışİlişkiler Konseyi, "Modernİpek Yolu 'Bir Kuşak Bir Yol’stratejik konularda ciddi bir meydan okuma"
Dış İlişkiler Konseyi, "Modern İpek Yolu 'Bir Kuşak Bir Yol’ stratejik konularda ciddi bir meydan okuma" Dış İlişkiler Konseyi (CFR), Çin’in modern İpek Yolu olarak da tanımlanan “Bir Kuşak Bir Yol Projesi”ne ilişkin hazırladığı raporunda, “‘Bir Kuşak Bir Yol’ girişimi, ABD’nin ekonomik, siyasi, iklim değişikliği ve küresel sağlık çıkarları için ciddi bir meydan okuma teşkil ediyor” yorumunu yaptı. Raporda, Çin’in projesine alternatif olmaya yönelik ekonomik öneriler sıralandı. Çin’in projesini ve CFR’nin raporunu değerlendiren emekli Tuğgeneral Nejat Eslen ise “Kuşak Yol inisiyatifi dünyanın kaderini belirleyecektir. ABD bu mega projeyi engelleyemezse Çin, küresel liderliğe ulaşacaktır. Bunun yanında Rusya ve Çin yakınlaşması gelişir ve ABD’nin baskısı artarsa, bir tarafta ABD liderliğinde Atlantik yapısı diğer tarafta Rusya-Çin bloku şeklinde iki kutuplu bir dünya düzenine dönülür. Bu da yeniden bir ‘Soğuk Savaş’ düzeni oluşturabilir” dedi. Dünyada iki faktörlü bir küresel güç mücadelesi olduğunu belirten Eslen, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “Bunlardan biri düşüşteki ABD, ikincisi de yükselişteki Çin. Aralarında çok ciddi bir rekabet var. Üçüncü aktör de Rusya. Ben günümüzde 2.5 kutuplu bir dünya olduğunu söylüyorum. Yani iki küresel güç Amerika ve Çin ile kıtasal güç Rusya” dedi. Eslen, “ABD’nin amacı 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurumlarıyla, kurallarıyla kurduğu dünya düzenini sürdürmek ve küresel liderliğini devam ettirmek. Bunlar nelerdi? Birleşmiş Milletler, NATO, Dünya Bankası...” ifadelerini kullandı. ‘ÇİN ASKERİ GÜCÜNÜ GELİŞTİRİYOR’Şimdi ABD’nin kurduğu bu düzenin bozulmaya başladığına dikkat çeken Eslen, “ABD savaş sonrası dünyadaki üretimin yarısını gerçekleştiriyordu. Bu şimdi yüzde 20’lere düştü. Ama 1978’den sonra yaptığı atılımlarla Çin hızla büyüdü ve üretimde ABD’yi geçti. Ayrıca Çin askeri gücünü geliştiriyor. ABD’nin kurduğu liberal düzen artık Çin’in lehine çalışıyor. ABD giderek tüketim toplumuna dönerken, Çin küresel üretim yeri haline geldi” diye konuştu.‘BAŞARI KUŞAK YOL’A BAĞLI’ABD’nin küresel liderliğini sürdürebilmesi için Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol Projesi”ni engellemesi gerektiğine atıfta bulunan Eslen, “ABD, Avrasya’daki hâkimiyetini önce askeri güçle sonra ‘Arap Baharı’ rejim değişiklikleriyle gerçekleştirmeye çalışırken, Çin mega bir proje başlattı. Karayolları, demiryolları, optik sistemler, limanlar gibi yatırımlarla alanını genişletmeye başladı. Avrasya Yatırım Bankası’nı kurdu. Buradan ülkelere krediler veriyor ve yatırım yapıyor” değerlendirmesini yaptı. Eslen, şunları kaydetti: “ABD’nin strateji üretim merkezleri ‘Ortadoğu’da yatırım yapalım. Ekonomiyi canlandıralım’ diyorlar. Burada Çin’in ‘Kuşak Yol’ inisiyatifine karşı bir hamle yapmak istiyor gibiler ama çok geç kaldılar. Aynı zamanda Çin’in hazinesi para dolu. ABD ise borç içinde bir ülke. Çin’in başarısı ‘Kuşak Yol’ inisiyatifinin başarısına bağlı. ABD’nin de mevcut düzeni sürdürmesi bu projeyi engellemesine bağlı.”‘ÇIKAR DOĞU EKSENİNDE’“Kuşak Yolu hem Türkiye hem Çin için önemli” diyen Eslen, Türkiye’nin en çok değer vermesi gereken jeopolitik eksen, doğu eksenidir” dedi. Türkiye’nin AKP yönetiminde güneye yöneldiğini ve “başarısız olduğunu” ifade eden Eslen, “CFR’nin yazdığı geç kalmış tedbirlerdir” yorumunu yaptı.Eslen, “ABD’nin pandemiyi Çin’e karşı kullanamayacağını” sözlerine ekledi. Sarp Sağkal8 Mart'ta gösteri ve eylemlere katılan yurttaşlar hakim karşısınaçıktı
8 Mart'ta gösteri ve eylemlere katılan yurttaşlar hakim karşısına çıktı Cumhurbaşkanı’na hakaretten haklarında soruşturma açılan ve hâkim karşısına çıkarılan on binlerce kişinin arasına 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde zıplayan kadınlar da katıldı. Son yıllarda özellikle sosyal medya paylaşımları nedeniyle gündeme gelen “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlaması artık hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Televizyon ekranlarında görüşlerini dile getiren sanatçılar Metin Akpınar ve Müjdat Gezen, çay bahçesinde sohbet ederken yan masada oturanlar tarafından ihbar edilenler, kavga ettiği eşi tarafından şikâyet edilenler Cumhurbaşkanı’na hakaretten soruşturma geçirip hâkim karşısına çıktılar. Bu suçlamaya en son maruz kalanlar 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde zıplayan kadınlar oldu.Eylemde gözaltına alınan Çiçek Yaman, hukukçular Köksal Bayraktar ve Celal Ülgen, Cumhurbaşkanına hakaret suçunu gazetemize değerlendi. ‘ERDOĞAN OLMAK İSTEMEMEK BİLE SUÇ’- ÇİÇEK YAMAN: Cumhurbaşkanına hakaret suçu aslında Türkiye’de siyasal iktidarın hoşuna gitmeyen insanları bir biçimiyle devlet şiddetine maruz bırakmak için kullanılan bir kılıfa dönüştü. Bu dosyada da suçlama tam olarak şöyle geçiyor: “8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde kitlenin, ‘Zıpla zıpla, zıplamayan Tayyip’tir!’ sloganı eşliğinde ritmik bir biçimde zıplaması.” Düşünün ki şu an bu ülkede Recep Tayyip Erdoğan olmak istememek bile suç. Hadi böyle bir şey yaptınız, ritme uygun zıplamak nasıl suç gerekçesi olabilir? Ortada bir suç falan da yok, bu durumun tamamı kadınlara gözdağı verme çabası. ‘Siz mücadelenizde ısrarcı olmaya devam ederseniz evlerinize kadar girer size rahat vermeyiz’ demeye çalışıyorlar. ‘CUMHURBAŞKANI’NA HAKARET’ SUÇU YOK- KÖKSAL BAYRAKTAR: Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor, TBMM’de güvenoyu alamıyor, dilediği konuda kararname çıkarıyor. Eski anayasada var olan ‘Cumhurbaşkanı’nın partisi ile ilişiği kesilir’ şeklindeki cümle çıkarılmıştır. Cumhurbaşkanımız parti başkanıdır şu anda. Karşısına muhalefet organlarını alıyor. Siyasi hak yönünden irdelememiz lazım. Bu nedenle “cumhurbaşkanına hakaret” basit bir vatandaşa hakaret gibi mütalaa edilmelidir. 11 ülkenin ceza kanununda doğrudan doğruya “cumhurbaşkanına hakaret” suçu yok. Türkiye’de neden insan hakları bu kadar yargının önüne düşürülüyor? AİHM’nin bu konudaki kararları daha da ilginçtir. AİHM, 14 Mart 2013 tarihinde verdiği Hervé Eon Fransa kararında, Sarkozy’ye karşı sövgü niteliğindeki sözleri düşünce özgürlüğü içinde mütalaa etmiş ve suç bulmamıştır. Karara konu olayda, Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Laval’e yaptığı bir ziyarette gösteri yapan kalabalık içindeki bir kişinin havaya kaldırarak tuttuğu afişte yazılı “Defol git zavallı aptal”, “Defol salak herif” anlamlarına gelen cümlelerden ötürü Fransa’da verilen mahkûmiyet kararını, AİHM hak ihlali olarak nitelemiştir. YARGIYI KOMİK DURUMA DÜŞÜRÜYORLAR- CELAL ÜLGEN: Zıplayan kadınların “cumhurbaşkanına hakaret” ettikleri gerekçesi ile gözaltına alınmaları trajikomik bir olaydır. Buna gülüp geçiyoruz ama kimse yargıyı bu kadar komik duruma düşürme hakkına sahip değildir. Cumhurbaşkanı için mizah yoluyla yapılmış hafif sayılacak bir eleştirinin hakaret kapsamında soruşturmaya, gözaltına ve hatta tutuklamaya kadar götürülmesi nasıl bir hukuk reformu öngörüldüğünün açıkça anlatılmasıdır. Siyasetçilere yapılan eleştirileri hakaret nedeniyle baskı altına almaya kalkmak, demokratik bir toplum üzerinde “düşünmeye ve düşünmeyi açıklama özgürlüğüne caydırıcı” bir etki yapar, ifade özgürlüğünün kullanılmasına karşı “soğutma efekti” yaratmasına neden olur. Yani eleştiriye, hatta siyasetçiye hakarete karşı yaptırım uygulanması ifade özgürlüğünün önünde otosansürü tetikleyen bir işlev görür ki bu demokrasiyi yok eder. 5 YILDA 128 BİN 872 KİŞİ“Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçunun düzenlendiği Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesi kapsamında 2014-2019 arası dönemde 128 bin 872 kişi hakkında soruşturma yürütüldü, 27 bin 717 kamu davası açıldı. Toplam 903 çocuğun yargılandığı bu davalarda 9 bin 556 kişi hakkında çeşitli mahkûmiyet kararları verildi. 2019 yılından sonra da binlerce kişi bu suçtan ya yargılanıyor ya da mahkûm oldu. Zehra Özdilek