News - Haberler
Göztepeli futbolcu Peter Zulj: Süper Ligçok kaliteli
Göztepeli futbolcu Peter Zulj: Süper Lig çok kaliteli Göztepe'nin Avusturyalı futbolcusu Peter Zulj, Süper Lig hakkında önemli açıklamalarda bulundu.Zulj, "Süper Lig gerçekten kaliteli oyuncuların olduğu, tempolu ve güzel futbolun oynandığı bir lig. İlk maçlarda kalitemi gösterdim" dedi. Spor Toto Süper Lig ekiplerinden Göztepe'nin Avusturyalı futbolcusu Peter Zulj, önemli açıklamalarda bulundu. Devre arasında sarı-kırmızılılara Belçika'nın Anderlecht Kulübü'nden transfer olan deneyimli orta saha oyuncusu, Süper Lig'in çok kaliteli bir lig olduğunu söyledi. Türkiye'ye gelmeden önce kendisini neyin beklendiğini bilmediğini söyleyen Zulj, "Süper Lig gerçekten kaliteli oyuncuların olduğu, tempolu ve güzel futbolun oynandığı bir lig. İlk maçlarda kalitemi gösterdim. Son maçlarda da iyi puanlar toplamıştık. Ben maçlarda ve idmanlarda en iyi şekilde çalışıyorum, elimden geldiğinde mücadele ediyorum. Açıkçası kalitemi göstermeye çalışıyorum. Umarım takım olarak da iyi gideriz ve ligi sezon sonunda iyi yerde bitiririz" dedi."TARAFTARLA BULUŞMAK İSTİYORUM"Koronavirüs pandemisi yüzünden maçların taraftarsız oynandığını ve bu durumun futbolcular açısından sıkıntılı olduğunu dile getiren Zulj, "Koronavirüs pandemisi gerçekten her şeyi çok kötü etkiledi. Bizler boş statlarda oynuyoruz. Taraftarın çok önemli bir rolü var. Maçı 1-0 geride götürüyorsanız taraftarlar maçı 1-1'e getirirler. Maçı kazandırabilirler. Şu anda bundan mahrumuz, onlar olsa her şey güzel olacak. Aynı zamanda da mutlu olmalıyız. Biz futbolcular maçlarımıza çıkıyoruz, antrenmanlarımızı yapıyoruz. Bazı insanlar ise işlerine gidemiyorlar. Onlara nazaran şanslıyız. Göztepe taraftarıyla alakalı muhteşem şeyler duydum. Videolar izledim. Bir an önce onlarla buluşmak istiyorum. Atmosferi tatmak istiyorum. Sezon sonuna doğru böyle fırsat olursa onlarla buluşmak istiyorum" diye konuştu.HAYALİ; AVRUPA ŞAMPİYONASIGöztepe forması giydiği dönemde Avusturya Milli Takımı'na davet edilen Peter Zulj, en büyük hayalinin 11 Haziran'da başlayacak 2020 Avrupa Şampiyonası'nda forma giymek olduğunu söyledi. Avusturya Milli Takımı'nda oynamanın kendisine gurur verdiğini ifade eden Zulj, "Göztepe'de düzenli forma giymek de çok önemli. Burada gollerimi atmak ve asistlerimi yapmak istiyorum. Buradaki performansımla da milli takıma davet edilip Avrupa Şampiyonası'nda yer almayı hedefliyorum. Bu benim için çok önemli" yorumunu yaptı.Milli arada Avusturya Milli Takımı'nın kadrosuna çağrılan Zulj, ülkesinin Dünya Kupası Elemeleri'nde oynadığı İskoçya ve Faroe Adaları maçlarında görev almadı. Avusturya çarşamba günü Danimarka ile karşılaşacak. cumhuriyet.com.trMHP'li yazardan "Anayasanın ilk dört maddesi değişmeli" diyen HÜDA-PAR'a: Tam bir ihanet, hadsizlik, küstahlık...
MHP'li yazardan "Anayasanın ilk dört maddesi değişmeli" diyen HÜDA-PAR'a: Tam bir ihanet, hadsizlik, küstahlık... "Anayasasının ilk dört maddesinin de değişmesi gerektiği"ni dile getiren HÜDA-PAR, MHP'nin yayın organı Türkgün gazetesinde ağır ifadelerle hedef alındı. Gazetenin yazarlarından Mustafa Önder, HÜDA-PAR'ın çıkışı için "tam bir kışkırtma ve ihanet" dedi, "Acaba birileri bu Kürtçü yobazı ikaz edecek mi?" diye sordu. Yeni anayasa tartışmalarına "anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilebileceği" çıkışıyla dahil olan Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR), MHP'den de tepki aldı.MHP'nin yayın organı Türkgün'ün yazarlarından Mustafa Önder, "Hem Kürtçü hem dinci!" başlıklı köşe yazısında HÜDA-PAR için HDP'ye açılan kapatma davasını hatırlattı ve "Bir parti, din ve Kürtçülük üzerinden bu devlette siyaset yapamaz… Terörist PKK’nin siyasî uzantısı olan HDPKK’nin kapatılması ve milletvekillerinin birer birer dokunulmazlıkları söz konusu iken… Hizbullah adlı kirli dinci örgütle bağı olduğunu yöneticilerinin de ifşa ettiği bir diğer Kürtçü parti olarak faaliyet sürdürebilmektedir…" dedi.HÜDA-PAR Genel Başkanı İshak Sağlam'ın geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında “Türkiye, 5 darbeci askerin oluşturduğu anayasadan kurtulmalıdır. Beyaz bir sayfaya Bismillahirrahmanirrahim yazıp, yeni bir giriş yapmak gerekir" dediğini hatırlatan Önder, şöyle devam etti:"“Anayasa” bahanesiyle söylediği sözlerin hedefinde Anayasa’nın ilk dört maddesi var.Gerisi tam bir kışkırtma, tam bir ihanet:“5 generalin bize dayattığı sözleri, kutsal metin haline getiriyoruz. Dokunulamaz olarak kabul etmek, gelecek nesillere ihanettir. ‘Asla dokunulamaz’ diye bir hükümle gelecek nesli ipotek altına almayı doğru bulmuyorum. Eğer yeni bir anayasa yapılacaksa ‘Değiştirilemez’ maddesinin gündeme gelmesi de teknik olarak mümkün değildir.”Bu ülke bu kafadan çekmeye devam ediyor.Dinimizi ve Kürtleri kullanarak yürüyen sinsi ve kirli yeni bir belâ…Bu inanç ve fikir hürriyeti falan değildir, haddini bilmemek, küstahlıktır:“Kürt sorunu anayasada çözülebilir. Kürtler de bu cumhuriyetin kurucuları olarak kabul edilmelidir. Bu devletin sahipleri sadece Türkler değildir. Ayrıca Kürt kimliği anayasada yer almalı, Kürtçe ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli ve anadilde eğitim verilmelidir” Adamın derdini anlayabildiniz mi?Onu rahatsız eden Anayasadaki maddeler ne?“Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.”“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır.”Bu kürtçü yobaz, bu “ilk üç maddenin değiştirilemez oluşu”ndan rahatsız!Rahatsızlığını ifşa eden ağzındaki bakla da şu:“Kürt meselesi aynı coğrafyada yaşayan kardeşlerin kardeşlik hukukunun ihlali meselesidir. Bir dilin, bir medeniyetin, bir kavmin, bir kültürün yok sayılmasıdır!”Acaba birileri bu Kürtçü yobazı ikaz edecek mi?Birileri ona “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk milleti” dendiğini hatırlatacak mı?Bu ülkede “Kürt meselesi” değil “ırkçı-bölücü-dinci terör meselesi” olduğunu anlatacak mı? cumhuriyet.com.trDeniz Yavuzyılmaz açıkladı: AKP'li isimlere 33 bin liralık ek gelir
Deniz Yavuzyılmaz açıkladı: AKP'li isimlere 33 bin liralık ek gelir Saray'da ve Bakanlıklarda görevli AKP'lilerin Türk Telekom Yönetim Kurulu'nda yer aldığı ve bu isimlerin on binlerce lira maaş aldığı ortaya çıktı. Konuyla ilgili CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz Cumhuriyet'e açıklamalarda bulundu. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Twitter hesabından dikkat çeken bir paylaşımda bulundu. Yavuzyılmaz'ın paylaşımında, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyelerinin Saray ve Bakanlıklarda çalışan isimler olduğu görüldü. Paylaşımlarda, Yönetim Kurulu üyeleri olarak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut, Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığında görev alan Selim Dursun, Enver I·skurt ve Ömer Fatih Sayan'ın yer aldığı belirtildi.Türk Telekom Genel Kurul Toplantı Tutanaklarını inceleyen CHP'li Yavuzyılmaz, Saray ve Bakanlıklarda görev yapan isimlerin 2018 yılında 15.000 TL net maaş+2 maaş ikramiye aldığını ifade etti. Toplantı tutanaklarından 2019 ve 2020 yılını da inceleyen Yavuzyılmaz, her bir yönetim kurulu üyesinin 2019 yılında 15.000 TL x ve 2 maaş ikramiye ve 2020 yılında 17.449 TL ve 4 maaş ikramiye aldığını belirtti.Yavuzyılmaz 2021 yılında ise 20.098 TL ve 6 maaş ikramiye alındığını, ortalama aylık maaş tutarının 33.849,61 TL olduğunu belirtti.Türk Telekom Yönetim Kurulu'ndaki AK Parti'lilerin 33.849 TL'lik ortalama aylık maaş tutarını ortaya çıkardık.Bir bulmacayı çözer gibi.. Aynı anda birçok kurumdan da maaş alan bu kişiler kim?? pic.twitter.com/ZgRoU1WAce— Deniz Yavuzyılmaz (@yavuzyilmazd) March 28, 2021YAVUZYILMAZ CUMHURİYET'E KONUŞTU: "KABUL EDİLEMEZ"Konuyla ilgili Cumhuriyet'e açıklamada bulunan Yavuzyılmaz, üniversite mezunu işsiz sayısında her geçen gün artış görülürken Bakanlıklarda ve Saray'da görev yapan isimlerin çeşitli kuruluşlardan ek maaş almasına tepki gösterdi.Yavuzyılmaz'ın açıklaması şöyle:"Türk Telekom Yönetim Kurulu'nda AK Partili bürokratların ortalama aylık maaşları 33 bin 849 TL. Aynı zamanda bu kişiler çok rollü bürokratlar. Bu kişiler birçok farklı kurumdan da maaş almaya devam ediyorlar. 8 saatlik mesai gününde sadece 2 saatlerini ayırdıkları Türk Telekom'dan 33 bin lira maaş alıyorlar. Bu maaşlarına da ilave olarak kuruluştan devasa miktarda pirim, araç, yakıt, konut desteği almaktalar. Üniversite mezunu işsizlerin sayısında her geçen gün artış görülürken AKP'nin küçük bir zümreyle tüm makamları ele geçirmesi kabul edilemez." cumhuriyet.com.trKısa veçarpıcıdizelerinüstadı: Arif Dino
Kısa ve çarpıcı dizelerin üstadı: Arif Dino Oldukça kısa ve çarpıcı şiirleriyle dikkat çeken Arif Dino, özellikle "Beddua" adlı şiiriyle tanındı. Şiire merakı üniversite eğitimi için bulunduğu Cenevre ve Paris yıllarında başladı. Sanatçının şiirleri 1985'te kardeşi Abidin Dino, Rasih Nuri İleri ve Memet Fuat tarafından yayına hazırlanarak "Çok Yaşasın Ölüler" adıyla neşredildi. Dino’nun ölümünün üzerinden 64 yıl geçti. Görsel: IMDbŞair, ressam, karikatürist ve aktör Arif Dino'nun ölümünün üzerinden 64 sene geçti.Tam adı Hikmet Arif Dino olan sanatçı, bugünkü Sayıştay'a denk gelen Divan-ı Muhasebat Reisliğinden malulen emekli Rasih Dino ile Saffet Hanım'ın oğlu olarak 1892'de İstanbul'da dünyaya geldi.Cezayir-i Bahr-i Sefid (Akdeniz adaları) ve Ankara Valisi, Mesnevi çevirmeni Abidin Paşa'nın torunu, ressam Abidin Dino'nun ağabeyi olan Arif Dino, "Şeyh-i Cedit" müstearını da kullandı.ŞİİRE MERAKI, CENEVRE VE PARİS YILLARINDA BAŞLADIDino, çocukluk günlerini dedesi Abidin Paşa'nın yanında geçirdi. Belçika'da Simon Stevens Enstitüsünde okuyan, Gembloux Ziraat Mektebini 2 yıl okuduktan sonra bırakan Dino, Cenevre Üniversitesinde Politik Bilimler Bölümünde antropoloji ve sosyoloji derslerini takip etti.Öğrenimi sırasında bir ara boksörlük yapan Dino, sanatsever bir aile ortamı içinde yetişti. Arif Dino'nun şiire merakı üniversite eğitimi için bulunduğu Cenevre ve Paris yıllarında başladı.Cenevre'de bulunduğu dönemde Nurullah Ataç'la arkadaşlık eden Dino, 1923'te Atina'ya giderek portre ressamı, dekoratör ve aktör olarak çalıştı.Çok iyi derecede Rumca bilen Arif Dino, Atina'da "Facia Limanı" adlı bir filmde önemli bir rol oynadıktan sonra 1929'da İstanbul'a döndü.Arif Dino Atina'dayken babası Rasih Bey Adana'da, İstanbul'a dönüşünden 2 yıl sonra da annesi Saffet Hanım İstanbul'da öldü.İLK ŞİİRLERİNİ FRANSIZCA VE YUNANCA YAZDITürkiye'ye döndükten sonra Yarın gazetesiyle Artist dergisinde desen ve karikatürleri yayımlanan Arif Dino, ilk şiirlerini Fransızca ve Yunanca yazdı.İstanbul'da Meserret, Küllük ve Petrograt gibi edebiyat mahfillerindeki toplantılara katılan Arif Dino, kendisiyle yapılan bir söyleşide şiire başlayışı ile ilgili şu bilgileri verdi:"Şiire 35 yaşımdan sonra hiç farkında olmadan, hemen hemen gayrışuuri bir şekilde başladım. Bu yaşa gelinceye kadar şiirle hemen hemen hiç alakadar değildim, teknik kitaplarla meşgul oluyordum. Fakat yeni Fransız edebiyatının mensur şiirleriyle temasa geldiğim zaman kendimde bir şiir kabiliyeti bulunduğunu sezdim. Okuduğum şiirler benim de bir şair olduğumu bildiriyordu. Bu sefer şiirleri onlarla yakından alakadar bir şair gibi okumaya başladım. Rakiplerimi gözden geçirdim. Büyük Fransız şairi Arthur Rimbaud'nun bana en yakın bir şair olduğunu gördüm. Yalnız benim değil bütün dünya yeni nesil ediplerinin hayran olduğu bu şairden başka şair tanımıyorum."Arif Dino; Ses, Yeni Ses ve Yaprak dergilerinde yayımladığı oldukça kısa ve çarpıcı şiirleriyle, özellikle "Döner kebap dönmez olsun" mısrası ile dikkati çeken "Beddua" adlı şiiriyle tanındı.Dino, 1930'da Eclosion adlı bir şiir plağı çıkardı. Arif Oruç'un Yarın gazetesinde karikatürlerini yayımladı. 1937'de Nazım Hikmet'in yazıp yönettiği, Mütareke yıllarında hafızasını yitiren bir gencin hayal dolu dünyasını anlatan "Güneşe Doğru" adlı uzun metrajlı filminde başrolü oynadı."ŞİİRİ VE SANATI YAŞAMAKTAN YANA İDİ"Dino'nun Fransızca şiirleri, Abidin Dino, Rasih Nuri İleri ve Hür Yumar tarafından Türkçeye çevrildi. Arif Dino'nun şiirleri 1985'te Abidin Dino, Rasih Nuri İleri ve Memet Fuat tarafından yayına hazırlanarak "Çok Yaşasın Ölüler" adıyla neşredildi. Bu kitapta, Abidin ve Rasih Nuri İleri'nin sunuş ve tanıtım yazıları ile Arif Dino'nun Türkçe ve Fransızca yayımlanmış şiirleri, onun hakkında yazılmış yazılar ve şiirler ile çizimler yer aldı.Abidin Dino ise kardeşinin şiir dünyası ile ilgili şu tespitleri yapmıştı:"Arif, Asaf Halet Çelebi gibi, Japon haykaylarını da seviyordu, modern Fransız şiirindeki bu yolda denemeleri de biliyordu. Arif'in bu sefer İstanbul'da Beyazıt Meydanı'nda başlayan şiir söyleşilerinin genç şairlerden başka meraklıları da vardı. Örneğin Fikret Adil'le Tevfik Kent, Atina'da Papas'la İtürbi'nin becerdiği işi yerine getirmeye çalışıyor, Arif'in kimi 'söz dizelerini' kaydediyorlardı. Ama hepsini değil. Bu söz dizelerinin kimisi kahvedeki çınar yaprakları ile beraber uçup gidiyordu. Arif'in ta Adana yıllarına kadar sürecek olan bu denemelerinin başlıca özelliği 'vuruculuk'tu. Bir öz birikimi taşıyan 'çekirdek şiirler'.Işını bir noktada biriktiren 'lazer' gibi sözcükler bulmak istiyordu Arif: yakıcı, kavurucu. Bu estetik tutumun genç şairler üstünde bir etkisi oldu mu? Oldu sanıyorum, fakat bunu ortaya çıkarmak için o yılların dergilerini karıştırmak lazım. Beyazıt Kahvesi'nin şanlı günleri 1939-1940 arası. 1941'de kendi yollarında giden Garipçiler de kısa şiir türüne katkıda bulunuyorlardı; alay değil, acı bir gülümseme karışıyordu şiirlerine: 'Yazık oldu Süleyman Efendiye...' Arif'se isyan ediyordu: 'Döner kebap dönmez olsun!' Arif'in çelişkileri vardı, kimi gün, sosyalist düşünceler ile yetinmiyor, yaşamı sorgulayan, hatta kuşku ile gören, Budist-Dadacı arası bir noktaya varıyordu. Kaçınılmaz olarak silinecek bir kahve telvesi ile yapılmış resmi ve yitecek olan yazılmamış şiiri yeğliyordu. Rimbaud'nun yazdıkları kadar ve belki de onlardan çok, yazmadıklarını, ölüme dek sonraki suskunluğunu seviyordu. Şiiri yazmaktan, sanatı yapmaktan çok, şiiri ve sanatı yaşamaktan yana idi."Kardeşi Abidin Dino ile birlikte 1940-1941 arasında 2. Dünya Savaşı'ndan esinlenen büyük boy desenler çizen Dino, Sait Faik, Asaf Halet Çelebi, Orhan Veli, İlhan Berk, Fikret Mualla, Cahit Irgat, Bedri Rahmi gibi isimlerle dönemin ünlü edebiyat mahfili Küllük kahvesinde düzenlenen edebiyat toplantılarına katıldı.30 MART 1957'DE HAYATINI KAYBETTİDino ayrıca illüstrasyon, heykel ve seramik çalışmaları yaptı ve 1942-1946 yılları arasında Develi ve Adana'da sürgün hayatı yaşadı.Hayatı boyunca boksörlükten aşçılığa, oyunculuktan eleştirmenliğe kadar birçok iş yapan Arif Dino hiç evlenmedi. 30 Mart 1957'de İstanbul'da hayatını kaybeden Dino'nun cenazesi Aşiyan Mezarlığı'ndaki aile kabristanına defnedildi.Arif Dino'nun resim, desen ve çizimlerini içeren "Yüz" adlı kitabı 2003'te, "İmbikten Çekilmiş Adam" adlı kitabı 2005'te yayımlandı. AA56. CumhurbaşkanlığıTürkiye Bisiklet Turu'na doğru
56. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'na doğru 55 sene sonra ilk kez geçen yıl salgın yüzünden yapılamayan TUR 2021, 11 Nisan'da Kapadokya'dan başlayacak ve 18 Nisan'da Kuşadası'nda sona erecek. 56'ncı Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun için geri sayım başladı. 55 sene sonra ilk kez geçen sene salgın yüzünden yapılamayan TUR 2021, bu sene 11 Nisan'da Kapadokya'dan başlayacak ve 18 Nisan'da Kuşadası'nda sona erecek. Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı Erol Küçükbakırcı, yaptığı açıklamada, "56'ncı bu tur, şimdiye kadar yapılmış 55 yılın en güçlü turu olacak" dedi.11 Nisan'da Kapadokya'dan start alıp, 18 Nisan'da Kuşadası'nda noktalanacak olan 56'ncı Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nda ülkemizin muhteşem manzaraları eşliğinde pedalların çevrileceğini belirten Küçükbakırcı, "56'ncı Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'nun startını Nevşehir'de alıyoruz. Nevşehir'in anılışını Kayaşehir olarak biliyorum. Turizmde ise dünyada görülmeye değer ilk 10 il arasındaymış. Nevşehir'den start alarak Konya'ya geliyoruz. Konya'da İslami Oyunlar Şampiyonası yapılıyor. UNESCO'da 2007 yılını "Mevlana Yılı" ilan etmişti. Oradan geçerek Beyşehir'de 3'üncü startı alıyoruz. Beyşehir, dünyada güneşin batışının en güzel olduğu yer. Oradan Akdeniz'e açılan pencere olan Alanya'ya geçiyor ve orada bitiriyoruz. Alanya'dan start aldığımızda da turizm şehri olan Kemer'de 4'üncü etabı tamamlamış oluyoruz. Kemer'de bir Göğübeyli diye bir yokuş etabımız var. Bu etap, yarıştaki klasmanı değiştirebilecek nitelikte. Bu tip turlarda mutlaka bir ya da iki tane yokuş olması gerekiyor. Oradan Fethiye'ye, sonra Marmaris ve son olarak da Kuşadası'nda tamamlıyoruz. 56'ncı bu TUR, şimdiye kadar yapılmış 55 yılın en güçlü TUR'u olacak. A kategori ülkelerden katılım o kadar fazla ki, şu anda kayıtları durdurduk. 176 sayısını geçemiyoruz. Bu sayıyı şu anda doldurduk. Herhangi bir iptal olursa da bu sayıda, yedekte bekleyen 5-7 arası da ülke var. Ülkemizden Sportoto ve Salcano Sakarya olmak üzere iki tane continental takımımız katılıyor. Mücadele edecekler. Çok güzel bir tur olacağına inanıyorum" diye konuştu."COVID TESTİ STARTTAN ÖNCE ALINACAK, SAĞLIKLI OLAN KİŞİLERLE DEVAM EDECEĞİZ"Covid-19 pandemisi nedeniyle sıkı önlemlerin alınacağını ifade eden Başkan Erol Küçükbakırcı, "Covid testi starttan önce alınacak, sağlıklı olan kişilerle devam edeceğiz. Her iki etapta bunu tazeleyeceğiz. Bu durumlarla ilgilenen bir sağlık grubumuz var. Son etaptan önce de Covid testi yaptırıp ülkelerine uğurlayacağız. 1-4 Nisan tarihleri arasında bir Mevlana Turu yapıyoruz. Orada da Covid testlerini özellikle istedik. Sağlık Bakanımız bu konuda azami dikkat istiyor ve ayrıca Sağlık Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Turu'na destek veriyor. Bu anlamda Covid testi işlemini bilen ve yolda da bu tip durumlara müdahale edecek bir doktor ile yolumuza devam edeceğiz" şeklinde konuştu.iŞTE ETAPLAR11 Nisan'da Kapadokya'dan başlayıp 18 Nisan'da Kuşadası'nda sona erecek olan 8 etaplı TUR 2021'in rotası şöyle;1. ETAP: Nevşehir-Kapadokya (167,3 kilometre)2. ETAP: Konya-Konya (144,9 kilometre)3. ETAP: Beyşehir-Alanya (212,6 kilometre)4. ETAP: Alanya-Kemer (184,4 kilometre)5. ETAP: Kemer-Elmalı (Göğübeli) (160,3 kilometre)6. ETAP: Fethiye-Marmaris (129,1 kilometre)7. ETAP: Marmaris-Turgutreis (180 kilometre)8. ETAP: Bodrum-Kuşadası (160,3 kilometre) DHATokkal ailesini katletmişti:İfadesi ortayaçıktı
Tokkal ailesini katletmişti: İfadesi ortaya çıktı Eskişehir'de İlkay-Emel Tokkal çifti ile 4 yaşındaki çocukları Ali Doruk'u evlerinde bıçaklayarak öldürdüğü gerekçesiyle tutuklanan Mehmet Şerif Boğa'nın (29) ifadesi ortaya çıktı. Evinin bodrumunda cinayetlere ilişkin kanlı çorap ile ayakkabı bulunan ve hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açılan Boğa'nın ifadesinde “Aramızda hiçbir zaman husumet, tartışma olmadı. Olayın şokunu halen yaşıyorum. Bu, kim tarafından nasıl yapıldı, hiçbir fikrim yok diyerek kendisini savunduğu öğrenildi. Eskişehir'de cep telefonu satış ve tamiri yapan İlkay Tokkal, eşi Emel Tokkal ve oğulları Ali Doruk, geçen Şubat ayında eski iş ortağı Mehmet Şerif Boğa tarafından evlerinde bıçaklanarak öldürüldü. Cinayetin ardından gözaltına alınan Boğa tutuklandı. Eskişehir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılan davada ise 'canavarca hisle eziyet çektirerek birden fazla kişiyi kasten öldürme' suçundan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. İddianamede İlkay-Emel çifti ve 4 yaşındaki çocukları Ali Doruk'un otopsi raporuna da yer verildi. Katil zanlısı Mehmet Şerif Boğa'nın İlkay'ı 27, Emel'i 18, Ali Doruk'u ise 4 yerinden bıçaklayıp öldürdüğü kaydedildi.İFADESİ ORTAYA ÇIKTISuçlamaları kabul etmeyen katil zanlısı Boğa, Tokkal ailesiyle aralarında herhangi bir husumet ve tartışma olmadığını iddia ettiği ifadesinde şunları söyledi: “İlkay ve Emel Tokkal çifti ile 4 yıldır tanışırız. Ailece görüşürüz. Ben daha önce inşaat işinde çalışıyordum. İlkay ise Cengiz Topel caddesindeki dükkanında cep telefonu satıyordu. Kendisinden taksitle telefon aldım; bu vesile ile tanıştık ve ailece görüşmeye başladık. İlkay 2 yıl kadar önce işyerini kapatarak Arifiye Mahallesi'ne taşındı, 'Doruk iletişim' adlı işyerini açtı. Ben de o tarihte yanında çalışmaya başladım. Üç ay öncesine kadar beraber çalışıyorduk. Üç ay önce İlkay'ın yanından ayrılarak Mardin'e gittim. Ancak İlkay ve eşi ile hemen hemen her gün telefonla görüşüyordum. 15 gün kadar önce Eskişehir'e geldim. İki gün kadar kaldıktan sonra İstanbul'a gidip, 1 hafta sonra da geri geldim.CİNAYETTEN 1 GÜN ÖNCE SOHBET ETMİŞLERİfadelerinde soğukkanlılığını koruduğu gözlemlenen katil zanlısı Mehmet Şerif Boğa, cinayetten 1 gün önce İlkay Tokkal ile dükkanında saatlerce oturup, sohbet edip, çay içtiklerini anlattı. Emel Tokkal'ın ilk eşinden olan kızı Beyzanur'un kendisini arayarak 'İlkay ağabey ve anneme ulaşamıyorum' dediğini bunun üzerine eve gittiğini belirten Boğa sözlerini şöyle sürdürdü:“Olaydan 1 gün önce İlkay ağabeyin dükkanına uğradım. Yaklaşık 2 saat kadar oturup çay içip, sohbet ettik. Hatta İlkay ağabeyin bir işi çıktı, onun yerine dükkana baktım. Sonraki gün (cinayetin ortaya çıktığı gün) ise saat 11.00 sıralarında uyandım. Çarşıya alışverişe çıkıp, eve döndüm. Ailemle vakit geçirdim. Sonra eşim bana 'İlkay ağabeyleri ara, akşama çaya davet et' dedi. İlkay ağabeyİ ben aradım. Emel ablayı da eşim. İkisinin de telefonu kapalıydı. Bu sırada Emel ablanın kızı Beyza aradı, 'İlkay ağabey ile annemin telefonları kapalı, onlara ulaşamıyorum, bakabilir misin?' dedi. Bende her ikisine bizim de ulaşamadığımızı söyledim. Yolda eve bakmaya giderken bir akrabası daha aradı, 'çilingir çağırın gazdan zehirlenmiş olabilirler' dedi. Eve gittiğimizde kapıyı defalarca çalmamıza rağmen açan olmadı. Ayakkabıları kapının önündeydi. Emel ablanın kızı Beyza'yı aradım. Çilingir için kendisinin başvuru oluşturması gerektiğini söyledim. Etraftaki dükkanlara, evlere görüp görmediklerini sordum.'OLAYIN ŞOKUNU YAŞIYORUM, ÇOK ÜZÜNTÜLÜYÜM'Eve gelen polis ekiplerinin çilingir yardımıyla kapıyı açtığını ve İlkay Tokkal'ı yerde kanlar içinde yatarken gördüğünü söyleyen Boğa, “İlker ağabeyinin yüzü kanlı şekilde başını gördüm, daha sonra polis kapıyı kapattı. Ben orada fenalaştım ve merdivenlerden düştüm. Daha sonra apartmandan çıktım, birkaç defa daha fenalaşarak düştüğümü söylediler. Bu olayı, kimin, neden gerçekleştirdiği hakkında bir bilgim yoktur. Bu olayın şokunu, halen yaşıyorum. Çok üzüntülüyüm. Olayla ilgili bildiğim bir şey yoktur. Kim tarafından, nasıl yapıldı, hiçbir fikrim yok. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Bu olayla ilgili bildiğim her şeyi anlattım. Şüphelinin bir an evvel yakalanmasını istiyorum." ifadelerini kullandı.'ARAMIZDA EV SATIŞI DIŞINDA TİCARET OLMADI'Tokkal ailesiyle aralarındaki alacak verecek olup olmadığı sorusuna ise katil zanlısı Mehmet Şerif Boğa'nın, “Ben İlkay Tokkal'ın yanında çalıştım, kendilerine borç verdiğim ve borç aldığım olmuştur. Bu borç miktarları en fazla 10 bin lira olmuştur. Kısa süreli birbirimize para alıp vermişizdir. Yaklaşık 6-7 ay önce İlkay Tokkal'ı kendisine ait olduğunu söylediği Batıkent Mahallesi'nde evi 340 bin lira karşılığında satın aldım. Bu evde, satın aldığımda da oturan kiracı halen oturmaktadır. Kira bedelini de Emel Tokkal'ın hesabına ödemektedir. Anlaşmamızda 1 sene kira bu şekilde ödenecekti. Bu ev satışı ile ilgili İlkay Tokkal'ın bana halen 23 bin lira borcu bulunmaktadır. Aramızda yazılı olmayan bu şekilde bir anlaşma vardır. Bunun dışında aramızda başka bir ticaret alışverişi olmadı. Emel Tokkal ile aramızda hiçbir zaman duygusal ya da başka bir ilişki olmadı. Kendisi ile abla kardeş şeklinde bakışımız vardı. İlkay Tokkal'ın da ne benimle ne de eşimle bir yakınımla bir duygusal ya da başka bir ilişkisi olmadı. Biz hep bir aile gibi birbirimize davrandık. Kendileriyle aramda hiçbir zaman husumet olmadı, tartışmam dahi olmamıştır." dediği ortaya çıktı.ÖZEL EKİP 450 KAMERA İNCELEYEREK CİNAYETİ ÇÖZDÜEskişehir Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi tarafından cinayetin ardından özel bir ekip kuruldu. Çevredeki 450 MOBESE ile güvenlik kameralarının görüntülerini incelemeye alan polis ekipleri, cinayetlerin ortaya çıkmasının ardından kendisini yere atarak gözyaşı döken İlkay Tokkal'ın eski ortağı, evli ve 2 çocuk babası Mehmet Şerif Boğa'nın katil zanlısı olduğunu belirledi. Boğa'nın evinin bodrumunda yapılan aramada ele geçirilen kanlı çorap ve ayakkabı ile kıyafetler, Bursa Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı Biyolojik İnceleme Şube Müdürlüğü'nde öldürülen Tokkal ailesi üyelerinden alınan kan ve DNA örnekler ile karşılaştırıldı. Yapılan incelemede Boğa'ya ait eşyalardaki kan lekeleri kurbanlara ait kan örnekleriyle eşleşti.KENDİSİNE İNŞAAT İŞÇİSİ GÖRÜNTÜSÜ VERMİŞCinayet Büro Amirliği ekiplerince yaklaşık 450 kamerada 700 saatlik görüntü incelenirken, katil zanlısı Boğa'nın taksi ile gidip geldiği, kendisine inşaat işçisi görüntüsü vermek için yırtık ayakkabı, inşaat eldiveni, bere, maske ve kapüşonlu mont giydiği belinde mezura taşıdığı tespit edildi. Katil zanlısının 73 dakika kaldığı evde cinayetlerin ardından Emel Tokkal'ın cep telefonunu aldığı, İlkay Tokkal'ın dolabından kıyafet seçip kanlı pantolonunu beyaz bir poşete koyarak, dışarı çıktığı saptandı. Üç kişiyi öldürdükten sonra güvenlik kameralarına yakalanmamak için kendi evine farklı yollardan gittiği tespit edilen Boğa'nın soğukkanlı tavırları ise dikkat çekti.Katil zanlısı Mehmet Şerif Boğa Nisan ayında hakim karşısına çıkacak. DHAAzerbaycan'a kimlikle seyahat 1 Nisan'da başlıyor
Azerbaycan'a kimlikle seyahat 1 Nisan'da başlıyor Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile Azerbaycan yurttaşlarının, 1 Nisan itibarıyla karşılıklı olarak yeni tip kimlik kartı ile seyahat edebileceğini duyurdu. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, 10 Aralık 2020 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti hükümeti arasında Bakü'de imzalanan Kimlikle Seyahat Protokolü'nün iç onay sürecinin her iki ülke bakımından sonuçlandığı belirtilerek, "Söz konusu protokol, 1 Nisan 2021 tarihi itibarıyla yürürlüğe girecektir. Böylelikle iki ülke vatandaşları, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki doğrudan seyahatlerini pasaporta ihtiyaç duymadan, yalnızca yeni tip kimlik kartı ibraz ederek yapabileceklerdir. Can Azerbaycan'la 1 Nisan 2021 tarihi itibarıyla hayata geçecek yeni düzenleme, ülkelerimiz arasındaki 'iki devlet, tek millet' söyleminde ifade bulan güçlü kardeşlik bağlarını daha da pekiştirecektir" denildi. cumhuriyet.com.trDünyanın enönemli su yollarından: SüveyşKanalınedir, ne zaman yapıldı?
Dünyanın en önemli su yollarından: Süveyş Kanalı nedir, ne zaman yapıldı? Ever Given isimli geminin, kanalın deniz trafiğini tamamen durdurması ve dünya ticaretini zarara sokması sonrası Süveyş Kanalı dünyanın gündeminde. Afrika çevresinde dolaşmaya gerek kalmadan Asya ile Avrupa arasında deniz taşımacılığı yapılmasını sağlayan Süveyş Kanalı, dünyada kapakları olmayan en uzun kanal olarak biliniyor. Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlama düşüncesi ise İlk Çağ'da Firavunlar dönemine kadar gidiyor. Mısır'da 24 Mart'ta Süveyş Kanalı'nda enlemesine karaya oturan ve deniz ticaretinin durmasına neden olan Evergreen şirketine ait Ever Given adlı konteyner gemisi, dünyanın en önemli ticaret kanalını ulaşıma kapattı. Tıkanan kanal nedeniyle yük dolu 320 gemi, geçiş için sıraya girdi. "The Ever Given" isimli geminin, dar kanalda enlemesine sıkışarak geçiş yolunu kapatması sonucu deniz trafiğinin durması nedeniyle ham petrol ve LNG sevkiyatlarında aksamalar yaşandı. Son olarak, uluslararası ticarete günlük 7 milyar dolar gibi bir zarar verdiği tahmin edilen Ever Given gemisi ile ilgili bir haftadır devam eden kurtarma çalışmalarında sona gelindi. Inchcape Shipping denizcilik hizmetleri tarafından yapılan açıklamada, "Ever Given sabah 4.30 sularında başarılı bir şekilde yüzmeye başladı. Şu anda güvende. Sonraki adımlar hakkında daha fazla bilgi, öğrenildikten sonra paylaşılacaktır" ifadeleri kullanıldı.Süveyş Kanalı’nda yaşanan bu olay, dünyada kapakları olmayan en uzun kanal olarak bilinen ve Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayan kanalı da gündeme getirdi. İşte Süveyş Kanalı'nın, gelişimi ve önemi…FİKİR, FİRAVUNLAR DÖNEMİNE DAYANIYORSüveyş Kanalı, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayan ve Mısır'ın Osmanlı idaresinde olduğu dönemde açılan dünyanın en önemli kanallarındandır. Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlama düşüncesi İlk Çağ'da Firavunlar dönemine kadar gidiyor. Firavun II. Ramses zamanında açılan kanal sonradan kumla doldu ve kullanılamaz hale geldi. Firavunlar döneminde açılan kanalın ana güzergahı Romalılar ve İslam hakimiyeti döneminde de çeşitli tarihlerde tamir ettirilerek kullanıldı. Halife Ömer'in emriyle Mısır valisi Amr bin Âs kanalı tamir ettirdi ve bu kanal 8. yüzyıla kadar kullanıldı. 16. Yüzyılda Portekizliler Hint Okyanusu'na geçerek Baharat Yolu'nu kontrol altına alıp Osmanlı'nın doğudaki topraklarını tehdit etmeye başladılar. Bu tehlike karşısında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ve Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayacak bir kanal açma konusunda girişimde bulundular. Fakat bu girişimler çeşitli sebeplerden dolayı başarıya ulaşamadı. Napolyon, Mısır'ı işgal ettikten sonra burada bir kanal açtırmayı düşündü. Fakat kendisine görev verilen Fransız Mühendis Le Pere, hatalı bir ölçüm yaparak Kızıldeniz'in Akdeniz'den 10 metre daha yüksek olduğunu söyledi. Bu sebeple Napolyon fikrinden vazgeçti.KANAL 1869’DA TAMAMLANDI, KONTROLÜ İNGİLTERE ELE GEÇİRDİSüveyş Kanalı'nın inşasına Osmanlı Devleti'nin Mısır Valisi Said Paşa zamanında bir Fransız şirketi tarafından başlandı. Kanal, Mısır valisi İsmail Paşa zamanında 1869 yılında tamamlandı. Süveyş Kanalı'nın açılışına karşı olan İngiltere, 1882'de Mısır'ı işgal ederek Kanal'ın kontrolünü ele geçirdi. Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı sırasında Süveyş Kanalı'nı geri alabilmek amacıyla 1. ve 2. kanal harekâtlarını düzenledi. Fakat bu harekâtlar başarısızlıkla sonuçlandı.DÜNYADA KAPAKLARI OLMAYAN EN UZUN KANALSina Yarımadası'nın batısında yer alan Kanal, 193,3 kilometre uzunluğunda ve en dar yeri ise 313 metre genişliğindedir. Kanal, Afrika çevresinde dolaşmaya gerek kalmadan Asya ile Avrupa arasında deniz taşımacılığı yapılmasını sağlar. Dünyanın en önemli su yolları arasında yer alır. Eski gemiciler ticarette çok uzun yol ve mesafe kat ettikleri için böyle bir kanal yapma gereksinimi ortaya çıkmıştır.Dünyada kapakları olmayan en uzun kanaldır. Diğer kanallarla karşılaştırıldığında kaza oranı hemen hemen sıfırdır. Gece ve gündüz geçiş yapılabilir. Güney Avrupa ülkeleri ile Basra Körfezi ülkeleri arasındaki deniz ticaretinin canlanması, Süveyş Kanalı'nın dünya ticaretindeki öneminin artmasına olanak sağlayacak bir durumdur.KANALIN GELİŞİMİ- 1869 yılında kanal uzunluğu 164 km, kanal derinliği 8 m olarak inşa edildi.- 1869-1956 yılları arasında kanaldan geçmesine izin verilen gemi ölçüleri en fazla 22 ft draft ve yüklü ağırlık 5000 DWT olarak belirlendi.- 1956 yılına kadar kanal uzunluğu 175 km, kanal derinliği 14 m, kanalın yüzeydeki genişliği 148 m, 11 m derinlikteki genişliği 60 metre olarak geliştirildi.- 1956-1962 yılları arasında kanaldan geçmesine izin verilen gemi ölçüleri en fazla 35 ft draft ve yüklü ağırlık 30000 DWT olarak değiştirildi.- 1962 yılına kadar kanal derinliği 15.5 m, 11 m derinlikteki kanal genişliği 89 m'ye çıkarıldı.- 1962-1980 yılları arasında kanaldan geçmesine izin verilen gemi ölçüleri en fazla 38 ft draft ve yüklü ağırlık 60000 DWT olarak değiştirildi.- 1980 yılına kadar kanal uzunluğu 189.80 km, kanal derinliği 19.5 m, kanalın yüzeydeki genişliği 263 m, 11 m derinlikteki genişliği 160/175 metre olarak geliştirildi.- 1980-1994 yılları arasında kanaldan geçmesine izin verilen gemi ölçüleri en fazla 53 ft draft ve yüklü ağırlık 150000 DWT olarak değiştirildi.- 1994 yılına kadar kanal derinliği 20.5 m, 11 m derinlikteki kanal genişliği 170/190 m'ye çıkarıldı.- 1994-1996 yılları arasında kanaldan geçmesine izin verilen gemi ölçüleri en fazla 56 ft draft ve yüklü ağırlık 170000 DWT olarak değiştirildi.- 1996 yılına kadar kanal derinliği 21 m, 11 m derinlikteki kanal genişliği 180/200 m'ye çıkarıldı.- 1996-2001 yılları arasında kanaldan geçmesine izin verilen gemi ölçüleri en fazla 58 ft draft ve yüklü ağırlık 185000 DWT olarak değiştirildi.- 2001 yılına kadar kanal uzunluğu 191.80 km, kanal derinliği 22.5 m, kanalın yüzeydeki genişliği 303 m, 11 m derinlikteki genişliği 195/215 metre olarak geliştirildi.- 2001-2010 yılları arasında kanaldan geçmesine izin verilen gemi ölçüleri en fazla 62 ft draft ve yüklü ağırlık 210000 DWT olarak değiştirildi.- 2010 yılından itibaren kanal uzunluğu 193,3 km, kanal derinliği 24 m, kanalın yüzeydeki genişliği 313 m, 11 m derinlikteki genişlik ise 205/225 m olarak geliştirildi.- 2010 yılından itibaren kanaldan geçmesine izin verilen gemi ölçüleri en fazla 66 ft draft ve yüklü ağırlık 240000 DWT olarak değiştirildi. Bu ölçüler günümüzde kullanılmakta olan limit ölçülerdir.- 2015 Mısır'ın yeni yönetimi bir senelik bir çalışmadan sonra 6 Ağustos 2015 tarihinde kanalın bir kısmına paralel olarak yaptırdığı 2. kanalı açtı. cumhuriyet.com.trCHP'li Zeynel Emre "Covid-19 cezalarıiptal edilsin" dedi
CHP'li Zeynel Emre "Covid-19 cezaları iptal edilsin" dedi CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Parti Sözcüsü Zeynel Emre, Covid-19 ile mücadelede iktidarın sınıfta kaldığını; son olarak yasakların çifte standartlı uygulandığını belirterek, verilen cezaların iptali, ödenen cezaların ise iadesi için yasa teklifi verdi. CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Parti Sözcüsü Zeynel Emre, TBMM Başkanlığına verdiği kanun teklifiyle, Covid-19 kapsamında kesilen idari cezaların dayanağı olan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na geçici madde eklenmesini istedi. Teklifin yasallaşması halinde, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 282’inci maddesi kapsamsında Covid-19 salgını dayanak gösterilerek maske ve sosyal mesafe ihlali gerekçesiyle 1 Nisan 2020 – 31 Mart 2021 tarihleri arasında verilen idari para cezaları ile bunlara ilişkin tüm gecikme faizi ve cezalardan kaynaklanan kamu alacağı terkin edilecek. Kanun teklifinin gerekçesinde şu görüşlere yer verildi:SALGINLA MÜCADELEDE EN ÖNEMLİ BELİRLEYİCİLERDEN BİRİ KARAR ALICILARA GÜVENDİR"Etkisi ve yaygınlığı açısından insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir salgın olan Covid-19’a karşı yürütülen mücadele, başta sosyo-ekonomik olmak üzere etik ve hukuksal değer ve kuralların da test edildiği bir sınav haline dönüşmüştür. Alınan tedbirlerin bilimsel dayanağı, ortaya çıkan sonuçların paylaşımındaki şeffaflık, müeyyideye bağlanan kısıtlamalardaki hukukilik ile cezaların uygulanmasında kanun önündeki eşitlik, salgına karşı yürütülen mücadelede başarının en önemli belirleyicilerinden olan halkın karar alıcılara güven duyması; bu sayede de toplumsal ölçekte tedbirlere riayet edilmesini sağlamaktadır.Doğal afetlerde olduğu gibi salgın hastalıklara karşı mücadele dönemlerinde, karar alıcılara her zamankinden fazla sorumluluk düştüğü bir gerçektir. Bu dönemlerde siyasi iktidarlar, orkestra şefi, maestro konumuna geçmekte; aldıkları kararlarla halkın karşı karşıya kaldığı sorunlar ya hızla aşılmakta ya da yangının büyümesine sebep olunmaktadır. Yönettikleri toplumları olası tehditlere karşı gerekli tedbirleri alarak hazır duruma getirmekle mesul ve bu amaçla yetkilendirilmiş kişilerin, sorumluluklarını yerine getirmesi bir zorunlulukken, aksi durum bir eksiklik değil eylemin içeriğine göre suç vasfı bile kazanabilmektedir.AKP İKTİDARI SINIFTA KALDITürkiye Cumhuriyeti’ni bir fiil 19 yıldır tek başına yöneten AKP iktidarı, geçen bu yıllarda yarattığı tahribat ve son olarak 2018 yılında uygulamaya konulan sözde ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’, özde ‘otoriter-tek adam rejimi’ nedeniyle Covid-19 salgınıyla mücadelede hem sosyo-ekonomik hem de etik ve hukuksal boyutta sınıfta kalmıştır. Başarısızlığın düzeyi, sorunların aşılamamasıyla sınırlı kalmamış, yeni ve telafisi imkansız yeni sorunların doğmasına sebep olunmuştur. Salgının başlangıcında vaka sayılarını kamuoyu ile doğru paylaşmayan; gerek duyulan tam kapanmayı, yıllardır sürdürülen rant ve yolsuzluk ekonomisinden kaynaklı çökertilen devlet bütçesinin imkansızlıklarından kaynaklı gerçekleştiremeyen; aşıları vaat edilen tarih ve miktarda sağlayamayan karar alıcı noktadaki siyasi iktidar, geldiğimiz aşamada halk nezdinde devlete olan güveni sıfırlamış durumdadır.ANAYASA AYKIRI YASAKLARCovid-19 ile mücadele döneminde neden olunan tahribatların en önemlilerinden biri ise, salgının yayılmasını önleme amaçlı konulan yasakların uygulamasında görülmüştür. Bilindiği üzere maske ve sosyal mesafe ile bazı gün ve saatlerde belli yaş gruplarının yanı sıra toplumun geneline konula sokağa çıkma yasakları, Covid-19 ile mücadele döneminde alınan tedbirler arasında öne çıkanlardır. Bu sınırlamaları ihlal edenlere çeşitli miktarlarda (maske takmama cezası 900 lira, sosyal mesafeye uymayanlar ile yasak saatlerde sokağa çıkanlara da 3150 lira) idari para cezası kesilmekte. Covid-19 salgını nedeniyle geçen yılın Mart ayından itibaren başlayan yasakları ihlalden on binlerce vatandaşa ceza kesilirken, her geçen gün bu sayı artış göstermektedir. Aralarında Prof. Dr. Kemal Gözler’in de yer aldığı birçok anayasa hukukçusu, söz konusu yasakların, OHAL kapsamında uygulanacak yasaklar olduğunu ifade etmesine karşın AKP iktidarı, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da hukuki gereklilikleri yerine getirmeksizin kararları uygulamaya koymuştur.LEBALEP KONGRELERHukuki dayanaktan yoksun idari kararlarla çıkılan yolda uygulamalar da çifte standartlı şekilde hayata geçirilmiştir. Bunun net örneği, iktidar partisi AKP’nin ilçe, il ve büyük kongresi olmuştur. AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat övündüğü parti kongre salonlarının lebalep dolması, yine tıklım tıklım dolu salonlarda AKP’lilerin eğlenceleri geçen aylar boyunca kamuoyuna yansımıştı. Hem yazılı ve görsel hem de sosyal medya üzerinden yansıyan görüntülerde Covid-19 yasaklarının açıkça ihlal edildiği AKP kongrelerine ilişkin herhangi bir cezai işlem söz konusu olmazken on binlerce vatandaş çeşitli gerekçeler sunularak Covid-19 idari para cezasına çarptırılmıştır. Hatırlanacağı üzere geçen aylarda İstanbul Taksim’de kamera kayıtları üzerinden yapılan tespitle maskesini nizami takmadığı için bir vatandaşa ceza kesilmesi bile söz konusu olmuştu.İKİLİ HUKUK SİSTEMİBir yandan lebalep kongreler yaptıkları için övünen ve adeta Covid-19 salgının yayılması için özel çaba sarf eden karar verici konumdaki kişi ve onların siyasi tabanının her türlü yasağı delmesine karşın cezasız kalması, diğer yandan anayasal hakları ihlal edilerek cezalandırılan on binlerce vatandaş. Bu uygulama, AKP iktidarının uzun zamandır taşlarını döşediği ikili hukuk sisteminin bir başka göstergesidir.CEZALAR İPTAL EDİLSİN, DEVLETE GÜVEN TEKRAR TESİS EDİLSİNNeden olunan tahribat, iktidarın yanlış uygulamalarıyla sınırlı kalmayıp, erki elinde tutanlar yüzünden halkın devlete olan güveninin sarsılmasıdır. AKP iktidarının süregelen hukuksuz uygulamalarının daha fazla tahribat yaratmaması ve halkın devlete olan güveninin tekrar tesis edilmesine bir nebze katkı sunması bağlamında Covid-19 nedeniyle verilen cezaların iptal edilmesi; geçen süreçte ödemesi yapılan cezaların ise vatandaşlara iade edilmesi için cezaların dayanağı olan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na geçici bir madde eklenmesini amaçlamaktayız." cumhuriyet.com.trSanatta bu hafta
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Sanatta bu hafta Bu hafta kültür-sanatta neler var? ‘KİBARLIK BUDALASI’ ONLİNE Başrolünü Haldun Dormen’in oynadığı Moliere’in ölümsüz eseri Kibarlık Budalası’nı, 3 Nisan akşamı online olarak seyretix üzerinden saat 20.30’dan, 23.59’a kadar izleyebilirsiniz.Hakan Altıner’in yönettiği oyunda ayrıca Göksel Kortay, Hakan Altıner, Damla Cercisoğlu, Efe Yeşilay, Anıl Yülek, Sadi Özen, Reyhan Aydınsel ve Burcu Akyürek rol alıyor./Archive/2021/3/29/051252227-kul-heykeller-rnk.jpgHEYKELLER CERMODERN’DECerModern Güney Hangar Galerisi’nde ziyarete açılan “ha:ar” sergisinde heykeltıraş Hande Şekerciler ve Dijital Sanatçı Arda Yalkın’ın işleri ziyaretçilerle buluşuyor. 18 Mayıs tarihine kadar devam edecek olan sergide “Sanat, gerçek yaşam pratiğinde ve dijital ortamda gerçekleşirken ne kadar farklıdır birbirinden ya da aslında farklı mıdır” sorusuna yanıt aranıyor.Şekerciler ve Yalkın’ın İstanbul ve New York’ta süren uzun yıllara dayanan ortak birikimlerini yansıtan dijital çalışmalarında, bu soruya verdikleri ufuk açıcı cevaplar yer alıyor. Ayrıca ikili, işlerinde günlük yaşamın, mitlerin ve iki dünya arasında gerçeğin nerede durduğunu da masaya yatırıyor. Öznur Oğraş ÇolakTiyatro binasıyapan müteahhit
Tiyatro binası yapan müteahhit Dünya Tiyatro Günü’nün, Uluslararası Tiyatrolar Birliği (ITI) tarafından 1961 yılında kabul edilişinin üzerinden tam altmış yıl geçmiş, kaç tiyatro açık kalabildi? Konuk Yazar: Emel SeçenNe Gedikpaşa Tiyatrosu, ne Ayfer Feray, 1987 yangınıyla kül olan Şan, Dormen ve Kenter, artık eskisi gibi. Hatta Atlas Pasajı içinde Muhsin Ertuğrul’un 1951 yılında kurduğu Küçük Sahne. Bir tek, Ses (Orta Oyuncular) Tiyatrosu, Ferhan Şensoy ile ses veriyor, yıllarca korudu kolladı orayı. Ne Altan Karındaş ve Arkadaşları, Yeşil Sahne, Azak Tiyatrosu ne Gazanfer Özcan & Gönül Ülkü. Yok! Sanki hiç olmamışlar gibi.../Archive/2021/3/29/050510715-kul-manset-rnk.jpgElde avuçta kalan, tam köşe başımızda Çevre Tiyatrosu. Parası olan, sanatı İngiltere’de tiyatro izlemek ile ölçerken, Türkiye’nin zor dönemlerinde 70’li yıllarında, Karadenizli bir müteahhit ne AVM ne iş merkezi, tiyatro salonu yapar; Çevre Tiyatrosu. Altan Erbulak, Haldun Dormen Tiyatrosu’nda çok güçlü bir kadro ile oyun sergilerken yoldaşı Metin Serezli ile ayrılmaya karar verir. Yıl yetmişler, tiyatro yapmak zor, Milliyet’teki “Taş Arabası” köşesinden bir ilan verir Erbulak: “Elinde, tiyatro binası olmaya yarayacak birileri varsa, bana başvursun”. Karadenizli müteahhit Hasan Zengin gelir: “Elimde tiyatro binası yok, ama istersen yaparım!” der. Hasan Zengin, Altan Erbulak’a Kocamustafapaşa’da bir arsa gösterir. “Burası iyi mi” diye sorarken toprağın üzerine bir çarpı işareti yapar, “işte tiyatronun tam ortası burası olacak.” Ve Altan Erbulak’ı köşedeki kahvede tavla partisine davet eder. İkisi tavla oynarken iki kocaman dozer gelmiş arsayı kazmaya başlamıştır bile! İkisi tavla oynamaya o gün akşama kadar ve daha sonraki günlerde devam ederken tiyatro binası da yükselmeye başlar! 2 ay sonra kaba inşaat bitmiş, tiyatronun tavanının betonu bile dökülmüştür! Altan Erbulak bu macerayı gazetedeki sütununda yazarken Metin Serezli ile ceplerinde 25 kuruş bile yoktur. “Hasan Ağabey, niçin yapıyorsunuz bütün bunları? Herhalde bu işten çok para kazanacağınızı sanmıyorsunuz değil mi” diye sorar. Aldığı yanıt: “Her şey para değildir. Bu çevre bana çok şey verdi. Buraya geldiğimde hiçbir şeyim yoktu. Buralara evler, apartmanlar, binalar yaptım ve şimdi çevreye teşekkür olarak bir ‘tiyatro’ yapıyorum. Fena mı?” olur. /Archive/2021/3/29/050749401-kul-hasanzenginaltanerbulakmetinserezli-rnk.jpgBİR LİRALIK KONTRATAltan Erbulak anlatmaya devam eder: “Eylül ayının ortalarında, “tiyatro binamızın” hemen hemen her şeyi tamamlanmıştı. Koltukları, perdesi, ışıkları, soyunma odaları, hatta, gene Hasan Ağabey’in deyimi ile “dedikodu odası” bile hazırdı. İşte Kocamustafapaşa’da bir tiyatro vardı artık. Adını, “mahalle” sözcüğü çok Arapça olacağından, “ÇEVRE TİYATROSU” koydum. Biz “beş kuruş” harcamamıştık, her şeyi Hasan Ağabey yapmıştı. İş kontrata geldi dayandı. Korka korka sordum. “Hasan Ağabey, kontrat?”- “Ne kontratı. Biz birbirimize söz vermedik mi? Bir kâğıt parçası sözümüzden kıymetli mi?”- “Aman Hasan Ağabey, elektrik için gerekli bu. Şimdi söyle bana, aylık kaç para kira yazayım?”- “Ne istersen onu yaz.”- “Olur mu? Bana kalırsa ben ‘1 Lira’ yazarım.”- “Yazmazsan şerefsizsin.” Ve “1 Lira” yazdım kontrata. 1971 yılının ekim, kasım, aralık aylarında koskoca tiyatro binasına ayda “1 Lira” kira ödedim.” Kandemir Konuk’un yazdığı, ilk oyun Yüzsüz Zühtü, Metin Serezli (Deve Hasan), Altan Erbulak (**** Nuri) izleyen seyirci sayısı ile elli bini bulacaktır. Tam sekiz yıl full geçen dönem, seksen darbesinin ayak sesleri ile bozulur ve bir gece artık rutine dönüşen dükkân, kahvehane silahlı taramalar sonucu bu güzel insanlar burayı terk eder ve tekrar Haldun Dormen Tiyatrosu’na geçerler.O dönemde, Suna Keskin dahil olmak üzere Hulusi Kentmen, Adile Naşit’i ilk kez yan yana görmüş, sahnede Füsun Erbulak, Ayşen Gruda, Hadi Çaman ve Bodrum’daki Pencere adlı oyunla beni küçük yaşımda büyüleyen Yıldız Kenter’i ilk kez, o sahnede izlemiş biriyim, onların peşlerinden Levent Kırca, Nejat Uygur, Lale Oraloğlu geldi, geçti... Rüzgâr gibi...Çocuk dünyanızda, sanatın tiyatro alanını bu devlerden öğreniyorsunuz. Sağınıza bakıyorsunuz, yer yok ilave sandalye. Dışarı çıkıyorsunuz, Çevre Tiyatrosu, pasajın içinde babacan tavrı ve masası üzerinde tespihi, güleç yüzüyle Hasan Zengin. Biraz ilerliyorsunuz yazlık ve kışlık olmak üzere topu topu üç sokaklık mekânda sekiz sinema salonu. Çevre Tiyatrosu, Işıl Kasapoğlu ile yeniden ayağa kalkmıştı. O gün bugün kaynıyor, Semaver Kumpanya.Altmış yılda ne kadar geriye düştüğümüzü belki anlatabildim sizlere, Dünya Tiyatro Günü Kutlu Olsun! Yürekleri sanat aşkı ile dolu gerçek gönül zenginlerini bulmak ümidi ile. cumhuriyet.com.tr