News - Haberler
Çarşamba içinÇED raporuşart
Çarşamba için ÇED raporu şart Samsun’un Çarşamba ilçesine yapılması planlanan Çarşamba Biyokütle Enerji Santralı (BES) projesine verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararının iptali istemiyle açılan davada bilirkişi raporu dosyaya girdi. Fauna, çevre, flora, hidroloji ve meteoroloji bilirkişileri ÇED’in şart olduğu kararına vardı. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan avukat Serpil Dönmez, “Yöre halkının davası haklı bulunmuştur. Dava halen devam etmekle birlikte, rapora karşı beyan ve itirazlarımızı sunacağız. Tarafımızca, bilirkişi raporuna istinaden yeniden yürütmenin durdurulması talebinde bulunulmuştur” dedi. Davaya bakan Samsun 3. İdare Mahkemesi, tarafların rapora karşı beyan ve itirazlarının ardından dosyayı karara bağlayacak. l SAMSUN Cemil CiğerimHalk HES’e karşıkararlı: 6 kezçıkardık yineçıkaracağız
Halk HES’e karşı kararlı: 6 kez çıkardık yine çıkaracağız Ordu Korgan ilçesi Çiftlik ve Çamlı mahallelerinin karşı çıktığı Bayındır Hidroelektrik Santralı (HES) için yapılmak istenen imar değişikliğine itiraz davası kapsamında bilirkişi heyeti söz konusu alanda incelemelerde bulundu. Heyet incelemesinden sonra görüşlerini dile getiren avukat İsmail Topçuoğlu, “Halkın istemediğini herkes biliyor. Burada halkın meşru direnişi sonrası şirket 6 kez dereden çıkarıldı. Halk kararlı. Hukuksal hakkımızı da kullanıyoruz. İnceleme sonucu gelecek raporun lehimize olacağını düşünüyoruz” dedi. Ordu Çevre Derneği Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül de “Ordu’nun dereleri HES’lerle tehdit ediliyor. Dernek olarak direnen halkın yanındayız. Halk toprağının, deresinin değerini biliyor. HES’in olumsuz etkilerini de biliyor” diye konuştu. Cemil CiğerimVirüs Ankara, Hepatit-C aşısıiçin umut oldu
Virüs Ankara, Hepatit-C aşısı için umut oldu Kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün 1930’larda ürettiği “Modified Vaccinia Virus Ankara” virüsü ile Amerika’daki üniversiteler Hepatit-C aşısı üretmek için çalışmalar başlattı. Çalışmaların ön sonuçlarına ilişkin konuşan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Doğancı, “Hepatit-C’den korunmak için birçok aşı geliştirme çalışması yapıldı ama bunlar hep başarısızlıkla sonuçlandı. Şimdi ilk defa, Modified Virus Ankara’yı kullanarak Hepatit-C aşı geliştirme çalışmaları yapıldığı duyuruldu. Şimdilik sonuçları olumlu görünüyor. En önemlisi de zararsız olduğu belirtilmiş” dedi.New England Journal of Medicine, Amerika’daki üniversitelerde profesörlerin, Türkiye’de kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün Cumhuriyetin ilk yıllarında ürettiği “Modified Vaccinia Virus Ankara” virüsü ile Hepatit-C aşısı geliştirmek için çalışmalar başlattığını duyurdu. Prof. Dr. Levent Doğancı, virüse ve çalışmalara ilişkin bilgileri Cumhuriyet’e anlattı. Doğancı, “Dünyanın gelmiş geçmiş en güvenli çiçek aşısı suşu olmuştu. Biz bu virüsü maalesef hıfzıssıhha kapatılırken kaybetmişiz. Çünkü DSÖ kalan virüs kolleksiyonlarının tekrar aktif hale geçme riskinden imha edilmesini istiyordu. Biz de buna uymuşuz” ifadelerini kullandı. Hıfzıssıha’da geliştirilen bu virüsle farklı hastalıklara karşı aşı çalışmaları yapıldığını aktaran Doğancı, “10 ya da 15 yıl önce, HIV ve Sars-Cov-1 ile MERS-Cov hastalıklarına karşı aşı geliştirmek için Modified Vaccinia Virus Ankara’yı kullandılar” bilgisini paylaştı.‘ZARARSIZ’Doğancı, “Hepatit-C hastalığından korunmak için birçok aşı geliştirme çalışması yapıldı ama bunlar hep başarısızlıkla sonuçlandı. Bu nedenle bu hastalık dünyanın en büyük Hepatit sorunu haline geldi ve birçok ülkede salgın yaşanıyor. Aşı denemeleri de neredeyse 20 yıldır sürüyor. Şimdi ilk defa, New England Journal of Medicine’de, Modified Virus Ankara’yı kullanarak Hepatit-C aşı geliştirme çalışmaları yapıldığı duyuruldu” dedi. Doğancı, “Verilerle bir makale yapılmış. Şimdilik sonuçları olumlu görünüyor. En önemlisi de zararsız olduğu belirtilmiş” dedi.TÜRKİYE HAREKETE GEÇMELİProf. Doğancı, “Aşı, uyuşturucu bağımlısı ve Hepatit-C açısından yüksek riskli 548 kişide denendi. 6-7 aylık bir takip yapılmış ve olgunlaşmamış sonuçları paylaşılmış. Bu grubun yarısına aşı, yarısına plasebo yapılmış. Kronik Hepatit gelişiminde bir fark bulamamışlar. Ancak aşı olanlarda, viral yük dediğimiz, hastayı daha çok hasta edebilecek unsurlarda ciddi bir azalma görülmüş” dedi. Doğancı, “Üniversiteler bir aşı metodu geliştirir ama bunu seri üretime getirmek farklı bir konudur. Türkiye maalesef üniversitede ürettiği her şeyi seri üretime geçiremiyor. Bu nedenle mutlaka ya özel sektörün de bu işe katılması ya da tamamen devletçi bir düşünceyle seri üretimin sağlanması gerekir” dedi. Sarp SağkalSüper Lig’deçıkacağızorlu maçlarşampiyonluk yarışında belirleyici olacak: F.Bahçe için 5 kritik viraj
Süper Lig’de çıkacağı zorlu maçlar şampiyonluk yarışında belirleyici olacak: F.Bahçe için 5 kritik viraj Puan tablosunda zirvenin içindeki üç takımdan biri olan ancak hem G.Saray hem de Başakşehir yenilgileriyle kritik süreç içine giren F.Bahçe’nin bugün ve bundan sonra oynayacağı maçlar, maratonda emin adımlarla yürümesi açısından büyük önem taşıyor. Sarı-Lacivertliler, Karagümrük maçı dahil 5 haftalık programda yapacağı mücadelelerin üçünü deplasmanda, ikisini evinde geçirecek. Bu karşılaşmalardan kayıpsız çıkarsa zor engeli aşmış olacak. İşte o kritik 5 maç: Karagümrük (D), Göztepe, Trabzonspor (D), Antalyaspor, Konyaspor (D).KOCAMAN’I GEÇEMEDİ Teknik direktör Erol Bulut’un Fenerbahçe’si, maç başına organize hücum istatistiklerinde savunmacı Aykut Kocaman’ın da gerisinde kaldı. Galatasaray derbisini kaybeden ve Türkiye Kupası’na da veda eden Fenerbahçe’de eleştiri okları teknik direktör Erol Bulut’u gösteriyor. Bulut hücum istatistiklerinde “Defans oynatıyor” diye eleştirilen Aykut Kocaman bile geçemedi. Erol Bulut’un ekibi maç başına sadece 1.39 organize hücum yapabiliyor. Ersun Yanal döneminde bu rakam 2.77, Aykut Kocaman döneminde ise maç başına 2 olmuştu. Sarı-Lacivertliler’in maç başına 10 ve üstü pas yaparak gerçekleştirdiği hücum sayısı maç başına 7.9 oldu. Oysa ki Yanal döneminde bu rakam 12.4, Kocaman döneminde 10.2’ydi.RAKİP KARAGÜMRÜK Fenerbahçe, Süper Lig’de 25. haftada bu akşam Fatih Karagümrük’e konuk oluyor. Atatürk Olimpiyat Stadı’nın ev sahipliği yapacağı karşılaşma saat 19.00’da başlayacak. Müsabaka beIN Sports 1’den naklen yayımlanacak. Sarı-Lacivertlilerde sakatlıkları bulunan İrfan Can, Pelkas ve Luiz Gustavo ile kart cezalısı Lemos forma giyemeyecek. İki takım arasında ligin ilk yarısında Ülker Stadı’nda oynanan karşılaşmayı Fenerbahçe 2-1 kazanmıştı. Hilmi Türkayİoanna Kuçuradi ile hayatüzerine-2: Azların gücüçokların güçsüzlüğü
İoanna Kuçuradi ile hayat üzerine-2: Azların gücü çokların güçsüzlüğü - Birçok çocuk ya da genç, özgürlüğü, örneğin dersin ortasında serbestçe sınıftan çıkıp bir süre sonra dönmesi şeklinde anlıyor! Başta “kadın cinayetleri” olmak üzere birçok suçun temelinde, kişilerin bir an kendilerini tutamamaları/kendilerine hâkim olamamaları var. Bir insanın bir an nevri dönüyor, karısını öldürüyor, sonra da intihar ediyor. Çocukların kendilerini tutmayı en iyi öğrenebilecekleri yaşlar, ilkokul - ortaokul yaşlarıdır. - Birçok çocuk ya da genç, özgürlüğü, örneğin dersin ortasında serbestçe sınıftan çıkıp bir süre sonra dönmesi şeklinde anlıyor! Başta “kadın cinayetleri” olmak üzere birçok suçun temelinde, kişilerin bir an kendilerini tutamamaları/kendilerine hâkim olamamaları var. Bir insanın bir an nevri dönüyor, karısını öldürüyor, sonra da intihar ediyor. Çocukların kendilerini tutmayı en iyi öğrenebilecekleri yaşlar, ilkokul - ortaokul yaşlarıdır. - Buraya nasıl gelindi? Dünyamızı buraya getiren farklı etkenlerin başında, onların arka planında bulunan düşünceler -bakışlar, yaklaşımlar- geliyor. Bunlardan birkaçı: gelişmeci politikaların da gösterdiği gibi, her şeye sinmiş olan ekonomik yaklaşım; özgürlüğün ve özgürlüklerin yanlış anlaşılması; bir yönetim biçimi olarak demokrasinin, oylananın ne olduğuna -etik değer bakımından niteliğine- bakılmaksızın oyçokluğuna indirgenmesi ve robotların cazibesidir.DERİN BİR HAYAL KIRIKLIĞI- Yaklaşık 40 yıl önce, Kahire’de yaptığınız bir konuşmada “19. yüzyıl 20. yüzyıla neleri aktardı? Ve kökten bir değişiklik olmazsa, 20. yüzyıl ne aktaracak 21. yüzyıla” sorularını sormuşsunuz. Bu soruların yanıtını yeniden rica edebilir miyiz sizden? Bu sorduğunuz sorunun bir cevabını, o konuşmada ve o konuşmadan sonra kaleme aldığım yazılarda bazı söylediklerimi aktararak vereyim: “Bu iki soruyu dünya çapında olan bitenlere bakarak yanıtlamak istersek “başkaldırma” sözcüğü her ikisi için oldukça uygun bir yanıt olur. 19. yüzyıl, başkaldırma gerektiği düşüncesini yüzyılımıza (20. yüzyıla) aktardı; bu düşünce de gitgide öylesine bir gerçek oldu ki ölüm saçan başkaldırma çağın geleneği oldu.Ve uluslararası politikada bir “devrim”le temel bazı değişiklikler yapılmazsa, yüzyılımızın gelecek yüzyıla (yani 21. yüzyıla) aktaracaklarının başında bu gelenek gelir.Böyle radikal bir değişim olmamıştır. Tersine, BM’nin bütün iyi niyetli çabalarına rağmen, şiddet ve terorizm arttı, dünya düzeyinde artmakta da devam ediyor. 11 Eylül (2001), 21. yüzyılın başına damgasını vurdu. Canlı bombalar, terorizmin baş silahı oldu.” Birleşmiş Milletler’in 2002 İnsansal Gelişme Raporu’nda da şunları okuyoruz: “Ekonomik, siyasal ve teknolojik bakımdan dünyamız, hiç bu kadar özgür olmamıştı -bu kadar adaletsiz!” 2019 yılı İnsansal Gelişme Raporu’nda da şunları okuyoruz: “Ülkeden ülkeye yayılan gösteriler dalgası, bütün ilerlememize rağmen, küreselleşmiş toplumumuzda bir şeylerin işlemediğinin açık bir işaretidir. Farklı farklı skandallar insanları sokaklara döküyor... Ne var ki, bunları birbirine bağlayan iplik, eşitsizlikler karşısında duyulan derin ve gitgide artan hayal kırıklığıdır... Ve insanlar birkaç kuruşu ceplerinde tutmak için başkaldırırken güç, bu hikâyede başrolü oynuyor: Azların gücü, çokların güçsüzlüğü ve değişim talep eden insanların toplu gücü. Temel yaşam standartları arasındaki uçurum daralırken yeni bir uçurum açılmıştır -dördüncü kademe eğitimde ve broadband’ta.Buraya nasıl gelindi? Dünyamızı buraya getiren farklı etkenlerin başında, onların arka planında bulunan düşünceler -bakışlar, yaklaşımlar- geliyor. Bunlardan birkaçı: gelişmeci politikaların da gösterdiği gibi, herşeye sinmiş olan ekonomik yaklaşım; özgürlüğün ve özgürlüklerin yanlış anlaşılması; bir yönetim biçimi olarak demokrasinin, oylananın ne olduğuna -etik değer bakımından niteliğine- bakılmaksızın oyçokluğuna indirgenmesi ve robotların cazibesidir.”İNSANLAŞTIRMA EĞİTİMİ - Eğitimde ne gibi yanlışlar yapılıyor? Neden düzey sürekli düşüyor? İyi eğitilmemiş insanlar nelere yol açıyor? Eğitimde gördüğüm en temel sorunlardan biri, eğitilenlerin yalnızca bilgisel yeteneklerini geliştirme peşinde olmasıdır. Genellikle, çocukların “bilim ve teknoloji” modalarına göre bilgisel yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olunuyor. Bunların dışında, kişileri insan olarak geliştirebilecek çalışmalar, etik yeteneklerini geliştirmelerini sağlayabilecek çalışmalar pek yaptırılmıyor çocuklarımıza. Yapılmak istendiği zaman da amacına ulaştırabilecek şekilde yapılmıyor. Çocukların sanatsal yeteneklerini geliştirmek için öğretilen oyunlar ve diğer sanatsal çalışmalar, ancak usta bir hocaya rastlarsa, çocukların estetik yeteneklerini rastlantısal olarak geliştirmelerini sağlıyor. Bu eğitimde bir de benim çok önemli olduğunu düşündüğüm, çocukların kendilerini tutabilmelerini, kendilerine hâkim olmalarını öğrenmelerine yardımcı olunmuyor -bu da sözüm ona “özgür” yetişmeleri adına. Öğretmenlerin çoğu da özgürlüğü bilmiyor. Birçok çocuk ya da genç özgürlüğü, örneğin dersin ortasında serbestçe sınıftan çıkıp bir süre sonra dönmesi şeklinde anlıyor! Başta “kadın cinayetleri” olmak üzere birçok suçun temelinde, kişilerin bir an kendilerini tutamamaları/kendilerine hâkim olamamaları var. Bir insanın bir an nevri dönüyor, karısını öldürüyor, sonra da intihar ediyor. KENDİNİ TUTMAKÇocukların kendilerini tutmayı en iyi öğrenebilecekleri yaşlar, ilkokul - ortaokul yaşlarıdır. Bunu söylememin dayanaklarından biri şu: ben derslerime katılanlardan, rahatsızlık durumu dışında, su içmemelerini rica ediyorum. 50 dakika sabredebilirler, yani kendilerini tutabilirler. Düzeyin düşmesine yol açan etkenlere gelince: Ortaöğretimi ve yükseköğretimi belki ayrı ayrı ele almak uygun olur. Üniversite öncesi eğitim bir “uzmanlaştırma” eğitimi değil, bir “insanlaştırma” eğitimi olmalı. Tip tip liseler değil, bir tip lise olmalı, kişilere bilgisel yeteneklerini olduğu kadar etik yeteneklerini de geliştirmelerine yardımcı olan bir eğitim olmalı. Pek tabi ki bu dediklerimi ayrıntılı olarak açmak gerekir. Az sayılmayacak insanlar var ki esen “hava”lardan dolayı bazı insanca özlemlerini kendilerine bile itiraf etmiyorlar, ama anlayacak birinin olduğunu düşününce ona “içlerini açabiliyorlar.” Ben son yıllarda ağırlıklı olarak felsefe-etik merkezli insan hakları dersleri veriyorum. Bu derslerin bazıları insan haklarıyla ilgili konular üzerinde kişilerin kendi adlarına düşünmelerine, kendi adlarına bazı şeyleri görebilmelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. Dönem sonu sınavlarda da çok defa “Siz bu dersten özellikle neyi/neleri öğrendiniz?” veya “Sizin için yeni olan bir şey öğrendiniz mi?” gibi bir soru soruyorum. Bu sınavlarda bir öğrencim neler öğrendiğini yazdıktan sonra, şunu ekledi: “Ben üniversite mezunuyum ve 41 yaşındayım. Neden bugüne kadar kimse bize bunları öğretmedi?”“İyi eğitilmemiş insanlar” nelere yol açıyor? Yangınlara yol açıyor, insanların durup dururken beyin kanaması geçirmelerine yol açıyor... Son yıllarda yangınlar neden çok arttı? Son onyıllar birçok binanın -kamu binaları dahil- merdiven basamaklarının sonuncusu neden diğer basamaklara göre daha kısa veya daha yüksek oluyor? Bir binanın elektrik tesisatı ilgili kurallara dikkat edilmeden yapılıyorsa, binaların merdivenleri tam ölçülmeden yapılıyorsa, üstüne üstlük de bunlar yeterince denetlenmiyorsa, yangınlar da çıkar, insanlar da düşer ve durup dururken beyin kanaması geçirir. Depremde yan yana iki binadan biri yıkılıyor, diğeri yıkılmıyorsa gibi apaçık örnekler de bir yana. Bunların birçoğunda, çıkardan da öte etik bilgisizlik söz konusu. EZBERE KULLANMAK...- Eğitim sisteminde öncelikli olarak yapılması gereken değişiklikler neler olmalı? Öncelikle yapılması gereken, her düzeydeki eğitim programlarında, kişilerin insan olarak bütün yeteneklerini -bilgisel, etik, estetik yeteneklerini- geliştiren bir eğitim haline getirmek: Baktıklarını kendi gözleriyle görebilecek insanlar yetiştirmek, örneğin değerli arkadaşım Gülriz Uygur’un kitabının adında dile geldiği gibi “hukukta adaletsizliği görebilen”, başka bir deyişle baktıklarına olabildiğince değer atfetmeyen, doğru değerlendirmenin nasıl yapılabileceğini en azından teorik olarak bilen, etik değerleri kültürel değer yargılarıyla karıştırmamayı becerebilen insanlar eğitmek. Yani daha önceki bir-iki sorunuza cevap verirken söylediğim gibi, kişilerin bütün insansal yeteneklerini geliştirmeyi hedef edinen bir eğitimi bilgi ile planlamak ve gerçekleştirmeye çalışmak. Çeşitli türden bilgiler gereklidir bunun için. Liyakat liyakat deniliyor ama belirli bir alanda liyakatin ne olduğunun da farkında olmak gerekir. Çok çok basit bir örnek vereyim: Çeşitli alanlarda “akademik ölçütleri karşılayan ortak kitap” yayımlamaya kalkışan ve reklamını yapan, bir reklamda “Social and Humanities Sciences” dememeli! Sık sık söylediğim gibi ezbercilikten de ezbere yakındığımız gibi, birçok kelime de “olumlu” bir şeyi ifade ettiği düşünülen kelimeler ezbere kullanılıyor. Önemli dertlerimizden biri de budur. ONSUZ OLUNAMAYACAK BİR İLKE: LAİKLİK- Toplumsal özgürlük nasıl sağlanabilir? İfade özgürlüğünün sınırları nelerdir? Laikliğin insan haklarıyla ilgisi nedir? “Toplumsal özgürlük” konusuna iki perspektiften bakmak mümkün: kişi perspektifinden ve devlet perspektifinden. Devletle ilgili olarak “toplumsal özgürlük” dediğimiz, kişilerin benim dolaylı olarak korunan haklar dediğim - beslenme, barınma, eğitim, sağlık vb. - hakları korumak amacıyla kurulan kurumlar ve kuruluşların bu amaca uygun işleyişiyle, o devletin yurttaşlarına sağlanan imkânların varlığıdır. Aynı şeyi kişi perspektifinden dile getirirsem, bir devlette bütün yurttaşların, temel kişi haklarının getirdiği taleplerin, o ülkenin gerçeklik koşullarında yerine getirilmiş olması demektir, öyle ki bütün yurttaşlar insan onuruna yakışır şekilde yaşayabilsin. Bu olanağın sağlandığı yerde toplumsal özgürlük var, demektir. İfade özgürlüğüne ilişkin sorunuza gelince: İfade özgürlüğü denen hakkın tek başına değil, düşünce özgürlüğü hakkıyla ve kanaat özgürlüğü hakkıyla birlikte, onun bir öğesi olarak ele alınmasının uygun olduğunu düşünüyorum -; onlarda kapsanan bir öğeleri olarak. İnsan haklarını, onları talep etmenin amacını gözden kaçırmadan ele alacaksak “ifade özgürlüğü” denilen, düşünce özgürlüğü ve kanaat özgürlüğü gibi hakların doğal bir öğesi olsa gerek. Bu amaç gözden kaçırıldığında, ifade özgürlüğü serbestçe “ötme” ya da serbestçe kin kusma sözedimlerine dönüşüyor. Laiklik de ancak insan haklarıyla bağlantı içinde ele alındığında, dünyamızın bugünkü koşullarında, onsuz olunamayacak bir ilke olarak görünüyor. Laiklik yaygın bir şekilde tanımlandığı gibi: “Devlet ile din işlerinin ayrılması” ya da “devletin bütün dinlere eşit mesafede olması” şeklinde dile getirilince, bununla laikliğin bir-iki sonucu dile getirilmiş oluyor. Laikliğin talep ettiği, dinsel normları da kapsayan kültürel normların toplumsal ilişkilerin ve kamu düzeninin kurulmasını ve işletilmesini belirlememesidir, öyle ki insan hakları normları belirleyebilsin. Değişik ve değişken olan kültürel normlar bu ilişkileri ve düzenleri belirlediğinde, insan haklarına yer kalmıyor. Figen AtalayAnna Sorokin: New York sosyetesini kandıran sahte mirasçıcezaevinden tahliye edildi
Anna Sorokin: New York sosyetesini kandıran sahte mirasçı cezaevinden tahliye edildi Kendisini "Anne Delvey" adında zengin bir mirasçı olarak tanıtıp New York sosyetesine giren ve lüks otellerle bankaları 200 bin dolar dolandırmaktan suçlu bulunan Anna Sorokin, cezasını çektiği cezaevinden tahliye edildi. Getty ImagesKendisini "Anne Delvey" adında zengin bir mirasçı olarak tanıtıp New York sosyetesine giren ve lüks otellerle bankaları 200 bin dolar dolandırmaktan suçlu bulunan Anna Sorokin, cezasını çektiği cezaevinden tahliye edildi.ABD basınında yer alan haberlerde, Almanya vatandaşı Sorokin'in ülkesine gönderilebileceği belirtildi.Yargılandığı davada 2019 yılında suçlu bulunan Sorokin, Ekim ayındaki şartlı tahliye duruşmasında özür dilemiş ve pişmanlığını dile getirmişti.New York Post gazetesi duruşma tutanaklarına dayandırdığı haberinde, Sorokin'in, "Sadece gerçekten utandığımı ve yaptığım şey için gerçekten üzgün olduğumu söylemek istiyorum. Yanlış bir şey yapmadığımı düşünürken pek çok kişinin canını acıttığımın tamamen farkındayım" dediğini bildirdi.Sorokin'in avukatı, daha önce Insider'a yaptığı açıklamada, şartlı tahliye imkanına rağmen mahkumiyet kararına itiraz etmek istediklerini söylemişti.Getty Images'Başarana kadar uğraştı'Davası sırasında iddia makamı, Sorokin'in Anna Delvey adını kullanarak, 60 milyon dolarlık serveti olduğunu söylediğini iddia etti.Dolandırıcılık yaptığı süre boyunca Sorokin, lüks bir yaşantı ortaya koyabilmek adına sahte kimliğini kullanarak New York'taki şık bir otelde yaşadı ve pahalı restoranlarda yemek yedi.Savcılık, bu düzeni devam ettirmek için finansal durumuyla ilgili sahte belgeler kullandığını ve hatta bir bankadan 100 bin dolarlık kredi almayı başardığını söyledi.Avukatı Todd Spodek, duruşma sırasında Sorokin'in "başarana kadar uğraştığını" ve New York'taki hayatın "cazibe ve parıltısına kapıldığını" savundu.Duruşma sırasında çıkan haberler, Sorokin'in mahkeme için bir stilistle çalıştığının ortaya çıkması ve bir gün kıyafeti nedeniyle yargıcın önüne çıkmayı reddetmesinin ardından daha çok giyim-kuşamına odaklanmaya başladı.Sonunda Sorokin kendisine yöneltilen sekiz suçlamadan suçlu bulundu, diğer ikisinden ise beraat etti.Hikayesi dizi oluyorSorokin'in hikayesi, gazeteci Jessica Pressler imzasıyla 2018'de New York Magazine'de yayınlanan makalenin ardından uluslararası alanda dikkat çekti.Bu hikaye şimdi Grey's Anatomy ve Scandal gibi hit dizilerin yapımcısı Shonda Rhimes tarafından Netflix için bir diziye dönüştürülüyor.Geçen ay Insider, Sorokin'in bu dizinin hakları için aldığı 320 bin dolarlık ücretin büyük kısmını bankalara ödeme ve diğer cezalar için kullandığını bildirdi.Sorokin'in dolandırıcılığı hakkında eski bir arkadaşının yazdığı kitaba dayanan bir başka projenin de HBO tarafından yayımlanacağı duyurulmuştu. BBC TürkçeBritney Spears, servetini babasıyla birlikte yönetecek
Britney Spears, servetini babasıyla birlikte yönetecek Britney Spears'ın babası Jamie Spears'ın, ABD'li şarkıcının mali varlıkları üzerinde tam söz sahibi olma talebi reddedildi. 39 yaşındaki Spears, özel hayatında yaşadığı sorunların ardından 2008'de babasının vesayeti altına girmişti. Getty ImagesBritney Spears'ın babası Jamie Spears'ın, ABD'li şarkıcının mali varlıkları üzerinde tam söz sahibi olma talebi reddedildi.39 yaşındaki Spears, özel hayatında yaşadığı sorunların ardından 2008'de babasının vesayeti altına girmişti.Spears babasının, serveti üzerindeki kontrolünden kurtulmak için mahkemeye başvurmuştu.Geçen Kasım'da görülen davada yargıç, Spears'ın servetinin babasıyla birlikte, Bessemer Vakfı adlı özel bir yediemin şirketi tarafından yönetilmesine hükmetmişti.Baba Spears eş-vasi olacakLos Angeles'ta dün görülen davada Spears'ın babasının bu karara itirazı görüşüldü. Yargıç, Jamie Spears'ın talebini reddetti.Karar uyarınca Spears'ın babası, bu şirketle birlikte Spears'in eş-vasisi olacak.Jamie Spears, şirketle birlikte çalışarak bütçe ve yatırım teklifleri getirmek zorunda kalacak.'Spears, babasından korkuyor'Spears, babasının vasiliğini protesto etmek için iki yılı aşkın bir süredir canlı konser vermiyor.Avukatı Samuel D. Ingham, Spears'in babasından "korktuğunu" ve artık servetini ve kariyerini kontrol etmesini istemediğini söylemişti.Jamie Spears'in avukatları ise Spears'ın babasının "çok iyi bir vasi olduğunu, şarkıcıyı borçtan kurtarıp 60 milyon dolar servete eriştirdiğini" söylüyor.Vasilik, ABD'de fizik ve akıl sağlığından endişe duyulan ya da ileri yaştaki kişiler için getirilen bir hukuki düzenleme.Vesayetle bir kişinin mali varlıkları ve/veya günlük yaşamı mahkemenin atayacağı bir kişinin denetimine bırakılıyor.Sony, 'Britney Spears öldü' tweet'i için özür diledi BBC TürkçeInstagram hikayelerinde görülenÖküz Yılınedir?
Instagram hikayelerinde görülen Öküz Yılı nedir? Instagram, son güncellemesiyle birlikte mobil uygulamasına Öküz Yılı temalı içerikler ekledi. Peki şu an için bazı hesaplarda görüntülenen Öküz Yılı etiketi ve filtresi nedir, nasıl kullanılır? Sosyal medya devi Facebook, kendi uygulamasında ve Instagram'da, Çin takvim sisteminin 12 yıllık hayvan döngüsünün ikinci yılını temsil eden Öküz Yılı için mobil uygulamalarına birtakım etiketler ve artırılmış gerçeklik efektleri ekledi.An itibarıyla Instagram uygulamasını son sürüme güncellediğinizde, Hikayeler satırının en başında üzerinde kırmızı renkli öküz simgesi bulunan bir hikaye görüyorsunuz. Bu hikayeyi açtığınızda ise takip ettiğiniz hesapların Instagram’ın Öküz Yılı etiketi ya da AR filtrelerini içeren hikayelerini art arda görüntüleyebiliyorsunuz.ÖKÜZ YILI NEDİR?Öküz Yılı, hepimizin kullandığı miladi takvimin yanı sıra kendi takvim sistemine de sahip olan Çin'in 12 yıllık hayvan takvimi döngüsünde ikinci sırada yer alıyor. Fare, Öküz, Kaplan, Tavşan, Ejderha (Mitolojik bir varlık olsa da), Yılan, At, Koyun, Maymun, Horoz, Köpek ve Domuz Yılı'ndan oluşan 12 hayvanlı Çin takviminde öküzler; güvenilir ve istikrarlı olarak kabul edildikleri; ayrıca görevlerine yaklaşımlarında düzenleyici veya sistematik oldukları için yer almaktadır.INSTAGRAM ÖKÜZ YILI ETİKETİ NASIL KULLANILIR?- Instagram uygulamasını açın.- Hikaye oluşturma ekranına gelin.- Hikayeye eklemek için bir fotoğraf çekin ya da galerinizdeki bir fotoğrafı seçin.- 4: Ekrana dokunarak parmağınızı yukarı kaydırın.- En üstte yer alan üç Öküz Yılı etiketinden birini seçin.Hepsi bu kadar! Hikayenizi paylaştığınız andan itibaren sizi takip eden kişiler, Öküz Yılı hikayelerini açtıklarında sizin hikayenizi de görüntüleyecekler.INSTAGRAM ÖKÜZ YILI FİLTRESİ NASIL KULLANILIR?- Instagram uygulamasını açın.- Hikaye oluşturma ekranına gelin.- Parmağınızı deklanşör tuşunun üzerine getirerek sola kaydırın.- Öküz Yılı filtresine geldikten sonra bir fotoğraf ya da video çekin.Instagram’ın yanı sıra Facebook da Öküz Yılı kutlamalarını boş geçmedi ve mobil uygulamasındaki “beğen” butonunu Öküz Yılı temasını yansıtacak şekilde yeniden tasarladı. Instagram ve Facebook’taki Öküz Yılı güncellemesinin ne kadar kalacağı ise şu an için bilinmiyor. Kaynak: Webtekno.com cumhuriyet.com.trElon Musk’tan Tesla yorumu: 'Buşeyi insanlarıöldürmeden nasıl havada tutacağımıdüşünüyorum'
Elon Musk’tan Tesla yorumu: 'Bu şeyi insanları öldürmeden nasıl havada tutacağımı düşünüyorum' ABD'li ünlü girişimci Elon Musk, yeni nesil Tesla Roadster modeli aracı ‘uçurmak’ için çalıştığını duyurdu. Musk, katıldığı radyo programında, “Bu şeyi insanları öldürmeden nasıl havada tutacağımı çözmeye çalışıyorum” dedi. Dünyaca ünlü iş insanı Elon Musk, Tesla Roadster model aracının geliştirilmiş yeni nesil halini "uçan arabaya dönüştürmek" istediğini açıkladı. Sputnik'in aktardığına göre, konuk olduğu radyo programında açıklamalarda bulunan Musk, "Bu şeyi insanları öldürmeden nasıl havada tutacağımı çözmeye çalışıyorum. Belki uçurabiliriz diye düşündüm ama çok yükseğe değil. Yani belki yerin bir metre kadar yukarıda uçabilir ya da onun gibi bir şey” dedi.Tesla şirketi, birkaç yıldır Roadster modelinin üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Musk, bu modelin mühendislik sürecini bu yıl bitirmeyi ve 2022'de sevkiyatına başlamayı umduğunu açıkladı. cumhuriyet.com.trBridgerton'ın Anthony'si ikinci sezona dair ipuçlarıverdi
Bridgerton'ın Anthony'si ikinci sezona dair ipuçları verdi Dijital yayın platformu Netflix'in kısa sürede izlenme rekorları kıran dizisi Bridgerton'ın yıldızlarından Jonathan Bailey verdiği röportajda ikinci sezonun da birincisi kadar "muhteşem" olacağını söyledi. Lord Anthony Bridgerton karakterini canlandıran oyuncu dizinin merakla beklenen ikinci sezonuna dair yorumlarda bulundu. Indepdent Türkçe'nin People'dan aktardığı habere göre 32 yaşındaki oyuncu şu ifadeleri kullandı:Bridgerton'ın şaşaalı görünümünün mümkün olan en iyi şekilde daha belirgin hale geleceğini hissediyorum. Çılgınca ve muhteşem. Ayrıca bu dizide tanıtılacak pek çok parlak karakter olacak ve yalnızca Anthony'nin hikayesinin detaylarına inmeyeceğiz. Shonda (Rhimes) ve Chris'in (Van Dusen) kurduğu sağlam evren yıkıcı bir şekilde sınırlarını genişletecek ve onları zorlamaya devam edecek.Bailey ayrıca, "Sanırım herkesin sevdiği şeylerden biraz daha fazla olacak" diye belirtti. Ünlü oyuncu pek çok karaktere dair bir sürü sürpriz yumurta olacağını söyledi ve "arılara dikkat edin" dedi. Julia Quinn'in kitaplarından uyarlanan dizide arılar özel bir öneme sahip ve pek çok sahnede gizlice yerleştirilmiş arılar bulunduğu biliniyor. Rege-Jean Page ve Phoebe Dynevor'ın başrollerinde yer aldığı dizi kısa süre önce seks sahnelerinin ****** sitelerine düşmesiyle gündeme gelmişti. cumhuriyet.com.trHarvard profesörü'uzaylı' demişti, yeni teori ortaya atıldı
Harvard profesörü 'uzaylı' demişti, yeni teori ortaya atıldı Arizona Eyalet Üniversitesi'nden iki bilim insanı, 'Oumuamua' isimli gizemli gök cisminin azottan oluşmuş bir buzuldan koptuğunu söyledi. Harvard Üniversitesi'nden astrofizik profesörü Avi Loeb'in uzaylılara ait olduğunu öne sürdüğü gök cismi 'Oumuamua' için yeni bir teori ortaya atıldı.İlk kez 2017'de tespit edilen ve Güneş Sistemi'ne dışardan geldiği gözlemlenen ilk yıldızlararası nesne unvanını alan gök cismi, keşfedildiğinden beri bilim dünyasında tartışmalara yol açıyor.Dört yıldır nesnenin ne olduğunu tartışan bilim insanları, bir dizi teori ortaya atmış, bunlar arasında nesnenin bir kuyruklu yıldız, bir hidrojen dağı ve bir göktaşı olduğu iddiaları yer almıştı.Independent Türkçe'nin aktardığına göre astrofizik profesörü Loeb ise 'Oumuamua' üzerine bir kitap çıkarmış ve nesnenin Dünya dışı varlıklara ait bir uzay aracından kopan bir parça olduğunu öne sürmüştü. Loeb'in iddiaları basında büyük yankı uyandırmıştı.Şimdi de Arizona Eyalet Üniversitesi'nden bir ekip, teori listesine bir madde daha ekledi ve nesnenin uzaktaki Plüton benzeri bir gök cisminden kopan azot buzulunun bir parçası olduğunu söyledi.Aslında yeni çalışma, 'Oumuamua'nın bir hidrojen buzulundan geldiğini ileri süren önceki araştırmaya dayanıyor. Ancak araştırmacılar, bu teoride bir tutarsızlık bulunduğunu düşünüyor. Buna göre hidrojenden oluşmuş bir buz kütlesinin hızla süblimleşmesi (katı maddelerin ısıtılınca sıvı hâle geçmeden doğrudan gaz hâle geçmesi) gerekiyor. Bu da 'Oumuamua'nın daha Güneş Sistemi'ne ulaşamadan buharlaşması gerektiği anlamına geliyor.Yeni çalışmada ise bu durumun azottan oluşmuş bir buz dağı için geçerli olmadığı ifade edildi. Zira araştırmacılar, Güneş Sistemi'nin kıyısındaki nesnelerde zaten azot buzu bulunduğunu aktardı. Araştırmacılara göre azot buzu, Neptün'ün ötesinde, Kuiper Kuşağı diye anılan bölgedeki nesnelerde bol miktarda mevcut. Bu nesneler arasında Neptün'ün uydusu Triton ve cüce gezegen Plüton da yer alıyor.Araştırmacılar, yıldız sistemlerinin ilk aşamalarında, Plüton ve Triton gibi nesnelerin sayısız miktarda darbeye maruz kaldığını, bunun sonucunda büyük miktarda azot buzunun uzaya savrulmuş olabileceğini düşünüyor. Onlara göre 'Oumuamua da o buz kütlelerinden biri olabilir.Ayrıca azot buzlarının Güneş ışığının sadece üçte birini absorbe ettiği ve geri kalanını yansıttığı ifade ediliyor. Bu da 'Oumuamua'nın neden kuyruklu yıldızlardan 10 kat daha yansıtıcı olduğunu açıklıyor gibi görünüyor.'Oumuamua'nın dev bir azot buzu olduğu teorisinin ardında Alan Jackson ve Steve Desch isimli iki gökbilimci yer alıyor.Arizona Eyalet Üniversitesi'nin Dünya ve Uzay Araştırmaları Fakültesi'nde görevli iki bilim insanının yeni hipotezi 2021 Lunar Planetary Science konferansında sunulmak üzere hazırlandığı bildiriliyor. cumhuriyet.com.tr