Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 09.04.2025, 10:05 AM (GMT)

News - Haberler

Cezasız kalan vahşetin romanı

Cezasız kalan vahşetin romanı Elçin Poyrazlar’ın yeni romanı Ecel Çiçekleri (Doğan Kitap), İstanbul’da birbiri ardına işlenen kanlı cinayetlerle başlıyor. Cezasız kalan kadın cinayetleri gerçeğiyle devam ediyor. Cinayetlerin ve cesetlerin yanındaki kasımpatıların sırrını çözmeye kararlı Suat Komiser’le beraber okuru sürükleyici bir polisiyeye davet ediyor, /Archive/2021/3/11/180824415-ic1.jpgElçin Poyrazlar’ın yeni romanı Ecel Çiçekleri, kadını merkeze alan ‘domestic noir’ denilen bir polisiye türü. Roman, taşradan İstanbul’a taşınan ve sahte kimlikle Kurtuluş’ta bir apartman dairesine yerleşen iki kadının hikâyesiyle başlıyor. Daha sonra karşımıza romanın ana karakterlerinden biri olan, dedesinden ve babasından dolayı kendisi de aile mesleğini, yani polisliği seçmiş, işine tutkuyla bağlı bir kadın komiser, Suat Zamir çıkıyor.Bir yanda İstanbul’un göbeğinde hadım edilerek öldürülmüş adamlar, yanlarına bırakılan taze beyaz kasımpatılar, kadın cinayetleri, diğer yanda seri katilin peşine düşen, cinayetleri çözmeye kararlı, kendini mesleğine adamış Suat Zamir. Ve onun etrafında onu zaman zaman kıskançlık, zaman zaman hayranlıkla izleyen erkek meslektaşları.KADIN CİNAYETLERİRomanda öldürülenlerin çoğu erkek, ancak romanın merkezinde vahşice katledilen kadınlar ve kadın cinayetleri yer alıyor.Ecel Çiçekleri, bir polisiye olarak son derece sürükleyici bir roman. Ancak, sadece okurların katilin kim olduğuna odaklandığı, baştan sona katili arayan bir polisiye roman değil, aynı zamanda sayıları gitgide artan vahşi kadın cinayetlerine ve bu cinayetleri işleyip sırf mahkemede kravat taktı diye hafif cezalarla sıyrılan erkeklere dikkat çeken, toplumdaki adalet ve adaletsizlik kavramlarını derinlemesine sorgulatan bir kitap./Archive/2021/3/11/180832884-ic2.jpgHAKLILIĞIN SINIRI!Okurken özellikle Komiser Suat Zamir’in bazı sözleri okuru derin düşüncelere itiyor:“Birileri kan döküyor, başkaları dökülen kanın intikamı için kan döküyor. Kan kanı çağırıyor… Ne kadar kan akarsa bir o kadarı daha akmaya hazırlanıyor. Çok bilindik, binlerce yıldır değişmeyen bir döngü. Kan için kan. Bu döngüde doğal olmayan tek şey ise biziz. Uydurduğumuz yapay bir adalet anlayışıyla bir Kandan diğerine suçlu peşinde koşuyoruz. Her ölen masum mu? Ya da her öldüren suçlu mu? Ve adalet yerini gerçekten buluyor mu?”Toplumdaki bu kanayan yaraya parmak basarken “Cinayetle suçlanan ama hüküm giymeyen erkeklerin listesi için güçlü bir yapay zeka lazımdı” diyor Suat Komiser. Bir katil olması gereken ancak yerine gelmeyen adaleti temsil edebilir mi? Ya da Elçin Poyrazlar’ın dediği gibi, “Haksızlığın sınırı nerede başlıyor ve nerede bitiyor?”/Archive/2021/3/11/180842415-kapakic3.jpgGAZETECİLİK REFLEKSİAslına bakarsanız roman o kadar gerçekçi bir dille yazılmış ki, okurken zaman zaman kurgu bir hikâyeyi değil de günlük bir gazetenin üçüncü sayfa haberlerini okuyor hissine kapılıyorsunuz.İşte, uzun yıllar Cumhuriyet ve Huffington Post’un da aralarında bulunduğu birçok köklü medya kuruluşunda gazetecilik yapmış olan Poyrazlar’ın kitabındaki en önemli unsurlardan biri de bu. Yani polisiye bir roman yazarken aynı zamanda gerçek hayatta yaşanan ve gazetelerde manşetlere taşınmış kadın cinayetlerini de bize hatırlatması.Zira Poyrazlar Cumhuriyet Pazar ekinde Hilal Köse’ye vermiş olduğu röportajda da, “Gazeteciliğin verdiği refleksle, kadınlara yönelik şiddetin arka planıyla bir cinayet kurgusunu birleştirmiş oldum” diyor.Polisiye bir romanda kadın karakterlerin ağır basması da alışılmadık bir durum. Hatta bu karakterlerin çoğu zaman yapılanın aksine “kurban” rolünden çıkarılmış olması daha da nadir bulunan bir durum.Elçin Poyrazlar’ın betimlemeleri de hem polisiye hem de edebiyat sevenler için çok doyurucu. Kendinizi gerçekten orada hissediyorsunuz.Ecel Çiçekleri / Doğan Kitap / 332 s. / 2021. İpek Yezdani

Sırrı, yasası,şarkısıyla;‘ağaç’! Arife Kalender'in yazısı...

Sırrı, yasası, şarkısıyla; ‘ağaç’! Arife Kalender'in yazısı... “Ağaçsız yaşam olmayacağına göre şiir de olmaz. Meşe, çınar, hayıt, çam, meyve ağaçları, çalı ağaçlar şiirlerde farklı sesler ve görüntülerle kullanılır. Bazen tek ağaç orman içre görünür, dayanışma içinde yaşar. Bazen bir tepeden el eder, ovada kara trenleri uğurlar. Ha insan kıyımı ha orman, ne fark eder? Ağacın da orman içinde sırrı var, sınırı, yasası var. Her ağacın rüzgârı başka, şarkısı ayrı…” /Archive/2021/3/11/180554385-ic1.jpgM.C. ANDAY’IN ‘RAHATI KAÇAN AĞAÇ’I“Yapraklı yollar gibi / Gidelim bahçelere”… ‘Ağaç’ sözcüğünü düşündüğüm an Melih Cevdet Anday’ın ‘Rahatı Kaçan Ağaç’ı gelir usuma. Sonra Anadolu’da bir çınar ağacının altında yatmak isteyen Nâzım Hikmet’i anarım.Şiirin içine ağaç girince kuşlar durur mu? Rüzgâr, çocuklar, kar, yağmur durur mu? Anday, “Duyular eski ağaçlarım benim/ her gece bütün kuşlarını yiyen” dizeleriyle ağacı ömrümüze yerleştirir.“Bir ağaç gibi tek ve hür/ Ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşayabilmemiz için umut olur, direnç olur. Bazen de suya suret düşüren çınar güzelliğini sergiler. “Su başında durmuşuz/ çınarla ben bir de kedi/ suya suretimiz vuruyor” der Nâzım Usta.F.H. DAĞLARCA’NIN ‘AĞAÇ İNSANLARI’!‘Ağaç’ imgesini tarihsel, mitolojik ve inanç boyutuyla Fazıl Hüsnü Dağlarca ele alır ve çok sık kullanır. ‘Ağaç insanlarımız’ dediği yerde bizleri, orman orman toprağa diker. Ayaklarımız kök, kollarımız göğe uzanan dallardır. Köklerimizde tarih, dallarımızda gelecek saklıdır.Dağlarca’da ağaç, Şamanizmden gelen bakış açısıyla insanla özdeşleşir. “Çiçek açar insan/ oğullarından kızlarından çırılçıplak/ birbirine benzer gövdeleri/ açken/ sevişirken/ ölürken/ birbirine benzer gövdeleri kara, yassı, uzun, ak/ ne ki böylesine benzerken birbirine/ benzemez birbirine insan ağaçlarımız” der.“Şu ağaç gibi olabilsem/ Ciğerleri göğe açıp/ Kökü yere salabilsem” diyen Ataol Behramoğlu da ağacı insanlaştırarak Dağlarca’ya yaklaşır.Oktay Rifat, “Her ağacın arkasından karşıma siz çıktınız/ Öylesine çoktunuz ki bunaldım yalnızlıktan/ Rüzgârınız esiyordu dağ taş deli gibi/ Devrildi kulelere dayadığım merdiven” der.Şükran Kurdakul, “Bilinmez biçimler çiziyor/ havada sesi/ kimi çiçeğe durdu/ güzellendi kimisi” dizeleriyle başlayan ‘Ağaç’ı bazen çiçek açan, bazen solan ömrümüze benzetir./Archive/2021/3/11/180608979-ic2.jpgDARAĞACI!Ağaç imgesi genellikle yaşama, mevsimlere dair kullanılırken bazı şiirlerde de zulmü anımsatır, ölümü çağırır. “Ufacık bir yel değirmeni kondurmuşlar/ Darağacının üstüne/ Haydut soluk verdikçe değirmen döner” dediği gibi Ülkü Tamer’in. Darağaçlarına da Pir Sultan’dan beri bu toplum alışkındır.“Doğayı sezdikçe/ ne konuşkan her şey” diyen Melisa Gürpınar, “Ey çılgın ırmak/ Karaağaç/ Ezilmiş sarı toprak/ Sen ey her şeysin” dizeleriyle doğaya sevgisini dillendirir.Ormanın, koruluğun olduğu yerde Sennur Sezer gül bahçesi ister, “Bir su verin bir su/ Gönlüm serinlemez/ Gül bahçesine dönmedikçe örenler/ Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta” der.Şükrü Erbaş, “Badem ağacı/ Senden dünya çiçek açtı/ Bende yalnızlık” dizeleriyle badem ağacına gönderme yaparken Müslim Çelik de, “Dağlara kar düşmese de gel/ ölüm bizi bir kez eğer/ mürdüm erikleri toplamamıza değer” dizeleriyle, erik ağacından söz eder.BEŞİK DE OLUR, TABUT DA!Ağaç bu; bebeğe beşik de olur, askere tabut da. “Öt benim sarı tamburam/ senin aslın ağaçtandır” der ozan. Ses verir dağlar çobanın kavalından, kemençenin yankısından. “Gül ağaçlarının dibi bilir/ ölen bir anne/ bir kitaplık gibidir” diyen Emine Erbaş başka bir şiirde, ‘Ağaç Kadın’ diyerek doğurganlığı ve koruganlığı vermeye çalışır.Gülağacı, Darağacı… Tümü bizimle yaşar, bizi söyler… ‘O ağacın altı’nda aşklar anılır, dallarında binlerce kuş besler.Yalnızca doğadaki gerekliliği ve güzelliği kadar sanatın her dalında ana görüntü olarak karşımıza çıkar. Yeşil yapraklarıyla devrilişi genç ölülerimizi anımsatırken, fırtınalarda dik durmaya çalışan fidanlar da geleceğimiz, çocuklarımızdır.“Bir ağaç sürüsünün üstünden/ çok ağaçlı bir ağaç sürüsünün üstünden/ kesilmiş limon dilimleri gibi düşüyor güneş” diyen Edip Cansever orman yerine ‘ağaç sürüsü’ demeyi yeğler./Archive/2021/3/11/180624135-kapakic3.jpg‘KADIN AĞAÇTIR’Gül ağacı kadar elma ağacı, kiraz da sık geçer şiirlerde. Hasan Hüseyin Korkmazgil, “Asmak neyi kurtarır/ sarı sarı yaprakları kuru dallara/ yolunmuş yaprakları/ kuru dallarıyla/ ne anlatır bir ağaç” dizeleriyle zamanın geçiciliğini, diyalektiği, çoğu kez geriye dönülmeyeceğini vurgulamak ister.Ahmet Telli, “Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı/ (Soluğunun elma kokması bundandı belki)/ Bir elma kokusuna tutundum düşerken” dizeleriyle sevgiliye seslenir.“Yaprak döken nar/ der ki: “Ölümsüzlük yok/ arama boşa” dizeleriyle Mustafa Köz haiku yazar.“Ağaçların köklerinden yapraklarına doğru çoğalan/ Korkunç ve derin bir sessizliğin içinden/ Dışarı çıkmak ister kaderin kırık dökük heykelleri” dizeleriyle Volkan Hacıoğlu bizi başka bir diyara götürür.Betül Dünder, “Bir manolya açıldı zihnimde birden/toprak eskiyen sesinden konuştu bir ağacın/ Öyleyse ben bir ağaçtım eskiden” dizeleriyle, birçok şairin söylemeye çalıştığı ‘Kadın ağaçtır’ görüşünü destekler.AH KAVAKLAR!Torosların şairi Hasan Varol, “Şu uzak dağlarda şu Toroslarda/ Kavlı meşeleri öperekten koşuyorum” der.Ağaçlar evimiz, yastığımız, içimizin direnci, umut çaputları bağladığımız yer, hem de Metin Altıok’un “Ah kavaklar ah kavaklar/ bedenim üşür yüreğim sızlar/ beni hoyrat bir makasla/ Ah eski bir fotoğraftan oydular” dediği gibi, üzünce yoldaş olanlar…Geçen yıl Kazdağları’na gitmiştim. Dozerler eli tırpanlı Azrail gibi ormana dalmış, çalıyı çırpıyı, kökü, budağı kesip toprağı delik deşik etmişti.Çocukluğumda köydeki mezarlıktan geçen yolu da dozerler açmış; bazı mezarları sökmüş, kol bacak kemiklerini böyle ortaya çıkartmıştı.Aynı şeyi maden arayanların ağaçlara yaptıklarını gördüm. Ana kökler, kılcal damarlar toprakla beraber kazılmış, yolun iki kıyısı yaralı ağaçlarla dolmuştu. Ha insan kıyımı ha orman, ne fark eder?Ağacın da orman içinde sırrı var, sınırı, yasası var. Her ağacın rüzgârı başka, şarkısı ayrı… “Oysa orman yangınlarında / ortaktır tüm ağaçların acısı/ gürgen, hayıt, meşe/ aynı korkuyla çeker ateşten ayaklarını” demiştim bir şiirde.Hızar sesinden uzak olsun ağaçlarımız!Düzeltme: Arife Kalender’in 4 Aralık’ta yayımlanan yazısında Şair Fitnat Hanım’ın resmi yerine yanlışlıkla Şair Nigâr Hanım’ın resmi kullanılmıştır. Düzeltir, özür dileriz. Arife Kalender

Sesin rengi de var! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...

Sesin rengi de var! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı... Kitapların ışık olup halaya durduğu okuma dünyama sızan ilk Yeşim Saygın yapıtı Bataklığın Kıyısındaki Ev’di. Sonra bir akşamüstü Hayaletli Gölün Çocukları seslendi penceremin altından. Ve el salladı Mızıkacı’yla Baykuş Yemini. Onca telaşın, yorgunluğun sakin bir sabaha ağması gibiydiler. Derken bir sabah erken çıkageldi Günlükte Saklı Sırlar... /Archive/2021/3/11/180223027-ic1.jpgİyi dokunmuş, el emeği bir kilimin her koyağını, her bir motifini, rengini, sesini, ışığını sezmek o güzelim desenlerin ustaca size bırakılmış boşluklarında dur durak bilmeden dolaşmak, onunla soluk almak, yola düşmektir iyi kitaplarla buluşmalar.Bir de dilini kurmuşsa yazar, okuruyla göz hizasına vararak sohbete durmuşsa bitmesin istediğimiz bir yolculuktur çıktığımız; uzadıkça uzasın isteriz.Dahası da vardır: Çok geçmez, bir de bakarsınız ki o kahramanların belki de aralarından biri sizsiniz, siz de o mekânda, o zamandasınız. Duygular, düşler, heyecanlar, düş kırıklıkları, başarılar, coşkular sizden anlar/ bölümlerle gülümser satır aralarında...Bildiğinizi düşündükleriniz üzerine de ince, yumuşak fırça vuruşlarıyla dolaşır sözcükler. Damağınıza yeni dil tatları armağan eder. Bir merak istasyonunda bindiğiniz trenden bir başka heyecan istasyonunda indirir sizi.Anılarının bir yerinde, ömrümce başka hiçbir neden olmaksızın yani salt kendim için bir şey okuyamadım, diyen Aziz Nesin’in, “Ne o, yine bir iş mi yoksa bu kez kendin için mi okuyorsun?” sorusuna boş verir, dümeni hayatın akışına bırakırsınız.BİRLEŞİK DUYGU SİNESTEZİÇocukluğunda, ilkgençlik çağına doğru koşarken yaramazlık da yapar kimi kabahatleri de olur insanın. Sahi, okulu astığınız ya da söz verip de tutmadığınız olmadı mı hiç? Ateş de o çocuklardan biri işte. Resme de “feci” yeteneği var! (Korkmayın! Bu türden kullanımlara karşı tutumuyla da dil bilincini yapıt boyunca sergiliyor yazar.)Ve okullar kapanınca babası getirip “boş kâğıt gibi sıkıcı” bir tatil kasabasına bırakıverir “cezalı” oğlunu. Ateş, yaz boyu burada kalacak, bir süre sonra uzaktan uzağa “Kumru” diye anacağı Bahar Hanım’ın işlettiği Mavi Şarkı Oteli’nde çalışacaktır da.Bir anda sudan çıkmış balığa dönmüştür. Sıkıntılı günler birbirini kovalarken “meraklı kedi yavrusu gibi bakan” yaşıtı Arya’yla, hemen ardından onun arkadaşı Çilli’yle kesişir yolları. Arya için Ateş’in “sesi lacivert gridir, tıpkı kış denizinin hırçın dalgaları gibi.”Yüzyıllar öncesinden duyulan sesiyle “Konuş ki seni görebileyim.” diyen Sokrates’i, radyo oyunlarıyla Konuş ki Göreyim Seni diye seslenen şair Behçet Necatigil’i anımsadım.Arya için konuşmanın değeri salt ses tonu ya da sözcüklerle sınırlı değildir. Seslerin rengini de görmektedir o. Yani sinesteziktir. Bu farklılığın hem Arya hem de romanın bir başka kahramanı İnci için kurguya ustaca yerleştirildiğini belirtmeliyim./Archive/2021/3/11/180249964-ic2.jpgDesen: CEYDA KARLIİNCİ’NİN GÜNLÜĞÜArya, eski bir itfaiye merkezini kafeye dönüştürüp işleten annesine yardımcı olmaktadır. Mekânı, “Vanilya ve kakao kokusu, vals yapan bir çift gibi hafif adımlarla dönerek kafenin içinde dolaşıyor, herkesi dansına katılmaya davet ediyordu.” diye tanımlayan yazar, günün akşama akan saatleri için de şunları söyleyecektir:“Akşamüstünün kayıtsız aydınlığı, bahçede oturanların yüzlerinde geziniyor, kahkahalara eşlik ederek ağaçlara tırmanıyordu.”Her satırı, birbirinden hoş yazınsal tatlarla yüklü macera sürerken Bahçıvan, Tikli Adam (Kemik), Can, ötekiler... Yum Yum’u da unutmamalı, birer birer alırlar sahnedeki yerlerini.Arya’nın annesinin teyzesi İnci, halk arasında Ejder Ağzı denen bir obruğa düşüp kolunu kırar. Korku dolu saatler geçirdiği, duvarında sıralı sayılar olan bir mağaranın varlığını fark ettiği çukurdan kurtarılır. Ancak bir süre sonra hayata veda edecektir. Yıllar önce olmuştur bunlar.İnci’nin, sinestezik olmanın yanında karşılaştığı her şeyin fotoğrafını çektiği müthiş de bir görsel hafızası vardır. On iki yıllık kısa ömrüne bir de renklerin kılavuzluk ettiği “günlük” sığdırmış, onu da kimseye vermemesi kaydıyla çocukluk arkadaşı Bahçıvan’a emanet etmiştir. İşte, maceramızda o defterin önemlice bir rolü var!OBRUK, DEFİNE AVCILARI...Yeraltı sularının yol açtığı mağaraların çökmesiyle oluşan, ülkemizde yaygın olarak Konya’da görülen obruklar; terk edilmiş eski maden ocağının galerileri, akarsularda ortaya çıkan sert akıntılar, gün gün başka güzellikler sunan deniz ve kıyıyla öpüşen orman, kafe ve butik otele eşlik eden her biri bilinçli olarak seçilmiş öteki mekânlar olarak çıkıyor karşımıza.Obrukla maden ocağı arasında bir yerlerde yüzyıllar öncesinden gömülü olduğu söylenegelen mücevherleri kaçak kazıyla ele geçirmeyi tasarlayan define avcılarıyla maceranın ilgi çeken fotoğrafları tamamlanıyor.İsteksizce geldiği bu kıyı kasabasında “rüzgâr, Mavi Şarkı’nın bahçesinde, çocuk gibi oradan oraya koştururken” kafede zoraki söylediği ilk sözcükleri “lacivert gri” Ateş’in; birkaç aylık macerasına, kurduğu ilişkilere, otelden kovulmayı başarırsa evine dönebileceğini düşünürken takındığı tutuma tanık olan okuru, düğümün çözülmesi aşamasında hoş sürprizler de bekliyor./Archive/2021/3/11/180305808-kapakic3.jpgDOSTLUK VE DAYANIŞMA ÖYKÜSÜKahramanlarını; ilgileri, becerileri, heyecanları, zaafları... kısacası duygu ve düşünceleriyle ete kemiğe büründüren, onlarda okurun da kendisini bulmasını sağlayan Yeşim Saygın, anlatı boyunca düşürmediği tempo, altını büyük bir ciddiyetle çizdiği doğal varsıllığımız ve değerlerimiz bağlamında da yine dikkate değer bir yapıt sunuyor bize.Sonuç olarak bir dostluk ve dayanışma öyküsü anlatırken kıymetli bulduğu arkadaşlığı da zamanın eskitip silemeyeceğini anımsatıyor.Ancak Günlükte Saklı Sırlar’ı bence asıl hep anımsayacaklarımız arasına sokan anlatımda yakaladığı incelik ve özgünlüktür.Tatil bitip de ayrılık vakti geldiğinde Ateş’in veda sözcüklerinin rengini siz de merak ettiniz, değil mi? Öyleyse “güneş, görünmesini istediği güzellikleri aydınlatmaktayken” uzanın bu yapıta.Günlükte Saklı Sırlar / Yeşim Saygın / Günışığı Kitaplığı / 208 s. / 10+ / 2021. Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

Çağdaşİskoçlar Türk sahnelerinde!

Çağdaş İskoçlar Türk sahnelerinde! İskoç tiyatrosu üzerine dilimizde yazılan ilk kitap olan Çağdaş İskoç Tiyatrosu; önde gelen üç tiyatro yazarı Anthony Neilson, David Greig ve Zinnie Harris’in Türkiye’de sahnelenen oyunlarını odağa alıyor. Her bölümde yazara ve yapıtlarına ilişkin genel bilgilerin ardından, yazarın seçilen oyunları; suç, şiddet, cinsellik, homofobi, psikolojik bozukluklar, çevre etiği, yeni savaş anlayışı, küreselleşme ve küresel göç gibi kavramlarla toplumsal ve bireysel boyutlarıyla değerlendiriliyor. /Archive/2021/3/11/180022762-ic.jpgAnkara Üniv., Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi ve Türkiye Eleştirmenler Birliği üyesi olan Doç. Dr. Sıla Şenlen Güvenç’in, arşiv niteliği taşıyan çalışması Çağdaş İskoç Tiyatrosu; İskoç tiyatrosu üzerine dilimizde yazılan bir ilk kitap.Güvenç, bu alana ilişkin birikimini, tiyatro eleştirmeni olarak yıllar içinde izlediği yapımlar hakkındaki bilgilerini, yakın zamanda Edinburgh Üniversitesi’nde sürdürdüğü araştırmalar ve David Grief, Zinnie Harris, Linda McLean gibi yazarlarla yaptığı görüşmelerle akıcı bir dille bileştirerek sunuyor.ÜÇ YAZARA ÜÇ BÖLÜMDetaylı dipnotları yanı sıra geniş kaynakçasıyla da dikkat çeken kitabın giriş bölümünde; İskoç tiyatrosu ve çağdaş İskoç tiyatrosu örneklerinin Türkiye’de sahnelenme geçmişi ile ilgili bilgiler veriliyor.Kitapta, Neilson, Greig ve Harris’in bugüne kadar ülkemizde sahnelenmiş oyunlarına ayrılan üç ayrı bölüm bulunuyor.İlk bölümde, Neilson’un dört oyunu: Normal, Penetrator, Sansürcü (The Censor) ve Disosya (The Wonderful World of Dissocia); ikinci bölümde, Greif’in dört oyunu: Avrupa (Europe), Uzak Adalar (Outlying Islands), İki Kişilik Yaz (Midsummer) ve Prudencia Hart ve Bir Tuhaf Dibe Vurma Öyküsü (The Strange Undoing of Prudencia Hart); üçüncü bölümde de, Zinnie Harris’in üç oyunu: Kış Dönümü (Midwinter), Nefesinizi Nasıl Tutarsınız? (How to Hold Your Breath?) ve Şafakta Buluş Benimle (Meet Me at Dawn) kapsamlıca inceleniyor.GELENEK-YENİLİK ÇATIŞMASIHer bölümde yazara ve yapıtlarına ilişkin genel bilgilerin ardından, yazarın seçilen oyunları; kendilerine ayrılan altbölümlerde gerek toplumsal gerekse bireysel boyutlarıyla ele aldıkları suç, şiddet, cinsellik, homofobi, psikolojik bozukluklar, çevre etiği, yeni savaş anlayışı, küreselleşme ve küresel göç gibi kavramlara da değinmek yoluyla ele alınıyor.Bu bağlamda her yazarın; çağdaş insan hayatında olduğu kadar çağdaş kültür ve edebiyatta da kendilerine yer bulan toplum-birey ilişkisi, insanlar arası ilişkiler, insan psikolojisi, normal-anormal üzerine tanımları, gerçeklik, sosyal ahlak, gelenek-yenilik çatışması gibi konuları kendi biçemince işlediği görülüyor.Kitapta Neilson ve Harris’e ayrılan bölümler, bu yazarların Türkiye’de sahnelenen oyunlarının tümünü kapsıyor. Greig’in ülkemizde sahnelenmiş kısa oyunları Hassas ve Köy ile gençlere yönelik yazılan Sarı Ay ve Dr. Korczak Örneği’ne ise, hem bu oyunların kısa sahne ömürleri göz önünde bulundurularak hem de kitapta yapısal açıdan dengeyi korumak yolunda ayrı bölümlerde yer verilmemiş. Yine de, Greig hakkındaki bölümde bu oyunlara ilişkin bilgileri bulmak olanaklı.Çağdaş İskoç Tiyatrosu / Sıla Şenlen Güvenç / Mitos-Boyut / 312 S. / 2020. Candan Kızılgöl Özdemir

Birşair otobiyografisi...

Bir şair otobiyografisi... Türk edebiyatında şair otobiyografileri deyince aklıma gelen iki yapıt var: Şair Nigar Hanım’ın, Hayatımın Hikayesi ve Nâzım Hikmet’in, Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim yapıtları. Zincirli Ördek de şair A. Kadir Paksoy’un otobiyografisi. Çağdaş edebiyatımızda yeni bir örnek. Paksoy birçok önemli ödüle değer görülmüş bir şair. Bu ödüllerden sonuncusu da 2017 Yunus Nadi Şiir Ödülü. /Archive/2021/3/11/175738935-ic.jpgŞair A. Kadir Paksoy; Zincirli Ördek isimli otobiyografisine yaşamıyla doğrudan ilişkili şiirleri de alarak şiirsel bir yapıta dönüştürmüş. Bir şiir kitabı olarak da okuyabilirsiniz Zincirli Ördek’i.“Abra diye koydum şiiri yaşamın kefesine/ Ölüm ağır gelmesin diye/ Koydum ya bir de baktım ki/ Ömrümden bir şey kalmamış geriye” dizeleriyle ömrünü şiire verdiğini, şiirin kendisi için ölüme karşı yaşamı savunmanın bir aracı, doğrudan yaşam olduğunu belirtiyor.Ve “Aile Fotoğrafı” şiirinde dizeleştirdiği gibi de kendisini ülkesiyle özdeşleştiriyor:“İki ağabeyim var/ Biri tanrının savunmanlığına soyundu/ Tanrının takılmadığı bir kıyıda/ Biri atlar arasında aradı tanrıyı/ Ama atlara yem oldu/ Altılı ganyanda.(…)Bense/ Bu ailede beşte bir oranında/ Solcu ve ozan/ Ararım ben de tanrıyı hâlâ/ Dizeler arasında.(...)Rastlantı mı/ Takdiriilahi mi yoksa/ Bilmiyorum/ Ne kadar da benziyor aile fotoğrafım/ Ülkemin fotoğrafına”.Şair aynı zamanda yaşam öyküsü ile bağlantılı olarak Türkiye’nin yakın siyasal geçmişine (1960’lardan 2000’lere) de ışık tutuyor./Archive/2021/3/11/175755295-kapak.jpgAŞUDU DERESİNDEKİ O EVTıpkı Orta Çağ Avrupa’sında kilisenin halkın bilgisizliğinden ve saflığından yararlanarak varsıllaşırken halkın yoksullaşması gibi, bir Anadolu kasabasında da (Darende/Malatya) benzer bir olaya tanık oluyoruz.Mülkiyeti şairin büyükbabasına ait olan ama kullanımı babasına bırakılan, çocukluğunun bir bölümünün geçtiği ev ve bahçeyi, kasabanın müftüsü tarafından etki altına alınan büyükbabası camiye bağışlıyor. Ev yıkılıyor, babasının yetiştirdiği ağaçlar kesiliyor…Şair yine şiirsel bir biçimde betimliyor çocukluğunda yaşadığı bu trajediyi:“Büyükbabamın Aşudu Deresi’ndeki evimizi ve bahçemizi camiye bağışlamasıyla, tıpkı Nietsche’nin ‘Tanrı öldü’ dediği gibi artık Tanrı ölmüştü benim için.Hiçbir şeye inancım kalmamıştı. Ruhum allak bullaktı. Tutunduğum uçurum kıyısından düşmüş, vadi boyunca uçuyor, yamaçlara yayılmış kurt sürülerine yem olmamak için boşlukta kulaç atıyordum.Nietsche’nin papaz olan babasının çektiği acılara tanık olarak, babasının çok sevdiği ve hayatını adadığı bu Tanrı neden böyle iyi bir adamı böylesine bir acıyla cezalandırıyor, demesi gibi, ben de babam için aynı şeyi düşünüyordum.Bunca ağacı diken, toprağı yeşerten, hiç kimseye bir kötülüğü olmayan babamın elinden bu bahçeyi niye alıyordu Tanrı?Çanların derinden gelen seslerinin Nietsche’nin kulağından çıkmaması gibi; babamın o elleriyle diktiği kayısı, dut, elma, erik ağaçları kesilirken ve evimiz yıkılırken duyduğum ezan sesi de benim kulağımdan çıkmayacaktı ömür boyu...Allahu ekber! Allahu ekber!/ Tanrı evine çağırıyorlar beni Arapça/ Bıçaklarını Türkçe bileyenler”.ZİNCİRLERİNDEN KURTULMAKOkurun kitabın sonuna kadar merak ettiği “Zincirli Ördek” adlandırmasını da kitabın son bölümde açıklıyor A. Kadir Paksoy:“Bu otobiyografiye bir ad bulmak için Ankara’da, Kızılay’da gezinirken, Turhan Kitabevinde Le Monde’un yanında duran başka bir Fransızca gazete imdadıma yetişiyor: Le Canard Enchaîné (Zincirli Ördek)!...Le Canard Enchaîné, Fransa’da yolsuzluklarla, haksızlıklarla, ırkçılıkla, insan hakları ihlalleri ile mücadele eden sol eğilimli bir gazete. Ama bana göre bu ad, siyasi bir gazeteye değil, bir edebiyat dergisine çok daha uygundur.Birden bu adla yeni bir dergi çıkarma isteği uyanıyor içimde. Ama artık yaşlandım, böyle bir çabaya artık gücüm kalmadı. Haydi diyorum öyleyse, hevesim içimde kalmasın, bu ad, bu kitabımın adı olsun! Zaten bir türlü zincirlerinden kurtulamayan bu garibin hayatıyla da örtüşmüyor mu?...”Ankara’da İlhan İlhan Kitabevinde düzenlenen imza gününde imzalattığım bu kitabı şu sözlerle sundu şair bana: “Emeğin, ülkemizin, insanlığın zincirlerini kırma mücadelemizin ortak paydasında dostluk ve sevgiyle.”Şairin dostluğuna layık olmanın erinciyle.Zincirli Ördek / A. Kadir Paksoy / Ürün Yayınları / 126 s. İbrahim Demirel

Sessiz kalp krizi geçirmek felçriskini artırıyor

Sessiz kalp krizi geçirmek felç riskini artırıyor ABD'de yürütülen bir araştırmada, sessiz ya da fark edilmeyen kalp krizi geçirmenin 65 yaş ve üstü kişilerin hayatlarının ileriki dönemlerinde felç riskini artırdığı saptandı. Amerikan İnme Derneğinin yürüttüğü çalışmada, 4 bin 200'den fazla hastanın sağlık verileri incelendi.Çalışmada, EKG sonuçlarında sessiz kalp krizi geçirdiği tespit edilen hastalarda, geçirmeyenlere göre inme riskinin yüzde 47 arttığı belirlendi.Çalışmanın yazarı Weill Cornell Tıp Fakültesinden Alexander E. Merkler, sessiz kalp krizinin fark edilen kalp krizi kadar ölümcül olabildiğini belirterek, 65 yaş ve üstü kişilerde sessiz kalp krizinin fark edilen kalp krizlerinden daha sık görüldüğünü ifade etti.Merkler, "Sessiz kalp krizi geçirmenin felç riskini artırabildiğini saptadık. Sessiz kalp krizlerinin felç için yeni bir risk faktörü olarak kabul edilebileceğini düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu. AA

BarışTerkoğlu 'HDP kapatılsın' tartışmalarınıveçözüm sürecini değerlendirdi

Barış Terkoğlu 'HDP kapatılsın' tartışmalarını ve çözüm sürecini değerlendirdi Gazeteci yazar Barış Terkoğlu HDP’nin kapatılmasına yönelik yürütülen tartışmaları Cumhuriyet TV mikrofonuna anlattı. HDP’nin kuruluş yıllarındaki siyasi dinamiklere ve günümüzdeki siyasi dengeye değinen Terkoğlu, HDP’nin Türkiye siyaseti için ne ifade ettiğine de değindi. İktidar çevresinde HDP'nin kapatılması konusunda iki eğilim olduğunu söyleyen Terkoğlu "Bir eğilim HDP'nin kapatılmasından yana diğer eğilim ise HDP'yi tabela partisi haline getirecek operasyonlarla sıkıştırmayı tercih ediyor" ifadelerini kullandı. cumhuriyet.com.tr

DSÖ,ülkelere gönderilecek Covid-19 aşısımiktarınıaçıkladı

DSÖ, ülkelere gönderilecek Covid-19 aşısı miktarını açıkladı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), düşük ve orta gelirli ülkelere, aşılara eşit erişimi sağlamayı amaçlayan Covid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı (COVAX) kapsamında mayısa kadar 237 milyon yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşısı sevk edilmesinin beklendiğini duyurdu. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, örgütün İsviçre'nin Cenevre kentindeki merkezinde, video konferans yöntemiyle Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi nezdinde görev yapan büyükelçilere hitap etti.Pazartesi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladıklarını anımsatan Ghebreyesus, "Küresel olarak Covid-19'dan ölümlerin yüzde 59'unu erkekler oluşturuyor ancak kadınlar orantısız şekilde başka konularda pek çok acılar çekti" ifadesini kullandı.''RAPOR ŞOKE EDİCİ BİR TABLO ÇİZİYOR''Ghebreyesus, DSÖ'nün kadına şiddet konusunda 2000-2018 yıllarını kapsayan, şimdiye kadar yapılmış en büyük çalışmayı temsil eden yeni bir rapor yayımladığını belirterek, "Rapor şoke edici bir tablo çiziyor. Tahmini 736 milyon kadın, yani küresel olarak neredeyse her 3 kadından biri hayatlarında en az bir kez eş şiddetine, eş olmayan birinden cinsel şiddete veya her ikisine birden maruz kaldı" ifadesini kullandı.''237 MİLYON AŞI TESLİM ETMEYİ UMUYORUZ''COVAX kapsamında ülkelere, Covid-19 aşı sevkiyatının devam ettiğini aktaran Ghebreyesus, "Bugünden başlayarak mayıs ayına kadar toplam 237 milyon aşı teslim etmeyi umuyoruz. Bu, cesaret verici bir süreç ama COVAX aracılığıyla dağıtılan dozların hacmi hala nispeten küçük" diye konuştu.''ACİL EYLEM ANLAMINA GELİYOR''Ghebreyesus, şu anda ana önceliklerinin tüm ülkelerin salgını sona erdirmesine yardımcı olmak için COVAX'ın kapasitesini artırmak olduğunu vurgulayarak "Bu, (aşı) üretimini artırmak için acil eylem anlamına geliyor" şeklinde konuştu. AA

Fahrettin Koca'ya tepki yağdı: Oy yok

Fahrettin Koca'ya tepki yağdı: Oy yok Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye'de ilk koronavirüs (Covid-19) vakasının açıklanmasının birinci yıl dönümünde YouTube kanalı üzerinden açıklama yaptı. Koca'nın, YouTube yayınına "Oy yok" mesajları yağdı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, koronavirüs salgınının birinci yıl dönümünde kameraların karşısına geçerek kısıtlamalar ve normalleşme ile ilgili açıklamalarda bulundu.Koca Covid-19'un, "2020'ye çöken kabus 2021'de aynı şekilde devam etmeyecek" değerlendirmesinde bulundu."OY YOK"Koca'nın YouTube kanalında canlı olarak verilen açıklamaya kullanıcılardan "Oy yok" mesajları yağdı. cumhuriyet.com.tr

UEFA Avrupa Ligi'nde gecenin sonuçları

UEFA Avrupa Ligi'nde gecenin sonuçları Öne çıkan karşılaşmada, İngiltere temsilcisi Manchester United, Old Trafford Stadı'nda İtalya'nın Milan takımını ağırladı. UEFA Avrupa Ligi'nde son 16 turunun ilk ayağı, dört maçla başladı.Avrupa futbolunun kulüp düzeyindeki iki numaralı organizasyonunda TSİ 20.55'teki karşılaşmalar sona erdi.Öne çıkan karşılaşmada, İngiltere temsilcisi Manchester United, Old Trafford Stadı'nda İtalya'nın Milan takımını ağırladı.Karşılaşmanın ilk yarısında Milan'da Rafael Leao'nun golü ofsayt, Franck Kessie'nin filelerle buluşan topu ise futbolcunun meşin yuvarlağı pozisyon sırasında eliyle kontrol ettiği gerekçesiyle sayılmadı. Manchester United'da ise Harry Maguire'ın şutu direkten döndü ve ilk yarı golsüz sona erdi.İkinci devreye hızlı başlayan Manchester United, 18 yaşındaki Amad Diallo'nun 50. dakika attığı golle 1-0 öne geçti. Maçın sonlarına doğru ataklarını sıklaştıran Milan, eski Fenerbahçeli Simon Kjaer'in 90+2. dakikada ağları sarsmasıyla skoru eşitledi ve karşılaşma 1-1 sona erdi.Bu maçların rövanşları, 18 Mart Perşembe günü oynanacak.Alınan sonuçlar şöyle:Manchester United (İngiltere) - Milan (İtalya): 1-1Dinamo Kiev (Ukrayna) - Villarreal (İspanya): 0-2Ajax (Hollanda) - Young Boys? (İsviçre)?: 3-0Slavia Prag (Çekya) - Rangers (İskoçya): 1-1 AA

Son anket: MHP baraj altı, AKP'nin oy oranında büyük düşüş

Son anket: MHP baraj altı, AKP'nin oy oranında büyük düşüş Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz, son anket sonuçlarını yayımladı. Yapılan ankette kararsızlar dağıtılmadan önce AKP yüzde 29 oy alırken, ittifakın diğer ortağı MHP yüzde 6,8 ile baraj altında kaldı. Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz, Youtube kanalında son anket verilerini yayımladı. Anket sonuçlarına göre, kararsızlar dağıtılmadan önce AKP yüzde 29 oy alırken ittifakın diğer ortağı MHP yüzde 6,8 ile baraj altında kaldı.Kararsızlar dağıtıldığında ise, AKP yüzde 35,4, MHP ise yüzde 8,3 alarak yine baraj altında kaldı. Kararsızlar dağıtılmadan partilerin oy oranı şöyle:AKP: Yüzde 29,0CHP: Yüzde 18,2Kararsızım: Yüzde 13,8İYİ Parti: Yüzde 12,9HDP: Yüzde 9,3MHP: Yüzde 6,8Oy kullanmayacağım: Yüzde 6,7DEVA Partisi: Yüzde 2,0Gelecek Partisi: Yüzde 0,6Diğer: Yüzde 0,5/Archive/2021/3/11/225136405-anket-1.jpgKararsızlar dağıtıldıktan sonra partilerin oy oranı şöyle:AKP: Yüzde 35,4CHP: Yüzde 22İYİ Parti: Yüzde 16,5HDP: Yüzde 11,3MHP: Yüzde 8,3DEVA Partisi: Yüzde 2,9Gelecek Partisi: Yüzde 1,2Saadet Partisi: Yüzde 1,2/Archive/2021/3/11/225205873-anket-2.jpg cumhuriyet.com.tr

Emekli Orgeneral Edip Başer yaşamınıyitirdi

Emekli Orgeneral Edip Başer yaşamını yitirdi Emekli Orgeneral Edip Başer yaşamını yitirdi. Başer’in vefatını, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ duyurdu. Emekli Orgeneral Halit Edip Başer sağlık sorunları nedeniyle bir süredir tedavi gördüğü özel bir hastanede saat 19.10 sularında hayatını kaybetti.Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Başer'in vefat ettiğini sosyal medya hesabından duyurdu.Başbuğ'un paylaşımı şöyle:"Genç rütbelerden beri beraber olduğumuz, kendisini tanımaktan her zaman onur duyduğum, değerli komutanım, sevgili abim, Emekli Orgeneral Edip Başer’i kaybettik. Üzüntümüz çok büyük."Genelkurmay İkinci Başkanlığı ve 2. Ordu Komutanlığı görevlerinde bulunan Başer, 2002 yılında emekli olmuştu. AA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter