News - Haberler
İsrail BaşbakanıNetanyahu, Covid-19 aşısının ikinci dozunu yaptırdı
İsrail Başbakanı Netanyahu, Covid-19 aşısının ikinci dozunu yaptırdı figure > İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Sağlık Bakanı Yuli Edelstein, koronavirüs aşısının 2. dozunu yaptırdı. Dünya genelinde yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını ile mücadele kapsamında virüse karşı aşılama süreci birçok ülkede devam ediyor. İsrail’de aşılamanın ikinci aşamasının bu akşamdan itibaren başlaması ile ülkede Covid-19 aşısının ikinci dozunu olan ilk kişi Başbakan Binyamin Netanyahu oldu.Tel Aviv yakınlarındaki Ramat Gan’da bulunan Sheba Tıp Merkezi’nde aşının ikinci dozunu, yaptıran Netanyahu, "Pfizer ile 16 yaşın üzerindeki tüm İsrail vatandaşlarını 2 ay içinde aşılamamızı sağlayacak büyüklükte aşı sevkiyatı konusunda anlaştım" dedi. Netanyahu’nun hemen ardından Sağlık Bakanı Yuli Edelstein de Covid-19 aşısının ikinci dozunu yaptırdı.AŞININ İLK DOZUNU DA BİRLİKTE YAPTIRMIŞLARDIBaşbakan Netanyahu ve Sağlık Bakanı Edelstein, 19 Aralık’ta Alman BioNTech ile ABD’li Pfizer’ın geliştirdiği Covid-19 aşısının ilk dozunu yaptırmıştı.Öte yandan İsrail, 9,3 milyonluk nüfusunun yaklaşık yüzde 15’ini aşılmasının ardından Covid-19’a karşı aşılama konusunda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri oldu. cumhuriyet.com.trGalatasaray Teknik DirektörüFatihTerim'den ince gönderme: Biz istiyoruz başkalarıalıyor
Galatasaray Teknik Direktörü FatihTerim'den ince gönderme: Biz istiyoruz başkaları alıyor figure > Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Gençlerbirliği’ni 6-0 mağlup ettikleri maçın ardından transferle ilgili konuştu ve istediği oyuncuları açıkladı. Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Gençlerbirliği’ni 6-0 mağlup ettikleri maçın ardından transferle ilgili konuştu ve istediği oyuncuları açıkladı. Sarı kırmızılı takımda uzun süredir gündemi meşgul eden transfer haberleri ile ilgili konuşan deneyimli teknik adam, “İrfan Can Kahveci ve Onyekuru’yu istiyoruz, Muhammet’i istiyoruz, Visca’yı istiyoruz. Yazdıkları için söylüyorum. Sayın başkan ve yönetimimiz, değişim zamanında da oluyorsa bunu zorlayacağız. Bazı oyuncularla yolları ayıracağız. Biz hamleleri genelde devre arasında yapıyoruz” ifadelerini kullandı. İşte tecrübeli teknik adamın yaptığı açıklamalarından satır başları:‘NE OLURSA OLSUN KENDİLERİNİ KUTLUYORUM’”Oyuncularımı canı gönülden kutluyorum. Çok iyi oynadılar. Umarım televizyonlarının başındaki tüm futbolseverlerin ve Galatasaraylıların keyfi yerine gelmiştir. Gençlerbirliği’ne geçmiş olsun. Ama bu skorun ortaya çıkmasının sebeplerinden biri de onların oynama isteğiydi. Ne olursa olsun kendilerini kutluyorum.”/Archive%5C2021%5C1%5C9%5C213948045-galatasaray-genclerbirligi-ek-fotograflar_7.jpg‘TEMMUZ AYINDA HİÇBİR ŞEY HARCAMADIK’”Birçok isim çıkıyor, çoğuyla alakamız yok. Listemizi verdik. Galatasaraylılar’ın bilmesini istediğim bir şey var; çok fazla imkânımız var da yapmıyoruz gibi bir şey yok. Tam tersi, olmayan imkânları zorlayarak daha iyisini yapmaya çalışıyoruz. Yönetimimizin elinden geleceğini yapacağına inanıyorum. Hatta elinden gelenin fazlasını yapmasını istiyorum. Bazı oyuncularımızla yollarımızı ayıracağız. Temmuz ayında hiçbir şey harcamadık. Sadece Etebo’yu kiraladık, onun dışında her oyuncuyu bonservissiz aldık. Bize rakamsal olarak geri dönüşü olabilecek oyuncuları almak istiyoruz. Ama benim her söylediğim ismi başkaları alıyor. Başkalarına scoutluk yapmaktan yorulduk.”‘İRFAN CAN, VİSCA, ONYEKURU VE MUHAMMET’İ İSTİYORUZ’”Galatasaray’ın değişime ihtiyacı var. Yönetimimizin bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğini düşünüyorum. Teknik olarak kimseyi almadan, kimseyi göndermek de istemiyorum. Hafta içinde Galatasaraylıları bilgilendirmek adına beyaz gömlek giyebiliriz. Doğru bilgiyi alsınlar. İrfan Can, Visca, Onyekuru ve Muhammet’i istiyoruz.” cumhuriyet.com.trÖzhaseki’den AKP’li belediye başkanlarının tartışmasıhakkında açıklama
Özhaseki’den AKP’li belediye başkanlarının tartışması hakkında açıklama figure > AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı'nın "Erciyes ve Kayseri" açıklamasıyla ilgili, "Açıkça niyetini yazmasını ve insanlardan özür dilemesi gerektiğini söyledim. O da yakışanı yaptı." dedi. Özhakesi, Kayserispor - Yeni Malatyaspor maçını izledikten sonra stadyum çıkışı gazetecilere, Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı'nın Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç'a "Memduh ağabey, bak canımı sıkma. Eğer bir defa daha Kayseri Kapadokya’nın merkezi dersen Erciyes'i elinden alırım." şeklindeki ifadeleri ile ilgili açıklama yaptı.Arı'nın, 2020 yılı icraatlarını değerlendirdiği basın toplantısındaki sözlerine ilişkin Özhaseki, şunları kaydetti:"Günün sürprizi de Nevşehir Belediye Başkanımızdı. Sabah erkenden telefonuma mesajlar düşmeye başlayınca baktım Nevşehir'de böyle şeyler söylemiş. Kendisini aradım. Gencecik bir arkadaş var orada. Biraz heyecanlı. Başarılı ve gayretli, takip de ediyorum. Orada basın toplantısı yaparken öyle bir şey söylemiş. Ne olduğunu sordum, 'Espri yapmıştım' dedi. Kamuda herkese açık yapılan hatanın iki kişilik özrü olmayacağını söyledim. Açıkça niyetini yazmasını ve insanlardan özür dilemesi gerektiğini söyledim. O da yakışanı yaptı. Arkadaşımızın bir hatası oldu, telafi etti. Helallik istedi. Nevşehir bizim en yakın ilimiz. Oradaki arkadaşları da seviyoruz. Belediye Başkanımızın da anketlerini yaptırıyorum, çok başarılı. Biraz espri katarak söylediği bir şey ama yanlış anlamaya müsaitti. O da geçti, kapattık o defteri. Bir gün Rasim'i Erciyes'e çağırıp çay kahve ikram edeceğim. Erciyes'in Kayseri'ye ait olduğunu da tekrarlatacağız."Başkan Arı, yaptığı yazılı açıklamada, toplantıda bir gazetecinin sorusu üzerine, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç ile aralarında geçen esprili konuşmayı naklettiğini, beyanının bazı basın kuruluşlarınca çarpıtıldığını belirtmişti. AAYanlışumut sendromuna dikkat!
Yanlış umut sendromuna dikkat! figure > Uzman Psikolog Nazım Serin yazdı: Yeni yıl dilekleri ve yanlış umut sendromu... Serin, "Yeni yılda dünyanın daha iyi bir yer olmasına yönelik dileklerimizin yanında, kendimiz de yenilenmek isteriz. Örneğin, sigarayı bırakmaya, kilo vermeye, bazı olumsuz huylarımızı değiştirmeye vs. karar veririz" diyor. Her yılbaşı insanların bitmek bilmeyen değişim arzu ve umutlarının en üst düzeye çıktığı bir dönemdir. Hele 2020 yılı başta Covid – 19 pandemisi ve onun getirdiği zorluklar olmak üzere ülkemizde depremler, yangınlar, insan kayıpları ve maddi kayıplarla dolu unutulmaz bir yıl oldu. Bu yüzden yeni yılın gelişini geçmiş yıllara nazaran daha sabırsız bir halde bekliyoruz. Ne de olsa yeni yıl, yeni umutlar demektir.Yeni yılda dünyanın daha iyi bir yer olmasına yönelik dileklerimizin yanında, kendimiz de yenilenmek isteriz. Örneğin, sigarayı bırakmaya, kilo vermeye, bazı olumsuz huylarımızı değiştirmeye vs. karar veririz. Arzu ettiğimiz değişimle elde etmeyi hayal ettiğimiz sonuçlar bizi motive eder. Değişimin cazibesine kapılmamız, aslında bizi, farkında olmadığımız bir hayal kırıklığı riskinin de kıyısına taşımış olur. Şöyle ki; kendimizi geliştirmek için verdiğimiz karar, “öz-kontrol” algımızı, yani “kontrolün bizde olduğu algısını” yükseltir. Eğer verdiğimiz değişim kararlarını, psikolojik yapımız veya yeteneklerimiz açısından hayata geçirmeye elverişli olmadığımız halde, sırf değişimin cazibesine kapıldığımız için vermişsek, yanlış bir özgüven duygusu içine gireriz. Bu yanlış özgüven de bizi “yanlış umut sendromu” (the false-hope syndrome) denilen bir durumla karşı karşıya getirir. Gerçekçi olmayan beklentilerden dolayı ortaya çıkan yanlış umut sendromunun sonucu ise, ne yazık ki, değişmeyi umut ettiğimiz konularla ilgili üzücü bir hayal kırıklığıdır. ***Birçok sözde “kişisel gelişim” kitabı insanları, yanlış umut sendromuna götürecek şekilde istismar eder. Bu kitaplar, insanlara, çaba sarf etmeden ve hızlı bir şekilde değişim vaat ederler. Araştırmalar da gösteriyor ki; insanlar kendi değişimlerini istedikleri yönde sonuçlandırma olasılıklarını abartmaya, fakat diğer insanların aynı konularda değişebilme olasılıklarına inanmamaya eğilimlidir. Araştırmaların bir diğer bulgusu ise, değişmeye çalışan insanların, geçmişte yaptıkları değişim girişimleriyle ilgili elde ettikleri başarıları, başarısız oldukları girişimlere nazaran daha fazla hatırlamaya yatkın olduklarıdır. Bu faktörlerin etkisiyle değişim için tekrar denemek oldukça cazip görünmeye başlar. Fakat değişim girişiminin başlangıcına eşlik eden iyimserlik, değişimin zorlukları yaşanmaya başladıkça dağılmaya başlar. ***Peki, ne yapılmalı? İyimser ve umutlu olmak yanlış mıdır? Değişmeye çalışmak boş bir çaba mıdır? Tabii ki hayır! Yine de yanlış umut sendromuna düşmememiz için dikkat etmemiz gereken hususlar var: 1 Daha önceki başarısızlıklarımızı unutmamalı, onlardan ders çıkarmalı ve çok kısa sürede sonuç beklememeliyiz.2 Kendimizi kandırmamalı ve değişim için aynı yöntemleri tekrar tekrar kullanmak yerine daha farklı bakış açıları geliştirmeye çalışmalıyız. 3 Ulaşılması zor ve gerçekçi olmayan hedefler koyarak bunlara büyük umutlar beslemekten kaçınmalıyız. 4 Herkes değişebilir ve gelişebilir, ancak ilk değiştirmemiz gereken şey değişime olan bakış açımızdır. 5 Umut etmekten korkmayın ama aynı hataları yapmaktan korkun. Yeni yılda daha güzel bir dünyaya dair dilediğimiz dileklerimizin gerçekleşmesi için belki başkalarını değiştiremeyiz ama kendimizle ilgili gerçekçi beklentilere dayanan değişimler gerçekleştirip özlediğimiz dünyanın oluşumuna katkıda bulunabiliriz. Hepinize yaşadıklarınızdan öğrendiklerinizin ışığında değişim çaba ve umutlarınızın birer birer gerçekleştiği bir yıl diliyorum. Mutlu yıllar!Uzman Psikolog Nazım SerinKaynak : Polivy, J., & Herman, C. P. (2000). The false-hope syndrome: Unfulfilled expectations of self-change. Current Directions in Psychological Science, 9(4), 128-131. Cumhuriyet PazarGalatasaraylıoyuncuların gol sevinciyle transferçağrısına olumlu yanıt
Galatasaraylı oyuncuların gol sevinciyle transfer çağrısına olumlu yanıt figure > Adı Galatasaray ile anılan Başakşehir'in yıldızı İrfan Can'ın gol sevinç hareketini taklit eden Oğulcan'a takım arkadaşı Taylan Antalyalı da ayak uydurdu /Archive/2021/1/9/223136419-can.jpgGalatasaray’ın başarılı futbolcusu Oğulcan Çağlayan, Gençlerbirliği maçında attığı golle bu sezon ligdeki 3. golünü kaydederken, genç yıldızın gol sevincinde ince bir mesaj vardı.Adı Galatasaray ile anılan Başakşehir'in yıldızı İrfan Can'ın gol sevinç hareketini taklit eden Oğulcan'a takım arkadaşı Taylan Antalyalı da ayak uydurdu. Taylan o fotoğrafı Instagram hesabından paylaştı, İrfan Can Kahveci de fotoğrafı beğendi. 3 oyuncu çeşitli dönemlerde aynı ekiplerde forma giymişlerdi. Yine 3 oyuncu tatillerini birlikte geçiriyorlar./Archive/2021/1/9/222026599-ogulcan-caglayan-3-golunu-kaydetti_1.jpg3. GOLSüper Lig’in 18. haftasında sahasında Gençlerbirliği’ni farklı mağlup eden Galatasaray’da Oğulcan Çağlayan da gollerden birini attı. Mücadelenin 64. dakikasında sahneye çıkan 24 yaşındaki futbolcu, takımının 5. golünü kaydetti. Oğulcan attığı golle bu sezon Süper Lig’deki 3. gol sevincini yaşadı. Bu golleri de oynadığı son 4 karşılaşmada attı.Karşılaşmaya 11’de başlayan başarılı futbolcu, 65. dakikada yerini Ryan Babel’e bıraktı. İHAABD'de protestolara katılanlara gözaltılar başladı
ABD'de protestolara katılanlara gözaltılar başladı figure > ABD'de Kongre binasına zorla giren ve suça karıştığı düşünülen göstericiler tespit edilirken, Temsilciler Meclisi Sözcüsü Nancy Pelosi'nin kürsüsünü çalan göstericinin de gözaltına alındığı bildirildi. Amerikan Kongre binası ve çevresinde 6 Ocak günü yaşanan şiddet eylemleri sırasında, Nancy Pelosi'nin kürsüsünü binanın dışına taşıdığı görüntüleri sosyal medyada yayınlanan Adam Johnson isimli göstericinin Florida eyaletinde yakalandığı açıklandı.Amerikan CNN televizyonunun internet sayfasında yer alan bilgiye göre, Adalet Bakanlığının talebi üzerine gözaltına alınan 36 yaşındaki Johnson'un cuma gecesi Pinellas İlçe Hapishanesine götürüldüğü ve Kongre binasının yağmalanması suçundan yargılanacağı belirtildi.PELOSİ'NİN MASASINI DAĞITAN GÖSTERİCİ DE GÖZALTINDAAdalet Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, ABD Kongre binasının Trump yanlıları tarafından kuşatılması sırasında Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin ofisine girip masasını dağıtan Richard Barnett'in de tutuklandığını söyledi.Arkansas eyaletinde gözaltına alındığı belirtilen Barnett, Kongre binası baskını esnasında Pelosi'nin masasının üzerine ayaklarını uzatmış vaziyetteki fotoğrafı ile sosyal medyada en çok yer alan isimlerden biri olmuştu.Johnson ve Barnett'in dışında, olaylarda ön plana çıkan 12 göstericinin daha gözaltına alındığı kaydedildi.ABD KONGRE BİNASINDA ÇIKAN OLAYLARABD Kongresi, 6 Ocak'ta Başkanlık Seçimi Seçiciler Kurulu Oylamasını onaylamak üzere ortak oturumla toplanırken, ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray'ın önünde miting düzenlemişti.Mitinge katılan on binlerce gösterici daha sonra Kongreye yürümüş ve Kongre binasına girmeye çalışmıştı. Polisle göstericiler arasında arbede yaşanırken, yüzlerce gösterici barikatları aşıp Kongre binasına girmişti.Olaylara müdahale etmek üzere Kongreye Ulusal Muhafızlar sevk edilmiş, yaklaşık 4 saat süren baskının ardından güvenlik güçleri asayişi sağlamıştı. Olaylarda biri polis toplam 5 kişi hayatını kaybetmiş, onlarca kişi de yaralanmıştı. cumhuriyet.com.trİyi, kötüveçirkin
İyi, kötü ve çirkin figure > “Kahvenin ışıkları gözünü aldığı için Bayan L. kapıdan çıkarken kadının ölüsüne takılıp düştü. Bir ölüye takıldığını fark edince havaleler geçirmeye başladı, hiç kimse onu sakinleştiremiyordu…." Aşağıda Piyanist adlı kitaptan alıntıladığım bir pasajı bulacaksınız (yakında benim çevirimle Koridor Yayıncılık’tan çıkacak olan kitap) . Evet, bildiğiniz o Piyanist adlı filme kaynaklık etmiş olan anı kitabı bu. Elbette kitap filmden daha fazla bir şeydir.Pasajda anlatılan olay Varşova gettosunda geçiyor, yani Nazilerin işgal ettiği kentte yaşayan Yahudilerin –ölüm kamplarına gönderilmeden önce- zorunlu olarak yerleştirildikleri ya da hapsedildikleri, çevresi duvarlarla çevrili mahallede. Sözünü ettiğim kitap da kurmaca değil, olayları yaşamış bir piyanistin günlüğü, gerçekten olmuş şeyler. ***“18 Temmuz cumartesi günü Goldfeder’le ikimiz Leszno Sokağın’daki Pod Fontana kahvesinde bir konser veriyorduk, konser bir zamanlar Chopin yarışmasını kazanmış olan ünlü piyanist Leon Borunski yararınaydı. Borunski vereme yakalanmıştı, Otwock gettosunda yoksulluk içinde yaşıyordu. Kahvenin bahçesi tıklım tıklım doluydu. Toplumun elitleri oradaydı, yeni elitler de eksik değildi. Bu kadar insan en son ne zaman böyle bir araya gelmişti, kimse hatırlamıyordu ama dinleyiciler arasında bir heyecan vardıysa bambaşka bir nedenden dolayı vardı: Varlıklı kesimin zarif bayanlarıyla sonradan görme uyanıklar bugün acaba Bayan L., Bayan K. ile konuşacak mı diye merak ediyorlardı. Bu iki bayan da hayır işleriyle ilgilenmekteydi, yoksullara yardım etmek amacıyla, varlıklıların binalarının çoğunda oluşturulmuş komitelerin etkinliklerinde aktif olarak çalışıyorlardı. Yardımseverlik işi özellikle hoş bir işti çünkü sık sık balolar düzenlemeniz gerekiyordu ve insanlar balolarda dans ediyor, eğleniyor, içki içiyor, gecenin geliri de yardım için kullanılmak üzere bağışlanıyordu. ***O iki bayan, birkaç gün önce Sztuka kahvesinde aralarında geçen bir olay yüzünden birbirleri için iyi şeyler hissetmiyordu. Her ikisi de kendince çok güzeldi, birbirlerinden fazlasıyla nefret ediyor, birbirlerinin hayranlarını çalmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu iki bayan da, demiryolu işletmeciliği yapan ve bir Gestapo ajanı olan Maurycy Kohn’u büyük ikramiye olarak görürdü, o yakışıklı adamın, aktör yüzü gibi ifadeli ve hoş bir yüzü vardı. “O gece ikisi Sztuka’da hoşça vakit geçirmekte, barda kendi küçük hayran kalabalığıyla birlikte oturmaktaydı, ikisi de en seçme içkileri ısmarlamakta ve caz topluluğunun akordeoncusuna en sevilen müzik parçalarını kendi masalarında çaldırmakta birbiriyle yarışmaktaydı. Önce Bayan L kahveden ayrıldı. Kendisi içerdeyken dışarda, açlıktan ölmek üzere olan bir kadının sokakta sürünürken tam barın kapısının önünde can vererek kapının önüne yığıldığından haberi yoktu. “Kahvenin ışıkları gözünü aldığı için Bayan L. kapıdan çıkarken kadının ölüsüne takılıp düştü. Bir ölüye takıldığını fark edince havaleler geçirmeye başladı, hiç kimse onu sakinleştiremiyordu…. Bayan K. kapıdan dışarı çıktığı zaman dehşete kapıldı, çok korkunç bir çığlık attı ama hemen kendisini toparladı, sanki çok üzülmüş gibi yapıp hemen ölmüş kadının yanına gitti, el çantasından beş yüz zloti çıkardı, kendisinin tam arkasında duran Kohn’a uzattı, ‘Al şunu, ne gerekiyorsa yap,’ dedi. ‘Doğru dürüst gömülmesi için ne gerekiyorsa.’“Bunun üzerine kadının çevresindeki bayanlardan biri herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle, ‘Buyurun, işte her zamanki gibi, bir iyilik meleği!’ dedi.”***Pasajı okudunuz. Birkaç soruyla bitireceğim yazımı: Burada siz bir “iyilik meleği” görebiliyor musunuz? Çirkinlik görebiliyor musunuz? Pekiyi ya kötülük? Ülker İnceİşcan'ın kitabıyeniçıktı: "Edebiyata yeni bir afacan geldi"
İşcan'ın kitabı yeni çıktı: "Edebiyata yeni bir afacan geldi" figure > Hasan Okan İşcan'ın "Açılırken Tek Kilitli" isimli kitabı çıktı. Hasan Okan İşcan, "Açılırken Tek Kilitli" isimli kitap çıkardı. Açık Gazte'de kitaba ilişkin değerlendirmelerde bulunan Serdar Müteferrika Serhatlı, kitabı anlattı. /Archive/2021/1/9/213240456-a-44-207x300.jpgSerhatlı'nın, "Edebiyata yeni bir afacan geldi" başlıklı yazısı şöyle:"Edebiyatın yaramaz çocuk hâlleri olduğuna öteden beri inanırım. Meraklıdır ve karıştırır, alttakini çekerken üsttekileri devirir.Afacandır, zira zekâsı parlaktır. Tatlı ve sevimli hâllerine diyelim kaş çattınız, fazla kızamazsınız, iki dakikada sizi tebessüm ettirir; işte edebiyat budur…Sözün, söylemenin, anlatmanın gücü her zaman bu yaramaz çocuğun zihninde yeni soru işaretlerine, türlü arayışlara dönüşür. Haşarı çocuğun çaya sirke katmak, üstüne tuz ekip biraz da ketçap eklemesi gibi edebiyatın yaramazlık hâlleri, bütün bu yeniliklerin beşiği olur; oradan yepyeni tarzlar türeyecektir.İşte böylesi bir edebiyat denemesi kısa süre önce raflarda yerini aldı:¨Açılırken Tek Kilitli¨H.Okan İşcan’ı, birkaç yıldır, internet ortamlarında takip ediyorduk; seyahatlerini anlamlandıran kısa kısa yazdığı deneme notları birikiyordu sanki, bu satırlardan bir kitabın geleceğini görüyorduk. Nitekim geldi! İşcan işi icabı Evliya Çelebi’liğe çıkmış biridir; nazar değmesin ama herkese kısmet olmaz böylesi. Hem işini yapacaksın hem de gezeceksin… Yediğin içtiğin senin olsun, gördüğünü anlat bari, denilse Okan İşcan’ın gezi notlarından, bunların tümünden bir seyahatnâme çıkardı elbette. Fakat, İşcan edebiyatın her yere uzanan kollarına, her şeye dokunan ellerine birer cümle bırakmak istemiştir. Kim bilir, belki gezi notlarından ileride başka metinler de okuruz, ancak şimdi gezdiği bunca yerden dostlarına birer mektup gönderiyormuş gibi, onlara hitaben ve ithafla, yazmayı tercih etmiş olmalı. Yüz on sekiz sayfalık, kısa cümleler, şiirsel seslenişler, öyküyü anımsatan küçük mekân tasvirleriyle ve edebiyatın deneme tarzına yakışan aforizmalarıyla, aslında 40-50 sayfalık bir bütüncül metin var, elimizde: ¨Açılırken Tek Kilitli…¨Danimarka’da bir trende yazıp, o günden beri biriken küçük notlarını, daha ilk girişinde, mesela ¨Leyla ve Süheyla¨ya ithaf ediyor. Böylece bizi de bir merak alıyor. Leyla ve Süheyla kim, ama söylemiyor ki yazarımız. Leyla ve Süheyla aklımızda birer isim olarak kalıyor, biz kendimize göre birer Leyla ve Süheyla yaratıyoruz zihnimizde. Leyla’lar, Süheyla’lar çoğalıyor…Zaten bütün okumalar bir zihin çözümlemesi değil midir?Bu isimler kurmaca mıdır, yoksa gerçekten İşcan’ın yaşamında Leyla ve Süheyla var mıdır? Sayfalar ilerledikçe soy isimleri görülmeyen pek çok başka isimler birikiyor ve bu kez biz yazarın zihin dünyasını kavramaya, çözmeye, anlamaya çalışmak için kâh küçük şiir dizeleri gibi kâh devrik cümleyle kapanmış bir vurgunun peşine düşüyoruz. Ne ki İşcan, saklambaç oyununa çıkmış küçük bir afacan gibi derhal saklanıyor, bir tek ¨Elma dersem çık, armut dersem çıkma!¨ diyesimiz kalıyor.İşcan’ın edebiyat ve kitap dünyasına giriş yaptığı bu eserinde bilinçaltı akımı~Sürrealizmin izlerini görerek okudukça izler, rüyâlar, sebil çeşmeler, sık sık tren düdükleri, uykusuz gecelerinde saat tik takları apaçık ve apak biçimde ¨Hey okur! Ben saklanacağım, haydi gel beni bul!¨ diye seslenmektedir. Ah, hele saatler; Okan İşcan için saatlerin önemi…Dedesinden kalan köstekli saatin yanında anneannesinden miras kol saatini yan yana koyarken geçmiş zamanı durdurduğuna şahit oluruz; kendi kaybolan dede saatlerimize yanarız.İşcan’ın eseri başlı başına oturup, baştan sona okunacak bir metin değildir. Orasından burasından eşelenip deşelenecek, karnı tok tavuğun yine de iştahla sapı samanı gagaladığı gibi, bir edebiyat iştahına ihtiyaç gösteren yazı türü olarak karşımızdadır. Romandan hikâyeye, şiirden düz yazı ve denemeye kadar belki de bütün türlerin bir kokteyli bulunuyor elimizde…Hele, gazetemizin yazarlarından Mahmut Şenol’un Arkitera Mimarlık dergisinde 2016’da yayınlanmış ¨Meşgul Görünmek Sanatı¨ başlıklı deneme-hikâye yazısından alıntı yaptığı Yusuf Kalfa karakterini tekrar bize hatırlatması dikkatimizi çekmiştir. Sizin de hayata dair küçücük gibi görünen ve üzerinde durmayı ihmal ettiğiniz nice şeyleri, bir daha durup düşünüp, satır satır ve yavaş bir ritimle tekrar tekrar okuyabileceğiniz yepyeni bir tarz sunan, mektup-öykü ve şiirin bezediği sessiz bir zihin yolculuğu kitabı, tarafımdan tavsiye edilir…Rahmetli şairimiz Gülten Akın’ın, ¨Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya¨ dizeleri kulaklarımızda çınlıyorsa, işte şimdi İşcan’ın sözcüklerini dinleyerek ince şeylerin peşine düşmek vaktidir." cumhuriyet.com.trSalgınlar, felaketler ve yeni yıl
Salgınlar, felaketler ve yeni yıl figure > Aşı tek başına bir pandemiyi sonlandıramaz diyor DSÖ Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus, “gözetim, test, takip, karantina ve tedbirlere devam etmemiz gerek.” 2020 kuşkusuz zor bir yıldı. Bir virüs hayatımızı başından sonuna değiştirdi. Gündelik hayatımız yapbozlara döndü. Haftalık kararlarla haftasonu evde kalıp kalmayacağımız, kimlerin hangi saatlerde dışarda kalacağı belli oldu, ona göre hayatımızı her gün yeniden saatlere göre düzenlemeye başladık. İnternet hayatımızın her yerine girmeye başladı. Toplantılar, eğitimler, alışverişler… Kafamızı ekranlardan kaldırmak imkansız oldu. 2020’nin son günlerinde, Dünya Sağlık Örgütü’nden bir açıklama geldi: “Aşı olan bireylerin virüsü alıp başkalarına bulaştırmayacağına yönelik kanıta sahip değiliz” dedi Soumya Swaminathan. Aşı olanların da önlemlere dikkat etmeye devam etmesi gerektiğini vurguladılar. Bu haberin üzerine bir de DSÖ acil durum ekip lideri Doktor Mike Ryan, bu salgının “en büyük” salgın olmadığını ve de uyarı alarmı olduğunu söyledi. ***Aşı tek başına bir pandemiyi sonlandıramaz diyor DSÖ Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus, “gözetim, test, takip, karantina ve tedbirlere devam etmemiz gerek.” Yine DSÖ’ye göre, aşılar, Faz 1, nüfusun yüzde 3’ü olan sağlık ve sosyal hizmet çalışanları, Faz 2, nüfusun yüzde 20’si yani 65 yaş üstü ve riskli gruplar ile nüfusun diğer yüzde 20’si olan Faz 3’e uygulanacak. Ülkelerin tamamına nüfuslarının yüzde 20’sine yetecek kadar aşı edinmeden önce ise diğer üyelere bu oranın üzerinde aşı verilmeyeceğini söylüyor Aşım Platformu Covax. ***Salgın yetmezmiş gibi, 2021’de küresel ısınmaya bağlı “aşırı” doğa olayları dünyayı tarumar etti. Çin ve Hindistan’daki seller 2 binden fazla insanın ölmesine ve 40 milyar doları aşan bir zarara neden oldu. Amerika’daki kasırga ve orman yangını 60 milyar dolarlık bir zarara neden olmuş. Afrika’da ekinlerin ve bitki örtüsünün yok olmasına neden olan çekirge istilaları 8,5 milyar dolarlık bir zarar yaratmış. Güney Sudan’daki seller 138 kişinin ölümüne neden oldu, bir de bir yıllık tarım üretimi tamamen ziyan oldu. 2021’i umutla beklemeden önce, kuraklık, iklim değişikliği, çekirge istilaları ve salgınlarla karşılaşacağımızı ve hayatlarımızın ilk gündem maddelerini bu konuların oluşturacağını düşünmemek elde değil. Yine de sağlıkla ve umutla geçireceğimiz iyi bir olması dileklerimle.İyi pazarlar…Not: 2020’nin son günlerinde çok değerli bir bilim insanı ve yönetici olan Prof. Dr. Ahmet Acar’ı kaybettik. ODTÜ’nün “seçilmiş” son rektörü olmasının yanında, çalkantılı dönemlerde ODTÜ’ye sahip çıkması, siyasi baskılara boyun eğmemesi ve gösterdiği dirayetli yöneticilikle hatıralarımızda hep olanca saygınlığıyla kalacak. Ailesinin, öğrencilerinin ve tüm sevenlerinin başı sağolsun. Özge Mumcu Aybars/ Statik EnerjiKuyruğu uzun hayaller
Kuyruğu uzun hayaller figure > Kentin en kalabalık caddesinde yürüsek ya da…Hiç korkmadan, tedirgin olmadan insan denizinin içine atlasak. Omuzlar ve parfümler çarpsa bedenimize..Dalgayla bir o yana bir bu yana sallansak… Gelin birlikte hayal kuralım…Gözümüz ve ruhumuzu açık tutarak. Günün yoğun tasalarından kaçarak tutunabileceğimiz kuyruğu uzun hayaller olsun…Dünyayı eve kapatan, yüzbinlerin canını alan, milyonlarcasını hasta eden bir salgının bitmesiyle başlayan hayaller.. ‘Salgın sona erdi’ haberini aldığımız günün ertesini düşünelim..Belki bir yaz, belki bir ilkbahar günü, ya da sarı yapraklara dolanmış ağaçların altında serin bir Ekim sabahı… Haberi paylaşmak için sevdiklerimize koştuğumuz bir gün olsun mesela…Dışarı çıkıp topluca sevinci paylaşsak…Çocuklar maskesiz, mesafesiz sokağa ve parka fırlasa..Onların cıvıltıları evleri doldursa…/Archive/2021/1/9/212420570-elcin.jpgDokunmanın gücüÇok özlediğimiz birisiyle denize gitsek ya da…Omuz omuza, sıfır mesafe el ele yürüsek..Çakıllı sahilde adım atan ayak seslerimizi dinlesek. Dalgalar ayaklarımızı yalasa…Paçaları sıvayıp suya girsek..Günü ufukta batırana kadar dışarıda kalabilsek, gençler sahilde ateş yaksa, bizi de çağırsa, katılsak ve Akdeniz şarkıları söylesek yüzümüz ateşten kırmızı..Gencecik yeni aşkları görüp ısınsak, birbirine dokunmanın gücünü yeniden keşfetsek…Bir Ege köyünde zeytinlerin altına uzun bir masa kursak ya da…Salgında kutlayamadığımız her şeyin acısını çıkarmak için…Beyaz örtüler koysak masaya..Kenarlarında kiraz desenleri olan…Eş, dost, konu, komşu, tanıdık, yaşlı, genç, herkes bir kap yemek ve bir şişe getirse…Arkada Ege müzikleri çalsa…Yakalar açık, elbiseler ince olsa…Yavaş yavaş sarhoş olsak…Biri eteğini sallandırarak dans etse..İzlesek ve ıslık çalsak dansına…Başka birileri tempo tutsa…Güzel kadınlara, güzel erkeklere kadeh kaldırsak…Sevincin bizi güzelleştirdiğini anlasak…Hır gürü, hırsı ve kötüyü uykuya yatırsak…Tekneyle bir geziye çıksak ya da…En yakın dostları çağırıp maviye açılsak…Koy koy gezerken dünyanın en güzel topraklarına baktığımızı düşünsek…Turkuaza dalsak, saçımızda tuz ve deniz, tenimizde sarı güneş…Günlerce üstümüzde denizle gezsek..Balığın en tazesini, domatesin en kırmızısını yesek..Ve ayın en parlak ışığında beraber yıkansak…Kapkara bir gece denizine dalıp, titresek…Biri bir türkü tuttursa, diğeri ona katılsa ve hep birlikte geceye şarkı söylesek…Güneşli hayallerBir doğum, bir ölüm, bir düğün, bir mezuniyet, yeni bir iş, yeni bir ev…Her neyse bahanemiz aileyle bir araya gelsek. Büyükannemizin en nefis yemekleri masayı süslese…Mutfaktan kokular ve kahkahalar yükselse…Bayram sabahındaki gibi yepyeni giysilerimiz ve parlak pabuçlarımız olsa…Tüm aile iki dirhem bir çekirdek giyinse…Yaşlı bir akrabanız herkesi bir arada görmekten duygulanınca kucağına bir çocuk tırmansa onu teselli etmek için…Eski kavgalar, kırgınlıklar, politika ve salgın hiç konuşulmasa…Yeni dönemin neşesi ve umudu evi sarsa…Birisi ‘Mercimek köftesi de ye’ diye ısrar etse…Evin gençleri arka odaya kaçıp, kendi başlarına sohbete koyulsa…Bu dünyadan göçenler komik öykülerle, gülerek anılsa…Kentin en kalabalık caddesinde yürüsek ya da…Hiç korkmadan, tedirgin olmadan insan denizinin içine atlasak. Omuzlar ve parfümler çarpsa bedenimize..Dalgayla bir o yana bir bu yana sallansak…Dört bir yandan ayrı müzik sesi gelse, sokak sanatçılarının çevresinde halka olup seyretsek…Kalabalık bir kafeye gidip koyu bir Türk kahvesi söylesek..Karşımızda Boğaz’ın moru…Az sonra gelecek dostları sabırsızlıkla beklesek…Sıkı sıkı sarılsak geldiklerinde…Sohbetin en koyusu, kahkahanın en yükseği, neşenin en hafifini beklesek…Her şeyin en iyisini birlikte yapmayı seçsek…En çok da uçurtması en yükseğe çıkan güneşli hayaller kursak… cumhuriyet.com.trCami imamından skandal "aşı" açıklaması
Cami imamından skandal "aşı" açıklaması figure > Tokat Erbaa'da cami imamlığı yaptığı öne sürülen Ayhan Keskin, "Aşıyı önce CHP'lilere yapalım; işe yararsa millet kurtulur, işe yaramazsa vatan kurtulur" ifadelerini kullandı. CHP Parti Meclis Üyesi Eren Erdem, Tokat'ın Erbaa ilçesinde cami imamlığı yapan Ayhan Keskin'in aşı ile ilgili skandal mesajını paylaştı. Keskin mesajında, "Aşıyı önce CHP'lilere yapalım; işe yararsa millet kurtulur, işe yaramazsa vatan kurtulur" ifadelerini kullandı.Mesajı paylaşan Eren Erdem, "Bu kişi Tokat Erbaa ilçesinde Cami imamı. Ne denir buna?" dedi./Archive/2021/1/9/212336196-erdem.jpg cumhuriyet.com.tr