News - Haberler
Cumhuriyet Pazar’da bu hafta
Cumhuriyet Pazar’da bu hafta figure > Cumhuriyet Pazar’da bu hafta da dopdolu... Metin Akpınar, 2020’nin son günlerinde adliye koridorlarındaydı. Usta tiyatrocuya her kesimden destek yağdı. Biz de evine misafir olduk. Hem yargılandığı davayı, hem de koronalı günleri nasıl geçirdiğini sorduk. Gördüğü ilgiden memnun, “Umarız uzun vadede doğru galip gelir” diyor. Emrah Kolukısa’dan kazı çalışmaları süren Teos Antik KentiMustafa Kemal Erdemol’dan işçi evine dönüşen Wortley Hall…Futbolun bilge adamı Özkan Sümer…Müzikte üçüncü kuşağı temsil eden Dilhan Şeşen…Elçin Poyrazlar, Ülker ince, Özge Mumcu Aybars ve Enver Aysever…Yeni yıl kararları, yanlış umut sendromu, uzaktan eğitimde disiplin, bereketin simgesi nar, haftanın sanat ajandası…Hepsi ve daha fazlası yarın Cumhuriyet’le/Archive/2021/1/2/172604493-screenshot1.jpg cumhuriyet.com.trİran’dan, uranyumu zenginleştirme adımı
İran’dan, uranyumu zenginleştirme adımı figure > İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi, mecliste çıkarılan yasa uyarınca uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştireceklerini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEA) bildirdiklerini söyledi. İran devlet televizyonunda katıldığı bir programda konuşan Salihi, hükümetin "dış ilişkilerde sorunlara neden olacağı" gerekçesiyle karşı çıktığı nükleer faaliyetlerin hızlandırılmasını ve nükleer tesislerdeki denetimlerin sınırlandırılmasını zorunlu kılan yasayı uygulayacaklarını belirtti.Yasanın henüz Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından imzalanmadığını hatırlatan Salihi, talimat verilmesi halinde yakın zamanda uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştireceklerini açıkladı.‘MEKTUBUMUZU İLETTİK’Bu kapsamda UAEA'yı bilgilendirdiklerini aktaran Salihi, "İran'ın Viyana'daki Daimi Temsilcisi'ne (Kazım Garibabadi) mektubumuzu ilettik. Müfettişler gelip (nükleer anlaşma kapsamında) mühürlenen kısımları açmalıdır. Yakın zamanda Ajans'ın denetiminde uranyum gaz kapsülünü de (yüksek düzeyli uranyum üretimi için) değiştireceğiz" dedi.İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade'ye düzenlenen suikastın ardından meclise getirilip onaylanan yasa, İran Atom Enerjisi Kurumu'nun uranyumu yüzde 20 zenginleştirmeye başlamasını ve düşük düzeyli zenginleştirilmiş uranyum stoklarını artırmasını zorunlu kılıyor.Nükleer anlaşma ise İran'a uranyumu en fazla yüzde 3,67 zenginleştirebilme izni veriyordu. ABD'nin yaptırımlarına karşı anlaşmadaki taahhütlerini durduran İran zenginleştirilmiş uranyum seviyesini yüzde 4,5 oranında tutuyordu. AAHastane yangınında yaralanan akademisyen HasanÖzyıldız yaşamınıyitirdi
Hastane yangınında yaralanan akademisyen Hasan Özyıldız yaşamını yitirdi figure > Gaziantep'te, özel bir hastanenin Covid-19 yoğun bakım ünitesinde çıkan ve 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan yangında ağır yaralanan akademisyen Hasan Özyıldız (38) tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Memleketi Kilis'te toprağa verilen Özyıldız'ın ölümüyle yangında yaşamını yitirenlerin sayısı 13'e yükseldi. /Archive/2021/1/2/170242495-yasam.jpgİncilpınar Mahallesi’nde bulunan Özel Sanko Üniversitesi Konukoğlu Hastanesi’nin, Covid-19 hastalarının tedavi edildiği yoğun bakım ünitesinde, 20 Aralık günü yüksek akım oksijen tüpünden kaynaklı yangın çıktı. Hastane görevlileri ile itfaiye ekiplerinin müdahale ettiği yangında yoğun bakım ünitesindeki 8 kişi hayatını kaybetti, diğer hastalar ise farkı hastanelere sevk edildi. Ancak, yaralanan hastalardan 4'ü de tedaviye alındıkları hastanelerde yaşamını yitirdi.Yangında yaralanan ve Şehitkamil Devlet Hastanesi'nde tedaviye alınan Gaziantep Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Hasan Özyıldız da bu sabaha karşı yaşamını yitirdi.Hasan Özyıldız'ın cenazesi, otopsi işlemlerinin ardından yakınları tarafından teslim alınarak memleketi Kilis'e götürüldü. Özyıldız için öğle vakti Kilis'in Polateli ilçesine bağlı Bağarası köyünde cenaze töreni düzenlendi. Özyıldız, yakınlarının kıldığı cenaze namazının ardından köy mezarlığına defnedildi. (DHA)İçişleri Bakanlığına bağlıelektronik kelepçe izleme merkezi bu ay faaliyete geçecek
İçişleri Bakanlığına bağlı elektronik kelepçe izleme merkezi bu ay faaliyete geçecek figure > Adalet ve İçişleri bakanlıkları arasında imzalanan protokolle kurulan 1000 kapasiteli elektronik kelepçe izleme merkezinin bu ay faaliyete geçeceği bildirildi. /Archive/2021/1/2/165019849-izleme.jpgElektronik kelepçe uygulaması, bugüne kadar 201 vakada kullanılırken, 51 olay ise halen takip ediliyor. Toplam 15 ilde pilot olarak başlatılan elektronik kelepçe uygulaması, bu yıl 81 ile yaygınlaştırılacak.Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında imzalanan protokolle, Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi'nde (GAMER) kurulan 1000 kapasiteli elektronik kelepçe izleme merkezi, bu ay faaliyete başlayacak.Elektronik kelepçe uygulamasıyla ilgili kanun kapsamında, aile mahkemeleri hakimleri tarafından verilen kararlara istinaden, şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali bulunan kişilerin şiddet mağdurlarına yaklaşıp yaklaşmadığı izlenebiliyor.İhlal olduğu takdirde mağdur ve failde bulunan cihazlara bildirim gönderilerek ikaz yapılabiliyor.İhlalin devamında ise izleme merkezindeki görevlilerce ilgili kolluğa haber verilerek ihlali yapan faile müdahale edilmesi sağlanıyor. AAGalatasaraylıOmar’ın doktorundan olumlu açıklama
Galatasaraylı Omar’ın doktorundan olumlu açıklama figure > Galatasaraylı futbolcu Omar Elabdellaoui’nin doktoru Prof. Dr. Vedat Kaya, Galatasaray Kulübü Doktoru Yener İnce ve Galatasaray İkinci Başkanı Abdurrahim Albayrak, hastane önünde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Galatasaraylı futbolcu Omar Elabdellaoui’nin doktoru Prof. Dr. Vedat Kaya, Galatasaray Kulübü Doktoru Yener İnce ve Galatasaray İkinci Başkanı Abdurrahim Albayrak, hastane önünde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.Ameliyattan çıkarak basın mensuplarının karşısına çıktıklarını söyleyen Kaya, “İlk önce bir medikal tedaviye başladık, durumu değerlendirdikten sonra. Bu tedavinin cerrahi bölümü yılbaşı gecesi başladı, 4.30 veya 5 civarında bitti. Hastanın gözünün durumuna göre gerekli tedaviye başladık. Bugün de daha önce, ilk gördüğümüzde planladığımız şekilde bir müdahalede bulunduk. Yarın sabah tekrar görüp, medikal tedavisine devam etmek istiyoruz. Görsel rehabilitasyonu için şu an düşündüğümüz bir adım daha var ama gidişata göre bunlar değişebilir. Şu an kadarki kötü gelişmeler, olumlu yönde ilerliyor. Görme olarak özellikle sol gözde belirgin derecede artış var, sağ gözde de büyük bir toparlanma var. Bunu daha iyi hale getirip düzeltmek için yapılan bir işlemdi bugünkü işlem. Şu ana kadar her şeyin olumlu gittiğini söyleyebilirim. Görme her travmadan etkilenir. Bunu minimumda tutacak şekilde, düzeltecek şekilde yapılan bir girişimdir bu. Sağ göz sol göze göre biraz daha kötü durumda” ifadelerini kullandı./Archive/2021/1/2/164446504-omarin-doktoru-prof-dr-vedat-kaya-her-seyin-olumlu-gittigini-soyleyebilirim_1.jpgYENER İNCE: BURADA ÇOK CİDDİ BİR EMEK VARGalatasaray’ın kulüp doktoru Yener İnce ise şöyle konuştu: “Yılbaşı gecesi çok tatsız bir kaza geçirdi kardeşimiz Omar. Kardeşimize ve camiamıza geçmiş olsun, herkese ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum. Hocama teşekkür etmek istiyorum, olayın olduğu dakikadan beri geceli gündüzlü burada. Bugün planlanan bir işlem yaptık. Oyuncunun ne zaman sahalara döneceğiyle ilgili sorular geliyor, önceliğimiz onun sağlığı, birinci önceliğimiz bu. Bu sorular doğru sorular değil. Burada çok ciddi bir emek var.”Oyuncunun yüzünde ikinci derecede yanık olduğunu kaydeden Yener İnce, “Plastik cerrah arkadaşlar bunun çok büyük sorun yaratmayacağını ve ileriki dönemde tedavisi tamamlandığında yüz güldürücü bir sonuç alınmasını bekliyor. Tabii burada göz daha ön planda olduğu için onun üzerinden yürüyoruz. Orada daha rahatız” ifadelerini kullandı.Galatasaray Kulübü İkinci Başkanı Abdurrahim Albayrak ise doktorların ardından açıklamalarda bulundu. Albayrak, “Vedat hocama çok teşekkür ediyorum. Yılbaşına bütün doktor arkadaşlarla beraber hastanede girdik, Omar’ın başına girdik. Hastane çalışanlarına teşekkür ediyorum kulübüm adına. Biraz önce de sağlık bakanım aradı. Vedat beyle görüştürdüm. Çok geniş bilgiler aldı sayın bakanım. Her iki saatte bir çok yakından ilgileniyor, olayı yakından takip ediyor. Gerekli izinler için bakanlık tüm işlemleri başlatmıştır. Doktor arkadaşlarla birlikte görüşme yaptılar, Omar şu an servise çıktı. Sağlık Bakanımıza kurumumuz ve şahsım adına tekrar çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:(FOTOĞRAFLI) DHATRT Spikeri AylinÖzmenek yaşamınıyitirdi
TRT Spikeri Aylin Özmenek yaşamını yitirdi figure > TRT Spikeri Aylin Özmenek, Covid-19 hastalığı sonucu yaşadığı kalp yetmezliğinden dolayı hayatını kaybetti. /Archive/2021/1/2/165735060-equyltvwmaaub9z.jpegFotoğraf: Twitter (@Selvi_Karakoc)TRT Ankara Radyosu'nda kırk dört yıl Spikerlik ve Diksiyon Uzmanı olarak çalışan Aylin Özmenek, Covid-19 hastalığı sonucu yaşadığı kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.Özmenek, Radyo 3'te uzun yıllar boyunca, "Gençlere", "Beyaz Perde’den", "Ses Ustaları", "Yeni Plaklar Yeni Yorumlar" gibi çok sayıda klasik ve hafif müzik programları yaptı.Yıllarca Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın hafta sonu konserlerinin canlı yayınlarını sunan Özmenek, Jülide Gülizar, Çetin Çeki, Ülkü Kuranel, Zafer Celasun, Elçin Temel, Cemile Kutgün, Şebnem Savaşçı, Mahmut Balçın ve Bilgi Gökçeer gibi isimlerle beraber TRT Radyosu’nun duayen isimleri arasında yer aldı.Aylin Özmenek'in eşi, usta gazeteci Varlık Özmenek de 20 Ağustos 2020'de yaşamını yitirmişti.AYLİN ÖZMENEK KİMDİR?Aylin Özmenek, 1942 yılında İstanbul’da doğdu. Spikerliğe İzmir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirdikten sonra, 1963 yılında İzmir Radyosu sınavlarını kazanarak başladı. Daha sonra kısa bir süre Ege Bölgesi profesyonel rehberliği yapan Özmenek, Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın öğrencisi oldu.TRT’nin kurulmasıyla beraber, TRT'nin ilk spikerlerinden biri olan Özmenek, kurum tarafından 1969 yılında BBC Türkçe servisine gönderildi ve 1970 yılında TRT Ankara Radyosu’nda göreve başladı. Buradaki görevinin yanı sıra Almanya Köln Radyosu ve Hollanda NOS Radyo - Televizyonu’nda Türkçe diksiyon eğitimleri verdi.Çeşitli zamanlarda TRT Televizyonu’nda da görev aldı. GAP yayınlarının başlamasıyla birlikte Güneydoğu Anadolu’ya yönelik kadın programları, Türk El Sanatları, Avrupa’da Kültür ve İnanç gibi programların sunuculuğunu yaptı."Çabam; ana dilimizin kuşaklar arasında doğru kullanılmasını sağlamak, yaşamsallığını benimsetmek ve güzelliğini gelecek nesillere aşılamak çabasıdır" diyen Özmenek, altı yıl da Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Radyo Televizyon Programcılığı bölümünde Etkili ve Güzel Konuşma ve Radyo- Televizyon Haberciliği dersleri verdi. cumhuriyet.com.trGaziantep kaçtı, Erzurum yetişti: 1-1
Gaziantep kaçtı, Erzurum yetişti: 1-1 figure > Büyükşehir Belediye Erzurumspor: 1 - Gaziantep FK: 1 Stat: Erzurum Kazım KarabekirHakemler: Tugay Kaan Numanoğlu, Bahtiyar Birinci, Samet ÇiçekBüyükşehir Belediye Erzurumspor: Farnolle, Cenk Ahmet Alkılıç (Dk. 83 Murat Uçar), Teikeu, Schwechlen, Kaan Kanak (Dk. 83 Mücahit Albayrak), Donald (Dk. 77 Ömer Şişmanoğlu), Osman Çelik (Dk. 77 Petrus Boumal), Obertan, Emrah Başsan, Novikovas (Dk. 79 Rashad Muhammed), Ricardo GomesGaziantep FK: Günay Güvenç, Djilobodji, Kana Bıyık, Tosca, Oğuz Ceylan, Güray Vural (Dk. 88 Kozulj), Vetrih (Dk. 56 Jefferson), Mirallas (Dk. 79 Furkan Soyalp), Olkowski, Muhammet Demir (Dk. 56 Kenan Özer), Dicko (Dk. 56 Andre)Goller: Dk. 69 Mirallas (Gaziantep FK), Dk. 90+6 Emrah Başsan (penaltıdan) (Büyükşehir Belediye Erzurumspor)Sarı kartlar: Dk. 11 Mirallas, Dk. 45+1 Muhammet Demir, Dk. 90+4 Djilobodji (Gaziantep FK), Dk. 14 Emrah Başsan, Dk. 84 Ricardo Gomes, Dk. 86 Schwechlen, Dk. 87 Oltan Karakullukçu (Kulübede) (Büyükşehir Belediye Erzurumspor)/Archive%5C2021%5C1%5C2%5C164416786-bb-erzurumspor-gaziantep-fk-ek-fotograflar_2.jpgSüper Lig'in 16. haftasında oynanan Büyükşehir Belediye Erzurumspor-Gaziantep FK maçı, 1-1 sona erdi.69. dakikada konuk ekip öne geçti. Sağ kanatta rakibe çarparak önüne düşen topla ceza alınan giren Kenan Özer, meşin yuvarlağı penaltı noktasına çıkardı. Mirallas, topu sert bir vuruşla ağlarla buluşturdu: 0-1.90+3. dakikada Emrah Başsan'ın kullandığı serbest vuruşta, ceza sahası içinde Djilobodji ile Ömer Şişmanoğlu'nun mücadelesinde Ömer yerde kaldı. VAR'dan gelen uyarı üzerine pozisyonu izleyen hakem Tugay Kaan Numanoğlu, penaltı noktasını gösterdi. 90+6. dakikada penaltı atışını kullanan Emrah Başsan, topu filelere gönderdi: 1-1.Karşılaşma 1-1 tamamlandı. AADEVA Partisi'nde 'Kayyım rektör' ayrışması
DEVA Partisi'nde 'Kayyım rektör' ayrışması figure > AKP'li Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanması büyük tepki topladı. DEVA Parti Kurucular Kurulu Üyesi Bahar Ekşi atamaya destek verirken, Genel Başkan Babacan, Bulu'yu 'kayyım' olarak nitelendirdi. AKP'li Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanması DEVA Partisi'nde çatlağa neden oldu.DEVA Partisi Kurucular Kurulu Üyesi Bahar Ekşi, "Tanıdığım çok değişik fikirlere sahip açık ve öngörülü bir rektör. Türkiye’de akademik olarak alanında en çok atıfı alan. Lisansı ODTÜ, YL ve Doktorası Boğaziçi’nde olan birinin Boğaziçi’ne rektör olarak atanmasını çok haklı buluyorum. Melih Bulu hocamı tebrik ediyorum" dedi./Archive/2021/1/2/162412178-22.jpgBABACAN: KAYYUM REKTÖR İSTEMİYORUZDEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise Bulu'nun rektör yapılamasına tepki gösterdi. Babacan şu ifadeleri kullandı:"Üniversiteler özerk olmalıdır. Ülkemizin özgür akademiye, özgür bilim insanlarına ve üretken öğrencilere ihtiyacı var. Bu özgürlük ve üretkenlik, kayyum atamalarıyla sağlanamaz. Kayyum Rektör İstemiyoruz. Özgür bir akademi istiyoruz."/Archive/2021/1/2/162159054-1414.jpgÖĞRENCİLERDEN EYLEM ÇAĞRISIBoğaziçi Üniversitesi öğrencileri, Bulu'nun rektör atanmasını protesto etmek için Pazartesi günü saat 14:00'te basın açıklaması yapacaklar.Boğaziçi Dayanışması'nın yaptığı duyuruda şu ifadeler yer aldı:"Boğaziçi Üniversitesi'nin yeni kayyumu atandı, sermayedar ve AKP milletvekili aday adayı Melih Bulu. Hiç uzatmadan söyleyelim, Melih Bulu rektörümüz değildir, kayyum rektör istemiyoruz.Bütün Boğaziçi öğrencilerine ve emekçilerine, üniversite dayanışmalarına ve demokratik toplum örgütlerine çağrımızdır. Pazartesi günü saat 14:00'te Boğaziçi Güney Kampüs kapı önünde BASIN AÇIKLAMASI gerçekleştireceğiz, hepiniz davetlisiniz. Ayrıca Boğaziçi öğrencileri olarak pazartesi günü online dersleri BOYKOT edeceğiz, bütün Boğaziçi öğrencilerini bu atmaya karşı boykota çağırıyoruz.AKP hükümetinin üniversitelerin özerk yapısına saldırılarına karşı bizim yanımızda olun. Atanan kayyumlara karşı hep birlikte mücadele edelim. Bütün üniversite öğrencilerini ve bize destek olmak isteyen herkesi Pazartesi saat 14:00'te Boğaziçi Güney Kampüs kapı önünde bekliyoruz!" cumhuriyet.com.trOyuncu Beste Bereket:İnsanın kalbini taşıran bir sevgi var
Oyuncu Beste Bereket: İnsanın kalbini taşıran bir sevgi var figure > Beste Bereket, ekran önünde olmadığı zamanlarda da boş durmayan, kendini geliştiren, hatta ikinci bir üniversite okumaya başlayan bir isim... Beste Bereket, ismini ilk olarak 15 yıl önce, ilk oynadığı film ile Altın Portakal’dan En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandığında tüm Türkiye’ye duyurdu. Daha sonra Altın Koza’dan da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülü kazandı. Ardından birkaç film projesi, daha çok da dizilerde yer aldı. Bütün bunların yanı sıra stüdyo da kurdu, sunuculuk da yaptı. 3 yıl önce Lea isimli bir kız çocuğu dünyaya getiren Bereket, bebek büyütürken gereken bilgilere erişmekte zorluk çeken ebeveynler için bir nevi sosyal sorumluluk projesi başlatarak YouTube’da program yapmaya başladı. Beste Bereket, ekran önünde olmadığı zamanlarda da boş durmayan, kendini geliştiren, hatta ikinci bir üniversite okumaya başlayan bir isim... Biz de hem oyunculuk kariyerini, hem de çocuğu olduktan sonra hayatında yaşadığı değişiklikleri konuştuk.* Sizin de rol aldığınız Aralık ayında başlayan Kanal D'deki sit-com dizisi ilgi gördü. Kaliteli komedi dizisi eksikliğini giderecek gibi duruyor. Projede yer alma süreciniz nasıl gelişti? “Aydan Hemşire” karakterini bize anlatır mısınız?Uzun zamandır bir dizide yer almamıştım. Açıkcası kalbimden hep komediler geçiyor. Kendimi içinde daha rahat hissettiğim için, niyetimi de hep o tarafta tutmaya çalışıyorum. Görüştüğüm ilk anda da, Hakan Algül’ün çekiyor olması, castı, yapımı beni motive eden faktörlerdi. Bir şekilde izlemeyi sevdiğim oyuncularla, işlerini sevdiğim yönetmenlerle olmak beni mutlu ediyor. Zaten geçtiğimiz şu zor süreçte de, biraz gülmek, güldürmek gayesi beni bu işin içine çekti diyebilirim. Dizinin içinde farklı bir sürü renk barındıran bir karakter Aydan hemşire, belki de bir tip demeliyim. Anaç, zarif, idareci olabildiği gibi, kendisinden beklenmeyecek zalimliklere de göz kırpabilir. (gülüyor)* 2005’te genç yaşta ve ilk oynadığınız Türev filmiyle Altın Portakal’da En İyi Oyuncu Ödülü’ne ulaştınız, ondan sonra sizi çok az filmde gördük. Bu bir tercih mi?Tercih diyemem açıkcası. En dürüst haliyle benim istediklerim beni istemedi, beni isteyenleri de ben istemedim denebilir. Şanssızlık mı yoksa bir takım yanlış seçimlerle mi ilgili bunu tam bilemiyorum. Geriye dönüp baktığımda yapmadığım için pişman olduğum işler var elbette. O zamanki ben öyle bir karar vermiş diyerek olayı olgun bir boyuta taşımayı deneyeyim (gülüyor). İllaki yapayım diye çabalamadım açıkcası, içime sinsin içim rahat olsun diye daha sakin davranmış olabilirim. Ama sinema tabii ki kalbimin sultanı.‘NİTELİK VE NİCELİK KARIŞIYOR’* Projelerde senaryo hakkında ince eleyip sık mı dokursunuz? Önceliğiniz her zaman dizi projeleri mi?Ben Mimar Sinan Üniversitesi devlet konservatuvarı mezunuyum. Konservatif bir sanat eğitimi içinden geçtim ve her zaman önemsemem gereken şeyleri önemsedim elbette. Nitelik ve nicelik kavramları bu meslekte kimi zaman karışabiliyor. Çünkü herhangi bir başarısızlık durumda direkt kendinle ilgili bir yargılama sürecine giriyorsun, öz şefkat falan hak getire oluyor. Ama tabi zaman geçtikçe de, güzel bütünlerin aşırı detaylarda boğulmayan parçası olmanın bana daha iyi geldiğini keşfettiğim için (en azından şimdilik) seçimlerimi de bu yönde yapmaya başladım.Önceliğim o an karşılıklı birbirimizi istediğimiz işlerde yer almak olur, her zaman da öyle olmuştur. Ben yaptığım herhangi bir işi küçümseyip değersizleştirmeyi doğru bulmuyorum. Dizi, film, oyun, sunuculuk, eğitmenlik, kısa film vs. kiminde çok eğlendim, kiminde çok öğrendim ama ne olursa olsun mutlaka ruhumu da beslenmeye çalıştım./Archive/2021/1/1/230614030-beste.jpg‘YOK BİRBİRİMİZDEN FARKIMIZ’* Tiyatro çalışmalarınız devam edecek mi? Tiyatro ve genel olarak kültür sanat emekçilerinin geçmekte olduğu zor süreç hakkında neler söylemek istersiniz?Bu sezon için güzel hayallerimiz vardı ancak şu anki şartlardan dolayı bir hareket almıyorum. Belli olmaz tabi, çok yapmak istediğim bir şeyle karşılaşırsam hiç düşünmeden dahil olurum. İllaki büyük aksilikler olmadığı sürece tiyatro hayatımda olacaktır.Gerçekten bu süreç madden manen herkesi yıktı geçti, hepimiz kenetlenip elden geldiğince birbirimize destek olmaya çalışıyoruz. Çoğu meslek grubu zor durumda ve elbette ki bu bireysel yardımlarla devam ettirilebilecek bir süre değil. Sistemli bir yaklaşımla birçok meslek grubunun ve tabi sanatçıların da madden ve manen bulunduğu bu karanlıktan çıkartılması gerek.Pandemi elbet bitecek ama bittiğinde bu süreçte tutunacak dalı kalmamış insanlar ne yapacak. İhtiyaç sahibi tüm gruplar için planlama yapılabilmesi, destek olunması şart, sanatçısı da garsonu da doktoru da öğretmeni de kuryesi de hepimiz insani şartlarda yaşamayı hak ediyoruz. Yok birbirimizden farkımız.* YouTube’da geçen yıl ebeveynlikle ilgili bilgilendirici videolar paylaşıyordunuz, neden durdu onlar? Nasıl bir uğraştı YouTube sizin için? Yeni YouTube/podcast projeleriniz var mı?@benbebektv bizim Dr. Pınar Boncuk dayanıklı ile iyi ve doğru sağlık hizmetine, bebek büyütürken gereken bilgilere erişmekte zorluk çeken ebeveynlere ve bakım verenlere ulaşmak niyetiyle, kendimizin yaptığı bir proje. Bir sosyal sorumluluk projesi diyebiliriz.Malum hem sosyal medya hem ebeveyn ve bebek eğiticileri sebebiyle ki çoğumuz bazı tuzaklara düşüyor gibi oluyoruz. O kadar fazla bilgi bombardımanı varki benbebek ve doktorumuz sayesinde bilginin doğrusuna ulaşmak mümkün oluyor o yüzden de artık bilgiye ulaşma değil bilgiyi doğrulama çağında da olduğumuzdan faydalı olduğunu düşünüyorum.Şu anki durumda programımızı yine biraz çekebilir devam edebiliriz ama eski verimli haline pandemi sonrası dönebilir ancak. Şu an evden işe, işten eve, başka bir şey yapamıyoruz.İKİNCİ ÜNİVERSİTE* Karantina süreciniz nasıl geçti/geçiyor? Neler yaptınız bu süreçte? “Kendimi geliştirme şansı buldum” diyenlerden misiniz?Kendimi geliştirme şansı pek bulamadım ben. Babam sayesinde smule diye bir program keşfettim bazen 15 dakikalık şarkı kaydı yapabiliyorum (gülüyor). İkinci üniversite çocuk gelişimi okuyorum evdeyken daha rahat sınavları hallederim dedim hiç öyle olmadı. Tabii ki kızımla oyun oynamak başlıca olayım evdeyken. E malum bayağı da evdeyiz...Genelde ev hayatını seven biri olduğumdan sosyalleşememek dert olmadı da, sevdiklerini görememek insana dokunuyor tabi. Kendim belki şükür yönünden geliştirmişimdir biraz, sağlığımız yerinde şükür. Fazlasını söylemek bu felakette maddi manevi büyük sınavlarda olanlara, sağlık çalışanlarına büyük haksızlık olur. O yüzden bize düşen neyse sonuna kadar devam. Evde kalmak, işte güçte, yolda dikkatli olmak, maddi manevi paylaşmak...ÇOCUK SAHİBİ OLACAKLARA* Kızınız bu yıl 3 yaşında. İleride bu söylediklerinizi okuyacağını düşünerek, ona ne söylemek istersiniz? Lea hayatınızı nasıl değiştirdi?Onun her daim mutlu ve huzurlu olacağı bir yol yürümesini isterim. Ayrımcılığın bol olduğu günlerin geçip gidip, eşit şartlara kavuşan insanlarla bir arada yaşayacağı bir dünya olmasını dilerim. Özgür bir hayat ve her daim sağlıkla. Bir insanın büyümesi kolay değil ve asıl bir insanın bir çocukla büyürken her nevi sorununun yanardağ gibi ortaya çıktığı bir gerçek var. Kalbini taşıran ve uğruna dünyayı gözünü kırpmadan yakacağın bir sevgi var. Çocuk sahibi olacaklara, biyolojik ya da kalbiyolojik hiç fark etmez tek önerim önce içinize bakın kendinizdeki dertlere bir eğilin. Bir yetişkine isteği dışında dokunamayacağımız gibi, bir çocuğa da dokunamayacağımızı bilsek zorla kucaklamak öpmek vs bunların aslında adının başka bir şey olduğunu idrak etsek, bu bile büyük bir atılım. Zıbındı beşikti vs idi bebek için bunlar önemli değil. Öncesinde daha içsel bir yolculuğa çıkmak gerek.Bu üç yılda bunları anlamaya başladım. Çok başındayım tabi ama dilerim yolum iyi olsun. Çocuğumun güzel ve aydınlık ruhuna layık olmak isterim çünkü bütün niyetim bu. ORHUN ATMIŞArtık sıra kadınların olsun
Artık sıra kadınların olsun figure > Avon ile Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu kadına şiddete karşı güçlerini birleştirdi. Bu dönemde en acil şey yardım isteyen kadının yanında olabilmek. Kadına şiddet Türkiye’nin kanayan yarası. Sivil toplum kuruluşları soruna dikkat çekmeye çalışırken, şirketler de geliştirdikleri projeler ve maddi desteklerle daha fazla kadınların yanında olmaya başladı.Avon Türkiye Kuzey Afrika ve Ortadoğu İletişim Direktörü Hande Orhan, “Biz kadınların “Şimdi Sıra Bende” diyerek gücünü göstermelerini, seslerini özgürce duyurmalarını istiyoruz” ifadelerini kullanıyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de, pandemide Türkiye'de işsiz kalan, ev yükü artan ya da aynı çatı altında erkek egemenliğinde ezilen bir sürü kadın olduğunu, bu noktada Avon’un fonlarıyla bu kadınlara can simidi olduğunu dile getirdi. Hande Orhan ile Avon’un kadına dokunan projelerini konuştuk.* Kozmetik şirketi olarak odak noktanız kadınlar… Kadınlara hangi açılardan destek oluyorsunuz?Güzelliğin gücünü, kadınların kendi şartlarına göre para kazanmalarına yönelik imkan yaratmak için kullanırken, bir asırdan fazladır kadınların karşı karşıya kaldıkları engel ve sorunlarla mücadele ediyor, onlara her alanda destek olmak için çalışıyoruz. Bir asırdır aile içi istismar ve meme kanseri gibi mücadeleleri destekliyoruz. * Meme kanseriyle ilgili bugüne kadar ne gibi çalışmalarınız oldu?- Meme Kanseriyle Mücadele kapsamında 24 yıldır kadınlarımıza destek olmak için çalışıyoruz. Meme kanseri vakalarında erken teşhis ve kontrolün öneminin farkında olarak, dünyada 5 milyonu aşan temsilcilerimizle çalışıyoruz. Her 8 kadından birinin tehdit altında olduğu bu hastalıkla ilgili kadınların hastalığın erken teşhisinin önemini bilmeleri için çalışıyoruz. Türk Kanser Derneği ile işbirliği kapsamında, Türkiye’nin her ilinde ücretsiz meme taraması yaptırıyoruz.KONTROLLER AKSADI* Kaç kadına meme taraması yapıldı?Türkiye’de proje kapsamında bugüne kadar 8.3 milyon TL’nin üzerinde fon topladık. 20 binden fazla kadına ücretsiz mamografi taraması sağladık. 8 hastaneye mamografi cihazı bağışladık.* Bu yıl çalışmalar yavaşladı mı neler yaptınız?Meme kanseri farkındalığı kampanyamızı, bu yıl pandemi nedeniyle, #hayatınseninelinde etiketi ile online olarak gerçekleştirdik. Avon, Türk Kanser Derneği’ne yapacağı destekle 15 bin kadına ücretsiz meme kanseri taraması yapılmasını sağlayacak. Bu dönemde en fazla doyduğumuz konu pandemi nedeniyle kontrollerin aksaması oldu. /Archive/2021/1/1/230004710-avon-turkiye-kuzey-afrika-ve-ortadogu-iletisim-direktoru-hande-orhan-1.jpgHande Orhan* Pandeminin etkisiyle iyice arttığını gördüğümüz Aile içi Şiddetle Mücadele konusunda ne gibi çalışmalar yaptınız?Pandemi döneminde artan aile içi şiddete dur demek amacıyla Evdesin Ama Yalnız Değilsin kampanyası başlattık. Tüm dünyada kadına şiddetle mücadelede doğrudan etki yaratan sivil toplum kuruluşlarına toplam 1 milyon dolar yardımda bulunduk. Fon, aralarında Türkiye’nin de olduğu 37 ülke arasında paylaşıldı. Kampanya kapsamda Türkiye’de de KAMER Kadın Merkezi, Eğitim Üretim Danışma ve Dayanışma Vakfı ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’na (TKDF) toplam 100 bin dolar bağış gerçekleştirdik. Valiler, belediye başkanlarının da aralarında olduğu tüm devlet yetkililerine işbirliği yapmak üzere bir mektup gönderdik ve Alo 183 Sosyal Destek Hattı’na ulaşım desteği istedik.DAHA AKTİVİST OLACAĞIZ* “Evdesin Ama Yalnız Değilsin” projesi ne kadar sürecek?Karantina sürecinde başlattığımız kampanyayı uzun süreli olarak devam ettirme kararı aldık. Bu yıl hem meme kanseri hem de Evde Yalnız Değilsin projemiz kapsamında Türkiye’de 3 milyon kadına erişim sağladık.Her evde şimdiye kadar görmezden gelinen, belki sesi daha az çıkan kadınların daha fazla sesini çıkarabilmesini sağlamak istiyoruz. Avon gelecekte daha fazla kadın haklarını ve sorunlarını konuşan daha aktivist bir marka haline gelecek. * Daha aktivist derken...Avon 135 yaşında. Kadınlar güçlerinin farkına varsın diye ‘Şimdi Sıra Bende’ kampanyasıyla daha yenilikçi, cesur olmayı hedefliyoruz. Biz kadınların “Şimdi Sıra Bende” diyerek gücünü göstermelerini, seslerini özgürce duyurmalarını istiyoruz. Şimdiye kadar görmezden gelinen, evde, iş yerinde ve sosyal yaşamda maruz kaldıkları adaletsizliğe ve şiddete dur diyen kadınların arkasında olduğumuzu onlara hissettirmek için çıktığımız bu yolda, hayallerine inanan, geleceğe heyecanla bakan gençlerin hikayelerini anlatmak adına bir platform oluşturmayı amaç edindik.Yılın başında Brezilya merkezli Natura&Co’nun Avon hisselerini satın alma işlemi tamamlandı. 27 yıldır Türkiye pazarındayız. Türkiye tüm Avon pazarları arasında ilk 10 içerisinde yer alıyor./Archive/2021/1/1/225936585-canan-gullu.jpgCanan GüllüGÜÇLÜ OLMALARI İÇİN YOL AÇIYORUZTürkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, şiddetin Türkiye'de kanayan bir yara olduğuna ama bu konuyla ilgili farkındalık yaratılması adına özel sektör, kamu kurumları ve yurttaşların ilgisinin arttığını söyledi. Güllü, Covid-19 döneminde Türkiye'de işsiz kalan, ev yükü artan ya da aynı çatı altında erkek egemenliğinde ezilen bir sürü kadın olduğunu belirterek “İşte tam da bu noktada Avon bu kadınlarımıza adeta can simidi oldu. Avon’dan gelen maddi destek neticesinde hayat yolculuğuna kendi ayakları üzerinde devam etmeye çalışan ihtiyaç sahibi kadınlarımızın faturalarını veya kiralarını ödemelerine destek verdik” dedi.Pandemi sürecinin başlangıcı sayılan mart ayında Acil Yardım Hattı'na gelen çağrı sayılarına ilişkin de Güllü, “2019 Mart ayına göre karşılaştırmasından bahsetmem gerekirse oranların fazlasıyla arttığı görülmekte. Hattı arayan sayısı artışı yüzde 7, sığınma evi talebi artışı yüzde 78, acil vaka artışı yüzde 30, psikolojik şiddet mağduru artışı yüzde 93, fiziksel şiddet mağduru artışı yüzde 80, komşudan kadına yönelik şiddet ihbarı artışı yüzde 100 oldu. Korkarak yada sinerek, sürdürülebilir hale gelen ve devamlı olarak artan şiddette karşı koymak için bir cesaretle bize gelenlere bu yolda yürümeleri için Türkiye'de var olan mevzuatı ve korunma yollarını anlatarak güçlü olmaları anlamında onlara yol açıyoruz” bilgilerini paylaştı. ŞEHRİBAN KIRAÇHepimiz kendi lojmanımızdayız
Hepimiz kendi lojmanımızdayız figure > Yazar Ebru Ojen ile sert, gerçekçi ve çarpıcı üslupta yazdığı yeni romanı “Lojman” için buluştuk. Etkileyici bir yazar. Dünya üzerinde her toplumun bir şekilde anneliği mantık sınırları dışında kutsadığını düşünüyor. Fotoğraf: Vedat ARIKBir yazar olarak asıl meselesinin yapı-beden ilişkisi olduğunu söylüyor. Ebru Ojen ile buluştuk. - Yeni romanınız Lojman’da karlar içinde küçük bir lojmanda yaşayan bir ailenin hikayesini anlatıyorsunuz. Oldukça sert, cesur ve geleneksel söylemlerin dışında bir anlatım. Hepimiz kendi lojmalarımızda nefessiz mi yaşıyoruz?Romanın bakış açısıyla evet. Bununla ilintili olarak lojman alegorik oluşunun dışında göründüğü gibidir de. Bir kuruntu olmanın ötesine geçtiği halde yapıyı temsil eden öğelerin en acımasızı en sinsisidir. Bir fanatizm simgesi olmakla kalmayarak sahtekar yaratıcısının emirlerini harfi harfine yerine getirir. Lojman benzeri herhangi bir yapıdan dışarı adımımızı attığımızda fiziksel olarak dışarıya çıkıyor olmamız tüm benliğimizle ondan kopmuş olduğumuz anlamına gelmeyecektir. Biz artık ona, o artık bize bulaşmıştır. Yapı, ilk temastan itibaren bedenimizde, ruhumuzda, düşünce sistemimizdedir. İlişkilerimizi bu şekilde örgütler, yalnızlığımızı bile onun üzerinden kurarız. - Biz kadınlar üzerinde yüzyıllardır varolan annelik baskısına da değiniyorsunuz. Anneliğin kutsal olmadığını düşünüp savunsak da yaşadığımız toplumda annelik abartılan, hatta ilahi bir durum. Herkes anne olmak zorunda değil ve bu bir görev de değil. Anneliğin kutsal ve ilahi olduğunu düşünmek samimiyetsizliğe girmiyor mu?Bu konu uzunca üzerine düşünülmesi tartışılması gereken bir konu. Burada kısaca cevap vermek bizi ne kadar tatmin eder bilemem ama şöyle ki; anneliğin kutsanması gerçekleştiği sınırlar içerisinde devamlılık arz eden organize bir kötülüğün kokusunu ulaştırıyor burnuma. Üstelik bu gerçek sadece bizim toplumumuza ait bir mesele değil. Dünya üzerinde her toplum bir şekilde anneliği mantık sınırları dışında kutsamış bulunuyor. Bunun birçok nedeni elbette vardır ama bu ayrı bir araştırma konusu. Bir yazar olarak benim özellikle ilgimi çeken bir alan olmadığı için romanıma çalışırken de asıl meselem olan yapı- beden ilişkisi üzerine yoğunlaşarak araştırmalarımı sürdürdüm. Kadınlık - annelik üzerine özellikle çalışmadım, genel olarak yazarlığımda da ilgimi çeken, ilgilendiğim konular arasında değildir. Annelik konusu romanımın temel konusu olmamakla birlikte karakterleri yazarken, düşünmeler, okumalar, deneyimler sonucunda ulaştığım açık gerçekte görüyorum ki gündelik hayatın yaratımı da dahil cinsiyetlerin ve onlara yüklenenlerin (babalık, annelik gibi) durduğu yerin doğamıza ait nüveleri yok ettiği. Bu kendince bireysel, toplumsal deformasyonlara sebep oluyor tabii ki. Samimiyetsizlik de bu bağlamda toplum ve birey için önemsenecek boyutlardaki erozyonlardan biri. - Anne-çocuk ilişkisi ne kadar sahici?Bilmiyorum. Buna vakıf olmam zor. Hele ki bugüne kadar dünyaya bir çocuk getirmemiş biri olarak benim söyleyeceklerim, konu üzerine fikir yürütmenin ötesine geçemez. Ama elbette düşünmek isteyeceğim! Buna yani düşünmeye cesareti olan bir kimse olarak ben, anne- çocuk ilişkisini kişilerin deneyimlerinden bağımsız ele aldığımda bu karanlık münasebetin sahiciliğini tartışacağım alanı açmış oluyorum. Bu tarafı işin neşe verici tarafı, iş “sahi” olana gelince sanırım bu ilişki birçok kişi için yaralı, düğümlü bir problematiğe dönüşüyor. - Sanal bir alemde yaşıyoruz ve bütün ilişkiler gerçekliğini kaybetmiş durumda. Sadece pozitif duygular barındıran, sürekli gülen, çizgi film karakterleri gibi davranılmamız bekleniyor. Halbuki gerçek negatifi ve acıyı da içinde barındırıyor. Romanda da gerçek ve sanrı ayrımını görüyoruz. Duvarlarımızı yıkıp sanrılardan kurtulup gerçek ve özgür olabilecek miyiz? Keşke bununla ilgili bir öngörüm olsaydı. Yazık ki bunu bilme gücüm yok. Özgürlüğün anlamı ise herkes için değişkenlik gösterebilir. Bazen başka kültürlerden insanlarla tanıştığınızda davranışları, düşündükleri ile o güne kadar özgürlük kavramı üzerine düşünmediğiniz bir fikri yapısıyla karşınızda beliriverirler ve inandıklarınız bir anda yıkılıverir. Özgürlük kavramı da diğer kavramlar gibi çok boyutlu bir kavram ve tek başına düşünüldüğünde elimize çok fazla şey bırakmaz. M. D. Sade’ın Can çekişen ateist adlı kitabında geçen şu cümle kavramları tek başına düşündüğümüzde başımıza gelecek olanı çok güzel açıklar aslında “koca bir meyve hasadı yapabilecekken çiçek toplamakla yetinmiş oluruz” SUÇLU ARAMAK ZAMAN KAYBI- İktidar beden ilişkisi üzerine konuşalım biraz. Günümüz gösteri çağında bedenimizle ilişkimiz ruhumuzun önüne geçmiş durumda. Lojman’da da iktidar beden ilişkisine değinip, bir nevi yapıların bedenimizin davranışını etkilediğini ve değiştirdiğini ima ediyorsunuz. Peki neden ve nasıl? Yapılar duyguya, bedene elbette etki eder. Bunu (yaşadığımız evler, binalar da dahil olmak üzere) kurum üzerinden ele alırsak bir adliye binasına girdiğimizde, ya da bir şekilde karakolda, okulda, hastanede olmak zorunda kaldığımızda, ilk andan itibaren fark ederiz. Onlarla temas içinde olmak duygusal alanımızdan düşüncelerimize kadar bizi etkiler. Bu anlamda romanda da bu konu bir imanın dışına çıkıyor. Açık açık kurumsal yapının roman karakterleri üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu görüyoruz. Karakterlerin hareket alanı kısıtlanıyor, iletişim biçimleri şekilleniyor, bir doğa manzarasının orta yerinde olmalarına rağmen doğanın sağaltıcı kuvvetinden mahrum kalabiliyorlar. Suç konusu ise başlı başına bir alan. Suç bir yasağa aykırı davranış ise eğer, suçlu yasağa aykırı davranan kişidir. Bu bağlamda bir suçlu aramak zaman kaybı. Meseleye suç- suçlu bağlamında bakamayız. Bu bizi bir yere götürmez. Yıkıma ya da çözüme yönelik fikirsel çalışmalar bizim konuyu yüksek bir düşünce alanından ele almamızı sağlar. - Her konuğuma soruyorum. Nasıl yazıyorsunuz? Belli bir ritüelim yok. Ama yazmak için çok erken saatleri tercih ediyorum. Masa başında çalışamam, zorlanıyorum. Genelde bir yere yaslanıp uzanarak yazarım ve okurum. Yazarken kahve sigara vs gibi yardımcı unsurlar kullanmam. Sesizlik ve düzen benim için mühimdir. Yazma alanım düzenli, temiz değilse düzenler, temizler yazmaya öyle başlarım. DOSTLAR SOFRAM YOKTUR- Ekşi sözlükte sizin için tatlı, neşeli hatun yorumlarını okuyunca rahatladım gerçi… Sofralar bizi kendimize ve birbirimize yakınlaştıran, çözüme ulaştıran bir yer sanki. Dostlar sofranızı anlatır mısınız?Benim için kim neşeli demiş bilmiyorum ama teşekkür ederim, ince ruhlu bir kişiymiş. Oysa gerçek bu mu? Benimle uzun vakitler geçiren insanlara sormak gerek belki de. Bunu yazan kişinin benimle yakın bir ilişki içinde olmadığı aşikâr. Dostlar sofram ise yoktur. Misafir seven biri değilimdir. İnsanların birbirlerini çok kısa ziyaret etmesinden yanayım. Ben de başkalarının evlerinde uzun vakitler geçirmekten pek hoşlanmam. Hemen evime dönmek isterim. - Philiph Roth hakkında bir makale okurken, Roth’un hayatında hiç yemek yapmadığını ve sadece güvendiği insanların yaptığı yemeği yediğini öğrendim. Her zaman en çok tercih ettiği de çorba ve türevleriymiş. Yemek yapma konusunda ne düşünüyorsunuz? Klasik lezzetler ilgimi çeker. Sebze yemekleri yapmayı ve yemeyi severim. - En sevdiğiniz yemek ve severek yaptığınız yemek? Özel olarak çok sevdiğim bir yemek yok aslında. Yemek konusu bana rahatsızlık (olumsuz anlamda değil) veren bir konu. İkinci romanımda yazdığım ana karakter ile ilgili olarak birçok zehirli yemek tarifi vermiştim. Merak edenler okuyup o bölümü özellikle inceleyebilirler.- Nasıl eğleniyorsunuz?Beni çok şey eğlendirebilir. Karikatürler, filmler, kitaplar, oyunlar, yakın arkadaşlarım. Özellikle kardeşim beni çok güldürür. Hayatımda hiç kimseye ona güldüğüm kadar gülmemişimdir. - Bu aralar ne okuyorsunuz? Ne izliyorsunuz?Gün içinde bir kaç kitap birden okuyorum aslında. Bu hafta başladığım bir roman var, Javier Cercas’ın Sahtekâr adlı kitabı. Film ise; en son gündelik yaşamı sinemaya müthiş bir lirizmle aktaran minimalist yönetmen Yasujiro Ozu’nun 1949 yapımı “Geç gelen bahar” filmini tekrar izledim. Kendisi o ekolden sevdiğim bir yönetmendir. Ebru D. Dedeoğlu