Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 08.21.2025, 03:39 PM (GMT)

News - Haberler

Osman Nuri Kabaktepe: AKP'ninİstanbulİl Başkanıadayıkimdir, ilörgütündeki değişim ne anlama geliyor?

Osman Nuri Kabaktepe: AKP'nin İstanbul İl Başkanı adayı kimdir, il örgütündeki değişim ne anlama geliyor? Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Çarşamba günü yapılacak İstanbul İl Kongresi'nde İl Başkanı adayının Saadet Partisi kökenli Osman Nuri Kabaktepe olduğu açıklandı. Peki Kabaktepe kim ve İstanbul il örgütündeki değişim ne anlama geliyor? Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yetkilileri, partinin Çarşamba günü gerçekleştirilecek İstanbul İl Kongresi'nde İl Başkanı adayının Osman Nuri Kabaktepe olduğunu açıkladı. Mevcut İl Başkanı Bayram Şenocak da kongrede aday olmayacağını kamuoyuna duyurdu.Osman Nuri Kabaktepe, daha önce AKP'de herhangi bir görev almamıştı.Peki Kabaktepe kim ve AKP'nin İstanbul il örgütündeki dönüşüm ne anlama geliyor?SİYASETE REFAH VE MGV İLE GİRDİ1970 yılında Ordu'nun Fatsa ilçesinde doğan ve orta öğrenimini Fatsa İmam Hatip Lisesi'nde tamamlayan Kabaktepe, siyasetle ilk gençlik yıllarında, Refah Partisi'nde aktif olarak yer alarak tanıştı.Kabaktepe, Bursa'daki Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde üniversite eğitim görürken Milli Gençlik Vakfı'nda da (MGV) faaliyet gösterdi.Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Ensitüsü'nde Felsefe bölümünde yüksek lisans yapan Kabaktepe, MGV'de ilerleyen yıllarda da çeşitli kademelerde yöneticilik yaptı.MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİN BÖLÜNMESİNDE SAADET PARTİSİ'NDE KALDIMilli Görüş'teki yenilikçi kanat 2001 yılında AKP'yi kurarken Kabaktepe ise aynı yıl, gelenekçi kanatın kurduğu Saadet Partisi'nde (SP) kaldı.Kabaktepe'nin anlatımıyla "Rahmetli Erbakan Hocamızın emri üzere" Ankara'da dört yıl SP Kurucu Gençlik Kolları Başkanlığı yaptı.Partide ilerleyen yıllarda İstanbul İl Yönetim Kurulu üyeliği ve Genel İdare Kurulu üyeliği gibi görevlerde bulundu.2004 yerel seçimlerinde SP'nin Fatsa Belediye Başkan adayı olarak yarıştı.STK ÇALIŞMALARI VE MAARİF VAKFI'NDA ÜST DÜZEY YÖNETİCİLİKKısa bir dönemde iş nedeniyle Suudi Arabistan'da bulunan Kabaktepe, birçok sivil toplum kuruluşunun çalışmalarında yer aldı.Kendi sitesinde aktardığı üzere Kabaktepe'nin yer aldığı bu kuruluşlar arasında İlim Yayma Cemiyeti, İHH İnsani Yardım Vakfı, Uluslarararası Müslüman Alimler Derneği, YediHilal Derneği, Türkiye Gençlik Vakfı ve Türkiye Maarif Vakfı da bulunuyor.Kabaktepe günümüzde Türkiye Maarif Vakfı'nın Mütevelli Heyeti Başkan Vekili görevini yürütüyor.15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası kurulan ve yurtdışında eğitim alanında faaliyet gösteren vakıf, hem çeşitli ülkelerde eğitim merkezleri açtı hem de daha önce Fethullah Gülen yapılanmasına ait olan birçok okulu bünyesine aldı.AKP İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ'NDE TARTIŞMALARKabaktepe ile ilgili tercih AKP'nin İstanbul İl örgütündeki tartışmaların bir süredir devam ettiği bir sürecin sonunda yapıldı.2018 yılında dönemin AKP İstanbul il Başkanı Selim Temurci görevinden istifa etmişti.İlerleyen dönemde Gelecek Partisi içinde yer alacak olan Temurci'nin yerine Bayram Şenocak gelmişti.AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni muhalefete kaybettiği 2019 yerel seçimleri, il örgütünü iç tartışmaların ortasında bıraktı.O dönemde bu yana İstanbul il örgütü içindeki farklı eğilimlere sahip partililer arasında, seçim sonuçlarına dair karşılıklı suçlamalar yapıldığı iddiaları dönem dönem basına da yansıdı.Bu sürecin sonunda eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albeyrak ile yakın ilişkileri olduğu iddia edilen İl Başkanı Bayram Şenocak'ın durumu bu hafta kesinleşti. Şenocak, aday olmayacağını açıkladı ve Kabaktepe'nin ismi duyuruldu.HEDEF '94 RUHU' MU?Kabaktepe'yi bizzat tanıyan ve MGV'de bir dönem birlikte çalışmış olan, MGV'nin eski genel başkan yardımcılarından, Ortadoğu uzmanı Dr. Celalettin Duran, Kabaktepe ile tercihin "94 ruhunun kısmen hareket geçirebilecek bir tercih gibi gözüktüğünü" belirtiyor.BBC Türkçe'ye konuşan Duran, "Kabaktepe'nin camialarında 90'ların gençlik kesimlerinden öncülerinden, sonraki kuşakların örnek ağabeylerinden biri olarak tanındığını" söylüyor."İBB seçimlerinin kaybedildiğini, bunun dışında CHP ve diğer muhalif partilerin İstanbul'da aktif bir teşkilatlanma içinde olduğunu" belirten Duran'a göre iktidar partisi, bu tercihiyle bu durumu tersine çevirmek istiyor olabilir:"AK Parti'nin son yıllarda toplumla arasında bir mesafenin açılması konuşuluyor. Bu mesafeyi tekrar kapatacak bir kitle var. 90'lı yıllarda sayın Cumhurbaşkanının içinde olduğu, o dönemin İstanbul'un Refah Partilileri diyebileceğimiz bir kitle bu. Kendilerinin 94 ruhu ifadeleri var. Bu neslin kadrolarında sağlam bir teşkilatçılık var."Şimdi toplumla tekrar bu iletişimin sağlanabileceği tercihlere doğru bir yöneliş söz konusu. AK Parti'nin ilk dönemki heyecanını tekrar inşa etmek için de bir tercih gibi gözüküyor. Gençliği mobilize edecek, 94 ruhu diye tırnak içerisinde tanımlanan ruhu kısmen tekrar hareket geçirebilecek bir tercih gibi gözüküyor."Bu da gelecekteki hem yerel hem de genel seçimlerde 'İstanbul'da bir daha kaybetmeyi göze almıyoruz' demektir. Kaldı ki Osman Nuri ile ismi geçen diğer bir kişi olan Fazlı Kılıç da benzeri bir tercih. Bu demektir ki bir siyasal tercih söz konusu."PARTİ İÇİNDEKİ 'GERİLİMİ' ÖNLEME ÇABASI MI?Dr. Duran, "teşkilatçılığına" dikkat çekitği Kabaktepe'nin, "Milli Görüş camiasında; hem SP hem de iktidar partisi tabanında, herhangi bir ekibe ait görülmediğini, herkesin ortaklaşa benimsediği bir isim olarak tanındığını ve taraflar arasındaki ilişkilerde bir yumuşamaya sebep olacağı" görüşünde.İslami-muhafazakâr camiayı yakından takip eden bir başka isim olan gazeteci Ramazan Bursa ise AKP'nin Kabaktepe tercihiyle birkaç hedefi birden gerçekleştirmeye çalıştığı kanısında.BBC Türkçe'ye konuşan Bursa öncelikli olarak, "AK Parti tabanının milliyetçileşmesiden Cumhurbaşkanı'nın rahatsız olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla bunu, Milli Görüşçüleri görevlendirmek suretiyle o dönüşüme set çekme çabası olarak değerlendiriyorum" yorumunu yapıyor.Bursa buna farklı nedenlere dair görüşlerini ekliyor:"İkincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın fevkalade rahatsız olduğu, parti içindeki gruplar arasındaki kavgaların bitmesine yönelik bir çaba olarak da değerlendiriyorum. Osman Nuri Bey'in seçilmesinin buna katkı sağlayacağı kanaatindeyim."Üçüncüsü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem Cumhurbaşkanı hem de parti genel başkanı olması devlet yönetiminde bir takım tıkanıklıklar oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yeni anayasa çalışmaları çerçevesinde bu sorunu tekrar ele alacak. Parti üyesi kalıp, parti genel başkanlığından ayrılmasının çok da zayıf olmayan bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. Ben, Numan Kurtulmuş'un en güçlü aday olduğu kanaatindeyim. Osman Nuri Bey de Numan Bey'e yakın bir isim."ReutersSAADET PARTİSİ İLE İLİŞKİLERİ ETKİLER Mİ?AKP'nin SP ile bir ittifak arayışında olduğu biliniyor.Milli Görüş tabanını dikkatli takip eden uzman isimlere göre Kabaktepe tercihi, Saadet Partisi ile ilgili bir ittifakı hedeflememekle birlikte olası bir ittifakı kolaylaştırabilir.BBC Türkçe'ye konuşan, hedefin daha kapsamlı olabileceğini belirten gazeteci Mahmut Muslihani ise hedefin daha kapsamlı olabileceği kanısında: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Milli Görüş Lideri Oğuzhan Asiltürk'ü ziyareti mühimdir. İki liderin görüşmesi önümüzdeki dönemde Ak Parti'nin 'öze yönelişi' şeklinde yorumlanabilir mi? Bu durumda bu, ilk meyvelerini vermeye başlamıştır."Muslihani, "AK Parti, Milli Görüş'ü seçim ittifakından daha fazlası olarak görüp, buna göre karar vermektedir. Sıkışmışlığa yapılan bir hamleden öte uzun süreçli bir dönüşümün ilk işaret fişekleri olarak okunabilir süreç" yorumunu yapıyor.Adalet Kalkınma Partisi bu hafta, tüm il kongrelerini tamamlamayı planlıyor.Partinin olağan kongresi ise Mart ayının ikinci yarısında gerçekleştirilecek.Gazeteci Ramazan Bursa, "Son dönemde AK Parti'de Tayyip Bey'in Milli Görüş kökenli isimleri görevlendirme noktasında tercih ettiğini görüyoruz" diyor.Bu çizgideki isimlere partinin merkezi yönetiminde ayrılan yerin ne olacağı, bütün bu tercihlerle asıl olarak neyin hedeflendiği ise partinin olağan kongresinde daha net ortaya çıkacak gibi görünüyor. BBC Türkçe

TTB Aile Hekimliği Kolu BaşkanıKırımlısorunlarıanlattı: Yavaşlama var

TTB Aile Hekimliği Kolu Başkanı Kırımlı sorunları anlattı: Yavaşlama var Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, koronavirüs aşılarının az olmasının aşılama hızını yavaşlattığını belirtti. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, koronavirüs aşılarının az olmasının aşılama hızını yavaşlattığını belirterek “Aşıları hızlı yapmaya başlayınca, aşıların gelmesi de gecikmeye başladı. Geçen hafta Balıkesir, Muğla ve Sivas gibi illerde aşı bitti. Aşılar biten yerlere geliyor ama gelene kadar hastalarımız da biz de bekliyoruz. Geçen hafta perşembe günü hastalarımızla akşam saat 17.00’ye kadar aşı bekledik” dedi. Kırımlı, ASM’lerdeki bekleme yerlerinin yetersiz olmasının da randevuları azalttığını ve bu sorunların aşılama hızını yavaşlatacağını kaydetti.Aile sağlığı merkezlerinde aşı kalabalıklarının sürdüğünü belirten Kırımlı, “Yerlerimiz dar olduğu için bu bir sorun oluyor. Dört aile hekiminden birinin ebe ya da hemşiresi yok. O yüzden bazı yerlerde aşılama yapan arkadaşlarımızdan 1 kişiye 40 kişi düşmesi gibi durumlar oldu” dedi. Hastaların randevu alamadığını da belirten Kırımlı, “Randevu almak için bize geliyorlar. Randevusuz geldiği için de aşı yapamıyoruz. İki gün sonra tekrar gel diyoruz. Bunlar hep sorun oluyor” ifadelerini kullandı.Aşılama hızına ilişkin konuşan Kırımlı, ASM’lerde bekleme alanlarına göre randevu açıldığını belirterek “Bu durumda aşı hızı düşüyor. Bekleme yerlerimiz olsaydı biz aşıları daha hızlı yapabilirdik. Muhtemelen elde aşı da az olduğu için bu hafta aşılama hızı 600 binlerden 400 binlere düşecektir” yorumunu yaptı. Sarp Sağkal

Aksoy Araştırma’nın verilerine göre yurttaşların yüzde 83.8’i, tarikatların kapatılmasıya da sıkıdenetlenmesi görüşünde

Aksoy Araştırma’nın verilerine göre yurttaşların yüzde 83.8’i, tarikatların kapatılması ya da sıkı denetlenmesi görüşünde Aksoy Araştırma’nın verilerini “ezber bozucu” olarak yorumlayan Prof. Dr. Şahin Filiz, Türk toplumunun, din ile tarikatı ve din ile siyaseti birbirinden ayırdığının görüldüğünü vurguladı. Aksoy Araştırma’nın ocak ayına ilişkin açıkladığı araştırmaya göre yurttaşların yüzde 83.8’i, tarikatların tamamen kapatılması ya da çok sıkı denetlenmesi görüşünde. Felsefeci ilahiyatçı Prof. Dr. Şahin Filiz, toplumun, tarikatlardan ve tarikatlara dini teslim eden siyasi yapılardan uzaklaştığını vurgulayarak “Türk toplumu; din ile tarikatı, din ile siyaseti birbirinden ayırıyor. Araştırma, laikliğin Türk toplumunda artık kökleştiğini gösteriyor” dedi.Aksoy Araştırma, her ay düzenli olarak açıkladığı “Türkiye Monitörü” araştırmasının Ocak 2021 sonuçlarını paylaştı. Başkanlık sistemine desteğin azaldığı, parlamenter sisteme dönmek isteyenlerin oranının arttığının ortaya konduğu araştırmada, tarikatlara yönelik dikkat çeken sonuçlar yer aldı. “Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı siz olsaydınız, ülkede faaliyet gösteren tarikatlara yönelik hangisini uygulardınız” sorusuna katılımcıların yüzde 46.6’sı “tamamen kapatırdım”, yüzde 37.2’si “çok sıkı denetim yapardım”, yüzde 11.8’i “rutin denetim yapardım”, yüzde 4.4’ü ise “tamamen serbest bırakırdım” yanıtı verdi.‘DİNİ SÖYLEM OLUMSUZLANIYOR’Tarikatlara yönelik sonuçları Cumhuriyet’e değerlendiren Prof. Dr. Şahin Filiz, sonuçları “ezber bozucu” olarak nitelendirdi. Türk toplumunun, siyasi partilerin tarikatlara prim vermesini onaylamadığını vurgulayan Filiz, “Yüzde 4.4’lük oranla ‘Tamamen serbest bırakırdım’ sonucu, en muhafazakâr görünen partiye bile güçlü bir şekilde ‘Tarikatlarla iş tutmayın’ mesajının somut sonucudur” dedi. “Tamamen serbest bırakırdım” diyenlerin oranının, tarikatlarla doğrudan ya da dolaylı olarak bağı olanları temsil ettiğini söyleyen Filiz, yanıtların oranlarına bakıldığında, Türk toplumunun, din ile tarikatı ve din ile siyaseti birbirinden ayırdığının görüldüğünü vurguladı. Filiz, “Halk, partilerin din söylemiyle tarikatlara çıkar sağlamalarını kesin olarak olumsuzlamaktadır. Araştırmanın başka bir sonucu da ‘Toplum dinden uzaklaşıyor’ feveranının temelsiz olmasıdır. Toplumun esasen dinden ve ahlaktan değil, tarikatlardan ve tarikatlara dini teslim eden siyasi yapılardan uzaklaştığı değerlendirilmeli” diye konuştu.‘İNSANLIK DIŞILIĞA TEPKİ’Filiz, tarikatların kapatılması ya da çık sıkı denetlenmesi yönünde görüş belirtenlerin oranının çok yüksek olmasının nedenlerinden birinin, “tarikatlarda yaşanan insanlık dışı, ahlak dışı olaylara kesin bir tepki koymak” olduğunu kaydederek “Tarikatların her alanda büyük çoğunluğun sırtından geçinerek hak ve adalet duygularını sarstıkları tescil edilmiştir. Bu, aynı zamanda, yüzde 83.8 gibi ezici bir çoğunluğun “ya kapat ya da sıkı denetle” mesajına aldırmayan siyasilerin, bu çoğunluktan aldıkları yetkiyi, yarattıkları yüzde 4.4 ile azınlıkta kalan tarikatçı çıkar çevreleri lehine kullanmalarından kaynaklanıyor. Seçen yüzde 83.8, yararlanan yüzde 4.4 olursa toplumsal denge bozulur. Bu bozulma, siyasal ve ekonomik istikrarsızlığa neden olur” ifadelerini kullandı. Sefa Uyar

CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu:‘Yasalarla oynayan iktidar gidicidir’

CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: ‘Yasalarla oynayan iktidar gidicidir’ CHP MYK’de, iktidarın Seçim Yasası’nda yapmayı planladığı değişiklikler görüşüldü. Kılıçdaroğlu’nun, “Bir iktidar seçim yasalarıyla oynuyorsa gidicidir” yorumunu yaptığı öğrenildi. HDP’lilerin fezlekeleri için de “içeriğini gördükten sonra değerlendirme yapılması” kararı alındı. CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) dün CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında basına kapalı olarak toplandı. Edinilen bilgilere göre MYK’de Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ailem hedef alınıyor” ifadelerine yönelik “Kimsenin ailesiyle uğraşmıyoruz. Milletin hakkını arıyoruz. Milletin 128 milyar dolarının hakkını ve hukukunu arıyoruz” yorumunu yaptığı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre iktidarın Seçim Yasası’nda yapmayı planladığı değişikliklerin görüşüldüğü toplantıda, “barajın yüzde 7’ye indirilmesi”, “ittifaklar için yüzde 14 barajının getirilmesi” yönündeki iddialar değerlendirildi. Özal döneminde de seçim öncesi yasa değişikliklerinin yapıldığına ilişkin görüşlerin gündeme geldiği toplantıda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Bir iktidar seçim yasalarıyla oynuyorsa gidicidir” yorumunu yaptığı öğrenildi. HDP’li 9 milletvekili hakkındaki fezlekelerin TBMM’ye geleceği yönündeki iddiaların da gündeme geldiği toplantıda, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi çerçevesinde tüm milletvekillerinin hakkı ve hukukunun önemine dikkat çekildiği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre toplantıda, “TBMM’ye gelmesi olası fezlekelerin içeriğinin görülmesi, buna göre bir değerlendirme yapılması” kararı alındı. Erdem Sevgi

AKP’li başkan 'Ardamda Soylu var' diyerek tehdit etti iddiası

AKP’li başkan 'Ardamda Soylu var' diyerek tehdit etti iddiası Emirdağ’da Hülya Dağcı, arazi anlaşmazlığı yaşadığı akrabası AKP’li Süleyman Kocabıçak tarafından tehdit edildiğini söyledi. Dağcı, Kocabıçak’ın “Benim arkamda Süleyman Soylu ve AKP’li milletvekili Ali Özkaya var” dediğini aktardı. Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde yaşayan Hülya Dağcı, arazi anlaşmazlığı sebebiyle husumetli olduğu akrabaları tarafından şiddet gördüğünü ve akrabası olan AKP’li Emirdağ Teşkilat Başkanı Süleyman Kocabıçak tarafından tehdit edildiğini ileri sürdü. Dağcı, “Bana ‘Ya Emirdağ’ı terk edersiniz ya da Keçili Mezarlığı’ndan kendinize yer ayırın’ dedi. Benim arkamda Süleyman Soylu ve AKP’li milletvekili Ali Özkaya var’ diyor. Burada herkes AKP’den çekiniyor. Başımıza bir şey gelmesinden korkuyoruz” dedi.Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde yaşayan Hülya Dağcı ve ailesi, arazi anlaşmazlığı sebebiyle husumetli olduğu akrabaları tarafından darp edilmesinin ardından açılan 5’i şiddet olmak üzere 20 davanın halen sonuçlanmadığını söyledi. 2015’ten beri akrabalarıyla davalık olduklarını ve şiddet gördüklerini anlattı. Dağcı, yalancı tanıklarla kardeşinin saldırgan durumuna düşürüldüğünü, ancak bu durumu yalanlayan kamera kayıtlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını söyledi.‘SOYLU’NUN ADINI KULLANIYORLAR’AKP’li Emirdağ Teşkilat Başkanı Süleyman Kocabıçak’ın, sürekli tehdide maruz kaldıklarını belirten Dağcı, “Geçtiğimiz aylarda evime giderken Süleyman Kocabıçak ile yolda karşılaştık. Bana ‘Ya Emirdağ’ı terk edersiniz ya da Keçili Mezarlığı’ndan kendinize yer ayırın’ dedi. Diğer akrabalarımız da bizi tehdit ediyor. Süleyman Kocabıçak sürekli olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ismini kullanıyor” dedi. Dağcı, şikâyetçi olmalarına sonuç alamadıklarını belirterek adalet istedi. İlayda Kaya

Yaşanan kriz, AKPİzmir Kongresi’ne de yansıdı

Yaşanan kriz, AKP İzmir Kongresi’ne de yansıdı AKP İzmir Kongresi'nde bir yurttaş, yarısı yenmiş yiyecekleri topladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla dün düzenlenen AKP İzmir 7. Olağan İl Kongresi’nde koronavirüs salgını yine unutuldu. Halkapınar Spor Salonu’nda düzenlenen kongrenin girişinde delege, protokol ve basın mensuplarının bir gün önce yaptırdıkları koronavirüs test sonuçları kontrol edildi. Salona girmek için sıra bekleyen yüzlerce yurttaş ise kalabalık gruplar halinde turnikelerden geçti. 4 ayrı polis noktasında aramaların yapıldığı ve üst düzey güvenlik önlemlerinin alındığı kongrede yüzlerce partili, salonu “lebaleb” doldurdu. İçeride sosyal mesafe kurallarına uyulmadı. Kongreye İzmir’in merkeze uzak ilçeleri ve çevre kentlerden çok sayıda partilinin otobüslerle getirildiği görüldü. Aydın, Manisa ve Denizli plakalı çok sayıda otobüsün kongrenin salonunun çevresinde park halinde olduğu gözlendi.Derinleşen ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı çeken yurttaşın durumu AKP kongresine yansıdı. Çok sayıda güvenlik gücü ve partilinin beklediği kongre salonunun girişindeki arama noktasında bir yurttaş, bir noktaya atılmış yarısı bir tüketilmiş sandviçler, poğaça ve ekmekleri toplamak için, “Sandviçleri alabilir miyim” diyerek görevli polislerden izin istedi. Daha sonra yerden topladığı yiyecekleri elindeki poşetlere doldurarak alandan ayrıldı. Muhammed Özmen

Gündemi HDP’ye odaklayan iktidar, anayasa değişikliğiyle bir daha açılmamasının peşinde

Gündemi HDP’ye odaklayan iktidar, anayasa değişikliğiyle bir daha açılmamasının peşinde Cumhur İttifakı, Millet İttifakı’nı ayrıştırma planını hızlandırıyor. HDP’nin kapatılmasına yönelik söylemini sertleştiren iktidar bloku, anayasanın siyasi partilere ilişkin maddelerini masaya getiriyor. Anayasadaki “Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz” hükmünün güçlendirilmesine ilişkin değişiklik gündemde. HDP’nin kapatılmasına yönelik söylemini sertleştiren iktidar bloku, şimdi de “partinin kapatılması ve yeni siyasi yasaklar üzerine” çalışıyor. Mevcut anayasanın 14. maddesinde yer alan ‘Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz’ hükmünün güçlendirilmesine ilişkin geçici maddeler eklemeyi” tartışan iktidar, hükmün çok açık olmasına karşın “bugüne kadar kapatılan partilerin başka ad altında yeniden açıldığına” dikkat çekiyor. İktidar kanadı, söz konusu düzenlemeyi masaya getirerek, muhalefete de “Tarafını seç” kozunu gösterecek.Mevcut anayasadaki 14. maddede “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” hükmü yer alıyor. İktidar, HDP’nin yürüttüğü siyasetin “başlı başına bu maddeye aykırılık teşkil ettiğini” ve yine anayasada “partilerin kapatılmasına yönelik kriterlerin yer aldığı 68. ve 69. maddelerin de bir partinin başka bir adla yeniden kurulmasının önüne geçemediğini” savunuyor.Bu nedenle iktidar, anayasada yer alan “Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesi’nin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar” hükmünde değişiklik öngören “geçici bir maddenin anayasaya eklenebileceğini” konuşuyor. Buna göre “söz konusu hüküm üzerinde yapılacak değişiklik, 5 yıl sürenin ‘ömür boyu men’ şeklinde olabileceği” ifade ediliyor. Ayrıca iktidarın, 2016’da olduğu gibi milletvekili dokunulmazlıklarının “anayasaya geçici bir madde eklenmesiyle kaldırılmasının da aynı anayasa değişikliği paketinde gelebileceğini düşündüğüne” işaret ediliyor.‘BATASUNA’ ÖRNEĞİİktidar cephesi, İspanyol parlamentosunun 2002’de Batasuna Partisi’ne yönelik aldığı kararı da anımsatıyor. İspanyol parlamentosunda siyasi partiler ile ilgili yasanın kabul edildiği ve bu yasada “demokrasi ve anayasal değerlere açıkça aykırı düşen eylemlerin odak noktası olan siyasi partilerin tamamen kapatılması yönünde karar alındığına” atıfta bulunularak 2003’te Bask bölgesinde faaliyet gösteren Batasuna Partisi’nin de bu yasa hükümleri gereğince İspanyol Yüksek Mahkemesi’nce kapatıldığına işaret ediliyor. Partinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun da reddedildiğine dikkat çekiliyor.‘MUHALEFET SIKIŞACAK’İktidarın, böyle bir düzenlemeyi “altyapısını tam anlamıyla oluşturduktan sonra Meclis’e getirmeyi” düşündüğü konuşulurken bu durumun muhalefeti seçmen karşısında sıkıştıracağı hatta Millet İttifakı’nda çatlak yaratabileceği de düşünülüyor. İktidar kaynakları, muhalefetin, “böyle bir düzenleme karşısında takınacağı tavrı, seçmenlere de açıklaması gerektiği” vurguluyor. Selda Güneysu

Libya’da kaygan zemin

Libya’da kaygan zemin Libya’da yeni hükümetin açıklanması öncesinde İçişleri Bakanı Başağa’ya yönelik saldırı haberi “normalleşmeye sabotaj” olarak değerlendirildi. Yeni dönem Türkiye’nin konumu için önem taşıyor. Dr. Naim Babüroğlu, Türkiye’ye de sıcak mesajlar veren Başkanlık Konseyi’nden ilk ziyaretin Kahire’ye yapılmasına dikkat çekerek Ankara’ya iki cepheyle ve Mısır’la temas öneriyor.Yeni hükümette yer alması beklenen İçişleri Bakanı Başağa’ya yönelik saldırı iddiasında bir kişi ölmüş, iki kişi ağır yaralanmıştı. Güvenlik ve İstikrarı Destekleme Birimi suikast iddiasını yalanladı, Başağa’nın konvoyundaki güvenlik ekibini suçladı.Libya’yı, yıl sonunda yapılacak seçime götürmesi planlanan hükümetin açıklanması öncesinde UUH İçişleri Bakanı Fethi Başağa’ya saldırı haberi ülkedeki “kaygan zemini” bir kez daha açığa çıkardı. Libya’da Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğundaki süreç kapsamında ülkeyi aralık ayında yapılması planlanan seçime götürecek geçici hükümetin bu hafta açıklanması bekleniyor. Yeni hükümet, Trablus merkezli Yüksek Konsey ve Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin bir araya gelmesiyle oluşturulacak Meclis tarafından onaylandıktan sonra göreve başlayacak. Hükümete Meclis’ten onay çıkmaması durumunda onay yetkisi, Başkanlık Konseyi’ni belirleyen 74 kişilik foruma geçecek. Ülkede, hükümette hangi isimlerin yer alacağına ilişkin tartışmaların oluşturduğu sıcak bir siyasi atmosfer yaşanıyor. Mevcut hükümette yer alan bazı bakanların yeni kurulacak hükümette de yer alması Türkiye’nin bu ülkedeki konumu açısından önem taşıyor. Özellikle mevcut hükümette Türkiye’ye yakın isimler olarak anılan Savunma Bakanı Selahaddin Nemruş ile İçişleri Bakanı Fethi Başağa bu anlamda öne çıkıyor. Nemruş’un yeni kabinede koltuğunu koruması beklentisi yüksek görülürken son ana kadar pazarlıkların sürmesi bekleniyor. Trablus’ta konvoyla kent içinde hareket eden Başağa’ya önceki gün silahlı saldırı gerçekleştirilmişti. Saldırganlardan biri ölü, ikisi sağ olarak yakalandı. Saldırının geçiş hükümeti üzerinde baskı amacı güttüğü belirtiliyor. Libya’da geçiş hükümetini kuracak Başkanlık Konseyi için BM gözetiminde Cenevre’de 5 Şubat’ta Libya’nın 74 ayrı bölgesinden gelen temsilcilerin yaptığı seçimde Başağa’nın Başbakan, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in de Başkanlık Konseyi Başkanı adayı olduğu liste seçimi kazanamamıştı. Başağa-Salih koalisyonuna karşı 74 temsilcinin 39’unun oyunu alan Tobruklu Muhammed el Menfi ve Misrata bölgesinden gelen Abdulhamid Dibeybe’nin listesi seçimi kazanmıştı. Libya’da yeni hükümetin kurulması sürecini Cumhuriyet’e değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Naim Babüroğlu, yeni Başkanlık Konseyi’nin göreve başlamasının ardından Türkiye’ye yönelik de sıcak mesajlar geldiğini, ancak Başbakan Abdülhamit Dibeybe’nin ilk ziyaretini Kahire’ye yaparak Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yle görüştüğüne dikkat çekti.‘MISIR’LA İŞBİRLİĞİ’Babüroğlu, “Bu da yeni yönetimin bir denge arayışı içinde olduğunu gösteriyor. Yeni hükümet, komşusu Mısır’la işbirliğine önem vereceğinin işaretini verdi. Türkiye’nin, yeni geçici yönetiminin, Sarraj’ın başbakanlığındaki UUH döneminde olduğu gibi devam edeceği ve ilişkilerde bir değişiklik olmayacağı yönünde aşırı iyimser bir beklenti içinde olmaması gerekir. Libya’da şu an çok kaygan bir zemin var” dedi. BM öncülüğünde yürütülen görüşmelerde Libya’daki tarafların, ülkedeki tüm yabancı güçlerin çekilmesi üzerinde sağladığı uzlaşıyı vurgulayan Babüroğlu, BM ve ABD’nin, ülkeyi terk etmesi gereken yabancı güçler arasında Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin yanında Türkiye’yi de saydıklarını belirtti. Babüroğlu, şöyle konuştu: “Türkiye’nin oradan askeri varlığını çekmesi demek Libya’daki ağırlığını yitirmesi, Libya ile Türkiye arasındaki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının sonlandırılması gibi sonuçlara yol açabilir. Türkiye’nin oradaki varlığını devam ettirmesi için Libya’da Mısır ve Rusya’yla işbirliği yapması gerektiğini düşünüyorum. Libya’daki kaygan zeminde Mısır ve Rusya önemli aktörler. Türkiye’nin bu kaygan zeminde kendi çıkarlarını Mısır ve Rusya’yla işbirliğini artırarak ve Libya’daki doğu cephesiyle de ilişki kurarak koruyabileceğini düşünüyorum. Mısır, doğu cephesini destekliyor, ancak Trablus’ta elçilik açacağını açıkladı, yani Libya’daki tüm taraflarla ilişki kuruyor. ABD ve Rusya da Libya’daki tüm taraflarla görüşüyor. Türkiye’nin de iki cepheyle görüşmesi lazım. Sadece Trablus’la ilişki kurup ülkedeki diğer tarafları yok saymak Türkiye’ye fayda getirmez.” Hüseyin Hayatsever

Emekli OrgeneralÇetin Doğan’dan eski başbakan Yıldırım’a cevap: Binali Yıldırım’ın metin yazarlarıprompter’ıgüncellemiyor

Emekli Orgeneral Çetin Doğan’dan eski başbakan Yıldırım’a cevap: Binali Yıldırım’ın metin yazarları prompter’ı güncellemiyor Dün Cumhuriyet’te yayımlanan Orgeneral Çetin Doğan’ın 28 Şubat davasının sahte belgeleriyle ilgili açıklamalarına bugün de devam ediyoruz. Başka sahte belgeler de sunan Doğan, 28 Şubat’ın asıl hedefinin TSK olmadığını belirtiyor, “Hedef medyayı satın almaktı” diyor. Org. Doğan’a eski Başbakan Binali Yıldırım’ın Edirne il kongresindeki “Balyoz’lar, Ergenekon’lar... Bunlar yalan mıydı, elbette bunlar vardı” sözlerini de sordum. - Söyleşimizin dünkü bölümünde çok önemli bir belge paylaştınız. Bugün paylaşacağınız öteki belgenin konu bölümünde “Batı Harekât Konsepti’ yazıyor ve 28 Şubat dava dosyası ek klasöründe yer aldığı belirtiliyor. Bu belge de mi sahte?Evet, bu sahte dijital belgeye gerekçeli kararda 246 kere atıfta bulunulmakta ve kararın 170. sayfasında şöyle bir değerlendirme yer almaktadır: “Anayasada belirtilen milli iradenin üstünlüğü esasına aldatmaca denildiği, demokratik seçimlerle iktidara gelindikten sonra demokratik yollarla iktidardan gidilemeyeceğini, demokratik yollar dışında iktidarın görevden uzaklaştırabileceği şeklinde ön kabuller yapılarak anayasa ve yasalara aykırı olarak demokratik sistemlerin evrensel ilkeleri ile bağdaşmayan tespitler yapıldığı görülmüştür. Ciddi ve köklü tedbirler ve müdahale etme şeklinde beyanlar kullanılarak anayasa ve yasalara aykırı olarak askeri müdahale imkânının kalmayacağı açıkça vurgulanmıştır.” Islak imza taşımayan bu belge sahteliğinin ortaya çıkmasını önlemek amacıyla bilgisayarda taranarak 5 No’lu CD’ye kaydedilmiştir.- Avukatlar CD’yi Genelkurmay’a sormadı mı?Tabii ki sanık avukatları bilgi edinme kapsamında CD’nin seri numarasını vererek akıbeti hakkında Genelkurmay Başkanlığı’ndan bilgi talebinde bulunmuşlardır. Genelkurmay Başkanlığı’nın cevabi yazısında, söz konusu CD’nin 18 Haziran 2007 tarihinde Genelkurmay Bilgi Sistemler Başkanlığı deposundan sorumlu personel tarafından çıkarıldığının tespit edildiğini, ancak kime teslim edildiği konusunda bilgi bulunmadığı ifade edilmiştir. Bu husus 28 Şubat davasındaki sahte delillerin Balyoz davası için üretilenlerle aynı zaman diliminde üretildiğini kanıtlamaktadır. Ama bitti sanıyorsanız, yanılıyorsunuz... Üçüncü bir sahte belge de var... Batı Eylem Planı...- Orada ne deniyor?Gerekçeli kararın 580 sayfasında adı geçen bu belgenin, mahkeme heyetince, Esasa İlişkin Değerlendirme bölümünde “Suçun sübutuna ilişkin kanaatin oluşmasında esas alınan en önemli delil” olduğu belirtilmektedir. Öncelikle alıntısını yaptığımız “Belge aslı emanetin 2012/ 75 sırasında kayda alınmıştır” ifadesinin tamamen yalan olduğu, emanete alınanın belge aslı değil, CD5’ten çıktısı alınan dijital belgenin fotokopisi olduğu duruşmada kanıtlanmıştır. Söz konusu belgenin iki ayrı adrese gönderilmiş nüshalarının da “belgenin aslı olarak nitelendirilen” Genelkurmay Adli Müşavirliği’nce gönderilen nüshalarının imzaları da dahil CD5’ten çıktı alınarak kopyalandığı ortaya çıkmaktadır. Gerekçeli kararda 580 kere Batı Eylem Planı’na atıfta bulunmaktadır./Archive/2021/2/23/020603064-belge1.pngCUMHURBAŞKANI’YLA AYNI SAFTA MAĞDUR!- Geçenlerde Binali Yıldırım’ın Balyoz konusunda açıklamaları oldu ve büyük tartışma yarattı.... Bu konuda ne diyeceksiniz?Anlaşılan Sayın Binali Yıldırım’ın metin yazarları yeterli bilgi sahibi olamadıkları prompter’ı güncelleştirmiyorlar. Okuyanları şaşırtacağına emin olduğum Balyoz davasının bitmemiş serüvenine ilişkin güncelleme yapalım. Kamuoyunda Balyoz davasının kapandığı, adaletin yerini bulduğu yolunda genel bir algı oluşmuştur. Oysa Osmanlıca deyimi ile “Kazaye-i Anha” yahut halk deyişi ile “kazın ayağının hiç de öyle olmadığını” dava üzerinde siyasetin gölge ve müdahalesinin sürdüğünü, satırbaşları ile açıklayalım. Yapacağımız açıklama, kişisel bir yakınmanın ötesinde ülkemizde yaşanan “adalete ilişkin sorunlara” çare üretmek için atılması gereken öncelikli adımın ne olması gerektiğini tekrar hatırlatmak, cambaza bakmaktan kaçındırmak içindir.- 9 Ekim 2013 tarihinde Yargıtay 9. Dairesi, Balyoz davası sanıklarına Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı oybirliği ile onadı. - Bu kararın ardından “paylaşım” sorunundan kaynaklı siyasi iktidar ile F. Gülen Cemaati arasındaki gerginlik, süratle tırmanarak 17 Aralık 2013 tarihinde yapılan “Rüşvet ve Yolsuzluk” operasyonu ile fiili bir çatışmaya döndü. - Başbakan Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan, 24 Aralık 2013 tarihli Star gazetesindeki köşesinde Gülen Cemaatini “Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kurmakla” suçladı. - Balyoz davası sanık yakınları ve başta sevgili Şule Nazlı Erol olmak üzere avukatları, Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde “Adalet Nöbetine” başladı. Sayın Akdoğan’ın Star gazetesindeki yazısı, ilgili çevrelerde siyasi iradenin işaret fişeği olarak algılandı. Balyoz sanıklarının bireysel müracaatına, AYM nihayet 18 Haziran 2014 tarihinde “hak ihlali” kararını verdi. - Anadolu 4. Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen Balyoz davasında bütün sanıklar mahkemenin 31 Mart 2015 tarihli kararı ile beraat etti. - Gel gör ki bu karar Anadolu Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Aydın tarafından 9 Haziran 2015 tarihinde 7 kişi için temyiz edildi. İşin ilginç yanı, benim dışımda temyiz edilen silah arkadaşlarımın ayrı ayrı garnizonlarda (iki tümgeneral, iki tuğgeneral ve iki albay) görevli olmaları ve hiçbirinin 1. Ordu Karargâhı’na mensup olmamalarıdır. Bu subaylar, hiyerarşik komuta zinciri bakımından da 1. Ordu Komutanlığı’nın ast birlikleri olan kolordu komutanlarına doğrudan bağlı idiler. Haklarındaki suçlama sadece jenerik bir senaryonun tartışıldığı seminerde yaptıkları konuşmalardır. - Temyiz tarihinden 1.5 yılı biraz aşkın süre sonra cumhuriyet savcısı Süleyman Keleş tarafından 24.6.2016 tarihinde imzalı tebliğname Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne ve sanıklara gönderilmiştir. - Yine işin ilginç yanı, “tebliğnameyi” Yargıtay Başsavcı Vekili yerine imzalayan Sayın Süleyman Keleş’in, imza tarihinden bir hafta önce (17 Haziran 2016 tarihinde yayımlanan 548 sayılı Adli Yargı Kararnamesi ile) İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’ne üye hâkim olarak atanmış olmasıdır. - Anadolu 4. Ceza Mahkemesi’nin verdiği beraat kararından tam 6 yıl, duruşma talepli tebliğnamenin tebliğinden 4.5 yıl geçmesine rağmen hâlâ Yüksek Yargıdan bir ses çıkamadı. Buna karşılık iş bilir siyasetçilerden ve yardakçılarından hâlâ “Bal gibi Balyoz vardı” yolunda kamuoyunu aydınlatıcı (!) yargıyı ikaz edici nakaratlarını duymaya devam ediyoruz. Konuyu son olarak eşi pek görülmemiş ibretlik bir ironi ile noktalayalım:"Kumpas davalarının eski savcı ve hâkimlerini, yargılandığı kamu davasında ben ve silah arkadaşlarım ile Sayın Cumhurbaşkanı aynı safta resmen mağdur/müşteki/katılan sıfatları ile yer alıyoruz. Bunun yanı sıra ben, aynı zamanda FETÖ üyesi aynı hâkim ve savcıların iddia ve hükümleri ile sanık sıfatını taşımaya devam ediyorum. Ve bilir misiniz, 80 yaşını devirmiş birisinin 10 yılı aşkın süredir “sağır sultanlara” sesini duyurmak için bile bile havanda su döverken sevdiklerini birer birer yitirişinin acısını..."ASIL HEDEF MEDYAYI SATIN ALMAKTI- Ergenekon, Balyoz ve türevi davalardan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çok önemli darbe aldığı yadsınamaz. Bu noktada akla gelen soru şu oluyor: 28 Şubat davasının sizce kurgulanma amacı neydi?28 Şubat davası açıldığında TSK’nin belirttiğiniz davalarla tam teslim alındığını söyleyebiliriz. Bu nedenle kotarılan davanın asıl hedefinin TSK olmadığı kanısındayım.- Kimdi peki?Esasen ben dahil sanıkların bir bölümü, Balyoz davasının da sanıklarıdır. 28 Şubat davasında siyaseten bir dönemin rövanşını alma ve iktidarın dayandığı çelik çekirdek tabanı tatmin etme istemi olsa da asıl hedef medyayı teslim almaya yöneliktir. Bu konuda basın mensuplarının ve bazı siyasilerin eski cumhuriyet savcısı Bilgili tarafından soruşturmaya dahil edilmesi üzerine dönemin Başbakanı’nın 29 Eylül 2012 yılında verdiği demeci hatırlatalım: “Sadece medya sahipleri değil, bazı köşe yazarları çağrıldı. Çağrılmayanlar da var. Bana göre onların da çağrılması lazım. Bazı yerlere çağrıldılar, onlardan komut aldılar, orada bunlara neler söylendi. Bunları anlatmaları lazım. Patronların, gizli kalan gerçekleri söylemeleri lazım. Bugün söylemezlerse yarın muhakkak yine söyleyecekler, yine önlerine gelecek. Çünkü bu defter açıldı, kolay kolay kapanmaz. Bu gerçekler önümüze gelecek ki aydınlık geleceğimizi görelim.” Gerçekten de defter kapanmadı ama “Demokles’in Kılıcı” eğreti bir şekilde basının ve işadamlarının üzerinde sallandırılarak “yandaş medya” ve “yandaş işadamları” türetildi.THEMİS’İN KILICI ELE GEÇİRİLDİ, HOYRATÇA KULLANILIYOR- Sonuç?Ülkemiz dünyada basın özgürlüğü açısından 197 ülke arasında 134. sıraya yerleşti. Yargı erkinin siyasal kontrolü basının susturulmasında en etken rolü oynamaya hâlâ da devam etmekte. Canlı örneği halen Yargıtay aşamasında olan 28 Şubat davasının 13 Nisan 2018 tarihli gerekçeli kararında basının “Davanın Şerikleri” olarak nitelendirmesidir. Aşağıda gerekçeli karardan alıntı yaptığımız ifadeler adaletin simgesi Themis’in elindeki kılıcın kimler tarafından ele geçirilip hoyratça kullanıldığının kanıtıdır: “Meslek ilkelerini askıya alarak 28 Şubat darbesinin gerçekleştirilmesine sınırsız lojistik destek veren, çok sayıda -görüntülü - sesli - yazılı- medya kuruluşu ve medya mensubu, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının taleplerine ve talimatlarına uygun haberler ürettiler. Gerçek olmayan haberler yayımladılar, gerçek olan haberleri gizlediler, sanal irtica haberleriyle gündem oluşturmaya çalıştılar.” “28 Şubat darbesinin gerçekleşmesinde, Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Sabah Gazetesi Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, Yazıişleri Müdürü Erdal Şafak, Milliyet Gazetesi Yönetmeni Halil Derya Sazak başta olmak üzere, çok sayıda gazeteci, radyo ve TV program yapımcıları çok önemli bir rol oynadı. Eğer medya desteği olmasaydı 28 Şubat darbesi gerçekleşmezdi. Bu darbe sürecinde, komutanların talimatıyla manşetler atanlar, haberler yapanlar, anayasayı ilga ve hükümeti düşürme suçlarının şerikleridir.” Gerekçeli kararda 21 kişiye müebbet hapis cezası verilirken yukarıdaki alıntıda söz konusu edilen talimatlara ilişkin tek satır gerçek bir belge bulunamadığını da belirtelim. İpek Özbey

Tazminatın takibi, tahsili ve devriyle ilgili işlemler netleştirildi

Tazminatın takibi, tahsili ve devriyle ilgili işlemler netleştirildi SEDDK’nin yeni düzenlemesine göre tazminat alacağı, sadece tazminat alacaklısının kendisi veya avukatı tarafından tahsil edilebilecek. Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK), yeni bir genelge yayımlayarak özellikle bedeni hasarlarla ilgili süreçlerde önemli tartışmalar yaratan tazminat takibi, tahsili ve devriyle ilgili işlemleri daha belirgin hale getirdi. Genelgeye göre;- Tazminat alacağı ancak tazminat alacaklısının kendisi, kanuni temsilcisi veya kanuni temsilcisinin bizzat vekâlet verdiği avukatı tarafından ya da tazminat alacaklısının bizzat vekâlet vermesi kaydıyla alacaklının eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri veya bunların avukatı vasıtasıyla takip edilebilecek. Tazminat alacağı da sadece tazminat alacaklısının kendisi veya avukatı tarafından tahsil edilebilecek.DOĞRUDAN ÖDENECEK- Hasar gerçekleştikten sonra onarımı veya tedariki mümkün bir kıymetin tazminat alacaklısı tarafından, hizmet sağlayıcısına başvurulması durumunda, tazminat alacaklısı tarafından sigorta şirketine hitaben yazılan ve ödeme işleminin doğrudan hizmet sağlayıcısına yapılmasına dair yazılı talebin, sigorta şirketine iletilmesi üzerine sigorta şirketi, hizmet bedelini doğrudan hizmet sağlayıcısına ödeyecek. Yine sigorta şirketi ile hizmet sağlayıcısı veya sağlık kuruluşu arasında ayrıca bir anlaşma olup olmadığına bakılmaksızın sigorta şirketi tarafından ilgili hizmet sağlayıcısı veya sağlık kuruluşlarına ödeme yapılacak.‘MERDİVEN ALTI’ ÖNLEMİMercury Sigorta Üst Yöneticisi Kurt Ebik, bu genelgenin bedeni ölümlü veya sakatlı trafik veya bireysel sorumluluk tarzı hasarlarındaki süreçleri kapsayan düzenleme olduğunu belirtti. Ebik, şöyle devam etti:“Bu düzenleme, merdiven altı tabir edilen bazı yetkisiz kişilerin mağdurdan aldıkları takip ve tazminat yetkisiyle işlem yapmasının önüne geçecek. Mağdur veya yakınları sigorta tazminatı hakkında bilgi sahibi olmadığından, gerekli temlik yetkisini bu tür takip işleri yapan kişilere devrederek alacağı tazminatın kat kat altında bir tutara imza atabiliyor. Çünkü o anda düşük bir meblağ ödemesi ve taziye masraflarının karşılanması ile mağdur maalesef kendi işlerinin hiçbir şey yapmadan hallolduğunu zannediyor.”‘OTO SERVİSLERİ NEFES ALACAK’Düzenlemeyi yorumlayan Tüm Oto Servisleri Federasyonu (TOSEF) Başkanı Ünal Ünaldı şuna dikkat çekti: “Yeni genelge ile birlikte sigortalılar, sigorta şirketleri ve servisler arasında problem teşkil eden aracılar ortadan kaldırıldı. Böylece dosya iş süreçleri kolaylaştırılarak servislerin verdikleri hizmetin tahsilatı konusunda rahat nefes alması sağlandı. Bu özellikle küçük ve orta ölçekli servisler için can suyu olacak.”SİGORTALI DOĞAL AFETLERİN DEĞERİ 97 MİLYAR DOLARAon’un yeni “Küresel Doğal Afetler Raporu”na göre 2020’de dünyada yaşanan belli başlı 416 küresel doğal afetin toplam ekonomik kaybı, tahmini olarak 268 milyar dolar. Bu rakam son 20 yılın “orta değeri” olan 246 milyar doların üstünde. Bu kapsamda sigortalanan yıllık kayıplar 97 milyar dolar civarında olurken, sigortalanmamış 171 milyar dolarlık kaybın toplam oranı yüzde 64 olarak ölçüldü. Raporu değerlendiren Aon Türkiye Eş Üst Yöneticisi Ferhan Özay, “Dünya giderek karmaşıklaştıkça yeni ortaya çıkan risklere karşı daha iyi planlama senaryolarına duyulan ihtiyaç da artıyor” dedi.‘KADININ GÜÇLENMESİ SÜREKLİ GÜNDEMİMİZ’Kadın liderliği ve yetenek hattı, ücret eşitliği ve cinsiyete dayalı ücret eşitliği, kapsayıcı kültür, cinsel taciz politikaları ve kadınları destekleyen marka kimliği kriterleriyle değerlendirilen AXA’nın “Bloomberg Cinsiyet Eşitliği Endeksi”ne dördüncü kez girdiği açıklandı. Bu listede sadece 380 şirket olduğunu hatırlatan AXA Sigorta Üst Yöneticisi Yavuz Ölken, “Çalışanlarımızın yüzde 54’ünü kadınlar oluşturuyor. Kadının güçlenmesi bizim için yeni bir gündem değil. Biz hem şirket içinde hem şirket dışında kadınların hayatına değer katacak girişimler üzerinde çalışıyoruz. Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni imzalayarak da bu konuda ne kadar kararlı olduğumuzu gösterdik” dedi.‘EK AVANTAJLAR’ VE ‘GÜVEN’ ÖNE ÇIKTIDijital sigorta platformu Sigortaladım.com ve IPSOS tarafından tüketicilerin davranışlarına ilişkin yapılan araştırmaya göre internetten sigorta satın alırken vazgeçilmez iki unsur, platformların sundukları ek avantajlar ve markaya olan güven oldu. Katılımcıların yüzde 20’si kasko satın alma kararında yakınlarının tavsiyesini dikkate alırken, yüzde 19’u platformların ek avantajlar sağlaması durumuna göre karar veriyor. Yine araştırmaya göre katılımcıların yüzde 79’u araçlarını satana kadar kasko sigortasını yenilemeye devam ediyor. Sigortaladım.com Pazarlama Direktörü İzzet Özveren, “Pandemi online satışları etkiledi. 2019’da bu tür satış oranı yüzde 1.63 iken, 2020’de yüzde 2.31’e çıktı” diye konuştu. Serhat Aligil

Akbank Genel MüdürüBinbaşgil,‘uzaktan’banka müşterisi olmayıyorumladı

Akbank Genel Müdürü Binbaşgil, ‘uzaktan’ banka müşterisi olmayı yorumladı Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, dün genel müdür yardımcıları Burcu Civelek Yüce ve İlker Altıntaş’la birlikte online toplantı düzenleyerek mart ayıyla birlikte başlayacak “uzaktan müşteri olma” uygulamasına yönelik hazırlıklarını anlattı. Uzun süredir bütünsel bir dijital dönüşüm stratejisi başlattıklarını ve bu alana düzenli yatırım yaptıklarını hatırlatan Binbaşgil, yeni dönemle birlikte tüketicilerin Akbank Mobil’i mobil cihazlarına indirerek şubelere gelmeden diledikleri yerden ve istedikleri zaman kâğıtsız, imzasız şekilde bankacılık hizmetlerine ulaşabileceğini açıkladı.İSTİHDAM DEĞİŞMEZSorular üzerine, yeni süreci istihdama etkisiyle birlikte yorumlayan Binbaşgil şöyle devam etti:“65 milyon akıllı telefon olduğunu varsayarsak artık her yer Akbank demek. Bu yeni sürecin getirdiği rekabet müşteriye yarayacak her anlamda. Sürecin çalışanlara etkisine gelince insan gerektiren katma değerli hizmetler ise her zaman olacaktır. Bu nedenle 12 bin olan çalışan sayısında önemli değişiklik beklemeyin, fakat iş yapış biçimimizde değişiklik bekleyin. Kredi, danışmanlık gibi katma değerli bankacılığa doğru zaten evriliyoruz. Daha iyi müşteri deneyimi çok önemli. Bunu yakalayan banka kazanacak. Ekip de çok önemli.” Mobil uygulamalarının 300’den fazla fonksiyon barındırdığını belirten ve kişisel içerikler ürettiklerini hatırlatan Burcu Civelek Yüce, yeni süreçle uçtan uca dijital dönem başlayacağını vurguladı.İLERİ GÜVENLİK OLACAKYüce, “Mobil uygulamamız indirilince, kredi, kredi kartı gibi her tür başvuru da yapılabiliyor. Ve bunlar hızla kullanıma da girecek. Ayrıca 1 yıl EFT, havale, limit üstü para çekimi, ortak ATM gibi hizmetler da ücretsiz olacak” dedi.İlker Altıntaş ise güvenlik için ileri kripto teknikleri ve otantikasyon yöntemlerinden faydalanacaklarını açıkladı. cumhuriyet.com.tr

Ipsos’un araştırmasına göre salgın toplumun alışkanlıklarınıdeğiştiriyor

Ipsos’un araştırmasına göre salgın toplumun alışkanlıklarını değiştiriyor Araştırma şirketi Ipsos’un salgın dönemine ilişkin verilerine göre eğitimli ya da eğitimsiz toplumun neredeyse yarıya yakını internetsiz bir hayat düşünemediğini belirtti. Ipsos’un “Koronavirüs Salgını ve Toplum Araştırmasının” 44. dönem verileri yayımlandı. Araştırmada vatandaşların salgınla beraber internet kullanımları, görüntülü görüşmeler, dijital alışverişleri izlendi. Araştırma sonuçları şöyle:- Salgın günlük hayatın birçok alanında davranış değişikliğine yol açıyor. Toplumun yüzde 46’sı internetsiz bir hayatı düşünemiyor. - Yükseköğretim mezunları arasında yüzde 57 olan bu oran ilköğretim ve altı eğitim seviyesine sahip bireyler arasında da yüzde 45. - Salgınla beraber toplumun yüzde 50’si internet kullanımlarının ciddi derecede arttığını ifade ediyor. Yüzde 28’inin ise kısmen artmış. - Çalışanların yüzde 41’i salgın başladığından bu yana iş amaçlı video konferansını daha fazla yapıyor. - Vatandaşların yaklaşık üçte biri artık çok daha fazla, dörtte biri ise kısmen daha fazla online kanallardan alışveriş yapıyor.Ipsos Türkiye CEO’su Sinan Gedik, “Büyük yıkımlar arkalarında iz bırakıyorlar, bu yeni durumun salgın sonrasında da genel olarak kalıcılaşması şaşırtıcı olmayacak” diye konuştu. cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter