Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Friday, 06.20.2025, 12:19 PM (GMT)

News - Haberler

Gençlik ve Spor Bakanlığısınavıtartışma yarattı, personel itiraza hazırlanıyor

Gençlik ve Spor Bakanlığı sınavı tartışma yarattı, personel itiraza hazırlanıyor figure > Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın görevde yükselme ve unvan değişikliği yazılı ve sözlü sınavlarını kazanan kişilere ait tüm listeyi ayrıntılı olarak yayımlamaması tartışma yarattı. Yazılıda yüksek puan aldığı halde mülakatta elenen personel itiraza hazırlanıyor. Bakanlığın 25 Temmuz’da yaptığı görevde yükselme ve unvan değişikliği yazılı sınavında başarılı olanlar için sözlü sınav yapıldı. Sınav sonuçları 21 Aralık’ta açıklandı. Türkiye KamuSen’e bağlı Türk Büro-Sen, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na gönderdiği yazıda, sınav sonuçları açıklanmış olsa da mülakat sonucuna göre kazananların listesinin yayımlanmadığına dikkat çekti. Sendika, “Mülakat puanlarının hakkaniyete aykırı olarak verildiği yönünde kanaat oluşturmuştur” dedi. Sendika, sınavın objektifliği konusunda personelin şüpheye düşmemesi için yazılı ve sözlü sınav sonuçlarının ayrıntılı yer aldığı listenin yayımlanmasının şeffaflık açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. Türk Büro-Sen’den alınan bilgiye göre mülakata toplam1341 kişi girdi. Sınavın ardından sendikaya üyelerinden çok sayıda başvuru geldi. Örneğin yazılıda 90-95 alan bazı personele, sözlüde 60 verildiği, yazılıda 60 alan bazı personelin de sözlüde 95 aldığı iddiaları dile getirildi. Bu nedenle de yazılıda yüksek puan aldığı halde sözlüde daha düşük alan bazı personelin elendiği iddialar arasında yer aldı. Mustafa Çakır

Yurtdışında eğitim görmüşkişilerin cami rehberi olabilecek

Yurtdışında eğitim görmüş kişilerin cami rehberi olabilecek figure > Diyanet İşleri Başkanlığı, başka ülkelerde eğitim görmüş kişelere cami rehberi olma yolunu açtı. Diyanet atama ve yer değiştirme yönetmeliğinde dikkat çeken bir değişiklik yaptı. Cami rehberi olarak atanabilmek için, “En az ortaöğrenim düzeyinde dini öğrenim görmüş olmak. Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı’ndan yeterli puanı almış olmak veya buna denk kabul edilen belgeye sahip olmak. Sınavda başarılı olmak” şartları aranıyordu. Değişiklikle Diyanet’in belirleyeceği dillerin resmi olarak konuşulduğu ülkelerde en az ortaöğretimini tamamladığını belgelendirenler de cami rehberi olarak atanabilecek. Mustafa Çakır

12 Mart’ın 4 yıllık sürecinde suçüstüler olsa da insandan yana gelişmeyeçelmeler takılıyor

12 Mart’ın 4 yıllık sürecinde suçüstüler olsa da insandan yana gelişmeye çelmeler takılıyor figure > 12 Mart’ın, işkenceler üzerinden ifadelere dayandırılarak sıkıyönetim mahkemelerinde sürdürülmekte olan davalarında, ağır darbe suçları yüklenmiş bol idam, ağır cezalar istenmiş iddianamelerin dehşet içeren senaryoları işe yaramıyor. İdamlar, operasyonlar içinde bol bol öldürülenler dışında kalan sağlar için, sonuçta tahliye, beraat geliyor. Madanoğlu davasında, İlhan Selçuk’un “işkence altında” olduğunun belgelerini dava dosyasına sunması, oyunun bozulmasında simge oluyor.. Amerika’nın daha kurulmadan hedef tahtasına aldığı, petrol şirketleri, ambargo kararlarıyla çökertmeye çalıştığı Ecevit hükümeti, kısacık iktidarına bir de Kıbrıs çıkarmasını sığdırıyor. Kıbrıs çıkarması, Amerikan darbesi ile iktidara gelmiş Yunanistan’daki darbe iktidarının sonunu getirmeye yararken, Makarios’un da gidişini getiriyor. Ecevit hükümetinin yıkılmasına yönelik ambargolar, yokluk operasyonları, yeterli görülmeyerek, yenileri gündeme giriyor. İlhan Selçuk, 12 Mart darbecilerinin, operasyonlarında kullanılmasında en çok heves edilmiş uzatmalı 4 yıl sürdürülen Madanoğlu davasında, oyunların bozulmasında öncül işlevi olan, işkence gördüğünü belirleyen kendi el yazısı ile oluşturduğu “işkence altındayım”ın kanıtlarını mahkemeye veriyor.12 Mart’ın karakteristiği sol gösterip sağ vurmada, askeri kanadın öncelik almasına dönük vazgeçilemeyen Madanoğlu davasının ite kaka 4 yıla yayılması gerçeğini atlayamayacağımıza göre, Faik Türün’ün üzerine sorumluluk almasıyla gündeme gelen 17 Ekim 1972 tarihinden başlayan Necdet Düvencioğlu, Hıfzı Kaçar, Cengiz Ballıkaya ile 4 Ekim-17 Ekim 1972 tarihleri arasında Doğan Avcıoğlu, İlhami Soysal, İlhan Selçuk tutuklamalarının özel yeri ve anlamını atlamak olanaksız. Hepsi birden 30 Aralık 1972 tarihinde serbest bırakılacaklardır. Davanın simge, darbenin sürdürülebildiği dönemlerinin bütününü kapsayan süreli uzatılmasında onlara yapılacak özel işkencelere umut bağlanmıştır. Aslında dönemin davalarına damgasını vuran, ağır işkencelere dayalı imzalatılmış ifadelerle, birbirinden ağır darbe senaryolarının yazılması 12 Mart darbesinin karakteristik yöntemidir. Sorun, ağır işkencelere dayalı yazılı itiraf metinlerine yazdırılmış hayali, gerçekdışı, abartılı senaryolarda, sonuçta dişe dokunacak anlamlı kanıtların bulunamamasıdır. Daha önce ayrıntılı yer verdiğimiz, Cumhuriyet’in 50. yılı için öngörülmüş büyük af kapsamı tartışmalarında, sağdan darbe güçleri 141-142 suçlarını atlama tuzağını kurmuş olsalar da Anayasa Mahkemesi kararı ile durum düzeltildiğinde pisi pisine hem işkence görmüş, hem de çok uzun zorlu cezaevleri koşulları içinde yaşatılmış sol siyasi partiler, gençlik, meslek örgütlenmeleri tutukluları, öğretmenlerin tümü aftan yararlanabilmişlerdir. İlhan Selçuk’un, işkence gördüğünü belirleyen kanıtları mahkemeye verebilmesi, Madanoğlu davası özelinden; çok farklı, çok anlamlı ve çok özel bir örnek olarak 12 Mart’ın tarihine ilişkin kanıtlar arasındaki özel yerini alacaktır.KANITLAR MAHKEMEDEUzatmadan 13 Şubat 1974 tarihi Cumhuriyet’in 1. sayfasında yer alan, “İlhan Selçuk, işkence gördüğünü belirleyen kanıtları mahkemeye verdi” başlıklı habere geçelim. Haber, İlhan Selçuk’un İstanbul 2 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde görülmekte olan Madanoğlu davasında mahkemeye sunduğu, işkence olaylarına dair verdiği iki kanıtı açıklayan dilekçesinden söz ediyor. Bu belgelere göre, 19 Ekim 1972 tarihinde gözaltına alınan İlhan Selçuk’un bilinmeyen bir yere götürüldüğü, Sıkıyönetim Adli Müşavirliği’nden verilen bir resmi yazıda ortaya çıkmaktadır. Ayrıca dava dosyasında bulunan sorgu tutanağında İlhan Selçuk’un sorgu sırasında işkence altında bulunduğunu açıklayan kanıtlar bulunmaktadır. Sorgu metninde bulunan bir bölümün her cümlesinin belirli bir kelimesinin baş harfleri yan yana getirildiği zaman “İşkence altındayım” ibaresi ortaya çıkmaktadır./Archive/2020/12/25/015713575-sukran-1.pngİlhan Selçuk dilekçesinde 13.7.1971 tarihinde tutuklanarak 28.12.1971 tarihinde tahliye edildiğini, aradan uzun bir süre geçtikten sonra 19.10.1972’de yeniden Sıkıyönetim Komutanlığı’nın emriyle gözaltına alındığını ve gözleri bağlı, elleri kelepçeli olarak meçhul bir yere götürüldüğünü anlatmakta. Kendisinden haber çıkmayınca eşi Handan Selçuk’un Sıkıyönetim Adli Müşavirliği’ne başvurması üzerine Adli Müşavirlik’ten 23.10.1972 tarihli cevapta, “Tahkikatın seyri icabı şimdilik (İlhan Selçuk’un) bulunduğu yerin açıklanması sakıncalı görülmektedir” dendiği bildirilmektedir./Archive/2020/12/25/015714591-sukran-2.pngİlhan Selçuk, olayları anlatırken; “Götürüldüğüm semt-i meçhulde soyuldum, saçlarım kesildi, ellerim ve ayaklarım zincirlendi. Sorguya çekildim. MİT ajanının raporlarıyla uyumlu ifadeler vermem isteniyordu.. Kurtulmak için bir yol düşündüm. Görmediğim işkencecilerin istemlerine uygun biçimde kâğıtları dolduracak, sorulara uygun cevaplar verecektim. Ancak bu ifadelerin işkence altında verildiğini de yazının içine yerleştirecektim. Geceler boyu düşünerek ve çalışarak başardım. Adına kontrgerilla denilen meçhulde, el yazımla doldurduğum yirmiyi aşkın sayfada aynı zamanda orada yaşadığım işkencenin koşulları da anlatılmaktadır. Şöyle ki: Birbirini izleyen her cümlenin sondan ikinci kelimesinin baş harfleri yukarıdan aşağıya dizildiğinde ortaya bir başka cümle çıkmaktadır.” İlhan Selçuk, devamla el yazısıyla doldurduğu bu kâğıtlardaki metinlerin dava dosyasında bulunan sorgu tutanağına aynen geçmediğinin altını çiziyor. Tutanağın yazılış yönteminde gözleri bağlı, elleri ve ayakları zincirli olarak tutulduğunu, görmediği sorgucunun önünde bulunan çeşiti dokümanlardan derleme yaparak bir son teze varıyor ve tutanağı istediği biçimde düzenliyordu. Bu derleme sırasında el yazısıyla doldurduğu sayfalardan da birkaç paragraf olduğu gibi tutanağa geçiyordu.. Cumhuriyet’in haberinin devamında ayrıntılı olarak ifadelerin istenen içerikleri, yazı konusu metinler ve “İşkence altındayım” cümlesinin ifade metninde nasıl yer alabildiğinin tüm ayrıntıları paylaşılıyor. Sonuç olarak “İşkence altındayım” ifadesinin tutanağın metninde bulunması gerçeğini kanıtlıyor. “Tutanağın metninde bulunan bu ifade, benim gerçek ifademdir. Bu ifade aynı zamanda Emniyet Müdürlüğü’nde alındığı söylenen ama bir semt-i meçhulde düzenlenen sorgu zaptının işkence yöntemleriyle saptandığını da ispatlamaktadır. Sayın yargıçlar, bilinmeyen bir yerde işkenceyle tutanak düzenleyen ve bu tutanağı resmi bir delil gibi dava dosyasına yerleştirenler, kuşkulu ses bantlarını istedikleri gibi tertiplemekte, değiştirmekte, ithamların mesnedi yapmak için kullanmakta teredüt mü edeceklerdir? Hiç kuşkusuz zaten delil saymadığımız ve delil sayılmayan ses bantlarının malul olduğu da ortadadır. Bu tür bir davanın savcısı olmaktansa sanığı olmayı tercih ettiğimi, yüksek mahkemeye saygılarımla arz ederim” cümleleriyle mahkemeye verdiği belgelere ilişkin sözlerini noktalıyor.FİKRET OTYAM’IN BAŞKENT NOTLARINA DİKKATBir gün sonra, Fikret Otyam’ın köşesinden yayımladığı aynı “İşkence Altındayım” başlıklı yazısının bütününün anlamlılığını bir yana bırakarak Cüneyt Arcayürek üzerinden aldığı bilgilerle işkenceler, Faik Türün Paşa’nın rolleri üzerinden bölümleri paylaşmayı yeğleyeceğim.. İlhan Selçuk’un kendi el yazısı ile işkence gördüğünü belgeleyebilmesini, Otyam değerlendirirken, “Türlü çeşitli işkencelerin reva görüldüğü yerde yazmış, bir güzel yutturmuş ‘EBU’culara... Nedir bu ‘EBU’? Ben ilk kez, eski İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün Paşa’nın Cüneyt Arcayürek’e verdiği cevaptan öğrenmiştim bir ay kadar önce... ‘Esas bilgi uzmanı’ demekmiş. Türün Paşa’nın sözlerinden, pek keyifli bir durumda olmadığı anlaşılıyor. Eh kolay mı sade bir vatandaş haline getirilip bir köşeye bırakılıvermek... kolay olmasa gerek. Hakkı huzuru bilmem kaç bin liralık İdare Meclisi üyeliğine getirilmiş olsa bile... Bay Türün, işkence konularında (sayın komutanları) Bay Gürler ve Bay Tağmaç’ın bilgileri olduğunu mu ne ima ediyor Arcayürek’e bizzat el yazısıyla hazırlayıp getirdiği son mektubunda. Evet, Bay Türün yargılanmaya hazırım diyor. Peki, bu zamanın güçlü kişileri Bay Gürler, Bay Tağmaç hiç mi konuşmayacaklar bu konuda? Bay Türün, zamanı gelince konuşurlar diyor.. Ne zaman gelecek o konuşma zamanı?.. Hemen gelmeli, artık konuşmalılar... Durmadan belgelerle suçlanıyorlar.. ...12 Mart kara bir buluttu bu ülke için. Acıları hâlâ devam ediyor... Nice kişi, aydın kişi, işçi, memur, asker, sivil insanlık dışı, yasadışı işleme uğratıldı. Hiç mi yararı olmadı derseniz, batsın yararı, ama ne oldu bilir misiniz? Düşün ve sanat alanı yeni yazarlar, yeni kitaplar kazandı.. Okuyor musunuz Can Yücel’in şiirlerini.. Erdal Öz’ün ‘Kanayan’ adlı kitabını.. Okumadınızsa patlayacak son yapıtı ‘Yaralısın’ı.. ” Otyam bu havada örneklerle “İşkence altındayım” yerine sevgili adının yazılabileceği günler diliyor. Yazısını yine karamsar Orhan Kemal’in “Alnımıza bu yazıyı yazanlar utansın” cümlesi ile noktalıyor. Fikret Otyam’ın yazısıyla aynı gün ve aynı başlık üzerinden yazmış Melih Cevdet Anday’ın “Akrostiş ve izafiyet” yazısını atlamak olmuyor. Okuması felsefe bilgeliği üzerinden ne kadar zevkli ise özetlemesi o kadar olanaksız. Çok meraklılarına yazının kendisine ulaşmalarını ancak önerebilirim. Madanoğlu davasının seyrini hızlandırmak zorunluluk. Ne de olsa sanıkları tutuklu olmadığından bizler bile düzenli izlemez olmuştuk.. Savcının MİT brifingi ile ilgili bant bölümünün dosyadan çıkarılmasını istemesi 19 Şubat tarihli haber ile ilginç bir hamle. Davanın sanıklarının, Erim, Tağmaç, Doğu ve Askeri Savcı Takkeci hakkında dava açılması istekleri de 23 Şubat tarihli haberimizin içinde yer aldığı üzere bir başka ilginç gelişme. Savcının yine davayı uzatmaya yönelik yeni bilirkişi kuruluna başvurulması isteğini mahkeme 28 Şubat tarihli haberimize göre reddediyor. Madanoğlu davasının mimarı sayılabilecek MİT’in üst düzey ajanı Mahir Kaynak’ı tedavi ettiği bildirilen doktorun tanık olarak dinlenmek istenmesi 11 Mayıs tarihli haberimizde bir başka ilginç gelişme. 21 Mayıs tarihli haberimizde tanıklık yapan 14’lerden Numan Esin’in “Gizli bir ittifaktan haberim yoktu” açıklaması bir yeni ilginç boyut. Mahkemenin oybirliği ile dinlenmesini istediği Dr. Gençay Gürsoy 19 Haziran günlü gazetemizde yayımlanan habere göre, Kaynak’ın tedavisini yaptığı hastalığı üzerinden gereken bilgileri veriyor. Geçirdiği nöbetler ve konsantrasyonunun bozuk olması nedeniyle, ikili hayat tarzına ilişkin davranışlarında bağların kopmasının doğal olduğundan örnekler aktarıyor. 24 Eylül tarihinde yayımlanan emekli General Madanoğlu’nun savunmasında ise “Anayasa yaralı olsa da kurtuldu” değerlendirmesi başlığa çıkıyor. Madanoğlu savunmasının bütünü içinde “Savcı iddia makamında yalnız değildir. Bu davada tarihsel faşist cephe kendisini açığa vurmaktadır” diyor. Avukat Doğan Tanyer, 25 Eylül tarihli haberimize göre davada görev almaması için baskı yapıldığını açıkıyor. Askeri savcının suç işlediğini söylüyor.TÜM SANIKLAR İÇİN OYBİRLİĞİ İLE BERAAT KARARI GELİYORVe 3 Ekim 1974 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yer alan habere göre Madanoğlu davasında sıkıyönetim mahkemesi tüm sanıklar için oybirliği ile beraat kararı veriyor. Kararın gerekçesinde, gelişmeler hakkında ayrıntıları ile bilgi verilirken 12 Mart Muhtırası’nın ardından 1971’in haziran ayından başlayan operasyonlarla yürütülmüş davanın aşamalı gelişmeleri açıklandıktan sonra, 52 celsede üç mahkeme başkanının değiştiğinin de altı çiziliyor. Beraat kararında “Sanıkların müsnet suç işlemedikleri hususunda mahkemede tam bir vicdani ve hukuki kanaate ulaşıldığından oybirliğiyle beraatlarına karar verilmiştir” deniliyor.KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI’NI CUMHURİYET’İN BİRİNCİ SAYFALARINDAN PAYLAŞMAKEcevit hükümetinin topu topu 10 aylık iktidarının içine sığdırdığı Kıbrıs Barış Harekâtı’nı, sonuçlarını sadece Cumhuriyet’in birinci sayfaları ile paylaşmaya kalkışmak bir kaçış değil. Kimi gerçekleri en çarpıcı haberleri ile gözünüzün önünde canlandırmak. Elbette harekâtı içinden izlemiş çok sayıda gazeteciden başlayarak, siyaset, toplumun her kesimi örgütlerinden gelmiş tanıkların çok sayıda yazılmış kitabının varlığına da saygı duymak. Evden, gazeteden uzaktan seyredenlerden olarak kendime söz hakkı tanıyamam../Archive/2020/12/25/015716200-sukran-3.jpg/Archive/2020/12/25/015717138-sukran-4.png/Archive/2020/12/25/015714653-sukran-5.png/Archive/2020/12/25/015715778-sukran-6.pngVe beni ilgilendiren, tanıklık ettiğim bir küçük eklenti.. 6 Ağustos tarihli Cumhuriyet’in 5. sayfasından haber kupürünün görüntüsünden de göreceğiniz üzere grevlerin ertelenmemiş olması, fotoğraflı haber olacak değerde. Öncelikle bugünün okurunun aksine hiç tanık olamadığı için bilemediği üzere, bizim yasaklı yasalarımızda grev hakkına konulmuş, adı grev ertelemesi olan aslında grevleri yasaklamak anlamına gelen bir düzenlemeyi, ağır sözleşme yapma hak ihlalini anımsatmam gerekiyor. Çoğunluk iktidarlar hele sağdan olanlar ve de bugünküler için toplusözleşme hakkı içinde var olan grev hakkını yasaklama yolu, hep bu madde hükmü ile gerçekleştirilir. Ecevit’in dönem iktidarı, Kıbrıs Harekâtı gibi önemli bir olayın ardından bile bu yasak hakkını kullanmıyor. Sonuç olarak söz konusu işyerlerinde yasal grev hakları kullanılıyor olarak toplusözleşme düzeni işletiliyor. Gazetemiz için de görüldüğü üzere haber değeri taşıyor.. Şükran Soner

Kahramanmaraş’ta hava kirliliği uluslararasısınır değerlerin katbekatüstünde

Kahramanmaraş’ta hava kirliliği uluslararası sınır değerlerin katbekat üstünde figure > Greenpeace’in Afşin/ Elbistan bölgesinde yaptığı hava kalitesi ölçüm raporu bölgedeki hava kirliliğinin boyutlarını gözler önüne serdi. Rapora göre santrallar adeta zehir saçıyor. Kahramanmaraş’taki Afşin A ve Afşin B kömürlü termik santrallarının bölgede kirlilik sınır değerlerinin 10 kat üstünde hava kirliliğine neden olduğu ortaya çıktı. Greenpeace tarafından termik santralların tesis etki sahası içerisinde yapılan ölçüm sonuçları, santralların bölgeye nasıl zehir saçtığını gözler önüne serdi. Greenpeace 5 Ekim - 11 Kasım tarihleri arasında dört noktada hava kalitesi ölçümü yaptı. Çalışmada, insan kaynaklı hava kirliliğinin en büyük nedenlerinden olan partikül madde 10 (PM10), partikül madde 2.5 (PM2.5) ile SO2 ve NO2 yoğunlukları ölçüldü. Sonuçlara göre bölgede ölçülen en yüksek 24 saatlik PM10 değeri Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği yıllık limit değerinin 16 katı, Avrupa Birliği’nin (AB) mevzuatında belirlenen yıllık ortalama limit değerinin ise 8 katı. Bölgede ölçülen en yüksek 24 saatlik PM2.5 değerinin ise DSÖ’nün önerdiği yıllık limit değerinin 10 katından, AB’nin mevzuatında belirlenen yıllık ortalama limit değerinin 4 katından yüksek olduğu belirlendi.‘ÜRETİLMİŞ FELAKET’Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül, “Dünyada en yüksek kükürt dioksit emisyonuna sahip 5. kömürlü termik santral bölgesi olan Afşin&Elbistan bölgesine 6 yeni santral daha inşa edilmesi planlanıyor. Bölgede 1984 yılından bugüne kanser vakaları 8 kat arttı. Bu santralların işletilmeye devam etmesi ve 6 yeni santral daha açılması, bölge için insan eliyle üretilmiş bir felaket olacaktır. Bir an önce Kahramanmaraş’taki mevcut santrallar plan dahilinde kapatılmalı ve yeni santral planları da iptal edilmelidir” diye konuştu. Bölgede yaşayan “Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu” gönüllüsü İbrahim Yalçın ise bölgede artan hastalıklara dikkat çekerek “Mevzuat dışında kalmış santralları kapatın” dedi.GEDİZ DELTASI İÇİN BULUŞTULARDoğa Derneği’nin, tüm Akdeniz Havzası’ndaki en önemli sulak alanlarından birisi olan Gediz Deltası’nın korunması amacıyla yürüttüğü çalışmalar kapsamında Avrupa Birliği Sivil Toplum Diyaloğu desteğiyle gerçekleştirdiği “Gediz Deltası Birlikteliği” projesi, online olarak düzenlenen kapanış toplantısıyla sona erdi. Bu çalışma, dünyanın farklı yerlerinde benzer sulak alan ekosistemlerinde gerçekleştirilen doğa koruma deneyimlerinin paylaşılmasına, deltanın korunması için çalışan ve deltada yaşamını sürdürmekte olan paydaşların deneyim ve bilgi aktarımına olanak tanıdı. Proje kapsamında gerçekleştirilen ve yüzlerce doğaseverin katıldığı Gediz Deltası Online Festivali’nde, deltadaki doğa koruma çalışmalarından Gediz Nehri’nin ve deltanın ilham verdiği doğa sanatlarına, Gediz Deltası’ndaki biyolojik çeşitlilikten kuş gözlemciliğiyle ilgili temel bilgilere pek çok farklı konu yer aldı. Aynı zamanda bir Önemli Kuş Alanı olan bu benzersiz sulak alan UNESCO’nun dünya mirası kriterlerini sağlıyor ve alanın UNESCO Dünya Mirası ilan edilmesi için İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından gerekli başvurular yapılmış bulunuyor. Hazal Ocak

Vakıf kiralarınıbelediyeödemiş

Vakıf kiralarını belediye ödemiş figure > Sayıştay’ın Samsun Büyükşehir Belediyesi’ne ilişkin denetim raporunda, belediye tarafından Atakum’da öğrenci yurdu olarak kiralanan 2 binanın daha sonra TÜGVA ve TÜRGEV’e devredildiği ve kira bedellerinin ise belediye tarafından ödendiği tespitine yer verildi. Belediyenin 2 bina için 2019 yılında 903 bin 310 lira ödediği belirtildi. Belediyelerin, asli görevlerinin yanında, okul öncesi eğitim kurumları açabileceğini, devlete ait okul binaları ve yükseköğrenim öğrenci yurtları yapabilecek veya bunların bakım ve onarımları ile her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyacını karşılayabileceğini belirten Sayıştay, “Ancak vakıf veya dernekler adına faaliyetlerini ve işlemlerini yürüten bir yükseköğrenim öğrenci yurduna, idarenin kiracı olduğu bir taşınmazın kullanımının bırakılması bu madde kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı. Raporda ayrıca, gecekonduların ıslahı için açılan fon hesabında biriken yaklaşık 872 bin lira paranın amacı dışında kullanıldığı, belediyenin kiraya verilen işyerlerinden 1028’inin işyeri açma ve çalışma ruhsatının bulunmadığı tespitlerine de yer verildi. Cemil Ciğerim

Sadberk Hanım Müzesi’nden bir seçkiİstiklal Caddesi’nde açıldı

Sadberk Hanım Müzesi’nden bir seçki İstiklal Caddesi’nde açıldı figure > Türkiye’nin ilk özel müzesi olan Sadberk Hanım Müzesi’nden bir seçki, müzenin 40. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında İstiklal Caddesi’nde açıldı. Sadberk Hanım Müzesi bu yıl, 40. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Müzenin koleksiyonlarında bulunan 19 bini aşkın eserden oluşturulan bir seçki, 40. yıl etkinlikleri çerçevesinde İstiklal Caddesi’nde bulunan Meşher’de ziyaretçiyle buluşuyor. Buradaki eserler arasında, dile kolay, 5 bin yıl önce Anadolu’da ilkel aletlerle yontulmuş mermerden bir figür de var. 450 yıl önce İznikli bir seramik ustasının bütün hünerini döktüğü bir tabak da 140 yıl önce yine Anadolu’da bulunan dokuma ustaları ve terzilerin tüm yaratıcılıklarıyla ortaya çıkardıkları entariler de bulunuyor. “Maziyi Korumak: Sadberk Hanım Müzesi’nden Bir Seçki” sergisinin basın toplantısı dün çevrimiçi olarak yapıldı. Toplantıda serginin Meşher’de açılmasının Ömer M. Koç’un özel isteği olduğunu öğrendik. Koç, İstanbul’un merkezinde müzenin 40. yılına yaraşır bir sergi açılması istemiş. Vehbi Koç Vakfı kurumlarından olan, İstanbul’un da göbeğinde yer alan Meşher’de serginin açılmasına karar kılınmış.TUTKULU KOLEKSİYONERSadberk Koç, tutkulu bir koleksiyoner. Elişlerine ve el sanatına duyduğu tutku ile bir araya getirdiği koleksiyonunun, kendi adını taşıyacak bir müzede sergilenmesini arzulamış. Vefatının ardından bir müze kurmak isteğini yerine getirmek üzere, başta eşi Vehbi Koç ve çocukları bu konuda yoğun gayret göstermişler. Özellikle Sevgi Gönül, Koç ailesi adına annesinin müze hayalini gerçekleştirme görevini üstlenmiş ve müzenin kuruluş çalışmalarının ardından icra komitesi başkanlığını 2003 yılındaki vefatına kadar sürdürmüş. Sevgi Gönül, Sadberk Koç’un eski eser merakını şu sözlerle aktarıyor: “Ezelden beri eskiye püsküye meraklı rahmetli annemle beraber bitpazarlarını ve kötenecileri dolaşırdık. Bu tür dükkânlarda -ki bunlara dükkân demeye bin şahit lazımbütün eski zannedilen ve hakikaten eski olan eşyalar karmakarışık, yığılı bir şekilde, toz ve pislik içinde sergilenirdi. Aralarından eski bir şeyler bulup çıkarmak için iyice dikkatli bakmak ve uzun uzun vakit harcamak gerekirdi. Çok nadir de olsa, bazı ilginç ve eski parçalar yakalamak mümkündü. Hem de çok ehven fiyatlara... Bu tür dükkânlarda çok eğlenirdim. Kimsenin görmediği bir eşyayı yakalamak, zor da olsa, anneme ve bana çok haz verirdi.”ANADOLU UYGARLIĞININ İZLERİ...Meşher’de koleksiyondan seçilen 210 eser, katlara yayılıyor. Her katta farklı bir döneme, farklı sanat eserlerine tanık olunuyor. Her bir eser ait olduğu döneme ışık tutarak MÖ 6. bin yıldan 20. yüzyıla uzanan geniş bir zaman diliminin öyküsünü geleceğe taşıyor. Serginin küratörlüğünü üstlenen Sadberk Hanım Müzesi Müdürü Hülya Bilgi, sergi için şunları söylüyor: “Sadberk Hanım Müzesi, Türkiye’de özel müzeciliğin öncüsüdür. Meşher’de düzenlenen ve ziyaretçileri binlerce yıllık bir zaman yolculuğuna çıkaran sergi, Anadolu uygarlıklarını çarpıcı örneklerle göstermenin yanı sıra Osmanlı sanatını en seçkin örneklerle gözler önüne sererek müze koleksiyonunun çeşitliliği ve zenginliğini ortaya koyuyor”. Sergi süresince, Meşher ve Sadberk Hanım Müzesi’nin ortaklaşa hazırlayacağı çevrimiçi bir etkinlik programı planlanıyor. Pandemi sebebiyle alınan sağlık tedbirleri gereği, seminer, atölye ve çocuk etkinlikleri Meşher’in dijital platformlarında düzenlenecek. Etkinlik takvimi, Meşher’in e-bülteni ve sosyal medya kanallarından takip edilebilir. Öte yandan, Hülya Bilgi ile arkeolog G. Senem Özden Gerçeker’in metinlerini kaleme aldığı sergi kitabı Türkçe ve İngilizce olarak yayımlandı.İLK ÖZEL MÜZE...Koç ailesinin 1950’de yazlık olarak aldığı, Sarıyer’in Büyükdere semtindeki Azaryan Yalısı, ailenin kararıyla 1978- 1980 yılları arasında Sedat Hakkı Eldem’in hazırladığı restorasyon projesi kapsamında Sadberk Koç’un anısına, onun kişisel koleksiyonunu sergilemek üzere bir müzeye dönüştürülür. 14 Ekim 1980 tarihinde Sadberk Hanım Müzesi adıyla ziyarete açılır. Özellikle İznik çini ve seramikleri, Osmanlı dönemi kadın kıyafetleri ile işleme koleksiyonu niteliği bakımından dünya koleksiyonları içerisinde hatırı sayılır bir yere sahiptir. Sadberk Hanım Müzesi’nde arkeoloji ve erken İslam dönemi eserleri yanında hat sanatından ipekli dokumalara kadar Osmanlı sanatının en seçkin örnekleri yer alıyor. Orhun Atmış

Cumhuriyet Gazetesi dayanışmasıbüyüyor. 25 Aralık 2020 tarihli okur dayanışmasıilanları

Cumhuriyet Gazetesi dayanışması büyüyor. 25 Aralık 2020 tarihli okur dayanışması ilanları figure > Basın İlan Kurumu'nun gazetemize yönelik ilan cezalarına karşı okurlarımızın 'dayanışması' büyüyerek sürüyor. Cumhuriyet'e 'dayanışma ilanları'yla büyük güç veren gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızın sayfalarımızda yayımlanan ilanlarına dijital dünyadaki sesimiz www.cumhuriyet.com.tr'de de yer vereceğiz. BASKI SÜRÜYOR, DAYANIŞMA BÜYÜYOR, OKURLARI CUMHURİYET'İ YALNIZ BIRAKMIYOR! BASIN İLAN KURUMU'NUN CUMHURİYET'E YÖNELİK İLAN KESME CEZALARINA KARŞI OKURLARIMIZ DAYANIŞMA İLANLARI VERİYOR, BAĞIMSIZ VE GÜÇLÜ CUMHURİYET'E DESTEK OLUYOR. DAYANIŞMA İLANLARI HAKKINDA BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ İLETİŞİM BİLGİLERİNİ KULLANABİLİRSİNİZ./Archive/2020/12/25/030313964-ana.png25 ARALIK 2020 TARİHLİ CUMHURİYET GAZETESİ'NDE YAYIMLANAN DAYANIŞMA İLANLARI/Archive/2020/12/25/030352854-11.png/Archive/2020/12/25/030350182-2.png/Archive/2020/12/25/030349792-15.png/Archive/2020/12/25/030349698-4.png/Archive/2020/12/25/030349667-3.png/Archive/2020/12/25/030349448-16.png/Archive/2020/12/25/030349292-14.png/Archive/2020/12/25/030349198-6.png/Archive/2020/12/25/030349182-13.png/Archive/2020/12/25/030349042-12.png/Archive/2020/12/25/030348901-10.png/Archive/2020/12/25/030348776-9.png/Archive/2020/12/25/030348682-5.png/Archive/2020/12/25/030348667-8.png/Archive/2020/12/25/030348542-7.png/Archive/2020/12/25/030348385-1.png cumhuriyet.com.tr

Filipinler'de 6,3 büyüklüğünde deprem

Filipinler'de 6,3 büyüklüğünde deprem figure > Filipinler'in başkent Manila yakınlarındaki Luzon eyaletinde 6,3 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Filipinler Volkan ve Deprem Bilimi Enstitüsünden yapılan açıklamada, Luzon eyaletinin güneybatısındaki Calatagan bölgesinde, yerel saatle sabah 7.43'te 6,3 büyüklüğünde sarsıntı hissedildiği bildirildi. Yerin 74 kilometre derinliğinde tektonik hareketler sonucu meydana geldiği tespit edilen depremin merkez üssü, Calatagan olarak belirlendi.Depremin ardından artçı sarsıntıların beklendiğini kaydeden yetkililer, tsunami uyarısında bulunmadı.Depremde can veya mal kaybı yaşanmadı. AA

Covid: Meksika,Şili ve Kosta Rika'da kitlesel aşılama başladı

Covid: Meksika, Şili ve Kosta Rika'da kitlesel aşılama başladı figure > Güney Amerika ülkeleri Meksika, Şili ve Kosta Rika'da Perşembe günü kitlesel koronavirüs aşı programı başlatıldı. Kıtada ilk aşı Meksika'da bir yoğun bakım hemşiresine vuruldu. ReutersMeksika'da ilk aşı, yoğun bakım hemşiresi 59 yaşındaki María Irene Ramirez'e vuruldu.Güney Amerika ülkeleri Meksika, Şili ve Kosta Rika'da Perşembe günü kitlesel koronavirüs aşı programı başlatıldı.59 yaşındaki Meksikalı hemşire María Irene Ramirez, Güney Amerika kıtasında aşılanan ilk kişi oldu. Ramirez, başkent Mexico City'deki Ruben Leñero Hastanesi'nin yoğun bakım ünitesinin başhemşiresi olarak görev yapıyor.Meksika, Pfizer-BioNTech aşısından 30 milyon doz satın aldı ve aşıların ilk bölümü 3 bin doz halinde Çarşamba günü üretim yeri olan Belçika'dan ülkeye ulaştı.Şili ve Kosta Rika'da da Pfizer-BioNTech aşısı uygulanıyor.Bir diğer kıta ülkesi Arjantin ise Rusya'dan Sputnik V aşısını satın aldığını ve Perşembe günü itibarıyla 300 bin doz aşının başkent Buenos Aires'e ulaştığını duyurdu.Reuters91 yaşındaki Elizabeth Castillo, Kosta Rika'da ilk aşılanan kişi oldu.2021'İN İLK ÇEYREĞİNE KADAR SAĞLIK ÇALIŞANLARININ AŞILANMASI HEDEFLENİYORİlk aşı, Meksika Cumhurbaşkanı Andrés Manuel López Obrador'un canlı yayımlanan konuşmasıyla birlikte vuruldu.Hükümet, 2021'in ilk çeyreği tamamlanana kadar ülkedeki tüm sağlık çalışanları aşılamayı hedefliyor.Ülke ABD, Brezilya ve Hindistan'ın ardından en fazla koronavirüsölüm sayılarına sahip.ReutersPfizer aşısının ilk partisi Şili'de başkent Santiago'daki havalimanına gelmişti.Johns Hopkins Üniversitesi verilerine göre Meksika'da 1,3 milyondan fazla koronavirüs vakası tespit edildi ve 120 binden fazla insan da koronavirüse bağlı olarak hayatını kaybetti.Şili'de 600 bine yakın tespit edilmiş koronavirüs vakası ve 16 bin 300'den fazla ölüm var.Kosta Rika'da vaka sayısı 163 bini geçmiş durumda ve toplamda da 2 binden fazla insan koronavirüs sebebiyle öldü.Kıtada en kötü tabloya sahip ülkelerden Arjantin'de de 1,6 milyon insanın koronavirüs testi pozitif çıktı. Toplam vefat sayısı ise 42 bin 300'ü geçti. BBC Türkçe




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter