News - Haberler
Zhang Wei’den bir kült;‘Kadim Gemi’
Zhang Wei’den bir kült; ‘Kadim Gemi’ figure > Kadim Gemi’de, üç ailenin üç kuşağının kırk yıllık hikâyesini doğrusal bir biçimde değil dairesel ve yer yer sıçramalarla anlatan Zhang Wei, Çin halkının hayat karşısındaki geleneksel tutumunu ve devrim sonrası yaşanan zorluklar karşısındaki psikolojik değişimlerini ustalıkla aktarıyor. /Archive/2020/12/19/002518641-ic.jpgÇin’in yaşayan en büyük yazarları arasında anılan Zhang Wei’nin kült romanı Kadim Gemi, çağdaş Çin edebiyatı hakkında önde gelen kitaplardan biri.Hayali bir kuzey kasabası Wali ve bu kasabanın üç büyük ailesi (Sui, Li ve Zhao) üzerinden Zhang Wei, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve sonraki 40 yılını kaleme alıyor. Bir zamanlar verimli bir nehir kenarında olsa da artık eski günlerini arayan bütün Wali kasabasının temel geçim kaynağı noodle imalathanesinden sağlanmaktadır. Ancak devrim sonrası yaşanan kıtlık, toprak reformu ve sanayi atılımı, nesillerdir bu kasabada yaşayan aileleri de etkileyecektir. Wali’deki “hayatta kalma” mücadelesi aslında bütün bir Çin Halk Cumhuriyeti’nin hikâyesidir…Kadim Gemi’de, üç ailenin üç kuşağının kırk yıllık hikâyesini doğrusal bir biçimde değil dairesel ve yer yer sıçramalarla anlatan Zhang Wei, Çin halkının hayat karşısındaki geleneksel tutumunu ve devrim sonrası yaşanan zorluklar karşısındaki psikolojik değişimlerini ustalıkla aktarıyor.Kadim Gemi / Zhang Wei / Çev.: Giray Fidan / Kırmızı Kedi Yay. / 600 s. Cumhuriyet Kitap Eki'Çoğunluğun Zorbalığı'
'Çoğunluğun Zorbalığı' figure > Çoğunluğun Zorbalığı, siyaset bilimi literatürünün kanonik eserlerinden Amerika’da Demokrasi’den seçilmiş bölümlerden oluşuyor. Alexis de Tocqueville bu metinlerde, modern demokrasilerin ayırıcı özelliği olan eşitlik tutkusunun özgürlüğü tehdit eder hale gelebileceğini ve sonunun çoğunluğun tiranlığına varabileceğini ileri sürer. Amerika’da çoğunluğun sınırsız gücünün halkın düşünceleri, ulusun karakteri ve kamu yönetimi üzerindeki etkilerini çözümler. /Archive/2020/12/19/002303299-ic.jpgSiyaset bilimi literatürünün kanonik eserlerinden Amerika’da Demokrasi’den zihin açıcı bir bölüm. Fransız hukukçu, düşünür ve tarihçi Tocqueville, 1830’lu yılların başında Amerika Birleşik Devletleri’ne uzun bir seyahat yapar. Amerikan demokrasisi, siyasal sistemi ve toplumsal yapısı hakkındaki bu “saha çalışması” boyunca yaptığı gözlemlerine dayanan görüş ve çözümlemelerini, 1835 ve 1840 yıllarında iki cilt halinde yayımlanan ve siyaset bilimi literatürünün kanonik eserlerinden biri haline gelen Amerika’da Demokrasi adlı çalışmasıyla kitaplaştırır.Çoğunluğun Zorbalığı bu kitaptan seçilmiş bölümlerden oluşuyor. Tocqueville bu metinlerde, modern demokrasilerin ayırıcı özelliği olan eşitlik tutkusunun özgürlüğü tehdit eder hale gelebileceğini ve sonunun çoğunluğun tiranlığına varabileceğini ileri sürer. Amerika’da çoğunluğun sınırsız gücünün halkın düşünceleri, ulusun karakteri ve kamu yönetimi üzerindeki etkilerini çözümler.Çoğunluğun Zorbalığı / Alexis de Tocqueville / Çeviren: İnci Malak Uysal / Can Yayınları / 64 s. Cumhuriyet Kitap Eki‘Disleksi ile BaşaÇıkma Rehberi’
‘Disleksi ile Başa Çıkma Rehberi’ figure > Disleksi, dünya nüfusunun en az onda birini etkileyen en yaygın öğrenme güçlüklerinden biri. Amerika’nın tanınmış çocuk hekimi ve disleksi uzmanı Dr. Sally Shaywitz’in Disleksi ile Başa Çıkma Rehberi, öğrencilerin ve yetişkinlerin hayatını derinden etkileyen bu okuma problemini tanımlamak, anlamak ve aşmak için uygulamalı bir yol haritası sunuyor. Okuma güçlüğünün sıkı bir çalışma ve doğru yardım ile aşılabilir bir problem olduğunu gösteriyor. Bütünüyle bilimsel araştırmalara ve vaka deneyimlerine dayanan kitap; ebeveynler, eğitimciler ve disleksiyle karşı karşıya olan herkes için teknik detaylara boğmayan, incelikli ve pratik bir kaynak. /Archive/2020/12/19/002012596-ic2.jpgDisleksi, dünya nüfusunun en az onda birini etkileyen en yaygın öğrenme güçlüklerinden biri. Albert Einstein, Agatha Christie, Thomas Edison, Wolfgang Amadeus Mozart, Leonardo Da Vinci, Wright Kardeşler, Pablo Picasso, Stephen Hawking, Dwight D. Eisenhower, Winston Churchill, Walt Disney, John Lennon, Sylvester Stallone, Tom Cruise gibi dünyaca ünlü ve başarılı pek çok ismin de dislektik olduğu biliniyor. /Archive/2020/12/19/002032799-kapak-ic1.jpgAmerika’nın tanınmış çocuk hekimi ve disleksi uzmanlarından Dr. Sally Shaywitz’in yalın dille kaleme aldığı Disleksi ile Başa Çıkma Rehberi, öğrencilerin ve yetişkinlerin hayatını derinden etkileyen bu okuma problemini tanımlamak, anlamak ve aşmak için uygulamalı bir yol haritası sunuyor.Disleksi ile Başa Çıkma Rehberi, kolay okunan ve bilimsel açıdan yetkin bir kitap. Ebeveynler, eğitimciler ve disleksiyle karşı karşıya olan herkes için teknik detaylara boğmayan, incelikli ve pratik bir kaynak.Bütünüyle bilimsel araştırmalara ve vaka deneyimlerine dayanan kitap, okuma güçlüğünün sıkı bir çalışma ve doğru yardım ile aşılabilir bir problem olduğunu gösteriyor./Archive/2020/12/19/002051393-ic3-.jpgShaywitz’in öncü eserinde aşağıdaki soruların ve çok daha fazlasının yanıtını bulacaksınız:- Disleksi nedir ve niçin bazı yetenekli ve zeki insanlar okuma güçlüğü yaşar?- Disleksi tanısını okulöncesi yaşta, okul çağında, genç yetişkinlerde ve yetişkinlerde nasıl koymak gerekir?- Okul seçiminde nelere dikkat edilmelidir?- Çocuğunuzun öğretmeniyle nasıl daha verimli bir işbirliği kurabilirsiniz?- Hangi alıştırmalar beynin okumayla ilgili bölümünü geliştirir?- Çocuğunuzun okuma özgüveni kazanabilmesi için neler yapabilirsiniz?- Dislektiklerin güçlü yanları nelerdir, nasıl harekete geçirilmelidir?- Ünlü ve başarılı dislektiklerin yaşam öyküleri bize ne anlatıyor?Disleksi ile Başa Çıkma Rehberi / Sally Shaywitz / Çeviren: Özge Yılmaz / Epsilon Yayınevi / 440 s. Cumhuriyet Kitap Eki‘Şiir, sabır veözenle yapılan bir kazı!’
‘Şiir, sabır ve özenle yapılan bir kazı!’ figure > Şiir dalında 112 yapıtın değerlendirildiği ve Seçici Kurulu Ataol Behramoğlu, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi, Eray Canberk’ten oluşan 75. Yunus Nadi Ödülü’nün kazananlarından Gonca Özmen’le; eve hapsolmak istemeyen bir benlik idealinin ön planda olduğu Bile İsteye isimli kitabını konuştuk. /Archive/2020/12/19/001726205-ic1.jpg- Belki Sessiz’den sonra Bile İsteye yayımlanana kadar geçen 11 yıllık bir süre var. Bile İsteye, bu 11 yılın harmanlandığı bir yapıt diyebilir miyiz?Her yazdığını yayımlayan biri değilim. Çok olanla, hızla ilgilenmiyorum. ‘Az’la ve ‘haz’la ilgiliyim daha çok. Koşar adım, çalakalem yapılacak bir edim değil şiir yazmak. Bir birikme ve biriktirme işi. Yaşantıda, duygusal-düşünsel bakışta, estetik beğenide, kültürel donanımda gelişme, dönüşme, başkalaşma şart. Beslenme alanlarını çoğullama.Şiir, bir kazı - derine ve dibe doğru - sabırla, titizlikle, özenle yapılan! Kendini özerk bir özne olarak kurmak da oldukça zahmetli hele ki bizimki gibi tutucu, baskıcı, ikiyüzlü, cehaletin ve şiddetin egemen olduğu güdük bir ülkede. İnsanı bezdiriyor, silkeliyor, hırpalıyor bu ülke.Yazan özne de toplumsal koşullarından bağımsız değil. Gündelik yaşantının yükü, zorunluluklar ve sorumluluklar, benim için dirimsel bir gereksinim olan okuma ve yazmaya, düşünmeye, imgelem alıştırmalarına, yaratmaya ayıracağım zamanı kısıtlıyor.Yazdıkları üzerinde fazlaca titizlenen, kılı kırk yaran bir yapım da var. Yayımlamadan önce çok oyalanıyorum. Sözcüklerin tarihsel, toplumsal, duygusal, düşünsel yüklerini, yan anlamlarını, mecazlı kullanımlarını, yarattıkları çağrışımları, sessel/ritmik uyumlarını, sözdizimini, biçim ve yapıyı, bütünselliği, anlamı yoğunlaştırmayı ve bu nedenle de eksiltmeyi önceliyorum.“Sanatın ekleme değil, çıkarma olduğunu günden güne daha iyi anlıyorum,” der ya Necatigil. Bir şiire bitti demek de çok kolay olmuyor benim için. Deneyimi ve onun biricikliğini yeniden kurma, onu iyi bir şiir kılma, bir zengin anlam alanı yaratma-nesnel gerçekliği bozup değiştirerek şiirsel gerçekliğe dönüştürme… Bir yapıt ortaya koyma… Edip Cansever’in “zamana zamanla bakmak” dediği. Onu yaptım tam da!/Archive/2020/12/19/001739003-kapakic2.jpgATAERKİL DİZGEYE DİRENEN KADINLAR- “Uzun kentlerin uzun erkekleri vardır Ömer” diye başladığınız bir bölüm var. “Memet” var, “Mustafa” var, “Koray” var, “Sebastian” var. Eril dile ve toplumsal cinsiyet rollerine bir gönderme mi?Seslenişler var şiirlerimde, evet, personalar. Aynı bölümde Dante, Said, Süleyman da var. Diğer bölümlerde Derrida var, Ada var, Gamze var, Zeyneb var. Memet, asker Memet ama Nazım’ın da Memet’i. Sebastian, örneğin, İngiliz romanlarında uşaklara sıklıkla verilen bir isim. Ada, kızımın ismi. Zeyneb, bu ülkedeki ilk şiir kütüphanesini var edenlerden bir dostum, türkülerin de Zeyneb’i ama. Her şiirde birden çok gönderme, anıştırma, çağrışım var.Elbette kadına özgürlük tanımayan, onu yok sayan, bedenini tehdit olarak algılayan, onu yağmalayan, öldüren başka Mustafa’lara, Koray’lara itirazım var! Öldürülen kadınların anısını yaşatmak için kurulan, her gün güncellenen dijital anıt, Anıt Sayaç, utancımız bizim. Anıt Sayaç, öfkemiz bizim.Kadın, toplumsal dizgenin de kültürel dizgenin de kurbanı. Maria Anna Mozart’ı değil de Wolfgang Amadeus Mozart’ı var kılıyor bu eril dizge. Ataerkil tüm yapıların cinsiyetçi ikili karşıtlıklara dayalı, ötekileştirici, sınıflandırıcı yapısı kadını siliyor, görünmez kılıyor. ‘Erk’eklerce oluşturulan, onların egemen olduğu bu sistem, kadını edilgen, sessiz, uyumlu, bağımlı kılmak istiyor.Fahriye Abla’yı Dıranas yazıyor. Bir de Fahriye Abla yazsa kendini, ondan dinlesek hikâyeyi neler olur’un peşindeyim ben. Bugün kendi sesini, bedenini, kimliğini sahiplenen, yazan, çizen, eyleyen kadın özneler, bu ataerkil dizgeye direniyor ve dayatılan toplumsal cinsiyet rollerine karşı kendi metinlerini üretiyorlar. Yazmak, insanı ayakta tutuyor./Archive/2020/12/19/001751987-ic3.jpg‘EYLEMİ HARLADIKÇA GÜZELDİR UMUT!’- Yer yer dünyanın gözden düştüğünü görüyoruz şiirlerinizde, bazen dallanıp budaklanana kadar bekleyen birini de. Karamsarlık da var, öfke de var ve ne olursa olsun yaşama tutunacak bir umut arayışı da var. Umut hep olmalı mı?Dünyaya gücenmeyenimiz mi var? Bir amansız toplama kampı, bir bataklık değil mi dünya? Çok olmadı mı dünyanın gözümüzden düştüğü? Dünyaya bakmak, onu okumak, dünyayı yeniden yazabilme olanağı da verir bize - bu sefer bir başka yazıyla. Umuttan bir yazıyla. Karamsarlıkla karılmış, öfkeyle yoğurulmuş bir yazıyla!Yorulmuş, aşınmış, içi boşaltılmış kavramlardan umut. İçinde yaşanılan toplum düzeninin değiştirilebileceğine, geleceğin yeniden kurulabileceğine olan umut, eylemlilik arzusu, bir gelecek tasarısı taşır. Eyleme bir ateş yaktıkça, eylemi harladıkça güzeldir umut. Göğsümüzün, aklımızın, kalbimizin sol yanıdır.Umar insan hep bir adil düzeni, bir güzel yarını, bir aydınlığı. Umdukça daha insan kalır. Umdukça harekete geçer. Uğraşır, didinir - bir başka yaşamın fitilini yakar. Güzele doğru bir değişimi, iyiye doğru bir dönüşümü fişekler.‘POETİK VE POLİTİK BİR KAVGAM VAR’- İmgelerinizde doğa unsurlarına sıkça yer veriyorsunuz. Ev ile bir sorun da gözlemliyoruz. Evden doğaya kaçış diyebilir miyiz?Doğa, o bilge! Yazma deneyimimi besleyen sonsuz bir kaynak. Bir suyun izlediği bitimsiz yol. Bir ağacın halleri. Toprağın devinimi. Çocukluğumdan beri kapalı mekânlardan sıkılırım. Yerleşikliği içselleştiremedim hiç. Evden çok kırlar, sokaklar, ara yollar, sapaklar, uzaklar çeker beni.“Evin içi tuzaklarla doludur.” (Sami Baydar) Geçmişimizdir ev. Geçip gidenler ve geçip gitmeyenlerdir. Çelişkiler yumağıdır. Evler, bizi sarar. Evler, bizi biçimler. Evler, bizi cezalandırır da. Evler, bizi boğar. Tekinsizdirler. Evler örter - perde çeker yaşananlara. En çok ortaya dökülmesi gerekenleri saklarlar.Evler benlik algımızı oluşturmada derin izler bırakır. Aidiyet duygusunu dayatır ki benim aidiyet duygusuyla, mülkiyet arzusuyla, iktidar kavgasıyla, ahlakçılıkla, kurulu düzenle, evlerin içinde olup bitenle, evlerin içinden evlerin dışına taşanlarla poetik ve politik bir kavgam var. Evlerden dışarıya sızan pası, irini, zehri söylüyorum. Dışardan, toplumsal yaşantıdan içeriye akan şiddeti ve kiri de…GONCA ÖZMEN: 1982 yılında Burdur’un Tefenni ilçesinde doğan Gonca Özmen, İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Kuytumda (Hera Yayınları, 2000), Belki Sessiz (Kırmızı Kedi Yayınevi, 2008) adlı iki şiir kitabı bulunuyor. Seçme şiirleri, The Sea Within (İçimdeki Deniz) adıyla 2011’de yılında İngiltere’de Shearsman Yayınevi’nce yayımlandı. Belki Sessiz, Almanya’da Elif de Verlag Yayınları’nca yayımlandı.Bile İsteye / Gonca Özmen / Kırmızı Kedi Yayınevi / 80 s. Mehmet AmanTarihyazımsal işlem!
Tarihyazımsal işlem! figure > Tarihyazımı, Türkiye’de gündelik hayat çalışan araştırmacılar tarafından çok iyi tanınan Michel de Certeau’nun “gerçek olarak tarih” ile “söylem olarak yazı” ilişkisini sorunsallaştırdığı bir kaynak eser ve bu tarihçinin yazdığı Gündelik Hayatın Keşfi I-II, Tarih ve Psikanaliz’den sonra dilimize çevrilen dördüncü kitabı. /Archive/2020/12/19/001424986-ic1.jpg Tarih kelimenin tam anlamıyla bir söylemdir. Peki, tarihyazımı nedir? Türkiye’de son yıllarda tarih disiplininin bir dalı olarak tarihyazımını farklı bakış açılarından ele alan onlarca telif, tercüme hatta derleme eser yayınlandı. Bilgikuramsal, yöntembilimsel, retorik vs. özelliklerin ağır bastığı bu çalışmalarda genellikle tarihin yazılma şekilleri meselesine eleştirel olarak değinildi. Böylece beşerî ilimlerin başlıca dallarından biri olan tarih disiplini, eleştirel bir entelektüel mesafeden değerlendirilmeye çalışıldı.Tarihyazımı konusunu “tarihin nereden, nasıl, hangi şekillerde yapıldığı ve yazıldığı” soruları etrafında irdeleyen ve bu zorlu süreci “tarihyazımsal işlem” adını verdiği üç ana öğeye dayanan kuramsal çerçevede çözümleyen Fransız tarihçi Michel de Certeau’nun L’écriture de l’histoire (1975) isimli başvuru kitabı tam 45 yıl sonra Türkçeye Oğuz Adanır tarafından çevrildi.Beşerî ilimler sahasında hep ses getirmiş yayınlar yapan Doğu Batı Yayınları tarafından yayımlanan Tarihyazımı, Türkiye’de gündelik hayatı çalışan araştırmacılar tarafından çok iyi tanınan Michel de Certeau’nun “gerçek olarak tarih” ile “söylem olarak yazı” ilişkisini sorunsallaştırdığı bir kaynak eser ve bu tarihçinin yazdığı Gündelik Hayatın Keşfi I-II, Tarih ve Psikanaliz’den sonra dilimize çevrilen dördüncü kitabı./Archive/2020/12/19/001437298-kapakic2.jpgÖNCE TARİHÇİYİ İNCELEMEK!Tarihçilik mesleğinin kurumsallaştığı ve akademik olarak derinlemesine sorgulandığı Fransa’da Paul Veyne’den (Comment on écrit l’histoire, 1971) ve Birleşik Devletler’de Hayden White’den (Metahistory: The Historical Imagination in Nineteenth-Century Europe, 1973) farklı olarak M. de Certeau, başlıca denemelerini bir araya getiren Tarihyazımı’nda belagat/retorik üzerine kurulu çözümlemeler sunmaz. Aksine, geliştirdiği üçlü teorik yapıdan faydalanarak tarihin yazılışındaki çeşitli, değişik, farklı etkenleri gözler önüne serer ve dikkate alır.Kısacası M. de Certeau, “olguları incelemeden önce tarihçiyi inceleyin” görüşünü savunan ve tarihin ne olduğu sorusuna yanıtlar arayan İngiliz tarihçi Edward H. Carr’dan da net olarak ayrılır. Çünkü M. de Certeau için tarihyazımı; bir çevre, bir meslek, bir dönem olarak toplumsal bir yerin, analitik bir disiplin olarak bilimsel uygulamaların ve nihayetinde yazı olarak bir metin inşasının toplamıdır.MODERN BİR YAKLAŞIMKarşılaştırmalı bir bağlamda, Michel de Certeau’nun tarihyazımsal işlem olarak sistemleştirdiği orijinal konseptini; Türkiye’de radikal ideolojik görüşleri sebebiyle göz ardı edilmiş ama aslında tarihte yöntem meselesini modern bir yaklaşımda incelemeyi başarmış önemli bir tarihçi olan A. Zeki Velidi Togan’ın ilk dönem Osmanlı tarihi yazarlarının muhitlerine, ilgilerine ve etkisinde kaldıklarına bakmak gerektiği şeklindeki ilginç önermesinin analitik ve teorik kapsamları çok genişletilmiş bir hâli olarak görmek mümkün olabilir.Sonucunda tarihsel yapıtları incelemede üç aşamalı tarihyazımsal işlem uygulayan Michel de Certeau, “tarih tetkiki her şeyden önce bir yerin ürünüdür” diyerek tarih disiplininin belirli bir toplumsal yere bağlı olduğunu kanıtlar. Onun “tarih yazma bir uygulamadır yani pratiktir” görüşü de herhangi bir tarihçinin kullandığı arşiv, kaynak, teknik, yöntem vs. gibi mesleki prosedürleri değerlendirmeye alır.Nihayetinde tarih kavramını, kesin olarak bir yazı olarak kabul eden de Certeau, bu aşamada metnin düzenlenişini yani yazının (bir başka deyişle anlatının) kuruluşunu, inşasını tahlil eder.Tarihyazımı / Michel de Certau / Çeviren: Oğuz Adanır / Doğu Batı Yayınları / 503 s. Tunç Yıldırım2021 yılıbütçesi kabul edildi
2021 yılı bütçesi kabul edildi figure > TBMM Genel Kurulu'nda, 316 "kabul" oyu ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi kabul edildi. TBMM Genel Kurulunda, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi 12 günlük maratonun ardından kabul edildi. Yaklaşık 160 saat mesai yapıldı. Zaman zaman gerginlikler ve tartışmalar da yaşandı. 12 gün aralıksız çalışıldı, 160 saate yakın mesai yapıldı.2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu teklifi Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi. cumhuriyet.com.trLord Dunsany'den unutulmuşbir klasik
Lord Dunsany'den unutulmuş bir klasik figure > İthaki Yayınları’nın on kitaplık mini serisi “Unutulmuş Fantastik Klasikler”den yayımlanan ve Klasik fantastik edebiyatın doğum ânına şahit olmak isteyenlerin kaçırmaması önerilen kitabında Dunsany; “bir Elf ile bir insanın umutsuz birlikteliği” temasını incelikle işliyor. /Archive/2020/12/19/001026968-ic3.jpgİthaki Yayınları on kitaplık bir mini seri olan “Unutulmuş Fantastik Klasikler”e Elfdiyarı Kralı’nın Kızı ile devam ediyor. Britanyalı yazar Edward John Moreton Drax Plunkett, henüz edebiyat dünyasında “fantazi edebiyatı” diye bir kavram yokken 1905 ile 1919 arasında fantazi öyküleri kaleme almış ve dönemin en iyi yazarlarından biri olarak ün salmıştı. Kendisinden sonra gelen Neil Gaiman, Arthur C. Clarke, Gene Wolfe, H.P. Lovecraft ve J. R. R. Tolkien (özellikle Silmarillion’ı yazma aşamasında) gibi yazarları derinden etkileyen Dunsany’nin en ünlü eseriyse Elfdiyarı Kralı’nın Kızı.Hikâye, Erl lordunun halkının oluşturduğu meclisin artık “bir büyü lordu” tarafından yönetilmek istediğini söylemesiyle oğlu Alveric’i, Elfdiyarı Kralı’nın kızını getirmesi için Elf topraklarına yollamasıyla başlıyor./Archive/2020/12/19/001051218-kapak.jpgSONSUZU KADAR MUTLU YAŞAMAK MI?Bir cadının Elf kılıçlarına karşı koyabilsin diye yaptığı büyülü kılıcı kemerine takıp Elf topraklarına yollanan Alveric, zamanın normal dünyadan katbekat yavaş aktığı topraklarda prensesi bulmak ve gönlünü almak için mücadele eder. Büyülü kılıcının gücüyle Elf muhafızları yener ve prenses de onunla birlikte gelmek isteyince birlikte Alveric’in memleketine dönerler.Normalde günümüz fantastik eserlerinde hikâye burada sona erer genelde. “Sonsuza kadar mutlu” yaşarlar. Fakat Elfdiyarı Kralı’nın Kızı günümüzden doksan altı yıl önce yazılmasına rağmen farklı bir yol izliyor. Mutlu mesut eve dönüyorlar, evet; fakat insanları, havası, canlıları ve hatta “zamanı” dahi farklı olan bir diyardan gelen Elf prensesi, insanlar arasında, insanların toprağında ve onların hızlı geçen “zamanı”nda yaşayabilecek miydi?Aslında birçok okur bu tarz fantastik kitapların mutlu sonuna geldiğinde bu soruyu soruyor olsa gerek. “Peki ya şimdi ne olacak?” Ed Brubaker’ın Incognito adlı çizgi romanda işlediği konuyla bir paralellik bile bulunabilir hatta bu tarz hikâyelerde. “Süper kahramanlığımızı yaptık, kötü adamdan dünyayı kurtardık, peki şimdi ne yapacağız?”İşte, Lord Dunsany daha çok bu konu üzerine eğiliyor ve okurların Tolkien’in eserlerinde (örneğin Beren ile Luthien) genellikle görmeye alışık olduğu “bir Elf ile bir insanın umutsuz birlikteliği” temasını incelikle işliyor./Archive/2020/12/19/001026968-ic3.jpgEDEBİYATTA KENDİNE AİT BİR KRALLIK YARATTIBabil Kitaplığı’nda Dunsany’nin Yann’ın Ülkesi eserine de yer veren ünlü yazar Jorge Luis Broges, Dunsany için “Lord Dunsany, edebiyatta kendine ait bir krallık yarattı,” diyor ve bu söz belki de fantastik edebiyatın en önemli öncülerinden olan Dunsany adına bugüne (2020’ye) kadar söylenmiş en doğru söz olabilir.Çünkü yüzden fazla esere hayat veren Dunsany’nin arkasında bıraktığı krallığın engin topraklarını George Martin, J. R. R. Tolkien ve Robert E. Howard gibi usta isimler daha da genişlettiler, birçok kıtada toprağı bulunan bir krallık oldu bu adeta. Ve 18. Dunsany Baronu’nun kurduğu bu krallık birçok medeniyete ve efsaneye yol verdi.Elfdiyarı Kralı’nın Kızı, klasik fantastik edebiyatın doğum ânına şahit olmak isteyenlerin kaçırmaması gereken bir mücevher.Elfdiyarı Kralı’nın Kızı / Lord Dunsany / Çeviren: Cihan Karamancı / İthaki Yayınları / 224 s. Ömer EzerSosyal izolasyonun beyinde yarattığı'insan açlığı'
Sosyal izolasyonun beyinde yarattığı 'insan açlığı' figure > Nature Neuroscience’da yayımlanan bir rapora göre tümüyle insansız geçen bir günün sonunda birlikte vakit geçiren insanların görüntüleri beyinde heyecan ve canlılık yaratıyor. MIT’den bilişsel sinirbilimci Livia Tomova ve meslektaşları yürüttükleri bir çalışmada 40 katılımcıyı 10 saat boyunca aç bıraktılar. Günün sonunda beyinlerinin ortasında bazı sinir hücrelerinin pizza ve çikolatalı kek resimleri karşısında faal hale geçtiğini gözlemlediler. Bu nöronlar ödül ile ilişkilendirilen kimyasal bir haberci olan dopamini üretir.Başka bir gün ise aynı katılımcılar 10 saat boyunca tek başlarına bırakıldılar (arkadaş, Facebook ve Instagram’ın da olmadığı bir ortamda). 10 saatin sonunda beyindeki aynı bölgenin, insanların sohbet ettiği, birlikte oyunlar oynadığı fotoğraflara bakarken yine faal hale geçtiği saptandı. Açlık veya izolasyon ne kadar fazlaysa bu etki de o kadar fazlaydı.Genel olarak yalnız yaşadıklarını söyleyen katılımcılarda bu etki diğerleri kadar canlı değildi. "Buna neyin yol açtığını tam olarak bilmiyoruz" diye konuşan Tomova, "Bir olasılıkla bu insanlar yalnızlığa alışkın oldukları için tepkileri hafif olmuş olabilir" dedi.İnsanları yiyecek, arkadaş, uyuşturucu, kumar aramaya iten orta beyin bölgesi, insanlar aç veya izole olmadıkları zamanlarda da yiyecek ve sosyal sinyallere da tepki verir. Kaldı ki bir insan her zaman yemek yemek ve arkadaşlarla takılmak zorundadır. Fakat açlık ve yalnızlık bu reaksiyonu artırır.Covid-19’un tüm şiddetiyle sürmekte olduğu son günlerde pek çok insanın sosyal açıdan yalnızlığa itildiğine dikkat çeken Tomova, yalnızlığın zihinsel ve fiziksel sağlığı olumsuz etkilediğini öne sürüyor. Ve insan açlığının yiyecek açlığının üzerine çıkabilecek güçte olduğuna inanıyor.Kaynak: Herkese Bilim Teknoloji cumhuriyet.com.trAKP'liŞahin Tin'in 'kebap fişleri' haberine erişim engeli
AKP'li Şahin Tin'in 'kebap fişleri' haberine erişim engeli figure > Denizli Milletvekili Şahin Tin'in yediği kebap fişlerini Denizli Çivril Belediye Başkanlığı'na yazdırdığına ilişkin haber Denizli 1. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla erişimden kaldırıldı. Denizli Milletvekili Şahin Tin'in yediği kebap fişlerini Denizli Çivril Belediye Başkanlığı'na yazdırdığına ilişkin haber Denizli 1. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla erişimden kaldırıldı.Mahkeme, haberin yayınlandığı gün olan 17 Aralık'tan bir gün sonra yapılan başvuruyu jet hızıyla değerlendirdi ve aynı gün haberin Şahin Tin'in "kişilik hakkını ihlal edici nitelikte bulunduğu değerlendirilmekle erişim engelleme talebi yönünden kabulüne dair" karar verdi."Kuru ekmek yiyorsa aç değildir" sözleriyle gündeme yerleşen Denizli Milletvekili Şahin Tin'in yediği kebapları Denizli Çivril Belediye Başkanlığı'na yazdırarak belediyeye ödettiğini anlatan haberler yayından kaldırıldı. cumhuriyet.com.trCübbeli, skandal ifadeler ile tepkiçeken 'Ebubekirleri' savundu
Cübbeli, skandal ifadeler ile tepki çeken 'Ebubekirleri' savundu figure > Kamuoyunda Cübbeli Ahmet lakabıyla bilinen, İsmailağa Cemaati’nin ekran yüzü Ahmet Mahmut üniversiteliler ile ilgili “fuhuş evi gibi” diyen Ebubekir Sofuoğlu ve Diyanete, “Cüneyt Akman ile Yılmaz Özdil’in cenazesini camiye sokmayın” çağrısı yapan Ebubekir Sifil’e sahip çıktı. Cübbeli Ahmet, Ebubekir Sifil ve Ebubekir Sofuoğlu’na sahip çıktı. Cübbeli sosyal medya hesabından art arda yaptığı iki paylaşımda, önce “Ebubekir Sofuoğlu'na hakârete varır derecede saldıran İslâmî(!) bürokrasi, "Kur'an Allâh'ın kelâmı değildir!" diyen M. Öztürk'e niçin zerre kadar tepki göstermedi?” diyerek hem Sofuoğlu’na destek verdi hem de İlahiyatçı Mustafa Öztürk’ü bir kez daha hedef aldı.Daha sonra Ebubekir Sifil ile ilgili de paylaşım yapan Cübbeli, “Ebubekir Sifil Hoca'nın dediği gibi; "Namazla alay edenin namazı kılınmaz” ifadelerini kullandı ve “Ebubekir Sifil yalnız değildir” etkitekini kullandı./Archive/2020/12/18/225926597-ekran-resmi-2020-12-18-22-52-12.png cumhuriyet.com.trFahrettin Koca’dan aşıdüzenlemesi ile ilgiliönemli uyarı
Fahrettin Koca’dan aşı düzenlemesi ile ilgili önemli uyarı figure > Bugün Resmi Gazete’de yayınlanan “Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hakkında asılsız bilgiler yayıldığını söyleyen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Bu özellikle yerli aşı adaylarımız ve ülkemizde kullanılacak tüm aşılar için yapılmış bir düzenlemedir" ifadelerini kullandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bugün Resmi Gazete'de yayımlanan “Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile ilgili asılsız bilgiler yayıldığını söyledi.Düzenlemenin yerli aşı ve Türkiye'de kullanılacak tüm aşılar için geçerli olduğunu ifade eden Bakan Koca, sosyal medya hesabı Twitter'dan yayınladığı mesajında şunları kaydetti:“Bugün Resmi Gazete’de yayımlanan “Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hakkında asılsız bilgiler yayıldığı görülmüştür. Bu özellikle yerli aşı adaylarımız ve ülkemizde kullanılacak tüm aşılar için yapılmış bir düzenlemedir.”Bakan Koca, ayrıca şu metni paylaştı:/Archive/2020/12/18/224648169-epise3vxyaimg7o.jpg cumhuriyet.com.tr