Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Saturday, 06.07.2025, 12:06 PM (GMT)

News - Haberler

Salgında en büyük artışıerkek bakım setleri gösterdi. Mart/haziran döneminde satışyüzde altıbini aştı

Salgında en büyük artışı erkek bakım setleri gösterdi. Mart/haziran döneminde satış yüzde altı bini aştı figure > 14 Ekim’de halka arz için SPK’ye başvuran Arzum Küçük Ev Aletleri Üst Yöneticisi Mete Zadil, pandemiye karşın şirketin büyümeyi sürdürdüğünü anlattı. Zadil, pandemi döneminde tüketicinin ütüden uzaklaştığını, ekmek yapımı ve kişisel bakıma yöneldiğini söyledi. Dünyayı ve ülkeyi etkisi altına alan salgının en çok değiştirdiği alanlardan biri de evlerdeki alışkanlıklar oldu. Evlerdeki küçük ev aletleri kullanımında öncelik ve ağırlık sırası değişti. GFK verilerine göre geçen yılki büyüklüğü 5.4 milyar lira seviyesinde olan bu pazarda, pastadan önemli bir pay alan Arzum’un altı aylık verileri tüketimde küçülme olmadığı gibi kaydadeğer bir büyümeye işaret ediyor. Şirketin brüt kârı 30 Haziran 2019 tarihinde sona eren altı aylık dönemde 67.4 milyon lira iken, 30 Haziran 2020 tarihinde sona eren altı aylık dönemde 18.9 milyon liralık bir artışla 86.3 milyar liraya yükselmiş durumda. Şirketin yıl başından önce yapmak istediği halka arzı konuşmak için bir araya geldiğimiz Arzum Küçük Ev Aletleri Üst Yöneticisi (CEO) Mete Zadil, bu artışın yüzde 28’i aştığını belirterek şirketin pandemi döneminde de ciro artışını sürdürdüğünü anlattı. Arzum olarak pazarın büyük oyuncularından biri olduklarını belirten Zadil, “Şirket hasılatı, 30 Haziran 2019’da sona eren altı aylık dönemde 217.2 milyon lira iken, 30 Haziran 2020’de sona eren altı aylık dönemde 55.5 milyon liralık yani yüzde 25.5’lik artışla 272.7 milyon TL’ye ulaştı. 2019 yılında yurtiçi ve yurtdışı servis gibi tüm kanallarımız dahil toplam şirket cirosu 448 milyon TL olarak gerçekleşti” bilgisini verdi.SAÇ EVDE KESİLİRÇalışma biçimlerinden eğitime, yeme içmeden seyahate yeni normalin konuşulduğu pandemi dönemi, alışkanlıkları da değiştirdi. Mete Zadil’in günlük hayata ilişkin sorularımıza verdiği yanıtlardan anladık ki yaşam biçimleri yeni normalini çoktan bulmuş. Zadil’in verdiği bilgiye göre, erkeklerin saç ve sakallarını şekillendirmek için gösterdikleri çaba, erkek bakım setinin satışını yüzde altı binden fazla artırdı. Herkesin az buçuk aşçı olduğu, ekmek yaptığı bu dönemde satışları yüzde 100 hatta yüzde bin artan ürünler, ekmek yapma ve çay makineleri oldu. En büyük talep artışı Panetti ekmek yapma makinesinde gözlemlenirken detoks içeceklerinden sağlıklı birçok içeceği kolayca hazırlayabilmeye olanak tanıyan Shake’n Take Kişisel Blender da gözde ürünlerden biri olmuş. Zadil’in kendisinin de yoğunlukla kullandığı elektrikli modern sefertası Foodie, bu dönemde birçok tüketiciden teşekkür almış.HALKA ARZ YÜZDE 47’YE ÇIKABİLİRMete Zadil’in, Arzum’un halka arz, satış ağı, yeni pazarlar ve iharacata ilişkin verdiği bilgiler özetle şöyle:- Arzum, halka arz için 14 Ekim’de SPK’ye başvuru yaptı. Bugüne kadar iki özel sermaye fonu ortağı oldu. 6 kez özel sektör tahvili ihracı yapıldı. - Halka arzda, Özel Sermaye Fonu ortaklığı (Mediterra Capital Partners I’in iştiraki olan SDA International S.a.r.l.) sahip olduğu yüzde 47.5’e kadar payların halka arz edilmesi planlanıyor. Bu nedenle, halka arzdan şirkete bir para/sermaye girişi olmayacak. - Halka arz edilecek paylar özel sermaye fonuna ait. Arzum’un yüzde 51 oranında paylarına sahip olan Kolbaşı Ailesi hisse satmayacak. - Türkiye’de faaliyet gösteren Starbucks’ın bütün şubelerinde Arzum OKKA var. Starbucks’ın Türkiye dışındaki dört ülkedeki mağazalarında da OKKA kullanılıyor. - Merkezde, operasyonda toplam 146 kişilik bir organizasyon. Hizmet sağlayan üreticiler söz konusu. Fabrikalarda yani üretici bölümünde ise yaklaşık 3 bin 500 kişi var. Olcay Büyüktaş

Salgının derinleştirdiği kriz, binlerce işyerinin kapanmasına yol açtı

Salgının derinleştirdiği kriz, binlerce işyerinin kapanmasına yol açtı figure > Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) verilerine göre, 2020 Ocak-Ekim döneminde kapanan gerçek kişi ticari işletmelerin sayısı yüzde 16.61 artarak 18 bin 316’ya çıktı. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı ise yüzde 12.6 artarak 11 bin 223’e yükseldi. TOBB’ye göre: - 2020 Ocak-Ekim aralığında en çok kapanan şirketler, yüzde 11 ile elektrik enerjisi üretimi alanında görüldü. - En çok şirket kapanışı olan ilk 10 faaliyet arasında ikinci sırayı ise yüzde 8 ile bina inşaatı aldı. Bunu yüzde 2.7 ile bilgisayar programlama faaliyetleri, yüzde 2.6 ile mühendislik faaliyetleri ve yüzde 2.52 ile de lokanta, seyyar yemek hizmeti faaliyetleri takip etti.SERMAYE AZALDI- Oteller ve benzer konaklama faaliyetlerinin kapanmadan aldığı pay yüzde 1.31 oldu. - Yılın ilk 10 ayında 102 banka şubesi açılırken, 189 şube kapandı. - 2020 Ocak-Ekim döneminde kurulan şirket sayısı ise 85 bini aştı. Ancak 2020 Ekim’de kurulan şirketlerin sayısında aylık bazda yüzde 3.2 azalış yaşandı. - 2020 Ekim’de kurulan şirketlerin sermayelerinin toplamı, bir önceki aya göre yüzde 21.6 düştü. cumhuriyet.com.tr

Barışİçin Akademisyenler: Almanya’da güvencesizlik, Türkiye’de işsizlik

Barış İçin Akademisyenler: Almanya’da güvencesizlik, Türkiye’de işsizlik figure > “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza attıkları gerekçesiyle kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) görevlerinden ihraç edilen ve tüm hakları ellerinden alınan Barış İçin Akademisyenler’den bir kısmı burs buldukları Alman üniversitelerinde akademik yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Potsdam Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalışan Dr. Muzaffer Kaya, “Biz Türkiye’den buraya siyasi bir eylemin bedeli olarak geldik. Belki çok büyük bir eylem değildi ama sonuçları ağır oldu. Türkiye’de beraat ettiğimiz halde işlerimize dönüp dönmeyeceğimiz belirsiz. Dolayısıyla bu bir geleceksizlik getiriyor bizlere” diye konuştu. Almanya, AKP hükümetinin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan ettiği olağanüstü hal (OHAL) döneminde çıkarılan KHK’lerle görevlerinden ihraç edilen Barış İçin Akademisyenler’in, ülkeyi terk etmek zorunda kalmalarının ardından en çok gittikleri ülkelerin başında. Bu durumun altında ise Almanya’daki devlet destekli vakıfların risk altında bulunan akademisyenlere diğer ülkelere oranla daha fazla burs olanağı sağlaması yatıyor. 200 civarı “Barış İçin Akademisyenler” bildirisi imzacısı akademisyenin ihraçların ardından Almanya’ya geldiği tahmin ediliyor. Büyük bir kısmı ise Berlin’de. Burada yaşayan akademisyenlerin temel sorunları arasında hâlâ çözülemeyen pasaport problemi ve Alman akademisinin güvencesizliği var. Akademisyenler bir yandan Türkiye’de kalan meslektaşlarıyla dayanışmak için çok sayıda faaliyet yürütürken bir yandan da kendi tabirleriyle “bildikleri en iyi şeyi yapmaya” devam ediyorlar. Yani dersler vermeye... Bildiri imzacılarından akademisyen Muzaffer Kaya, 2016 yılında cezaevinden çıktı. Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü’nden ihracının ardından Türkiye’de bir süre iş arayan Dr. Kaya, OHAL başlayınca bunun artık imkânsız hale geldiğini söylüyor. Bu süreçte bulduğu bir bursla Berlin’e gelen Kaya, şu anda da misafir araştırmacı olarak Potsdam Üniversitesi’nde çalışıyor. Almanya’daki akademisyenlerin yaşadıkları zorlukları da anlatan Kaya şöyle devam ediyor: “Buraya gelenler süreli burslarla geldiler. Bu bursların uzunluğu en iyi ihtimalle 2 yıl ve sonrası tamamen belirsiz. Türkiye’de beraat ettiğimiz halde işlerimize dönüp dönmeyeceğimiz belirsiz. Buradaki akademi de son derece güvensiz hatta Türkiye’den daha neoliberal şartlarda. Dolayısıyla bu bir geleceksizlik getiriyor bizlere. Buradaki arkadaşlarımızın bazılarının bursu bitti. Türkiye’ye dönseler zaten iş bulamayacaklar. Bu iktidar sürerken Barış İçin Akademisyenler’in Türkiye’de iş bulması pek olası görünmüyor.”‘SONUÇLARI AĞIR OLDU’Bu dayanışma faaliyetleri kapsamında bir dernek oluşturduklarını belirten Kaya, şu anda 100 civarında üyelerinin bulunduğunu belirterek dayanışma faaliyetlerini şöyle anlatıyor: “Biz Türkiye’den buraya sonuçta siyasi bir eylemin bedeli olarak geldik. Bu belki çok büyük bir eylem değildi ama sonuçları ağır oldu. Dolayısıyla barış ve demokrasi isteğimizi, demokratik duruşumuzu burada da sürdürmeye çalışıyoruz. Buradaki Türkiyeli demokratik kesimlerle de bağ kurmaya çalışıyoruz.”‘AİLEM TRAVMA GEÇİRDİ’15 yıl çalıştığı Yıldız Teknik Üniversitesi’nden 2017’de ihraç edilen Şehir Plancısı Tuba İnal Çekiç de Humboldt Üniversitesi’nde araştırmacı olarak görev yapıyor. Çekiç, “Türkiye’de kalmış olsaydım profesör olmuş olabilirdim ama burada hala bir ara kademede çalışır durumdayım. Burada, bize bakış açısı sorunlu olabiliyor. Türkiye’den geldiyseniz hiçbir şey bilmiyormuşsunuz gibi davrananlar olabiliyor. Ancak Türkiye akademisi öyle bir yer değil” diyor. Türkiye’ye ilişkin düşüncelerini sorduğumuzda ise şu yanıtı veriyor: “Türkiye’ye dönmekle ilgili şu aşamada bir planım yok, çünkü tek başıma yaşamıyorum, bir ailem var. 4.5 senedir burada yaşıyoruz ve zaten onlar da bu süreçte bir travma geçirdi. Eşim işini, çocuğum okulunu bırakıp gelmek zorunda kaldı. Dönsek bile artık eski üniversitelerimizde çalışmamızın çok kolay olabileceğini sanmıyorum. Arada kırgınlıklar, kızgınlıklar var. Bizim için dönmek o kadar kolay olmayacaktır.” Tuğba Özer

CHP’li Bakırlıoğlu: Turquality zenginleşme aracıolarak kullanılıyor

CHP’li Bakırlıoğlu: Turquality zenginleşme aracı olarak kullanılıyor figure > CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, birkaç firmanın Turquality’i zenginleşme aracı olarak kullandıklarına dikkat çekti. CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, dünyada olumlu Türk malı imajı yerleştirilmesi amacıyla oluşturulan devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan Turquality kapsamındaki desteklerin “devletin parasını yağmalamaya” dönüştüğünü vurguladı. Birkaç firmanın bu kapsamda verilen destekleri zenginleşme aracı olarak kullandıklarını belirten Bakırlıoğlu, “Bu firmalar kimdir, nedir, tek tek açıklanmasını istiyoruz” dedi. TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyesi CHP’li Bakırlıoğlu, Turquality’de amacın güzel, ancak uygulamanın yanlış olduğuna işaret etti. Bakırlıoğlu, “Çünkü bu kapsamda yapılan desteklerin büyük kısmı limitsiz. Birkaç firma bunu zenginleşme aracı olarak kullanıyor. Destekler resmen devletin parasını yağmalamaya dönüşmüş” dedi. Sayıştay’ın da 4 yıldır Turquality desteklerinin yanlış uygulandığını, amacı dışında hak etmeyen firmalara destek verildiğini tespit ettiğine işaret eden Bakırlıoğlu, tebliğe aykırı şekilde milyonlarca lira fazladan ödeme yapıldığının raporlarda yazdığını vurguladı. Ancak Ticaret Bakanlığı’nın yanlışta ısrar ettiğini kaydeden Bakırlıoğlu, “Her yıl yeni skandallar ortaya çıkıyor. Amaç nedir? Global Türk markaları yaratmak. Marka potansiyeli olan firmalara global bir marka olma yolunda finansal kaynak sağlamak. Peki, bir dünya markası yaratılmış mı? Hayır” dedi. Buna karşın desteklerin düzenli ödendiğini, hâlâ da ödenmeye devam ettiğini belirten Bakırlıoğlu, “Bakanlığın tebliğlerde gerekli değişiklikleri yapmayarak usulsüzlükte ısrar etmesini anlamak mümkün değil” dedi. Bakırlıoğlu, yurtdışı mağazalarında hem kendi markasını hem de birçok yabancı markaların satışını yapan bir ayakkabı firmasının “Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması, Türk Malı İmajının Yerleştirilmesi ve Turquality®?’nin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” kapsamında sadece Türk markası oranında desteklenmesi gerekirken, “hizmet firması” kabul edilerek, “Döviz Kazandırıcı Hizmet Sektörleri Markalaşma Destekleri Hakkında Karar” kapsamında yüzde 100 oranında desteklendiğine işaret etti. Söz konusu ayakkabı markasına diğer hiçbir firmaya sağlanmayan bir imtiyaz tanındığını dile getiren Bakırlıoğlu, “Irak Bağdat’ta faaliyet gösteren firmanın 15 ay boyunca genel giderler dahil olarak ayda 50 bin dolar destekten usulsüz şekilde faydalandığı görülmüştür. Irak’ta faaliyette bulunan 4 yurtdışı mağazasının 2019 yılı sonuna kadar toplam 507 bin 210 dolar destekten faydalandığı ve halen de faydalanmaya devam ettiği görülmektedir” diye konuştu. Bakırlıoğlu, Sayıştay raporunda usulsüzlüklerine geniş şekilde yer verilen ayakkabı firmasının, “ayakkabı satışından değil de devlet desteği ile zenginleşen” hangi firma olduğunu merak ettiklerini söyledi. “Uluslararası marka yaratacağız” diye çıkılan yolda devletin milyarlarca lira parasının heba edildiğini belirten Bakırlıoğlu, “Birileri bu parayla zengin olmuştur. Yaratılan tek marka yağma markasıdır ve adı Turquality®?’dir” dedi. Bugün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ticaret Bakanlığı bütçesinin ele alınacağına işaret eden Bakırlıoğlu, “Bugün bakanlık bütçesi görüşülürken bakandan açıklamasını isteyeceğiz. Devletin parası heba ediliyor. Bu firma kime ait? Açıklansın” dedi. Mustafa Çakır

Akbank Caz Festivali 30. yaşınıkutladı

Akbank Caz Festivali 30. yaşını kutladı figure > Akbank Caz Festivali’nde geçmişten bugüne kadar yer alan sanatçıların şarkıları albüm haline getirildi. Akbank Caz Festivali bu yıl 30. yaşını kutladı. Festival bunca senedir sayısız konser ve çok sayıda sanatçıyı cazseverlerle buluşturdu. Şimdi de bu 30 yıla özel “Dün, Bugün, Yarın” albümü yayımlandı. Özel kayıtlarla 30 özgün beste ve 80’e yakın sanatçının performansının yer aldığı özel plak çalışmasının dijital versiyonu ise Spotify, Fizy, Apple Music, Deezer ve iTunes’un da aralarında bulunduğu 156 ayrı dijital müzik platformunda ekim ayının sonunda yayına girdi. Akbank Sanat Müdürü Derya Bigalı ve albümde yer alan sanatçılardan Elif Çağlar ile konuştuk.773 KONSER 500 BİN İZLEYİCİ...İlk olarak Akbank Caz Festivali’nin 30 yılını anlatmasını istediğimiz Bigalı, “Türkiye’de cazın gelişimini 30 yıldır destekliyoruz. Bu kapsamda caz müziğinin yeni nesillere aktarılması için 30 yılda 773 konser, bin atölye ve 100’ün üzerinde söyleşi gerçekleştirerek 500 binin üzerinde izleyiciye ulaştık” diye konuştu. Festival, bu yılın başında “Yıl Boyu Caz” sloganıyla tüm yıl boyunca konserler vermeyi planlamıştı. Ancak koronavirüs salgını her alanda olduğu gibi burada da planlara engel oldu. Ancak festival, “Evin Caz Hali” başlığı altında sosyal medya kanallarından bu konserlere devam etti. Bigalı, festivalin 30. yılına özel bir proje yapmak istediklerini söyleyerek “Türk caz sahnesinin bulunduğu noktayı kayıt altına almak için çalışmalara hızlıca başladık. Akbank Caz Festivali’nin 30 yılını içeren bu retrospektif çalışma ile Türk caz dünyasına etkili, anlamlı ve kalıcı bir eser bırakmayı amaçlıyoruz” dedi.‘HİKÂYELER SOSYAL MEDYADA’Peki, bu albümün önemi ne? Bigalı şöyle anlatıyor: “Türk Caz sahnesini yansıtan ve arşiv niteliği taşıyacak olan bu albüm, plak formatının yanı sıra dijital kanallarda da paylaşılmak üzere ekim ayında cazseverlerle buluştu. Belgesel ve söyleşi kısmını, sanatçıların ağzından albümde yer alan bestelerin ortaya çıkış hikâyelerini eşzamanlı olarak sosyal medya kanallarımızdan paylaşacağız. Albümde; Türk caz sahnesinin 30 caz müzisyeninin ve grubunun; festivale, şehre ve bu döneme dair duygu ve düşüncelerinden ilham alarak hazırladığı, daha önce yayımlanmamış özgün eserleri yer alıyor. Kayıtlarımız ve belgesel çekim sürecimiz stüdyoda gerçekleşse de pandemi nedeniyle bazı sanatçı ve gruplar kayıtlarını kendi stüdyolarından/evlerinden yapıp paylaştılar. Her şey kendi doğal seyrinde ve güzel geçti.” Sonuç olarak albüm, Türk caz dünyasına etkili, anlamlı ve kalıcı bir eser bırakıyor. Derya Bigalı da albümde emeği geçen tüm sanatçılara teşekkür ediyor.‘PANDEMİNİN HİSSETTİRDİKLERİ...’Pandemi nedeniyle canlı müzik keyfinden mahrum kaldık. Elif Çağlar, “ruhu şifalandırmak adına” müziğe daha da çok ihtiyacımız olan bir dönemde olduğumuzu belirterek proje için şunları söyledi: “Akbank Caz Festivali senelerdir süren, gelenekselleşmiş bir festival. Sadık katılımcı kitlesi için de müzisyenler için de süreçte bu geleneği dönemin şartlarına uyarak sürdürmesi çok kıymetli. Böyle bir albüm, 2020’nin türlü hislerini yine müzik bağı kurarak paylaşacak ve bu global şekilde yaşadığımız değişik sürecin bir temsili olarak arşiv niteliği taşıyacak. Bu açıdan da müzisyenlerin daha önce hiçbir yerde basılmamış bestelerinin sunulması da ayrıca önemli.”‘BİLİNMEZLİĞİN ENDİŞELERİ...’Çağlar da albümde bestesi olan sanatçılardan, şöyle anlatıyor: “Ben ‘seneler geçip gidiyor’ olarak çevirebileceğimiz ‘Years Go By’ isimli bir beste yaptım bu albüm için. Pandemi döneminin bende hissettirdiği, bilinmezin getirdiği endişenin ötesindeki sakinlik hissini vermeye çalıştım. Parça zamanın akıp geçmesi, gerçekten kıymetli olanların, paylaşılanların, anıların, sevdiklerimizin değerini anlamakla ilgili ki sanıyorum bu birçoğumuzun sevdiklerinden, hayatından ayrı kaldığı ilk aylarda sorguladığı bir şeydi. Minimal bir altyapı yazarak durağanlık hissi vermeye çalıştım ve çalkantı hissini ise sevgili Çağrı Sertel klavyeleri çalarak verdiği muhteşem katkısıyla sağladı.” Orhun Atmış

Sanatta bu hafta

Sanatta bu hafta figure > Sanatta bu hafta İSTANBUL MODERN’DE ALMAN FİLMLERİ...İstanbul Modern Sinema ve Goethe-Institut Istanbul işbirliğiyle düzenlenen Almanya’dan Yepyeni Filmler seçkisi, sinemaseverleri günümüz Alman sinemasının öne çıkan yapımlarıyla buluşturuyor. Gösterimler 26 Kasım-6 Aralık tarihleri arasında çevrimiçi olarak izleyicileri bekliyor. Programda Johannes Naber’in yönettiği, Alman hükümeti ile istihbarat teşkilatının Irak savaşındaki rolünü gerçek hikâyeden uyarlayan kara komedi tarzındaki ajan filmi Kod Adı Curveball (26- 28 Kasım) yer alıyor. Çağdaş Alman tiyatrosunun da önemli isimlerinden olan sinema yönetmeni Christoph Schlingensief’in 40 yıllık sanat kariyerini arşiv görüntüleriyle aktaran belgesel Sessizliği Yırtan Çığlık, program kapsamında izleyiciyle buluşuyor. “Cleo” adlı film 26-28 Kasım’da gösterilecek. Geçen yıl Berlinale’de Generation Kplus bölümünün açılışını yapan, Erik Schmitt’in ilk uzun metrajı Cleo, eğlenceli bir aile filmi olarak programda yer alıyor. Filmle aynı adı taşıyan Cleo’nun fantastik macerasını anlatan yapım, izleyiciyi Berlin şehrinin 800 yıllık tarihinde renkli bir yolculuğa çıkarıyor.7. FRANKFURT TİYATRO FESTİVALİ DEVAM EDİYORTiyatro Frankfurt’un sosyal medya hesabından 29 Kasım’a kadar yayımlanacak 7. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali, çocuk ve yetişkin oyunları, ünlü sanatçıların söyleşileri ve atölyelerle izleyiciyle buluşacak. Festival boyunca, Ayla Algan, Ayşe Kökçü, Reha Özcan, Kubilay Karslıoğlu, Hilmi Zafer Şahin, Celal Kadri Kınoğlu, Canan Kırımsoy, Hakan Çimenser, Beyti Engin, Nazlı Başaran, Nur Onur, Hilal Saral, Esra Dermancıoğlu, Cüneyt Yalaz, Cüneyt Uzunlar, Veda Yurtsever gibi ünlü isimlerin katılacağı söyleşi ve atölyelerde “temel oyunculuk teknikleri”, “dramaturji yazarlık”, “karakter yaratma süreci”, “tiyatronun izleyicisine ne kadar dokunabildiği”, “kuşaklar arası tiyatro”, “oyunculukta karakter tasarımı”, “dünden bugüne tiyatro”, “bir tiyatronun sahnelenme serüveni” konularında bilgiler paylaşılacak. Tiyatroseverler, oyunları ve programı Tiyatro Frankfurt’un YouTube sayfasından takip edebilecek.İŞ SANAT CAZ SAHNESİ GENEDOS İLE AÇILIYOROzan Musluoğlu’nun da içinde bulunduğu “Genedos”, sezonun ilk caz konseri yarın saat 20.30’da İş Sanat’ın sosyal medya hesaplarından ve internet sitesinden ücretsiz izlenebilecek. Piyano ve vokalde Eylül Ergül, davul ve vokalde Çağla Karaali, saksafon ve flütte Serdar Barçın, kontrbasta ise Ozan Musluoğlu’nun yer aldığı “Genedos” caz projesi, ana akım cazdan modern parçalara uzanan konserde Beatles’tan Joe Henderson’a, John Lennon’dan Charlie Parker’a uzanan bir seçki yer alıyor. İş Sanat Masal Tiyatrosu’nun sahneleyeceği “Hansel ve Gretel” ile “Alaaddin” 22 ve 29 Kasım’da, W. Shakespeare’in “12. Gece” eserinden bir bölümün seslendirileceği Okuma Tiyatrosu 25 Kasım’da sanatseverlerle buluşacak. Tüm konser ve dinletiler 20.30’da, çocuk etkinlikleri ise 15.00’te yayında olacak.GEDİK SANAT’TAN KORO ESERLERİGedik Sanat tarafından sipariş edilerek oluşturulan koro eserleri, üç değerli şairin dizelerinden bestelendi. Ayten Mutlu’nun “Telefonda” adlı şiirini Oğuzhan Balcı, Didem Madak’ın “Ay Işıl’a Sığışmıştı” adlı şiirini Enver Yalçın Özdiker ve Gonca Özmen’in “Belki Sessiz” adlı şiirini Mesruh Savaş besteledi. Bu eserlerin dünya prömiyerlerini “10. J. Brahms” ve “8. R.Schumann” koro yarışmalarından iki altın madalya alan, şef Volkan Akkoç’un kurucu şefliğini ve müzikal direktörlüğünü yürüttüğü Türkiye’nin ilk ve tek kadın korosu Sirene yorumuyla dinleyicilerle buluşacak. Konser 29 Kasım’da saat 12.00, 15.00 ve 18.00 olmak üzere üç seans halinde Gedik Sanat Sosyal Medya Hesapları üzerinden dijital olarak müzikseverlere sunulacak. Öznur Oğraş Çolak

Gemlik’te zeytinüreticisine destek

Gemlik’te zeytin üreticisine destek figure > Bursa’nın Gemlik ilçesinde dolu yağışı nedeniyle mağdur olan zeytin üreticilerine belediye destek verdi. CHP’li Gemlik Belediyesi, piyasada fabrikaların kilosuna 2 TL verdikleri dip zeytinleri 4 TL’den alarak zeytinyağı haline getirdi. Üretilen zeytinyağını yurttaşların yanı sıra İstanbul ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi de satın aldı. Gemlik’te geçen haftalarda aniden bastıran şiddetli dolu yağışı, hasat bekleyen zeytinlerin vurdu. Henüz kararmayan ve toplanmasına bir aydan uzun süre olan zeytinler, hızlı yağışlar nedeniyle dallarından koparak ağaç diplerine düştü. Kumla, Karacaali ve Narlı bölgesinde hasattan sonra sofralık hale gelecek zeytinler, yarım saat bile sürmeyen yağış sonrası dip zeytini haline geldi. Öte yandan körfezin karşı kıyısındaki Kurşunlu ve Gencali bölgesinde yağışlardan zeytinleri büyük zarar gördüğü, kimi ağaçlarda zeytinlerin dalından kopmadan parçalandığı gözlendi. Zeytin üreticisinin yaşadığı mağduriyete çözüm bulmak amacıyla yağışların gerçekleştiği bölgelerin muhtarları ile bir araya gelen CHP’li Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, piyasada fabrikaların kilosuna 2 TL verdikleri dip zeytinini, Gemlik Belediyesi olarak yüzde 100 yüksek fiyatla, 4 TL’ye alacaklarını açıkladı. Belediyenin aldığı zeytinlerin, MHP’li meclis üyesi Mahmut Solaksubaşı’nın fabrikasında sıkılarak yağ haline getirileceği, Solaksubaşı’nın da sıkım işi için herhangi bir ücret talep etmediği öğrenildi. 100 ton zeytin toplamayı hedefleyen belediye ekipleri, dört gün süren alım boyunca 180 ton zeytin satın aldı. Alınan zeytinler, tutanak ile kayıtlara geçirildi. Üreticilerin kaç kilo zeytin sattığı, ne kadar ödeme yapılacağı gibi işlemler kayıt altına alınırken, toplam 35 tonu aşkın katkısız zeytinyağı üretildi. Gemlik’teki siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ile vatandaşların yanı sıra çeşitli belediyeler de zeytinyağı satın aldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ilk paketlenen yağlara talip olurken Bursa ve çevresinde ilçe belediyeleri de üretici belediye dayanışmasına ortak olarak, ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak üzere tonlarca zeytinyağı aldı. Mustafa Emre Özgen

Ne bitki ne de hayvan... Gizemli canlı: Rangeomorph

Ne bitki ne de hayvan... Gizemli canlı: Rangeomorph figure > Ne bitki sınıfına sokuluyor, ne de hayvan. Kiminin boyu 2 metreye ulaşmış. 571 milyon yıllık “rangeomorph” adı verilen bu gizemli ve soyu tükenmiş yaratıkların yeryüzündeki yaşam ile ilgili kritik sorulara yanıt oluşturabileceği düşünülüyor. Paleontologlar 2000’li yılların başlarında Newfounland’de ilginç bir görüntü ile karşılaştı. İki metre uzunluğunda, 571 milyon yaşında olduğu hesaplanan hem yaprak hem de dal görünümünde organizmaların bulunduğu bir fosil yatağı keşfettiler. Bilim insanları “rangeomorph” adı verilen bu gizemli ve soyu tükenmiş yaratıkları daha önceden de bulmuştu ama ne oldukları konusunda bilgileri yoktu. Newfoundland Memorial Üniversitesi’nde jeoloji dalı öğretim üyesi Jack Matthews, “50 yıldır rangeomorph’lar bilim insanlarını şaşırtmaya devam ediyor. Hiçbirimiz bu organizmaların nasıl yaşadığını ‘yaşam ağacı’nın neresinde yer aldıklarını kesin olarak bilmiyoruz. Bazıları bunların ilkel hayvanlar olduğuna inanıyor, ama bu konuda görüş birliği de yok” diyor. Her şeye karşın bilim insanları bu tuhaf görünümlü varlıkların yeryüzündeki yaşam ile ilgili kritik sorulara yanıt oluşturabileceğini düşünüyor. Matthews bu konuda şöyle konuşuyor: “Bu organizmalar çok önemli, zira çokhücreli karmaşık yaşamın evrimi ile ilgili en büyük kanıtı oluşturuyorlar.” Daha önce de Namibya’da, Rusya, Avustralya ve İngiltere’de de bulunan rangeomorph’ların 635 milyon ile 541 milyon yıl önce Ediyakaran döneminde yaşadığı tahmin ediliyor. Bilim insanlarına göre bunlar toplu halde, deniz tabanına demir atmış gibi bulunuyorlardı. Rangeomorph’lar karmaşık bir yapıya sahipti. Sap şeklindeki gövdeden dallanma oluşturuyorlardı; denizanası gibi jöle kıvamındaydılar ve akıntıların etkisiyle dalgalanıyorlardı. Bilim insanları bunları nasıl sınıflandıracağını bilemese de çoğu, bunları bitki kategorisine sokmak istemiyor, çünkü güneş ışığının erişemeyeceği derinliklerde, fotosentez yapamayacakları bir ortamda yaşıyorlardı. Bu da yosun veya su bitkisi oldukları olasılığını ortadan kaldırıyordu.JEOKİMYADA KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLERKimilerinin boyu 2 metreye ulaşırken, kimilerinin genişliği 3 santim ile sınırlı. Rangeomorph’ların yok olmalarından sonra yeryüzü, Kambriyen döneminde farklı ve iri hayvanlarla tanıştı. Bu dönemde yeryüzü jeokimyasının köklü bir değişim geçirmesi, denizlerde oksijen düzeyinde de büyük artışlara yol açmış olabilir. Bu koşullar büyük ve farklı hayvanların nasıl ortaya çıktığını açıklayabilir. Hoyal Cuthill ve Cambridge Üniversitesi’nden paleontolog Simon Conway Morris bu olasılıkları daha iyi değerlendirmek için çeşitli randeomorph fosilini inceledi. Nature Ecology ve Evolution dergisinde sonuçları yayımlanan bu incelemede, Newfoundland’de keşfedilen Avalofractus abaculus adı verilen türün fosilinin bilgisayarlı tomografisi çekildi. Hoyal Cuthill ve Morris’in modelleri bu organizmaların nasıl bu kadar büyüyebilmiş olmalarına ışık tutuyor. Cuthill “Rangeomorph’un boyutlarındaki büyüme oksijen ve diğer besleyici unsurların bolluğundan kaynaklanıyor olabilir” diyor.KRİTİK BİR DÖNEM...Fakat diğer uzmanlar bu yaratıklar için kesin bir hükme varmakta tereddüt ediyorlar. Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi’nden evrimsel biyolog David Jacobs, “Bu yaratıkları yalnızca beslenme düzenlerine bakıp sınıflandırmak doğru olmaz. Başka modellerin de geliştirilmesi ve incelenmesi gerekir” diyor. Eğer Hoyal Cuthill ve Morris’in bulgularının doğru olduğu kanıtlanırsa, gezegenimizdeki canlı evrimindeki kritik bir dönem daha netlik kazanmış olacak. Hoyal Cuthill, “Bu sonuçlar daha büyük organizmaların ortaya çıkış sürecindeki eksik halkayı tamamlıyor olabilir” diyor. cumhuriyet.com.tr

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde yangın

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde yangın figure > Fatih'te bulunan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nörolojik Bilimler Enstitüsü binasında yangın çıktı. Yangın kısa sürede söndürülürken tedavi gören bazı hastalar tedbir amaçlı dışarıya çıkarıldı. Yangın, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nörolojik Bilimler Enstitüsü'nde 03.50 sıralarında çıktı. 4 katlı binada bilinmeyen bir sebeple yangın çıktığını gören görevliler, durumu itfaiyeye bildirdi. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. Yangın kısa sürede söndürüldü. Binadaki duman nedeniyle tedavi gören bazı hastalar, itfaiye ekipleri tarafından tedbir amaçlı dışarıya çıkarıldı. Ambulanslara alınan hastalar başka bölümlere götürüldü. İtfaiye ekipleri bir süre binada duman tahliyesi yaptı. Polis ve itfaiye ekipleri yangının çıkış sebebini belirlemek amacıyla çalışma başlattı.   DHA

Çin, 40 yıl sonra Ay'dan taştoplayan ilkülke olmayıamaçlıyor

Çin, 40 yıl sonra Ay'dan taş toplayan ilk ülke olmayı amaçlıyor figure > Çin, bu hafta Ay'a giderek 1970'lerden beri Ay'dan taş getiren ilk ülke olmayı amaçlıyor. Getty ImagesÇin, bu hafta Ay'a giderek 1970'lerden beri Ay'dan taş getiren ilk ülke olmayı amaçlıyor.Eğer görev başarılı olursa Çin, ABD ve Sovyetler Birliği'nin ardından Ay'dan parça toplayabilmiş üçüncü ülke olacak.Çin'in Ay tanrıçasının adını taşıyan Chang'e-5 adlı uzay aracı, bilim insanlarının Ay'ın nasıl oluştuğunu araştırması için parça taşımayı amaçlıyor.Bu görev, Çin'in uzaydan daha karmaşık görevler için uzaydan parça taşımakta ne kadar başarılı olduğunu ölçmek açısından da önemli olacak.Sovyetler Birliği'nin Luna 2 adlı uzay aracı 1959 yılında ilk defa Ay'a çarparak iniş yapmış ve böylece Ay'a ulaşan ilk araç olmuştu.O zamandan beri Japonya ve Hindistan gibi ülkeler de Ay'ı hedefleyen uzay programları geliştirdi.Getty ImagesBu hafta fırlatılması planlanan roket, Ay'dan parça taşımayı amaçlayan uzay aracını gönderecekABD'nin Apollı programı kapsamında ise 1969'dan 1972'ye kadar 12 astronot Ay'a inmeyi başardı ve bu yolculuklar sırasında 382 kilogram taş ve toprak taşındı.Sovyetler Birliği de 1970'lerden beri üç başarılı görevde robotlar aracılığıyla parçalar taşıdı.Çin ise önümüzdeki günlerde gerçekleştirmeyi planladığı görevle 2 kg. taş taşımayı amaçlıyor.Böylece Ay'ın ne kadar süre volkanik olarak aktif kaldığı ve manyetik alanının nasıl dağıldığı araştırılacak. BBC Türkçe

Sokağaçıkma kısıtlamasında husumetlisi tarafından sokakta vuruldu: 1 yaralı

Sokağa çıkma kısıtlamasında husumetlisi tarafından sokakta vuruldu: 1 yaralı figure > Adana'da Hasan M., sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu saatlerde sokak ortasında kavga ettiği ve aralarında husumet olduğu ifade edilen Emre Can A. tarafından pompalı tüfekle ayağından vuruldu. Olay, saat 02.30 sıralarında merkez Yüreğir ilçesi Tahsilli Mahallesi 2556 Sokak'ta meydana geldi. Sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu sırada dışarı çıkan ve henüz bilinmeyen nedenle aralarında husumet bulunduğu öne sürülen Hasan M. ve Emre Can A., sokak ortasında karşılaştı. Çıkan tartışmada Emre Can A., pompalı tüfek ile Hasan M.'yi bacağından yaralayıp, olay yerinden kaçtı. Silah sesini duyup, dışarıya çıkan yakınları tarafından otomobille Yüreğir Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Hasan M., hayati tehlike kaydı ile ameliyata alındı.Şüpheliyi yakalamak için harekete geçen polis, soruşturmaya çok yönlü olarak devam ediyor. DHA

ABD'de koronavirüs aşısının uygulanmasına 11 Aralık'ta başlanabilir

ABD'de koronavirüs aşısının uygulanmasına 11 Aralık'ta başlanabilir figure > ABD'de koronavirüs aşısının uygulanmasına 11 Aralık tarihinde başlanabilir. İngiliz gazetesi Telegraph, aşının İngiltere'de ABD'den çok daha önce uygulanmaya başlayabileceğini öne sürdü. EPA/BIONTECHABD'de koronavirüs aşısının uygulanmasına 11 Aralık tarihinde başlanabilir. ABD aşı programının başında bulunan Dr. Moncef Slaoui, CNN televizyonuna yaptığı açıklamada, aşının onaylanmasının ardından 24 saat içinde aşıyı uygulanacağı alanlara taşımayı planladıklarını belirtti.Diğer yandan İngiliz gazetesi Telegraph, aşının İngiltere'de ABD'den çok daha önce uygulanmaya başlayabileceğini öne sürdü.Gazetenin ismini vermediği hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Pfizer şirketinin Alman BionTech ile geliştirdiği koronavirüs aşısının bir haftadan kısa bir süre içerisinde onay alabileceği aktarıldı.Hükümetin aşının uygulanmasına 1 Aralık'ta başlanmasını, nisan ayı itibarıyla ülkedeki bütün yetişkinlerin aşılanmasını planladığı öne sürüldü.18 ve 50 yaş arasındaki kişilere aşının uygulanmasının ocak ayının sonuna doğru başlanabileceği, öncesinde ise yaşlıların ve risk grubundaki çalışanların aşılanacağı aktarıldı.EYALETLERE NÜFUSA GÖRE DAĞITILACAKPfizer ve BionTech şirketlerinin ürettiği ve iki doz uygulanması gereken koronavirüs aşısının onaylanması için cuma günü ABD Gıda ve İlaç İdaresi'ne (FDA) başvuruda bulunulmuştu.FDA, 10 Aralık gününde aşının onaylanıp onaylanmaması için bir araya gelecek.Yüzde 95 etkili olduğu belirtilen aşının yıl sonuna kadar 50 milyon doz üretilmesi amaçlanıyor.CNN'e konuşan Dr. Moncef Slaoui, aşıya onay verilmesinin ardından 1-2 gün içinde uygulanmasına başlanabileceğini söyledi.Slaoui, aşının her eyaletin nüfusuna göre dağıtılacağını, ilk başta kimin aşılanması gerektiğine her eyaletin kendisinin karar vereceğini aktardı.Önceliğin yaşlılar ve sağlık çalışanları gibi en çok risk taşıyan kişilere verilmesi bekleniyor.Slaoui, böylece ABD'de mayıs ayı itibarıyla nüfusun yüzde 70'inde sürü bağışıklığının sağlanabileceğini aktardı.Moderna adlı şirket de geliştirdikleri aşının yüzde 95 etkili olduğunu açıklamış, aşı için önümüzdeki haftalarda onay almayı beklediklerini aktarmıştı.ABD'de şimdiye kadar koronavirüsten ötürü 225 bin kişi hayatını kaybederken toplam vaka sayısı 12 milyon olarak kaydedildi. BBC Türkçe




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter