Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Tuesday, 07.22.2025, 01:09 AM (GMT)

News - Haberler

A Milli Erkek Basketbol Takımı'nın Hırvatistan kaçıkadrosu açıklandı

A Milli Erkek Basketbol Takımı'nın Hırvatistan kaçı kadrosu açıklandı figure > FIBA 2022 Avrupa Şampiyonası Elemeleri'nde D Grubu'nda mücadele eden A Milli Erkek Takımı'nın Hırvatistan ile oynayacağı müsabakanın kadrosu belli oldu. Sinan Erdem Spor Salonu'nda bugün saat 19.00'da oynanacak maç öncesi A Milli Erkek Takım Başantrenörü Orhun Ene'nin belirlediği kadro şöyle;"Ege Arar, Doğuş Balbay, Sertaç Şanlı, A. Buğrahan Tuncer, Deshane Davis Larkin, Alperen Şengün, Şehmus Hazer, Melih Mahmutoğlu, Hüseyin Göksenin Köksal, J.Metecan Birsen, Berkan Durmaz, Berk İbrahim Uğurlu" cumhuriyet.com.tr

Güncelçocuk kitaplarında bu hafta

Güncel çocuk kitaplarında bu hafta figure > Güncel çocuk kitaplarında bu hafta dört kitapla daha karşınızda: Paspas tepemde Kapiş Paçamda (Ahmet Büke, Merve Atılgan), Kara Kaz (Anoonshirvan Miandji), Lea ve Fil (Kim Sena) ve Kitapların Kahramanı (Fidan Çobanoğlu Kaplan). /Archive/2020/11/27/132308186-ic1.jpgPaspas Tepemde Kapiş Paçamda / Ahmet Büke, Merve Atılgan / Günışığı Kitaplığı / 2020 / 40 s. / 7+.Ahmet Büke, “Zeyno Kitapları” dizisinin dördüncüsünde de okuru yine sımsıcak, sürprizlerle dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Birbirinin benzeri günlerin hem hepimizi sıkacağı hem de anlamsız olduğunu söylemeye gerek var mı? Yükselen kahkahalarımız, mutlu anlarımızdan belki de daha çok; aldığımız yaralar, düştüğümüz sıkıntılar, karşılaştığımız sorunlar besler, çoğaltır bizi. Dizi kanamadan, sorun çözmeden büyümek ne katar ki insana? Bir de güzelim hayvan dostlarımız, yaşamımıza kattıkları renkler. Merve Atılgan’ın başarılı resimlerini de ekleyin; işte size bir solukta okuyacağınız enfes bir öykü!/Archive/2020/11/27/132321624-ic2.jpgKara Kaz / Anoonshirvan Miandji / Resimleyen: Murat Sayın / Bilgi Çocuk / 2020 / 72 s. / 8+.Kara Kaz’da, kazların beyaz olduğu iddiasındaki Dr. Kal ile bunu çürütmek için başka renkte bir kaz arayan Dr. Boz’un mücadelesini okuyoruz. Neden felsefe, matematik, sosyoloji önemli? Neden muhakeme yapabilmek temel ihtiyaç? Neden ortaya atılan her tezin antitezi olmalı?.. Öğüt vermek / almak sevdiğimiz bir tutum olmasa da Dr. Boz’un bu tattaki önerileri bizi yormadı: Bilimin, karşıdakini yenmek değil anlamak için yapılması, bilim adına yenilik isteyenlerin işe önce kendisinden başlaması gibi… Dr. Boz için yapılan tezahürat ise en sevdiğimiz atıf oldu: “Boz boz sorularla rahatı boz!” Çünkü bir karakterin de dediği gibi, konfor sağlayan alanlarda kalmak uzun vadede yeteneklerinizi körelterek sizi tembelleştirir./Archive/2020/11/27/132330467-ic3.jpgLea ve Fil / Kim Sena / Türkçeleştiren: Aslı Tohumcu / Çınar Yayınları / 2020 / 40 s. / 5+.Öykünün, “Aslında anlattığım her şey, şunun hakkında,” diye işaret ettiği ilk cümlesi: “Lea, büyük ve sessiz bir köşkte tek başına yaşıyordu.” Kocaman bir köşk ve istediği her şeye, en çok da o köşkü dolduran kocaman bir sessizliğe sahip olan Lea... Öykücünün, ‘Sessizlik kötüdür’ gibi bir önermesi değil de bu kadar kocaman bir sessizliğe vurgusu var. Resimler de metinle paralel olarak yalnızlık olgusunu hem “monokrom” dünyasıyla hem de imge kullanımıyla sunuyor. Kocaman bir köşkte yaşarken, bir kutuda hisseden, başında tacıyla Lea, Fil’i de kendi dünyasına istiyor. Ne var ki bir arkadaşınızın olmasıyla arkadaşa sahip olmak aynı şey midir? Onu değiştirip kendimize uyumlu hale getirdiğimizde o hâlâ kendisi midir ve mutlu mudur? Başından beri öyküdeki tek renklimiz, “kırmızı balon”. Neyi ifade etmek için orada ya da kendinden başka bir anlama geliyor mu?/Archive/2020/11/27/132339436-ic4.jpgKitapların Kahramanı / Fidan Çobanoğlu Kaplan / Resimleyen: Zeynep Dağgüden / T. İş Bankası Kültür Yayınları / 2020 / 96 s. / 8+.Yazar, kitapların neredeyse bütünüyle yok edildiği bir dünyaya götürüyor okuru. “Ne oldu da herkes vazgeçti bu okuma tutkusundan, kitaplardan? Ne olacak! Efendimizin vaat ettiği o güzel hediyeye hayır diyemediler.” (s.32) Galiba en tehlikelisi bu; kitapları, onlara en çok ihtiyacı olanlar eliyle yok etmek. Tektipleştirmek! İstenen bu. Yönetenin uzun vadede elde edilecek kalıcı sonuçlar için bugün veremeyeceği ödün yok. Ne ki “hayatı yenileyen” çocuklar, Kerem ve arkadaşları, bütün planları bozuyor. Emek Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

Yılmaz Vural'ın sağlık durumu ciddi !

Yılmaz Vural'ın sağlık durumu ciddi ! figure > Futbol dünyasının renkli simalarından Yılmaz Vural'ın yeniden koronavirüse yakalandığı ve durumunun ağır olduğu öğrenildi. Futbol dünyasının renkli simalarından Yılmaz Vural'ın yeniden koronavirüse yakalandığı ve durumunun ağır olduğu öğrenildi./Archive%5C2020%5C11%5C27%5C132835027-yilmaz-vuralin-saglik-durumu-ciddi-.._3.jpgÖzel bir hastanede 2 gündür yoğun bakıma alındığı ve entübe edildiği bilgisine ulaşılırken, 67 yaşındaki futbol adamı daha önce de Akhisarspor'u çalıştırırken koronavirüse yakalanmış ve devamındaki tedavi sürecinin ardından testleri negatife dönmesiyle sağlığına kavuşmuştu. Doktorların yakından ilgilendiği Vural'ın durumu ile ilgili açıklama yapılıp yapılmayacağı merak edilirken ailesinin endişeli bekleyişi sürüyor.FENERBAHÇE'DEN GEÇMİŞ OLSUN MESAJIBu arada Fenerbahçe Kulübü de, Yılmaz Vural için geçmiş olsun mesajı paylaştı. Mesajda şu ifadeler yer aldı;"Sağlık sorunları sebebiyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakımda tedavi altına alınan Teknik Direktör Yılmaz Vural’a acil şifalar diliyor, en kısa sürede iyi haberlerini duymayı temenni ediyoruz. Geçmiş olsun Yılmaz Vural." DHA

Murat Yetkin yazdı: 'Erdoğan, Bahçeli ile yola devam etmeyebilir'

Murat Yetkin yazdı: 'Erdoğan, Bahçeli ile yola devam etmeyebilir' figure > Gazeteci Murat Yetkin, Cumhur İttifakı cephesinde konuşulan senaryoları kaleme aldığı yazıda, "Cumhur İttifakı cephesindeki birinci senaryo, Erdoğan’ın Bahçeli ile devam etmesi. Bu senaryoyla AK Parti içindeki rahatsızlık ara sıra ses yükseltilip fıkradaki gibi 'kuzu değiştirilerek' 2023 seçimi bulunmaya çalışılır. İkinci senaryo Erdoğan’ın Bahçeli ile devam etmemesi. Bu durumda Cumhurbaşkanlığını koruması hala mümkün ama başka partilerle uzlaşma yoluyla gidilecek bir Anayasa değişikliği üzerinden. Hem Meclis’in ve yargının güçlendirilmesi hem de Erdoğan’ın cumhurbaşkanı kalması uzlaşmayla mümkün." ifadelerini kullandı. Cumhur ittifakı ile ilgili Ankara kulislerinde geçen iki senaryoyu kaleme alan Gazeteci Murat Yetkin, bugün yayımladığı yazısında iki senaryonun olduğunu söyledi. Yetkin, "Erdoğan'ın Bahçeli ile devam ettiği senaryoyla 2023 seçiminin hemen öncesinde erken seçim kararı ilanıyla Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilmesinin yolunun açılması olabilir. Bu senaryo ile köklü reformlar değil ancak Bahçeli’nin iznini alan idari ve ekonomik düzenlemeler yapılabilir." ifadelerini kullandı.Yetkin'in "Ankara'da iki cephede iki senaryo belirginleşiyor" başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:Ankara siyaset kulislerinde hem iktidardaki AK Parti-MHP ittifakı hem de muhalefetteki CHP-İYİ Parti ittifakı cephelerinde iki senaryo, ikişer senaryo konuşuluyor. Bu senaryolar 2019 yerel seçimlerinde (MHP karlı çıksa da) AK Parti’nin aldığı yenilgi sonrası bu kadar belirgin değildi. Belirginleşmeye başlamasına yol açan biraz dünyayı da sarsan koronavirüs Covid-19 salgını, biraz da faiz-kur inadıyla daha da bozulan ekonomik dengeler oldu.İKTİDAR CEPHESİNDE İKİ SENARYOAlbayrak AK Parti tabanında dile getirilemeyen rahatsızlıkların başında geliyordu; aile üyesiydi.Bir başka rahatsızlık da MHP lideri Devlet Bahçeli’nin artık sadece hükümet işlerine değil, AK Parti işlerine de karışmaya başlaması. Şimdi Bülent Arınç günah keçisi yapılarak fırtına atlatılmış görünüyor ama sıranın kimde olacağı meçhul.Cumhur İttifakı cephesindeki birinci senaryo, Erdoğan’ın Bahçeli ile devam etmesi. Bu senaryoyla AK Parti içindeki rahatsızlık ara sıra ses yükseltilip fıkradaki gibi “kuzu değiştirilerek” 2023 seçimi bulunmaya çalışılır. O aşamadaki hamle ise 2023 seçiminin hemen öncesinde erken seçim kararı ilanıyla Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilmesinin yolunun açılması olabilir. Bu senaryo ile köklü reformlar değil ancak Bahçeli’nin iznini alan idari ve ekonomik düzenlemeler yapılabilir.İkinci senaryo Erdoğan’ın Bahçeli ile devam etmemesi. Bu durumda Cumhurbaşkanlığını koruması hala mümkün ama başka partilerle uzlaşma yoluyla gidilecek bir Anayasa değişikliği üzerinden. Hem Meclis’in ve yargının güçlendirilmesi hem de Erdoğan’ın cumhurbaşkanı kalması uzlaşmayla mümkün. Ve sadece İYİ Parti’nin yetmeyeceği de açık.YAZININ TAMAMI cumhuriyet.com.tr

Güzel olan paylaşarak yaşamak...

Güzel olan paylaşarak yaşamak... figure > Zamansızlar Sirki bize; oraya buraya koşuşturmadan, sakin, çağın hızından kurtulduğumuz, endişeden uzak bir hayatı alttan alta hatırlatıyor. /Archive/2020/11/27/131420504-ic1.jpgZamanda yolculuğa ne dersiniz? Haydi, çok değil, yarım yüzyıl önceye götüreyim sizi. Ankara o zamanlarda da kocaman bir kentti. İstanbul, İzmir de öyleydi. Mahallenin çocukları, yeni yeni yükselen apartmanların arasında kalan arsaları oyun sahasına çevirirdi. O arsaların kimilerinde, kendiliğinden oluşmuş pistlerde bisiklete binilirdi. Bisikleti kiralayan, arkadaşını da bindirmeyi unutmazdı...Her yere; okula, pazara, çarşıya, spor salonuna... yürüyerek gidilirdi. Oradan oraya telaş içinde koşulmazdı. Sokaklar insanların, daha çok da çocuklarındı. Caddelerden arada bir araç geçerdi. Evlerin dışı da herkesindi ve evler kadar güvenliydi. Kent de kucaklardı çocukları, sokaklar, evler kadar. Hava da temizdi, hayat da...KİRLENEN DÜNYASonra kirlendi dünya. Herkesin birbirini tanıdığı, çocukların bir evde gibi büyüdüğü, karşılaşmaların hal hatır sormalarla renklendiği dönemleri neredeyse bir kuşağın yaşamı içinde arkada bırakıp insanın insana yabancılaştığı “yeni” bir çağa yuvarlandık. Asansörde bile selamlaşmayan, komşusunun ölümünden, aylar sonra ve rastlantıyla haberi olan insanlarla dolu bir dünya şimdi yaşadığımız.Otobüse, dolmuşa; sürücüsüne günaydın seslenişiyle ve iyi dileklerinizi sunarak binmek ya da sokakta çalışan işçiye, çöpten ekmeğini çıkarana, inşaatta ter döken ustaya kolay gelsin demek nasıl da yadırganır oldu! Neredeyse herkesin yere bakarak acele acele yürüdüğü, küs ve öfkeli insanların yaşadığı yerlere dönüştü kentlerimiz. Yazarın, “Küçücük bir kasabada yaşamanın en ilginç yanı, galiba herkesin birbirini ‘tanıyor’ olması.” deyişi boşuna değil.Zamansızlar Sirki üzerine birkaç tümce kuracakken bu laflar da nereden çıktı şimdi? Bütün bunları Zamansızlar Sirki düşürdü aklıma... Daha neler var neler! Onların altını da siz çizeceksiniz, biliyorum.YIL 1856!Bir göktaşının çarpması sonucu dinozorların neslinin tükendiği zamana mı, İskenderiye Kütüphanesinin yakıldığı yıkıldığı döneme mi gitmek istersiniz; belki de Kadeş Antlaşmasına tanık olmayı yeğlersiniz. Hanzade Servi, bizi, 1856’da yine bir göktaşının neden olduğu, zamanın donduğu bir döneme götürüyor.Her şey, Neva’nın ailesinin, “yeşil bir inek yüzünden” büyük kentin (İstanbul’un) trafiğinde tükenmeye, her şeye son anda yetişmeye, zamanın elinde oyuncak olmaya son verip bir kıyı kasabası olan Kirazlıkoy’da yaşamayı seçmesiyle başlıyor.Neva, okul projesi için hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir çiftlik maketi yapar. Adına da “Yeşil İnek Çiftliği” der. Yürüyen bitkileri, ağaçta yetişen karpuzları ve elbette yeşil bir ineği vardır. Babasıyla okula gitmek üzere yola koyulduktan on dakika sonra fark eder yeşil ineğinin makette olmadığını. Eve dönmeleri o trafikte olası değildir. Yeni bir “inek” alınır kırtasiyeciden. Yeşile boyanır. Neyle yapıştırılacak makete? Elbette hamurla. Tıpkı yazının girişinde sözünü ettiğim dönemdeki gibi.Haftanın her gününü dolduran özel derslerinden / kurslarından, kültürel etkinliklerden, okulundan-arkadaşlarından ayrı düşen Neva ilkin bocalasa da anakentin hayhuyundan kaçışta geride bıraktıklarının yerine yenilerini koymakta gecikmez./Archive/2020/11/27/131431457-kapakic2.jpgZAMANDA YOLCULUKKirazlıkoy’da daha sakin bir hayat sürmeye alışırken karşısına sınıf arkadaşı, tek tekerlekli, gidonsuz bisikletiyle Olgun, dünyanın en garip insanı, sihirbaz Jerfi Adasal çıkar. Çok geçmeden o tek tekerlekli bisikletiyle Jerfi Adasal’ın bahçesinde bir solucan deliğinde ortadan kaybolur Olgun.Zamanlar arasında bir yolculuktur bu. Zamanın olmadığı, kimsenin yaşlanmadığı o gizemli yerde yüzlerce insan, çoktan ölmeleri gerekirken 1856’da sıkışıp kalmıştır. Onları eğlendirmenin, tekdüze ve değişmeyen yaşamlarına renk katmanın bir tasarımı olarak ortaya çıkar Zamansızlar Sirki. Bir gün rastlantıyla Neva da çıkacaktır bu yolculuğa...Sonra zamanda yolculuk; büyümeyen çocuklar, yaşlanmayan insanlar, zamanın olmadığı başka bir dünya... Ahsen, Olgun ve Neva’nın bunca karışıklığı çözme uğraşının içinde buluruz kendimizi.Gün gelecek, Zamansızlar Sirki, Kirazlıkoy’un olağandışı bir sanat etkinliğine dönüşecektir.SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE BAŞROL ÇOCUKLARINHanzade Servi, bize çağdaş bir masal anlatırken bir yandan da “tercih”imiz haline gelişine düşünmeden boyun eğdiğimiz, epeydir içine yuvarlandığımız dünyayı sorguluyor. Şöyle oraya buraya koşuşturmadan, sakin, çağın hızından kendimizi kurtarmış, endişeden uzak bir hayatı alttan alta hatırlatıyor.İnsan ilişkilerinde, arkadaşlıkta karşılıklı güvenin altını çizerken, hayatı aslında felsefenin ışığında yorumluyor: “İyi, kötünün yanında değerli. Dürüstlük, yalanlar olduğu için kıymetli. Hayat, ölüm gerçeğiyle sıkıca sarılmamız gereken bir şeye dönüşüyor. Çocukluğumuzun anıları, mutlulukları, büyüdüğümüzde bizi daha vefalı insanlara dönüştürmek için yüreğimize yerleşiyor.”İnsanın doğayla kavgasının yol açacağı neredeyse kaçınılmaz sona da dikkat çeken Servi, sorunların çözümünde başrolü, her zaman sahici, düş gücü körelmemiş, hayal kurmayı unutmamış çocuklara veriyor.Onlar için yazılmış her iyi kitabı okuduğumda, belki de herkesten önce, çocukların şımarma hakkını ortaya atan ve savunan Aziz Nesin düşer aklıma. Bırakın çocuğunuz “aynaya şaşı baksın, kıymalı makarnanın üstüne fıstık ezmesi döksün, kar yağarken ağzını açıp beklesin, bir kediye tekerleme öğretmeye çalışsın, tükenmezkalemle parmağına kaş göz çizsin...” Ve o her şeyi sınama, zorluklarla baş etme hakkını teslim ettiğimiz çocuklarımız böyle iyi kitaplar okusun.Zamansızlar Sirki / Hanzade Servi / Kırmızı Kedi Çocuk / Ağustos 2020 / İstanbul / 168 s. / 10+. Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

Ukrayna, 5 BayraktarİHA alacak

Ukrayna, 5 Bayraktar İHA alacak figure > Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Ruslan Homçak, 2021 yılında Türkiye’den 5 adet İHA daha satın alacaklarını duyurdu. Genelkurmay Başkanı Homçak askeri tatbikattan sonra açıklamalarda bulundu. Homçak, 2021 yılında 5 adet daha Bayraktar insansız hava aracı (İHA) alacaklarını bildirdi.Ukrayna ve Türkiye arasında 2019 yılında yapılan 69 milyon dolarlık anlaşma kapsamında Ukrayna ordusu, 6 Bayraktar TB2 ve Roketsan üretimi 200 MAM-L tipi roket almıştı. Bunların yanı sıra 2 de İHA kontrol merkezi Ukrayna ordusunun bünyesine dahil edilmişti.Yaz aylarında Türkiye’nin Ukrayna Büyükelçisi Yağmur Ahmet Güldere yaptığı açıklamada, iki ülkenin ortak bir şekilde Ukrayna’da İHA üretimini düşündüklerini belirtmişti. Ekim ayında ise Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Türkiye ile birçok askeri ve ağır sanayi alanlarında anlaşmalar imzalamıştı.LİBYA, SURİYE VE KARABAĞ’DA BÜYÜK BAŞARIUkrayna basınında çıkan haberlerde, Türkiye yapımı İHA’ların Libya’da, Suriye’de ve Karabağ’da ciddi şekilde olayların seyrini değiştirdiği ve Rusya’ya ait Pantsir-S1 tipi hava savunma sistemlerini de imha ettiği altı çizilen detaylar arasında yer aldı.(Bekir Keskin /İHA) İHA

“Bir bireyin,‘Herşeyi biliyorum’edasına,İstanbul hiçbir zaman fırsat tanımasın”

“Bir bireyin, ‘Her şeyi biliyorum’ edasına, İstanbul hiçbir zaman fırsat tanımasın” figure > İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Arel Üniversitesi’nde konuştu. “Bir bireyin, ‘Her şeyi biliyorum’ edasına, İstanbul hiçbir zaman fırsat tanımasın” sözleri dikkat çeken İmamoğlu, dün gerçekleştirilen ve İstanbul’da “yeni taksicilik” döneminin ele alındığı UKOME toplantısının canlı yayınlanmasına itiraz edilmesine de tepki gösterdi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün gerçekleştirilen ve İstanbul’da “yeni taksicilik” döneminin ele alındığı UKOME toplantısının canlı yayınlanmasına itiraz eden TCDD 1. Bölge Müdürü Necmettin Acer’in talebini reddetmişti.Arel Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen, “1.Örgütlerin Yönetimi Uluslararası Kongresi”nin açılış konuşmasını yapan İmamoğlu, itiraza tepkisini, “Tümüyle kamuyu ilgilendiren, tümüyle kamunun önünde olması gereken, doğruyu, yanlışı herkesin analiz etmesi gereken bir ortamın, şeffaf bir biçimde yayınlanmasını sağlıyoruz uzun bir süreçtir. Bunu engelleme adına, Türkiye’nin önemli bir kamu kurumunun, önemli bir yöneticisi, önerge veriyor.Hayatı bu kadar ilgilendiren bir meselenin, vatandaşın önünde tartışılması kadar, iletişimin böylesi güçlü olduğu bir ortamda bu şekilde yapılmasına karşı gelmek, aslında bugünün örgütlenme modelinde bence olmaması gereken bir birey tavrı. O tarz bireylerin, üst düzey yönetici haline gelmiş olması da kamu adına talihsizliktir” sözleriyle gösterdi.İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün gerçekleştirilen ve İstanbul’da “yeni taksicilik” döneminin ele alındığı UKOME toplantısının canlı yayınlanmasına itiraz edilmesine tepki gösterdi.İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Arel Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen, “1.Örgütlerin Yönetimi Uluslararası Kongresi”nin açılış konuşmasını yaptı.İnsanlığın; örgütlenebilme, bir arada çalışabilme macerasının binlerce yıldır var olan bir süreç olduğunu belirten İmamoğlu, “Bugüne geldiğimizde; görev dağılımı yaparak, paylaşarak, kaynakları etkili kullanarak süreci yönetebilme kabiliyetine erişmek, medeniyet tarihimizin en önemli görünmez başarı odağı diyebilirim. Çünkü, insanların örgütlü olmadığı taktirde, başarı elde edebilmesi mümkün değil. Bu başarıya ulaşabilmek için bazı ilkelerin oluşturulması şart” dedi.“İYİ LİDERLİK İNSAN KAYNAĞINI EN ETKİN KULLANMAKTAN GEÇER”“Kendi alanımda; yeni nesil siyaset ya da yeni nesil yerel yönetim terimini uzun yıllardır kullanıyorum” diyen İmamoğlu, “Çünkü, bu yüzyılda yeni nesli anlamak ve ona dönük bir alt yapıyla süreci hazırlamak şarttır, diye düşünüyorum. Buna; yeni nesil liderlik, yeni nesil örgütlenme modeli ve içine, bugünün çocuklarının, gençlerinin yarınlara doğru giderken ne beklediklerini ne arzuladıklarını keşfederek, analiz ederek metotlar belirlenmesi şarttır, diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.Farklı yapılarda örgütsel yöneticilik deneyimlerinin olduğunu belirten İmamoğlu, iyi bir liderliğin insan kaynağını en etkin biçimde kullanmaktan geçtiğini ifade etti. Örgütlenmeyle ilgili ana kriterlerinin liyakat, verimlilik ve şeffaflık olduğunu vurgulayan İmamoğlu, dün gerçekleştirilen UKOME toplantısına gönderme yaptı. Şeffaflığın, her kurumda için her sorunun çözümünde “ilaç” olduğuna inandığının altını çizen İmamoğlu, şunları söyledi:UKOME’DE CANLI YAYIN ŞEFFAFLIK İLKESİ GEREĞİ“Şeffaflık, katılımcılığı ve demokratik bir yönetim anlayışını da teşvik ediyor. Bunun, kendi örgütlenme modelim içerisinde ciddi anlamda faydasını görüyorum. Karar aşamasında birçok konuyu İstanbullunun önüne taşıdığımızı ve bunun bazen, bilinçli ya da bilinçsiz, kamu yöneticileri tarafından da garipsendiğini, reddedilmeye çalışıldığını da görüyorum üzülerek.Bunlardan en yakını; dün, İstanbul’da bir UKOME toplantısı yapıyoruz. Tümüyle kamuyu ilgilendiren, tümüyle kamunun önünde olması gereken, doğruyu, yanlışı herkesin analiz etmesi gereken bir ortamın, şeffaf bir biçimde yayınlanmasını sağlıyoruz uzun bir süreçtir. Bunu engelleme adına, Türkiye’nin önemli bir kamu kurumunun, önemli bir yöneticisi, önerge veriyor: ‘Bu engellensin.’ Niye? ‘Biz, kamu görevlisiyiz, memuruz…’ E niye geldiniz buraya ve neyi konuşuyorsunuz? ‘İstanbul’un ulaşım koordinasyonuyla ilgili alınacak kararları.’ Her birisi İstanbul halkını ilgilendiriyor mu? ‘Evet.’O zaman, hayatı bu kadar ilgilendiren bir meselenin, vatandaşın önünde tartışılması kadar, iletişimin böylesi güçlü olduğu bir ortamda bu şekilde yapılmasına karşı gelmek, aslında bugünün örgütlenme modelinde bence olmaması gereken bir birey tavrı. O tarz bireylerin, üst düzey yönetici haline gelmiş olması da kamu adına talihsizliktir diye altını çizmek isterim.”“BİR BİREYİN, ‘HER ŞEYİ BİLİYORUM’ EDASINA İSTANBUL HİÇBİR ZAMAN FIRSAT TANIMASIN”Kamu kurumlarının tek odağının, özel sektör kuruluşları gibi, “kar odaklı” bir yönetim biçimi geliştiremeyeceğine dikkat çeken İmamoğlu, göreve geldikleri andan itibaren İstanbul’a, şeffaf anlamda bütüncül bir örgütlenme yapısı olarak baktıklarını vurguladı. Bu örgütlenme modeli içinde, ana unsurları sürecin içine katmayı hedeflediklerinin altını çizen İmamoğlu, amaçlarını, “Bir bireyin, ‘Her şeyi biliyorum’ edasına, İstanbul hiçbir zaman fırsat tanımasın” sözleriyle özetledi.İstanbul’un kültür, sanat, ticaret, yaşam, mücadele gibi kavramlarla tanımlanabileceğini belirten İmamoğlu, “Bir insanın tek başına bütün bunlarda uzman haline gelmiş olması mümkün mü? Değil. Bu mucizevi bir durum.Mümkün mü? Değil. Tak aksine; iyi bir örgütlenme modeliyle, iyi bir liderlik, yeni nesil bir liderlik, özgür alanlar, fikrini söyleyebilen yöneticiler, hatta fikrini söyleyemeyen, konuşmayan yöneticin oturmadığı ortak akıl masaları… Tam aksine; ortak akıl masasına kendisini emanet etmiş bir lider ve bunu halkıyla buluşturma konusunda moderatör görevini iyi yapan bir lider, güçlü bir örgütlenme modelini var eder, diye düşünüyorum. Bizim de şu anda, gerçekten İstanbul’da var etmek istediğimiz, yürütmek istediğimiz örgütlenme modeli bu. ANKA

Bu toprağın kadınları...

Bu toprağın kadınları... figure > Zine’nin öykülerinin hepsi kadın, hepsi hayat. Bazısı çok yakın bazısı uzak coğrafyalardan. Kimi başında yazması, kimi sırtında astragan’ı, kiminin elinde ihanetin kırmızı şalı, kiminin kitabı ama hepsi kendi adının sahibi. Yaşar Seyman’ın Zine’si, bir balad, bir şarkı, bir mektup. Hem bir yazar kurgusu, hem bir siyasetçinin insan algısı ve bir aktivistin coşkulu sesi var. Hüzünlü ama umutlu ve sevda dolu. ÇİĞDEM ÜLKER/Archive/2020/11/27/130837336-ic.jpgFarsça ve Arapçanın ortak sözcüğüdür Zine; Anadolu’ya göçüp bu toprağın kadınlarına ad olurken, kâh ziynet (zinet) kavramındaki mücevher anlamını taşır, kâh zinde kavramındaki hayat anlamını. Her dilin son ünsüzü olan “Z”yi dille diş arasından sonsuzca çıkarabilmemiz ise hem hayat’a hem mücevhere yakışmış ve elbette kadın adı olmaya en uygun sözcük olmuştur.Zine’nin öykülerini ilgiyle okudum. Hepsi kadın, hepsi hayat. Bazısı çok yakın bazısı uzak coğrafyalardan. Kimi başında yazması, kimi sırtında astragan’ı, kiminin elinde ihanetin kırmızı şalı, kiminin kitabı ama hepsi kendi adının sahibi.HAKSIZLIĞA ÇIĞLIK!Seyman kalemini üçlü bir sacayağının harlı ateşinde ısıtan bir yazar. Sacayağının biri sendikacılığı, biri siyasetçiliği, üçüncüsü ise kadın hakları aktivistliğine adanmış yılları. Bu üçü de başkasına ses, haksızlığa çığlık, haksıza engel olan alanlar.Yaşar Seyman hepsi zorlu bu mücadele meydanlarından geçerken belli ki kalemini hep cebinde taşımış. İnce uçlu, renkli mürekkepli, insan sevgisiyle coşan, dost ihanetiyle kırılan bir kalem. Sendikacı Seyman haksızlığı görmüş, siyasetçi Seyman çözüm aramış, kadın hakları aktivisti Seyman dünya kadınları tanımış ve yazar Seyman “Ömür Yoldaşım” diyerek başlamış Zine’nin ilk öyküsünü, ömür yoldaşı kalemine adamış. “Onlar, elinde kalemi az olanlardır ama onlar kalemi doğru olana inananlardır” .Bu cümleler akla Şair’in dizelerini getiriyor: “Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar ve kahreden ve yaratan onlardır” Doğrudur, onlardır bütün öykülerin başkişisi ve kitaba adını veren Zine’nin kız kardeşleridir. Burada ve dünyanın her yerinde aynı kadınlardır. Yazgının alınlarındaki çizgisi, ellerindeki aşiret simgesi kına kadar çıkmaz bir kalemle kazınmıştır.DİLSİZ ZİNE!Bu anı-öykülerde, anlatıcı da gözümüze dimdik bakar, anlatılan kadınlar da. Bazıları hâlâ kurtlarla koşar ama çoğu çoktan unutmuştur koşmayı. Kitaba adını veren Zine; bir dilsiz kadındır, laldır, konuşamaz, ağzından ses, dilinden söz çıkmaz. Adı bir ironi gibi Zine/hayat olsa da acının ve ölümün yoldaşıdır, çığlığını içine haykırır, utanır, üzülür ama direnir, hayata katılır. Konuşamaz ama dinler, söyleyemez ama alfabe öğrenir. Bu yüzdendir Zine öykülerdeki kadınların ortak adıdır.Yazar bir derin hafızadır. Her sözün ve nesnenin çağrışımıyla okuru peşine takar, Sim dağının ardındaki kentten gelen kadının sesiyle umutkondu semti’nde durur, Gülperçem’in dövmesinde anlam bulur, kekik satan Nine ile soluklanır. Mademki duydukları ve dinledikleri aklında bir dövme gibi kazılıdır alır kalemi, yazar.DÖVME!Dövme, aslında bir kadın süsü bir kadın imgesi, bir kadının sessizliğin içinden gelip sizinle konuşması değil midir. Kadının yürüyüşünün, gülüşünün, her deviniminin gözaltına alındığı coğrafyalarda dövme, ne denli güçlü bir varlık işaretidir. Asla silinmeyecek bir şekli deriye kazımaktır. Var olmak, görünür olmak ihtiyacının en güçlü dışa vurumudur. Dövme, insanın tarihi kadar eski ve her yerde aynı ihtiyacın karşılığıdır.Yaşar Seyman dövmeyi Ugandalı sendikacı İrma üzerinden anlatırken kadraja Gülperçem girer. Sevdiğinin adını iki göğsünün arasına kazdıran, inatçı, sevdalı Gülperçem. O, korkunç bir öfkenin kadınıdır. Kimliksizliğine ve yok sayılmasına duyduğu öfkeyle yaşar.Peki; “öfke” nedir; Seyman’ın kalemi hemen soyutlamaya, kavramı temellendirmeye girişir. “Ondaki öfkeyi sevmedim. Oysa öfkeyi severdim. İnsana dinamizm kazandırdığını düşünürdüm” der. Yazar; bunu her öykü de yapacak, konunun kendindeki izdüşümünü de yazacaktır. “Şükretmek, isyan, tutunmak, dünyayı değiştirmek, gerçekleştirmek” sorguladığı ve kendindeki karşılığını aradığı kavramlardır.YAMAN BİR İÇ HESAPLAŞMASeyman dinlediği kadınların öykülerine ve kendi gerçeğine aynı dikkatle bakar. Kapağında anı-öykü yazan Zine; yaman bir iç hesaplaşmadır ve kendi kalbinin üstündeki dövmeyi ifşa etmenin tam zamanıdır. “justitia vitrim regina (adalet erdemlerin kraliçesidir.)Edebiyatın yumuşak gücü, dövme yapılırken duyulan acıyı, gözükara Gülperçem’in hışmını, yakın tarihi olaylarını sisli bir dille anlatır sonra araya edebiyat girer, acıyı unutmaya davet eder. Okulsuz, elektriksiz bir köyde, 12 yaşında evlendirilen Gülbahar’ın acısı; derdini denize döken yaşlı kadının gözyaşına karışır, belki fonda “Sarı Gelin” duyulur. Hayat, edebiyata karışır, anılar okurun malı;, öyküler, edebiyat sosyolojisi için bir kanıt ve belge olur.‘YÜZ AKI BÜTÜN KADINLARI PARÇALADIK!’Öykü kadınlarının çoğunun zihni kıskançlıkla doludur. Yazar; “ruhları yaralı kadınlar” der onlara ve metni, eleştirel söylemle geliştirir. İletiyi finalde verir. “O parçaladığınız kadın bu akşam masamızda olsaydı dünyayı konuşuyor olurduk. Oysa biz ne yaptık, başarılı ve ses duvarını aşmış, Türkiye’nin yüz akı kadınlarından birini parçaladık. Yani yüz akı bütün kadınları parçaladık.”Öyküye dönüşmüş bütün bu anılar belli ki yazarın kişisel tarihinde dönüm noktaları, farkındalık eşikleridir, kendi kutup yıldızlarına selamlar gönderir. M. Luther King’ten R. Luxemburg’a, Montessori’den Beavoir’e bir portreler galerisi önümüzde açılır.Yaşar Seyman’ın Zine’si, bir balad, bir şarkı, bir mektup. Hüzünlü ama umutlu ve sevda dolu. Coşkuyla biriktirdiği anılar, tanıdığı insanlar, tanık olduğu olaylar... Orada, hem bir yazar kurgusu hem bir siyasetçinin insan algısı ve bir aktivistin coşkulu sesi var. Zine’ de bir hayatı okuyoruz öykü lezzetinde.Zine / Yaşar Seyman / Bilgi Yayınevi / 240 s. /2020. Çiğdem Ülker

Parçalıay tutulmasıne zaman?

Parçalı ay tutulması ne zaman? figure > Parçalı ay tutulması ne zaman, Türkiye’den görülecek mi? Bu sene üçüncü kez yaşanacak olan ay tutulması çıplak gözle izlenebilecek ancak Türkiye'den görülemeyecek. 30 Kasım 2020’deki Parçalı Ay Tutulması genel zaman ile 07.30-11.56 saatleri arasında gerçekleşecek. Tutulma Avrupa’nın kuzey batısı, Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya, Asya, Atlantik Okyanusu’nun kuzeyi ve Pasifik Okyanusu’ndan görülebilecek.2020’nin en önemli gök olayı ise 14 Aralık 2020’deki tam Güneş tutulması olacak. Ancak bu tutulma da Türkiye’den görülemeyecek. Genel zaman ile 13.34-18.53 saatleri arasında gerçekleşecek tutulma, Güney Amerika, Antarktika, Pasifik Okyanusu, Atlantik Okyanusu’nun güneyi ve Afrika’nın güneydoğusundan izlenebilecek. Tutulmanın tam olarak görülebileceği tek kara parçası ise Güney Amerika. Güney Amerika’da da Arjantin olacak. cumhuriyet.com.tr

Taksim'de kadınımetrelerce takip eden sanık tahliye edildi: Uğraşmak istemiyorum,şikayetimden vazgeçiyorum

Taksim'de kadını metrelerce takip eden sanık tahliye edildi: Uğraşmak istemiyorum, şikayetimden vazgeçiyorum figure > Taksim İstiklal Caddesi’nde taciz iddiasında müşteki Ö.K.' uğramak istemiyorum diyerek şikayetinden vazgeçince dava dosyası düştü. /Archive/2020/11/27/125928514-73.jpgİstiklal Caddesi’nde Ö.K.’yı uzun süre takip ettiği anlar kameraya yansıyan ve ‘cinsel saldırı’ ile ‘cinsel taciz’ suçlarından tutuklanan zanlı hakkında karar açıklandı. 13 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan dava İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada, müşteki Ö.K. SEGBİS sistemi ile hazır edildi. Sanık S. T. ise duruşmaya katılmadı.Duruşmada söz verilen Ö.K., ' ben uğraşmak istemiyorum. Şikayetimden vazgeçiyorum' dedi. Müştekinin beyanının ardından kararını açıklayan hakim, şikayetten vazgeçilmesi nedeniyle davaya ilişkin düşme kararı verilmesine hükmetti.NE OLMUŞTU?Taksim'de İstiklal Caddesi'nde Ö.K. isimli kadını takip ettiği kameralara yansıyan S.T. polis tarafından gözaltına alınmıştı.S.T. karakoldaki işlemlerinin ardından serbest bırakılmıştı. S.T.  hakkında çıkan cinsel taciz haberleri üzerine işten çıkarıldığı ve linç edildiğini söyleyerek hakkında çıkan haberlere karşı savcılığa şikâyet dilekçesi vermek üzere Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelmişti. Adliyedeyken hakkında gözaltı kararı olduğunu öğrenen S.T. polisler tarafından bir kez daha gözaltına alınarak çıkarıldığı Nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'nce 21 Eylül 2020'de 'Cinsel saldırı' suçlamasıyla tutuklanmıştı. Hakkında dava açılan S.T. ilk duruşmadaki savunmasında, "Olay günü Beyoğlu'na gidiyordum. Müştekiyi gördüm gözleri kötüydü ve düşecek gibi oldu. Kulağında kulaklığı vardı duymaz diye yanına oturdum. Müştekiyi karşı herhangi bir temasım olmadı. Suçsuzum, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" demişti. Herhangi bir kötü niyeti olmadığını da söyleyen S.T. sadece müştekinin yanında yürüdüğünü belirtmişti. cumhuriyet.com.tr

VakıfBank BaşantrenörüGuidetti: Gücümüz yerinde

VakıfBank Başantrenörü Guidetti: Gücümüz yerinde figure > 2021 CEV Şampiyonlar Ligi C Grubu 1. Ayak'ta oynadığı 3 maçı da kazanan VakıfBank'ta Başantrenör Giovanni Guidetti, ''Yeniden Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız için çok mutluyuz" dedi. 2021 CEV Şampiyonlar Ligi C Grubu 1. Ayak'ta oynadığı 3 maçı da kazanan VakıfBank'ta Başantrenör Giovanni Guidetti, ''Yeniden Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız için çok mutluyuz. Farklı bir formatta oynadığımız için başta düşünceliydik. Ama takım olarak bu zorlukla iyi baş ettik ve üç maçımızı da kazandık. Geçen sezonki gibi bu sezon da öz güvenli bir şekilde maçlarımıza çıkıyoruz. Takım olarak aynı motivasyonla oynuyoruz. Biz güçlü bir takımız ve maçların her anında bu gücü gösterdik. Şampiyonlar Ligi'ne iyi bir başlangıç yaptık'' dedi.CEV Şampiyonlar Ligi'ni dört kez namağlup olarak kazanan VakıfBank Kadın Voleybol Takımı, Bulgaristan'da düzenlenen 2021 CEV Şampiyonlar Ligi C Grubu 1. Ayak'ta oynadığı üç maçı da kazanarak, grup aşamasına 3'te 3'le başladı. LKS Commercecon Lodz ve ASPTT Mulhouse VB'yi 3-0'la geçen sarı-siyahlılar, son maçında VC Maritza Plovdiv'i 3-1 yendi. VakıfBank Başantrenörü Giovanni Guidetti, ''İlk olarak yeniden burada olduğumuz, yeniden Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız için çok mutluyuz. Farklı bir formatta oynadığımız için başta düşünceliydik. Ama takım olarak bu zorlukla iyi baş ettik ve üç maçımızı da kazandık. Geçen sezonki gibi bu sezon da öz güvenli bir şekilde maçlarımıza çıkıyoruz. Takım olarak aynı motivasyonla oynuyoruz. Biz güçlü bir takımız ve maçların her anında bu gücü gösterdik. Şampiyonlar Ligi'ne iyi bir başlangıç yaptık'' diye konuştu."GÜNDEN GÜNE YÜKSELEN GRAFİĞİMİZ VAR"VakıfBank Kaptanı Melis Gürkaynak ise, ''Geçen sezon yarı finale çıktığımız turnuva iptal edilmişti. O yüzden bu sezon farklı bir motivasyonla maçlara çıkıyoruz. Pandemi nedeniyle Şampiyonlar Ligi farklı bir formatta oynanıyor. Burada üst üste üç maç oynadık. Üç maçta da çok iyi oynadığımızı düşünüyorum. Günden güne yükselen bir grafikle maçlarımızı kazandık. Bu bizim için önemliydi. Birinci ayaktaki üç maçımızı da kazandığımız için mutluyuz. Şimdi ligde Galatasaray'a karşı çok önemli bir maça çıkacağız'' şeklinde konuştu. Maritza Plovdiv maçının en değerli oyuncusu (MVP) seçilen VakıfBank'ın Sırp pasörü Maja Ognjenovic de, ''Bu sezon herkes için tuhaf bir sezon oluyor. Tüm dünya için değişik bir yıl geçiyor. Bu yüzden her zamanki gibi normal ve alışılagelmiş bir sezon yaşamıyoruz. Takım olarak ilk maçın başından son maç bitine kadar iyi motive olduk. Türkiye Ligi'nde olduğu gibi Şampiyonlar Ligi'ne de iyi bir başlangıç yaptık. İki kulvarda da iyi bir noktadayız. Grup maçlarımızda çok iyi mücadele ettik ve üç rakibimizi de kaliteli oyunlarla yendik. Şimdi takım olarak Türkiye Ligi'ne odaklanacağız. Önümüzde Galalatasaray'la oynayacağımız önemli bir maçımız var. Aralık ayında da önemli maçlara çıkacağız. En büyük dileğim; bu sezonu başarılı ve sağlıklı bir şekilde bitirebilmek'' ifadelerini kullandı. DHA

Yılmaz Vural yoğun bakıma kaldırıldı

Yılmaz Vural yoğun bakıma kaldırıldı figure > Geçtiğimiz günlerde sağlık sorunları nedeniyle Kadıköy Acıbadem Hastanesi'ne kaldırılan teknik direktör Yılmaz Vural yoğun bakıma alındı. Tecrübeli teknik direktör Yılmaz Vural geçtiğimiz günlerde sağlık sorunları nedeniyle Kadıköy Acıbadem Hastanesi'ne kaldırılmıştı.Yılmaz Vural'ın yoğun bakıma alındığı öğrenildi.  cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter