Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 09.21.2025, 02:03 AM (GMT)

News - Haberler

BİM'in sansürletmek istediği haber ortayaçıktı

BİM'in sansürletmek istediği haber ortaya çıktı figure > Milli Gazete, BİM'in haber sansürü nedeniyle reklamını geri çekmesine neden olan söz konusu haberi açıkladı. Milli gazete geçtiğimiz günlerde marketler zinciri BİM'in bir haber nedeniyle verilen ilanı geri geçtiğini açıklamıştı. Gazetenin son sayfasında, "Bugün sayfada 'BİM reklamı' olacaktı. Ancak reklam verenin 'haber sansürü' taleplerinin kabul edilmemesi üzerine reklam geri çekilmiştir. Gelişmeler, detaylarıyla birlikte ilerleyen süreçte okuyucularımızla ve kamuoyuyla paylaşılacaktır" denilmişti.BİM'in sansür girişimine takılan haber merak konusu olmuştu.  Millî Gazete tarafından, BİM’in ifşasına neden olan haberin “Ucuz ette hileli satış” başlıklı, Sadettin İnan imzalı haber olduğu açıklandı.İFŞAYA KONU OLAN HABER: UCUZ ETTE HİLELİ SATIŞİşte o haber:"Sözde vatandaşa eti ucuz tükettirmek için 2017’nin sonunda başlatılan ve 2019 yılına kadar belli aralıklarla uygulanan ucuz et projesinde büyük bir skandal patlak verdi.Marketlerin, proje kapsamında Et ve Süt Kurumu’ndan düşük fiyattan aldıkları etin tamamını vatandaşa satmadıkları ortaya çıktı. Ucuz etteki hileli satış, projenin bitiminden bir yıl sonra Tarım ve Orman Bakanlığı müfettişleri tarafından ortaya çıkarılırken, kamunun zararının 100 milyon lirayı bulduğu kaydediliyor.Sözde vatandaşın ucuz et tüketmesi için 2017’nin sonunda uygulamaya konulan ve belli aralıklarla uygulanarak 2019 yılında sona eren ucuz et uygulamasında yeni bir skandal patlak verdi. Projenin uygulandığı dönemde marketlerde vatandaşa ESK’dan alınan kaliteli etlerin değil, piyasadan toplanan yağlı ve kalitesiz etlerin satılmasıyla gündeme gelen ucuz et projesinde, şimdi de marketlerin ESK’dan aldıkları indirimli etlerin tamamını vatandaşa satmadıkları ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığı müfettişleri, skandal hileli satışı ortaya çıkarırken, Bakan Pakdemirli ucu marketlere dokunacağı için soruşturmaya izin vermedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ucuz ette yaşanan hileli satışla ilgili soruşturma yapabilmek için Danıştay’ın kararını bekliyor.MÜFETTİŞLER SORUŞTURMA AÇILMASINI İSTEDİ, BAKAN İZİN VERMEDİ!Hükümetin, vatandaşa ucuz et tükettirmek için 2017 yılının sonunda uygulamaya koyduğu ve 2019 yılında son verilen ucuz et projesinde büyük bir skandal patlak verdi. Proje kapsamında Et ve Süt Kurumu’ndan indirimli bir şekilde alınan etlerin marketlerde tamamının satılmadığı ortaya çıktı. Bir ihbar üzerine ucuz et projesi kapsamında satılan etleri incelemeye alan bakanlık müfettişleri, yaşanan skandalı ortaya çıkardı. Müfettişler, kamunun zarara uğratıldığı ve marketlere büyük çıkar sağlandığı gerekçesiyle söz konusu zararın sorumlulardan tahsil edilerek haklarında soruşturma açılmasını talep etti.ARA FORMÜL BULUNDU, MARKETLER SATMADIKLARI ETİ SATACAKLAR, DOSYA KAPANACAK!Diğer yandan, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na soruşturma izni vermezken, yaşanan skandalda dosyanın kapatılması için ara bir formül bulundu. Buna göre, marketler, eksik sattıkları tespit edilen 3 bin ton civarındaki eti tekrar proje kapsamında indirimli satmayı kabul ederken, ucuz et projesi de sessiz sedasız yeniden hayata geçirilmiş oldu. Buna göre, söz konusu marketler, 3 bin ton ete karşılık gelecek şekilde kıymayı 34 liradan, kuşbaşını ise 37 liradan satmaya başladı.BAKANLIK, MARKETLERDE BAŞLATILAN UCUZ ET SATIŞIYLA İLGİLİ HİÇBİR DUYURU YAPMADISöz konusu marketlerde aylar sonra hileli satıştan dolayı ucuz et uygulaması yeniden başlarken, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın konuyla ilgili hiçbir duyuru ve açıklama yapmaması ise dikkat çekti. Söz konusu etler sessiz sedasız satılırken, marketler de bu satıştan sonra taahhütlerini yerine getirmiş olacak.UCUZ ETİ MARKETLER KENDİSİ TEMİN EDİYORHileli satıştan dolayı ucuz et kapsamında marketlerde satılmaya başlanan etler Et ve Süt Kurumu’ndan tedarik edilmiyor. Marketlerin kendilerinin tedarik ettikleri etler bu kapsamda satışa sunuluyor. Burada da yine sağlıklı bir şekilde denetim mekanizması olmadığı için satılan etlerin kalitesi ve verilen taahhütlerin ne kadar yerine getirileceği ciddi bir soru işareti oluşturuyor.HİLELİ SATIŞIN DEVLETE FATURASI 100 MİLYON LİRAYI BULUYORUcuz et projesinin uygulandığı marketlerde yaklaşık 3 bin ton üzerinde etin ESK’dan alınmasına rağmen satılmadığı tespit edilirken, kamunun zararının 100 milyon lirayı bulduğu kaydediliyor.SAVCILIK, SORUŞTURMA İÇİN DANIŞTAY’IN KARARINI BEKLİYORTarım ve Orman Bakanlığı’nın müfettişlerinin düzenlediği rapor üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sorumlular hakkında soruşturma başlatmak için Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemir’den onay talep ettiği ancak Bakan Pakdemirli’nin savcılığın soruşturma talebine onay vermediği ortaya çıktı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ucuz ette hileli satışla ilgili soruşturma başlatabilmek için Danıştay’ın kararını bekliyor. Danıştay’dan olumlu bir karar gelmesi durumunda ucuz ette yaşanan hileli satış bütün boyutlarıyla soruşturmaya alınacak.AMAÇ UCUZ ET SATMAK DEĞİL, DOSYAYI KAPATMAKZaten burada amaçlanan ESK’dan alındığı halde vatandaşa satılmadığı tespit edilen etlerin vatandaşa yeniden satılmasından ziyade verilen taahhütlerin kâğıt üstünde yerine getirilmesinin amaçlandığı görülüyor. Marketlerde kıyma 34 liradan ve kuşbaşı da 37 liradan satılmaya başlanmasına rağmen bakanlığın hiçbir kamuoyu duyurusu yapmadan ucuz etin sessiz sedasız satılması da bu niyeti ortaya koyuyor. cumhuriyet.com.tr

THY’denİngiltere uçuşlarına ilişkin açıklama

THY’den İngiltere uçuşlarına ilişkin açıklama figure > Türk Hava Yolları (THY), İngiltere'den yurda girişlerin geçici olarak durdurulmasına ilişkin açıklama yaptı. /Archive/2021/1/2/114309387-thy.jpgTHY'nin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, resmi otoritelerce alınan karar uyarınca İngiltere çıkışlı, Türkiye varışlı yolcuların gelişlerinin durdurulduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:"Türkiye çıkışlı, İngiltere varışlı uçuşlarımız, İngiltere çıkışlı, başka ülke varışlı (transit) uçuşlarımız planlandığı şekilde devam etmektedir. Bilet değişikliği ve diğer talepleriniz için 444 08 49 numaralı çağrı merkezimizden veya biletinizi satın aldığınız acenteye başvurarak gerçekleştirebilirsiniz. Konu hakkında yeni gelişmeler ve güncel bilgiler, web sitemizden veya sosyal medya hesaplarımızdan paylaşılmaya devam edecektir." Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İngiltere'den son dönemde yurda giriş yapan 15 kişide yeni mutasyon ile uyumlu virüs tespit edilmesi üzerine, bu ülkeden yurda girişlerin geçici olarak tamamen durdurulduğunu duyurmuştu.  AA

PSG tarihinin ilk golünüatan Bernard Guignedoux hayatınıkaybetti

PSG tarihinin ilk golünü atan Bernard Guignedoux hayatını kaybetti figure > Fransız ekibi PSG Kulübü'nde tarihinin ilk golünü atan Bernard Guignedoux hayatını kaybetti. Fransa'nın Paris Saint-Germain (PSG) Kulübünün tarihindeki ilk golü kaydeden Bernard Guignedoux, 73 yaşında yaşamını yitirdi.Kulübün Twitter hesabından yapılan paylaşımda Guignedoux'nun serbest vuruştan attığı golün görüntüsüne yer verilerek "Sonsuzluğa giden ilk gol. Kulüp tarihimizin ilk golcüsü Bernard Guignedoux'yu kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Ailesine başsağlığı dileriz. Seni asla unutmayacağız, huzur içinde yat Bernard." ifadeleri kullanıldı.Guignedoux, 12 Ağustos 1970'te kurulan PSG'nin 23 Ağustos'ta Poitiers karşısına çıktığı ikinci lig maçında durumu 1-1'e getiren kulüp tarihinin ilk golünü kaydetmişti.PSG'de 1970-1972 yıllarında görev yapan golcü futbolcu Guignedoux, takımının ilk sezonunda şampiyonluk yaşayarak birinci lige yükselmesine katkıda bulunmuştu. AA

Tansiyon hastasıkoronavirüs testi yapılmadan evine gönderildi!

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Tansiyon hastası koronavirüs testi yapılmadan evine gönderildi! figure > Tansiyon ve şeker hastası Yıldız Yaşar, “Yarın saat 9.00-10.00 arasında gel” denilerek test yapılmadan evine gönderildiği öne sürüldü. Ertesi gün testini yapabilen Yaşar'ın koronavirüse yakalandığı belirlendi. Tansiyon hastası Yıldız Yaşar yüksek ateş, tat ve koku almama şikâyetleri ile Batman’ın Sason ilçesinde bulunan Sason Devlet Hastanesi’ne başvurdu. Burada yapılan kontroller sonrasında iddiaya göre Yaşar’a koronavirüs testi yapılmak istendi. Ancak testin sabah 09.00 ile 10.00 saatleri arasında yapıldığı belirtilerek hastanın o saatlerde gelmesi gerektiği söylendi. Evine gönderilen ve bütün geceyi ağrılarla geçirdiğini ifade eden Yaşar, ertesi gün hastanenin istediği saatlerde giderek testini yaptırabildi. Evine yollanan Yaşar’ın test sonucu pozitif çıktı. Batman Tabip Odası Başkanı Selahattin Oğuz, konuyla ilgili Sason Devlet Hastanesi yetkilileri ile görüştü. Gazetemize konuşan Oğuz, “Hastane yönetimi bu yönde bir uygulamayı gerçekleştirmediklerini aktardı. Yetkililer, bu sorunu sadece Yıldız Yaşar’ın yaşadığını, bu anlamda genel bir uygulamanın olmadığını öne sürdü” dedi.   Bilal Çelik

Yılbaşıgecesi de görev yapan hemşireler sıkıntılarınıCumhuriyet’e anlattı: Ne kadar korona o kadar ekücret

Yılbaşı gecesi de görev yapan hemşireler sıkıntılarını Cumhuriyet’e anlattı: Ne kadar korona o kadar ek ücret figure > Salgının başından bu yana haberlerde daha az anılan ve ilerki günlerde yurttaşları koronavirüse karşı aşılama sorumluluğunu üstlenecek olan hemşireler, yaşadıkları sorunları Cumhuriyet’e anlattı. Türkiye’nin farklı illerinden gazetemize ulaşan hemşirelerden biri, ek ödemelerdeki adaletsizliklere değinerek “Hemşirelere ve yardımcı sağlık personeline Covidli hastayla temasınız kadar tavandan ek ödeme alacaksınız deniyor. Hal böyle olunca kimse tavandan alamıyor. Salgın hastalıklarda birim fark etmeksizin temas saati göz önüne alınmadan ödeme yapılması gerekir” dedi. Kendilerinin bu süreçte itibarsızlaştırıldığını aktaran hemşire, “Mesleki onurumuz ayaklar altına alındı. Sağlık Bakanı’nın ‘Hayır ödeme yapmıyoruz’ diye dürüstçe açıklama yapmasını istiyoruz. Bizim emeğimizden prim yapmasınlar artık” dedi. Maske ve ekipman sorununa da değinen hemşire, “24 saat nöbet için 1 tane n95 maske veriyorlar. Yöneticiler ‘Çok fazla n95 tüketimi var, azaltın’ diyebiliyor” ifadelerini kullandı. Hemşireler ayrıca kendilere verilen 3600 ek gösterge gibi sözlerin de tutulmasını istedi. ‘16 SAAT MESAİ’Bir diğer hemşire ise çalışma saatlerinden yakındı. “En büyük sorunumuz nöbet saatlerimizin uzun olması” diyen hemşire, “Covid servisinde 16 saat çalışıyoruz. Bazıları da 24 saat kadar çalışabiliyor. Bu sürede çok yoruluyorsunuz. Özellikle 8 saatin sonunda, onca ışığın altında baş ağrısı çekiyorsunuz” dedi. Hemşire, bazı çalışanların “torpille aldıkları rapor sayesinde” bu nöbetleri tutmadığını aktardı. Kendisinin de koronavirüse yakalandığını ve hâlâ hasta olduğunu söyleyen hemşire, “Bir hafta içinde 7-8 arkadaşımla koronaya yakalandık. Benim hastalığım ciğerlerime inmedi. Ama ilaçlar çok ağır. Virüs benden kızıma da bulaşmıştı, şimdi kızım negatife döndü. Ama benim hâlâ pozitif. Normalde benim 14 gün karantinada olmam gerekiyordu. Ama bu süre 10 güne düşürüldü. Şimdi pozitifim ama ‘gel çalış’ deniyor. Markete gidemiyorum, ‘evden çıkma’ deniyor ama bir yandan da ‘gel çalış’ deniyor. Sağlık Bakanlığı arıyor, ‘Evdesiniz değil mi’ diye soruyor. Rapor aldım, çalışmıyorum. Ama pazartesi test sonucum pozitif de çıksa negatif de çıksa işbaşı yapmam bekleniyor” dedi. ‘VİRÜSLÜYKEN NÖBETE GİTTİM’Virüsü yeni atlattığını söyleyen bir başka hemşire ise hastayken yaşadıklarını “En kötüsü virüsü anneme taşımaktı. Covid hastalığımın 10. gününde 24 saat nöbete çağırıldım. ‘Gelemem’ diyemedim çünkü arkadaşlarım da yorgundu ve eleman yok diye gelmek zorundaydım. Ben ailemle yaşıyorum. Covid olduğumda karantina dönemimde en çok zoruma giden kapı komşumuzun oğlunun, oğluma ‘Yanıma gelme sende korona var’ demesi oldu” sözleriyle anlattı. Yeni yıldan beklentisinin çocuğuna sıkı sıkı sarılmak olduğunu söyleyen çalışan, “Oğlumun doğum gününde çalışıyordum. Evlilik yıldönümümde, kendi doğum günümde ve yeni yıl gecesinde de çalıştım. Bizim özel günleri kutlama lüksümüz yok” dedi. Hastane yönetimini de eleştiren hemşire, “Yöneticiler sadece sözde yanımızdaydı. Covid yoğun bakımlarda ve servislerde çalışan meslektaşlarımla idari katlarda bulunmamamız için uyarı aldık. Yöneticiler bir kez bile Covid yoğun bakımına gelmedi” dedi. Sarp Sağkal

Sayıştay’ın Tokat Ve Edirne raporu:Özel idarelerde usulsüzlük

Sayıştay’ın Tokat Ve Edirne raporu: Özel idarelerde usulsüzlük figure > Sayıştay Başkanlığı’nın il özel idarelerine ilişkin raporlarında bir dizi usulsüzlük tespit edildi. Raporlara göre Edirne Özel İl İdaresi, bazı mal veya hizmet alımları ihalesini piyasa fiyat araştırması bile yapmadan doğrudan temin usulüyle yaptı. Fiyat araştırmasının sadece alım yapılan firmaların tekliflerinden oluştuğu tespit edildi. Tokat İl Özel İdaresi de doğal afetler gibi özel hallerde kullanılan pazarlık usulü ihaleyi genel bir uygulama haline getirdi.Edirne İl Özel İdaresi 2019 Sayıştay Denetim Raporu’nda “Yapılan incelemede 2019 yılı içerisinde özellikle iki firmadan 658.224.03 TL ve 277.867.12 TL tutarında yoğun şekilde mal veya hizmet alımı yapıldığı ve piyasa fiyat araştırmasının sadece alım yapılan firmaların tekliflerinden oluştuğu tespit edilmiştir” denildi. Alım konusunda ihtiyacın arz piyasasına göre değerlendirme yapılması gerektiği belirtilen raporda, piyasa fiyat araştırmasında tek teklif alınmasının kamunun zarara uğratılmasına neden olabileceği vurgulandı. Rapora göre idare, ayrıca aynı ihale konusu içinde yer alabilecek mal ve hizmet alımlarını tek seferde ihale yapması gerekirken kısımlara bölerek doğrudan temin yöntemi usulüyle ihalesini yaptı. Sayıştay yapım işi ihalelerinin sözleşmelerinde teknik personel çalıştırılması şartının aranmadığını da tespit etti. Buna göre aralarında lise ve ortaokul onarım işinin de yer aldığı 2019 yılı içerisinde yapılan 15 ihalede bu şart aranmadı. İHALE UYARISITokat İl Özel İdaresi 2019 Sayıştay Denetim Raporu’nda da mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde “Pazarlık ihale usulü”nün yaygın bir şekilde kullanıldığı tespit edildi. Bu kapsamda idare, 28 adet mal ve hizmet alımı gerçekleştirdi. Pazarlık usulünün özel haller için düzenlendiği anımsatılan raporda özetle şu ifadelere yer verildi: “Pazarlık usulü ile yapılan alımların genel bir uygulama haline getirilmesi (sıklıkla kullanılması) kanunun amacı dışındadır. İhalelerde kural olarak temel ihale usullerinin kullanılmasına gerekli dikkat ve özenin gösterilmesi kamu menfaatına uygun olacaktır.” Hazal Ocak

Sayıştay raporu, Tank Palet Fabrikası’nınözelleştirme olduğunu ortaya koydu: Tank Palet oyunları

Sayıştay raporu, Tank Palet Fabrikası’nın özelleştirme olduğunu ortaya koydu: Tank Palet oyunları figure > CHP’li Özkoç, yapılan işlemin bir özelleştirme olduğunun Sayıştay raporunda da yer almasının kendilerini haklı çıkardığını söyledi. Özkoç, “Bizim ordumuz kullanılarak yapılan bu işlem vatana ihanettir” dedi. Tank ve Palet Fabrikası’nın hülle yoluyla ASFAT üzerinden yüzde 51 hissesi Katarlılara ait olan BMC’ye verilmesiyle ilgili gizli karar ve protokol, Sayıştay’ın raporundan çıktı. Sayıştay, Resmi Gazete’de yayımlanmayan 1105 sayılı karar kapsamında 2018 yılında özelleştirme kapsamına alınan fabrikanın ASFAT AŞ’ye üçüncü kişilere kiralanması amacıyla bedelsiz devredildiğini, fabrikanın da 2019 yılında imzalanan bir protokolle 25 yıllığına BMC’ye kiralandığını bildirdi. ASFAT’ın stratejik bir planının bulunmadığı vurgulanan raporda, şirketin işçi ücretlerini, proje gideri ve satış olarak gösterdiği belirlendi. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, “Yapılan işlem vatana ihanettir” dedi.Tank ve Palet Fabrikası’nın 2019 yılında gizli bir kararla devredildiği ASFAT AŞ’ye ilişkin Sayıştay denetim raporlarında ilginç ayrıntılar yer aldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın özelleştirme olmadığını savunmasına karşın Sayıştay raporunda Tank ve Palet Fabrikası’nın 2018 yılında özelleştirme kapsamına alındığı vurgusu yer aldı. GİZLİ KARAR VARMIŞCumhurbaşkanı Erdoğan’ın olmadığını söylediği gizli kararın sayı numarasına atıf yapılarak fabrikanın devri Sayıştay raporunda şu şekilde yer aldı: “4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanun’un 2-i maddesi uyarınca, 14 Mayıs 2019 tarih ve 1105 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bedelsiz olarak ASFAT AŞ’ye devredilmiştir. MSB, ASFAT AŞ ve BMC Savunma Sanayi ve Ticaret AŞ arasında imzalanan 5 Ağustos 2019 tarihli protokol ile de 1. Ana Bakım Fabrikası Müdürlüğü’nün işletme hakkı 25 yıllığına BMC Savunma Sanayi ve Ticaret AŞ’ye devredilmiştir.”ÜCRET OYUNURaporda, 2019 yılı sonu itibarıyla ASFAT’ta 554 personelin bulunduğu, 116’sının merkez ve taşra birimlerinde görevli yönetim ve büro personeli olduğu, 438’nin ise Sakarya-Arifiye 1. Ana Tamir Bakım Fabrikası’nda çalışan işçiler olduğu anlatıldı. Raporda, ASFAT’ın projeden çıkış tutarı olarak gösterdiği 26 milyon 354 bin TL’nin 22 milyon 188 bin TL’sinin Arifiye Fabrikası işçilik giderleri olduğu kaydedildi. Raporda, 1. Ana Tamir Bakım Fabrikası’ndaki işçi ücretleri satış olarak kurumun finansal tablolarında yer alırken şu tespit yapıldı: “Şirketin 2019 yılı satışları önceki döneme göre yüzde 253 oranında artışla 27 milyon 102 bin TL olarak gerçekleşmiştir. Ancak 2018 yılına göre ortaya çıkan artış, şirketin asli faaliyet satışlarından ileri gelmemiş; 1. Ana Tamir Bakım Fabrikası’nda, ASFAT AŞ kadrosunda çalışmaya devam eden işçilerin aylık ücret ve diğer özlük hakları tutarının her ay işletici şirketten fatura karşılığı tahsil edilmesinden, diğer bir ifadeyle işçilik hizmeti satışından kaynaklanmıştır.” Sayıştay raporunda, ASFAT AŞ’nin 2018 ve 2019 yılında stratejik bir plan çalışması yapmadığı, mevzuat gereği bunun zorunlu olmadığı belirtilirken şunlara dikkat çekildi: “Ancak bu durum stratejik plan hazırlanmasına engel teşkil etmemektedir. Şirketin kuruluş amacı ve faaliyet yapısı dikkate alındığında, bunun önemi açıkça ortaya çıkmaktadır.” Raporda, ASFAT AŞ’nin bütçeleme formatında eksiklikler olduğu belirtilerek 2018 ve 2019 yıllarına ilişkin bütçe hazırlanamadığı kaydedildi.‘VATANA İHANETTİR’CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, yapılan işlemin bir özelleştirme olduğunun Sayıştay raporunda da yer almasının kendilerinin haklılığını ortaya koyduğuna işaret etti. Özkoç, “Defalarca söyledik: Özelleştirme kapsamında bedelsiz devredildi. Hülle yoluyla AFSAT üzerinden bu özelleştirmeyi gerçekleştirdiler. Bu yasalara aykırıdır, yasaları boşa çıkarmaktır” diye konuştu. Ordu malının ASFAT aracılığıyla hülle yoluyla Katarlılara peşkeş çekildiğine işaret eden Özkoç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakını olan Talip Öztürk’ün de ortak edildiğini kaydetti. 18 ay içinde ilk tankın teslim edilmesi gerekirken fabrika içinde bugün bile tank yapılmadığını söyleyen Özkoç, “Bizim ordumuz ve askerimiz kullanılarak yapılan bu işlem vatana ihanettir” dedi.  Mahmut Lıcalı

CumhurİttifakıHDP için adım atmaya hazırlanıyor:İlk hedef Hazine yardımı

Cumhur İttifakı HDP için adım atmaya hazırlanıyor: İlk hedef Hazine yardımı figure > Cumhur İttifakı, HDP’nin kapatılması ile ilgili adım atmaya hazırlanıyor. İttifakın HDP için öncelikle anayasanın 68. maddesinde yer alan “Siyasi partilerin suç işlemesi teşvik edilemez” hükmü gereğince Hazine yardımından “muaf tutulacağı”, daha sonra ise aynı madde ve Siyasi Partiler Yasası’nın 101. maddesine göre parti hakkında “kapatma davası açılabileceği” belirtiliyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “HDP kapatılmalıdır” çıkışı ve ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “muhalefeti inşa edeceklerine” dair sözleri, kulislerde “HDP’ye yeni yaptırımların geleceğinin işareti” olarak yorumlanırken, Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre, iktidar kanadından HDP’ye yönelik ilk yaptırım “Hazine yardımı” olacak. TBMM’de kabul edilen 2021 yılı bütçesine göre, HDP’nin 57 milyon 550 bin TL Hazine’den yardım alacağı belirtiliyor. Bu paranın da ocak ayı itibarıyla partilerin hesaplarına yatması bekleniyor.  6-7 EKİM OLAYLARIHDP’nin, 6-7 Ekim olayları nedeniyle Anayasanın “suç işlenmesine teşvik” hükmüne sokulabileceğini ileri süren Cumhur İttifakı, HDP’li milletvekillerinin “terör örgütü üyelerinin cenazelerine katıldığı, PKK’nin siyasi eylemlerini desteklediklerinin de anayasanın ilgili hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini iddia ediyor. Bununla birlikte anayasanın 69. maddesinin 6. fıkrasında ise “Bir siyasi partinin, 68. maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin anayasa Mahkemesi’nce tespit edilmesi halinde karar verilir” hükmü yer alıyor. Bu aşamada iktidarın, Hazine yardımı yaptırımının ardından ilgili maddelerce anayasa Mahkemesi’ni göreve davet edebileceği ifade ediliyor. İktidar cephesi “HDP’nin gerek Hazine yardımından mahrum kalması gerekse kapatılması için yasalarda her türlü yaptırım mevcut” yorumunda bulunuyor.  Selda Güneysu

Ortodoks dünyasında gerilim dinmiyor

Ortodoks dünyasında gerilim dinmiyor figure > Ortodoks dünyasının iki önemli merkezi olan Fener Patrikhanesi ile Moskova Patrikhanesi arasındaki ilişkiler, iki yıl önce, Ukrayna krizi nedeniyle kopmuş ve Moskova, Fener’le bütün ilişkiye son verdiğini açıklamıştı. Bunun nedeni, Fener’in Ukrayna’nın Moskova Patrikhanesi’nin değil kendi ruhani alanında olduğunu açıklaması ve burada kendisine bağlı bir kilise teşkilatı kurmasıydı. Fener, diğer Ortodokslar tarafından Ortodoks dünyasının mutlak lideri olarak kabul edilmese de, onursal olarak diğerlerinden önde kabul ediliyor. Rus Ortodoks Kilisesi ise yüz milyondan daha kalabalık olan cemaatiyle, dünyadaki bütün Ortodoksların en az yarısının mensup olduğu kilise. Fener’le Moskova arasında eskiden de sürtüşmeler mevcuttu ve Moskova, Fener’e tarihsel nedenlerden ötürü saygısının olduğunu, fakat Fener’in Ortodoks dünyasında Papa’nın Katolik dünyasında sahip olduğu yetkilere sahip olamayacağını vurguluyordu. JEOPOLİTİK ÇATIŞMA1940’lardan bu yana, Sovyetler Birliği ve şimdiki Rusya’nın Moskova Patrikhanesi’ni, buna karşılık ABD’nin ve genel olarak Batı dünyasının Fener’i desteklemesi, bu çatışmayı dini bir çatışmanın çok ötesinde, bir jeopolitik çatışma haline getirmiş durumda. (1948’de ABD Başkanı Harry Truman’ın özel uçağıyla Türkiye’ye getirilip Türk vatandaşlığına geçirilip patrik seçtirilen Athenagoras, bir röportajda, “ben, Truman Doktrini’nin dini ayağını oluşturuyordum” diyerek, bunu açıkça belirtecekti). Ukrayna üzerindeki çatışma da, bu topraklardaki Batı-Rusya mücadelesinin bir parçasını oluşturmakta. Ukrayna ayrıca, Ruslar’ın tarih sahnesine ilk çıktığı ve Hıristiyanlığı ilk kabul ettiği yer olarak görüldüğünden, Ruslar açısından büyük milli ve dini öneme sahip. Bu kriz, Rus Ortodoks yetkililerin de söylediği üzere, Ortodoksluk tarihindeki en büyük krize işaret ediyor. Fener’in Ukrayna’da kurduğu ve şeklen bağımsız fakat fiilen Fener’e bağlı olan kilise teşkilatını (ve Fener’in Ukrayna üzerindeki egemenliğini), Ortodoks dünyasındaki 15 kiliseden, şu ana kadar, Fener’in dışında İskenderiye, Yunanistan ve son olarak (Kasım ayında), Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi tanıdı ve Moskova, bunlarla da ilişkiyi kesti. Ancak Ortodoks dünyasının büyük kısmı, henüz Fener’in bu kararını tanımış değil. Yunan Ortodoks Kilisesi ile Kıbrıs Kilisesi’nin Ukrayna konusunda Fener’i destek kararı almaları, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun bu ülkelere yaptığı ziyaretlerden kısa süre sonra meydana gelmişti. Pompeo, Fener’in Ukrayna’da kurduğu kilisenin başı olan Metropolit Epifani ile de 2019 sonu ve 2020 başlarında tam dört görüşme gerçekleştirdi. 2020 başlarında Kiev’i ziyaret eden Pompeo, burada, Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’den önce, Metropolit Epifani’yi ziyaret etmişti. Ardından da Zelenski’yi ziyaret ettiğinde ona Kiev’in bu kiliseye destek vermesi gerektiğini söylemişti. Ukrayna’da Fener’e bağlı kilisenin kurulmasında, Rusya karşıtı çevrelerden destek almaya çalışan eski Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko önayak olmuş, fakat 2019 başlarında cumhurbaşkanlığına gelen Zelenski, bu kiliseye, rakibi olan eski cumhurbaşkanının projesi gözüyle bakarak desteği kesmişti. Fakat Zelenski yönetiminin Batı’yla ve Ukrayna’daki Rusya karşıtı seçmenle yakınlaşma çabasına paralel olarak, son zamanlarda Fener’le yakınlaşmakta olduğunu görüyoruz. Nitekim hem Zelenski, hem de Başbakan Denis Şmigal, Fener Patriği Bartholomeos’u Kiev’e davet etti ve Fener Patriği, 2021’de, Ukrayna’nın Bağımsızlık Günü’nde Kiev’i ziyaret edeceğini açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Kasım’daki Türkiye ziyaretinde sadece Bartholomeos’la görüşmesi bir yana, ABD başkanlık seçimlerini eski Sovyet coğrafyasında Rusya karşıtı mücadelesiyle bilinen Joe Biden’ın kazanması ve Fener Patriği’nin seçimlerden sonra Biden’ı “bütün ekümenik patrikhane ve hür dünya vatandaşları adına” coşkuyla tebrik etmesi, yakın dönemde ABD’nin Fener’i bu coğrafyadaki nüfuz mücadelesinde bir araç olarak kullanma politikasını yoğunlaştıracağına işaret ediyor.  Deniz Berktay

Turizmci, yıllardır birikerek 100 milyar TL’ye ulaşan borçlarıiçinçare arıyor: 5 yıldızlıiflas!

Turizmci, yıllardır birikerek 100 milyar TL’ye ulaşan borçları için çare arıyor: 5 yıldızlı iflas! figure > Turizm sektörü, içinde bulunduğu krizde pandemiyle öldürücü darbeyi aldı. Türkiye’nin her yerinde butik otelinden 5 yıldızlısına binlerce otel satışta. Bankalarda ise ipotek karşılığı el konulan arsa, fabrika, otel gibi gayrimenkullerin sayısı sürekli artıyor. Yeni bir yıla adım attık. Zor bir yıl geride kaldı. Yeni yılda tek umudumuz aşı. Hayatımızın normalleşmesi ise ancak hazirandan sonraya kalacak gibi görünüyor.Pandemi dünyada büyük bir ekonomik yıkım yarattı. OECD’ye göre işsizlik oranı 1929’da yaşanan Büyük Buhran’dan bu yana kaydedilen en yüksek seviyede. Bu bölgede işsizlerin sayısı 54.5 milyona yükseldi.Türkiye’de ise işsiz sayısı 10 milyonu geçmiş durumda. Gençlerde yüzde 30’lar düzeyinde. Çalışıyor gibi görünen milyonlar ise devletin verdiği günde 39 lira ile şimdilik işini koruyor görünüyor.İşsizliğin patlamasında en önemli sektör hizmetler. En başında da turizm geliyor. Sektörde durum vahim... Turizm sektörünün pandemi döneminde yabancı ziyaretçi kaybı yüzde 72. 2019 yılını 51.8 milyon turist ve 34.5 milyar dolarlık gelirle kapatan sektör ancak 2016’da yaşanan siyasi krizlerin getirdiği faturayı kapatıyordu. Ancak pandemiyle öldürücü yara aldı.DEĞERİNİN ALTINDA SATILIYORTurizmin tüm aktörleri zorda. Oteller ise haraç mezat satışta. İstanbul’un en lüks butik otellerinden Les Ottoman, borçları karşılığı icradan Akbank’a geçti. Silivri bölgesinde İstanbul’un en büyük golf tesislerinden birini kuran Ahmet Hamoğlu’nun Klassis Otelleri ve Maxi marketleri ise Halkbank’ta.Türkiye’de turizm sektörüne en fazla kredi veren Denizbank’ın CEO’su Hakan Ateş, kısa süre içinde 22 otelin üstelik değerinin çok altında el değiştirdiğini söyledi.Bugünlerde gayrimenkul satışı yapılan internet sitelerine bir bakın. Türkiye’nin her yerinde 5 yıldızlısından butik oteline binlerce otel satılık. Sadece sahibinden.com’da satışa çıkarılmış otel sayısı 1700.İstanbul’da satışa çıkan birkaç otelden örnek vereyim:Beşiktaş Kuruçeşme’de denize sıfır butik otel: 1 milyar TLBeyoğlu Tarlabaşı’nda satılık otel: 16 milyon TLTopkapı’da 5 yıldızlı otel: 750 milyon TL.Taksim Meydanı’nda muhteşem konumlu otel: 176 milyon TLTurizmde en önemli sorun yatırım kredilerinin ödenememesi. Sektörün 100 milyar TL’ye yakın kredi borcu var.  Birkaç yıldır süren ötelemeler, yeniden yapılandırmalarla biriken bir borç stoku bu.Sadece küçük otel yatırımcıları değil büyük turizm grupları için de borçların çevrilmesi büyük sorun. Bir yandan bankacılık için de ipotekleri karşılığında borçlarına karşılık aldıkları gayrimenkuller sorun. 2023’ten önce gerçek bir toparlanma beklenmeyen sektör patlamaya hazır bir bomba gibi. Sektörden gelen Kültür ve Turizm Bakanı tabii ki bunları çok yakından biliyor. Ancak alınan kararlar sorunları giderecek boyutta olmuyor.Turizmcinin sesi çok çıkmasa da sessiz bir haykırış var... Konaklamadan tur operatörlüğüne yeni bir bakışa, desteğe ihtiyaç var. Türkiye’nin döviz gelirlerinde 35 milyar dolar paya sahip, 6 milyona yakın istihdam sağlayan sektör özel bir değerlendirmeyi hak etmiyor mu?Yeni yılınız kutlu olsun!PİYASADAKİ PROPOLİSİN YÜZDE 98’İ ÇÖPAslı Elif Tanuğur, hayranlıkla takip ettiğim bir kadın girişimci. Doktor anne ve babanın kızı olan Tanuğur, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gıda Yüksek Mühendisliği mezunu./Archive/2021/1/1/223904774-2eko-asli-sb.jpgGirişimcilik hikâyesi ilk çocuğunda yaşadığı sağlık problemi ile başlıyor. Oğlunun sık sık yükselen ateşi, uzun süre antibiyotikle kontrol altına alınmaya çalışılınca damar dışına kan sızdıran bir hastalık gelişiyor. Çaresizlik içinde araştırma yaparken danıştıkları bir doktor, bağışıklık sisteminin çöktüğünü söylüyor ve arıcılık ürünlerinden propolisi öneriyor. Propolis arıların bitkilerin tomurcuk ve gövdelerinden topladığı reçinemsi maddeleri işlemesiyle ürettikleri bir arı ürünü. Çocuğunun sağlığına kavuşmasından sonra da Türkiye’nin ilk markalı propolisini üretiyor. BEE’O markası bugün 7’nci yılında. Bugün Anadolu’nun farklı bölgelerinde Tanuğur’un anlaşmalı arıcıları var. Tanuğur’un ürünleri Kanada’dan Güney Kore’ye kadar13 ülkeye ihraç ediliyor, Amerika’nın ünlü CVS eczanelerinde satılıyor.Son günlerde korona ile ilgili bağışıklık sistemini güclendirilmesini öneren doktorlar propolisi özellikle önerince ben de Tanuğur’la konuştum. Dünyada sağlıklı gıda pazarının büyük bir hızla büyüdüğünü anlatıyor Tanuğur. Pandemiyle bu eğilimin arttığını söylüyor. Türkiye’nin 8.2 milyon arı kovanı, zengin flora ve çeşitliliğiyle çok önemli bir fırsata sahip olduğunu ekleyen Tanuğur, şunları anlatıyor:- Artık sağlık ve gıda dünyada birlikte anılıyor. Küresel sağlık ekonomisi 4.2 trilyon dolarlık bir pazar.- Yeni Zelanda’da manuka bitkisinden elde edilen bir bal çeşidi olan Manuka Balı devlet stratejisi ile destekleniyor, çok iyi fiyatlarla piyasaya sunuluyor. - Anadolu propolisimiz antimikrobiyal ve antioksidan özellikler açısından Manuka Balı’ndan çok daha üstün özellikler gösteriyor. Dünya markası haline gelmesi için devlet politikası gerekiyor. Bu arada son günlerde artan propolis talepleri nedeniyle piyasaya sahte propolislerin girdiğine de dikkat çeken Tanuğur. Tüketiciyi de uyarıyor:“Piyasadaki ürünlerin araştırmalarına göre ürünlerin yüzde 98’inde propolis içeriğinin yanlış beyan edildiğini, yüzde 38’inin hiç propolis içermediğini ve yüzde 66’sının etiketinde içerdiği propolis miktarının belirtilmediğini görüyoruz. Tüketici propolis yerine çöp alıyor. Piyasanın denetlenmesi şart.” Jale Özgentürk

Yılbaşıgecesinin izlenme sonuçlarıherkese lazım: Yeni yıla nasıl girdiniz?

Yılbaşı gecesinin izlenme sonuçları herkese lazım: Yeni yıla nasıl girdiniz? figure > Tabii aslında boş bir soru. Hepiniz, hepimizin yaptığı gibi yeni yıla evinizde ya da kapalı bir mekânda çoğunlukla açık bir ekranın karşısında oyalanmaya çalışarak girdiniz. İktidarın bir süredir siyasal İslamın kurallarına uygun olarak benimsetmeye çalıştığı gibi, 90 yıllık ritüelimiz olan Miladi yılbaşını kutlamaktan vazgeçilip sıradan bir günmüşcesine geçiştirmek yerine, bir masa etrafında sevdiklerinizle toplanıp Allah ne verdiyse yiyip içerek, şarkılar söyleyip eğlenerek geçirmek, giden yıla güle güle, gelen yıla hoş geldin demek istediniz. Bunun en yaygın yolu da televizyon izlemek. Herkes telefonun küçük ekranından sosyal medya kanallarına girip özel programlar bulmaktan hoşlanmıyor benim gibi. Ama nedense bu yıl, özel olarak mı bilinmez, kanallarda özgün bir yılbaşı programı yoktu. İbo Show ve O Ses Türkiye dışında özel olarak hazırlanmış bir müzikli program nedense yapılmamıştı. Oysa işletmecilik ve ticari başarı açısından bakıldığında bundan daha uygun bir zamanlama olamazdı. Türkiye’nin çalışmayanlar dışındaki tüm ahalisi yani seyirci zorunlu olarak evdeydi. Programlara çağrılabilecek sanatçılar hiçbir canlı programa katılma şansını bulamamış, hem maddi hem manevi açıdan böylesi bir davete koşa koşa ve çok da indirimli kaşelerle gidecek durumdaydı. Rahatlıkla reklam da alınabilir, program ucuza da getirilebilirdi.İlk aklıma gelen yılbaşı kutlamasından hoşlanmayan Ankara’nın kanal yöneticilerinin kulağını bükmüş olmasıydı. Ancak her iki özel programın da iktidar yakını grupların kanallarında yayımlanmış olması bu iddiamı çürütüyordu. O zaman neden örneğin NTV’de 100 yıl önce hazırlanmış naftalinli bir müzik programı izlemek zorunda kalmıştık? Mesela FOX niçin bir özel yılbaşı programı hazırlamamış da bir film koyup bu özel geceyi geçiştirmişti? TRT niçin özel programını gece yarısı arşivden çıkarıp tozunu silkelemeden yayımlamıştı? Kanal D’de yarışma programı, Show’da komedi vardı, ama en absürt olanı CNN Türk’tü, yılbaşına Öztürk Yılmaz, Zafer Şahin, Hakan Bayrakçı ve Mehmet Metiner’li tartışma programıyla girmek! Seyirciye jilet attırmak için mi! Benim anket yaptığım Twitter takipçilerim Halk TV’de Serhan Asker’in özel yılbaşı programını izlemiş ve çok beğenmişti. Ama benim (80 bin de olsa) takipçim genel bir klasman değil tabii! Herkes de o gece türkü ve şiirle yetinmek istemez. Ata Demirer şovu izleyip beğenen, Murat Karahan’ın konserinden de övgüyle bahseden var ama o konser bana sanki yılbaşı gecesi için değil de 10 Kasım günü için hazırlanmış gibi geldi, Atatürk’ün sevdiği türküler gibi!Evet, niye itiraz ediyorsunuz ki yılbaşı gecesinde dünyanın her yerinde insanlar eğleniyor, eğlenmek ayıp değil, günah değil! Bu yıl pandemi koşullarında kalabalık olamadık ama iki kişi de eğlenilebilir. Hatta buna daha çok ihtiyacımız var! Nitekim reyting sonuçlarına baktığımız zaman da bunu gördük: Yılbaşı gecesi en çok izlenen program her üç kategoride de Acun Ilıcalı’nın TV8’de yaptığı “O Ses Türkiye Yılbaşı Özel” programı oldu! Acun, bir kez daha televizyonculuğu ve ticareti iyi bildiğini kanıtladı. İkinci en çok izlenen İbo Show’du ki o da özel bir programdı. Halkın çoğunluğu bunu ister ve boş verirseniz size arkasını döner. Bu reyting sonuçlarını özellikle seçim kazanmak isteyen siyasetçilerin de incelemesini ve kulak vermesini tavsiye ederim: Kitle burada ve bakın ne diyor? Yazgülü Aldoğan

Performans sanatının isyankar kızıŞükran Moral:Ülke, kadın mezbahası!

Performans sanatının isyankar kızı Şükran Moral: Ülke, kadın mezbahası! figure > Bazı sanatçılar vardır gündemin önünde koşarlar, toplumun kanayan yaralarını herkesten önce gözümüze sokmayı başarırlar. Performans sanatının önde gelen ismi Şükran Moral öyle biri. Tabulara başkaldırmasıyla bilinen sanatçı aynı zamanda gündemin nabzını çok öncesinden ölçen, bir kâhin gibi olacakları zihninde önceden canlandırıp eserlerini ona göre tasarlayan bir sanatçı.Örneğin, bizler Ege’deki mülteci dramını yaşamadan, görmeden önce Şükran Moral, 2003 yılında “umutsuzluk” adını verdiği eserinde, bir kayığa doluşarak bilinmezlere yolculuk yapan erkekleri gözümüze sokmuştu.2019 yılında 80 milyon kişiyi yerinden, yurdundan eden mülteci krizinin erken günlerinde önce erkekler kendilerini kayıklara, botlara atmıştı.Kadınları, cansız bedenleri plajlara vuran küçük çocukları yıllar sonra görecektik.Bu yıl “erkekler yerini bilsin” diye sosyal medyada başlayan mizah dolu paylaşımlarda iş, “Kadın 4 kuma alabilir”e kadar varmıştı.Derken 2010 yılında Mardin’de çektiği videosunda “3 erkekle evlenen bir kadını” bizzat canlandıran Moral’ın fotoğrafları önümüze düşmüştü.Mülteci hakları, cinsiyet eşitliği, çocuk evlilikleri, kapitalist düzenin ikiyüzlülüğü gibi konulara kafa yoran Moral ile 2000’li yılların başında Rodos’ta Akdenizli kadın gazetecileri, yazarları, sanatçıları bir araya getiren uluslararası bir toplantıda tanıştık.Dostluğumuz o dönemden beri devam ediyor.Samsun Terme doğumlu olduğu için gözü karalığından ötürü “Amazonların ruhu sana geçmiş” diye takılırım ona.Termelidir çünkü Amazonlar.Şükran Moral, daha iyi ok atmak için tek göğüslerini feda eden Amazonlardan da cesurdur gözümde.Katolikliği en koyu haliyle yaşayan İtalya’da, henüz bugünkü kadar tanınmadığı bir dönemde kendiini çarmıha germiş dişi bir İsa olarak tasvir etmesi bunun kanıtı değil mi?‘ÜRETMEK, ANARŞİST BİR SÜREÇ’Erkeklerin hamamındaki “Hamam”, kimimizin kapısından bile geçmeye çekindiği “Genelev” gibi unutulmaz performanslarına ilaveten jinekolog koltuğu, mezbaha, akıl hastaneleri, morglar gibi dikenli konular sanatının odağındadır.Hayatını Roma ve İstanbul arasında geçiren Şükran Moral, şu anda Roma’da.Covid’in sanatını nasıl etkilediği Şükran Moral’e sormak nicedir aklımdaydı.  - Dünyanın en güzel, tarihi ve kültürel mirası en yoğun iki başkentinde yaşıyorsunuz. Roma ve İstanbul. Bu şehirlerin hangisinden en fazla besleniyorsunuz, üretiyorsunuz?Şansını kendi yaratanlardanım. İki yeri de çok seviyorum ama iki şehre de ait değilim. Sanatçı kimliğimin ortaya çıktığı ilk yer Roma. Sanat tarihi kitaplarında gördüğümüz gerçek heykellerin sokaklarda karşıma çıktığı müthiş bir şehir. Ama kimlik sorunuyla ilk kez karşılaştığım yer. İstanbul, liseyi bitirir bitirmez tek bavulla geldiğim, yapayalnız yaşadığım karmaşık ve gizemli bir şehir. İstanbul’u kendimi yabancı hissettiğim için terk etmiştim. Üretmek, çok anarşist bir süreç. İşte bu nedenle İstanbul’da yaratmak harika. Kökenlerim İstanbul’a ait. Göçebeyim ben, o nedenle yollarda yaratırım.   - Covid süreci sanatınızı nasıl etkiledi?  Covid, 2020 yılında bize “Apocalypse”i getirdi. Ben günlerimi yazmakla ve desen yaparak geçirdim. Kendimle kavga ettiğim bir yıl oldu. Bir türlü bitiremediğim biyografimi de yazıyorum. Londra’da sanat fuarı Frieze’de “Taking a Stand: Art &Society” isimli sergiye katıldım. Londra Deutsche Bank’ın koleksiyonundan derlenen bir sergiydi. İstanbul Fişekhane’de “Yakınsama” sergisine katıldım. Sergi, Ali ve Rabiya Güreli koleksiyonundan derlendi.‘ÇAĞDAŞ SANAT SINIFTA KALDI’ - Sizce Türkiye’de ve Avrupa’da sanat dünyası, bu zor süreci iyi yönetebildi mi?Çağdaş sanat sınıfta kaldı. Bence uyum gösteremediler, dünyaca ünlü müzelerin canlı yayınlarına katılım yüz civarıydı. Yıllar önce “müzeler morg gibi” demiştim ve bir müzeyi de morga çevirmiştim, haklıymışım. Sanat için çok zor ama özellikle sanatçılar için yıkıcı bir yıldı. Türkiye’de de bence fazla bir etkinlik olamadı, Step İstanbul ümit vericiydi elbette. Öte yandan canlı yayınlar bence hiç fena değildi...   - Dünyanın nereye gittiği, insanlığın haliyle ilgili sanatınıza yansıttığınız öngörüleriniz benim gözümde benzersiz. Gündemin önünden gitmeyi nasıl başarıyorsunuz? Çok teşekkür ederim, takdir edilmek çok alıştığım bir şey değil. 1992’de çimentodan bir kayık yapmıştım. Sergilenmişti o yıllarda. Aynı çimento kayık, 2018’de Roma’da Macro Müzesi’nde yaptığım kişisel sergide yeniden sergilendi. 90’lı yıllarda kimlikle ilgili işler de yapmıştım. Özellikle kovulanlarla ilgili yani göçmenler. Yine 1994’te çok evlilikle ilgili performans ve işlerim de var... Gündemin önünde gitmeyi başarmak aslında acılı bir süreç. Bazen bu dünyaya ait olmadığımı hissediyorum. Uzay bile bu kadar sessiz olamaz. /Archive/2021/1/1/233501725-kul-manset-2-rnk.jpegMoral'in "Mezbaha" isimli performasından...‘GURUR DUYUYORUM’ - Feminist, erkek düzenine başkaldıran bir sanatçı olarak tanımlanıyorsunuz. Feminist bir sanatçı olmak neyi gerektirir? Açık söyleyeyim mi? Gurur duyuyorum, başım dik, haykırana kadar bağırıyorum. Evet, ben bir feministim. Kadınların yakıldığı, kesildiği, katledildiği bir ülkede feminist olmakla iftihar ediyorum. Ülke ülke değil, kadın mezbahası. Yalan mı? Tavır almasını bilmelisin, hepsi bu.Moral’in eserleri, Victoria&Albert Müzesi, British Müzesi, 21c Müzesi, Polonya Çağdaş Sanat Müzesi, Deutsche Bank Londra, Deutsche Telekom, İstanbul Modern gibi müzelerde ve Ömer Koç Koleksiyonu’nda yer alıyor. Gila Benmayor




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter