News - Haberler
İstanbul'da dehşet! Koli bandıyla bağladığısevgilisinin evini yaktı
İstanbul'da dehşet! Koli bandıyla bağladığı sevgilisinin evini yaktı İstanbul Ataşehir'de, eski sevgilisi tarafından elleri, ayakları ve ağzı koli bandıyla bağlandıktan sonra evi ateşe verildiği iddia edilen genç kadın, itfaiye ekiplerince yanmaktan kurtarıldı. Yangın söndürülürken, evi ateşe verip kaçtığı iddia edilen Emre Y. yapılan çalışmaların ardından polis tarafından yakalandı. Yangın, Saat 19.30 sıralarında Mevlana Mahallesi Hüseyin Ağırman Sokak'ta site içerisinde bulunan 15 katlı binanın 14 katında çıktı. İhbar üzerine çok sayıda itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekipleri, yanan dairenin içerisine girerek elleri, ayakları ve ağzı koli bandıyla bağlı olduğu halde mahsur kalan Alev Ş.'yi kurtardı. ELLERİNDEKİ KOLİ BANDI KAMERAYA YANSIDIDumandan etkilenmiş halde itfaiye ekiplerince kurtarılan Alev Ş. sağlık ekiplerine teslim edildi. Alev Ş.'nin ambulansa götürülmesi sırasında ellerindeki koli bantları kameraya yansıdı. Sağlık ekiplerinin ambulansta ilk müdahalesini yaptıkları Alev Ş. Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. İtfaiye ekipleri, yangını kısa sürede söndürerek bir süre soğutma çalışması yaptı. Yanan daire tamamen kullanılmaz hale geldi. Polis ekipleri yangın yerinde güvenlik önlemi alırken, site sakileri yangın ile ilgili yapılan çalışmaları izledi.ESKİ SEVGİLİSİ BAĞLAYIP EVİ ATEŞE VERDİ İDDİASIPolis ekipleri olaya ilişkin çok yönlü araştırma başlattı. Alev Ş.'nin aralarında problemler olan eski sevgilisi Emre Y. tarafından elleri-kollarının koli bandıyla bağlandıktan sonra içeride bırakılarak evinin ateşe verildiği iddia edildi. Olayın ardından kaçtığının görüldüğü ileri sürülen Emre Y. kaçtı. Alev Ş.'nin, daha önce Emre Y. hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı öğrenildi./Archive/2021/1/14/073116807-dehset-dha2116958448.jpg"SEVGİLİSİ EVİ YAKIP KAÇMIŞ"Bir görgü tanığı, "Sevgilisi evi yakıp kaçmış. Ama kadını kurtardılar. Kadının ellerini ve ayaklarını bağlamışlar. Şuanda kadın kurtuldu. Ambulansla kadını hastaneye kaldırdılar" diye konuştu. Ataşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin çalışmaları sonucu Emre Y. yakalanarak gözaltına alındı. "Kasten Yaralama ve Yangın Çıkarmak Suretiyle Kasten Öldürmeye Teşebbüs" suçlamasıyla Emre Y.'nin işlemlerinin sürdüğü bildirildi. DHAProf. Dr. Mehmet Ceyhan,Çinli Sinovac aşının Brezilya'daki yüzde 50.38’lik koruma oranınıdeğerlendirdi
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Çinli Sinovac aşının Brezilya'daki yüzde 50.38’lik koruma oranını değerlendirdi Çinli Sinovac firmasının Brezilya'daki denemelerinde elde ettiği yüzde 50.38’lik koruma oranını değerlendiren Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Faz 3 çalışmaları sonuçlanmadan açıklanacak verilerin bilimsel anlam taşımayacağını belirtti Çinli Sinovac firmasının Brezilya’daki denemelerinde elde edilen yüzde 50.38’lik koruma oranını vermesi akıllarda soru işaretlerine neden oldu. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, her ülkenin kendi ara verilerini açıkladığını, Faz 3 çalışmaları sonuçlanmadan açıklanacak verilerin bilimsel anlam taşımayacağını belirtti. Ceyhan, “faz-3 çalışmalarına katılan denek sayısı arttıkça etkinlik oranı düşük de çıkar yüksek de çıkabilir” dedi.Endonezya, Brezilya Türkiye’de daha önce açıklanan değerlerin ara veriler olduğunu, biten faz-3 çalışması olmadığını anlatan Ceyhan “Çin bu işi başından beri açıklamayı erteledi. Nedeni de buydu. Zaten faz-3 çalışmasında kullandığı denek sayısı düşük ama bunu bir de ülke ülke, bölük pörçük açıklarsanız, açıkladığınız ülkelerin verilerinin güvenirliliği olmaz. Kaç denek olduğunu bilmiyoruz, zaten hiçbiri bilimsel değil. Çinlilerin dediği şu idi ‘pandemi aşısında yüzde 50 etkinlik kullanılabilir anlamına gelir’ diyor. Fakat orada şöyle bir sıkıntı var, elinizde: Etkin bir aşı yoksa yüzde 50’ye razı olabilirsiniz” dedi. Ceyhan diğer aşıların da faz-3 çalışmalarının henüz sonuçlanmadığını hatırlatarak “faz3 çalışmalarına katılan denek sayısı arttıkça etkinlik oranı düşük de çıkar yüksek de çıkabilir...” dedi. Dün Sinovac aşısı olan Mehmet Ceyhan, “Türkiye’de şu an kısa bir zamanda görünen başka bir aşı gelmeyecek gibi. Elinizde etkin bir aşı yoksa yüzde 50’ye razı olabilirsiniz” ifadelerini kullandı.‘AĞIR HASTALARDA KORUYUCU’Sosyal medya hesabından açıklama yapan Asistan Prof. Emrah Altındiş, “Çalışmada 4 bin 653 kişi Sinovac aşısı olurken (60 yaş üstü dahil), 4 bin 599 kişi kontrol. Kontrol grubunda 7 kişi hastalığı ağır geçirirken, aşı grubunda bu sayı 0! Dolayısı ile aşı ağır hastalığı engellemede yüzde 100 koruyucu. Toplumun koruyuculuğu daha yüksek olan aşılarla aşılanmasından yana olduğunu belirterek “Verilere göre Sinovac aşısı Pfizer, Moderna, AstraZeneca aşılarından çok daha düşük olsa da koruyucu. Sinovac aşısına mecbur bırakıldıysak: aşıyı olmamız, olmamamızdan çok daha iyi” dedi. Sibel Bahçetepeİzmir TorbalıDevlet Hastanesi'nde koronalıhastadan para istendi
İzmir Torbalı Devlet Hastanesi'nde koronalı hastadan para istendi Torbalı Devlet Hastanesi koronalı hastadan para istedi, ödeyemeyen hastayı tedavi bitmeden yolladı. İzmir Torbalı Devlet Hastanesi’nde yatan Covid 19 hastası Kutbettin Köstetçi’den ücret istendi. İddiaya göre, 11 Ocak’ta koronavirüs testi pozitif çıkan Kutbettin Köstekçi (51), ağırlaşınca Torbalı Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. 3 gün yoğun bakımda kalan Köstekçi’ye SGK’siz olduğu için 1632 lira fatura çıkarıldı. Parası olmadığını söyleyen Köstekçi, hastane yönetimi tarafından tutulan tutanakla taburcu edildi. Tutanakta, “Sosyal güvencesi olmadığı için ücretli tedavi uygulandığı, 1632 lira tedavi gideri olduğu ve ödeyemediğini beyan etmiştir. Borcu ileri bir tarihte ödeyeceği beyan edilerek taburcu edildi” denildi. CHP İzmir Milletvekili Av. Sevda Erdan Kılıç, İzmir’in Torbalı ilçesindeki “sağlık skandalını” Meclis gündemine taşıdı. Kılıç, “Aslında taburcu edilmiyor, parası olmadığı için hem de daha iyileşmeden tutanak tutularak hastaneden kovuluyor. AKP iktidarı pandeminin başladığı tarihten beri ‘Özel hastanelerde bile koronavirüs tedavisi ücretsiz!’ diyor. Bırakın özel hastaneyi devlet hastanesinde bile korona tedavisinin ücretli olduğunu Torbalı’daki bu olay ortaya koymaktadır” dedi.GİTMEYE KORKUYORHala testi pozitif olan Köstekçi’nin, bir yandan hastalığı nasıl yeneceğini diğer yandan da bu borcu nasıl ödeyeceğini kara kara düşündüğünü ifade eden Kılıç, “Sağlık Bakanı’na ve bakanlığın bürokratlarına şunu sormak istiyorum: Köstekçi gibi SGK’si olmayan hastalar parasından korkup hastaneye yatmaz ve daha fazla kişiye bu hastalığı bulaştırırsa bunun sorumlusu kim olur? Yazık değil mi bu millete? Hastaneden çıktıktan sonra baş ağrısının kendisini çok zorladığını, sık sık öksürdüğünü, ancak parası olmadığı için hastaneye bir daha gitmeye korktuğunu belirten Köstekçi, bu parayı ödeyemeyeceğini de söylüyor.” Mehmet İnmezSinovac firmasının Brezilya’daki koruma oranın yüzde 50.38’lik değerlendirenÇinli uzmanlar, aşılarınısavundu
Sinovac firmasının Brezilya’daki koruma oranın yüzde 50.38’lik değerlendiren Çinli uzmanlar, aşılarını savundu Çin Komünist Partisi’nin İngilizce yayın organı Global Times, Sinovac firmasının Brezilya’daki denemelerinde elde edilen yüzde 50.38’lik koruma oranını Çinli uzmanlara sordu. Haberde, uzmanlar Brezilya’daki faz-3 denemelerinin salgının yoğun olduğu bir dönemde ön cephede yer alan sağlık çalışanlarına odaklanması ve ileri yaşlardaki kişileri de içermesi nedeniyle sonuçların bu şekilde çıkmasının normal olduğu yorumunu yaptı.Çin Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nden Shao Yiming, bu konuda yaptığı değerlendirmede ise “Sağlık çalışanlarının virüse daha fazla maruz kaldığını, bunun da aşının koruma oranını düşüreceğini” söyledi. Shao, “Bir aşı virüs tarafından ne kadar çok saldırıya uğrarsa, koruma oranı o kadar düşük olur” dedi. Sinovac aşısının Brezilya’daki deneme ortamının Pfizer aşısının ortamından üç kat, Moderna aşısınınkinden de altı kat daha riski olduğunu söyleyen Shao, bir aşının koruma oranının sadece etkinliğine değil, aynı zamanda ortamdaki enfeksiyon riskine de bağlı olduğunu belirtti. Çinli uzman, Brezilya’da açıklanan yüzde 50.38 oranında en hafif vakaların bile değerlendirmeye alındığını söyleyerek Sinovac’ın kullanıldığı bu “hassas sistemin” de koruma oranını düşürdüğü yorumu yaptı.‘YETERİNCE İYİ’Haberde, Pekin Üniversite Hastanesi’nden enfeksiyon hastalıkları uzmanı Wang Guiqiang’in de benzer bir yorumu yer aldı. Katılımcıların neredeyse tamamının sağlık çalışanı olduğunu söyleyen Wang, “Aşı böylesine yüksek risk altındaki bir nüfusta ağır hastalığı yüzde 100 önleyebildi, hastalık oranını etkili biçimde kontrol altına alabildi ve insanların en az yüzde 50’sini enfeksiyondan korudu. Bu, yeterince iyi” dedi. cumhuriyet.com.trAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı, 9 HDP'li milletvekili hakkında fezleke hazırlıyor
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 9 HDP'li milletvekili hakkında fezleke hazırlıyor Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın da bulunduğu 9 milletvekili hakkında, 6-8 Ekim 2014’te 37 kişinin yaşamını yitirdiği “Kobani olayları”na ilişkin fezleke hazırlıyor. Fezlekelerde, “milletvekillerinin terör örgütü eylemlerine destek verdiği” yer alıyor. HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “HDP’nin yargılanma yerinin sadece sandık olduğunu” ifade ederek “Hesabı seçmene veririz” dedi.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da yer aldığı 108 sanık hakkındaki iddianamenin kabul edilmesinin ardından, olay tarihinde HDP MYK üyesi olan milletvekilleri hakkında fezleke hazırlamak için harekete geçti. Bu kapsamda HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, grup başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Hakkı Saruhan Oluç ile milletvekilleri Garo Paylan, Hüda Kaya, Sezai Temelli, Pero Dundar, Fatma Kurtulan ve Serpil Kemalbay Pekgözegü hakkında, anayasanın 83. maddesi gereğince milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması talebiyle fezleke düzenlenecek. Bugüne dek HDP’li milletvekilleri hakkında TBMM’ye ulaşan 914 fezleke bulunurken hakkında fezleke düzenlenmeyen milletvekili ise yok.Fezlekeler ve HDP’nin kapatılmasına yönelik tartışmalar üzerine Cumhuriyet’e konuşan Beştaş, “bu durumun tamamen siyaset yapma hakkının engellenmesi olduğunu” kaydetti. Beştaş, “Partilerin yargılanma yeri sadece sandıktır. Hesabı yalnızca seçmene veririz. Olumlu ya da olumsuz görüşlerini seçmenler, sandıkta gösterirler” dedi. “Kobani iddianamesinin de siyasi bir metin olduğunu” savunan Beştaş, “HDP’nin şiddetle ilişkilendirilemeyeceğini” ifade ederek sözlerini “Biz, demokratik siyasete inanan, şiddetsiz bir çözüm için bedel ödeyen bir partiyiz. Burada bir kumpas var. HDP’yi devre dışı bırakmak istiyorlar. Burada gasp edilmek istenense halkın iradesidir. Tıpkı kayyımlar gibi. Fezlekeleri okuyorum, acı acı gülüyorum. Her sözümüz bir fezleke” dedi. Selda GüneysuMahkeme, kararıusul veşekil yönünden aykırıbuldu,İYİParti ihraçtaısrarlı
Mahkeme, kararı usul ve şekil yönünden aykırı buldu, İYİ Parti ihraçta ısrarlı İstanbul milletvekili Ümit Özdağ’ın İYİ Parti’den ihracına ilişkin kararı mahkeme iptal etti. Özdağ, “Adalet yerini buldu” dedi. İYİ Parti yeniden harekete geçti. Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkında “FETÖ ile ilgili iddiaları” nedeniyle, İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ’ın İYİ Parti’den ihraç edilmesine ilişkin kararı iptal etti. Parti yönetimi bu kez Özdağ’ı parti tüzüğünde belirtilen genel idare kurulu (GİK) kararı uyarınca disipline sevk edecek. Özdağ’ın İYİ Parti’den ihracının ardından avukatı Uğur Tarhan, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açtığı davada, “disipline sevk kararının usul ve şekil yönünden gerek anayasaya, gerekse Siyasi Partiler Yasası ile parti tüzüğüne aykırı olduğunu” belirtti. Mahkeme, “sevk kararının usul ve şekil yönünden aykırı olduğunu”, davanın kabulüyle Özdağ’ın, parti üyeliğinden çıkarılmasına ilişkin disiplin kurulu kararının iptaline kesin olarak hükmetti. Karar sonrası Özdağ, sosyal medya hesabından, “Adalet yerini buldu” paylaşımında bulunurken, DHA’ya yaptığı açıklamada da şunları kaydetti: “Mahkemenin doğru karar aldığını düşünüyorum. Biz sadece şekil açısından itiraz etmiştik. Mahkemeler bu konuda meselelerin içeriğine girmiyorlar. Mahkeme şekil açısından bu ihracın tüzüğe aykırı olduğuna karar vererek ihracı iptal etti. Bakın ben, İYİ Parti’nin 20 Eylül’de yaptığı kongreden sonra, 19 Ekim’de, CNN Türk’te, Ahmet Hakan’ın programına çıktım. İYİ Parti’deki gelişmeleri paylaştım. O günden bugüne yapmış olduğum açıklamaların arkasında duruyorum. Hiçbir açıklamamdan dolayı pişman değilim. Bundan sonra da bugüne kadar ne söylediysem, bir siyasetçi olarak, Türk milliyetçisi çizgisinde, onları söylemeye devam edeceğim. Bunu da bir İYİ Parti milletvekili olarak yapmaya devam edeceğim.” Özdağ, kararın “usul ve şekil yönünden alındığı gerekçesiyle” genel merkezin itiraz yolunun bulunmadığına da dikkat çekti.GİK KARARIYLA SEVKÖte yandan Özdağ kararı sonrası İYİ Parti de harekete geçti. Parti yönetimi bu kez Özdağ’ı, genel idare kurulu kararıyla, “kesin ihraç istemiyle” disiplin kuruluna sevk etmeye hazırlanıyor. Selda GüneysuABD'de aşırısağçok daha fazlaşiddete başvuracak
ABD'de aşırı sağ çok daha fazla şiddete başvuracak ABD’de kurumsal sağ ile aşırı sağ arasındaki “işbirliği” değişen biçimler alarak sürecek. Bakmayın şimdi Cumhuriyetçi Parti’den kimilerinin Capitol Baskını’nı kınamış olmalarına. Ülkedeki kargaşadan antifaşist sol örgüt Antifa’yı suçlarken, şiddetin, kontrol ettiklerini sandığı aşır sağdan gelmesinin sersemliğini yaşıyorlar şu an. Önümüzdeki dönemde ABD aşırı sağı çok daha fazla şiddete başvuracak. Joe Biden yönetiminde daha çok tanık olunacak buna. Çünkü neo-liberal politikaların olumsuz sonuçları, halihazırdaki salgının yarattığı kırılganlık aşırı sağcıların propaganda yeteneklerini geliştirmelerine yarıyor. Sahte bir neo-liberalizm eleştirisi, ahlak sosuna bandırılmış zemin üzerinde yükseliyor. Yaklaşık bir milyondan fazla insanın resmi olarak işsiz olduğu, gayri resmi olarak bu rakamın milyonları bulduğu ABD’de aşırı sağ, sola yönelik sermaye kaynaklı “endişeleri” de kullanarak kurumsal sağa karşı alternatif hale geliyor. Bu ortamı yaratan kurumsal sağın ortağı olmasına rağmen, onun yarattığı sefaletten, istikrarsızlıktan besleniyor.Tüm bunlara karşın ABD’de aşırı sağ tehlikenin yarattığı tehditler kötü birçok örneğe rağmen ciddiye alınmıyor. Çünkü beyaz üstünlüğünün hâkim ideoloji olması aşırı sağın gücünü gizliyor.‘DARBE UYARISI’ABD’nin başta Jacobin olmak üzere sosyalist yayın organlarında darbe teşebbüslerine ilişkin haberler yer almıştı. Derginin editörü David Sirota bu uyarılarının dikkate alınmadığından yakınıyor haklı olarak. “Sanki Amerika’da böyle şeyler asla olmazmış gibi alaycı yaklaşıldı yazdıklarımıza” diyen Sirota, Capitol Baskını’ndan sonra artık kimsenin alay etmediğine de dikkat çekiyor. Sirota önemli bir Amerikalı sosyalist. Okuma şansını bulamadığım, on yıl önce yazdığı The Uprising (Başkaldırı) adlı kitabında yazdıklarının gerçekleştiğini belirtiyor. O da birçok gözlemci gibi Trump’ın kışkırtıcılığına dikkat çekerek “Baskın bu kışkırtmanın sonucuydu” diyor. Söylediği bir şey daha var: “Trump gitse de bu olaylar sürecek”. Sirota “Aşırı sağın ve özellikle birçok Trump destekçisinin demokrasiye düşman olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Monmouth Üniversitesi’nden 2019’da yapılan anket verileri, Trump’ın en güçlü taraftarlarının yaklaşık üçte birinin otoriter eğilimlere destek verdiğini ortaya koyuyor” da diyor. Trump’ın sağcı şiddeti az göstermek için hazırlanan bir istihbarat raporunda “beyaz üstünlüğünü savunanların daha az tehlikeli” gösterilmesi konusunda baskı yaptığı da belirtiliyor. Bunu ortaya atan bir FBI yetkilisi. Politico dergisi de FBI yetkililerinin aşırı sağ tehditle mücadeleden Trump ilgilenmediği için vazgeçtiklerini yazmıştı. Trump bunun yerine göçmenlere, solculara, çevrecilere karşı “politikalar” geliştirdi. Polisin baskını bastırmama tutumu Trump’ın polis teşkilatında da taraftarlarının olduğu gerçeğini gözler önüne serdi. Yakın tarihlerde yapılan barışçıl gösterileri çok sert bastıran polisin “taraf” olduğunu anımsatacak örnekler arasında küreselleşme karşıtlarına aldığı tutumlar başta geliyor. 1999 Seattle çatışmaları örneğin. Plastik mermilerin, gaz bombalarının havada uçuştuğu bir polis baskını söz konusu olmuştu. 2011’de Zuccotti Park’taki Occupy Wall Street kampına düzenlenen baskındaki polis vahşetini de anımsamalıyız. 2016’da, polis ile Ulusal Muhafızlar’ın protestocuları dağıtmak için ses bombası, tazyikli su, otomatik tüfekler kullandığı da akıllardadır. Nihayet geçen yıl yaşanan George Floyd’un polis eliyle öldürülmesine yönelik protestolarda polisin (diz çöküp siyah toplumdan özür dileyen az sayıdaki meslektaşları hariç) nasıl vahşi bir tutum aldığı biliniyor. Oysa Capitol Baskını’nda polislerden birinin saldırganların lideri konumunda olan kişiye “lütfen, lütfen çıkın” diye yalvardığına tanık olundu. Zaman zaman başını gösteren, ancak marijinal olduğu sanılan ya da öyle görülmesi istenen aşırı sağ Trump marifetiyle artık iyice görünür oldu. Bundan sonrası bu görünürlüğün avantajıyla şiddet olaylarına daha sık başvuracak oluşu kimse için sürpriz olmayacak. Mustafa K ErdemolMahkeme Gökçe hakkında yapılan yalan haberleri basınözgürlüğüve eleştiri saydı
Mahkeme Gökçe hakkında yapılan yalan haberleri basın özgürlüğü ve eleştiri saydı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe hakkında “darbeci askerlerle ilişkili olduğu” iddiasıyla yapılan yalan haberin “basın özgürlüğü ve eleştiri” sınırları içinde kaldığına karar verdi. Gökçe’nin avukatı Burak Güner, “Asılsız haberlerle müvekkilimin toplum tarafından vatan haini olarak görülmesi ve terör örgütü üyesi olarak linç edilmesi amaçlanmıştır” diyerek kararı Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini açıkladı. Kararı Cumhuriyet’e değerlendiren İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, yargının siyasi karar verdiğini belirterek, “Terörle ilişkilendirmek ise içinde bulunduğumuz iklimin muhalif görünenler için en sık başvurduğu acımasız yollardan biri. Canımız yanarak dile getirsek de ‘yandaş basın’ ne yazık ki gerçekliğe dayanan bir tanım. Hukuksuzluklar ve siyasi kararlar en önemli sorunumuz. Bağımsız basının haberlerine verilen cezayla, yandaş basının haberlerine verilen cezalar karşılaştırıldığında durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Böyle bir haber muhalif gazetede çıksaydı ve suçlanan kişi devlet katında muteber bir kişi olsaydı cezalar ardı ardına gelirdi” ifadelerini kullandı.‘YANDAŞLIĞIN ÖRNEĞİKararı eleştiren avukat Celal Ülgen ise durumu, “Bilindiği gibi mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim teminatı olmadığı için bizde yargıçlar nabza göre şerbet vermeyi tercih ediyorlar. Burada da Gökçe'ye karşı bir eleştiri olmayıp bir iftira yer almaktadır. Bu nedenle istinaf mahkemesi eminim tersi konumda olduğunda daha farklı bir karar verecektir. Adalet kişinin iktidara yakınlığı ve uzaklığı üzerine terazisini konuşlandırmaktadır. İlk mahkeme kararı doğrudur. İstinaf kararı ise yandaşlığın somut bir örneği. İstinaf gerekçesini yazarken de nasıl ve ne için bir karar verdiğini unutmuş görülmektedir. Konu eleştiri değil asılsız haberdir. Asılsız haber eleştiri içinde değerlendirilmez. İşte son günlerde hukukumuzun hâli pür melali budur” sözleriyle değerlendirdi.‘KUMPAS KURULDU’Eski CHP milletvekili ve hukukçu Haluk Pekşen, yaşanan durumun benzerlerini Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarında da gördüklerini vurgulayarak, “İktidara hizmet etmeyen, onların suyuna gitmeyen kamu görevlileri hakkında aynı yöntemlerle kumpaslar kuruldu ve o uygulamaları yapanlar şu an ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyor. Karşımızdaki durum basın özgürlüğü değildir, açıkça bir kamu görevlisinin bazı yaftamalarla, iftiralarla görevini yapamaz hale getirilmesi amaçlanmıştır. Verilen karar ceza hukuku açısından son derece yanlıştır. Sorumlular, Yargıtay içtihatlarına göre mutlaka ceza almalıdır” dedi.NE OLMUŞTUSabah gazetesi, 2016’da, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe’nin 2015’te Hava Kuvvetleri'nin kuruluşunun 104. yıldönümü nedeniyle Çiğli 2. Ana Jet Üssü'nde yapılan kutlama töreni öncesinde çekilen fotoğrafını, “Çankayalı Gökçe FETÖ’cülerle Beraber” şekilde servis etmiş, Gökçe’nin şikâyetiyle konu yargıya taşınmıştı. Mahkeme, Sabah muhabirini “basın yoluyla asılsız haber yaparak hakaret ve iftira suçlarını işlediğine” hükmederek 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırmış, ayrıca Gökçe’ye 7 bin 500 TL manevi ve 304 TL maddi tazminat ödenmesine karar vermişti. Sabah’ın istinaf başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemenin kararını bozarak yalan haberin “basın özgürlüğü ve eleştiri” sınırlarında olduğuna hükmetmişti. Tazminat kararını kaldıran mahkeme yargılamanın tüm giderleri olayın mağduru Buğra Gökçe’nin üzerine bıraktı. Muhammed ÖzmenMersin Milli Eğitim Müdürlüğü, okullarda seçmeli din derslerini dahaçoköğrencinin tercih etmesi için adeta seferberlik başlattı
Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü, okullarda seçmeli din derslerini daha çok öğrencinin tercih etmesi için adeta seferberlik başlattı Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü, müftülük ve MÜ İslami İlimler Fakültesi, okullarda seçmeli din derslerini daha çok öğrencinin tercih etmesi için adeta seferberlik başlattı. Üç kurumun toplantısında din öğretmenlerinin cuma vaazlarında konuşma yapması kararı alındı. Eğitim Sen; özgür, bilimsel eğitim yerine tek tip öğrenci dayatmasına tepkili. Ortaokul ve liselerde seçmeli ders kayıtları sürüyor. Mersin’de ortaokul ve liselerde seçmeli din derslerini daha çok öğrencinin tercih etmesi için adeta seferberlik başlatıldı. Bu kapsamda Mersin Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdal Baykan’ın girişimiyle il genelindeki tüm din kültürü dersi öğretmenleriyle imam hatip okulları öğretmen ve müdürlerine yönelik zoom üzerinden bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Milli Eğitim Müdürü Adem Koca ile Mersin Müftüsü Şaban Kondi’nin yanı sıra ilçe müftüleri ve İmam Hatip Platformu temsilcileri de katıldı. Prof. Dr. Baykan toplantıda “Müftülüklerden gelen vaizler yapılan konuşmalarla derslerin önemini anlatır” dedi. Mut’tan bir okul müdürü de “Din kültürü öğretmenleri camilere gelip cemaate seslensinler ve seçmeli din dersleri için aileleri ikna etsinler” önerisinde bulundu. Mersin Müftüsü Kondi de bu öneriye katıldığını belirterek, din kültürü öğretmenlerinin, cuma vaazında cemaate seslenmek için ilçe müftülükleriyle irtibata geçmelerini istedi.EĞİTİM-SEN’DEN TEPKİEğitim-Sen Mersin Şubesi toplantıyla ilgili “Öğrencinin ilgi, beceri, istekleri göz ardı edilerek tek tip insan, tek tip inanç dayatmasının somutlaşmış bir göstergesi olan bu toplantı bireyin özgür iradesinin önüne geçme çabasıdır. Bu dayatma kabul edilemez ve Eğitim Sen olarak kabul etmeyeceğiz” açıklaması yaptı. Abidin YağmurMEB ile protokolleri durdurulan vakıf, MEB kurumunda diplomat adaylarınıeğitecek
MEB ile protokolleri durdurulan vakıf, MEB kurumunda diplomat adaylarını eğitecek Okullardaki faaliyetleri tartışma konusu olan Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), diplomasiye de el attı. Yönetiminde Bilal Erdoğan’ın da bulunduğu vakfa bağlı Genç Diplomat Akademisi, “diplomasi alanında çalışmayı hedefleyen gençlere” diplomat eğitimi vereceğini açıkladı. Eğitim Kuzey Makedonya’da başlayacak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), “gelecekte diplomasi alanında çalışmayı hedefleyen gençlere” diplomat eğitimi vereceğini açıkladı. Kuzey Makedonya’da gerçekleştirilecek eğitimin ödülü ise “Türkiye’de staj imkânı” olarak duyuruldu. Eğitimin, Kuzey Makedonya’daki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Türkiye Maarif Vakfı okulunun kampusunda düzenleneceğinin belirtilmesi dikkat çekti. Bilal Erdoğan’ın YİK üyesi olduğu TÜGVA bünyesinde faaliyet gösteren Genç Diplomat Akademisi, “gelecekte siyaset ve diplomasi alanında çalışmayı hedefleyen gençlere” yönelik programlar düzenliyor. Programa katılan ve eğitim alanlar, programın sonunda Ankara’da bakanlık ve kurumları ziyaret ediyor. Katılımcılara bu kapsamda sertifika da verilirken programın “imkân ve ödülleri” arasında ise “yurtışında ve yurtiçinde yetkili kurumlarda staj olanağı” yer alıyor. TÜGVA, bu kapsamda, Kuzey Makedonya’da faaliyet gösteren Türk Gençlik Kulubü (TGK) ile birlikte Kuzey Makedonya’daki gençlere diplomasi eğitimi vereceklerini duyurdu. “Kuzey Makedonya genç diplomat adaylarını bekliyor” başlığı ile yapılan duyuruda, programın yalnızca Kuzey Makedonya’da yaşayanlar için olduğu kaydedildi.TÜRKİYE’DE STAJ VURGUSU“Alanlarında uzman, profesör, akademisyen, büyükelçi ve bürokratların, iş hayatında karşılaşılabilecek durumlara dair kişisel deneyim ve tecrübelerini paylaşmalarının amaçlandığı” aktarılan programın 6-13 Mart tarihleri arasında gerçekleştirileceği belirtildi. Duyurunun “ders programı” ve “ödüller” başlıklarında, programa katılanlara “Türkiye’de staj imkânı” sunulacağının vurgulanması dikkat çekti. “Ders programı” başlığı altında “katılanların hem sertifika sahibi olacağı hem de Türkiye’de staj imkânına sahip olacağı” belirtilirken, ödüller başlığında ise “Program sonunda dereceye giren ilk 3 kişiye, ödül olarak Türkiye’de staj imkânı sunulacaktır” denildi.MEB’E BAĞLI KAMPUSTA OLACAKProgramın Kuzey Makedonya’da Kalkandelen Maarif Okulları kampusunda gerçekleştirileceğinin belirtilmesi de dikkat çekti. Söz konusu okul, yurtdışında FETÖ okullarını devralan ve açtığı okullar ile o ülkenin müfredatı kapsamında eğitim veren MEB’e bağlı faaliyet gösteren Türkiye Maarif Vakfı’na ait.DIŞİŞLERİ BAĞLANTISIÖte yandan, TÜGVA’nın “Genç Diplomat Akademisi”nin, Dışişleri Bakanlığı’na bağlı “Diplomasi Akademisi” ile benzerliği de dikkat çekiyor. Akademi tarafından ilk kez düzenlenen eğitimde, katılımcılar, Dışişleri Bakanlığı, SETA ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı gibi yerleri ziyaret etmiş, Saray’da Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan tarafından karşılanmış ve sertifikaları yine Doğan tarafından verilmişti. Akademinin daha sonraki eğitimlerinde de devlet kurumlarına ziyaretler devam etmişti. Akademinin 2018’deki eğitiminde programı tamamlayanlara ise sertifikalarını Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Prof. Dr. Mesut Özcan sunmuştu. Sefa UyarCHP’li Coşkunoğlu’ndan Erdoğan-Hariri görüşmesine tepki
CHP’li Coşkunoğlu’ndan Erdoğan-Hariri görüşmesine tepki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da Saad Hariri’yle yaptığı görüşme, Türk Telekom’un satış sürecini ve Türk Telekom’u alan Hariri ailesinin sahibi olduğu şirketin milyarlarca dolar batık kredi Türkiye’yi terk etmesini yeniden gündeme getirdi. Türk Telekom’un satış sürecini yakından takip eden eski CHP milletvekili Osman Coşkunoğlu, Erdoğan-Hariri görüşmesiyle ilgili “Cumhurbaşkanı, Telekom’u alıp borcunu ödemeden bırakıp giden Hariri’den hak sormak yerine onunla görüşmeyi tercih etti” değerlendirmesini yaptı. Erdoğan-Hariri görüşmesiyle yeniden gündeme gelen Türk Telekom’un satışı sürecinde “vurgun” olarak nitelendirilen gelişmeler yaşanmıştı. Suudi bağlantılı Lübnanlı Hariri ailesine ait Oger Telekom, 2005’te Türk Telekom’u satın almış, devlete olan borcunu aldığı kredilerle kapatan şirket, 10 yıl üst üste kâr etmesine karşın Türk bankalarından aldığı kredileri ödememiş, 2018 yılında 13 yılın ardından milyarlarca dolar batık kredi bırakarak Türkiye’yi terk etmişti. Türk Telekom’daki Oger Telekom’a ait hisseler, batık kredilerin sahibi üç Türk bankasının kurduğu şirkete devredilmişti. O dönem Oger şirketinin başında Saad Hariri bulunurken Türk Telekom’un satışının ardından yönetim kurulu başkanlığını Saad Hariri’nin amcası Muhammed Hariri yürütmüştü.‘İŞLERİNE GELEN ALICIYDI’Türk Telekom’un satış sürecini yakından takip eden eski CHP milletvekili Osman Coşkunoğlu, konuyla ilgili Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada “AKP, 2002’de iktidara geldiğinde Türk Hava Yolları’nı (THY) ve Türk Telekom’u özelleştireceğini söylemişti. Türk Telekom’u sattılar ama THY’yi özelleştirmediler. Ben bu soruyu o dönem Meclis’te defalarca sordum, tutanaklarda var. O dönem ‘Neden Türk Telekom’u satabildiniz de THY’yi özelleştiremediniz? Çünkü işinize gelen bir alıcı bulamadınız’ dedim, buna çıkıp da cevap veremediler. THY satılmadı, fakat sivil havacılık gelişti, THY de büyüdü. Ama Türk Telekom’da böyle bir şey olmadı. ‘THY’yi işinize gelen bir alıcı bulamadığınız için satmadınız’ demiştim. Bu da şu demektir; Hariri işlerine gelen bir alıcıydı” dedi.‘HUKUKİ SÜREÇ İŞLETİLMEDİ’Hariri ailesine ait Oger Telekom şirketinin Türk Telekom’un satış sürecinde aldığı kredileri ödememesi hakkında hukuki süreç işletilmediğine dikkat çeken Coşkunoğlu, “Hariri, Telekom’u aldı, sonra kredileri ödeyemiyorum deyip bırakıp gitti. Bu aslında hukuki bir müeyyidesi olması gerekirdi, hukuki sürecin işletilmesini gerektirirdi, bu yapılmadı” diye konuştu. Hüseyin Hayatsever