Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Monday, 07.21.2025, 06:06 PM (GMT)

News - Haberler

Belediye Kütahyaspor oyuncusundan Atatürk hakkındaçirkin paylaşım: Kadro dışıbırakıldı

Belediye Kütahyaspor oyuncusundan Atatürk hakkında çirkin paylaşım: Kadro dışı bırakıldı Güneri sosyal medya hesabından şu mesajı paylaşmıştı:/Archive/2020/11/17/213949958-whatsapp-image-2020-11-17-at-21.24.11.jpegKonuyla ilgili bir açıklama yapan Belediye Kütahyaspor, "Futbolcumuz Güven Güneri, Yönetim Kurulumuzun almış olduğu karar doğrultusunda sosyal medya hesaplarından tasvip etmediğimiz paylaşımlarından dolayı, para cezasına çarptırılmış ve süresiz kadro dışı bırakılmıştır. Kamoyuna saygılarımızla duyurulur" ifadesi kullanıldı. /Archive/2020/11/17/214549643-screenshot5.jpg cumhuriyet.com.tr

Sergen Yalçın'dan sokağaçıkma yasağıaçıklaması: 2. yarıyıoynamayacak mıyız?

Sergen Yalçın'dan sokağa çıkma yasağı açıklaması: 2. yarıyı oynamayacak mıyız? Haber Global kanalında açıklamalarda bulunan Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, hafta sonu kısıtlamalarına esprili bir dille yaklaşırken, takımda koronvirüs nedeniyle sıkıntı yaşandığını ve Başakşehir maçında savunmada hattında zorlanacağını söyledi.Koronavirüsün en çok görüldüğü takımlardan olan Beşiktaş’ta Sergen Yalçın, virüs nedeniyle savunma hattınını olmadığını belirterek, “2 haftadır 10 kişiyle antrenman yapıyoruz. Hazırlık maçı yapma niyetimiz vardı ama bu arada yapamadık bunu. Covid-19 nedeniyle savunma hattının tamamı yok. En son Hasic ve Oğuzhan'ın da testleri pozitif çıktı. Başakşehir maçına Necip, Rosier ve N'Sakala belki yetişebilir” dedi.‘İLK YARIYI OYNAYIP BIRAKACAĞIZ GALİBA’Çok haksız eleştirilerin olduğunu belirten Yalçın, “PAOK’u sonradan gördük kimlerle oynadı. Bir çok eksikle o maça çıktık. Kaybetmek de var. Bu doğal bir oyun istediğiniz kadar önlem al oyuncu yetenekliyse o önlemler havada kalır. Kendimden biliyorum. Normal bir hayat yaşanmayan bu dönemde bunlar çok da sıkıntılı durumlar değil. Sokağa çıkma yasağı saat 8’de başlıyor. Bizim maçlar saat 7’de başlıyor. İlk yarıyı oynayıp bırakacağız galiba (gülerek)” diye konuştu.Sergen Yalçın’ın programdaki sözlerinden satırbaşları şöyle;Serkan Kırıntılı’yı alabilirdik Konya’dan, Volkan Babacan’ı alabilirdik Başakşehir’den ama olmadı. Biz de Ersin ve Utku ile devam etme kararı aldık. Bu bir risk mi? Risk evet, biz riskli iş yapamayacak mıyız? Genç oyunculara güvenmek yanlış mı?İşin enteresan tarafı basın bizim konuştuğumuz her şeyi biliyor ve yazıyor. İçimizden açıkçası bilgi sızıyor. Gizli kalması gereken bazı konuşmalar var. Özellikle transfer dönemi için… Oyuncunun ismi açıklandı mı diğer kulüpler de devreye giriyor. Fiyat da yukarılara çıkıyor.“CANER’İN KALMASINI İSTEMİYORDUM”Caner’in kalmasını istemiyordum, Gökhan kalabilirdi. Fakat çok ahlanıp vahlanacak bir durum değil. Burak da 2.7 milyon Euro kazanıyordu yıllık ve 2 sene daha sözleşmesi vardı. O da çok büyük fedakarlık yaparak gitti. Fatih Aksoy’un gitmesini ben istedim. Doğru mu, yanlış mı? Bu tartışılır.Bazı oyuncularla sorunlar yaşıyorsunuz. Ben yönetime şunu alalım diyorum, kulüp tarafı ‘öbürü daha ekonomik’ diyor. Ben her zaman kulübü düşünürüm. Büyük paralar harcatmadık. Bize katkı verecek, az ödemesi olan oyuncuları aldık. Transfere harcadığımız rakam gerçekten çok az. Ben de isterim 100 milyon Euro’luk takım yönetmek. Biz kulübü düşünmek zorundayız. Onların da işi çok zor.“LENS’İ KADRO DIŞI BIRAKTIM”“Lens’i ben kadro dışı bıraktım. Oyuncuyu durup dururken kadro dışı bırakmıyorum. Geçen seneden beri en az 5 toplantım var. Nasıl antrenman yapması gerektiğini, nasıl oynaması gerektiğini anlattım. Bir türlü kendini toparlamadı. Hafta içinde PAOK maçındaki pozisyonları kaç kere gösterdik!”“WELINTON’DAN MEMNUNUM”“Welinton’u ben istedim, performansından çok memnunum, iyi ki almışız. Oyuncu hata yapar, çok normal bir şey. Sen bunun ne kadar ölümcül olduğuna bakacaksın. Ben totale bakarım. Welinton çok iyi oyuncu.” cumhuriyet.com.tr

Yeni buluşyakında

Yeni buluş yakında Bir insan kendine rol model olarak Atatürk’ü almışsa; çalışkanlığı, azmi, disiplini, kendini mesleğine adamışlığı onun öğretilerinden yola çıkarak benimsemişse ve sonunda doğup yetiştiği toprakları bir Nobel bilim ödülü ile taçlandırmışsa; durup bir düşünmek gerekir... Durup bazı dersler çıkarmak gerekir.“Yaşadığınız ülkede Atatürk’ü tanımayan bir kişi bile varsa biz görevimizi yapmıyoruz demektir” diyen Aziz Sancar’dan bahsediyoruz.DNA’nın kendi kendini onarım mekanizmasını bulması Prof. Dr. Aziz Sancar’a 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazandırdı. Sancar tuttu ödülünü Anıtkabir’e bağışladı. Düzenlenen törende “bu madalyayı Atatürk’e, onun silah arkadaşlarına ve Cumhuriyet’i kuranlara armağan ediyorum” demişti. Neden Anıtkabir’e hediye ediyorsunuz sorusuna verdiği yanıt netti: “Başka nereye koyayım. Atatürk ve Cumhuriyet'in bilimsel devrimlerine çok şey borçluyum. Düşünün bir; Sakarya Savaşı’nın en çetin günleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde eğitim reformu üzerine tartışılıyor. Çünkü biliyor Atatürk, bu ülkede eğitim ön plana çıkarılmazsa bir yere varılamaz. Bunu hayranlıkla karşılamamak mümkün değil. Tüm bunlar bugün için de geçerli. Eğer Türkiye eğitime gereken önemi vermezse, kalkınmasını eğitim üzerine kurgulamazsa uluslararası arenada refah seviyesini arttırması mümkün olmaz. Ailemden büyük destek gördüm ve Türkiye'de harika öğretmenlerden çok iyi bir eğitim aldım. Bu ödül gökten inmiş bir ödül değildir, çok çalışmanın ve iyi eğitimin sonucudur.”Ve eklemişti “Bu Nobel’i ülkemin gençlerine adıyorum, bu Atatürk’ün ve Cumhuriyetin madalyasıdır, madalyayı Ata adına aldım, Ata’ya aittir ve yeri de Ata’nın yanıdır”.Orhan Bursalı’nın kaleminden “Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü” bu sıradışı bilim insanımızı tüm yalınlığı ile anlatan önemli bir kitap. Şiddetle öneririm. Kitabın önsözünde Sancar “Nobel aldıktan sonra ortaokul öğrencileri ile yapılmış bir röportajı izledim. Öğrencilerin çoğu ‘Aziz Sancar deyince aklınıza ne geliyor?’ sorusuna ‘Nobel ödüllü’ ya da ‘şan şöhret’ gibi yanıtlar vermişler. Bu bir dereceye kadar çocuklar için olağan sayılır, ama bana aynı soru sorulursa yanıtım şu olur: “Hayatı boyunca çok ama çok çalışmış ve buluşları ile insanlığa katkı yapmış bir vatanseverdir ”diye yazmış. Özetle Aziz Sancar’ı bugüne taşıyan en önemli değerler, kendine bilime adamışlığı ve çok çok çalışması... Ve vatanseverliğiNobel’in ardından 5 koca yıl geçti. Aziz Sancar bu süre zarfında kendini yeniden laboratuvarına kapattı, çalışmalarına gömüldü. Sanki hiç Nobel ödülü almamış gibi...Peki şimdi neyin üzerinde çalışmalarını sürdürüyor?/Archive/2020/11/17/210854367-aziz2.jpegYAKINDA ÇOK ÖNEMLİ BİR YENİ MAKALESİ YAYINLANACAKİnternet üzerinden kendisi ile  küçük bir söyleşi yaptık. İnsan biyolojik saatinin moleküler mekanizması üzerine çalıştığını söyledi ve ekledi: “Aziz bunun sonu yok mu diyeceksiniz ama moleküler mekanizma oldukça çetrefilli. ABD, Avrupa ve Japonya’da bizimki de dahil yaklaşık 10-15 laboratuvar 20 yıldır bunu çözmeye çalışıyor. Gelecek ay bu konuda önemli bir makalemiz yayınlanacak...”İnsanlarda ve tüm canlılarda Biyolojik Saat konusu Sancar’ın yıllarını verdiği bir araştırma alanı. 3 yıl önce Nobel Tıp Ödülü bu konuda çalışan bilim insanlarının buluşlarına verilmişti. Sancar biyolojik saat ile ilgili genler bulmuş ve bazı mekanizmalarını çözmüş olmasına rağmen ikinci Nobel’i kıl payı ile kaçırmıştı. Sancar o zaman bize “eğer Nobel 3 değil 5 kişiye veriliyor olsaydı, bu Nobel’e de ortak olurdum” demişti. Sancar sözlerini şöyle sürdürdü: “Biyolojik saatle DNA onarımı ilişkisini biz 2009 yılında keşfetmiştik ve o ilişkiyi hedef olarak kullanıp kanser kemoterapisinde özellikle de kalın bağırsak kanseri tedavisinde daha etkili bir yöntem geliştirmeye çalışıyoruz”. Bilimsel araştırmalar çok uzun soluklu çalışmalardır. Sancar kendisine ulaşmaya çalışan bir hasta yakını ile arasındaki diyaloğu şöyle aktardı: “Geçenlerde bir hanım, bir yakınının kalın bağırsak kanseri olduğunu ve benim kanser kronoterapisi üzerine çalıştığımı bildiği için benden tavsiye istedi. Kusura bakma dedim, bu konuda uğraşıyoruz ama bu işler yavaş ilerler; öyle ki bazen projeyi başlatan araştırmacının ömrü projeyi bitirmeye yetmez... Hanımefendi cevabımı olgunlukla karşıladı: ‘Allah size uzun ömür versin ki bu işi  çözebilesiniz’ diye yazdı. Demek istediğim; bir bilim insanına ne üzerine çalıştığını 10 yıl ara ile sorarsanız, genellikle aynı yanıtı alırsınız; çünkü önemli bir buluş yapmak çok zaman alıyor.”'HALA GÜNDE 12 SAAT ÇALIŞIRIM'‘Sizin çalışma temponuz nedir?’ sorusuna yanıtı ise şöyle oldu:  “Ben hala günde 12 saat çalışırım. Sabah 7-8 arası gelir sabah vardiyası ile uğraştıktan sonra eve öğle yemeğine giderim. Sonra tekrar gelir ve öğleden sonraki işlere koyulurum. Çalışmaları ekiple birlikte tartışırız, onlara elimden geldiği kadar yön vermeye çalışırım. Kalan zamanımı, makale yazmak, yeni yayınları okumak ve haftada 2 ders vermekle geçiririm. Öğrenci ve asistanlarım ya sabah ya da öğleden sonra çalışabilirler; pandemi yüzünden tüm gün laboratuvarda çalışmalarına izin verilmiyor.” /Archive/2020/11/17/210939585-aziz4.jpegTÜRKİYE'YE HALA KÜSKÜN MÜ?Aziz Sancar’ın Nobel madalyası 2016 yılında Anıtkabir’de sergilenmeye başlanmış, Sancar da 2 yıl sonra Ata’yı ziyaret edip madalyanın sergilendiği alanı Orhan Bursalı ile gezmişti. Bursalı ile söyleşisinde Türkiye’deki siyasi gelişmelerden rahatsız olduğunu “Ben küsüm ülkeye” diye ifade etmişti. Ülkenin toplumca bölünmüş yapısı kendisini son derece üzüyor ve ülkeye gelmek istemiyordu. Kendisine “Bu kırgınlık sürüyor mu?” sorusunu yönelttim. Yanıtı: “İnsan anne-babasına kısa süre küs olabilir, ama yıllarca olamaz. Vatan da benim için öyle. Türkiye’yi, ailemi ve dostlarımı özlüyorum. Mayıs-Haziran 2020’de Türkiye’ye gelip Kars, Van, Erzurum, Elazığ, Diyarbakır ve Mardin gibi Doğu/Guneydoğu illerindeki üniversiteleri ziyaret etmeyi planlıyordum, ama bildiğin gibi Covid-19 salgını geldi ve burada kaldım” oldu. 'GENÇLERE TAVSİYEM'“Gençlere tavsiyem, her zamanki gibi, ”Aman güzel kardeşim gözünü seveyim, günlük politikayla uğraşmayın, kendi işinize bakın ve elinizden geldiği kadar temel bilim ve teknoloji konularına odaklanın”. Türkiye’de temel bilim çok önemli. Teknoloji iyi faydalı ama taşıma suyu ile değirmen dönmez. Her alet edavatı ithal etmeye kalkarsak diğer ülkeler ile yarışamayız.”/Archive/2020/11/17/210959975-aizi5.jpegTÜRK EVİ ‘NİN AÇILIŞI 23 NİSAN 2021’DENobel ödülünden kazandığı paranın bir kısmını 2007 yılında eşi ile birlikte Türk kültürünü Amerika'da tanıtmak amacıyla “Carolina Türk Evi” inşaatı için kullanıyorlar. Aslında 29 Ekim’de açılışın yapılması hedeflenmişti, ancak Covid-19 pandemisi işleri bozdu. “Türk Evi işlerine vakfın başkanı olan eşim Gwen bakıyor. Sabahtan aksama kadar inşaat işleri, müteahhit, Türk mermerleri, dolap, kapı vs ile uğraşıyor. Allah’tan bu işe gönül vermiş 4 Türk arkadaşımız var: İsmail Arslan, Nihat Çubukcu, Bülent Ender ve Fevzi Yalın. Ayrıca Türkiye’de 1960’larda Barış Gönüllüsü olarak çalışmış;  Amerikalı Türksever Jordan Scepanski. Hepsi vakfın yönetim kurulu üyeleri ve çok yardımcı oluyorlar. Cumhuriyet Bayramı’na bitirmeyi hedefliyorduk ama COVID-19 nedeniyle büyük bir açılış merasimi yapamayacağımızdan açılışı sonraya bıraktık. İnşaat bitti; Türk çinileri, Mardin taşı hepsi yerleştirildi. Ben pek ayrıntıları bilmiyorum, ama 10 Kasım’da açmak uygun olmaz. Niyetimiz  23 Nisan 2021’de açılışı yapmak.'ANNEM BİR KÖY İMAMININ KIZIYDI, ATATÜRK'Ü TAPARCASINA SEVERDİ'8 eylül 1946’da Mardin’in Savur ilçesinde Abdülgani ve Meryem Sancar’ın 8 çocuğunun 7. si olan Sancar’ın babası çiftçiydi. Annesi ise bir köy imamının okuma yazma bilmeyen kızı. Sancar Annesi Meryem Sancar’ı ‘hayatta tanıdığım en zeki kadındı. Ayrıca çok ilericiydi. Atatürk’ü taparcasına severdi. Atatürk’ün yaptığı devrimleri kendi hayatına getirdiği değişiklikleri gördü. O bakımdan annem büyük Atatürk hayranıydı. Atatürk’ün fazla vurguladığı konu eğitim ve bilimdi, onu annem de anladı. O bakımdan bütün çocuklarına 'okuyacaksınız’ dedi ve onun sayesinde hepimiz okuduk" diye anlatmıştı. Sancar Nobel komitesine gönderdiği biyografisinde ise çocukluğunun bir bölümünü şöyle anlatıyordu: “Her zaman yeterince yiyeceğimiz oldu, ama ayakkabı bir lükstü. Orta ikinci sınıfa kadar ayakkabıyı sadece okula giderken giyerdim...”/Archive/2020/11/17/210927601-aziz3.jpegLABORATUVARDA KAÇAK YAŞAYAN BİR ADAM VARYıl 1973 şubatı. Güvenlik görevlileri bir adamı hastanenin acil servisinde hortumla yıkanırken yakalarlar. Kimdir, nedir bilinmez. Araştırırlar, görürler ki adam laboratuvarda çalışıyor, ama evine gitmiyor orayı yatakhane olarak kullanıyor. Ortalık karışır.. Aziz Sancar’dır o adam.  Başarı öyle kolay gelmez. Hele konu bilimsel araştırmalar ise. Hele yabancı bir ülkede yabancı bir kültürün içinde isen.. Sancar da birçok insan gibi büyük tıkanmışlıklar, bunalımlar yaşamış. Sosyal ve kültürel şoklar, yalnızlık... İddialı bir doktora öğrencisi. Ama hocası ile sorun yaşar. Öyle ki psikoloğa başvurmak zorunda kalır. Sonuç: Kendini toparlayabilmek için Türkiye’ye Savur’a doğduğu topraklara döner ve 6 ay kadar hekim olarak çalışır. Ama aklında ABD’ye araştırmalarına geri dönmek vardır. Ama arada bir durak olacaktır. Aldığı NATO bursuna aracılık eden TÜBİTAK yetkilileri “ABD’de sorunlar yaşadın bu kez İngiltere’ye git” derler. Lancester Üniversitesi’nde çok zaman harcamaz çünkü buradaki araştırmalar ona yetersiz gelecektir. Son parasıyla biletini alır ve ABD’ye döner. Sancar için bilim ve araştırma macerası, Nobel’e uzanan ince ve uzun yol, asıl şimdi başlayacaktır. Bir konuşmasını dinlediği Dr. Claud Rupert ile çalışmak üzere Texas’a gitmeyi planlamaktadır. Mektup yazar. Yanıt şöyledir: “Sana verecek paramız yok, seni mali bakımdan destekleyemeyiz.” Hemen eşyalarını toplar Texas’a uçar. Dr. Rupert’in laboratuvarının kapısına dayanır: “Ben geldim. Para istemiyorum. Tek istediğim fotoliyaz enzimi üzerine çalışmak...”Dr. Rupert tamam gel der. Evi yoktur, orada bulunan diğer ülkelerden gelmiş bazı Müslüman arkadaşlarının evinde kalır, çoğunlukla da gizlice geceleri laboratuvarda yatıp kalkar. Taa ki görevliler kendisini orada yakalayıncaya kadar... Fakat bu olay Dr. Rupert’in kendisine burs bulması gibi mutlu bir olayla sonlanır.. Sancar’ın olağanüstü öyküsünü, kitabında okuyun.  Özlem Yüzak

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan uzaktan eğitim ile ilgili açıklama: Tarih verildi

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan uzaktan eğitim ile ilgili açıklama: Tarih verildi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ara tatilde olan okullardaki eğitim öğretim faaliyetlerinin yıl sonuna kadar online olarak sürdürüleceğini açıklamasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı'ndan konuya ilişkin bilgilendirme yapıldı. Bilgilendirmede, "Resmi, özel, örgün ve yaygın tüm eğitim öğretim faaliyetleri, 31 Aralık 2020 tarihine kadar uzaktan eğitim yoluyla devam edecektir. Uzaktan eğitim sürecine ilişkin detaylı bilgilendirme ayrıca yapılacaktır" ifadelerine yer verildi. AA

Erdoğan'dan dikkatçeken Berat Albayrak açıklaması

Erdoğan'dan dikkat çeken Berat Albayrak açıklaması Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sona erdi. Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan istifa eden Berat Albayrak'la ilgili açıklamalarda bulundu.'KÖKLÜ DEĞİŞİKLİK YAPTIĞIMIZ ZAMANA DENK DÜŞMÜŞTÜR'''Siyasi ve ekonomik değişim dalgası sınırları aşan sonuçlar doğurarak etki ve gücünü artırmaktadır'' diyen Erdoğan, ''Son 18 yılda Türkiye'yi tarihin en büyük demokrasi ve kalkınma reformlarıyla tanıştırmış bir yönetim olarak ülkemizi yeni döneme hazırlıyoruz. Zihniyet olarak tek parti devri faşizminden bir adım öteye geçememiş olanlar bizim değişim ve reform başarılarımızın ürünlerimizin sonuçlarını tabu haline getirmeye çalışıyor. Değişim dinamik bir süreçtir. Ortaya çıkan şartlara ve ihtiyaçlara göre sürekli yeni adımlar gerektirir. Biz reform gündeminden hiç kopmadık. Dünyadaki gelişmelere uygun şekilde sürekli hedef büyüterek yeni reformlarla yolumuza devam ediyoruz. Adalet, kalkınma, hukuk, ekonomi, özgürlük, güvenliği birbirini tamamlayan iki olgu kabul eden bir anlayışla milletimizin huzurunda olduk. Adalet, özgürlük, eşitlik ve insan haklarına dayanan normlar sisteminin inşasından yana olduk. Önümüzdeki dönemde bu doğrultuda çalışmaya devam edeceğiz. Demokrasinin işlerliğini arttırarak hukukun üstünlüğünü güçlendirerek, ekonomi alanında yeni fırsatlar için adım atmaya kararlıyız. Geçtiğimiz hafta kabinemizdeki Hazine ve Maliye Bakanlığımızda bir görev değişikliğine gittik. Affını isteyen Berat Albayrak'ın bu talebini kabul ederek Lütfi Elvan arkadaşımızı görevlendirdik. Bu görev değişiklikleri küresel düzeyde siyasi ve ekonomik değişime uygun şekilde ülkemizde hukuk ve ekonomi alanında köklü değişiklik yaptığımız zamana denk düşmüştür'' ifadelerini kullandı. cumhuriyet.com.tr

Fahrettin Koca, güncel koronavirüs verilerini açıkladı:Ölüsayısında korkutan artış

Fahrettin Koca, güncel koronavirüs verilerini açıkladı: Ölü sayısında korkutan artış Sağlık Bakanlığı'nın internet sitesinde yer alan "Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu"nun güncel verilerini, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından paylaştı.Koca, Türkiye'de koronavirüs nedeniyle 103 yurttaşın daha yaşamını yitirdiğini, 3 bin 819 yeni vakanın tespit edildiği bilgisini verdi. AYRINTILAR GELİYOR... cumhuriyet.com.tr

Aleyna Tilki'den koronavirüs testlerine tepki

Aleyna Tilki'den koronavirüs testlerine tepki 12 gün önce koronavirüs testi yaptıran Aleyna Tilki'nin sonucu pozitif çıktı. Ancak aynı gün birkaç saat sonra yapılan test negatif çıktı. Genç şarkıcı testlerinin bir pozitif bir negatif çıkmasına sosyal medyadan tepki gösterdi."GÜVEN SORUNU VAR"20 yaşındaki popçu, koranavirüs testlerin belirsiz çıkmasına Instagram hesabından yaptığı paylaşımla tepki gösterdi.Aleyna Tilki, "12 gündür tedbir olsun diye evden çıkmadım. Yaptırdığım sürüntü testi pozitif. Aynı gün birkaç saat sonra tekrar yaptırdığım kan ve sürüntü testim bu sefer negatif. Aradan 12 gün geçti, bir semptomum bile olmadı. Bu testlere nasıl güveneceğiz?" ifadelerini kullandı."DÜNYADA YAPILAN TESTLERİN YARISI YANLIŞ" Aleyna Tilki, paylaşımına şu notu da ekledi: "Tüm dünyada yapılan tüm testler bence yüzde 50 yanlış! Bu yüzden negatif çıkan negatif olduğuna güvenmesin. Saçma bir hata var bu testlerde. Yanımdaki insanlar da bir negatif, bir pozitif, bir negatif çıkıp durdu. Aynı gün hem de." cumhuriyet.com.tr

Erdoğan açıklama yapıyor: Yeni kısıtlama gelecek mi?

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Erdoğan açıklama yapıyor: Yeni kısıtlama gelecek mi? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sona erdi.AYRINTILAR GELİYOR... cumhuriyet.com.tr

Prof. Daron Acemoğlu krizdençıkışreçetesini açıkladı

Prof. Daron Acemoğlu krizden çıkış reçetesini açıkladı Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) Prof. Daron Acemoğlu, Covid-19 pandemisinin zorlukları artıracağına dikkat çekerek , “Çünkü Türkiye’de ekonomik kriz var. İnsanların karnı açken başka problemler önemini kaybediyor. Ama daha parlak bir geleceğe gitmek istiyorsak kaliteli büyümeye çok önem vermemiz gerekiyor. Kaliteli büyümek için kaliteli ekonomik kurumlar kaliteli ekonomik kurumlar için kaliteli siyasal kurumlara ihtiyacımız var. Bunun için de demokrasinin tabanını güçlendirmemiz şart” dedi.Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından düzenlenen 29. Kalite Kongresi’nde konuşan Prof. Acemoğlu, artık hükümetin yurt içinde ve yurtdışında para bulmakta zorlandığını bu yüzden de borçlanma vadelerinin kısaldığını söyledi.“Benim amacım karamsar bir tablo ortaya çıkarmak değil. Türkiye’nin daha önceden yapısal problemlerini daha da derin hale geldiğini vurgulamak. Nasıl yeni bir yola çıkabiliriz?” diyen Prof. Daron Acemoğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:- Türkiye’nin Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) büyümesine bakarsanız gelişmekte olan ülkeler arasında normal sayılır. Yani yüzde 4 seviyesinde. Ama sürekliliği düşük bir büyüme. 10 yıllık ortalamaları aldığınızda çok büyük dalgalanmalardan geçiyor. Bu aslında problemlerin sonucu. Bunun temelinde Türkiye’nin verimlilik problemi yatıyor. Eğer bir ekonomi kullandığı sermayeyi ve kullandığı iş gücünü hiç artırmasa,sadece verimliliğini ve teknolojisini değiştirse bir seneden diğer seneye nasıl büyüyebilir. Toplam faktör büyüklüğü buna yanıt veriyor. 1989’den bu yana Türkiye’de sıfır verimlilik büyümesi var. Hatta 2007’den bu yana ekonomi büyümesine rağmen toplam faktör verimliliği negatif olmuş. Bu birçok gelişmekte olan ve gelişmiş ülkenin büyümesinden çok değişik. Türkiye’nin kaliteli büyüdüğü tek bir kısa pencere var. 2002’den 2006’ya kadarki süre.- Türkiye’de çok ciddi bir verimlilik problemi var. Bu problemi çözmeden başka hiçbir şeyi çözmesi mümkün değil.- Türkiye hiçbir zaman yüksek teknolojide ihracat yapmamış. Türkiye teknolojik olarak son 15 yılda kendini hiç geliştirmemiş. Diğer gelişmekte olan ülkeler teknolojik olarak Türkiye’den daha iyiler. Çin, Malezya, Brezilya Türkiye’den daha iyi büyümüş.EKONOMİNİN KALİTESİ GERİ GİDİYOR- 2000’li yıllarda Türkiye’ye gelen yabancı yatırım artmış. Bu dönemde ya da şirketlere ve devlete uzun süreli borç verdiler. Ama 2008’den itibaren azaldılar hatta kayboldular. Sadece kısa süreli para geliyor. Bu da yine ekonominin niteliğinin kalitesinin durduğunu hatta geri gittiğini gösteriyor. İnsan kaynaklarında da Türkiye hiç iyi değil. Özellikle genç nüfusun eğitimsizliği çok göze çarpıyor. Türkiye bu konuda S. Arabistan, Kolombiya ve Arjantin’in de gerisinde. Gençlerin yüzde 50’si lise eğitimine bile sahip değil. Daha da kötüsü Türkiye matematikte ve bilimde ortalamanın çok altında. Daha daha kötüsü 2015’ten itibaren bir kötüleşme artıyor.EŞİTSİZLİK DERİNLEŞTİ- Kalitesiz bir büyüme ortaya çıkarsa bunun sonuçları neler olur? Eşitsizlik derinleşir. Gelirin büyük kısmı zengin tabakanın elinde. Türkiye’de bu yüzde 40’larda. Türkiye’de 2000’lerde kaliteli büyüme olduğu zaman eşitsizlik azalıyor. Şu anda eşitsizlikte 1990’ların seviyesine geri geldik.YATIRILAN 3 LİRANIN 2 LİRASI İNŞAATA GİTTİ- Peki Türkiye nasıl büyüyor? Son 15 yılda Türkiye’nin büyümesi krediye bağlı. Krediye bağlı büyüme yüzde 10’dan son 15 yılda yüzde 70’e kadar çıktı. Türkiye’deki kapital sermaye nereye geliyor; Türkiye’de neredeyse yatırılan 3 liradan 2 lirası emlak sektörüne gidiyor. Bu üretkenliği düşük bir sektör. Tamamen tüketime yönelik bir yatırım.2000’Lİ YILLARDAN KÖTÜ DURUMDAYIZ- Dünya Bankası verilerine göre; Türkiye’de yüksek kaliteli büyümenin olduğu dönemlerde, kurumsal yapılarda denetleme kalitesinde, kanunlarda, yolsuzluğun kontrolünde, hükümetin başarılı politikalar yapabilmesinde hepsinde bir iyileşme var. Ama yüksek kaliteli büyüme düşünce tüm bu kurumlar da geriye gidiyor. Türkiye şu anda 2000’lerden daha kötü bir konuma geldi. Yolsuzluk artmaya başlamış. Daha da önemlisi Türkiye’deki kanunlar ve yaptırımların niteliği değişiyor.YUKARIDAN EMİRLE YILDA 4 BİN KANUN KARARNAME ÇIKIYOR- Türkiye’de iş dünyasıyla ilgili yeni kanunlar ve kararnamelerin sayısı 2000’li yıllarda senede 500’ün altındaydı. 2007’den itibaren büyük bir artış var. Şu anda senede en az 4 bin yeni kanun çıkıyor. Daha da kötüsü Dünya Bankası bunları keyfi görüyor. Direkt kararnameler ve yukarıdan gelen emirlerle yapılıyor ve normal demokratik süreçten geçmeyen kararlar. Hatta şirketler, arsalar, ihaleler bazında kanunlar kararnameleri çıkıyor. Bunun ekonomiye birçok etkisi var. Bu durum Türkiye’deki bankacılık sisteminini değiştirdi. Son 3 yılda artık özel bankalar borç vermez hale geliyorlar. Onun yerine tüm paralar devlet bankalarından geliyor.ENFLASYON PROBLEM OLDUĞUNU GÖSTERİYOR- Dünyanın en önemli şeyi değil ama enflasyon bir belirti. Problem olduğunu gösterir. Türkiye Covid-19’dan önce Arjantin’den sonra en yüksek enflasyon oranına sahip ülke haline gelmişti.- Demokrasiye baktığımızda 1990’lardan 2000’li yıllara kadar geliştiğini 2010’dan itibaren ciddi gerilediğini görüyoruz. Fikir özgürlüğünde de 2007’den itibaren ciddi gerileme var. Türkiye şu anda en fazla gazetecinin cezaevinde olduğu ülke. Bunlar 200-2008’den sonra ortaya çıkan şeyler. Türkiye’de son 15 yılda siyasi sistemde de problemlere var. Bu da ekonomik kurumlara yansıyor ve büyümenin kalitesiz olmasına neden oluyor.- Covid-19 birçok ülkede yeni problemler üretmedi, var olan problemleri derinleştirdi. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s yakın zamanda Türkiye’yi uyardı. Türkiye’de dış dengelerde ciddi problem var. Cari açık problemi krize dönüşebilir. Ülkenin kurumları artık çalışmıyor. Mali olarak yapılacak şeyler azaldı, çünkü Merkez Bankası’nın elindeki rezervler azaldı. Bakanlıkların elindeki kaynaklar düştü. Ve kredi derecelendirme kuruluşu krizin çok olası bir hale geldiğini düşündüğü için bundan 3 ay önce Türkiye’nin notunu düşürdü.HÜKÜMET PARA BULMAKTA ZORLANIYOR- Türkiye hala çok ciddi bir cari açık yaşıyor. Türkiye’nin yapısal problemlerinin artması, iç problemlerinin öne çıkmasından kaynaklanıyor. Türkiye’nin kaynakları azaldığı için Avrupa ve ABD’ye kıyasla mali politikalarla krizi engelleyemedi. Devlet bankaları borç vermeye devam ettiler. Artık Merkez Bankası’nın rezervleri bitmek üzere. Artık hükümet yurt içinde ve yurtdışında para bulmakta zorlanıyor. Bu yüzden de borçlanma daha da kısa vadeli hale geldi. Son 10 ayda daha da kısa vadeli hale geldi. Enflasyon da yeniden çok yüksek oranlı artışa geçti.DEMOKRATİKLEŞİNCE BÜYÜMENİN KALİTESİ ARTIYOR- Benim amacım karamsar bir tablo ortaya çıkarmak değil. Türkiye’nin daha önceden yapısal problemlerini daha da derin hale geldiğini vurgulamak. Nasıl yeni bir yola çıkabiliriz?Son 20 yıldır yaptığım araştırmaların, yazdığım kitapların odaklandığı konu kurumların özellikle demokratik kurumaların bu süreç içindeki önemi. Türkiye’deki gazetelere bakarsanız şöyle bir fikre ulaşabilirsiniz; demokrasi çok kötü bir sistem, biz ne kadar demokratik süreçleri azaltıp gücü bir tek insanın tek bir grubun elinde tutabilirsek o kadar iyi. Benim yaptığım araştırmalar şunu gösteriyor ki doğrusu bu değil. 150 ülkede demokrasiye geçince ne oluyoru araştırdık. Bir ülke demokrasiye geçtikten 10 yıl sonra çok hızlı şekilde büyümeye başlıyor ve 20 yıl içinde demokratikleşmeyen ülkelere göre yüzde 20 daha zengin hale geliyor. Yüzde 20 zenginleşmek çok büyük bir fark. Demokratikleşince problemler yerine büyümenin kalitesi artıyor.SAĞLIKLI BÜYÜMENİN ŞARTI DEMOKRASİ- Türkiye’nin sağlıklı şekilde büyümesini istiyorsak demokratik kurumları yükseltmemiz büyütmemiz lazım. Bu yapılabilir mi? kolay bir şey değil. Dar Koridor kitabımızda bunu özetlemiştik. Koridorun bir tarafında devletin gücü baskı yapabilmesi, hizmet verebilme kapasitesi, ekonomiyi anlayıp uygun politikalar yapma kapasitesi var. Diğer alanda toplumun gücü var. Toplumun gücü özgür medayadan, demokratik süreçten geliyor. Bir bölümü sivil toplum örgütlerinden geliyor. Burada toplumun devlete karşı kendi çıkarlarını izleyebilmesi, yanlış insanlar olduğunda onları işten atabilmesi...devlet üstünde baskı yaparsa ona hayır diyebilmesini sağlar. Bizim kitapta anlattığımız teori şu ki; tarihin, demokrasinin, özgürlüğün, yaratıcılığın, verimliliğin en iyi arttığı yer ortadaki koridor. Burada devletle toplum arasında bir denge var.- Türkiye’nin problemi ise şu, biz bu koridora giremedik. Demokrasinin gerçekten kuvvetlenmesi için bu koridora girebilmemiz gerekiyor. O zaman hem devletin hem toplumun niteliği kalitesi artacak. Hem de daha verimli olan bir ekonomik sürece gireceğiz. Bunun için de toplumun kuvvetinin artması önemli. Şu anda Türkiye’de toplumun yeterince kuvvetlenmediği bir noktadayız. Koridora girmek için toplumun kuvvetlenmesi şart. Bunun için STK’ların, özgür medyanın gücünün artması gerekiyor. Yüksek kaliteli büyümek istiyorsak demokratik kurumları büyütmemiz gerekiyor. Bu kolay bir süreç değil. Hiçbir ülkede kolay olmadı Türkiye’de de kolay olmayacak. Şehriban Kıraç




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter