News - Haberler
Anadolu Efes, Moskova deplasmanında
Anadolu Efes, Moskova deplasmanında THY Euroleague’in 10. haftasında Anadolu Efes, yarın TSİ 20.00’de Khimki Moskova’ya konuk olacak. Ligde geride kalan 9 haftada 1 maç eksik olan lacivert-beyazlılar, 4 galibiyet, 4 mağlubiyet aldı. Khimki ise oynadığı 8 müsabakada 2 kez kazanırken, 6 kez de mağlubiyet yaşadı.6. RANDEVUKhimki Moskova ile Anadolu Efes, THY Euroleague’de bugüne kadar 5 kez kez rakip oldu. Söz konusu müsabakalarda Efes, 3 kez parkeden galip ayrılırken, 2 kez de Rus temsilcisi kazandı. Geçtiğimiz sezon İstanbul’da oynanan mücadeleden lacivert-beyazlılar 101-82’lik skorla gaip ayrıldı.AVRUPA KUPALARINDA 695. MAÇAvrupa arenasındaki 695. maçına çıkacak olan Anadolu Efes, geride kalan karşılaşmalarda 392 galibiyet ve 302 yenilgi aldı. 2001-2002 sezonundan itibaren katıldığı THY Euroleague’de ise 447. mücadelesini oynayacak olan Efes, 235 kez parkeden galip ayrılırken, 211 kez mağlup oldu.İSTATİSTİKLERLE İKİ TAKIMLigde Anadolu Efes 79.0 sayı, 29.3 ribaund ve 18.9 asist ortalamalarıyla mücadele ederken, Khimki Moskova ise 77.5 sayı, 34.3 ribaund ve 17.6 asist ortalamalarıyla oynuyor. Efes’te Vasilije Micic 14.8 sayı ortalamasıyla oynayarak takımını sırtlıyor. Rus temsilcisinde ise Devin Booker 16.2 sayı ortalamasıyla oynayarak katkıda bulunuyor.Karşılaşmayı Christos Christodoulou, Milos Koljensic ve Marcin Kowalski üçlüsü yönetecek. cumhuriyet.com.trProf. Dr. Cemil Taşçıoğlu'nun oğlu da koronavirüse yakalandı
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu'nun oğlu da koronavirüse yakalandı Koronavirüs nedeniyle 1 Nisan'da hayatını kaybeden İstanbul Tıp Fakültesi'nin duayen hocası Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu'nun oğlu Onur Taşçıoğlu da hastalığa yakalandı.Onur Taşçıoğlu corona virüs tedavisi gördüğünü sosyal medya hesabından açıkladı.Taşçıoğlu, "Kim derdi ki günün birinde Çin'den babam için benim de getirilmesinde uğraşta bulunduğum ilacı ben de aynı hastalıktan dolayı kullanacağım" ifadelerini kullandı.Binlerce hastayı iyileştiren, binlerce doktor yetiştiren Profesör Doktor Cemil Taşçıoğlu'nun yaşatılabilmesi için İstanbul Tıp Fakültesi seferber olmuş ancak Taşçıoğlu kurtarılamamıştı. cumhuriyet.com.trİzmir Tabip OdasıBaşkanı'ndan salgın uyarısı
İzmir Tabip Odası Başkanı'ndan salgın uyarısı İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, kentte koronavirüs sayısının her geçen gün tırmanışa geçtiğini, yoğun bakım ünitelerinin dolduğunu, günde 3 bin 500’e yakın vaka sayısının çıktığını açıkladı. Artışın önlenememesi durumunda, sağlık sisteminin yetersiz kalacağını ve çökeceğini söyledi.‘ACİL ÖNLEM’ ÇAĞRISIKoronavirüs salgınının endişe verici olduğunu ifade eden ve önlenmesi için acil önlem maddelerini sıralayan Çamlı, “Salgın şu anda bütün Türkiye’ye yayılmış ve kontrolden çıkmıştır. Sağlık Bakanlığı’nın pandemi sürecini şeffaf bir biçimde yönetmemesi yüzünden gerçek olgu ve ölüm sayıları konusunda yeterli bilgimiz yoktur. Entübe hasta ve ağır hasta sayısındaki artış, özellikle ekim ayının sonunda gözlenen artış endişe vericidir. Ölüm sayılarındaki artış da endişe vermektedir” dedi. Türkiye’nin üçüncü büyük kentinde pozitif çıkma oranının yüzde 35’e çıktığını anımsatan Çamlı, “Ambulanslar olguları taşımakta zorlanmaktadır. Hastanelerde mevcut servisler, yoğun bakımlar yetmiyor, yeni Covid-19 servisleri ve yoğun bakımlar açılıyor. Günlerce ilacına ulaşamayan hastaların sayısı giderek artıyor. İzmir’de de salgının kontrolden çıktığını söyleyebiliriz” diye konuştu. Mehmet İnmezSağlık BakanıKoca’nın hastanelerinde test için alınan fazlaücretin geri iadesi istendi
Sağlık Bakanı Koca’nın hastanelerinde test için alınan fazla ücretin geri iadesi istendi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu özel hastanelerde PCR testi fiyatının 350 TL olmasıyla ilgili CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un önerge vermesinin ardından Medipol hastanelerindeki test fiyatı Sağlık Bakanlığı genelgesiyle belirlenen üst sınır olan 250 TL’ye düşürüldü. Fazladan alınan ücretin iade edilmesi gerektiğini kaydeden Bulut, “Fiyatların düşürülmesi olumlu bir gelişme ancak özel hastanelerin şimdiye kadar elde ettiği haksız kazanç ne olacak” dedi. Koronavirüs salgını dolayısıyla pek çok vatandaş belirti göstermeden hastalandığı kaygısıyla özel hastanelerde test yaptırıyor. PCR testinin ücretlerinin artması nedeniyle Sağlık Bakanlığı yaklaşık iki hafta önce yayımladığı genelgeyle PCR testinin üst sınır fiyatını özel hastanelerde 250 TL olarak belirlemişti. Bulut, özel hastanelere gitmek zorunda kalan vatandaşların hâlâ yüksek fiyatlarla karşı karşıya kaldığına dikkat çekmişti. Sağlık Bakanlığı’nın vatandaşları özel hastanelerin inisiyatifine bıraktığını söyleyen Bulut, şunları dile getirdi: “Koronavirüs özel hastaneler için yeni rant kapısı olmamalı. Sıkı bir şekilde denetimi yapılmalı. Özel hastaneler bu kadar denetimsiz mi? Sağlık Bakanlığı ne işe yarıyor? Olayın kamuoyuna yansımasının ardından özel hastaneler geri adım atıyorsa vay Türkiye’nin haline.” Mahmut LıcalıBütçeden bol keseden harcama yapan hükümet, ekonomik krizin yükünüyurttaşa yıkıyor
Bütçeden bol keseden harcama yapan hükümet, ekonomik krizin yükünü yurttaşa yıkıyor - Bu yıl için bütçenin 138.9 milyar lira açık vermesi bekleniyordu. Ancak harcamalardaki artış nedeniyle yılın daha 10. ayında açık 145 milyar lirayı aştı. Bu “devasa” açığı yurttaş ödeyecek. - 3 yıllık hedefler orta vadeli mali planda (OVMP) yer alıyor. Geçen yılki plan ile bu yılki plan karşılaştırıldığında bütçelerdeki artış dikkat çekiyor. Geçen yılki plana göre Cumhurbaşkanlığı’nın 2021 bütçesinin 3.5 milyar lira, 2022 bütçesinin de 3.8 milyar lira olması gerekiyordu. Ancak bu yılki OVMP’de Saray’ın gelecek yılki bütçesi 4 milyar 39 milyon liraya çıkarıldı. 2022’de de 4.2 milyar lira olacak. Böylece geçen yılki hedefler revize edilmiş, ödenek miktarları da artırılmış oldu.YEDEK DE BİTTİ!- Sayıştay’ın 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi’ne göre kamuda toplam 53.4 milyar liralık yedek ödeneğin 53.3 milyar lirası kullanıldı. 23.3 milyon lira kaldı. Yedek ödenekten en fazla aktarma yaklaşık 15 milyar lira ile Karayolları Genel Müdürlüğü’ne yapıldı. Cumhurbaşkanlığı’na da yedek ödenekten 1.4 milyar lira aktarıldı. - Sayıştay raporlarına göre, genel bütçeli 9 idare toplam 42.7 milyar lira ödenek üstü harcama yaptı. Milyarlarca liralık bütçesi ile birçok bakanlığı geride bırakan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ödenek üstü gider tutarı 121 bin 467 lira oldu. - 2020’ye devreden Hazine garantili borç tutarı 114.4 milyar lira oldu. 2019’da kur farkı hariç verilen garanti tutarı 15.5 milyar lira. - 2019 net borçlanma limiti 160.1 milyar liraydı. 157 milyar 81 milyon lira borçlanma yapıldı. - Sayıştay’ın Karayolları Genel Müdürlüğü denetim raporuna göre, yapişlet-devret müteahhitlerinden 568 milyon liralık alacak tahsil edilmedi. Maliyeti 19 bin lira olan işe 17 milyon lira ödeme yapıldı.OTOYOL GİRDABI- 2019’da borç üstlenim tutarı olarak 4.5 milyar dolar limit belirlendi. 4.4 milyar dolar borç üstlenim taahhüdü gerçekleşti. Bunun 3.6 milyar doları Çanakkale-Kuzey Marmara Otoyolu Kurtköy-Akyazı Kesimi projesi, 2 milyar 72 milyar doları da Kuzey Marmara Otoyolu Kınalı-Odayeri Kesimi projesine ait. - Yap-işlet-devret modeli ile yapılan Avrasya Tüneli Projesi’nde işletmeye alındığı 2016 yılından itibaren ücreti tahsil edilemeyen kaçak geçişler nedeniyle görevli şirkete 24.1 milyon TL garanti ödemesi yapıldı. - Sayıştay raporuna göre, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın, Avrasya Tüneli’nde verdiği geçiş garantisi kapsamında 2026 yılına kadar yapılacak toplam 963 milyon TL tutarındaki ödemeyi muhasebe kayıtlarına 31.2 milyon TL olarak geçirdiği tespit edildi. - Hükümet, şehir hastanelerini devlet olarak kendisi yapmak yerine kamu özel işbirliği (KÖİ) modeliyle müteahhitlik şirketlerine inşaa ettirdi. Bu nedenle devlet bu hastanelerde “kiracı” olurken milyarlarca lira kira bedeli ödüyor. Şirketlere “hasta garantisi” verildiği de iddia ediliyor. Artan döviz kuru nedeniyle bu şirketlere sadece bu yılın ilk 6 ayında 3 milyar liranın üzerinde kira bedeli ödendiğine dikkat çekiliyor.YÜZLERCE ARAÇ- Bu yıl için 2’si güvenlik önlemli 22 binek otomobil alması öngörülen Cumhurbaşkanlığı, bütçeye göre, gelecek yıl 30 binek otomobil daha alacak. Bunların dışında Cumhurbaşkanlığı’na gelecek yıl 5 minibüs, 5 pick-up, 5 panel, 2’de otobüs alınacak. Cumhurbaşkanlığı hizmetlerinde kullanılacak olan araçların bedeli bütçeden karşılanacak.GELİRLER BELLİ!- Bütçe açığını kapatamayan hükümet, gelecek yıl para cezalarından 19.2 milyar lira, alkollü içkilerden 17.9 milyar lira, tütün mamüllerinden 65.5 milyar lira gelir hedefliyor. Trafik cezalarından beklenen gelir ise 6 milyar lirayı aşıyor.MAAŞ ADALETSİZLİĞİ- Halen 2 bin 324 lira olan asgari ücretteki artış sınırlı kalırken, Cumhurbaşkanı’nın maaşındaki artış da muhalefet tarafından eleştiriliyor. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “TBMM’ye sunulan bütçe teklifine göre Erdoğan kendi maaşını yüzde 8.3 zamla 88.000 TL’ye yükseltiyor. Zammın karşılığı 6.750 TL, 3 asgari ücrete denk geliyor. Erdoğan’ın maaşı yüzde 8.3, Saray’ın bütçesi yüzde 28.1 artıyor, vatandaşa da yoklukta sabretmek düşüyor” demişti.‘İTİBARDAN TASARRUF OLMAZ’ SARAYI PARA YUTUYOR- “İtibardan tasarruf olamayacağı” gerekçesiyle 1150 odalı yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşaa edildi. Bunun yanı sıra muhalefetin “ağaçlar kesiliyor, plaj dolduruluyor, yollar genişletiliyor” eleştirisini getirdiği Marmaris’teki Cumhurbaşkanlığı Köşkü yenilendi. Ahlat’a yeni Cumhurbaşkanlığı Köşkü yapıldı. - Cumhurbaşkanlığı’nın bu yılki bütçesi 3.1 milyar liraydı. Ödenek toplamı ise 3.3 milyar lira. 10 ayda 2.1 milyar lira harcama yapıldı. - Sayıştay’ın Cumhurbaşkanlığı 2019 Raporu’na göre, mal ve hizmet alım giderleri 1.7 milyar lira oldu. Beslenme, gıda amaçlı ve mutfakta kullanılan tüketim malzemelerinin bedeli 3 milyon 82 bin lira. Giyecek, mefruşat ve tuhafiye malzemeleri için yapılan harcama 13.4 milyon lira. Temizleme ekipmanları için yapılan harcama 4.1 milyon lira. Yiyecek için yapılan harcama 114 bin 831 lira. İçecek için yapılan harcama 1.3 milyon lira. Bakım, onarım ve üretim malzemeleri için yapılan harcama tutarı da 11 milyon 72 bin lira. 2019 verilerine göre Marmaris ve Ahlat’taki inşaatların devam ettiği Cumhurbaşkanlığı’nın yapılmakta olan yatırımlar hesabı da 2.2 milyar liraydı. Mustafa ÇakırAnkara’ya uğramayan Pompeo’ya,‘Erdoğan’ın programısıkışık’mesajıverilmiş
Ankara’ya uğramayan Pompeo’ya, ‘Erdoğan’ın programı sıkışık’ mesajı verilmiş ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun 7 ülkeyi kapsayan Avrupa ve Ortadoğu turu kapsamında Türkiye’ye gelip sadece Fener Rum Patriği ile görüşmesini Cumhuriyet’e değerlendiren Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kaan Kutlu Ataç, “Pompeo’nun ziyareti, ABD’nin müttefiklik ilişkisi kurmak yerine Türkiye’yi boğmaya yönelik izlediği siyasetin devamıdır. Bir görüşme olsa dahi bu tavır, Türk-Amerikan ilişkilerindeki kırıklığın devamı olarak yansır” dedi. Ataç, “Pompeo’nun bu tavrı diplomatik nezakete, 68 yıllık NATO müttefikliği kapsamındaki ilişkilere uygun bir tavır değil. Ben Pompeo’da, içinde bulunduğu yönetimin görev süresi sona ererken devletin imkânlarından maksimum ölçüde yararlanmak isteyen bir siyasetçi görüyorum” dedi. Pompeo’nun şimdiden 2024’teki başkan adaylığına hazırlık yaptığını belirten Ataç, “2024’te Cumhuriyetçi Parti’den başkan adaylığıyla ilgili niyetini hissettirmeye başladı. Pompeo’nun kariyer çizgisine baktığınız zaman askeriye, Kongre üyeliği, CIA direktörlüğü, dışişleri bakanlığı, gibi görevler aldı; artık ABD kamuoyuna kendisini başkanlığa hazırladığını hissettiriyor. Böylece giderayak ABD hükümetinin imkânını da kullanarak kendi şahsı etrafında bir gündem yaratıyor. Bu ziyaretler, Pompeo’nun iç siyasete yönelik mesajlarının bir parçası” dedi. Pompeo’nun “dış politikada 20 Ocak’a kadar ipler benim elimde” demek istediğini belirten Ataç, ziyaretin üç mesaj içerdiğini ifade ederek şunları söyledi: “Birincisi, İran’a karşı azami baskıyı politik olarak sürdürmenin devamının mesajını veriyor. İran’ı tamamen baskılamaya yönelik politikaya eklemeler yapıp yönetim değişikliği yaşandığında Biden yönetimine daha ağır bir İran politikası bırakmak istiyorlar. İkincisi, kendilerinin ifadesiyle terörizmle savaşla ilgili daha ağır bir sürece girmek istiyorlar ve Pompeo kendi açısından sürecin devamını vurgulamak istiyor. Üçüncüsü de İsrail ile sadık müttefiklik ilişkisinin devamı vurgulanıyor.” Ataç, İsrail’in işgal altında tuttuğu Filistin topraklarına ABD’li diplomatların gitmemesi yönünde bir teamül bulunmasına karşın Pompeo’nun Batı Şeria’yı ziyaret edeceğine dikkat çekerek “Daha önce Kudüs başkent olarak kabul edildi, elçilik oraya taşındı. Şimdi ilk defa en üst düzey ABD’li diplomat işgal altındaki Batı Şeria’ya kilise ziyaretine gidecek. Bu, ABD’deki Yahudi lobisine verilecek muazzam bir mesaj” diye konuştu.‘MACRON’LA AYNI FİKİRDEYİZ’ DEMİŞTİTürkiye dahil yedi ülkeyi kapsayan “veda gezisine” Paris’ten başlayan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, dün İstanbul’a gelerek Fener Rum Patriği Bartholomeos’la görüştü. Basına kapalı olarak gerçekleşen görüşmenin ardından açıklama yapan Fransa Metropoliti Emmanuel, “Dini özgürlük, temel haklar, Ortadoğudaki Hıristiyanların haklarına ilişkin konular ele alındı. Fikir alışverişi yapıldı” dedi. Eşi Susan Pompeo ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield’la birlikte Patrikhane’ye gelen Pompeo, görüşmeden, önce Aya Yorgi Rum Patrikhane Kilisesini gezdi. Pompeo, Patrikhane ziyaretinin ardından Eminönü’nde bulunan Rüstem Paşa Camisi’ne geçti. İstanbul’a gelmeden önce Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la görüşen Pompeo, Le Figaro gazetesine verdiği demeçte “Macron’la Türkiye’nin saldırgan eylemlerini konuştuklarını” belirterek “Türkiye’nin son dönemdeki eylemlerinin çok saldırgan olduğu konusunda Macron’la aynı fikirdeyiz” dedi. Dağlık Karabağ, Libya ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelere atıfta bulunan Pompeo, “Avrupa ve ABD, Erdoğan’ı bu tür eylemlerin halkının çıkarına olmadığını ikna etmek için birlikte çalışmalı. Türkiye’nin, askeri kapasitesini giderek daha fazla kullanması bizim için endişe sebebi olduğunu, endişemizi kamuya açık ve özel görüşmelerde açıkça dile getirdik. Avrupa ve ABD, Erdoğan’ı, bu tür eylemleriyle halkının çıkarına iyi hizmet etmediğine ikna etmek için birlikte çalışmalıdır” diye konuştu.GEREKÇE: PROGRAMDA SIKIŞIKLIKABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya eşlik eden gazetecilere açıklama yapan bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Pompeo’nun programının çok sıkışık olduğunu, başlangıçta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmenin mümkün olabileceği yönünde bir düşüncelerinin olduğunu, ancak Türk yetkililerin kendilerine Erdoğan’ın programının değiştiğini bildirdiğini söyledi. Pompeo’nun İstanbul’da Türk yetkililerle görüşmeye hazır olduğunu belirten ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, ABD’li Bakan’ın Türkiye ziyaretinde neden başkent Ankara yerine İstanbul’a gelmeyi tercih ettiği konusuna ise bir açıklık getirmedi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın geçen hafta açıkladığı Pompeo’nun 7 ülkeyi kapsayan Avrupa ve Ortadoğu turunun programının Türkiye bölümünde sadece İstanbul’da Fener Rum Patriği Bartholomeos ile görüşme yer almıştı. Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de Bakan Mevlüt Çavuşoğlu ile Pompeo arasında İstanbul’da bir görüşmenin planlanmadığını belirtmişti. Bloomberg haber ajansında hafta sonu yayımlanan haberde, Çavuşoğlu’nun Pompeo’yu Ankara’ya davet ettiği, Pompeo’nun bu daveti reddederek görüşmenin İstanbul’da yapılmasının mümkün olduğunu söylemesi üzerine görüşme planlamasının yapılamadığı belirtilmişti. Hüseyin HayatseverAKP, Danıştay’ıdikkate almadı
AKP, Danıştay’ı dikkate almadı İktidar, Danıştay tarafından durdurulmasına karar verilen “Yeşil Yol” projesini yapmakta kararlı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Karadeniz’deki 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak olan 2 bin 600 kilometre uzunluğundaki “Yeşil Yol Projesi”ni durdurmuştu. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank önceki gün bakanlığının bütçe görüşmesinde milletvekillerinin sorularını yanıtlarken, “Yeşil Yol, Doğu Karadeniz’de yeni bir yol yapılanması asla değildir. Bu, zaten insanımızın kullandığı yolların, özellikle yaylaları birbirine bağlayan yolların güncellenmesi, düzenlenmesi ve biraz iyileştirilmesi projesidir” dedi. Mevcut yolların biraz iyileştirildiğini belirten Varank, “Asfalt atılabilecek olanlar varsa asfalt yapılıyor ve dolayısıyla, bölge insanı bakınız bu yollardan asla şikâyetçi değil” diye devam etti. Varank, şunları kaydetti: “Bu yanlış bir proje değil, zaten Danıştay’ın ya da idare mahkemesinin iptal etme sebebi de şu: Yaylalar arasındaki kültür farklılıklarının birbirine karışımıyla ilgili bir çekinceden bahsediyorlar. Biz eğer Danıştay süreçlerinde başarılı olursak devam edeceğiz.”ADIGÜZEL: RANT PROJESİDİRCHP’li Mustafa Adıgüzel, Varank’ın projenin “yeni bir yol yapılanması olmadığı” açıklamasını, “Evet öyle bakarsak yol projesi değil, rant projesidir” sözleriyle değerlendirdi. Hem maden işletmelerine hem de özellikle Arap girişimcilere o yollar üzerinden alan açıldığını belirten Adıgüzel, yolun geçtiği yerde tahribat yarattığını, çevre düzenlemesi yapılmadığını söyledi. Yolların paralel şekilde birbirine bağlanmasının doğanın kurgusuna da aykırı olduğunu dile getiren Adıgüzel, “Burayı otobana çevirirsen, rant alanı olur. Bunu gördük. Rize’de, Ordu’da özellikle yolun geçtiği alanda Arap yerleşimciler var. Bizim insanımıza tanınmayan haklar onlara veriliyor” dedi. 2-B statüsündeki arazileri kullanan yurttaşlardan hayvancılık parası istenildiğini, Osmanlı’dan kalma tapuların yok sayıldığını dile getiren Adıgüzel, “Kendi yurttaşı mülk edinmekte zorlanırken, Araplara oralar peşkeş çekiliyor. Bu yol da onun güzergâhı olacak” diye konuştu. Adıgüzel, insanların sessiz kalmasının destek olarak algılanmaması gerektiğini, bölge insanının projeye karşı çıktığını da vurguladı. Mustafa ÇakırAkkuyu’nun 3.ünitesi için lisans
Akkuyu’nun 3. ünitesi için lisans ÇMO Başkanı Kahraman, Akkuyu’nun ortaya çıkış nedeninin, Türkiye’nin doğalgazda dışa bağımlılığı olduğunu söyleyerek, “Gerçekçi bir gerekçe değildi” dedi. Santralın tüm etkilerinin yanında özellikle atıklarına dikkat çeken Kahraman, “Atıkların büyük kısmı kullanıldıktan sonra saklanıyor. Bu, çevreyi olumsuz etkileyecek” dedi. Projenin iptal edilmesi çağrısı yapan Kahraman, “Alternatif enerji kaynaklarına dönüp, nükleer enerjiden vazgeçmeyi savunuyoruz” ifadelerini kullandı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in, nükleer kazalara ilişkin “Tarihte geçmiş bir iki kazadan dolayı bunu yapacaksak uçağa binmemeniz lazım” sözlerini anımsatan Kahraman, “Bu, bu kadar basite alınacak bir şey değil” değerlendirmesinde bulundu.‘ASFALT-KALDIRIM KALİTESİ’EMO Yönetim Kurulu Üyesi Özdağ ise projenin temelinde 2 kez çatlak meydana geldiğini söylerek, “Türkiye’nin asfalt, kaldırım yapma kalitesi neyse, nükleer yapma yetkinliği de o. Birinci ünitenin temelini düzgün beceremeyen anlayışla çalakalem girdik bu işe” dedi. Türkiye’nin kurulu enerji gücünün 94 bin megavatı bulduğunu ancak kurulu gücün 2020 yılı içinde en fazla tüketim değerinin yaklaşık 49 bin megavat olduğunu kaydeden Özdağ, Türkiye’de elektrik tüketim kaleminin artmadığını ve bu projeye ihtiyaç olmadığını söyledi.İKİ KATINA ALIM GARANTİSİAkkuyu için alım garantisi verildiğine dikkat çeken ve dolar ile piyasanın en az iki katı ödeme yapılacağını söyleyen Özdağ, şunları kaydetti: “Bu bizim faturalarımıza yansıyacak. Herkes otoyollara, köprülere odaklanıyor ama elektriğe de alım garantisi veriyorlar. Böylece, mecburen üretilen elektrik alınacak ama başka kaynaktan kısılacak. Bu proje hayata geçerse, Türkiye’de tüketilen elektriğin net olarak yüzde 35’i, piyasa fiyatının en az iki katı fiyattan alım garantili elektrik olacak. Hepimiz, vergilerimizle bu elektriğin parasını ödeyeceğiz. Bu proje, 2019’da borç batağına giren elektrik enerjisi üretim ve dağıtım sektörünü darmadağın edecek. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bu proje durdurulmalı. Proje kâğıt üstünde bakıldığında 20 milyar dolarlık proje. Bu para kimin parası?” Sefa UyarKarayalçın:İçişleri Bakanlığı, var olmayan“devlet projesi”kavramınıkullandı
Karayalçın: İçişleri Bakanlığı, var olmayan “devlet projesi” kavramını kullandı Eski Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı ve eski Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı Murat Karayalçın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik “Kanal İstanbul” nedeniyle başlatılan ön inceleme gerekçesinde kullanılan “Devlet Projesi” tanımına tepki gösterdi. Anayasa’da, yönetmeliklerde, genelgelerde “devlet projesi” diye bir kavram olmadığına dikkat çeken Karayalçın, “Dolayısıyla ‘Devlet Projesi’nin tanımı da yok. ‘Devlet Projesi’ diye bir kavrama göndermede bulunarak yerel yönetimleri ve bazı belediye başkanlarını suçlamanın da zemini olamaz. İçişleri Bakanlığı’nın olmayan bir kavramı kullanmasını hayretle karşılıyorum. Önce böyle bir kavram var mı bunu incelesinler” dedi. Mevzuatta “kamu yatırım projeleri” olduğunu söyleyen Karayalçın, “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol” başlıklı yasanın, kamu yatırım projeleri ile ilgili süreçleri düzenlediğine ve yasanın yürürlükte olduğuna işaret etti.‘HAYALET PROJE’Türkiye’nin her yıl yaklaşık olarak 3 bin kamu yatırım projesi olduğuna ve projelerin alan olarak çeşitlilik gösterdiğine dikkat çeken Karayalçın, “Bu projelerin her birinin bir proje numarası alması gerekir. Yatırım programına böyle girerler ve bu numara üzerinden izlenirler. Bu 3 bin proje içinde ‘Kanal İstanbul’ diye bir proje var mı? ‘Kanal İstanbul’ ile bağlantılı yan yol, kamulaştırma projesi gibi projenin bütününün dışında ama ‘Kanal İstanbul’ adını da bir şekilde taşıyan bazı projeler olabilir ama gördüğüm kadarıyla şimdiye kadar ‘Kanal İstanbul’ diye bir proje burada yer almadı. Yer aldıysa bile kamuoyuyla paylaşılmadı” dedi. Karayalçın, “Kanal İstanbul” adlı bir projenin 2021 bütçesinin içinde yer alıp almadığının da açıklanması çağrısında bulunarak, “Varsa büyüklüğü ne kadar? Kaç para? Nasıl yapılacak? Bu ortaya koyulmalı. Bu, hayalet proje. Adı var ama kendisi yok. Şehir efsanesi gibi değişik miktarlar söyleniyor” ifadelerini kullandı.‘KARARA SAHİP ÇIKIYOR’Bütün illere, 1/100.00’lik çevre düzeni planı hazırlanması görevi verildiğini, büyükşehirlerde bu planın büyükşehir belediye meclisi tarafından karara bağlandığını aktaran Karayalçın, “Kadir Topbaş zamanında 500 uzman tarafından İstanbul’un 1/100.000’lik çevre düzeni planı hazırlandı. Topbaş tarafından İBB Meclisi’ne sunuldu. Meclis de bunu oybirliği ile onayladı” dedi. Bu planda, “Kanal İstanbul” diye bir proje olmadığını ve 3. havalimanının bulunduğu yere ilişkin öngörü bulunmadığını vurgulayan Karayalçın, planda, “İstanbul’un, kuzey-güney istikametinde İstanbul’un akciğeri olan ormanlarının ve su kaynaklarının olduğu gerekçesiyle kentin kuzey-güney yani Karadeniz ve Marmara arasında genişlememesi gerektiğinin yer aldığını” belirtti. Karayalçın, “Buna rağmen 3. havalimanı yapıldı, şimdi ‘Kanal İstanbul’ geliyor. Merkezi yönetim bu kararı deliyor. İBB Başkanı bu plana sahip çıkıyor, oybirliğiyle kabul edilmiş bu plana sahip çıkarak bunun yanlışlığını söylüyor. İBB Başkanı’nın ‘Kanal İstanbul’a karşı çıkması doğrudur. Yasaların büyükşehir belediye başkanına verdiği bir yetkiyi kullanıyor. ‘Buna karşı çıkamazsın’ denilemez” ifadelerini kullandı.‘AYM’YE TAŞINMALI’Karayalçın, merkezi yönetimin, yerel yönetimler üzerindeki “vesayet” yetkisine de işaret ederek, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), “devletin asli ve sürekli hizmeti kapsamında değerlendirerek, belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine olanak sağlayan maddeyi iptal ettiğini” ve “merkezi yönetim, kendisini yerel yönetimlerin yerine koyarak vesayet yetkisini kullanamaz” kararı bulunduğunu anımsattı. Karayalçın, “Burada da vesayet yetkisinin kullanımıyla ilgili AYM’nin yaklaşımına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bu konu da idare mahkemesi üzerinden AYM’ye taşınmalı” dedi.ÖN İNCELEME BAŞLATILDIBakanlığın, Kanal İstanbul için “Devlet Projesi” tanımını kullanması ve belediyeler üzerinde uyguladığı “vesayet denetimi”nin kapsamı tartışmaya neden oldu. İçişleri Bakanlığı, Kanal İstanbul’a karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kurumsal kimliğinin kullanılarak afişler bastırılması ve şehrin farklı yerlerine astırılması nedeniyle ön inceleme başlatıldığını belirtmişti. Açıklamada, “belediyelerin idari vesayet denetimine tabi olduğu” aktarılırken, “‘Ya Kanal Ya İstanbul’ şeklinde bir afişle uluslararası hukuk boyutu bulunan, siyasi alana taalluk eden ve ‘Devletin Egemenlik Yetkisi’ne ilişkin bulunan bir konuya kamu kaynağı kullanılarak karşı çıkmanın idarenin bütünlüğü ilkesine ve hukuka aykırı olduğu” kaydedilmişti. Sefa UyarŞekip Mosturoğlu: Kumpasıdestekleyenlerinçoğu işlerine devam ediyor
Şekip Mosturoğlu: Kumpası destekleyenlerin çoğu işlerine devam ediyor “Büyük kitleler faylar şeklinde ayrıştırılıyor. Bunların amaçları belli, bu faylar zaman zaman birbirine çarparak büyük toplumsal olaylara yol açıyor. Biz bu futbol iklimini en açık şekilde 3 Temmuz’da gördük, yaşadık. Bahsettiğim kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, çatışma ortamı yaratan futbol iklimini oluşturan paydaşlar 3 Temmuz sürecinde de etkinlerdi ve herkesin gözü önünde faaliyette bulundular. O günün aktörleri bugün de aynı etkinliklerini farklı şekillerde sürdürüyorlar.”Tam 9 yıl önce, FETÖ’cü hâkim ve savcılar tarafından Fenerbahçe Spor Kulübü’ne “Şike Kumpası” kuruldu. Eski Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda yönetici tutuklandı. Fenerbahçe Kulübü bu süreçte taraftarıyla ve yöneticileriyle FETÖ’ye direndi. O dönemde 8 ay boyunca cezaevinde kalan Fenerbahçe’nin eski yöneticisi Şekip Mosturoğlu, son 10 yılda saha içinde ve dışında yaşananlar bir arada değerlendirildiğinde aynı iklimin sürdüğünü söylüyor. O dönem Fenerbahçe’ye düzenlenen kumpası destekleyenlerin birçoğunun spor ve basın camiasında görev yapmaya devam ettiğini anımsatan Mosturoğlu, “3 Temmuz kumpasında yazılanlar, televizyonda söylenenler arşivlerde mevcut. Bunları kimlerin söylediği de belli. Pek çoğu bugün hiçbir şey yazmamış, söylememiş gibi işlerine devam ediyor. Hatta bir kısmı, medyada Fenerbahçe destekçisi gibi gözüküp Fenerbahçe’nin haklarını savunuyor. Sanırım toplumsal hafızanın zayıflığına güveniyorlar. 3 Temmuz kumpas davası dosyasında o tarihlerde Emniyet müdürlüğü santralından aranan yayın kuruluşları ve gazetecilere ait HTS kayıtları var. O kayıtlar bile aslında çok şey anlatıyor” diyor.‘BASİT BİR RANT MÜCADELESİ DEĞİL’- Eski futbolcu Rıdvan Dilmen’in, “Türk spor basınında FETÖ’cü gazeteciler ve yöneticiler hâlâ işbaşında” sözleri oldukça önemliydi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?Rıdvan Dilmen’in açıklamalarını çok önemli buluyorum. Herkes Rıdvan Hoca’nın açıklamalarını parça parça değerlendirdi. Oysa bana göre Türkiye’de belli amaçlarla yaratılan futbol iklimini açık seçik bir şekilde anlattı Rıdvan Hoca. Futbol sektörünün tüm paydaşlarına ilişkin zaman zaman yüksek sesle konuşulan birbirinden kopuk olayları hem de kendisi tarafından bizzat yaşananlarla birlikte anlattı.- “3 Temmuz Kumpası’nda FETÖ’cülerin hazırladığı iddianameyi destekleyenlerin Fenerbahçe’nin dostuymuş gibi medyada yer aldıklarını” söylemiştiniz. Bu konuyu biraz açar mısınız?Bu konu sadece basit bir rant elde etme mücadelesi değil. Tabii ki bu sektördeki herkes daha fazla pay alabilmek için pozisyon alma, gücü ele geçirme mücadelesinde, ama anlatmak istediğim bundan daha öte. Burada futbol iklimi kavramı ile anlatmak istediğim şu: Bir yapı, büyük kitleleri faylar şeklinde ayrıştırıyor. Bunların amaçları belli: Bu kırıkları zaman zaman birbirine çarptırarak büyük toplumsal olaylara yol açmak. Biz bu futbol iklimini en açık şekilde 3 Temmuz’da gördük, yaşadık. Bahsettiğim kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, çatışma ortamı yaratan futbol iklimini oluşturan paydaşlar 3 Temmuz sürecinde de etkinlerdi ve herkesin gözü önünde faaliyette bulundular. O günün aktörleri bugün de aynı etkinliklerini farklı şekillerde sürdürüyorlar. Bunların bir kısmı FETÖ örgütünün bağlıları bir kısmı ise taşeronluklarını yaptı. Bunları hâlâ futbol sektöründe görüyoruz. Kulüpler arasındaki sert rekabetten dolayı kulüpler başlarına bir iş gelene kadar bu iklimden besleniyor. Rakibin bu iklimden olumsuz olarak etkilenmesi işlerine geliyor. 3 Temmuz’dan beri yani son dokuz yılda Fenerbahçe’nin yaşadığı olaylara bir bakın. 3 Temmuz olayı, şampiyonluğa giden takımın otobüsünün kurşunlanması, 12 Mayıs’ta bir stadyum dolusu insana, kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden polis tarafından uygulanan orantısız güç kullanımı... Bunlar dünyada hangi kulübün başına gelebilir ve o kulüp de tüm bu depremlere rağmen ayakta kalabilir. Geriye dönüp baktığımızda son 10 yılda saha içinde ve dışında yaşananlar bir arada değerlendirildiğinde hâlâ aynı iklimin sürdüğünü söylememiz lazım. 3 Temmuz Kumpası’nda yazılanlar, televizyonda söylenenler arşivlerde mevcut. Bunları kimlerin söylediği de belli. O gün sürece destek verenlerden çok azı sorumluluk göstererek en azından pişmanlıklarını dile getirdiler. Pek çoğu bugün hiçbir şey yazmamış, söylememiş gibi işlerine devam ediyor. Hatta bir kısmı, medyada Fenerbahçe destekçisi gibi gözüküp Fenerbahçe’nin haklarını savunuyor. Bunların kim olduğunu herkes biliyor. Onlar da kendilerini biliyor. Sanırım toplumsal hafızanın zayıflığına güveniyorlar. Ama unutulmasın ki yıllar önce verilmeyen bir korneri hatırlayan ve bugün sorgulayan geniş bir taraftar kitlesi var ve bu taraftar kitlesi asla onları unutmadı. 3 Temmuz kumpas davası dosyasında o tarihlerde emniyet müdürlüğü santralından aranan yayın kuruluşları ve gazetecilere ait HTS kayıtları var. O kayıtlar bile aslında çok şeyler söylüyor.‘10 YILDA TEK AÇIKLAMA YOK’- A Milli Futbol Takımı’nın 2010 yılında Amerika’ya turneye gittiği sırada, kamptan ayrılan bazı yönetici ve futbolcuların Pensilvanya’ya ziyarete gittiklerini biliyoruz. Bank Asya’ya para yatıranların yargılandığı süreçte bu isimlerin birçoğu hakkında soruşturma dahi açılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?A Milli takımın 2010 yılında Amerika turnesi sırasında futbolcuların, teknik heyetin, yöneticilerin ve misafirlerin bir kısmının kamptan ayrılarak Pensilvanya’ya gittiklerini bizler de ulusal medyadan öğrendik. Ben hiçbir önyargı olmadan, en azından gidenlerin kim olduğunu kamuoyunun bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Geçen 10 yılda bu konuda tek bir açıklama olmamasını da üzüntü ile karşılıyorum. Bu gibi önemli bir konuda toplumun bilgi alma hakkı olduğunu düşünüyorum. Daha bu önemli konuda bile somut bilgiye erişilemeyen bir ortamda futbol sektörünün bu yapıdan arındırıldığını söylemek de mümkün değil.- Sizce spor camiası FETÖ’den nasıl temizlenebilir?Özelde futbolda genelde FETÖ temizliği konusunda en azından mevcut soruşturma dosyalarında adı geçen ve haklarında hiçbir işlem yapılmayan kişiler çağırılarak dinlenir ve bu şekilde daha kapsamlı bilgilere erişilebilir. Yine ByLock ve ardışık arama kapsamından da bir takım somut delillere ulaşılabilir. Maddi destek sağlayanların tespiti için kapsamlı bir araştırma yapılabilir. Bu yapının en güçlü olduğu zamanda futbol sektöründen toplanan himmet ve yardımları duyuyorduk. Bugün acaba bu akış durdurulabildi mi? Bu konunun da üzerine gidilmesi gerekiyor. Aziz Yıldırım tarafından 3 Temmuz paydaşları ile ilgili olarak yapılan bir suç duyurusu var. Bu suç duyurusunda ismi geçenler hakkında (biri hariç) hiçbir şey yapılmadı. Seyhan AvşarİYİParti’den‘anayasa taslağı’tepkisi: 'Türk siyasetini manipüle etmeye dönük'
İYİ Parti’den ‘anayasa taslağı’ tepkisi: 'Türk siyasetini manipüle etmeye dönük' İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, 4 partinin anayasa taslağı hazırlamadığını, Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin İyileştirilmiş Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş için takvim çalışması yaptığını belirterek “Bu, bir anayasa değil, takvim çalışması. Beraber hareket ettiğimiz tek konu bu” dedi. Poyraz, 2012’de Meclis’e sunulan metni, yeni bir çalışma gibi gündeme getirmenin “Türk siyasetini manipüle etmeye dönük” olduğunu kaydetti.‘ALAKASI YOK’İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ ve Adana Milletvekili İsmail Koncuk; İYİ Parti’nin, CHP, HDP ve Saadet Partisi ile ortak anayasa taslağı hazırladığı iddialarını dile getirmişti. Özdağ, İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’ya FETÖ’cü imasında bulunduktan sonra sevk edildiği disiplin kurulu tarafından ihraç edilirken Koncuk, partisinden istifa etmişti. İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, iddialara ilişkin Cumhuriyet’e konuştu. Özdağ ve Koncuk’un “manipüle edildiğini düşündüğünü” belirten Poyraz, “Anlattıklarıyla İYİ Parti’nin hiçbir alakası yok” dedi. Poyraz; İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 4 Haziran 2018’deki “parlamenter sistemin nasıl, hangi aralıkta olacağının yol haritasının paylaşılması konusunda” gerçekleştirdikleri görüşmeyi ve bunun üzerine Millet İttifakı’nı oluşturan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin “temel ilke ve hedefleri” konusundaki çalışmasını 21 Haziran 2018’de “Tutum Belgesi” olarak açıkladıklarını anımsattı. CHP ve İYİ Parti genel başkanlarının, “İyileştirilmiş Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile ilgili çalışma yapıyoruz” dediğini belirten Poyraz, “Saadet Partisi, Demokrat Parti, İYİ Parti ve CHP yetkilileri 21 Haziran’da bunun takviminin ne olacağına ilişkin ilanat yapıyor. Bu, bir anayasa değil. Bu, bir takvim çalışması” dedi. “İYİ Parti’nin CHP ile de başka partiyle de ikili, üçlü, dörtlü olarak bir çalışması olmadığını” kaydeden Poyraz, “Beraber hareket ettiğimiz tek konu bu. Ne kadar sürede, hangi süreçle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçilir. Bu kadar” ifadelerini kullandı.‘MECLİS’E SUNULAN METİN’“Anayasa taslağı” olarak iddia edilen metnin, 2012’de, o dönem Meclis’teki AKP, CHP, MHP ve HDP’nin bulunduğu Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunulan metin olduğunu söyleyen Poyraz, “Bu metni bugün yeni bir çalışma gibi gündeme getirmek, Türk siyasetini manipüle etmeye dönüktür” dedi. Sefa Uyar