News - Haberler
Dinlemezseniz felaket kapıda
Dinlemezseniz felaket kapıda TTB İkinci Başkanı Ökten, "test sayıları artarsa ağır tablo ortaya çıkacak" dedi. Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görülmesinin ardından bir yıl geçti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ilk vakanın görüldüğü gün yaptığı “Ülkemizdeki vaka Avrupa kaynaklı şimdilik tek bir örnekten ibarettir” açıklamasının ardından, bügün vaka sayıları 2 milyon 800 bini aştı. Sağlık meslek örgütlerinin salgının başından bu yana yaptığı “gerçek vaka sayılarını açıklayın” gibi öneriler, önce dinlenmedi, sonra uygulamaya geçirildi. Tavsiyelerinin duyulması için çağrı yapan Türk Tabipleri Birliği (TTB) İkinci Başkanı Ali İhsan Ökten, “İktidarın bu önerilerimizi dinlememesi yeni bir felakete yol açabilir” dedi. Salgının başından bu yana 385 sağlık emekçisinin yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Ökten, hepsini özlemle andıklarını söyledi. Türkiye’nin yarıdan fazlasının yüksek ve çok yüksek riskli olduğunu belirten Ökten, “Bu şartlarda normalleşmeye geçmek mümkün değil. Bu kontrolsüz bir normalleşme olur” dedi. Turuncu ve kırmızı illerdeki tedbirlerin artırılması gerektiğini belirten Ökten, “Gerekirse buralarda karantina olması lazım. İl bazında mutasyonlu virüs açıklanması lazım. İller arası geçiş için seyahat kısıtlaması yapmamız gerekir. Bunları yapmadan salgını kontrol altına almak mümkün değil” dedi. Test sayılarının da düşük olduğunu vurgulayan Ökten, “Test sayıları mutlaka arttırılmalıdır. Bu sayılar artığında aslında tablonun daha ağır olduğu görülecektir” dedi. Mutasyonlu virüsün arttığını söyleyen Ökten, “Bazı illerde yeni vaka sayısı yüzde 50 civarında artmış durumda. Bunu ancak aşılamayla durdurabiliriz. Yoksa mutasyonlu virüsün bulaşıcılık hızının fazla olduğunu biliyoruz. Yeniden kasım-aralık ayındaki gibi olabiliriz” uyarısı yaptı. Önümüzdeki yıl da bu aylarda hâlâ virüsü konuşabileceğimizi söyleyen Ökten, “Mutasyon pandemiyi ağırlaştıracak yönde” dedi. Ökten bu gidişata karşı tam kapanmanın çözüm olabileceğini belirtti. Sarp SağkalAnkara’daki hastanelerden uyarılar yükseliyor
Ankara’daki hastanelerden uyarılar yükseliyor Salgının resmen Türkiye’ye ulaşmasının üzerinden bir yıl geçti. Enfeksiyon uzmanlarından aldığımız ilk bilgiler çok tatsız. Ankara’nın haritadaki rengi turuncu, bu gidişle kısa sürede kızaracağı hatta moraracağı düşünülüyor. Salgının resmen Türkiye’ye ulaşmasının üzerinden bir yıl geçti. Enfeksiyon uzmanlarından aldığımız ilk bilgiler çok tatsız. Ankara’nın haritadaki rengi turuncu, bu gidişle kısa sürede kızaracağı hatta moraracağı düşünülüyor. Ekonomik gerekçelerle erken gevşeme, Ankara’da etkilerini göstermiş. Doktorlar, “hastalar gelmeye başladı” değerlendirmesini yapıyor. Ki açılmanın gerçekleştiği dönemden kaynaklanan artışın henüz hastanelere yansımadığı düşünülüyor. Doktorlar, “Böyle giderse yeniden kapanma noktasına hızla gelebiliriz’’ diye uyarıyor.SOSYAL YAN ETKİLERAnladığımız kadarıyla artık Türkiye’de de mutant virüsler iyice yayılmaya başlamış. İki örnek Ankara’dan. Annesiyle birlikte virüs kapan 12 yaşındaki bir çocukta “mutat suş” tespit edilmiş. Ancak anneye bu test yapılmamış. Çocuk, polis kontrolünde tek başına bir yurda götürülerek karantinaya alınmak isteniyor. Anne tedirgin, “çocuk tek başına ne yapar” diye... Bir yandan da kendi sağlığıyla ilgilenmek zorunda. Biz, bir kişiye daha bu virüsün bulaştığını, bu nedenle karantinaya alındığını öğrendik. Enfeksiyon uzmanlarının bir önerisi var: Mutasyon analizleri tüm vakalara uygulanmalı. Yoksa sonuçlar daha dramatik noktalara ulaşabilir. Okulların, sosyal yaşamın açılmasına da bu çerçeveden bakmak gerekiyor.‘MESAFEYE’ MESAFELİYİZUzun süredir işyerini açamayan esnaf, “bir dokun bin ah işit” şeklinde yaşıyor. “Ya hastalanıp öleceğiz ya da açlıktan öleceğiz” şeklinde yakınmalar yaygın. Ankara’daki gözlemlerimizde yüzde 50 kapasite ile çalışan yerlere az rastladık. İşyeri sahipleri de bu durumdan yakınıyor. Ancak müşterinin göstereceği tepki nedeniyle kapıdan geri çeviremiyor, yemek sohbetini uzatanları uyaramıyor. Ancak kurallara uymazsak sonu belli: Yine kapanacağız.Ankara’nın en merkezi yerlerinde kapanma saatine dakikalar kala, tıklım tıklım dolu kafeler gözlemlemek mümkün. Bu ortamlarda kurallara uyulması zaten olanaklı değil. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sıkı denetimler yapacaklarını söylemişti. Biz de bir denetime tanık olmadık, sorduğumuz esnaf da denetime gelen olmadığını söyledi.Açılma sonrası ilk işaretler hiç hoş değil. Herkesin önlem alması gerekiyor. l ANKARA Sertaç EşÇalışanların yüzde 81’i yoksulluk sınırının altında
Çalışanların yüzde 81’i yoksulluk sınırının altında Eğitim-İş Ankara 3 No’lu Şube, 20 Aralık-20 Ocak tarihleri arasında 45 ilde, Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı kurumları ile üniversitelerde idari görevlerde bulunan eğitim çalışanlarına yönelik yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Buna göre, araştırmaya katılanların yüzde 80.56’sı, yoksulluk sınırı altında aylık gelire sahip. Katılımcıların yüzde 72.5’i, görevde yükselmenin liyakat esaslarına göre değil, kişisel ve siyasi referanslara göre yapıldığını düşünüyor; yüzde 57’si ise yılda en az bir kere bile tatil yapamıyor. Yüzde 32.1’i de kendisi ve ailesinin geçimini sağlamak için ek iş yapıyor. Eğitim-İş Ankara 3 No’lu Şube’nin yaptığı, aralarında memur, şef, hizmetli, sekreter, şoför ve teknisyenlerin de yer aldığı toplam 612 eğitim çalışanının katıldığı araştırmanın sonuçları, eğitim çalışanlarının bulunduğu şartları gözler önüne serdi. Araştırmadan öne çıkan bulgular şöyle:- Yüzde 80.56’sı, yoksulluk sınırı altında aylık gelire sahip.- Yüzde 81.20’si, görev tanımı olmadan, yüzde 55.9’u angarya işlerde çalıştırılıyor.- Yüzde 72.5’i, görevde yükselmenin liyakat esaslarına göre değil, kişisel ve siyasi referanslara göre yapıldığını düşünüyor. - Yüzde 88.2’si, yaptığı iş karşısında aldığı ücretin yetersiz olduğunu düşünüyor. - Yüzde 93.5’i, maaşı ile gelirini sağlayıp birikim yapamıyor. - Yüzde 97.9’u, maaşının kendisi ve ailesi için iyi bir gelecek hazırlamaya yeterli olmadığını belirtiyor.- Yüzde 88.1’i tatil için bütçe ayıramıyor.- Yüzde 32.1’i ek iş yapıyor.- Yüzde 97.7’si, 3600 ek göstergenin tüm eğitim çalışanlarına verilmesini istiyor.- İş ile ilgili sorunlarda yüzde 35.2 ile liyakatsizlik, yüzde 25 ile ücret yetersizliği ve yüzde 16 ile mobbing başta geliyor.‘ANGARYAYA SON VERİLMELİ’Eğitim çalışanlarının insani yaşam koşullarını sağlayabileceği maaş artışının sağlanması gerektiği belirtilen raporda, “Çalışanların görev tanımları yazılı olarak belirlenip angaryaya son verilmeli. Tüm kurumlarda fazla çalışma ücreti ödenmeli ve fazla çalışma ücreti oranı artırılmalı” denildi. l ANKARA Sefa UyarCHP’li Burhanettin Bulut,‘Tek Adam Rejimi’ninÜçYılı’başlıklıbir rapor hazırladı: Her alanda gerileme
CHP’li Burhanettin Bulut, ‘Tek Adam Rejimi’nin Üç Yılı’ başlıklı bir rapor hazırladı: Her alanda gerileme CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, hazırladığı “Tek Adam Rejimi’nin Üç Yılı” raporunda, 2018’den bu yana uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’yi demokrasi ve ekonomide geriye götürdüğünü rakamlarla ortaya koydu. Rapora göre; Türkiye’nin borç yükü arttı, milli geliri düştü. Merkez Bankası rezervleri eksiye inerken, işsizlik rekor kırdı. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü yok edildi. CHP’li Bulut’un “Tek Adam Rejiminin Üç Yılı” raporunda dikkati çekenler şöyle:- 2018 öncesi üç yılda Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 5,8’iken tek adam rejiminde son üç yılın ortalaması yüzde 1,8’e geriledi.- Milli gelir, 142 milyar dolar kayba uğradı, 891,8 milyar dolardan 717 milyar dolara düştü.- Kişi başına gelir aylık dönemde 10 bin 694 dolardan 8 bin 599 dolara indi.- Merkez Bankası, borçlar düşüldükten sonra net 36 milyar dolar rezerve sahipken, tek adam rejiminin ardından eksi 59 milyar dolara düştü.‘ENFLASYONDA YÜKSELİŞ’ - 22 Haziran 2018’de 1 dolar 4,70 lirayken, tek adam rejiminde 8,5 liraya kadar yükseldi, bugün 7,7 lira düzeyinde seyrediyor.- 2017 sonunda yüzde 11,9 olan yıllık enflasyon 2018’de yüzde 20,3’e çıktı. Halen yüzde 15,6 düzeyinde.- Merkez Bankası’nın Haziran 2018’de yüzde 8 olan politika faizi tek adam rejiminde yüzde 24’lere kadar çıktı. Bugün yüzde 17 olan faizin artırılması için ağır bir baskı var. ‘İŞSİZLİK ARTIŞTA’- Tek adam rejimi öncesinde gerçek işsiz sayısı 6 milyon 864 bin kişi ve gerçek işsizlik oranı yüzde 20,7’ydi. 2020’de rakam 11 milyon 195 bin kişiye yükselirken oran ise yüzde 31,1’e çıktı.- Haziran 2018’de 970 milyar lira olan devletin iç ve dış borçları, yüzde 91 artışla ocak 2021’de 1 trilyon 838 milyar liraya çıktı.- Vatandaşların Haziran 2018’de bankalara olan borcu 526 milyar lira düzeyindeyken, Şubat 2021’de yüzde 61 artışla 838 milyar lirayı buldu.- Türk-İş, Haziran 2018’de dört kişilik ailenin açlık sınırını bin 714 TL olarak hesaplamıştı. Bu rakam, Şubat 2021’de 2 bin 719 liraya yükseldi.‘HUKUKTA GERİLEME’- Türkiye, 2017’de Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 99’uncu sırada yer alıyordu. 2020’de 107’nci sıraya gerileyerek Nijerya, Mısır Kongo, Kamboçya gibi ülkelerle aynı kategoride yer aldı.- 2017’de Dünya Özgürlükler Raporu’nda “kısmen özgür” ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye, 2018 ve 2019 ve 2020’de ‘özgür olmayan’ ülkeler kategorisine geriledi. ‘SARAY’DA SEFANIN BEDELİNİ HALK ÖDÜYOR’Bulut, tek adam rejiminde oluşan rakamsal verilerin Türkiye’deki geri gidişi ortaya koyduğunu belirterek “Başkanlık sistemi ile yönetilen son üç yılda Türkiye ekonomisi ağır tahribata uğradı. Tek adam Saray’da sefa sürüyor, bedelini halk ödüyor” dedi. Erdem SevgiAnkara’dan IKBY’ye‘pul’tepkisi
Ankara’dan IKBY’ye ‘pul’ tepkisi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Papa’nın ziyareti dolayısıyla bastırdığı anı pulunda, Türkiye’nin doğu illerinin de dahil edildiği sözde “Büyük Kürdistan” haritasına yer verilmesine Ankara’dan tepki geldi. Dışişleri Bakanlığı, “Bazı haddini bilmez IKBY yöneticileri bu ziyareti, Irak’ın komşu ülkelerinin toprak bütünlüklerine yönelik ham hayallerini açığa vurmak için kullanmaya yeltenmektedir. Bu tür sinsi emellerin ne şekilde hüsranla sonuçlandığı en iyi IKBY makamları tarafından hatırlanacaktır. IKBY’den bu vahim hatanın düzeltilmesine yönelik gerekli açıklamanın bir an önce ve net bir şekilde yapılmasını bekliyoruz” açıklaması yaptı.Konuyla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan emekli Büyükelçi Onur Öymen, “Bu durum, Türkiye’nin birçok konuyu gözden geçirmesini gerektirebilecek kadar önemlidir. Kuzey Irak’taki yerel yönetimle çeşitli dönemlerde çeşitli düzeylerde ilişki kurulmuştur, ziyaretler olmuştur. Fakat bunların hiçbiri bazı davranışları, söylemlerini sineye çekebileceğimiz anlamına gelmez” dedi. “Türkiye’nin iyi ilişkilerine karşın IKBY’nin böyle bir adım attığına” dikkat çeken Öymen, “Kuzey Irak’taki yerel yönetim kendini bu kadar fütursuzca hareket etme hakkına sahip görüyorsa, bu ciddi bir durum yaratır. Bazı büyük devletlerin bunlara müsamaha göstermesi, onları desteklemesi, bunların Türkiye’ye karşı bu gibi kabul edilemeyecek davranışlarda bulunmasını haklı göstermez. Türkiye, resmen özür dilenmesini ve pulların iptal edilmesini de istemelidir” ifadelerini kullandı. ‘ZİYARETİ FIRSAT BİLDİLER’Emekli Büyükelçi Uluç Özülker de halihazırda IKBY’nin Papa’nın ziyaretini fırsat bilerek böyle bir propagandaya giriştiğini belirtti. Özülker, “Tabii ki bir sonuç vermez, bu gayet net biliniyor. İçlerindekini dışa dökmüşler. Vahim bir şey olduğuna kuşku yok. Dış politikada duygusallığa yer yoktur, orada PKK ile mücadele edilirken IKBY ile işbirliği de yapılmaktadır. Dolayısıyla IKBY’yle ilişkileri bozmak Türkiye’nin menfaatine olmaz” diye konuştu. Özülker, ABD’nin tutumunun da IKBY açısından “teşvik edici” olduğunu dile getirerek “ABD, Suriye’nin doğusundan başlayarak Irak’ı da içine alacak bir şekilde burada bir Kürt devleti oluşturma politikası gütmektedir, bunu biliyoruz. ABD’nin tutumunun da bu kapsamda teşvik edici nitelik taşıdığı da açıktır” değerlendirmesinde bulundu. ERBİL: ONAY VERİLMEDİIKBY’den pul krizine ilişkin “Tasarlanmış herhangi bir pulun basımı için henüz bir onay kararı yok” açıklaması geldi. Rudaw’ın haberine göre Erbil hükümet sözcüsü, “Sanatçılar basılmasını istedikleri birkaç pul tasarladı ancak bir onay söz konusu değildir” dedi. Hüseyin HayatseverAKP’lilere‘Yediler yediler doymadılar’diyen 63 yaşındakiÖzselgin hakkında iddianame: Sen misin AKP’yi eleştiren?
AKP’lilere ‘Yediler yediler doymadılar’ diyen 63 yaşındaki Özselgin hakkında iddianame: Sen misin AKP’yi eleştiren? İstanbul Çatalca’da 2019 yılının kasım ayında pazar alışverişi yaparken tartıştığı bir kadına “Yediler yediler doymadılar. Millet açlıktan ölüyor, utanmadan hâlâ AKP’ye oy veriyorsunuz” dediği iddia edilen 63 yaşındaki Dürdane Özselgin hakkında iddianame düzenlendi. Özselgin’in hakkında “hakaret”, “halkın bir kesimini sosyal sınıf, din, mezhep, cinsiyet, bölge farkındalığına dayanarak alenen aşağılama” suçunu işlediği iddiasıyla 3 yıl 4 ay hapis cezası istendi. İddianame mahkeme tarafından henüz kabul edilmedi.Şikâyet üzerine misafirliğe gittiği arkadaşının evinde gözaltına alınan Özselgin, geceyi nezarette geçirmişti. Ardından adliyeye sevk edilen Özselgin serbest bırakılmıştı.‘BAŞÖRTÜSÜNÜ ÇEKMEDİM’Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Özselgin’in olayla ilgili ifadesinde “AKP standının önünden geçerken durdum. Görevli kadına ‘Millet açlıktan kırılıyor memleket bitmiş siz hâlâ AKP’ye oy devşiriyorsunuz bıkmadınız mı?’ sözlerini sarf ettim. Kendisine hakaret içerikli söz söylemedim. İddia ettiği üzere kendisinin başörtüsünü çekmeye çalışmadım. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi. UZLAŞMA KAPSAM DIŞIİddianamenin devamında yer verilen Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın raporunda "CD incelemesinde gri montlu, siyah pantolonlu, kısa siyah saçlı bir bayan şahsın başörtülü bir bayanın başörtüsüne eli ile uzanmaya çalıştığı, başörtülü bayanın kendisini geriye doğru çektiği ve eli ile buna karşı koyduğunu tespit edildiği” ifadeleri yer aldı.Ayrıca iddianamede işlenen suçun uzlaşma kapsamı dışında kalacağı anlaşıldığına değinilerek Özselgin’in belirtilen yasa maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılması talep edildi. Zehra ÖzdilekBoğaziçi direnişine destek olduklarıiçin ev hapsi cezasıverilenöğrenciler: Mücadele hattıörüldü
Boğaziçi direnişine destek oldukları için ev hapsi cezası verilen öğrenciler: Mücadele hattı örüldü İstanbul Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü öğrencisi Aslı Altıok ve İstanbul Gelişim Üniversitesi grafik tasarımı öğrencisi Hasan Doğan, Boğaziçi direnişine destek verdikleri için bir ayı aşkın süredir ev hapsindeler. İki öğrenci, yaşadıklarını gazetemize anlattı. - Günleriniz nasıl geçiyor? A.A.: Günlerim çok kolay geçmiyor. Evde olmaya alışkın biri değilim. Bu yüzden zorlanıyorum. Bir de ev hapsi öyle izinliyken ya da okul tatilken evde oturmaya benzemiyor. Ev hapsi psikolojik bir işkence. Kendinizin gardiyanı olmanız, aylarca bileğinizde sizi izleyip dinleyen bir kelepçeyle yaşamanız isteniyor. Geçen gece uyurken 04.30’da arayıp, ‘Kelepçenin kayışıyla mı oynadınız? Sisteme sinyal düştü, yarın gelip tutanak tutacaklar’ dediler, sonrası kavga kıyamet tabii. Bir noktadan sonra psikolojik bir savaş vermeniz gerekiyor. Neredeyse her gün ziyaretime gelen arkadaşlarım oluyor. Günlük rutin işler dışında, bir kedim ve bir köpeğim var onlarla ilgileniyorum. Bir de geçen hafta okulum başladı. Uzaktan da olsa derslerimi takip ediyorum.H.D.: Günlerim aslında süren direnişimizi ve gündemi takip etmekle geçiyor. Kitap okuyorum, film izliyorum, direnişi çiziyorum. Tanıdığım, tanımadığım birçok insandan kitap, dergi vb. hediyeler geliyor. Çok fazla arkadaşım geliyor, onlarla sohbet ediyorum. ‘EVDEN SES VERİYORUM’- Eylemleri evden takip etmek sizler için nasıl bir duygu? A.A.: İnanılmaz üzücü bir durum. Gezi Direnişi olduğunda 15 yaşındaydım. O zamanlar okuldan kaçıp direnişe katılırdım. 2013’ten beri nerede hakkını arayan biri varsa yanındayım. Nerede bir direniş varsa oradayım. Şimdi binlerce sıra arkadaşım üniversiteleri için, tutuklanan arkadaşlarımız için sokaklardayken evde oturmak çok can sıkıcı bir durum. Ben de elimden geldiğince direnişi büyütmeye çalışıyorum. Sosyal medyada sesimizi duyuruyorum. Evimin penceresine bir pankart yapıştırdım. Dışarıda ne zaman eylem yapılsa, ben de o eylemdeki sözü bu pankarta taşıyorum. Direnişe evden ses veriyorum.H.D.: Direnişi evden takip etmek çok farklı. Yan yana durduğun, birlikte yürüdüğün arkadaşın gidiyor ve sen kapıya kadar yanında olabiliyorsun. Benim açımdan kötü bir his. Evde yapılacak işleri yaparak arkadaşlarımızın elini hafifletmeye çalışıyoruz./Archive/2021/3/11/020715924-bogazici1sayfa9.jpegEv hapsindeki Aslı Altıok’un penceresinde “Ne ben RapunzelimNe sen prenssinEve hapsettiğin kadınlarKâbuslarını süslesin” yazıyor. - Zaman zaman arkadaşlarınızın evinizin önüne gelerek bazı etkinlikler yaptıklarını görüyoruz. O an neler hissediyorsunuz? A.A.: Mutlu oluyorum tabii. Kadın mücadelesinin ünlü bir sloganı vardır: Asla yalnız yürümeyeceksin. Sloganın ne kadar gerçek olduğunu görüyorum. Bir aydan fazla süredir ev hapsindeyim ve asla yalnız hissetmedim. Tanımadığım milyonlarca insan bu süreçte yanımda oldu. Evim hiç boş kalmadı. İktidar daha farkında değil ama baskıcı uygulamalarıyla milyonlarca insanı birbirine kenetledi. İzmir’de yapılan bir çıplak aramaya tepki ülkenin kilometrelerce ötesinde yankı buldu. Şu an inanılmaz bir dayanışma var.H.D.: Arkadaşlarımızın evimizin önüne gelmesi bizim için çok anlamlı. Bizler evden çıkamıyorken onlar sazlarıyla, sözleriyle, eylemleriyle bizlerle dayanışma gösteriyorlar. ‘HERKES KENDİ KRİZİYLE ÖZDEŞLEŞTİRDİ’- Boğaziçi eylemleri amacına ulaştımı sizce? A.A.: Yaklaşık iki aydır doğrudan Cumhurbaşkanı’na kafa tutan ve geri çekilmeyen bir direniş var. Direnişin başka toplumsal kesimler tarafından da kolaylıkla karşılık bulması, gündemden hiç düşmemesi insanların öğrencilerin ortak kaygılarını paylaştığını gösteriyor. Ülkede ekonomi, pandemi, eğitim yönetilemiyor. Doğrudan ülke yönetilemiyor ve Boğaziçi öğrencileri kendi okullarındaki bir krizle ilgili çıkıp söz söylediklerinde insanlar kolayca bunu kendi yaşamlarında tanık oldukları krizlerle özdeşleştirebiliyor. Umuyorum ki Boğaziçi direnişini tıpkı geçmişte bizi Gezi’ye götüren ODTÜ ayakta eylemlerinde olduğu gibi anacağız./Archive/2021/3/11/020752689-bogazici3sayfa9.jpegH.D.:Boğaziçi Direnişi bizim için sadece Boğaziçi Üniversitesi’ne siyasi iktidar tarafından atanan bir kayyum rektörden ibaret değil. Öğrenci temsiliyetinin sayılmaması, üniversite bileşenlerinin görülmemesi, katılım mekanizmalarının kapatılması vb. gibi birçok sorunu içinde barındıran bütün üniversitelerde kalıplaşmış bir şablonla bu sorunların karşımıza çıkmasıydı. Boğaziçi direnişi ise bu kalıplaşmış şablona karşı fitilin ateşlenerek bütün üniversitelere yayılan bir mücadele hattı ördü. REKTÖRLÜK HESABI ASKIDACumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP’li Melih Bulu’yu rektör olarak atanmasına ilişkin protestolar devam ederken Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’nün Twitter hesabı askıya alındı. Konuya ilişkin resmi bir açıklama ise yapılmadı. Seyhan AvşarÖzelleştirme fırtınası
Özelleştirme fırtınası Çal, Girlevik-2, Mercan, Koyulhisar, Dereiçi HES’leri de özelleştirme kapsamında. Bodrum Bitez, Ortakent, Türkbükü, Yalıkavak’taki taşınmazlar yeni imar planlarıyla satılacak. Kamunun elindeki termik santralların tamamına yakınını özelleştiren iktidar, şimdi de hidroelektrik santrallarını (HES) elden çıkarmaya karar verdi. Beş HES’i daha özelleştirme kapsam ve programına alan hükümet, bazı Hazine arsalarını da imar planlarını değiştirerek satışa çıkarıyor. Bu kapsamda Bodrum Bitez, Ortakent, Türkbükü, Yalıkavak’taki taşınmazlar da satılacak. Cumhurbaşkanlığı 2021 Yıllık Programı’nda özelleştirme portföyünde bulunan şirket ve varlıkların özelleştirilmesine devam edileceği, özelleştirme potansiyeli olan yeni şirket ve varlıkların portföye dahil edileceği belirtilmişti. Bu kapsamda Derbent, Çamlıca 1, Tortum, Çal ve Girlevik 2 hidroelektrik santrallarının özelleştirme hazırlık işlemleri tamamlanarak ihale ilanı için gerekli çalışmaların yapılacağı bildirilmişti. Şimdi bu santralların yanına yenileri de eklenmiş oldu.Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile Denizli’deki Çal HES, Erzincan’daki Girlevik 2 ve Mercan santralları, Sivas’taki Koyulhisar HES, Kars’taki Dereiçi HES, “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilecek. Bu santrallar tarafından kullanılan taşınmazlar da özelleştirme kapsamında olacak. Özelleştirme işlemleri 31 Aralık 2025 tarihine kadar tamamlanacak. SENDİKALAŞMAK ZORLAŞIYORBunun dışında özelleştirme kapsam ve programında bulunan çok sayıda Hazine arazisi ile Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’ye ait taşınmazlar hakkında plan değişikliği yapıldı. Özelleştirme kapsamındaki Hazine arazileri, Sümer Holding’e ait Didim Altınkum’daki taşınmazlar, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’ye ait çeşitli taşınmaz ile yapıların satışları da onaylandı. Satılacak Hazine arazileri içerisinde Bodrum Bitez, Ortakent, Türkbükü, Yalıkavak’taki taşınmazlar da var.Özelleştirmelerle birlikte enerji işkolundaki sendikalı işçi sayısı da düşmeye devam ediyor. Enerji işkolunda toplam 241 bin 648 işçi bulunuyor. Bu işçilerin sadece 71 bini sendikalı. DİSK’e bağlı Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin, özelleştirilen yerlerde sendikalaşmanın kolay olmadığına dikkat çekti. Keskin, “Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinde yaşadık bunu. Özelleştirme denilen şey işçilerin ücrette, haklarda kölelik koşullarında çalıştırılması anlamına geliyor. Güvencesiz çalıştırma anlamına geliyor” dedi. Mustafa ÇakırBeşyıl sonra gelen yönetmelikle yetkili sendikaya da söz hakkıverilmiyor:İşçİnİn adıyok
Beş yıl sonra gelen yönetmelikle yetkili sendikaya da söz hakkı verilmiyor: İşçİnİn adı yok Hükümet, salgınla birlikte yoğun olarak kullanılan “uzaktan çalışmaya” ilişkin yönetmelik yayımladı. Son karar patronda! İktidar, İş Yasası’na 2016’da eklenen uzaktan çalışmanın nasıl olacağına ilişkin yönetmeliği yaklaşık 5 yıl sonra yayımladı. Salgın nedeniyle şu anda yoğun olarak kullanılan uzaktan çalışma ya da işyerinde çalışmada son karar işverene bırakıldı. Uzaktan çalışan işçi yeniden işyerinde çalışmak isterse işveren “değerlendirecek”. “Zorlayıcı sebepler” varsa işyerinde uzaktan çalışmaya geçilebilecek. Bu durumda işçinin talebi ya da onayı aranmayacak. Yönetmelikte işçinin yemek ücreti ve sosyal haklarına dair hiçbir düzenleme yer almadı. İşyerindeki yetkili sendikaya da söz hakkı verilmedi. YAZILI SÖZLEŞMEYönetmeliğe göre uzaktan çalışmaya ilişkin iş sözleşmeleri yazılı olarak yapılacak. Bu sözleşmede işin tanımı, yapılma şekli, süresi ve yeri, ücret ve ücretin ödenmesine ilişkin konular, işveren tarafından sağlanan iş araçları, ekipman ve bunların korunmasına ilişkin yükümlülükler, işverenin işçiyle iletişim kurması ile genel ve özel çalışma şartlarına ilişkin hükümler yer alacak. Uzaktan çalışmanın yapılacağı mekân ile ilgili düzenlemeler iş yapılmaya başlamadan önce tamamlanacak. Ancak bu düzenlemelerden kaynaklanan maliyetlerin karşılanma usulü, işçi ile işveren tarafından birlikte belirlenecek. Burada maliyetin işverene bırakılmaması dikkat çekti. İşçinin mal ve hizmet üretimi için gerekli malzeme ve iş araçları, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa işveren tarafından sağlanacak. Araçların işçiye teslim edildiği tarihteki bedelleri listelenecek. İşçinin imzaladığı liste özlük dosyasına konulacak. Uzaktan çalışmanın yapılacağı zaman aralığı ve süresi sözleşmede belirtilecek. Uzaktan çalışmaya geçen işçi, yeniden işyerinde çalışma talebinde bulunabilecek. Son kararı yine işveren verecek. Uzaktan çalışmanın mevzuatta belirtilen “zorlayıcı nedenlerle” işyerinin tamamında veya bir bölümünde uygulanacak olması halinde ise uzaktan çalışmaya geçiş için işçinin talebi de onayı da aranmayacak. Salgın “zorlayıcı neden” olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle salgın döneminde işveren isterse uzaktan çalışmaya geçebilecek.SOSYAL HAKLAR DÜZENLENMEDİ- Yönetmelikte yemek ücreti, sosyal haklar konusunda herhangi bir düzenleme yer almadı. İş Yasası’nda “Uzaktan çalışmada işçiler, esaslı neden olmadıkça salt iş sözleşmesinin niteliğinden ötürü emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamaz” hükmü yer alıyor. Yasadaki bu hüküm uzaktan çalışmadaki işçinin en önemli güvencelerinden birisi olacak. - Çalışma saatlerinde değişiklik yapılabilecek. Fazla çalışma ise işverenin yazılı talebi, işçinin kabulü ile mevzuat hükümlerine uygun olarak düzenlenecek. Uzaktan çalışmada iletişimin yöntemi ve zaman aralığı işçi ile işveren tarafından belirlenecek.- İşveren, iş güvenliği önlemlerini almakla yükümlü tutulacak. - Yönetmelikte hangi işlerde uzaktan çalışma olamayacağı da belirtildi. Buna göre tehlikeli kimyasal madde ve radyoaktif maddelerle çalışma, bu maddelerin işlenmesi veya söz konusu maddelerin atıkları ile çalışma, biyolojik etkenlere maruz kalma riski bulunan çalışma işlemlerini içeren işlerde uzaktan çalışma yapılamayacak.- Kamu kurum ve kuruluşlarınca hizmet alımı suretiyle yani taşerona gördürülen işler ile milli güvenlik kapsamındaki işlerin hangilerinde uzaktan çalışma yapılamayacağı kamu kurum ve kuruluşunca belirlenecek.- İş ilişkisi doğrudan uzaktan çalışma sözleşmesi ile kurulabilecek veya halihazırda işyerinde çalışan işçinin iş sözleşmesi, işçinin ve işverenin anlaşması halinde, uzaktan çalışma sözleşmesine dönüştürülebilecek. İşçi yazılı olarak uzaktan çalışma talep edebilecek. Bunu işverene yazılı olarak bildirecek. Son kararı 30 gün içinde işveren verecek. Mustafa ÇakırPrens Harry ve Meghan: Gelirlerinin kaynağıne?
Prens Harry, eşi Meghan ile birlikte Kraliyet Ailesi'ndeki üst düzey görevlerinden ayrıldıktan ve California'ya taşındıktan sonra ailesinin ona mali desteğini kestiğini söylüyor. Peki paraları nereden geliyor?Habere Gitmek için TıklayınAnkara'da,çöplükte yanmışköpekölüsübulundu
Ankara'da, çöplükte yanmış köpek ölüsü bulundu Ankara'da, çöp yığınlarının arasında yanmış halde ölü köpek bulundu. Hayvanı bulan kişi, alanda uzun süredir ateş yakıldığını ve pek çok köpek ölüsünün yok edildiğini iddia etti. Gölbaşı Sanayi Sitesi'nde geri dönüşüm işi yapan Duran Turan, Gölbaşı Hayvan Barınağı yakınlarındaki çöplükte birkaç gündür yangın çıktığını fark etti. Çöplüğü inceleyen Turan, yerlerde kemikler buldu. Turan, akşam saatlerinde tekrar yanan ateşi fark ederek geldiğinde, çöpün arasında bulunan çukurda, bir köpeğin ölü bedeninin yandığını gördü. Ardından da hayvan hakları savunucularına haber verdi. İhbar üzerine alana polis ekipleri de sevk edildi. Polis ekipleri, alanı koruma altına alarak incelemede bulundu. Yapılan çalışmaların ardından yanmış köpeğin kalıntıları, çöplükten alındı. Ölü köpeğin kim tarafından yakıldığının tespiti için çalışma başlatıldı.'BURADA YAKLAŞIK 30- 40 HAYVAN KEMİĞİ VARDI'Olayı fark eden Duran Turan, yaptığı açıklamada, alanda 2- 3 gündür yangın olduğunu belirterek, "Kepçe geliyor, burada çalışma yapıyor. Dedim, 'ne yapıyorsunuz burada', yangını söndürdüklerini söylediler. O sırada burada hayvan kemikleri vardı. Akşam da yüklemişler götürmüşler. Allah-u Teala buyuruyor ki ayetinde hayvanlar için; 'Onlar benim yer yüzündeki sessiz kullarımdır.' Vatan hainlerinden çok yaşama hakkı bu hayvanlarındır. Mezarlığın orada gömülen köpekleri de ben buldum. Bir haftadır tehdit mesajları, tehdit telefonları alıyorum. Burada yaklaşık 30- 40 hayvan kemiği vardı, birbirine karışmış kemikler kaynamış" ifadelerini kullandı. DHA