News - Haberler
"Yasa DışıBahis/Siber" ve "Kumar/Oyun Makineleri" denetimlerinde 28 gözaltı
"Yasa Dışı Bahis/Siber" ve "Kumar/Oyun Makineleri" denetimlerinde 28 gözaltı Yasadışı Bahis/Siber Denetimi uygulamasında 551, Kumar/Oyun Makineleri denetiminde de 146 aranan kişi yakalandı. İçişleri Bakanlığı, "Yasa Dışı Bahis/Siber Denetim" ve "Kumar/Oyun Makineleri" suçlarına yönelik ülke genelinde yapılan uygulamalarda 28 şüphelinin gözaltına alındığını duyurdu.Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığınca "Yasa Dışı Bahis/Siber Denetim" ile "Kumar/Oyun Makineleri" suçlarına yönelik ülke genelinde 11 bin 396 ekip, 44 bin 748 personelin katılımıyla uygulamalar yapıldı.Yasadışı Bahis/Siber Denetimi uygulamasında, 59 oynatan kişi hakkında adli işlem, 120 kişi hakkında da yasa dışı bahis oynamaktan idari işlem yapıldı, 19 şüpheli gözaltına alındı ve 551 aranan şahıs yakalandı.Kumar/Oyun Makineleri uygulamasında ise 7 bin 449 iş yeri ve 367 dernekte 9 zanlı gözaltına alındı, 146 aranan kişi yakalandı, 18 kişi hakkında adli, 54 şahsa, 6 umuma açık iş yeri ve derneğe de idari işlem yapıldı.Yeni tip koronavirüs (Covid-19) tedbirlerine uymayan 390 kişiye idari para cezası kesilen uygulamalarda, 2 tabanca, uzun namlulu (kalaşnikof) silah, 4 av tüfeği, 18 mermi, tombala makinesi, 10 gram eroin, 54 gram esrar maddesi, 41 bonzai, kumar oyun kağıdı ile oyun pulları ele geçirildi. AAİl Sağlık MüdürüMemişoğlu 'İstanbul kısıtlamaların azalmasına hazır' dedi, 3. dalga için açıklama yaptı
İl Sağlık Müdürü Memişoğlu 'İstanbul kısıtlamaların azalmasına hazır' dedi, 3. dalga için açıklama yaptı AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın il bazındaki "normalleşme" adımlarına yönelik açıklamalarının ardından İstanbul'daki durumu İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu açıkladı. Memişoğlu, “Süreç olarak şu anda iyi bir pozisyondayız, hasta sayılarımız minimilimize edilmiş durumda. İstanbul şu anda Cumhurbaşkanımızın dediği gibi 1 Mart’tan itibaren olacak kısıtlamaların azalmasına hazır” dedi. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İllerimizi Sağlık Bakanlığımızın kriterlerine göre dört gruba ayırarak Mart ayı başı itibariyle kademeli normalleşme sürecini başlatıyoruz” ifadeleri, "normalleşme" adımlarının habercisi oldu. Zaman zaman yükselen vaka sayılarıyla gündeme gelen İstanbul’da salgının seyri ve vaka sayılarının normalleşmeye uygun olup olmadığına ise İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu cevapverdi.İstanbul’daki son duruma ilişkin bilgi veren İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “Süreç olarak şu anda iyi bir pozisyondayız. Hasta sayılarımız minimilimize edilmiş durumda hastanelerde yoğun bakımlarımız ve hasta yoğunluğumuz azalmış durumda inşallah böyle devam eder. Salgın süreci şunu gösterdi ki Türkiye hem sağlık alt yapısında hem teknoloji insan gücü anlamında çok güçlü olduğunu dünyaya da gösterdi. Türkiye şu ana kadar çok başarılı bir süreci sürdürmekte. Salgın şu anda Türkiye’de azalmaya başladı. Tabi ki bitmedi yükselme ihtimali her zaman var. Onun için tedbiri elden bırakmamamız lazım. İnsanların da hem ekonomik hem de uzun süreçli böyle kapamaların ve kısıtlamaların psikolojik baskısını yaşadığının da farkındayız” diye konuştu."MART AYINDAN İTİBAREN SIKINTI OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUZ"İstanbul’daki veriler ışığında kısıtlamaların gevşetilmesine ilişkin konuşan Memişoğlu, "İstanbul şu anda esasında Cumhurbaşkanımızın dediği gibi 1 Mart’tan itibaren olacak kısıtlamaların azalmasına hazır. Bu konuda da özellikle öğrencilerimizin okullarına, arkadaşlarına kavuşmasını, esnafımızın iş yerini açmasını bekliyoruz. Bu konuda her türlü hazırlığımızı da yapmış durumdayız. İstanbul’da vaka sayıları esasında minimilimize edilmiş durumda ama devamı için uyum şart. Gevşeme olduktan sonra da bu uyumu gösterdiğimiz müddetçe maske, mesafe, hijyen kurallarına uyduğumuz müddetçe, aşılamayı zamanında yaptığımız müddetçe kısıtlamaların azaltılmasında İstanbul için, Mart ayı başından itibaren bu konuda bir sıkıntı olacağını düşünmüyoruz. Ama tabi ki bunun kararı Bakanlığımızın ve bilimsel kurulumuzun öneriler doğrultusunda olacaktır” şeklinde konuştu.'3. DALGA' AÇIKLAMASISalgına ilişkin verileri anlık olarak takip ettiklerini belirten Memişoğlu, “3. dalga olabilir ama bunu bir denge olarak kullanmamız lazım. Yükselmesini Sağlık Bakanlığı’nın elektronik alt yapısıyla anlık ölçüyoruz. Biz tahmini şöyle böyle yapalım ile değil bilimsel verilerle yapıyoruz. Yükselme ve düşme trendini görüyoruz. Şu andaki düşüş ve düşme trendi boyunca biraz daha gevşemenin insanları, esnafımızı, öğrencilerimizi okullarımıza kavuşturmanın zamanının geldiği 1 Marttan itibaren Cumhurbaşkanımız tarafından ilan edildi. Toplumun uyumundan gerçekten çok memnunuz. Esasında devamlı kapatma ve kısıtlamalarla yönetilecek bir süreç değil. Kısıtlamalar belirli program çerçevesinde gevşetilebilir” diye konuştu.Öte yandan Memişoğlu, İstanbul’da dün itibariyle aşılamaya ilişkin, "1 milyon 200 bin insanımıza aşı yapmış durumdayız İstanbul’da” dedi. İHALavrov’dan Türkiye’yle ilgili“Büyük Turan”açıklaması
Lavrov’dan Türkiye’yle ilgili “Büyük Turan” açıklaması Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov RBC televizyonuna verdiği röportajda, Türkiye’nin uluslar üstü bir oluşum olarak “Büyük Turan” yaratmaya çalışmadığını ifade etti. Türkiye’nin “Büyük Turan” yaratma anlayışının bulunmadığını ifade eden Lavrov, açıklamada bulundu. Rusya Dışişleri Bakanı, “Tarihsel anlamda Büyük Turan'ı uluslar üstü bir varlık olarak konuşursak, Türkiye'nin bu hedefi aradığını sanmıyorum. Eskiden Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan ve daha sonra bağımsız hale gelen ülkelerin, gerçek hayatta bu fikrin herhangi bir biçimini nasıl destekleyebileceklerin bilmiyorum. Aksine, dış politikalarının bütün dokunaklı özelliği ve uygulamaları, ulusal devletlerini güçlendirmeye yönelik” değerlendirmesinde bulundu.Türkiye’nin Azerbaycan ve Orta Asya’daki bazı ülkeler dahil olmak üzere aynı dili konuşan soydaşlar olduğunu vurgulayarak ülkeler arasındaki işbirliğinin derine nüfuz ettiğini kaydeden Lavrov şunları söyledi:“Birkaç cumhuriyetimiz bu temaslara ilgileniyor. Orada somut projeleri teşvik ediyorlar. Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY da var. Ayrıca Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi gibi bir yapı da var. Bunların tamamı oldukça uzun zamandır faaliyet gösteriyor dedi.” cumhuriyet.com.trBilim KuruluÜyesi Prof. Dr. Yavuz: Lokal açılmalarda eşik değerlere bakılacak, antiviral ilaçlardan da umutluyum
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yavuz: Lokal açılmalarda eşik değerlere bakılacak, antiviral ilaçlardan da umutluyum Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, koronavirüs enfeksiyon oranlarının il bazında açıklanmasının, enfeksiyonun kontrolünün sağlanması açısından çok kritik bir aşama olduğunu söyledi. Covid-19'la mücadelede sadece aşılar değil ilaçların da önemli bir beklenti oluşturduğuna işaret eden Prof. Dr. Yavuz, bu konuda son çalışmalardan birinin oldukça umut verici olduğunu söyledi. Enfeksiyon oranlarının il bazında açıklanmasına ilişkin konuşan Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz "Bu oranların bilinmesi bile tek başına aslında herkesin daha çok sorumluluk üstlenmesi anlamında çok faydalı olacak. Burada belirlenecek bir takım eşik değerler var. Bu eşik değerler düşük, yüksek veya çok yüksek risk şeklinde değerlendirilecek. Yani aslında burada risk derecelendirilmesi ve yönetimi yapılıyor. Risk hepsinde olacak riski sıfırladık diyemeyeceğiz ama riskin artıp azalması söz konusu. Bu eşik seviyeler, hangi açılmanın öncelikli olarak yapılması gerektiğini belirleyecek. Örneğin öncelikle eğitimin açılması ya da restoran kafelerde serbestleşme gibi kararlar bu eşik seviyelerine göre belirlenebilecek. Açılma olsa da önlemlere uyularak yapılacak. Biz buna 'kontrollü açılma' diyoruz. Zaten okullar için Milli Eğitim Bakanlığı'nın buna yönelik çalışmaları başladı. Restoran ve kafeler için de çalışma yapılıyor, kişi kısıtlaması gibi" dedi./Archive%5C2021%5C2%5C20%5C120842246--bilim-kurulu-uyesi-prof.-dr.-yavuz-%C2%A0lokal-acilmalarda-esik-degerlere-bakilacak-antiviral-ilaclardan-da-umutluyum_2.jpg"BİZE ÖZGÜ DEĞERLENDİRMELERLE EŞİK DEĞERLER BELİRLENECEK"İllere göre oranların açıklanmasıyla artık herkesin ortak çalışması gerektiği zorunluluğunun da doğduğunu belirten Prof. Dr. Yavuz, "Bu şeffaflık ile vatandaş olarak da hepimiz sorumlu oluyoruz vaka sayılarının azalmasında. Devletin de sorumluluğu, okullarda (dönüşümlü eğitim örneğin, 40 kişi aynı sınıfta değil de dönüşümlü olacak şekilde organize edilmesi gibi) ya da sosyal alanlarda (kafe restoranlarda vs denetimlerin yapılması, kontrollü açılma konusunda) olacak" dedi. Risk derecelendirmesi açısından ABD'deki uygulamalardan örnek veren Prof. Dr. Yavuz, "Örneğin orada 14 gün içinde diyelim 100 bin nüfusta yüzde 10'un altındaysa enfeksiyon insidansı (yeni olguların nüfusa oranı), çok düşük riskli anlamına geliyor bu. Dolayısıyla çok düşük risk alarak okulları açabilirsiniz deniyor. Türkiye'de de bize özgü değerlendirmelerle eşik değerler belirlenecek ve buna göre kararlar alınacak. Burada tabi ki sıfır riskten bahsedemeyiz. Riskin derecelendirilmesi söz konusu olacak açılmada. Önemli olan daha düşük riskte bunu yapmak" diye konuştu. "DÜŞÜK VAKA ORANININ EN AZ İKİ HAFTA KORUNMASI GEREKİYOR"Risk derecelendirmesine örnek de veren Prof. Dr. Yavuz, "100 bin nüfusta 7 günlük insidans, yüzde 116, yüzde 300 olan yerler var. Buralarda açılma yapmak çılgınlık olur tabii ki. Oranın daha düşük olduğu illerde kademeli açılma yapmak daha mantıklı olacak. Her il kendi durumunu bileceği için de yüksek oranların görüldüğü yerlerde belki de ekstra önlemler alınması gerekecek. Ayrıca açıklanan oranlarda sadece insidans değil, azalmaya devam etme eğilimini görmek de önemli. Diyelim ki yüzde 50 oran çıktı ama aşağıya doğru iniş eğilimi gösteriyor. 14 gün boyunca da bunu koruyabiliyorsanız bu da önemli. Yani sadece değerlendirmelerde sadece belli bir oranın baz alınması değil, o oranın stabil bir şekilde gitmesi de verilecek kararlarda baz alınacak. Örneğin Doğu Karadeniz'de çok yüksek görünüyor oranlar. Artış devam ediyorsa ekstra önlemler gerekecek. Nedir bu önlemler? Kovid-19'da elimizde farmasötik olmayan (ilaç dışı) önlemler dört tane zaten. Mesafeyi artırmak, insan hareketini kısıtlamak ve maske kullanımı ile hijyen. Bu nedenle de oranın çok yüksek olduğu illerde seyahat kısıtı vesaire anlamında, insan hareketlerinin de kısıtlanması önem kazanacak" dedi./Archive%5C2021%5C2%5C20%5C120843246--bilim-kurulu-uyesi-prof.-dr.-yavuz-%C2%A0lokal-acilmalarda-esik-degerlere-bakilacak-antiviral-ilaclardan-da-umutluyum_4.jpg"SIRASI GELENLER BİR GÜN BİLE BEKLEMEDEN AŞI OLSUN"Serbestleşmelerin başlayabilmesinde aşılamanın da çok büyük payı olacağına değinen Prof. Dr. Yavuz, "Zaten dünyada aşıyı hızlı yapan ülkelerde de bu çok açık olarak gösterildi. Aşı yaptığınız grupta, enfeksiyon hızı belirgin olarak azalıyor. O nedenle şu anda kim aşı olabiliyorsa, hiç vakit kaybetmeden, yarın olurum, haftaya bakarım demeden hemen gidip aşısını olmalı. Bu hem kendisi, hem toplum için önemli. Enfeksiyon hızının azalması ve açılmaların olabilmesi için çok kritik önemi var aşılamanın. Aşı hakkı gelen herkesin hiç tereddütsüz ve ertelemeden aşısını olması gerekiyor. Ne kadar çok insan aşılırsak, oranların o kadar düştüğünü göreceğiz" ifadelerini kullandı."İLAÇLARDA DA ÖNÜMÜZDEKİ 6 AY İÇİNDE İYİ SONUÇLAR ALACAĞIZ"Covid-19'la mücadelede sadece aşılar değil ilaçların da önemli bir beklenti oluşturduğuna işaret eden Prof. Dr. Yavuz, bu konuda son çalışmalardan birinin oldukça umut verici olduğunu söyledi. Koronavirüse karşı deneysel ilaç çalışmalarından "molnupiravir" ile ilgili araştırmada ilacın, farelerde virüsün vücutta çoğalması ve bulaşmasını engellediği görüldü. Prof. Dr. Yavuz, "Bazı ilaçlar var klinik çalışmaları devam eden. Bizde de kullanılan favipiravir benzeri bir antiviral ilaçla ilgili yeni bir sonuç açıklandı. O da oral yoldan alınan bir ilaç. Molnupiravir hayvan deneylerinde, çok etkili olduğu gösterilmişti. Şimdi klinik çalışmaları devam ediyor. Mart gibi Faz 2 ve 3'ü yayınlanacak. Bundan çok ümitliyiz. Umarım insanlarda da iyi sonuçlar elde edilir. Oral olması nedeniyle kesin etkinliği gösterilmiş bir ajan olarak karşımıza çıkacak. Yine bizim de kullandığımız favipiravir'in etkilerine dair küçük çalışmalar vardı, daha büyük çalışmaların sonuçlarını da bekliyoruz. Bu da bizim açımızdan anlamlı olacak. Çünkü gripte olduğu gibi ağızdan kullanabileceğimiz etkili bir ilacımız olursa Covid-19'da da; hem tedavi anlamında, hem de önlenmesi anlamında işimiz kolaylaşacak. Aşılarda da var aslında böyle bir etki. Tamam yüzde 100 bulaştırıcılığı engellemiyor ama beklentimiz, büyük oranda azalttığı da gösterildi. Yani aşıların da bulaştırıcılığı da azaltacağını öngörüyoruz. Çünkü aşılananlar hastalığı geçirse de hafifi seyirli olacağı için, daha az bulaştırıcı olacaklarını düşünüyoruz. Hem aşıda hem de ağızdan kolay alınabilen etkili antiviral ajan elde edilebilirse aynen gripte olduğu gibi hastalığın tedavisinde de, bulaşıcılığını azalmasında da çok etkili silahlarımız olacak. Yani bu önümüzdeki 6 ay içinde ben bu alanlarda çok daha olumlu sonuçlar çıkacak diye tahmin ediyorum."/Archive/2021/2/20/120841558--bilim-kurulu-uyesi-prof-dr-yavuz-%C2%A0lokal-acilmalarda-esik-degerlere-bakilacak-antiviral-ilaclardan-da-umutluyum_1.jpg DHAFenerbahçe, zirve yarışında puan kaybıyaşamak istemiyor
Fenerbahçe, zirve yarışında puan kaybı yaşamak istemiyor Spor Toto Süper Lig'in 26'ncı haftasında yarın Göztepe'yi konuk edecek sarı-lacivertliler, kaybettiği Galatasaray derbisinden sonra geçen hafta Fatih Karagümrük'ü yenerek yara sarmıştı. Fenerbahçe, zirve yolunda puan kaybı yaşamak istemiyor. Spor Toto Süper Lig'in 26'ncı haftasında yarın Göztepe'yi konuk edecek sarı-lacivertliler, kaybettiği Galatasaray derbisinden sonra geçen hafta Fatih Karagümrük'ü yenerek yara sarmıştı. İstanbul ekibi, Göztepe'yi de mağlup ederek galibiyet serisi yakalamak hedefinde. Fenerbahçe'de bu karşılaşma öncesinde Pelkas tamamen iyileşirken Mesut Özil'in her geçen hafta performansını artırması da teknik heyetin yüzünü güldürüyor. PELKAS DÖNÜYOR, GUSTAVO VE İRFAN CAN HAFTAYA HAZIRSakatlığı sebebiyle takımdan 4 haftadır ayrı kalan Fenerbahçe'nin yetenekli oyuncularından Dimitris Pelkas, Göztepe maçıyla formasına kavuşacak. Sarı-lacivertlilerde sakatlıklarını atlatan ancak antrenman eksiği bulunan Luiz Gustavo, İrfan Can Kahveci ve Filip Novak kadroda olmayacak. Ziraat Türkiye Kupası'ndaki Medipol Başakşehir mücadelesinde kırmızı kart gören ve 2 maç ceza alan Mauricio Lemos da kart cezası nedeniyle forma giyemeyecek.TRABZONSPOR MAÇI ÖNCESİNDE 5 OYUNCU KART SINIRINDAFenerbahçe'de 5 futbolcu sarı kart ceza sınırında bulunuyor. Serdar Aziz, Marcel Tisserand, Enner Valencia, Mert Hakan Yandaş ve Sinan Gümüş, yarın sarı kart görmeleri durumunda 27'nci haftada Trabzonspor ile deplasmanda oynanacak Fenerbahçe ile Göztepe yarın oynayacakları maçla birlikte ligde 54'üncü kez rakip olacak. İki takım arasında geride kalan 53 maçtan 25'ini Fenerbahçe, 8'ini Göztepe kazandı, 20 müsabaka da berabere sonuçlandı.Gollerde de Fenerbahçe'nin, Göztepe'ye 82-38 üstünlüğü bulunuyor. Sezonun ilk yarısında İzmir'de yapılan müsabakayı sarı-lacivertliler 3-2 kazanmıştı.MUHTEMEL 11Ülker Stadı'nda saat 19.00'da başlayacak olan ve Hüseyin Göçek'in yöneteceği mücadeleye sarı-lacivertli takımın şu 11 ile çıkması bekleniyor:Altay, Sangare, Serdar (Tisserand), Szalai, Caner, Sosa, Ozan, Valencia, Pelkas (Samuel-Osayi), Mesut, Thiam DHA'Esnafın boğazındaki 'zincir' AKP'nin eseri'
'Esnafın boğazındaki 'zincir' AKP'nin eseri' CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, hazırladığı raporda, zincir marketleri “üç harfliler” olarak nitelendirdi. Zincir marketlerin AKP iktidarıyla organik ilişki ve iş birlikleri de bu marketlerin kanserli hücre gibi ülkemizin her mahallesinde, hatta sokağında büyümesini kolaylaştırmaktadır. Esnafın boğazındaki 'zincir' AKP'nin eseri" dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, zincir marketlere ilişkin kapsamlı bir rapor hazırladı. Ağbaba, zincir marketlerin salgın döneminde kâr marjlarının olağanüstü arttığını belirterek, çözüm önerilerini paylaştı. BİM, A101 ve Şok gibi market zincirlerinin sektörde toplam pazar payının hızla arttığını belirten CHP’li Ağbaba’nın raporunda özetle şunlar yer aldı:AKP İLE ORGANİK İLİŞKİLERİ KANSERLİ HÜCRE GİBİ BÜYÜYOR/Archive/2021/2/20/114718649-agbaba.jpgTürkiye’de zincir market sektöründe ilk sırayı A101, BİM ve ŞOK gibi market zincirleri oluşturmaktadır. Bu marketler Türkiye’nin 81 ilinde, tüm ilçelerde, hatta her sokakta faaliyet göstermektedir ve uluslararası raporlara göre dünyanın en hızlı büyüyen şirketleri arasında yer almaktadır.Salgın sürecinde bu market zincirleri kasalarını doldurmakla kalmamış, aynı zamanda online satış ve dijital aplikasyonlar ile kendi üretim portföylerini de genişletmişlerdir. Bu orantısız büyüme, başta mikro ve küçük işletmeler olmak üzere ülkemizdeki esnafları oldukça olumsuz etkilemekte ve zincir marketlere karşı giderek daha da savunmasız hale getirmektedir. Zincir marketlerin AKP iktidarıyla ile organik ilişki ve iş birlikleri de bu marketlerin kanserli hücre gibi ülkemizin her mahallesinde, hatta sokağında büyümesini kolaylaştırmaktadır.SALGINDA ORANTISIZ BÜYÜME ZİNCİRE YENİ HALKALAR TAKMIŞRekabet Kurumu, hızlı tüketim malları perakendeciliğinde ilk dört teşebbüsün üçünün zincir marketler olduğunu vurgulamaktadır. Buna göre bu marketlerin pazar payları artarken, yerel ve küçük marketlerin pay kaybettiği görülmektedir. Zira bu marketlerde ortalama 5 bin-15 bin çeşit ürün satışa sunulduğu resmi raporlarda yer almaktadır.Bu marketlere ilişkin bir diğer önemli husus, tedarikçilerle yapılan sözleşmelerin haksız rekabet sonucu küçük ve orta ölçekli perakendecileri kapanmaya zorlamasıdır. Promosyonlu ürün satışından fiyat artışlarına ürün tedarik sürecinde yaşanabilecek sorunlara kadar hemen her konuda zincir marketler, oluşabilecek tüm ekonomik kaybı haksız ve adil olmayan şekilde perakendecilere yıkmaktadır.Salgında orantısız büyüme sonucu bu marketler zincirlerine yeni halkalar takmıştır. Alınan tedbirler doğrultusunda hafta sonu yasakları nedeniyle semt pazarlarının kurulamaması gibi kısıtlamalar tüketiciler zincir marketlere mecbur bırakılmıştır.ESNAFI BİTİREN YANDAŞ SERMAYEA101, BİM ve ŞOK marketlerinin pazar paylarında son yıllarda giderek artan şekilde yoğunlaşmakta ve tüm piyasanın yüzde 50’inden fazlasını domine etmektedir. Rekabet Kurumu’nun bahsi geçen raporunda ‘pazarın son üç yıllık seyrine bakıldığında BİM’in açık ara pazar lideri olduğu görülmekte ve 2017 yılında BİM’den sonra ikinci oyuncu konumunda olan Migros’un bu yıldan sonra A101’in gerisinde kaldığı’ ifade edilmektedir. A101’in 2020 yılı sonu itibariyle 10 bin 1 marketi, 60 bin çalışanı ve 600’ün üzerinde tedarikçisi bulunmaktadır.BİM 1 Ekim 2020 itibariyle satışlardan 7 milyar 253 milyon 400 bin brüt kâr elde etmiş; kâr marjını bir yılda yüzre 39,8 artırmıştır. ŞOK marketler ise 2020 yılının üçüncü çeyreğinde 1 milyar 275 milyon 500 bin lira brüt kâr marjıyla bir yılda yüzde 23,3 oranında kârını artırmıştır. AKP’ye yakın A101 ve BİM gibi marketler zinciri iktidarla yakın ilişkileri nedeniyle birçok kez gündeme gelmiştir. Bu marketler ayrıca seçim dönemlerinde de devreye sokulmuş, seçim dönemlerinde ‘sosyal yardımlar’ adı altında oy devşirmek amacıyla kullanılmıştır. 23 Haziran 2019’da yapılan İstanbul seçimlerinde AKP'nin A101 market zinciri ile iş birliği yaparak İstanbul'da seçmene çek dağıtarak İstanbulludan oy istediği haberlere yansımıştır.MARKET ÇALIŞANLARI DA GÜVENCESİZPerakende Ticaret Faaliyet Kolunda SGK Ekim 2020 verilerine göre toplam istihdam sayısı 1 milyon 376 bin 345 kişi olarak görülmektedir. Üç büyük zincir market; A 101, BİM ve ŞOK marketler zincirinde toplam istihdam sayısı ise 141 bin civarında yer almaktadır. A 101 Marketler zinciri yaklaşık 60 bin, ŞOK marketler zincirinde 30 bin, BİM 51 bin kişi istihdam etmektedir. Üç büyük zincir marketin toplam istihdam sayısı, perakende sektöründeki istihdama oranı %10 seviyesindedir. Zincir marketlerde çalışanların ücretleri genel olarak asgari ücretin bir miktar fazlasıdır.Bu üç markette ortalama aylık maaşlar çalışanların statüsüne göre 2 bin 700-3 bin TL arası değişmektedir. Çalışma saatleri ise günlük 7,5 saatlik yasal sınırın genel olarak üzerinde yer almaktadır. Market çalışanlarının kendi beyanlarına göre günde 10 ile 12 saat çalışma yaptıklarını ifade etmişlerdir. Ayrıca bu marketlerde sendikalaşma oranı neredeyse yok denecek kadar azdır. cumhuriyet.com.trElektrik faturalarında yeni dönem: 3 ay boyunca kesilemeyecek
Elektrik faturalarında yeni dönem: 3 ay boyunca kesilemeyecek Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı Mustafa Yılmaz, 65 yaş üstü aboneler, engelli tüketiciler, şehit aileleri ve muharip/malul gazilerin kullandığı elektriğin, borcun ödenmemesi halinde 3 ay boyunca kesilemeyeceğini belirterek, "Burada iki nokta çok önemli. Birincisi, söz konusu durumda olan vatandaşlarımızın o meskenin abonesi olması gerekiyor. İkincisi de bu düzenlemenin salgın dönemiyle sınırlı olmaması" dedi. Yılmaz, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğe ilişkin yaptığı açıklamada, milyonlarca elektrik abonesini ilgilendiren ve üzerinde bir süredir titizlikle çalıştıkları yönetmeliğe son şeklini verdiklerini söyledi.Yönetmeliğin hayırlı olmasını dileyen Yılmaz, bu düzenlemeyle çok önemli yenilikler getirdiklerini vurgulayarak, "Bu yeniliklerden biri düzenlemeyle 65 yaş üstü aboneler, engelli tüketiciler ve şehit aileleri ve muharip/malul gazilerimizin borcundan ötürü elektriğinin 3 ay boyunca kesilemeyecek olması. Burada iki nokta çok önemli. Birincisi, söz konusu durumda olan vatandaşlarımızın o meskenin abonesi olması. İkincisi de bu düzenlemenin salgın dönemiyle sınırlı olmaması. Salgın bittiğinde de belirttiğimiz aboneler için bu imkan söz konusu olacak" diye konuştu.Yılmaz, düzenlemeyi gerekli ayrıntıları düşünerek, anlaşılır bir dil ve tüketici odaklı bir anlayışla hazırladıklarını vurgulayarak şunları kaydetti:"Artık cuma günleri, resmi ve dini bayramlarda ve bu bayramların bir önceki gününde elektrik kesme işlemi yapılamayacak. Vatandaşlarımıza bu yönetmeliği okumalarını ve haklarının takipçisi olmalarını tavsiye ediyoruz. Biz EPDK olarak bütün mevzuatımızın sahada olan uygulamasının takipçisiyiz. Herhangi bir şirketin düzenlemeye aykırı bir uygulamasıyla karşılaşması halinde vatandaşlarımızın mutlaka EPDK'ye internet üzerinden yazılı olarak başvurabileceklerini hatırlatıyorum. Biz, o şirketle ilgili gerekeni en hızlı şekilde yaparız."Söz konusu yönetmeliğe göre, kendi adına perakende satış sözleşmesi olan ve mesken tüketici grubunda bulunan 65 yaş üstü tüketiciler, şehit aileleri ve muharip/malul gaziler ve yüzde 40'ın üzerinde engeli bulunduğuna ilişkin sağlık kurulu raporunu görevli tedarik şirketine ibraz eden engelli tüketicilerin elektriği, tek bir kullanım yerine ait faturaların aralıksız olarak yıl içinde en az 3 dönem boyunca zamanında ödenmemesi ve tüketicinin kesme yapılacağına ilişkin görevli tedarik şirketi tarafından bilgilendirildiğinin ispatı halinde kesilebilecek.Borcun ödenmesine ilişkin taksitlendirme talep edilmesi halinde tedarikçiler tarafından taksitlendirme yapılacak ve taksitlendirme süresi azami 4 ay olacak. AAKoronavirüs uyku kaçırdı; Uyku sorunu 'koronasomnia' ortayaçıktı
Koronavirüs uyku kaçırdı; Uyku sorunu 'koronasomnia' ortaya çıktı Koronavirüs salgını evden çalışma sistemine geçen pek çok kişinin uyku sorunu yaşamasına neden oldu. Salgın döneminde yaşanan uykusuzluk sorunu 'Koronasomnia' olarak adlandırılırken, Beyin ve Sinir Hastalıkları Uzman Dr. Burak Paköz, "Uykusuzluk, koronavirüsün etkisiyle daha da çok arttı. Salgının etkisiyle kişinin günlük rutini bozuldu" dedi. Koronavirüs salgını, uyku problemlerini de arttırdı. Beyin ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Dr. Burak Paköz, koronavirüs döneminde ortaya çıkan uykusuzluğun, 'Koronasomnia' olarak tanımlandığını ifade etti.'Koronasomnia'nın yaşanmasına en büyük etkenin evde çalışmak olduğunu belirten Paköz, "Koronavirüsün etkisiyle gece yatış ve sabah kalkış saatleri değişti. Eskiden sabah erken saatlerinde kalkıp, işe gidiliyor daha sonra öğle yemeği yeniyor, akşam da eve giderek tekrar akşam yemek yeniliyordu. Bu yemek saatleri de bozuldu. Yani kişinin biyolojik saati de değişti. Günlük aktiviteler azaldıkça, vücudun biyolojik saati de bozulmaya başladı. Bu da uykusuzluk şikayetlerini ortaya çıkardı. Koronasomnia uykuya dalmada zorluk çekme, gece sık uyanma, uyandığı zaman uyuyamama gibi değişik uyku problemlerine sebep oluyor" dedi.YATAĞA SADECE UYKU İÇİN GİRİLMELİSalgın sebebiyle pek çok kişinin evden çalıştığını, bu durumun da hastalığı tetiklediğini söyleyen Dr. Burak Paköz, "Kişiler evde çalışırken, yattıkları yatakta çalışmaya başlarsa, yatakla çalışma arasında bir bağ oluşmaya başlar. Bu da kişinin yatağı uyku yerinden ziyade, çalışma alanı olarak görmesine sebep olur. Bu nedenle, kişilerin yatakta çalışmamalarını, yatağa sadece uyku için girmelerini öneriyoruz. Gece de mümkün olduğunca erken yatmalarını ve yatış saatlerini ayarlamalarını öneriyoruz. Gündüz de mümkün olduğunca balkonda dahi olsa gün ışığını almalarını tavsiye ediyoruz" dedi.UYKU HİJYENİ KURALLARI ÇÖZÜM OLABİLİRKoronasomnia hastalığına çözüm de sunan Dr. Burak Paköz, "Uyku hijyeni, günlük biyolojik ritminin sağlanması için uyulması gereken kurallardır. Bu kurallar sabah erken kalkmak, gün içinde aktif kalmak, kafein ve alkol alımını azaltmak veya mümkünse bırakmak, nikotin alımının kesmektir. Bu hastalığın yaşanmaması için akşam da çok fazla yağlı ve ağır yiyecekler yenmemesi gerekiyor. Çünkü ağır ve yağlı yiyecekler kişinin reflü problemi yaşamasına ve kişinin gece boyunca uyanmasına sebep oluyor. Öte yandan uyku öncesi su içmek de uyku sırasında idrarın gelmesine ve sık sık uykudan uyanılmasına sebep olacağı için kişinin yatmadan önce su içmemesini tavsiye ediyoruz" dedi. DHAMobilya fabrikasında patlama: 1 işçi hayatınıkaybetti, 4'üağır 6 işçi yaralandı
Mobilya fabrikasında patlama: 1 işçi hayatını kaybetti, 4'ü ağır 6 işçi yaralandı Bursa’nın İnegöl ilçesindeki bir mobilya fabrikasında meydana gelen patlamada, 1 işçi hayatını kaybederken 4'ünün durumu ağır olmak üzere 6 işçi yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. İnegöl ilçesi Akhisar Mahallesi’nde faaliyet gösteren mobilya fabrikasında, saat 10.30 sıralarında buhar kazanı henüz bilinmeyen nedenle patladı.Büyük sesle meydana gelen patlamanın ardından küçük çaplı yangın çıktı. İhbar üzerine fabrikaya çok sayıda sağlık, polis ve itfaiye ekibi sevk edildi. Yangını kısa sürede söndüren itfaiye ekipleri, işçileri tahliye etti.Ancak patlama nedeniyle enkaza dönen alanda bulunan İlhan Doğan (47) adlı işçi hayatını kaybetti. Esengül Arslan (47), Murat Baydan (25), Altun Koçak (47), Melahat İpek (61), Bayram Göksu (25) ve Daaed Ataya (25) adlı işçiler ise yaralandı. DURUMLARI AĞIRSağlık ekiplerinin olay yerindeki ilk müdahalesinin ardından İnegöl Devlet Hastanesi ile çevredeki özel hastanelere kaldırılan yaralı işçilerden 4'ünün durumunun ağır olduğu bildirildi. Öte yandan büyük panik yaşanan fabrikada, vardiya amiri yaralı ya da ölenlerin tespiti için tüm çalışanları kapı önünde toplayarak, isimlerini okuyarak, yoklama yaptı. İşçilerin gözyaşlarına hakim olamadığı patlamayla ilgili polis ekipleri, soruşturma başlattı. DHAMobilya fabrikasında patlama: 1ölü5 ağır yaralı
Mobilya fabrikasında patlama: 1 ölü 5 ağır yaralı Bursa’nın İnegöl ilçesindeki bir mobilya fabrikasında meydana gelen patlamada, 1 kişi hayatını kaybederken 5 kişi de ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Olay, Bursa’nın İnegöl ilçesi Akhisar Mahallesi’nde bulunan bir mobilya fabrikasında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, fabrikanın kazan deposunun patlaması sonucu 1 kişi hayatını kaybetti. 5 kişi de ağır yaralı olarak İnegöl Devlet Hastanesine kaldırıldı. Olay yerine çok sayıda 112 acil servis ve itfaiye ekibi sevk edildi./Archive%5C2021%5C2%5C20%5C114753524-mobilya-fabrikasinda-patlama-1-olu-5-agir-yarali_2.jpg İHADemirÖzlü'nün 1984'te Behçet Aysan'a yazdığımektup: "Türk edebiyatının en büyük sorunu dünya akımlarıyla karşılaşmak ve hesaplaşmak"
Demir Özlü'nün 1984'te Behçet Aysan'a yazdığı mektup: "Türk edebiyatının en büyük sorunu dünya akımlarıyla karşılaşmak ve hesaplaşmak" Madımak Katliamı’nda öldürülen şair Behçet Aysan’ın kızı yazar Eren Aysan, geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden yazar Demir Özlü’nün babasına yazdığı mektubu paylaştı. "Güzel mektubuzu ve şiir kitabınız 'Sesler ve Küller'i aldım. Doğrusu genç şairlerin çok uzakta olan beni unutmaması, sizin gibi başkalarının da hatırlaması bana büyük bir mutluluk sunmaktadır."13 Şubat Cumartesi günü hayatını kaybeden ve yasaklı olduğu ülkesine uzunca bir süre dönemeyen yazar Demir Özlü, 1993 Madımak Katliamı'nda öldürülen şair Behçet Aysan'a yazdığı mektuba bu cümlelerle başlıyor.22 Aralık 1984 tarihinde kaleme aldığı mektubunda Özlü, Aysan'a aynı yıl Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü kazandıran 'Sesler ve Küller'* kitabı üzerine değerlendirmelerde bulunuyor.Aysan'a "Kardeşim" diye seslendiği mektubunda Özlü, Sesler ve Küller'deki şiirleri severek okuduğunu ve şiirleri başarılı bulduğunu söylüyor.Özlü, "Artistik, duygulu ve kapalı" gibi benzetmeler yaptığı Aysan'ın şiirleri için, "Fazlaca expressionist / anlatımcı olmadığı için de üzerinde çokça şeyler söyleyemiyorum, yazamıyorum. Ama ilk elde, şiirinizin bütün folklorik ögelerden arınmasını temenni ederim -benim fikrim sorulursa" ifadelerini kullanıyor.Stockholm'den İstanbul'a uzanan dostlukTürk edebiyatına büyük katkıları olan Özlü ve Aysan bugün hayatta değil.1979'da Stockholm'e yerleşen ve 12 Eylül Darbesi sonrasında da vatandaşlıktan çıkarılan Özlü ülkesine ancak 1989'da dönebildi.12 Mart'tan sonra tutuklanan Aysan da öğrenim gördüğü tıp fakültesine ara vermek zorunda kaldı, cezaevinde yattı. Aysan, 2 Temmuz 1993'te Pir Sultan Abdal şenlikleri kapsamında gittiği Sivas'ta Madımak Oteli'nde 32 aydın ve sanatçı ile birlikte yakılarak öldürüldü.Dramaturg, şair ve yazar Eren Aysan, ölümü sonrasında Özlü'nün, babası Behçet Aysan'a yazdığı bir mektubu BBC Türkçe ile paylaştı.Özlü ile yalnızca bir kere Stockholm'de görüştüğünü belirten Eren Aysan, bu buluşmasında Özlü'nün İstanbul'dan, ölen dostlarından, babasından ve 1995 yılında PKK'nın bombalı saldırısında hayatını kaybeden şair ve yazar Onat Kutlar'dan söz açtığını anlatıyor:"Görüşmemizde babamla Stockholm'deki buluşmasından da söz etmişti. 80'li yılların ortalarında babam ve doktor arkadaşları NÜSHED'i (Nükleer Savaşa Karşı Hekimler Derneği) kurmuş ve bu nedenle yargılanmışlardı. Bu hukuk garabetinden kısa bir süre sonra da derneğin uluslararası kongresi için Stockholm'e gitmişlerdi. Demir Bey siyasi yasaklıydı o dönem."'Bir belge, bir duygu tohumu, bir iz'90'lı yılların başında Özlü'nün yasağının kalkmasıyla birlikte ikilinin İstanbul'da da bir araya geldiğini belirten Eren Aysan, babası ile Özlü'nün dostlukları boyunca aralıklarla da yazıştıklarından bahsediyor.Eren Aysan'da bulunan Özlü imzalı mektupların ilki 9 Aralık 1983 tarihli; sonuncusu ise 11 Şubat 1991.İlk mektubunda Aysan'a "Pek sayın ve sevgili kardeşim Behçet Aysan" diye hitap eden Özlü'nün bu hitabı daha sonra "Sevgili Behçet"e evriliyor.Özlü'nün ölümüyle "içini tuhaf bir duygunun sardığını" belirten Eren Aysan, bahsi geçen mektubu yayımlamak istemesinin sebebini şu sözlerle açıklıyor:"Sanki ardında bir belge, bir duygu tohumu, bir iz bırakmıştı bu mektuplarla. Bir zaman düşündükten sonra en azından şimdilik bir mektubun yayımlanması gerektiğine inandım."'Bir kentin şairi olun'Mektupta Özlü, Aysan'a şu sözleri yöneltiyor:"Öğüt değil, temenni, dilek: bir kentin şairi olun: Ankara'nın ya da İstanbul'un. O kentin bütün mistiğini yansıtmaya çalışın. 'Beyaz Geceler'in en olumladığım anlayış olduğunu buraya kaydetmek isterim."'Türk yazını kendi üstüne kapalı bir yazındır'Bu kişisel değerlendirmelerin ardından ise Özlü, mektubunda Türk edebiyatına evrensel çapta karşılaştırmalar yapıp birtakım eleştiriler getiriyor:"İstanbul ve Ankara'daki yazınsal iktidar ne yazık ki bir şey ifade etmemektedir. Oradan görüldüğü gibi değildir. Türk yazını -ne yazık ki- fazlasıyla kendi üzerine kapalı bir yazındır. 'Anadolu Beylikleri'"Kendisinin yazınsal iktidarda yer almak istemediğini, kendi isteğinin dışında yer alması durumunda ise iktidar alanının çok demokratik, kozmopolit ve biraz kargaşacı olacağını belirten Özlü mektuba şöyle devam ediyor:"Ben genç kuşağın şiiriyle ilgilendim. Yeni, taze, dinamik bir şiirin geldiğini de, genel sözcüklerle bir iki defa yazdım. Fakat sizleri o denli büyük güçlükler bekliyor ki..."Bu güçlüklere değinen Özlü, o günlerde dünyada 70 yaş çevresinde büyük bir şairler kuşağının yer aldığını, Polonyalı, Macar, Çek, Meksikalı ya da başka uluslardan bu şairlerin gençliklerinde sürrealizme ilgi duyduklarının altını çiziyor.Daha genç şairleri daha az tanıdığını ama tanıdığı kadarıyla da bu şairlerin dünya görüşü olarak Heiddeger felsefesiyle, Nietsche felsefesiyle, düşünsel ya da estetik sistemlerle, Adorno ve futürizm ile hesaplaştığını söyleyen Özlü şu satırları yazıyor:"Türkiye'deki genç şair nelerle hesaplaşıyor: içinde yaşadığı ortamla, toplumla, buna eklenen bazı şeyler var sonra: duygular -duygusal derinlik-, deyiş ustalığı, şiir geleneğinin verdiği deyiş öğeleri."'Orada sosyolojik romanla, mevcut şiirin sürmesini istiyorlar'Bu hesaplaşmanın şiir ortamı ve genç şairler kuşağı için yeterli olmadığı görüşünü savunan Özlü, "Onların ters ya da doğru hesaplaşacağı düşünsel ya da estetik sistemler gereklidir. Nâzım, fütürizmde önemli ölçüde, Yahya Kemal de Moreas'ın getirdiği estetikle, boğuşmuş ve yoğrulmuştur" diye yazıyor.Getty ImagesGarip akımı için ise "Daha sonra Türkiye'den sınırdışı edilen büyük entelektüel Erol Güney, Fransız şiirinin -sürrealizm sonrası- bütün verilerini, onların faydalanmasına sunmuştur" diyen Özlü şu ifadelerle mektubuna devam ediyor:"Biz 1950'lerde, bir iki kişi, sürrealizmin ve egzistansiyalizmin hesaplaşmasına girişmek istedik. Beğenmediler. Rahatları kaçtı. Edebiyat ortamını yeniden dışarıya kapattılar. Orada sosyolojik romanla ve mevcut geleneğin sürmesi olan bir şiirle yetinmek istiyorlar. Bütün bunlara kapalı kafaların, 1844 El Yazıları'nı vs. anlayabileceğini sanmam ben."Sonuç olaraksa bu satırlardan hareketle Özlü, Türk edebiyatının en büyük sorunun, "dünya akımlarıyla karşılaşmak ve hesaplaşmak" olduğunu söylüyor.'Ne acı ki, o şair bir ortaçağ yangınında öldürüldü'Mektubun BBC Türkçe aracılığıyla yayımlanmasına izin veren Özlü ailesine teşekkür eden Eren Aysan, mektuplarda Özlü'nün Aysan'a karşı takındığı tavra ilişkin ise şunları söylüyor:"Bir yazarın, kendinden yaşça hayli küçük ama olgunlaşma sürecine girmiş bir şaire, yönlendirici yaklaşımının ne büyük kıymette olduğunun ayrımına bir kere daha vardım. Ne acı ki o şair daha sonra bir ortaçağ yangınında öldürüldü."* Behçet Aysan, 1984 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü'nü "Ateşi Çalmak İçin" isimli dosyasıyla kazandı ve bu dosya daha sonra "Sesler ve Küller" adıyla kitaplaştı. Kitap ayrıca 1986 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü'ne ve 1987 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü'ne de layık görüldü. BBC Türkçe