Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Saturday, 07.12.2025, 06:28 PM (GMT)

News - Haberler

Sergen Yalçın'dan 'Beşiktaşşanssız' açıklaması

Sergen Yalçın'dan 'Beşiktaş şanssız' açıklaması Takım üzerinde bir şansızlık olduğunu ifade eden Sergen Yalçın, ''Bir şanssızlık var. Her oynadığımız maçta bir tür şanssızlıklar yaşıyoruz. Ya 10 kişi kalıyoruz ya inanılmaz pozisyonlar harcıyoruz" dedi. Ziraat Türkiye Kupası çeyrek final karşılaşmasında Beşiktaş, deplasmanda İttifak Holding Konyaspor'u, normal süresi ve uzatma dakikaları 1-1 biten maçın sonunda penaltı atışlarıyla toplamda 4-3 mağlup ederek yarı finale yükseldi.  Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, çeyrek finale yakışan bir maç olduğunu belirterek, şunları söyledi: "120 dakikalık, çeyrek finale yakışacak zorlu bir mücadele oldu. İki taraf oyuncularını da tebrik ediyorum. Çok mücadele ettiler, çok koştular. Böyle bir maç trafiğinde, bu kadar arka arkaya maçların oynandığı bir trafikte yine sahadaki bütün oyuncular çok iyi mücadele ettiler. Tamamen 120 dakikalık bölümde bizim kontrolümüzde geçen birçok gol pozisyonuna girip atamadığımız, ürettiğimiz ama sonuçlandıramadığımız bir müsabaka oldu bizim için. Çok daha erken bitirmemiz gerekirdi. Çünkü çok net pozisyonlar vardı. Ama bazen sonuçlandıramıyorsunuz. Bunu daha önce bir iki maçta daha yaşadık.''Takım üzerinde bir şansızlık olduğunu ifade eden Sergen Yalçın, ''Bir şanssızlık var. Her oynadığımız maçta bir tür şanssızlıklar yaşıyoruz. Ya 10 kişi kalıyoruz ya inanılmaz pozisyonlar harcıyoruz. Bunu bir an evvel sonlandırmamız lazım. Çünkü çok zor bir periyot bizi bekliyor. Ligin devamında 17 lig maçı var. 1 tane de kupa dersek, 18 maç oynayacağız. Nisan ayında, mayıs ayında, 1,5 ayda 15'e yakın maç var. Tekrar böyle bir periyot devam edecek o bölümde. İnşallah o bölüme sakatsız, tam kadro bir şekilde gireriz. Şu an da tek temennim bu'' diye konuştu. DHA

Vitrindekiler...

Vitrindekiler... Cumhuriyet Kitap'tan, çeşitli alanlardan yayımlanmış kitaplara ilişkin yetkin bir seçki... /Archive/2021/2/12/003509730-ic1.jpgAh Tutku Beni Öldürür müsün / Cahide Tutku / Kafka Kitap / 336 s.Köklü ve zengin bir aile olan Mabeyinoğulları'nın Ortaköy'deki apartmanı bir süredir esrarlı olayların merkezidir: Dedenin ölümü ve aile fertlerinin geçirdiği gizemli bir kazadan sonra apartmandaki kiracılar bu tekinsiz binayı terk edip gitmiştir. Yine de Mabeyinoğulları'nın bahçe katındaki dairesine farklı amaçlar için girip çıkanlar kendilerini ailenin etrafını saran gizemden kurtaramazlar. Dedikoduların, maddi hırslarının ve tutkularının peşine düşen iki genç adam, "perili" evin davetli ya da davetsiz misafiri olarak kendilerini tuhaf, ürpertici olayların ortasında bulurlar. Cahide Birgül romanında insan ruhunun en karanlık köşelerine iniyor./Archive/2021/2/12/003523652-ic2.jpgKaçış Rampası / Halil Yörükoğlu / Sel Yay. / 79 s.Başkalarının fotoğraflarında kendi öyküsünü arayan yaşlı adam, yıllarca eliyle tuttuğu balıkların âhına uğrayan balıkçı, yaşarken ölüm ilanını veren yaslı baba. Garsonlar, berberler, taksi şoförleri, plazalarda ya da derme çatma batakhanelerde ömür tüketenler... Halil Yörükoğlu farklı dünyalardan seçtiği karakterleri bir tüy hafifliğinde ağırlıyor öykülerinde. Günlük yaşamın görünmez parmaklıkları arasına sıkışmış olan insanı, sesini hiç yükseltmeden, bir o kadar da incelikli ve dokunaklı resmediyor. Çünkü yazarın dediği gibi, ecel çayı akıp giderken zaman geçiyor ve kâinat boşluk kaldırmıyor./Archive/2021/2/12/003536668-ic3.jpgDefne Ağacını Budamak / Metin Savaş / Çolpan Kitap / 156 s.Metin Savaş, Defne Ağacını Budamak’ta, sanatın vazgeçilmez kaynaklarından mitolojiye yoğunlaşarak edebiyat eserlerinde mitosların farklı biçimlerde belirişini bir romancı dikkatiyle değerlendiriyor. Tarih öncesi akıldan başlayarak göstergelere, arketiplere, edebiyat ve zaman ilişkisine, millî roman ve evrensel roman sorununa, sanatın psikolojik ve sosyolojik zeminine bakıyor ve edebiyatın alt metinleri arasında teolojinin ve ideolojinin izlerini sürüyor. Mitik anlatılardan senaryoya kadar sanatın bütüncüllüğünü vurguluyor./Archive/2021/2/12/003559449-ic4.jpgOrtadoğu Çıkmazında Türkiye / Derlene: Şenol Çarık / Halk Kitabevi / 264 s.Tarih boyu özellikle de Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana çatışmaların, paylaşım kavgalarının, emperyalist müdahalelerin yaşandığı Ortadoğu coğrafyasında bugün neler oluyor? Bölgedeki gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkiliyor? Ortadoğu istikrara kavuşur mu? Türkiye dış politikada ve Ortadoğu’daki ilişkilerde neler yapmalı? Alanlarında uzman diplomatlar, bilim insanları, yazarlar, gazeteciler, araştırmacıların katkı sunduğu; Ortadoğu’yu dünü, bugünü ve yarınıyla anlamak için yazılan kitap, bu ve benzeri birçok soruya yanıt arıyor. Makalelerde, Türkiye’nin Suriye, Irak, İran, Libya, Mısır başta olmak üzere bölgedeki politikaları, İranlı General Süleymani Suikastı gibi güncel gelişmeler yansıtılırken, tarihsel arka plan da ortaya konuluyor./Archive/2021/2/12/003612167-ic5.jpgAugustus / John Williams / Çev.: Özlem Yüksel / Yapı Kredi Yay. / 296 s.John Williams, son romanı Augustus’ta; Roma İmparatorluğu’nun kurucusu Octavius Sezar, namı diğer Augustus’un gençlikten yaşlılığa uzanan hikâyesini mektuplar ve başka belgeler aracılığıyla anlatıyor. Karakter çeşitliliği ve gündelik yaşam ilişkin ayrıntılarıyla Antik Dünya’nın ayrıntılı bir portresini çiziyor. Augustus sadece dünya imparatorunun değil, Roma’yı Roma yapan herkesin, sürgün devlet adamlarının ve komplocuların, askerlerin ve şairlerin, kölelerin ve kadınların da hikâyesi./Archive/2021/2/12/003626761-ic6.jpgİnsanlık Deneyi / Erbuğ Kaya / Doğan Kitap / 160 s.Ayrıcalıklı site hayatından kaçıp hurdalıkta bir otobüste benzersiz dostluklar kuran beş çocuk geleceği tamamıyla değiştireceklerinden habersizdi… Üniversitede yolları ayrılan dostlardan Bekir ile Cengiz dünyada duyguları olan ilk yapay zekâyı, Havva’yı geliştirecekler, yaratma coşkusunun ardından yaşananlar hem beş arkadaşı hem dünyayı bambaşka bir yere sürükleyecekti… Erbuğ Kaya heyecanlı bir gelecek kurgusu içinde, dostluğu, aşkı, yaratıcılığı, insan olmanın anlamını sorguluyor./Archive/2021/2/12/003641308-ic7.jpgBüyük Selçuklu İmparatorluğu / A.C.S. Peacock / Çev.: Özkan Akpınar / İletişim Yay. / 383 s.Peacock, Ortadoğu ve Orta Asya’da, 11. ve 12. yüzyıllarda hüküm süren Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun demografik yapısını, veraset sistemini, Selçukluların yalnızca İslâm’la değil, diğer dinlerle de olan ilişkisini ve tebaasındaki gayrimüslimlere yaklaşımını, izlediği toplumsal ve politik yolu ve benimsediği bozkır geleneğini ortaya koyuyor. Kendileri de göçebe olan Selçukluların, bir “devlet” olarak göçebelere yönelik politikasını, onlarla karşılıklı ilişkilerini, imparatorluğun komşu devletleri nasıl etkilediğini ve devlet yönetiminde sultanlarla halifeler, vezirler, fıkıh bilginleri arasındaki rekabeti ve çekişmeyi aktarıyor./Archive/2021/2/12/003701807-ic8.jpgKorku ve Titreme / Gulam Hüseyin Sâedi / Çev.: Siyaveş Azeri / Everest Yay. / 160 s.Korku ve Titreme, geçimini denizle ve balık avlayarak sağlayan köylülerin, yoksullukla ve açlıkla sınandığında her türlü kötülüğü, gaddarlığı yapabilecek, değerlerini kolayca unutabilecek insanların panoramasını çiziyor. Sâedi’nin parça parça kurduğu bileşik öykülerden oluşturduğu belgesel atmosferli bir roman. Yabancılaşmanın o soğuk ateşi ve hurafelerin katlanılması güç yaptırımları yer yer tüyler ürpertirken karakterlerin basit ve gündelik kaygıları da bir o kadar tebessüm ettiriyor./Archive/2021/2/12/003715807-ic9.jpgİstasyon / Birgül Oğuz / Metis Yay. / 112 s.Birgül Oğuz’dan yalnızlık, güven ve arkadaşlık üzerine uzun bir hikâye. “Şimdi ormanda bir patikada dalgın yürürken aniden ağaçların, boyumu aşan yabani otların arasına dalıp koşmaya başlamışım gibi hissediyordum. Tren hızlandıkça bir sevinç dalgası yükseliyordu içimde. Ama her an daha da kararan bir ormanda dikenli bitkilerin, böceklerin, gececillerin arasına fütursuz dalışımın ödeyemeyeceğim bir bedeli olduğu duygusuna da kapılıyordum. Davranışımın kaynağına belirsiz bir gelecekte varacağımı seziyordum.”/Archive/2021/2/12/003729620-ic10.jpgUygarlığın Ayak İzleri - Krallar ve Tanrılar / Celil Sadık / Epsilon Yay. / 240 s.Celil Sadık, serinin ikinci kitabında tarihi birkaç bin yıl geriye sararak mitler ve masallardan yapılma bir labirenti adımlıyor. Mısır’ın altın kumları arasına gizlenen ölümsüz krallardan, Antik Yunan tanrılarının şaşırtıcı öykülerinden ve asırlardır ayakta duran bir kilisenin gizeminden söz ederken uygarlık tarihinin en görkemli yapıtlarını da gözler önüne seriyor. Cumhuriyet Kitap Eki

‘Deli Tarla’... Adnan Binyazar'ın yazısı...

‘Deli Tarla’... Adnan Binyazar'ın yazısı... Şiir, roman, öykü, deneme türlerinde konu-biçim-üslup bileşkesi birbirinin içinde gelişir. Yazıyı beğeni düzeyine erdiren, yazarın dil becerisidir. Jean-Paul Sartre, yazılanı değil, onun nasıl yazıldığını önemser. Yazar, dilinin anlam alanını genişleten kendi buluşu sözcüklerle sağlar nasıllığı. /Archive/2021/2/12/002947515-ic1.jpg KURGUŞermin Yaşar, 1982’de Berlin’de doğmuş, sonra Türkiye’ye dönmüş. Üniversite’de Türk Dili ve Edebiyatı öğrenimi görmüş, bu alanda lisanslı. Reklam sektöründe çalışmış, yazmaya çocuk kitaplarıyla başlamış. Onu Deli Tarla¹ adlı öykü kitabıyla tanıdım.Son iki yıldır, Koronavirüs yayılımından dolayı yurt dışında bulunduğumdan, Yaşar’ın Tarihi Hoşça Kal Lokantası, Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu, Gelirken Ekmek Al kitaplarını okuyamadımsa da adlarından, onların da yaşadıklarından izlenimlerle beslendiğini az çok kestirebiliyorum. Yaşar’ın öykü dünyasına yönelmem şimdilik Deli Tarla’yla sınırlı kalacak.Bu veriler Deli Tarla’yı özünden kavramaya yetmezse de yazarı yaratıcı duyumsama, derin algılama, kullandığı her sözcüğü üslubunun bir parçası kılan anlatımıyla tanımamda ipucu olacağını sanıyorum./Archive/2021/2/12/003038405-ic2.jpgDUYUMSAMALARAşağıdaki şu iki alıntı, bir köşeye çekilip çevresini gözlemlerle algılayan, gördüklerinin ayrıntılarını anlık duyumsamalarla anlatıma dönüştüren Şermin Yaşar’ın yazınsal dünyasını yansıtıyor:“Bir röportajda okumuştum. Kanser hastası bir anne, ölümünü beklerken, kendi eşarp, şal ve kıyafetlerini kesip birleştirerek bir battaniye dikmişti çocuklarına. Böyleydi sanırım. Ya aklımda bu kadarı kalmış ya okuduklarım kalbimi böyle dağlamış. Daha fazlasını anımsamıyorum.Battaniyeyi görmedim, ama zihnimde böyle rengârenk, küçük küçük karelerden oluşan yamalı, çok da muntazam olmayan, her dikişi ağlayan bir battaniye canlandı.Düşününce gözümün önüne hep o görüntü geliyor. Lise yıllarımda ezberlediğim bir Abbas Sayar şiiri okuyorum o görüntünün üzerine:‘İç acılarıyla ördüğüm hırkanın söküldü kolları ve üç satırlık hikâyem kaldı.’ (...)Çocukların sözlerinden hayali bir battaniye hazırlayın kendinize. İster küçük küçük karelerden ister çiçekli motiflerden. Her bir anının, her küçük güzelliğin, her tatlı sözün en güzel yerlerini birbirine tutturun.Benimki uzun olsun istiyorum, kocaman olsun, gün gelip sarınmak istediğimde bütün özlemlerimi örtsün istiyorum.” (30 Eylül 2017)“Çocuklar yatmaya hazırlanırken ‘Yer yatağı yapayım mı salona, beraber uyuyun,’ dedim. O nasıl bir zıplamak, nasıl sevinmektir... Taşıdık yatağı, serdik... (...) Dışarıda yağmur yağıyor. Çok yağıyor. Çay koydum. Oturdum, izliyorum. Bunun dünyanın en güzel, en eşsiz, en değerli tablosu olduğuna yemin edebilirim. Ve eminim ki bütün çocuklu evlerde bu tablonun röprodüksiyonu var. Ne şanslıyız, şu anları al; duvara as, ömrünce aynı hazla bak...” (28 Kasım 2018)Şermin Yaşar’ı kendi dünyasında dolaşıma yönelttiği bu iç izlenimler, Albert Camus’nün şu değerlendirmesini çağrıştırıyor: “Bir insanın yapıtları, çoğu kez, onun özlediği, heveslendiği şeylerin öyküsüdür. Oysa hiçbir insan, hiçbir zaman, kendini olduğu gibi anlatamaz."Camus birbiriyle çelişir gibi görünen bir gerçeğe parmak basıyor. Şermin Yaşar’ın öyküleri gerek kurgusu gerek devingen anlatımıyla Camus’yü doğruluyor./Archive/2021/2/12/003126014-ic3.jpgÖYKÜSEL OLUŞUMŞermin Yaşar’ın öykülerinde kurguya gerçek birbiriyle iç içe gelişiyor. Onun anlatı dünyasında üslup sürekli, akışkan, canlıdır. Yalnızca dışsal değil, içsel oluşumuyla da gerçeklere dayanan “Deli Tarla” öyküsünün ana konusu insan ilişkilerini irdeleme yolunda gelişiyor.Öyküleme, hemen her evin sorunu olan ölüm sonrası mal mülk bölüşümü çevresinde döneniyor. Bölüşenler birbirlerine çok saygılı görünmeyi de biliyorlar, iç hesaplarını gizlemeyi de. Görünüşte, büyüğünden küçüğüne en adil bir paylaşımı gerçekleştiriyorlar.Öykünün temeline oturan deli tarlayı üstlenmeyi kimse canı gönülden istemiyor. İsteme bir yana, dışa vurmadıkları tutumlarıyla, belli etmeden yan bile çiziyorlar. Sonunda öykü anlatıcısına kalan deli tarlanın sır gibi görünen gerçeğinde düğümleniyor konu.Şiir, roman, öykü, deneme türlerinde konu-biçim-üslup bileşkesi, birbirinin içinde gelişir. Yazıyı beğeni düzeyine erdiren, yazarın dil becerisidir. Jean-Paul Sartre, yazılanı değil, onun nasıl yazıldığını önemser. Yazar, dilinin anlam alanını genişleten kendi buluşu sözcükler sağlar nasıllığı.Şiir, roman, öykü, yazınsal türlerde anlatı yoğunluğunu dilin anlam alanlarını sınırın dışına taşıranlar başarmıştır. Bu bağlamda, okuyanı birden iç dünyasıyla yüzleştiriveren yalın bir dil düzeyini tutturan yazar azdır.Deli Tarla’nın yazınsal değeri, kitabın kapağına yerleştirilen bestseller türü kitaplarda yuvarlak içine alınan İlk baskı 50.000 adet reklamından değil; Şermin Yaşar’ın, cümlelerindeki yalın betimlemelerine yansıyan yaratım ürünü dilsel beğenisinden geliyor:“Ben mahsulünden, bereketinden değil, güzelliğinden ötürü istedim dere boyundaki tarlayı. Çocukken tepsi gibi ayçiçekleri olurdu tarlada. Sapsarı... O çekirdekleri çiçeklerin üzerindeyken yemeyi çok severdim. Hâlâ da severim. Her gece papağan gibi bir poşet çekirdek yiyorum, göbek aldı başını gitti. ““O, hayvanların peşinde genç kız gibi koşan kadın gitti, yerine bir nine geldi. Sonra bir gece uyudu, uyanamayıverdi.”Deli Tarla öyküleri, yazacağı iyi romanların yolunu açıyor Şermin Yaşar’a.¹ Deli Tarla / Şermin Yaşar / Doğan Egmont Yayınları / 190 s. / 2020. Adnan Binyazar / Cumhuriyet Kitap Eki

'Avrupa HegemonyasındanÖnce'

'Avrupa Hegemonyasından Önce' Ünlü Amerikalı tarihçi ve sosyolog Janet Abu-Lughod’un, Immanuel Wallerstein’in “Dünya Sistemleri Teorisi”ni yeniden yorumladığı ezber bozan çalışması Avrupa Hegemonyasından Önce: 1250-1350 Arasında Dünya Sistemi; verili kabullerin aksine, modern dünya ekonomisinin kökenlerinin 16. yüzyıla değil, 13. yüzyıla dayandığını öne sürüyor. /Archive/2021/2/12/002718673-ic.jpgÜnlü Amerikalı tarihçi ve sosyolog Janet Abu-Lughod’un, Immanuel Wallerstein’in “Dünya Sistemleri Teorisi”ni yeniden yorumladığı ezber bozan çalışması Avrupa Hegemonyasından Önce: 1250-1350 Arasında Dünya Sistemi; verili kabullerin aksine, modern dünya ekonomisinin kökenlerinin 16. yüzyıla değil, 13. yüzyıla dayandığını öne sürüyor.Avrupa’nın Brugge ve Venedik gibi liman şehirlerinden Horasan ve Moğolistan’a, Hint Altı Kıtası ve Çin’den Bağdat ve Kahire’ye uzanan geniş kapsamlı ticari ve kültürel alışverişe odaklanan Abu-Lughod, bütünleşik bir sistem olarak ‘yüksek Orta Çağ’ dünyasını masaya yatırıyor.Küresel ekonominin Avrupa merkezli tarih yazımını eleştiren Abu-Lughod, Cengiz Han yasalarıyla şekillenen bu dünya sisteminin neden kısa sürede zayıflayıp yerini Avrupa hegemonyasına bıraktığına da yanıtlar arıyor.Avrupa Hegemonyasından Önce: 1250-1350 Arasında Dünya Sistemi, okurları Orta Çağ Avrasya’sının birbirine bağlı dehlizlerinde kaybolmadan ustalıkla gezdiren, incelikle örülmüş detaylarla dolu bir çalışma...Avrupa Hegemonyasından Önce: 1250-1350 Yılları Arasında Dünya Sistemi / Janet Abu Lughod / Çev.: Cansen Mavituna / VBKY / 616 s. / 2020. Cumhuriyet Kitap Eki

‘UtancıAnıtlaştırmak’

‘Utancı Anıtlaştırmak’ Özbek’in yeni kitabında işlediği konular, Sevr özlemcilerine, mütareke aydınlarına, inanç hortumcularına, din bezirgânlarına, etnikçi ve mezhepçi ayrılıkçılara yanıt niteliğinde. /Archive/2021/2/12/002501736-ic.jpgHüseyin Özbek, özelde Cumhuriyet okurlarının, genelde Cumhuriyetçilerin yakından tanıdığı bir isim. Mahmut Esat Bozkurt geleneğinden gelen deneyimli bir avukat. Yetkin bir hukukçu. Uzun yıllar İstanbul Barosu Genel Sekreterliği yaptı. Halen Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı. Türkiye’nin bağımsızlığı, bütünlüğü, egemenliği ve siyasal birliği söz konusu olduğunda hassas, mücadeleci, ödünsüz bir aydın. Atatürk’e, Cumhuriyet Devrimi’ne yönelik saldırılara, ihanetlere karşı politik yazılarıyla, kısa öyküleriyle, kitaplarıyla tavır alan bir eğitimci ve yazar aynı zamanda.Kısa süre önce yayımlanan yeni kitabı Utancı Anıtlaştırmak’ta ele aldığı konular, Hüseyin Özbek’in siyasi duruşunu da gösteriyor:Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı, Lozan, Çanakkale Muharebeleri, yurdundan kopan, bilinç kaybına uğrayan aydınlar, yurttaşlık bilinci, “sivil” anayasa tartışmaları, sözde soykırım iddiaları, ülkemizdeki etnik - mezhepsel kimlikler üzerinden yürütülen Batı destekli bölücü faaliyetler, yabancı derneklerin, vakıfların, düşünce kuruluşlarının Türkiye’deki çalışmaları, Kıbrıs sorunu, açılım süreci, patrikhanenin ökümenik olma çabaları, Ergenekon davalarındaki hukuk katliamı…POSTMODERN HAÇLI SEFERİGörüldüğü üzere, kitapta işlenen konular, Sevr özlemcilerine, mütareke aydınlarına, inanç hortumcularına, din bezirgânlarına, etnikçi ve mezhepçi ayrılıkçılara yanıt niteliğinde.Özbek’in anlatımı güçlü. Tümceleri yalın, etkili. Bunda şüphesiz, hukukçuluğu yanında eğitimci kimliğinin, Türk diline, kültürüne ve tarihine olan ilgisinin payı büyük. Şu saptaması önemli:“Batının Türkiye karşıtı tutumu, postmodern Haçlı seferidir. Bu saldırıya, selefi - köktendinci söylemle karşı çıkmak, Batı’nın elini güçlendirir. Türkiye bu saldırıyı, Atatürk çizgisiyle, 29 Ekim 1923 kuruluş felsefesiyle göğüsleyebilir. 29 Ekim 1923; ekonomisi, bürokrasisi, ordusu, yargısı, kısacası tüm kurumlarıyla milli bir devlet tasarımıydı. Türkiye’nin kuruluş mimarisi, keyfi bir tercih olmaktan öte, tarihinin dayattığı bir zorunluluktu”.Özbek, Türkiye’nin kurucu değerlerine yabancılaşmış, kurumsal belleğini yitirmiş, yön duygusunu kaybetmiş bir hasta görüntüsü verdiğini vurgulayarak, şunu söylüyor: “Düşünsel ve kurumsal anlamda, kuruluş denkleminden uzaklaşan bir devlette neler yaşanacaksa, Türkiye onları yaşamaktadır”.Utancı Anıtlaştırmak / Hüseyin Özbek / Doğu Kitabevi / 304 s. / 2020. Barış Doster

Yurtseverliğin ve insanlığınöyküsü

Yurtseverliğin ve insanlığın öyküsü “Kedilerin Kaleminden Okuyun Bizi; kedilerle haşır neşir olmuş bir çift olarak hem kedilerle geçirdiğimiz yılları onların gözünden aktardığımız hem de kendi serüvenimizi kedi filtresinden geçirerek anlattığımız iki kutuplu bir otobiyografi oldu” diyor Emekli Büyükelçi Pulat Tacar kitabında. Sonra da kalemi kedileri Dummi, Dreki, Jerome, Mutzi, Kedi Prenses Marie Louise, Kısmet,Wotan, Sami, Mutzi, Ballı Mutti’ye bırakıyor. /Archive/2021/2/12/002244691-ic.jpgNeler anlatmıyor ki kediler bize! Kedilerin anlattığı detaylarda müthiş bir serüvene ve tarihte bir yolculuğa çıkıyorsunuz. ‘Yaşam Bir Rüyadır’ adlı nehir söyleşi kitabında paylaşılan bazı anılar kedilerin gözünden, arka sahneleriyle farklı bir yorumla okurla buluşuyor.Kedi Dreki insan anne-babasının evlenme hikâyesini, Pulat babasının mesleğinde yabancılarla evlenmeye izin verilmediğini ve Selda annesinin Viyana’da doğmuş olmasından dolayı birlikte yaşamalarının uygun görülmediğinden evlenme izni alana kadar karşılaştıkları engelleri ve her şeyin üstesinden nasıl gelip de on altı yıl sonra sade bir törenle evlendiklerini anlatıyor. Sevgi ve saygıyla dolu, uzun bir birlikteliğe tanık ediyor.Daha sonra çeşitli görev yerlerine ve ülkelere doğru yolculuklara çıkarıyor okurları. Bu sırada kediler anne-babalarına nasıl eşlik ettiklerini, ülkelerin kedilerin girişine ilişkin farklı uygulamalarını, karantina zorluklarını anlatıyor.Kedi Dreki’nin dilinden, Büyükelçi Pulat Tacar’ın mesleğini yerine getirirken yaşadıklarından; ülke tarihindeki önemli bazı olaylar ve kişilere ilişkin yaşam dersleriyle dolu anılarını dinliyoruz: Türkiye için hep ilkleri gerçekleştiren Pulat babanın Endonezya Büyükelçiliği sırasında ilk Büyükelçilik binasını yaptırmak içi harcadığı çabaya… Selda annenin Çin resmiyle ilgili çalışmalarına… O yıllarda Kenan Evren’in Endonezya’ya yaptığı ziyarete… Ve kendisinin Cakarta’da yaşama veda edişine tanık oluyoruz.Daha sonra kalemi alan Jerome da, ebeveynleri Pulat ve Selda’nın Brüksel de geçen Avrupa Birliği Daimi Temsilcilik günlerinde ve donmuş AT-Türkiye ilişkilerinin yeniden başlatılması için harcadıkları çabalardan söz ediyor.Anlatıcı kediler okura sürekli sürpriz yapıyor, tanıdık birçok isimle olan anılarından bahsediyor. Bilge Karasu, Talat Halman, Bülent-Rahşan Ecevit, Turgut Özal, Tansu Çiller şaşırtan olaylar ve anılarla karşımıza çıkıyor. UNESCO Temsilciliği günlerinden, Uluslararası Hoşgörü Yılı organizasyonuna, turizm ve arkeolojiden, müzik ve resme, Bodrum’daki yaşama ve kedilere ilişkin daha pek çok anı paylaşılıyor.Kedilerin Kaleminden Okuyun Bizi; her anı gerçek, her şeye karşın yaşamdan keyif alan örnek bir çiftin, sadakatin, başarının, yurtseverliğin ve insanlığın öyküsü.Kedilerin Kaleminden Okuyun Bizi / Selda Sylvia Tacar, Pulat Tacar / Gece Kitaplığı / 184 s. Gülseren Tozkoparan Jordan

Sarsıcıbir dayanışmaöyküsü

Sarsıcı bir dayanışma öyküsü Kapakta “Rowling” imzasını görünce fantastik bir yapıt okuyacağımı düşündüm. Pencereme düşen ilk ışıklar, bildiğimiz klasik bir masaldan yükseliyordu. Çok geçmedi, sıkı bir öyküyle yan yana yürürken buldum kendimi. Ya da içtenlikle kaleme alınmış, eleştirel bir tarih kitabıydı elimden düşmeyen. Küçük dokunuşlarla ustaca biçimlendirilmiş fantastik öğeler de barındıran, şaşırtıcı, sarsıcı bir yolculuktu bu. /Archive/2021/2/12/001752131-ic1.jpgFotoğraf: DEBRA HURFORD BROWNHangi türden kitaplar daha çok ilginizi çeker? Şimdi ne olacak hevesiyle elinizden düşürmedikleriniz mi? Sizi dünyanın dertlerinden çekip alanlar mı? Maceradan maceraya sürüklendikleriniz mi? Kahkahadan kırıldıklarınız, okurken eğlendikleriniz mi? Sorularınıza yanıt verenler mi? Yoksa sorularınızın yanıtlarını bulmak için sizi yollara düşürenler mi? Belki tedirgin olduklarınız ya da umudunuzu çoğaltan...Soruları, seçenekleri çoğaltabiliriz. Seçimimi söylemek yerine bütün bunları yeniden düşünmeme, çocuk yazını alanında okuduklarımın nerdeyse tamamını anımsamamı sağlayan bir kitaptan açacağım sözü.Ustaca hazırlanmış kapağı, bir masala beklendiğim izlenimi veriyor ancak kitabın ve yazarının adı bambaşka bir yerden sesleniyordu. Rowling’in anlatı boyunca ara ara yaptığı gibi, araya girip belirteyim:Yazınsal türlerin iç içe geçtiği, yer yer öykü tadı alacağınız, küçük dokunuşlarla ustaca biçimlendirilmiş fantastik öğelerini kendi dünyanızın varlıkları arasına kolayca kabul edeceğiniz, çığlık çığlığa “Başka türlü olmalı! Başka türlüsü mümkün! Daha önce defalarca yaptık, yine yaparız!” diyen bir anlatının içinde bulacaksınız kendinizi./Archive/2021/2/12/001841709-ic2.jpgÇizim: DENİZ KORKMAZVARLIKLI KORNUKOPYA VE BATAKLIK DİYARIÖykümüz, yüzyıllardır sarışın krallar soyunun yönettiği, Kornukopya adında ve bir zamanlar var olan miniminnacık bir ülkede geçiyor. Beslenme, barınma, adalet, eğitim, sağlık vb. hiçbir sorunu olmayan halk, Kral Korkusuz Fred’in tahta çıkışını sevinçle karşılamıştır.Yeni kral da herhangi bir sorun çıktığında danışmanlarının hemencecik çözüm bulduğu ülkeyi yönetmenin kolay olduğunu ilk günlerde fark edecektir. Hal böyle olunca Fred’e, arabasıyla halkın arasında dolaşıp onlara gülücükler saçmaktan ve haftanın beş günü yakın arkadaşları, iki lord, Tükrer ve Salyan’la ava çıkmaktan başka iş kalmayacaktır.Kornukopya’nın başkenti Hamurhisar, tatlılarıyla ünlüdür. Peynirleriyle bilinen Yaylıkent ve onun ikizi, isli ballı salamları, pastırmaları, geyik etinden yapılmış turtaları dillere destan İslikent; üzümleri ve şarapları eşsiz Kocaşişe ülkenin öteki kentleridir. En kuzeydeyse Bataklık Diyarı diye anılan bir bölge vardır. Lastik gibi mantarlarla ince kuru otlardan başka bir şeyin bitmediği bu bölgenin sakinleri hem kendileri iyi beslenemez hem de koyunları para etmez.Kornukopya’nın geri kalanının; kaba, kirli ve aksi bulduğu Bataklık Sakinlerinin kuşaktan kuşağa anlattıkları bir de Ickabog efsanesi vardır. Anlatıcının hikâyesine bağlı olarak türlü biçimlere girer canavar Ickabog, başka başka özelliklere sahip olur. Ülkenin başkentinde, çocukların oyunlarında bile adı geçer./Archive/2021/2/12/001909709-ic3.jpgÇizim: BEGÜM KOÇAKKORKUSUZ KRAL FRED’İN BÜYÜK SEFERİGün gelir, Kral Fred, Kornukopya’yı ziyaret edecek olan komşu ülke Pluritanya’nın kralını yeni bir elbiseyle karşılamak ister. Başterzisini bunun için zorlar. Zaten rahatsız olan başterzi Dora Kırlangıçkuyruğu, bu çalışma sırasında ölünce kızı Daisy, büyük bir cesaretle, Kral Fred’i, “Bencil, kendini beğenmiş, acımasız!” olmakla suçlar. Halk arasında da yayılan bu sözler içine işler Fred’in.Tam da o günlerde, Kral’ın Dilek Günü’nde, Bataklık Diyarından bir çoban gelir saraya. Köpeği Yama’yı Ickabog kaçırmıştır. Kral Fred, aklından bir türlü çıkaramadığı “bencil, kendini beğenmiş, acımasız” suçlamalarından kurtulmak için Bataklık Diyarı’na yalınkılıç bir sefere çıkmaya, Ickabog efsanesini açığa çıkarmaya, varsa böyle bir canavar onu atalar yadigârı kılıcıyla yok etmeye karar verir ve hemen kuzeye doğru yola çıkılır.HER GÜN YENİ BİR YALANKral ve beraberindekiler oraya ulaştığında ansızın sis çöken Bataklık’ta işler hiç de iyi gitmeyecek, Lord Salyan, Kral Fred’in Muhafız Birliği Komutanı Binbaşı Pürneşe’yi öldürecek, Lord Tükrer de bunu var olup olmadığı bile bilinmeyen Ickabog’un yaptığını söyleyerek cinayeti örtbas edecektir.Kornukopya sarayında, çıkar uğruna uydurulmuş yalanlara her gün hızla yenileri eklenir. Öyle ki Ickabog’un varlığını reddetmek, olup bitenler hakkında soru sormak, itiraz etmek, krala ve artık kendini kralın başdanışmanı atayan Tükrer’e karşı çıkmak vatan hainliği sayılacaktır. Oysa yaklaşan tehlikeyi görememek o tehlikeden daha büyük bir tehlikedir. Ülkenin hızla yoksulluğa, yıkıma sürüklendiğini nerdeyse kimse fark etmeyecektir. /Archive/2021/2/12/001950646-ic4.jpgÇizim: ELVİN ÇEVLİKÇOCUKLAR DAHA AKILLINe var ki gerçeğin de bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Herkesi belirli bir hizaya soktuğunu, korkutup yıldırdığını sananlar bir gün biri çıkıp da bütün planları bozduğunda yok olup giderler. Kornukopya’da da böyle olacaktır. Çünkü çocuklar daha akıllıdır. Ve biri bir gün “Kral çıplak!” diyecektir. Çünkü herkesin korkup sindiği yerde, birkaç kişi bile olsa cesaret gösterip gerçeği arayacaktır. Çünkü sevgi ve kararlılık dayanışmayı ortaya çıkaracaktır.TUHAF BENZERLİKIckabog’un hemen her tümcesinde, insanlığın tarih sayfalarına sığmayan büyük dayanışma ve direniş öykülerini anımsarken bütün bu anlatılanların bugünün dünyasında yaşananlarla tuhaf benzerliğini de ister istemez sorguluyor ve şu soruların da kulağınızda çınladığınızı duyumsuyorsunuz:Kötülüğün bir insanı ya da ülkeyi ele geçirmesi nasıl mümkün olabilir ve onu yenmek için neleri feda etmek gerekir? İnsanlar neden yetersiz hatta var olmayan kanıtlara rağmen yalanlara inanmayı seçerler? İnsan, yarattığı canavarın kendisinin gerçek yüzünü ortaya çıkardığını nasıl fark etmez?..Kornukopya’nın hızla içine yuvarlandığı yokluk ve yoksulluk döneminin sonunda, ortaya çıkan fotoğrafın taşıdığı umudu anımsatarak koyalım noktayı.Ickabog / J.K. Rowling / Çev.: Hazel Bilgen / YKY Doğan Kardeş / 282 s. / 14+ / 2020. Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

İçişleri Bakanlığı'ndan son dakika genelgesi

İçişleri Bakanlığı'ndan son dakika genelgesi İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine "Eğitim Personeline Seyahat Muafiyeti" konulu genelge gönderdi. Genelgeye göre, öğretmenlerle eğitim personelinden 13-14 Şubat'ta özel araçlarıyla yapacakları şehirlerarası seyahatlerde izin belgesi istenmeyecek. AYRINTILAR GELİYOR... İHA

Çeşme’yi hortum vurdu: Yaralılar var

Çeşme’yi hortum vurdu: Yaralılar var İzmir'in Çeşme ilçesinde hortum oluştu. İlçede ağaçların devrildiği, araçlar savrulduğu ve evlerin çatılarının uçtuğu görüldü. İzmir’in Çeşme ilçesi Alaçatı bölgesinde hortum çıktığı, Güzelbahçe'de dolu yağışı olduğu ve 5 kişinin yaralandığı belirtiliyor. Öte yandan bölgede araçların zarar gördüğü, aydınlatma direklerinin ve bir inşaat vincinin devrildiği öğrenildi. Bölgede teknelerde de zararın olduğu ifade edildi. cumhuriyet.com.tr

OğulcanÇağlayan’ın 1 milyon 200 bin Avro ve 500 bin TLödemesine karar verildi

Oğulcan Çağlayan’ın 1 milyon 200 bin Avro ve 500 bin TL ödemesine karar verildi Yapılan inceleme sonrası Tahkim Kurulu oyuncuya verilen 6 maçlık cezayı 3 maça indirirken, genç futbolcunun da Çaykur Rizespor'a 1 milyon 200 bin Avro ve 500 bin TL de ödeme yapmasını kararlaştırdı. Galatasaraylı futbolcu Oğulcan Çağlayan'ın eski takımı Çaykur Rizespor ile yaşadığı ihtilafla ilgili Uyuşmazlık Çözüm Kurulu (UÇK) tarafından alınan karara itirazı, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Tahkim Kurulu'nda kara bağlandı ve oyuncuya 6 maçlık verilen ceza 3 maça düşürülürken, ayrıca oyuncunun da Karadeniz kulübüne 1 milyon 200 bin Avro ve 500 bin TL ödeme yapması kararlaştırıldı.;Genç futbolcunun ve Galatasaray'ın UÇK'nın kararına yaptığı itiraz Tahkim Kurulu'nun yönetiminde video konferans yoluyla hem Galatasaray hem Çaykur Rizespor hem de Oğulcan Çağlayan'ın vekillerinin de katıldığı oturumda gerçekleştirildi. Tahkim Kurulu sonrasında Profesyonel Futbolcu Tescil İşleri Müdürlüğü’ne yazı yazılarak, davalı futbolcunun huzurdaki davada ihtilafa konu lisans süreci ile ilgili yazışmaların örneğinin istenmesine ve dosyanın incelemeye alınmasına karar verildi. Yapılan inceleme sonrası Tahkim Kurulu oyuncuya verilen 6 maçlık cezayı 3 maça indirirken, genç futbolcunun da Çaykur Rizespor'a 1 milyon 200 bin Avro ve 500 bin TL de ödeme yapmasını kararlaştırdı.GALATASARAY İTİRAZ EDECEKGalatasaray Kulübü ise Tahkim Kurulu'nun Oğulcan Çağlayan'a verilen karara itiraz edecek ve oyuncunun haklarını korumak için gerekirse konuyu UEFA'ya taşıyacak. Lehte bir karar alınamazsa Galatasaray Kulübü’nün Oğulcan’a ödeme konusunda yardım edeceği ve verilen cezayı paylaşacağı da belirtildi. DHA

Dışişleri Bakanlığı'ndan Atina'da düzenlenen 'Dostluk Forumu' hakkında açıklama

Dışişleri Bakanlığı'ndan Atina'da düzenlenen 'Dostluk Forumu' hakkında açıklama Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Atina'da düzenlenen "Dostluk Forumu" hakkında, "Yunan/Rum ikilisinin, AB'nin aday ülke Türkiye ile oluşturmaya çalıştığı olumlu gündemi engellemeye çalışmaları ve başkalarından medet umarak siyaset yapmaları bölgemizde barış ve istikrarı tehdit etmektedir" açıklamasını yaptı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Yunanistan, Mısır, Fransa, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Güney Kıbrıs dışişleri bakanlarının katılımıyla Yunanistan'ın başkenti Atina'da düzenlenen "Dostluk Forumu (Philia Forum)" hakkındaki soruya yazılı yanıt verdi.Aksoy açıklamasında, "Yunan/Rum ikilisinin, AB'nin aday ülke Türkiye ile oluşturmaya çalıştığı olumlu gündemi engellemeye çalışmaları ve başkalarından medet umarak siyaset yapmaları bölgemizde barış ve istikrarı tehdit etmektedir" dedi.Aksoy, "Bu ikiliyi aklıselime, foruma katılan diğer ülkeleri de başkalarının oyunlarına kurban olmamaya davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.Sözcü Aksoy'un açıklaması şöyle:"Bölgesinde kilit ülke konumundaki Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin içinde olmadığı hiçbir forumun, bölgedeki sınamalar bakımından etkin ve başarılı bir işbirliği ve dostluk mekanizması oluşturması mümkün değildir.“Hiçbir ülkeyi hedef almadığı” öne sürülen bu forumun sonunda yapılan basın toplantısında Yunanistan Dışişleri Bakanı tarafından ülkemize yöneltilen mesnetsiz itham ve iftiralar, aslında bu girişimin söylendiği gibi “dostluk” üzerine değil, Türkiye’ye yönelik husumet üzerine inşa edilmeye çalışılan bir ittifak teşebbüsü olduğunu göstermektedir.Türkiye’nin bölgedeki insani ve hakkaniyete dayalı politikalarını eleştirmek, kendi maksimalist talepleri ve dar çıkar hesapları uğruna darbecilere kucak açarak Libya’nın istikrarsızlığa sürüklenmesine yol açanların, Suriye ve Irak’ı bölebilecek bir terör koridoru oluşturmaya çalışanların ve Azerbaycan topraklarının işgaline yıllardır sessiz kalanların haddi değildir.Türkiye’nin uluslararası bir konferans önerisiyle Doğu Akdeniz’de samimi ve kapsayıcı bir işbirliği tesis edilmeye çalışıldığı bir dönemde, ülkemize karşı sürdürülen bu tavır hasmanedir. AB'nin Akdeniz için Birlik çabalarını da baltalamaktadır.Yunan/Rum ikilisinin, AB'nin aday ülke Türkiye ile oluşturmaya çalıştığı olumlu gündemi engellemeye çalışmaları ve başkalarından medet umarak siyaset yapmaları bölgemizde barış ve istikrarı tehdit etmektedir. Bu ikiliyi aklıselime, foruma katılan diğer ülkeleri de başkalarının oyunlarına kurban olmamaya davet ediyoruz.""DOSTLUK FORUMU"Atina'da bugün düzenlenen forumun ardından yayımlanan ortak bildiride, enerji, inovasyon, dijital ekonomi, sivil koruma ve insandan insana temaslar gibi alanlarda ortak eylem ve girişimleri teşvik etmeye hazır olunduğu belirtilmişti.Ortadoğu barış süreci, Kıbrıs sorunu, Suriye, Libya, Yemen ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler dahil olmak üzere başlıca uluslararası ve bölgesel konularda da görüş alışverişinde bulunulduğu aktarılan açıklamada, farklılıkların barışçıl çözümünün önemi ifade edilmişti.Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, ev sahibi sıfatıyla forumda yaptığı konuşmada, Atina'nın, Doğu Akdeniz, Körfez, Balkanlar ve diğer Avrupa ülkeleri arasında bir köprü olmayı hedeflediğini belirterek, bu inisiyatifin "bir savunma birliği" olmadığını söylemişti. cumhuriyet.com.tr

Bayern Münih, FIFA Kulüpler Dünya Kupası'nın sahibi oldu

Bayern Münih, FIFA Kulüpler Dünya Kupası'nın sahibi oldu Katar'da oynanan 2020 FIFA Kulüpler Dünya Kupası finalinde Alman devi Bayern Münih ile Meksika'nın Tigres takımı karşı karşıya geldi. 2020 FIFA Kulüpler Dünya Kupası finalinde Bayern Münih, Tigres'i 1-0 mağlup ederek kupanın sahibi oldu.Katar'da oynanan 2020 FIFA Kulüpler Dünya Kupası finalinde Alman devi Bayern Münih ile Meksika'nın Tigres takımı karşı karşıya geldi.Karşılaşmanın 18'inci dakikada Bayern Münih'te Joshua Kimmich, topu Tigres ağlarına gönderdi ancak VAR'dan gelen uyarı sonucunda gol geçerli sayılmadı. İlk yarının kalan bölümünde gol olmayınca, soyunma odasına 0-0'lık eşitlikle gidildi.Maçın 59'uncu dakikasında Benjamin Pavard'ın ayağından gelen golle Tigres karşısında 1-0 öne geçen Bayern Münih, karşılaşmanın kalan bölümünde rakibine üstünlüğü kaptırmadı ve Tigres'i 1-0 mağlup ederek kupanın sahibi oldu.Bayern Münih'te koronavirüs testi pozitif çıkan Thomas Müller maçta forma giyemedi.Öte yandan bugün oynanan 3'üncülük karşılaşmasında ise Al-Ahly, Palmeiras'ı normal süresi 0-0 biten karşılaşmada penaltılar sonucunda 3-2 mağlup etti. DHA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter