Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Wednesday, 09.10.2025, 12:06 AM (GMT)

News - Haberler

Bazıinsanlar neden soğuğa daha dayanıklı?

Atalarımızın 50 bin yıl önce Afrika'dan çıkıp kuzeye doğru Avrupa'ya göç etmesiyle meydana gelen gen mutasyonu, bazılarımızın soğuğa karşı daha dayanıklı olmasını sağlıyor. Aynı zamanda, sporda ani güç ve enerji gerektiren dallar ile maraton gibi dayanıklılık gerektiren dallardan hangisinde avantajlı olabileceğimizi belirliyor.Habere Gitmek için Tıklayın

Sergen Yalçın'dan "10 yıl sonra" mesajı

Sergen Yalçın'dan "10 yıl sonra" mesajı Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın: "Finale yükselmek bizim için değerli, 10 senedir kupayı müzemize götüremedik." /Archive%5C2021%5C3%5C17%5C001243556-besiktas-10-yil-sonra-finalde_2.jpgZiraat Türkiye Kupası yarı finalinde Medipol Başakşehir'i 3-2 yenerek finale yükselen Beşiktaş'ın teknik direktörü Sergen Yalçın, finale çıkmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.Yalçın, karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında, "Finale yükselmek bizim için değerli, 10 senedir kupayı müzemize götüremedik. Benim için de ayrı önemi var, antrenörlük hayatımda ilk defa final oynayacağım. Kupa kazanma şansı yakaladım." dedi.İki farklı ilk yarının oynandığını vurgulayan Yalçın, "İlk yarı biz oynadık, ikinci yarı Başakşehir oynadı. Uzatma bölümünde takımın ayakta kalması, güçlü olması ve tur atlaması bizim için sevindirici. Cuma günkü maçtan sonra zor tempoda oynamak kolay değil." diye konuştu.Az süre alan 4 oyuncuyu kupada görevlendirdiklerini kaydeden Yalçın, "Bizim için güzel akşam oldu, oyunculara teşekkür ediyorum. Finali camiaya, taraftarlara armağan ediyorum. İnşallah kupayı alan biz oluruz." değerlendirmesinde bulundu.Süper Lig'de Fenerbahçe ile oynayacakları maçı düşünmeden kupa mücadelesine çıktıklarını belirten Yalçın, "Kafamız derbide değildi, sadece bu maça konsantre olduk. Oyuncular çok dirençli, birbirlerine inanıyorlar. Psikolojimizi, motivasyonumuzu kaybedip dönebiliyoruz. Zorlu takıma karşı tekrar dönmek kolay değil. Derbi, zor müsabaka olacak. Beş günlük süre var. Kadromuzu hazırlayacağız, planımızı hazırlayacağız. Kazanmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız." ifadelerini kullandı. AA

Tarihi eser kaçakçılığıoperasyonunda 'Meryem Ana' ve 'Artemis' heykelleri bulundu

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Tarihi eser kaçakçılığı operasyonunda 'Meryem Ana' ve 'Artemis' heykelleri bulundu Ardahan’ın Çıldır ilçesinde, düzenlenen tarihi eser kaçakçılığı operasyonunda, "Meryem Ana" ve "Artemis" heykelleri bulundu. /Archive/2021/3/16/170238085-tarihi-eser-kacakciligi-operasyonu-artemis-meryem-ana-heykeli.jpgArdahan İl Jandarma Komutanlığı KOM Şube Müdürlüğü’nce Çıldır’a bağlı Aşağıcambaz köyündeki 3 kişinin evlerinde tarihi eser ve ruhsatsız tabanca bulundurduğu bilgisi üzerine harekete geçildi.Adli makamlardan arama kararı alan ekipler, 3 şüphelinin evlerine sabah saatlerinde eş zamanlı operasyon düzenledi.Adreslerde aramalarda; bir Meryem Ana heykeli, bir Artemis heykeli, tarihi eser niteliği taşıyan çanak ve çömlek, 5 ruhsatsız av tüfeği, 2 ruhsatsız namlu ve kabza kısımları kesilmiş av tabancası, bir ruhsatsız 9 mm tabanca ve şarjörü ile 29 tabanca ve av tüfeği mermisi ele geçirildi.Operasyonda 3 şüpheli, gözaltına alındı. cumhuriyet.com.tr

Azra Deniz Okyay imzalı‘Hayaletler’, MUBI’de izleyiciyle buluşacak

Azra Deniz Okyay imzalı ‘Hayaletler’, MUBI’de izleyiciyle buluşacak Konuk olduğu pek çok festivalden ödülle ayrılan, Azra Deniz Okyay’ın yazıp yönettiği ilk uzun metrajlı filmi “Hayaletler”, 17 Nisan’da MUBI’de gösterime girecek. /Archive/2021/3/16/170750879-ewmzdnwweaaaq4d.jpegÇevrimiçi film izleme platformu MUBI, “Mimaroğlu”, “Ah Gözel İstanbul”, “Seni Buldum Ya!” gibi yapımların ardından “Hayatletler”i de izleyiciyle buluşturacak.İlkgösterimini yaptığı 77. Venedik Film Festivali’nden eleştirmenlerin Büyük Ödül’ünü alan filmde, İstanbul’da yaşayan dört karakterin, büyük bir elektrik kesintisinin yaşadığın tek bir günde geçen hikâyesine odaklanılıyor.Kentsel dönüşüm, soylulaştırma ve Suriyeli mülteciler ekseninde, danstan ve dinamizmden ödün vermeden işlenen filmde kadın karakterler ön plana çıkarılarak umut ve hayatta kalmaya çağrı yapılıyor.Azra Deniz Okyay’dan HAYALETLER. Venedik, Antalya, Varşova ve Selanik film festivallerinden ödülle dönen, heyecan verici bir İstanbul hikayesi. 17 Nisan’da MUBI’de. @azradenizo pic.twitter.com/EPueFhLWPi— MUBI Türkiye (@mubiturkiye) March 11, 2021Nalan Kuruçim, Dilayda Güneş, Beril Kayar ve Emrah Özdemir’in başrollerde olduğu filmin yapımcılığını Dilek Aydın, görüntü yönetmenliğini Barış Özbiçer, kurgusunu Ayris Alptekin, sanat yönetmenliğini ise Erdinç Aktürk üstlendi. Filmin müzikleri Ekin Fil’e ait.Film Türkiye’deki ilkgösterimini yaptığı 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi kurgu, en iyi yardımcı kadın oyuncu ve en iyi yardımcı erkek oyuncu ödüllerine değer görüldü. 61. Selanik Film Festivali’nde İnsani Değerler Ödülü ve Sinema ve Televizyonda Çalışan Kadınlar Ödülü’nü alan “Hayaletler”, 36. Varşova Film Festivali’nde de Genç FIPRESCI Jürisi tarafından en iyi film seçildi.“Hayaletler” son olarak katıldığı Kazablanka Bağımsız Filmler Festivali’nden de iki ödülle döndü. Okyay en iyi yönetmen ödülünü alırken, Dilayda Güneş de filmdeki performansıyla en iyi kadın oyuncu ödülüne değer görüldü. cumhuriyet.com.tr

Alice Guy-Blaché’den Agnès Varda’ya kadınların gözünden sinema:‘Women Make Film’belgeseliücretsiz olarak Kundura Sinema’da

Alice Guy-Blaché’den Agnès Varda’ya kadınların gözünden sinema: ‘Women Make Film’ belgeseli ücretsiz olarak Kundura Sinema’da Kadınların gözünden bir tür sinema dersi olarak nitelendirilen “Women Make Film: A New Road Movie Through Cinema” belgeseli, 12 Nisan’a kadar Kundura Sinema’da ücretsiz gösterilecek. /Archive/2021/3/16/174235952-5a80be9d-0a02-4c08-a8b8-e3f4cc3c862929161698.jpgAgnès Varda15 saatlik sinema arşivi çalışması 2011 yapımı “Sinemanın Hikâyesi” (The Story of Film An Odyssey) ve sinema tarihinin çocuk kahramanlarını hatırladığı 2013 yapımı “Sinema ve Çocukların Hikâyesi” (A Story Of Children And Film) filmleriyle tanınan İngiliz yönetmen ve sinema eleştirmeni Mark Cousins’ın 2019 Toronto Film Festivali’nde seyirciyle buluşan “Women Make Film: A New Road Movie Through Cinema” belgeseli, Kundura Sinema’nın yeni çevrimiçi izleme platformu Kundurama’da, 12 Nisan’a kadar Türkçe altyazı seçeneğiyle ve ücretsiz olarak izleyiciyle buluşuyor.Yaklaşık 15 saatlik bir seyir vadeden “Women Make Film” belgeseli beş ayrı bölümde gösteriliyor. İlkgösterimini Venedik Film Festivali’nde yapan ve 2020 Avrupa Film Ödülleri’nde Yenilikçi Anlatım Ödülü’ne değer görülen belgesel, film çekmenin inceliklerini ve altın kurallarını 40 farklı başlıkta ve 183 kadın yönetmenin filmlerinden seçilen binlerce sahneyle anlatıyor.KADIN BAKIŞI NEYİ ETKİLEDİ VE DEĞİŞTİRDİ?“Başarılı bir karakter nasıl yaratılır?”dan “Etkileyici bir açılış sahnesi nasıl çekilir”e, film yapımına dair birçok temel soruyu, kadınların çektiği filmlerle yanıtlayan belgesel; beden, cinsellik, aşk, din, politika, ölüm, varoluş gibi kavramları işlerken kadın bakışının neyi etkilediğini ve değiştirdiğini de sorguluyor.Filmin ortak yapımcılarından da olan Tilda Swinton’ın yanı sıra Jane Fonda, Adjoa Andoh, Sharmila Tagore, Kerry Fox, Thandie Newton ve Debra Winger gibi oyuncuların anlatıcılığında yola çıkan “Women Make Film”, dünyanın dört bir yanından kadın yönetmenin ders verdiği bir sinema okuluna dönüşüyor.YÜZLERCE KADIN SİNEMACISinema tarihinin ilk kurmaca filmini çekmiş Alice Guy-Blaché, ilk animasyon filmin yaratıcısı Lotte Reiniger, Yeni Dalga’nın öncülerinden Agnès Varda ve 82 yıllık Oscar tarihinde en iyi yönetmen ödülüne değer görülen ilk kadın olan Kathryn Bigelow başta olmak üzere Germaine Dulac, Dorothy Arzner, Maya Deren, Kira Muratova, Lotte Reiniger, Larisa Shepitko, Füruğ Ferruhzâd, Kinuyo Tanaka, Chantal Akerman, Vera Chytilová, Jane Campion, Claire Denis, Kelly Reichardt, Maren Ade, Helma Sanders-Brahms, Liv Ullmann, Lucrecia Martel, Catherine Breillat, Sally Potter, Samira Makhmalbaf, Athina Rachel Tsangari, Lucile Hadzihalilovi, Ava DuVernay, Sofia Coppola, Jessica Hausner, Ursula Meier, Lynne Ramsay, Andrea Arnold, Deniz Gamze Ergüven, Céline Sciamma gibi yüzlerce kadın sinemacının görmezden gelinmiş veya yok sayılmış devrimci yapıtlarını keşfetmek için de etkileyici bir arşiv sunuyor. cumhuriyet.com.tr

Zorlu'nun yeni online radyosu yayın hayatına başladı

Zorlu'nun yeni online radyosu yayın hayatına başladı Zorlu PSM’nin yeni online radyosu yayın hayatına başladı. Zorlu PSM Genel Müdürü Filiz Ova, "Radyonun herkese erişilebilir olmasını özellikle önemsiyoruz" dedi. /Archive/2021/3/16/180929607-jonathan-velasquez-c1zn57gfdb0-unsplash.jpgZorlu PSM’nin yeni online radyosu Vestel PSM Radyo, yayın hayatına başladı. Kültür sanata erişimin herkes için erişilebilir olmasının öncelikleri arasında yer aldığını belirten Filiz Ova, "Radyonun herkese erişilebilir olmasını özellikle önemsiyoruz. Bu yönüyle PSM sahnelerini radyomuza taşıyacak ve böylelikle içeriklerimizi 24 saat izleyicilerimize ulaştırabileceğiz" dedi.Radyonun 125 yıldır varlığını sürdüren ve her daim gelişen teknolojik trendlerle kendini yenileyen bir kitle iletişim aracı olduğunu hatırlatan Ova, şu verileri paylaştı:"Günümüzde gezegenin yüzde 95’ine ulaşıyor. Yakın zamanda yapılan Nielsen araştırması gösteriyor ki katılımcıların yüzde 83’ü pandemi döneminde daha çok radyo dinliyor. RTÜK araştırması ise katılımcıların yüzde 67 oranında özellikle mobil cihazlardan dinlendiğini gösteriyor. 15-24 yaş aralığının yüzde 38,4’ü, 25-34 yaş aralığının yüzde 40,4’ü ve 35-44 yaş aralığının yüzde 40,7’si evinde ya da iş yerinde radyo bulunduruyor. Radyo altın çağını yaşıyor diyebiliriz."HANGİ PROGRAMLAR VAR?Radyo yayınları boyunca klasik rock, pop rock, indie rock, folk, turkish folk, jazz, ve soul gibi pek çok farklı müzik janrını barındıran bir yayın akışının yanı sıra özgün içerikli programlar da yer alıyor.Radyoda dinlenebilecek programlar arasında, caz davulcuları üzerine programıyla Ferit Odman, Kuzey ülkelerinden haberler ve müzik seçkileri ile Nordik Simit, keşif temalı müzik programı ile Merve Evirgen, popüler kültür ve gündeme dair Play Tuşu, programında ağına takılan müzik ve müzisyenlere yer vereceği programı ile Okan Aydın, her bölümde bir kült filmin "Türkiye’de çekilse yönetmeni kim olurdu, kim oynardı, senaryo nasıl olurdu?" sorularına eğlenceli cevaplar arayacakları programları ile "Kutsal Motor", lokal sahnenin öne çıkan isimlerini ağırladığı Lokal Terapi ile Zeynep Güray ve kültür sanat gündeminden haberlerin yer alacağı Bloknot dinleyicilerle buluşacak.Vestel PSM Radyo Karnaval.com, Karnaval IOS ve Android uygulamaları ve zorlupsm.com'dan dinlenebiliyor. cumhuriyet.com.tr

Ezgi Erol ve Alper Yazıcı'yıbuluşturan düet: 'Özlüyorsan Hâlâ'

Ezgi Erol ve Alper Yazıcı'yı buluşturan düet: 'Özlüyorsan Hâlâ' Londra’da yaşayan Türk müzisyen ve prodüktör Alper Yazıcı ile Ezgi Erol’un yeni düeti "Özlüyorsan Hâlâ", dinleyiciyle buluştu. /Archive/2021/3/16/181703102-ax.jpgLondra’da yaşayan Türk müzisyen ve prodüktör Alper Yazıcı ve müzik çalışmalarının yanı sıra, dizi ve müzikallerde rol alan Ezgi Erol’un yeni şarkısı "Özlüyorsan Hâlâ", Londra merkezli Yuzy Production etiketiyle yayımlandı.Şarkının animasyon klibi de şarkıyla birlikte aynı gün dinleyicilerin beğenisine sunuldu.İki müzisyeni ilk kez buluşturan ve Yazıcı ile Erol’un vokalleriyle hayat bulan şarkının söz, müzik, düzenleme ve mix mastering’i Yazıcı’ya ait. Trompette ise Vecihi Akın’ın imzası var."GURU VE ÖNYARGI İNSANLARI BİRBİRİNDEN KOPARIYOR"Dostluklarının eskiye dayandığını, ama "Özlüyorsan Hâlâ" ile ilk kez birlikte şarkı söylemenin heyecanını yaşadıklarını belirten Yazıcı ve Erol, şarkının ortaya çıkış öyküsünü şöyle anlatıyor:"İki sene önce şarkı ortaya çıktığında, bu çalışmayı mutlaka birlikte seslendirmeliyiz diye düşündük. 'Özlüyorsan Hâlâ', bizim için özel bir şarkı. İçinde yaşadığımız zamanın çılgınlığı yetmezmiş gibi; insanların sadece aşkta değil, gündelik hayatlarında da gurur ve önyargı gibi kodlamalarla birbirlerinden koptuklarını anlatıyor." cumhuriyet.com.tr

YARIN, günlerden Cumhuriyet Kitap!

YARIN, günlerden Cumhuriyet Kitap! Sayı 1622! YARIN yayınlanacak 1622’inci sayımızın kapağında; yazarımız Özdemir İnce’nin bir inceleme yazısı kaleme aldığı, Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme isimli kitapları ekseninde Taylan Kara yer alıyor. 21. yüzyılda bilginin körleştirmekte olduğunu, felsefenin toplumu devrimsizleştirme işlevini yürüttüğünü imleyen Kara; bu toplumun 90’lı ve 2000’li yıllarda yaşadığı şeyin adı ‘entelektüel suikast’ olduğunu, bugünkü toplumsal, kültürel, sanatsal yapının bu sistematik şiddetin doğrudan ürünü olduğunu somut vargılarla ortaya koyuyor. Kitap Dergi, YARIN gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte… /Archive/2021/3/16/175932660-1622-kitap-kapak-dis.jpg- Sayı 1621! Cumhuriyet Kitap Dergi’nin YARIN yayınlanacak 1621’inci sayısının kapağında; yazarımız Özdemir İnce’nin bir inceleme yazısı kaleme aldığı, Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme isimli kitapları ekseninde Taylan Kara yer alıyor.Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme kitaplarında; sermayenin 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren felsefeye el koyduğu; 21. yüzyılda bilginin körleştirmekte olduğunu, felsefenin toplumu devrimsizleştirme işlevini yürüttüğünü imleyen Taylan Kara; bu düzeni tehdit edebilecek bir akımın bu felsefeden çıkma olasılığı olmadığını da somut vargılarla ortaya koyuyor:“Bu toplumun 90’lı ve 2000’li yıllarda yaşadığı şeyin adı ‘entelektüel suikast’tır. Bu toplumda akıl, uzun süren bir suikastın kurbanı olmuştur. Zamana yayılmış, uzun soluklu bu suikast bugün de sürmektedir. (...)Bu topluma kaba şiddetin dışında son derece programlı ve sistematik bir ideolojik şiddet uygulanmıştır. (...) Bugün gördüğünüz toplumsal, kültürel, sanatsal yapı, bu sistematik şiddetin doğrudan ürünüdür.Bu ideolojik müdahalenin girmediği hiçbir yer yoktur ve en şiddetli biçimde edebiyat ve felsefe alanında kendini göstermektedir. (...)İçinde yaşadığımız kültür-sanat iklimi, kokusuna hemen hemen her kesimin alıştığı gömülmemiş bir cesettir. Kültür, sanat ve edebiyat üzerine koca koca kitaplar yazanların bu çürümeyi görmemesi mümkün müdür? Mümkündür! Çünkü onlar da bu cesedin bir parçası, bir uzantısıdır.”- Bu hafta üçüncü sayfamızda; ‘Edebiyat ve hikâyat’ başlıklı yazısıyla yazarımız M. Sadık Aslankara yer alıyor. Yazısında; dinlenip anlatılan, duyulup söylenen, yazılıp okunan, sonuçta bir yolla kurulan her hikâye edişin, görece bir edebiyat biçimi olsa da edebiyat dediğimiz estetik ulamın, bunlara indirgenemeyeceğini vurguluyor Aslankara.- Necdet Batum; yapıtları ve anıları ekseninde büyük usta Demir Özlü’yü yazıyor.- Mustafa Günay; önde gelen felsefeci ve aydınlarımızdan Hilmi Ziya Ülken’in, 1920’lerin başlarında kaleme aldığı ve daha önce yayımlanmamış metinlerini içeren iki kitabı Anadolu Hayali ve Anadolu Köklerini Arayış’tan hareketle Ülken’in düşünce serüvenini inceliyor.- Yazarımız Feridun Andaç; ‘Kendi iç sesinde bir yolcu: Cioran’ başlıklı yazısında usta düşünür Emil Cioran’ı merceğe alıyor.- Gamze Akdemir; Müjdat Gezen ile anı üçlemesinin ‘Çocukluğumu Bindirdim Tramvaya, O Gitti Ben Kaldım Yaya’ isimli ilk kitabını konuşuyor.- Ata Devrim; Jürgen Habermas’ın ‘Söylem Etiği’ni irdeliyor.- Çağdaş Bayraktar; Hüner Tuncer’in yeni kitabı ‘Mustafa Kemal’in Çanakkale Efsanesi’ kitabını değerlendiriyor.- Faruk Eskioğlu; Mahmut Şenol ile yeni romanı ‘Nicky’yi Öldürmek-Bir Roman Yazılıyor’u inceliyor.- Yazarımız Y. Bekir Yurdakul; Anna Taraska’nın ‘Nokta ile Hata’ kitabını değerlendiriyor.- Mavisel Yener; Deren Eledağ’ın ‘Müzik Nedir?’ kitabını inceliyor.- Yazarımız Emek Yurdakul; Güncel köşesinde dört yeni çocuk kitabını tanıtıyor.- Çağatay Yaşmut; Armağan Tunaboylu’nun ‘Cinai Tuhaflıklar’ kitabını inceliyor.- Semrin Şahin; Çiyil Kurtuluş’un ‘Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı’ kitabını değerlendiriyor.- Vitrindekiler, çeşitli alanlardan yetkin kitap önerileriyle sizleri bekliyor.- Mustafa Başaran’ın hazırladığı Bulmaca köşemizle düşün serüveni sürüyor.İyi okumalar…EditördenUnutmayın her gün Cumhuriyet, her Perşembe Cumhuriyet Kitap okunur!Kitap Dergi, YARIN gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte… Cumhuriyet Kitap Eki

Edebiyatçılar ve Atatürk

Edebiyatçılar ve Atatürk Taylan Özbay; Edebiyatımızın Ustalarının Gözünden Atatürk ve Devrimin Yönü’nde; Yakup Kadri, Sait Faik, Orhan Kemal, Orhan Veli, Halikarnas Balıkçısı gibi kimi büyük şair ve yazarlarımızın Atatürk’e, Kurtuluş Savaşına ve Devrimlere dair yazdıklarını kapsamlı bir incelemeyle ve nesnellikle aktarıyor. /Archive/2021/3/16/125918750-kapakic.jpg Taylan Özbay’ın çalışması ilginç, güzel ve yararlı. Yakup Kadri, Sait Faik, Orhan Kemal, Orhan Veli, Halikarnas Balıkçısı gibi kimi büyük şair ve yazarlarımızın Atatürk’e, Kurtuluş Savaşına ve Devrimlere dair yazdıklarını kapsamlı bir incelemeyle derlemiş ve nesnellikle aktarmakta.Seçiminin, konuyla ilgili görüşleri kamuoyunca fazla bilinmeyen yazarları içerdiğini, örneğin bu nedenle Attilâ İlhan gibi yazarların çalışma dışı kaldığını belirtmekte.Dikkati çeken başka bir özellik, işgal yıllarına, Kurtuluş Savaşına, en azından Cumhuriyetin ilk yıllarına tanıklık edebilmiş yazarların seçilmesi ki kanımca çok isabetli; bu seçim Taylan Özbay’ın yapıtını bir “sözlü tarih” araştırması düzlemine taşımakta.Seçilen* yazarların hiçbiri tarihçi değil, ama hepsi kendi yaşadıklarından yola çıkarak tarihsel olaylara dair önemli tanıklıklar dile getiriyorlar.Bu bağlamda örneğin Aziz Nesin’in o hınzır kaleminden dile gelen anılar, dönemin toplumsal yapısına ışık tutmasıyla çok ilginç (s.45-67).İnsan ruhunun derin katmanlarına vakıf bir yazar olan ve Atatürk’ü yakından tanıyan ve ona “bir insan” olarak bakabilen Yakup Kadri’nin, önderin şahsını hiçe sayan özverili ama hüzünlü yapısına dair çözümlemesi önemli (s.35, s.41); “Atatürk mesut bir adam değildi…”TOPLUMSAL SORUMLULUKYapıtın konusu yazarların bir ortak özelliği de hepsinin toplumsal sorumluluk taşımaları. Aralarında Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Orhan Kemal, Melih Cevdet Anday gibi bilinçli sosyalistler; Orhan Veli, Ceyhun Atuf gibi aydınlanmacı şairler; Oktay Akbal gibi, Atatürk’e gönülden bağlananlar, Halikarnas Balıkçısı gibi devrim yıllarında sille yemişse de Atatürk’e akıl yoluyla bağlı kalanlar var.Toplumsal sorumlulukları büyük ölçüde yaşadıklarından kaynaklanıyor. “Atatürk yaşam demektir” der Oktay Akbal, bu kuşak için, çünkü çoğu ölümü görmüştür. Kurtuluş savaşını destekleyen ama devrimlerden nefret eden bağnaz bir babanın oğlu Aziz Nesin, küçücükken okula Cumhuriyet sayesinde gidebildiğinin farkındadır.Bu kolaj o yılları yaşamamış bizlere işgalin yakıcı zilletini, yere serilmiş bir halkı yeniden ayağa kaldırabilen bir büyük adamın her koşulda saygı ve hayranlık uyandıran niteliğini; büyük adamın ölümünden itibaren, Cumhuriyetin nasıl kendi kendine ihanet ettiğini gözler önüne sermekte./Archive/2021/3/16/125932485-ic2.jpgSAİT FAİK: “MUSTAFA KEMAL, ‘İNSANOĞLU’DUR”Tüm yazarların buluştuğu noktayı, Taylan Özbay, çalışmasının sonunda kendi görüşünü de katarak pekiştir: Devrim bir defalık bir olay değildir, bir süreçtir; Cumhuriyet devrimi temelinde bir “aydınlanma” devrimidir ve yüzü sola dönüktür; Atatürk’ün ölümünden beri Cumhuriyet sağa kaymakta, kendi kendine ihanet etmektedir. Gerçek bir aydınlanmacının yüzü ister istemez sola dönecektir. Zira kapitalizm bir siyasal/ekonomik iktidar olarak -hele günümüzde- toplumun en bağnaz kesimleriyle iş birliğine girerek gücünü sürdürmektedir.Bu kitabı gençler okumalı, nereden gelip nereye gitmekte olduğumuzu kavrayabilmek için.Bu kitabı günümüz edebiyatçıları de okumalı. Öğreneceğimiz çok şey var içinde, özellikle işgal yılları, Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin ilk yıllarında sıradan insanların yaşam deneyimlerine dair. Ayrıca edebiyatçı olarak beni, Sait Faik’in Atatürk tanımı çok etkiledi: “Mustafa Kemal ‘insanoğlu’dur.” (s.80).*Seçime tek itirazım, erkeklerle sınırlı olmasıdır. Aynı kuşaktan örneğin bir Mina Urgan dahil edilebilirdi; hatta edilmeliydi.Edebiyatımızın Ustalarının Gözünden Atatürk ve Devrimin Yönü / Taylan Özbay / Telgrafhane Yayınları / 220 s. / 2020. Erendiz Atasü

‘İnsan yeniden ikinci plana itilebilir!’

‘İnsan yeniden ikinci plana itilebilir!’ Cengiz Taşçı İnsanlığın geçmişi ile geleceğini birlikte düşünme olanakları yarattığı kitabında; çelişkiler içinde bir “varlık” olarak ele aldığı insanın gelişimi ve teknolojinin evrimini, dinin, bilimin, ahlakın, hukukun, sanatın, felsefenin, siyasetin gelişimiyle birlikte değerlendiriyor. Teknolojinin oyun kurucu yapısını ortaya koyuyor. Ve felsefenin, dinin, siyasetin, hukukun, ahlakın ve eğitimin çözümlemeleri için temel bir soruya yanıt arıyor: “Özgür irade var mı?” /Archive/2021/3/16/125603848-kapak.jpgÖNCESİNİ SORGULAYAN BİR OTOPSİ!- ‘İnsanlığın sonu’ndan neleri kastettiğinizi açar mısınız?Kitapta 100 yıl ya da 1000 yıl sonra ne olacak türünden, sonrasını irdeleyen “gelecekçi (fütürist)” bir anlayıştan çok, öncesini sorgulayan bir “otopsi” anlayışı hakim.İnsanın gelişimi ve teknolojinin evrimini, dinin, bilimin, ahlakın, hukukun, sanatın, felsefenin, siyasetin gelişimiyle birlikte değerlendirdim. Göbeklitepe’yi tüm bu bileşenlerin kesiştiği, hepsinin çocukluğunu el ele yaşadığı çok özel bir yer olarak ele aldım. Uygarlık bileşenlerinin Göbeklitepe’den sonraki gelişmelerini irdeledim.Bu arada teknolojinin her dönemde nasıl belirleyici bir aktör olduğunu göstermeye çalıştım. Eleştirilere rağmen bir yandan da insanı rahat ettiren ve yeni çalışma alanları yaratan bir endüstriden bahsediyoruz. İyi ve kötü sonuçlarını tartışmamız gerekiyor./Archive/2021/3/16/125628550-ic2.jpgÖZGÜR İRADE!- İnsanlık ve yaşam! ‘Hangi insanlık ve nasıl bir yaşam?’ diye sorsam...İnsanın ve yaşamın anlamı birlikte değişiyor. Kitapta, bilgisayarların-algoritmaların keskin / tutarlı gerçeklik algısı karşısında, anlam (sanal gerçek) peşinde koşan insanın zorunlu olarak çelişkilerle dolu yaşamı vurgulanıyor. Felsefenin, dinin, siyasetin, hukukun, ahlakın ve eğitimin çözümlemeleri için yanıtlanması gereken temel soruya yanıt aranıyor, “Özgür irade var mı?”.Öte yandan teknoloji bilimsel olarak tanımlanmış olguların doğada olmayan şekilde yeniden üretilmesini sağlarken, hem gerçekliğin daha ileri boyutlarda anlaşılmasını sağlıyor, hem de yeniden üretilmesini ve değiştirilmesini...Böylece bir yandan gerçekliği sanallaştırıyor. İnsan gittikçe daha çok şeyin farkına varıyor, öte yandan onca bilginin içinde kendine yabancılaşıyor. Şimdilik buna verilen isim post-truth.SANATIN, EDEBİYATIN GELECEĞİ- İnsanlığın geleceğinde edebiyatın, şiirin, sanatın rolü nedir sizce?İnsanla birlikte sanat-edebiyat da var olacak, ama geleceğin ileri teknoloji çağlarında eski önemini koruyacak mı, ondan şüpheliyim. İnsan, iş yaşamında ve giderek yaşamının her alanında algoritmalara uyuyor. Şimdiden üst-insanın (post-human) tasarımları üzerinde çalışılıyor. Hayal gücünün gerçeği aştığı yerde sanat olur, altında kalırsa kölesindir…Fütürist filmlerin en temel karakterleri akıllı robotlar ve siborglar. Bu filmlerde sanat yaşamın kendisi görünümünde, insan bedenleri, robotlar, taşıtlar, mimari, şehirler estetiğin en üst seviyesinde.Sanattaki tartımın gittikçe daha matematik / teknik bir şey olduğu anlaşıldıkça, ilgi insan yaratıcılığından yapay zekânın yaratıcılığına yönelecektir. Böyle bir atmosferde insan değersizleşebilir. Buna “insanı biricik yapan bir ruhu var” diye itiraz edenler olabilir.Bugünden bakınca sanatın ve edebiyatın adil olduğunu zannedebiliriz. Ancak Antik Yunan Dönemi’nin eserlerine bakın. Tanrılarla konuşan kralların ruhu var fakat halk satir korolarıyla temsil ediliyor. İnsan yeniden benzer şekilde ikinci plana itilebilir.Kitap, böyle bir geçiş noktasında olabileceğimizi haber veriyor ve Göbeklitepe’den Bereketli Hilal’i seyreder gibi geçmiş ve gelecek günleri düşünme ve çözüm üretme olanağı sağlıyor.‘İNSAN ÇELİŞKİLER İÇİNDE BİR VARLIK’- İnsanı, doğasını, bilinci hangi yönleriyle ele alıyor, çözümlüyorsunuz?İnsanın doğa durumunu tek başına, iyi, kötü, hayvan, kul, birey vb. olarak indirgeyici bir şekilde ele almadım. Onu evrimle ortaya çıkmış bir nitelik, kendi doğrularını üretmeye çalışan çelişkiler içinde bir “varlık” olarak ele aldım. Böyle bakınca, fizik kurallarının doğayı üretirken insanı da ürettiğini, insanın kendinden önceki her şeyle bir bağı olduğunu görüyorsunuz.Doğa yasalarının seçim yapmak için ahlaki / dini / ideolojik bir gerekçesi yoktur. Peki ya tarih? Tarihi insan yaptığına göre, gelişmeleri insani ya da etik saymak mümkün mü? Tarih yapımında bilinç mi gerçekler mi etkili, Hergel mi Marks mı haklı?Devrimler sadece kralı devirdiği için iyi olabilir mi? Yoksa, yeni yönetimlerin Kohlberg’in tanımladığı ahlakın aşamalarından bir üst düzeye çıkmasını da kriterlere eklemeli miyiz? Güçlü yapay zekânın ortaya çıkmasıyla tarihin yönü nasıl seyredecek? Bunları kitabımda uzun uzun tartıştım./Archive/2021/3/16/125644644-ic3.jpg‘YAPAY ZEKÂ, ORGANİK ZEKÂNIN YERİNİ TUTABİLİR’- Soru net; yapay zekâ, organik zekânın yerini tutabilir mi?Evet. Evrim nasıl organik zekâyı üretebildiyse, güçlü yapay zekâyı da üretebilir. Yapay zekâ bize göre yapay, doğa açısından her şey doğal. Belki de insan nesli akıllı bir yapay zekâ yaratmak için bir ara formdur.- İnsanlığın ‘Belki de sona doğru ilerliyoruz” tespitinde bulunduğunuz uygarlık serüveninde hangi anlara özel bir önem vererek ortaya koyuyorsunuz?İş gücünün yapay zekâya aktarılması yaşamda büyük bir devrim yaratır. Nitekim, “eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve adalet”in bir arada yaşanabilmesi, ancak insan emeğinin temel alınmadığı yüksek teknolojik bir yaşamla mümkün olabilir. Postmodern parçalanmış çoklu gerçeklik yerine, birbiriyle çeşitli düzeylerde bağı olan biricik şeylerin göreli gerçekliğinin kabul görmesi, anlam/değer arayışına temel olabilir.Tüm bunlar bilgi üretiminin ve paylaşımının en üst düzeyde olduğu bir toplum inşasını gerektirir. Böyle bir toplumda eşitsizliğin kaynağı mülkiyet paylaşımı değil, bilgi paylaşımı ile ilgili olacaktır. En yüksek düzeyde veri paylaşımı, en yüksek düzeyde denetim ve gözetim toplumu demektir. İnsanın özgür ve mutlu hissettiği bir denetim. Aşk gibi…Bu ütopyanın karşısında ise şimdiki gerçekler duruyor. İnsanın karşısına koyarsanız, algoritmalar kolayca insan düşmanı olabilirler. İşinizi elinizden alabilirler. Hem size kolaylık sağlarlar hem de sizinle ilgili bilgi toplayıp paylaşabilirler. Yine bir gözetim ve denetim toplumu, ancak bu defa siz hedeftesiniz?Algoritmaların belirlediği gerçeklik içinde robotlaşmaya mahkûm olabiliriz. Evet, teknolojiden bahsediyorsak, o bizi daima hizaya sokmaya ve denetlemeye çalışacaktır. İnsanın Sonu mu? / Cengiz Taşçı / Doruk Yayınları / 512 s. Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter