News - Haberler
Bir kadavranın hatıra defteri
Bir kadavranın hatıra defteri Kitaplarında ailesine ve sonra da eşinin hikâyesine yer veren, hatıralarını roman ve anlatı biçiminde okurla paylaşan Jean-Louis Fournier, Son Beyaz Saçım’ın ardından Otopsim’le bu yoldan ilerlemeyi sürdürüyor. Yazar bu kez kendisinden “kayıtsız” ve “heyecanlı” bir ölü gibi bahsederken benliğini bir kadavra hâline getirip otopsisine tanık oluyor. Gövdesini bilime takdim eden, kendisini “kum saatinde zaman geçirirken gören” ve bunu yeniden ışığa kavuşma fırsatı diye niteleyen bir cesetle karşı karşıyayız. Otopsim, bir kadavranın hatıra defteri; yaşadıklarının hikâyeleştirilmiş Z Raporu. Fournier, kendisini zihni canlı kalan bir ölü gibi düşünüp seslendiği okura ve tıp öğrencisi Égoïne’e yaşamından kesitler sunuyor. /Archive/2021/3/16/125131756-ic3.jpgEdebiyatta her şey mümkün; tamamen kurguya dayalı bir metin kotarabilirsiniz ya da onun içine hayatınızdan parçalar koyabilirsiniz. Yaşamda hiç olmayacak şeyleri ana unsur hâline getirebilirsiniz veya yaşamınızı baştan aşağı satırlara dökebilirsiniz. Bunlara fantastik öğeler veya dramatik anlar da katabilirsiniz.Kitaplarında ailesine ve sonra da eşinin hikâyesine yer veren, hatıralarını roman ve anlatı biçiminde okurla paylaşan Jean-Louis Fournier, Son Beyaz Saçım’ın ardından Otopsim’le bu yoldan ilerlemeyi sürdürüyor. Yazar bu kez kendisinden bir ölü gibi bahsederken benliğini bir kadavra hâline getirip otopsisine tanık oluyor.“ÖLÜM HİKÂYESİ”Otopsim, Fournier’nin kendisini “kayıtsız” ve “heyecanlı” bir ölüye benzettiği, hatta öyle kabul ettiği bir kitap. Roman deseniz değil, anlatıya çalan ve denemeyi andıran bir metin.Öğrencilerin ve onlara rehberlik eden profesörlerin elleri gövdesinde gezinen yazar, onlarla birlikte kendisini keşfettiğini düşünüyor. Buna, hiçbir şey saklayamayacak durumda olmayı hayal etme de diyebiliriz:“Hayatımı fıkralar anlatıp kıvırtmacalarla durumu kurtararak ve soytarı kılığına bürünerek geçiren, her şeyi içinde saklayan ben, bu defa hiçbir şeyi saklayamayacağım. Bir otopsi bir striptizden de beter.”Gövdesini bilime takdim eden, kendisini “kum saatinde zaman geçirirken gören” ve bunu yeniden ışığa kavuşma fırsatı diye niteleyen bir cesetle karşı karşıyayız. Daha çok ondan bir şeyler öğrenecek gençler için geçerli bu. Fournier de gençlerden bir şeyler öğreneceğini düşünüyor.Yazarın bahsettiği sessiz bir öğrenme; masada sere serpe yatanın konuşamayacağı, karşısındakinin ise işitemeyeceği bir paylaşım: Orada özgeçmiş, kitaplar ve kelimeler yok. Keskin bir ışık, sivri uçlu metaller ve “ölüm öyküsü” (curriculum motris) söz konusu, bir de hareketsiz gövdede kilitli kalan anılar var. Bedene dokunan öğrenci bunları hissedebilirse ne âlâ:“Tıpkı birkaç eski taş parçasıyla geçmişin yapılarını yeniden kuran arkeologlar gibi o da benden kalan parçalarla bütünü yeniden kurgulayabilecek. Mikroskopla inceleyeceği kemiklerim, saçlarım, hücrelerim ona benim hikâyemi anlatacak…”Kimi zaman çocukça muziplikler kimi zaman kaybedilmiş eşe dair nostaljik cümleler barındıran o hikâyeyi Fournier’den dinliyoruz: İsa’yla arkadaş olan ama bunu fazla ileri götürmeyen, annesine şakalar yapan, önüne geleni güldürmeye çalışırken kendisi derinlere dalan, günaha çağrıların günden güne büyüdüğünü hisseden ve hayatını sıkıcı olmamak için çalışmakla geçiren bir yazarın öyküsü bu.Öğrencinin gövdenin belli bölümlerine teması bir hatırayı tetikliyor; eller, bacaklar, gözler vd. Fournier’ye bir şeyler çağrıştırıyor: Ortak hareket etmeye başlayan gövde ile zihin, birbirine yeniden sinyal gönderiyor. Bu, tıpkı öğrencinin kadavrayla kurduğu ilişki gibi./Archive/2021/3/16/125157787-kapakic2.jpgSAÇMALIKLARDAN PARA KAZANMAKFournier’nin anlattığı ölüm hikâyesi, içinde hayattan epey parça barındırıyor. Dolayısıyla ikisi arasındaki sınır çizgisi çok ince ve tam üzerinde hatıralar bulunurken ameliyathanenin tavan lambasından gelen güçlü ışık onları aydınlatıyor,Fournier de ışıktan yararlanıp kendisini inceleyen öğrenciyi çözümlüyor:“Elleri avının üstündeki atmacalar gibi etrafımda dört dönüyor. Bana ne yaparsa yapsın, ister kessin, biçsin, çizip yarsın, parçalara ayırsın, derimden parça alsın, derimi yüzsün, içimi boşaltsın, kısaltsın, didik didik etsin... Égoïne’in hareketleri inanılmaz zarafette.”“Ölüm hikâyesi”, Fournier’nin hayal gücünü zorlayarak kotardığı bir metin. İçinde adı konmamış bir aşk da bulunuyor hayal kurmayı neredeyse sonlandırıp onu yaşamaya mecbur bırakacak ifadeler de…Gövdesiyle ilgilenen öğrenci, görmediğini sansa da Fournier onun bütün hareketlerinin farkında. Hatta en ufak mimik ve jestten geç kızın ruh hâlini çözümleyebilecek kadar iyi bir gözlemci bu kadavra:Yaşarken kendisini bu kadar etraflıca incelememişken düştüğü boşluktan olsa gerek küçücük bir ayrıntıyla bile ilgileniyor:“Var olmak için daima başkalarına ihtiyaç duydum. Kişilik bölünmesinden rahatsızdım. Kendimi kendi içimde, artık tanımaz olduğum bir bende kaybolmuş buluyordum. Bedenim artık bana ait olmaktan çıkmış gibiydi. Çok kısa sürüyordu, dehşet verici biçimde nahoş bir histi.”/Archive/2021/3/16/125118491-ic1.jpgFournier, sözcüklerin ve hayal gücünün olanaklarından yararlanarak okuru, bazen fantastik bazen de masalsı yanı ağır basan rüyalara benzer anların içine atıveriyor. Daha doğrusu bunların büyük bir bölümü, üzerinden uzun zaman geçtikten sonra düş izlenimi veren yaşanmışlıklar.Yazar bu hatıraları, zaman zaman çektiği ya da prodüksiyonunda görev aldığı filmlere de benzetirken bir sahnede yani yaşamının bir ânında, taşkın, aşırı, haddini bilmez, ayrıksı, öfkeli ve fevri yılların ardından yaşlılıktan memnun olduğunu ve morukluğun tadını çıkardığını belirtiyor.Sonra yine küçük bir anekdot geliyor: “Küçükken sınıfta söylediğim saçmalıklar için cezalandırıldım, büyüyüp de bunları yazdığımda para kazanacaktım.”Vakti zamanında dünyanın merkezinde ve filmin başrol oyuncusu olduğunu sanıp çocukça şeyler yapan Fournier, sonra kenara ittiği ya da tepeden baktığı dünyayı yorumluyor.Genel toplama bakınca Fournier’nin Otopsim’de, bir ölü için her şeyin durduğu ama onunla yüz yüze gelenlerin hâlâ zamanla yarıştığı anlara dair öngörülerde bulunduğunu görüyoruz. Yazar, kadavraya dönüştürdüğü bedeni aracılığıyla sınırda gezinip öğrenme ve keşfin sonlanmayacağını anlatmaya çabalıyor.Otopsim, bir kadavranın hatıra defteri; yaşadıklarının hikâyeleştirilmiş Z Raporu. Fournier, kendisini zihni canlı kalan bir ölü gibi düşünüp seslendiği okura ve tıp öğrencisi Égoïne’e yaşamından kesitler sunuyor.Otopsim / Jean-Louis Fournier / Çeviren: Aysel Bora / Yapı Kredi Yayınları / 126 s. Kaan EgemenRomaİmparatorluğuçökerken…
Roma İmparatorluğu çökerken… Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi’nin 7. cildinde Edward Gibbon’ın odak noktası Anadolu ve Ortadoğu. İstanbul’u, Kudüs’ü, Suriye’yi, Antakya’yı vs. ele geçiren haçlıların buralarda kurdukları krallıklarda neler yaptıklarını ve sonunda nasıl kaybettiklerini irdeliyor Gibbon. Ayrıca Katolik ve Ortodoks bölünmesine değiniyor ve yıkımın eşiğine iyice yaklaşan Bizans İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu taht kavgalarını, iç savaşları da masaya yatırıyor. 7. cildin son noktasını ise II. Murat’ın İstanbul’u kuşatmasıyla koyuyor. /Archive/2021/3/16/124940788-ic.jpgRoma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi’nin 7. cildinde Edward Gibbon’ın odak noktası Anadolu ve Ortadoğu. Haçlı seferlerini oluşturan saikler üzerinden ilerleyen Gibbon, Avrupalıların Anadolu ve Ortadoğu’da yaptıkları savaşların detaylarını aktarıyor.İstanbul’u, Kudüs’ü, Suriye’yi, Antakya’yı vs. ele geçiren haçlıların buralarda kurdukları krallıklarda neler yaptıklarını ve sonunda nasıl kaybettiklerini irdeliyor.Gibbon bu noktada ayrıca Katolik ve Ortodoks bölünmesine kısaca değiniyor ve yıkımın eşiğine iyice yaklaşan Bizans İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu karmakarışık durumu, taht kavgalarını, iç savaşları da masaya yatırıyor.Gibbon son iki bölümü Osmanlı ve Moğol imparatorlarına ayırıyor. Cengiz Han ile başladığı bu yolculuğa Timur ve Osmanlılar ile devam ediyor. Hem Cengiz’in hem de Timur’un Uzak Asya’dan Avrupa’nın içlerine kadar uzayan muazzam imparatorluklarını, bu imparatorların sosyal, askerî ve idari yaklaşımlarını da irdeleyerek gözler önüne seriyor.Osmanlıların kuruluşu ve ilerleyişini ilk dört sultan üzerinden anlatmaya başlayan Gibbon, Timur ile Bayezid’i savaşa sürükleyen süreç ve Osmanlıları Fetret Devri’ne sokan savaşları hakkında detaylıca bilgi verdikten sonra Bayezid’in oğullarının iç savaşlarını farklı kaynaklar ışığında inceliyor. 7. cildin son noktasını ise II. Murat’ın İstanbul’u kuşatmasıyla koyuyor.Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi (7. Cilt) / Edward Gibbon / Çev.: Asım Baltacıgil / İndie Kitap / 464 s. Cumhuriyet Kitap Eki‘Casusluğun Estetik Tarihi’
‘Casusluğun Estetik Tarihi’ Peter Szendy’nin ‘Üstdinleme: Casusluğun Estetik Tarihi’ kitabı Orpheus’un ayak izlerinden Öteki’nin kulağına; bir işitsel gözetim arkeolojisi. /Archive/2021/3/16/124552010-ic.jpgPeter Szendy, ‘Üstdinleme: Casusluğun Estetik Tarihi’nde Filistin Eriha’dan yola çıkıp, modern öncesi Avrupa’nın gizli kalmış dehlizlerine dalarak hükmetme ve iktidar tekniklerinin dinleme pratikleriyle ilişkisini sinema, opera ve edebiyattan örneklerle tartışırken, dinleme ile casusluk arasındaki yapısal yakınlığın sınırlarını araştırıyor.Üstdinleme bir anlamda, günümüz toplumlarının duyma ve işaretleme biçimlerini irdeleyen işitsel bir gözetim arkeolojisi çalışması. Müzikolog ve besteci Tolga Tüzün’ün gürültünün güçle ilişkisini gözler önüne serip, iktidar ve sesin işgalci nesne olma niteliğine işaret eden sunuş yazısıyla sunuluyor.Franz Kafka’nın kendisini sürekli tehdit altında hisseden ve yuvasının hâkimiyetini kaybedeceği korkusuyla her sese ve gürültüye kulak kesilmiş bir insansı yaratığı anlattığı yarım kalmış öyküsü “Yuva” da bu kitap için Şeyda Öztürk tarafından yeniden çevrilmiş.Üstdinleme: Casusluğun Estetik Tarihi / Peter Szendy / Çev.: H. İlksen Mavituna / Tellekt / 200 s. Cumhuriyet Kitap EkiDevasa bir kara deliğin saatte yaklaşık 177 bin kilometre hızla uzayda yol aldığıkeşfedildi
Devasa bir kara deliğin saatte yaklaşık 177 bin kilometre hızla uzayda yol aldığı keşfedildi Dünya'dan 230 milyon ışık yılı uzakta devasa bir kara deliğin saatte yaklaşık 177 bin kilometre hızla galakside yol aldığı ortaya çıktı. Sonuçları "Astrophysical Journal" dergisinde yayımlanan Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezinden araştırmacıların çalışmasında, süper kütleli kara deliklerin evrendeki hareketleri incelendi.Çalışma kapsamında 10 uzak galakside araştırma yapan bilim insanları, galaksilerden birindeki kara deliğin hareket ettiğini belirledi.Dünya'dan 230 milyon ışık yılı uzakta bulunan "JO437+2456" adlı galaksinin merkezinde, kütlesi güneşin 3 milyon katından büyük olan devasa bir kara deliğin saatte yaklaşık 177 bin kilometre hızla hareket ettiğini tespit eden bilim insanları, bu hareketin nedenine ilişkin teoriler ortaya koydu.Bilim insanları, hareketin, bir süper kütleli kara delikten iki süper kütleli kara deliğin doğmuş olmasından ya da iki kara deliğin birleşerek yeni bir kara delik oluşturmasından kaynaklanmış olabileceğini kaydetti.Öte yandan bilim insanları, kara deliğin, gezegen ya da gök cismi etrafında dönmeyen ancak kütlelerinin eşit ya da birbirine yakın olması nedeniyle birbiri etrafında dönmesi durumu olarak tanımlanan "ikili sistem"e sahip olma ihtimali üzerinde de duruyor. AA‘Gözüm kanlandı’deyip geçmeyin: Nedeni kalıcıkörlük yapabilen‘glokom’olabilir!
‘Gözüm kanlandı’ deyip geçmeyin: Nedeni kalıcı körlük yapabilen ‘glokom’ olabilir! Özellikle 40’lı yaşlardan sonra görmede keskinliğin azalması, bulanıklık ve gözde kızarıklık gibi belirtiler de normal şikayetler olarak görülüp dikkate alınmadığı için kalıcı körlüğün temel nedenlerinden biri olan glokom hastalığının tanısında geç kalınıyor. Risk grubunda yer alan kişilerin rutin muayeneye başlamaları çok önemli diyen Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Can Üstündağ, bu hastalığa karşı uyarıyor. Halk arasında “karasu” hastalığı olarak bilinen ve göz tansiyonu olarak tanımlanan glokomun çeşitli türleri bulunuyor. Ancak en sık görüleni 40 yaş sonrası ortaya çıkan ‘açık açılı’ glokom. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Can Üstündağ, “Hiçbir yakınması olmasa bile 40 yaşından itibaren herkesin yılda bir kez göz muayenesi yaptırması gerekiyor. Ailesinde glokom hikayesi olanlar başta olmak üzere, risk grubunda yer alan kişilerin rutin muayeneye başlamaları çok önemli” dedi.Göz içi sıvısını dışarı boşaltmaya yarayan kanallarda tıkanıklıklar oluşması gözde basıncın yükselmesine neden oluyor. Yükselen göz içi basıncı görme sinirine zarar veriyor. Sonuç olarak kalıcı görme kaybına yol açabilen glokom hastalığı gelişmiş oluyor. 40 yaş üstündeki her yüz kişiden 2’sinde açık açılı glokoma rastlanıyor. Bu oran 70 yaş üzerinde yüzde 5’e ve 80 yaşından sonra ise yüzde 7,3’e yükseliyor. Glokomun bu türü genellikle belirti vermeden ilerliyor. Daha nadir görülen dar açılı ya da kriz tipi glokomlarda ise ağrı, ışığa bakıldığında renkli hareler, yükselen göz tansiyonuna bağlı şiddetli göz ağrısı, görmede bulanıklık, mide bulantısı ve kanlanma olabiliyor. Belirtilerin de kimi zaman yaşa bağlı sorunlar olarak görülüp önemsenmediğini kaydeden Prof. Dr. Can Üstündağ, “Oysa bu belirtiler durumun ne kadar acil olduğunu gösteriyor. Çünkü hızlıca tedaviye başlanmazsa kalıcı görme kaybı gelişebiliyor. Erken belirti vermeyen açık açılı glokomda ise görme alanı yavaş yavaş daraldığı için kişi genellikle hastalığın farkında olmuyor. Görme kaybı geliştiğinde glokom tedavisi maalesef yeniden görmeyi sağlamıyor” diye konuştu./Archive/2021/3/16/131906664-16151875313.jpgHER YIL GÖZ MUAYENESİ ŞARTÜstündağ, yıllık göz muayenesinin aksatılmaması gerektiğini vurgulayarak, şu uyarılarda bulunuyor: “Her hastalıkta olduğu gibi glokomda da bir risk grubu var. Ailesinde glokom hikayesi olanlar, düşük ya da yüksek tansiyon hastaları, miyop sorunu olanlar, göz yaralanması geçirenler, uzun süreli kortizon kullananlar, migreni olanlar ve diyabet hastaları bu grupta yer alıyorlar. Bu kişilerin her yıl göz muayenesi olması gerekiyor. Risk grubunda olmayan kişilerin de yıllık göz muayenelerine 40 yaşından sonra başlamaları çok önemli.” cumhuriyet.com.tr“Antibiyotikler, mikroorganizmalarda dirençoluşturabilir”
“Antibiyotikler, mikroorganizmalarda direnç oluşturabilir” Türkiye’de antibiyotiğin kişi başına kullanım oranının oldukça yüksek olduğunu aktaran Uzman Diyetisyen Eda Balcı, antibiyotiklerin hangi gıdalarda bulunduğu, nasıl tespit edildiği ve vücuttan atılıp atılmadıklarına yönelik bilgiler verdi. Balcı, “Antibiyotikler, mikroorganizmalarda, özellikle patojen olanlarında direnç oluşturabilirler. İnsanlarda antibiyotik alerjisi oluşturabilirler” dedi. Beslenme ve Diyetetik Bölümü Arş. Gör. Eda Balcı, antibiyotiklere dair önemli açıklamalarda bulundu. Antibiyotiklerin, insan ve veteriner hekimliğinde hastalıkları önlemek, tedavi etmek veya gıda amacı ile bakılan hayvanlarda büyümeyi arttırmak için kullanılan, antimikrobiyal etki gösteren doğal, yarı sentetik ve sentetik bileşikler olduğunu ifade eden Balcı, “Gıda güvenliğini tehdit eden birçok faktör vardır. Bu faktörler insan sağlığının bozulmasına, hastalıkların meydana gelme olasılığında artışa neden olmaktadır. Bu faktörlerden biri de özellikle hayvansal gıdaların üretiminde bilinçsizce ve kontrolsüzce kullanılan antibiyotiklerdir.” dedi.''ANTİBİYOTİK KALINTISI OLAN GIDALAR KANSER YAPIYOR''“Antibiyotikler, özellikle hayvanlardan elde edilen gıdalar olmak üzere insan ve hayvan sağlığı ile çevreye verdiği zararların yanı sıra ülke ekonomisine de zarar vermektedir. Antibiyotik kalıntısı içeren hayvansal ürünler nedeniyle, insanlar kanser gibi birçok ciddi hastalık ile karşı karşıya kalmaktadır” diyen Balcı, hayvanlarda antibiyotik kullanımının, bu hayvanlardan elde edilen süt, et ve yumurta gibi gıda maddelerinde antibiyotik kalıntılarına neden olduğu konusunda uyardı."DİRENCİ YOK EDİYOR"Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı bir açıklamada, bu antibiyotik kalıntılarının vücutta fazla olmasının, hastalık yapıcı bazı bakterilerin antibiyotiklere karşı direncini arttırdığını, böylelikle de enfeksiyon etkeni olan bu bakterilerin yok edilemediğini belirttiğini ifade eden Balcı, “Antibiyotikler, mikroorganizmalarda, özellikle patojen olanlarında direnç oluşturabilirler. İnsanlarda antibiyotik alerjisi oluşturabilirler. Penisilin ile mastitis tedavisi gören ineklerin sütlerini tüketen penisiline duyarlı kişilerde alerjiler meydana gelmiştir. Sütlerde bulunan antibiyotik kalıntıları, süt ürünlerinin üretiminde kullanılan starter kültürlerin üremesini engelleyerek bunun sonucunda ekonomik kayıplara neden olabilmektedir” diye konuştu.Gıdalarda antibiyotik kalıntılarını tespit etmek için çeşitli yöntemlerin önerildiğini de sözlerine ekleyen Balcı, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı:“Bu yöntemler kimyasal ve mikrobiyolojik yöntemlerdir. Günümüzde bu yöntemlerden rutin olarak en çok kullanılanlar mikrobiyolojik olanlardır. Meydana gelebilecek hastalıkları önlemek için; hayvan yetiştiricilerinin antibiyotik hakkında bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Uygun ve doğru bilgi paylaşımını geliştirerek bu konuda farkındalık arttırılmalıdır. Biyolojik kontrol önlemleri alınmalı, antibiyotiğe alternatif yöntemler eliştirilmelidir. Hayvanlara verilen antibiyotik miktarının azaltması aşılama, probiyotik ve prebiyotik uygulamaların dahil edilerek hayvanların korunması sağlanmalıdır.” DHADiyabet ile ilgili bu yanlışlar tedavinizi geçiktirebilir
Diyabet ile ilgili bu yanlışlar tedavinizi geçiktirebilir Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Ethem Turgay Cerit, diyabet ile ilgili doğru bilinen yanlışları anlattı. Diyabet yani şeker hastalığı konusunda toplumda doğru bilinen ancak yanlış olan inanışlar hastaları yanlış yönlendirerek tedavi sürecinde olumsuzluklara yol açıyor. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Ethem Turgay Cerit, diyabet ile ilgili doğru bilinen yanlışları anlattı.İşte diyabet ile ilgili doğru bilinen yanlışlar:"Diyabeti olan kadınlar hamile kalamaz ya da kalmamalı."YANLIŞ! Sıkı bir diyabet kontrolü ve günümüzün modern gebelik takip yöntemleri sayesinde, tıpkı diyabeti olmayan kadınlar gibi, diyabetli kadınların da sağlıklı bir bebeğe sahip olma şansı vardır. Ancak önemli olan diyabetik kadınların diyabetleri kontrol altında iken ve planlı bir şekilde gebe kalmalarıdır."Diyabeti olanlar meyve, tatlı, çikolata kesinlikle yememeli."YANLIŞ! Sağlıklı beslenme sebze, meyve, yağsız kırmızı etler, tavuk eti ve balık gibi pek çok yiyeceği doğru miktar ve biçimde tüketmek anlamına gelmektedir. Diyabetliler de sevdikleri yiyecekleri beslenme düzenine nasıl dahil edeceklerini öğrenerek herkes kadar yemeklerden keyif alabilirler. Önemli olan doğru miktar ve biçimde tüketmektir."Diyabet hastaları kangren olur."YANLIŞ! Damarlarda sertleşme ve takibinde tıkanmaya yol açabilecek kolesterol yüksekliği, yüksek tansiyon, sigara gibi pek çok neden bulunmaktadır. Diyabet de nedenlerden birini oluşturmaktadır. Ancak her diyabet hastasında damar tıkanıklığı ve kangren meydana gelecek diye bir şey söz konusu değildir. Eğer kan şekeri ve az önce sayılan diğer risk faktörleri de kontrol altında ise damar tıkanıklığı için bir zemin oluşmaz."Bazı bitkisel ürünler diyabeti tamamen ortadan kaldırır."YANLIŞ! Diyabetin tedavisinde etkisi net ve açık olarak gösterilmiş herhangi bir bitkisel ürün bulunmamaktadır. Aksine bazı bitkisel ürünlerin böbrek ve karaciğer gibi hayati organlarımız üzerinde ciddi yan etkileri de olabilir. "Diyabeti olanlar obezite hastası olur."YANLIŞ! Genel olarak obezitenin insülin direnci üzerinden tip 2 diyabet ile ilişkisi vardır ancak diyabet sebepleri arasında obezite dışında birçok faktör daha bulunmaktadır. Genetik faktörler, kullanılan ilaçlar, geçirilmiş pankreas hastalıkları gibi sebepler nedeniyle obezite olmadan da tip 2 diyabet gelişebilir. Bunun yanında vücutta insülin yokluğu ile giden tip 1 diyabetli hastalar çoğunlukla normal ya da düşük kiloludur."İnsülin bağımlılık yapar."YANLIŞ! İnsülin kullanımı bağımlılık yapmamaktadır. Tip 1 diyabetli hastalarda insülin üretimi hiç olmadığı için insülin kullanımı zorunludur. Ancak Tip 2 diyabetli hastalarda başta insülin kullanımının zorunlu olduğu bir durum olsa bile, takipte diyabet kontrol altına alındığında insülin kesilip hap şeklinde kullanılan ilaçlar ile tedaviye devam edilebilmektedir. cumhuriyet.com.trBeşiktaş10 yıl sonra finalde
Beşiktaş 10 yıl sonra finalde Ziraat Türkiye Kupası Yarı Final mücadelesinde Başakşehir’i uzatmalarda bulduğu golle 3-2 mağlup eden Beşiktaş, tam 10 yıl sonra finale yükseldi. Ziraat Türkiye Kupası Yarı Final mücadelesinde Başakşehir’i uzatmalarda bulduğu golle 3-2 mağlup eden Beşiktaş, tam 10 yıl sonra finale yükseldi.Ziraat Türkiye Kupası Yarı Final mücadelesinde Başakşehir’i konuk eden Beşiktaş, Aboubakar ve Vida’nın ilk yarıda bulduğu gollerle 2-0 öne geçmiş ancak Deniz Türüç ve Giuliano’nun golleriyle 90 dakika 2-2 beraberlikle tamamlandı. Siyah-beyazlılar ilk uzatma devresinde dakikalar 102’yi gösterdiğinde Larin’in ayağından bulduğu golle skoru 3-2’ye taşıdı ve karşılaşmadan galibiyetle ayrılarak finale yükseldi. Yarın oynanacak olan Antalyaspor-Alanyaspor mücadelesinin kazananıyla finalde karşı karşıya gelecek. Son olarak 2010-2011 sezonunda Türkiye Kupası’nda finale yükselmeyi başaran Beşiktaş, finalde penaltı atışları sonucunda o zamanki ismi İstanbul Büyükşehir Belediyespor olan Başakşehir’i eleyerek kupayı kazanmayı başarmıştı. İHATRT'den konser programına sansür iddiası
TRT'den konser programına sansür iddiası Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin solistleri ve orkestrasından oluşturulan Operet Gecesi adlı program TRT tarafından sansürlendi. TRT 2'de yayımlanan konser programında bazı eserlerin sözlerinin içinde “şarap ve şampanya” olduğu gerekçesi ile yayımlanmadığı iddia edildi. Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin solistleri ve orkestrasından oluşturulan Operet Gecesi adlı program TRT tarafından kaydedildi. İddiaya göre, 15 Mart saat 19:00 da TRT 2 kanalında yayımlanan konser programında bazı eserlerin sözlerinin içinde “şarap ve şampanya” olduğu gerekçesi ile yayımlanmadığı iddia edildi.''SANSÜRÜ REDDEDİYORUZ''TOBAV Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada, ''Özü sözü insan TRT sansüre tam gaz devam. Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin solistleri ve orkestrasından oluşturulan Operet Gecesi adlı program TRT tarafından kaydedildi. Ancak 15 Mart saat 19:00 da TRT 2 kanalında yayımlanan konserde bazı eserlerin konser programından sözlerinin içinde “şarap ve şampanya” olduğu gerekçesi ile yayımlanmadığı belirtilmiştir. Umarız gerçek gerekçe bu değildir. Kaldı ki hangi sebeple olursa olsun böyle bir sansürü reddediyoruz'' denildi.Yayınlanmayan eserler şöyle:-Yarasa opereti: Eisenstein-Falke düet-Yarasa opereti: Orlowsky arya-Yarasa opereti: Şampanya şarkısı-Kontes Mariza : Marizanın aryası/Archive/2021/3/16/225039277-tobav.jpg cumhuriyet.com.trEfesİsrail'deçok farklı!
Efes İsrail'de çok farklı! Maccabi Playtika: 66 - Anadolu Efes: 90 Basketbolda THY Avrupa Ligi 23. hafta erteleme maçında Anadolu Efes, deplasmanda İsrail'in Maccabi Playtika takımını 90-66 yenerek üst üste 8. galibiyetini aldı.Menora Mivtachim Arena'da oynanan karşılaşmaya iyi başlayan Anadolu Efes, ilk çeyreği 22-17 önde geçerken, soyunma odasına 47-31 üstün girdi.İkinci yarıda etkili oyununu sürdürerek üçüncü çeyrekte 24 sayılık (47-71) fark yakalayan lacivert-beyazlılar, mücadeleden de 90-66 galip ayrıldı.Anadolu Efes'te Shane Larkin ve Vasilije Micic 15'er sayıyla takımın en skorer isimleri oldu.Lacivert-beyazlı ekip, THY Avrupa Ligi'nde art arda 8, toplamda ise 19. galibiyetini elde etti. Ev sahibi Maccabi Playtika 17. mağlubiyetini yaşadı. AAGalatasaray voleybolda avantaj kaybetti
Galatasaray voleybolda avantaj kaybetti Galatasaray HDI Sigorta, 2021 CEV Kupası finali ilk maçında İtalyan ekibi Saugella Monza’ya deplasmanda 3-0 mağlup oldu. Galatasaray HDI Sigorta, 2021 CEV Kupası finali ilk maçında İtalyan ekibi Saugella Monza’ya deplasmanda 3-0 mağlup oldu.Bu karşılaşmanın rövanşı 23 Mart salı günü İstanbul’da oynanacak. Sarı-kırmızılı ekibin kupayı kazanabilmesi için öncelikle rövanş karşılaşmasından 3-0 veya 3-1’lik skorla galip ayrılması ardından kupayı kazanacak takımı belirleyecek olan altın seti kazanması gerekecek.Salon: Arena Di MonzaHakemler: Cedric Grellier (İsviçre), Mirco Till (Almanya)Saugella Monza: Begic, Heyrman, Orro, Meijners, Danesi, van Hecke, Parrocchiale (L) (Squarcini, Orthmann)Galatasaray HDI Sigorta: Güldeniz, Ergül, Çağla, Kosheleva, Sezen, İlkin, Gizem (L) (Çağla Salih, Sude, Elif Su, Nilay)Setler: 25-23, 25-15, 25-16Süre: 70 dakika (26, 23, 21) İHA