News - Haberler
Le Monde Diplomatique Türkiye'nin onikinci sayısıCumhuriyet'le birlikte...
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Le Monde Diplomatique Türkiye'nin onikinci sayısı Cumhuriyet'le birlikte... figure > Le Monde Diplomatique Türkiye'nin onikinci sayısı bugün Cumhuriyet okurlarıyla buluştu. Le Monde Diplomatique, her ayın ilk pazartesi günü Cumhuriyet’le birlikte ücretsiz. Le Monde Diplomatique Türkiye'nin okinici sayısı bugün Cumhuriyet okurlarıyla buluştu.Le Monde Diplomatique, her ay Türkiye’de Türkçe basılıyor ve Cumhuriyet’le birlikte ücretsiz olarak okurlarla buluşuyor. Dünyanın en saygın gazetelerinden biri olan Le Monde Diplomatique’de yer alan analiz ve makaleleri Cumhuriyet okurları artık Türkçe okuyacak ve dünyada yaşanan gelişmelere detaylı ve farklı analizlerle ulaşma şansı yakalayacak. 30 ülkede, 20 dilde yayın yapan uluslararası bir yayın organı olan Le Monde Diplomatique,Cumhuriyet işbirliği artık 31 ülkede 21 dilde okurlarlarla buluşuyor./Archive/2021/1/4/073004148-screenshot1.png cumhuriyet.com.trKoronavirüs aşısı:İngiltere'de Pfizer-BioNTech ardından Oxford aşısıda yapılmaya başlanıyor
Koronavirüs aşısı: İngiltere'de Pfizer-BioNTech ardından Oxford aşısı da yapılmaya başlanıyor figure > İngiltere'de kullanım onayı alan ikinci koronavirüs aşısı olan ve Oxford Üniversitesi tarafından geliştirilen aşı, bugünden itibaren uygulanmaya başlıyor. Aralık ayında Pfizer-BioNtech aşısıyla kitlesel aşılamaya başlayan İngiltere, bu aşının da yapılmaya başlanmasıyla aşılama kampanyasını büyük ölçüde genişletiyor.Sağlık Bakanı Matt Hancock bunu ülkenin koronavirüsle mücadelesinde çok önemli bir an olarak tanımladı.6 hastanede 530 bin doz Oxford-AstraZeneca aşısı bugün kullanıma hazır olacak.İngiltere, Oxford aşısını üreten AstraZeneca'dan 100 milyon doz aşı sipariş etmişti.Hükümetin eline ulaşan diğer parti aşıların da hafta içinde ülke genelindeki sağlık ocakları ve bakım evlerine gönderileceği belirtildi.Pazar günü BBC yayınına katılan İngiltere Başbakanı Boris Johnson, 3 ay içinde on milyonlarca kişiyi aşılamayı ümit ettiklerini söyledi.Öte yandan Noel ve yeni yıl tatillerinin ardından ülkedeki koronavirüs vakalarında ciddi artış yaşanıyor. Son 6 gündür, günlük yeni vaka sayıları 50 binin üzerinde seyrediyor.Muhalefetteki İşçi Partisi artan vakalar nedeniyle ülke genelinde 3. kez sokağa çıkma kısıtlamalarına gidilmesini istiyor.Başbakan Johnson da dün yaptığı açıklamada, rekor düzeyde artan koronavirüs vakalarını önlemek için "gelecek haftalar içinde" daha sıkı önlemlere gerek duyulabileceğini söyledşçİngiltere'de onaylanan ve geçen ay yapılmaya başlanan ilk aşı olan Pfizer-BioNTech aşısının ilk dozu şu ana kadar 1 milyondan fazla kişiye uygulandı.Oxford aşısının, Pfizer-BioNTech aşısı aksine normal buzdolaplarında saklanabilmesi, aşının dağıtımını da kolaylaştırıyor. Fiyatı da daha ucuz.BBCÜlke genelinde şu an 730 olan aşı merkezi sayısının da bu hafta içinde 1000'in üzerine çıkarılması planlanıyor.İngiltere'de daha çok insanın aşılanması amacıyla, başlangıçta 21 gün arayla yapılması planlanan Pfizer-BioNTech aşısı ve Oxford-AstraZeneca aşısının ikinci dozlarının, 12 hafta aradan sonra yapılması kararlaştırılmıştı.Öte yandan 8 Aralık'ta İngiltere'de Covid-19 aşısı yapılan ilk kişi olan Margaret Keenan'a 2. doz aşı da uygulandı.KİMLER AŞI OLACAK?Aşılama kampanyasında artık mümkün olan en fazla insana aşının ilk dozunun uygulanması öncelikli hale gelecek.Sağlık Bakanlığı'ndan bir yetkili, "Gerekli iki dozun en kısa zamanda uygulanması yerine, risk grubundaki mümkün olduğunca fazla sayıda kişiye ilk dozun uygulanmasına öncelik verilmelidir" diyor."İlk aşıdan 12 hafta sonra herkese ikinci doz da uygulanacak. Uzun vadeli koruma için ikinci dozun alınması önemli."BBCOXFORD AŞISI NE KADAR ETKİLİ?Oxford-AstraZeneca aşısının etkisi konusunda üç orandan söz ediliyor: %62, %70 ve %90.Denemelerden elde edilen sonuçlar ilk incelendiğinde, aşı olanların yüzde 70'inin Covid-19'a karşı korunduğu ve kimsede hastalığın ağır seyretmediği ve hastanede tedaviye ihtiyaç duymadığı görüldü.İki tam doz aşı olanlarda etki oranı yüzde 62, ilk aşıyı yarım doz, ikincisini tam doz olanlarda ise yüzde 90 etkili olduğu tespit edildi.İngiltere'nin ilaç onay kurumu MHRA, Oxford-AstraZeneca aşısının iki tam toz şeklinde uygulanmasına onay verdi.Ancak henüz yayımlanmamış olan verilerde, birinci dozun ardından daha uzun bir ara verip ikinci doz yapıldığında aşının daha etkili olduğu görüldü.İlk dozun yarım, ikinci dozun tam olması durumunda daha etkili olduğunu gösteren yeterli kesin veriye ise rastlanmadı.Onay almış aşıların, koronavirüsün mutasyona uğramış yeni varyantlarında da etkili olması bekleniyor.AŞI NASIL İŞLİYOR?Oxford aşısı, şempanzelere bulaşan yaygın soğuk algınlığı virüsünün genetik olarak değiştirilmiş halini içeriyor.Bu değişiklikle, virüsün insanları enfekte etmesinin önüne geçiliyor ve koronavirüsün 'diken proteini' olarak adlandırılan kısmının kopyaları taşınarak vücudun bağışıklık sisteminin hazırlanması mümkün oluyor.Diken proteini, virüsün vücudumuzdaki hücrelerin kapısını açarken kullandığı anahtar. Aşı, bağışıklık sistemini bu diken proteinini tanıyıp saldırması için eğitmiş oluyor.Böylece, bağışıklık sistemi gerçek virüsle karşı karşıya geldiğinde ne yapacağını biliyor. BBC TürkçeSGK'dan Covid-19'un meslek hastalığısayılmasıtalebi
SGK'dan Covid-19'un meslek hastalığı sayılması talebi figure > Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun geçen günlerde Çankırı İl Sağlık Müdürlüğü 112 Acil Servis Hizmetleri’nde ambulans şoförü olan Hasan Aslan’ın Covid-19 nedeniyle ölümünü meslek hastalığı saymasının ardından gözler Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) çevrildi. Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç, Yüksek Sağlık Kurulu’nun kararını anımsatarak SGK’ye “İşi yokuşa sürmeyin, topu taca atmayın” çağrısında bulundu. Covid -19 enfeksiyonu nedeniyle yaşamını yitiren, hastanede şoför olarak görev yapan çalışanın yakınlarının itirazı sonucu Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun bir karar verdiğini anımsatan Demir ve Kılıç “Kurul, Covid-19 hastalığının meslek hastalığı olduğuna, bunun sonucunda meydana gelmiş olan vefatın da meslek hastalığına bağlı vefat olduğuna ve Covid19’un D-4 mesleki bulaşıcı hastalıkları bölümüne eklenmesinin uygun olacağına karar vermiştir” değerlendirmesini yaptı. Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun önemli bir karara imza attığını vurgulayan hekimler, şu görüşü dile getirdi: “Meslek hastalığına ilişkin yetki ve karar SGK’ye aittir. Dolayısıyla, SGK’nin iradesini sağlık çalışanları lehine göstermesi önemlidir. Tek tek itirazlarla yetim kalan çocukların ve ailelerin aylarca mağdur edilmesine izin verilmemelidir.” Sibel BahçetepeSayıştay, TCDD’nin hatlarındaki sinyalizasyon karmaşasına dikkatçekti
Sayıştay, TCDD’nin hatlarındaki sinyalizasyon karmaşasına dikkat çekti figure > Sayıştay denetim raporunda Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nda (TCDD) yaklaşık 5 bin kilometrelik hattın sinyalizasyon işinin 13 farklı şirkete verildiği belirtilerek çeşitliliğin azaltılması gerektiğine dikkat çekildi. Sayıştay denetim raporu Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’ndaki (TCDD) büyük tehlikeyi ortaya çıkardı. Rapora göre demiryolu hatlarındaki sinyalizasyon sistemleri kısımlara bölünerek ihale edildi. Bu kapsamda farklı yazılım ve donanımlar kullanıldı. Raporda sinyalizasyonun devreye alındığı hattın uzunluğunun 4 bin 896 km olduğu ve bunun da 13 farklı firma tarafından yapıldığı vurgulandı. Sayıştay raporunda çeşitliliğin azaltılarak yerli firmaların tercih edilmesi önerildi. TBMM KİT Komisyonu üyesi ve CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz sinyalizasyon sorunları nedeniyle meydana gelen tren kazalarını anımsatarak “Çok tehlikeli bir durum’’ dedi. Sayıştay Başkanlığı TCDD 2019 yılı denetim raporunun “Aynı demiryolu hattı üzerinde farklı yazılımlara sahip sinyalizasyon sistemlerinin kurulması’’ adlı bölümünde çarpıcı tespitlere yer verildi. Sinyalizasyon sistemlerinin temel çalışma prensibi olarak bir hat üzerinde demiryolu araçlarının birbiri ile karşılaşmadan ve karışıklığa meydan vermeden emniyetli bir şekilde seyretmelerini sağladığı anımsatılan raporda TCDD şebeke hat uzunluğunun yaklaşık 12 bin 639 kilometre olduğu ifade edildi.‘3 KİLOMETRESİ YERLİ’Raporda sinyalizasyonun devreye alındığı hattın uzunluğunun 4 bin 896 kilometre olduğu ve bunun 13 farklı firma tarafından yapıldığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi: ‘’Yapımı devam eden sinyalizasyon hat uzunluğu 2.388 kilometre olup 4 farklı firma tarafından yapılmaktadır. Mevcut 4896 km sinyalizasyon hat kesiminin 4893 km’si yüklenici veya altyüklenici yabancı uyruklu firmalar tarafından, geriye kalan sadece 3 km’lik hat kesimi TÜBİTAK BİLGEM tarafından gerçekleştirilmiştir. Yapılmakta olan sinyalizasyon hat kesimlerinin ise 1.083 km’si TÜBİTAK BİLGEM sorumluluğunda yürütülmektedir. Tren trafiği için elzem olan sinyalizasyon sistemlerinin farklı yazılım ve donanımlara sahip olması tren işletmeciliği açısından birtakım zorluklara yol açmakta ve işletme maliyetlerini olumsuz etkilemektedir. Bu anlamda; farklı sinyalizasyon sistemlerinin bakım ve onarımını yapabilecek personel yetiştirilmesi gerekliliği, bulundurulması gerekli sistem yedek ekipman ve malzemelerin farklılaşması ve çeşitliliği, sinyalizasyon sistemleri arasında normal bir sistem kurulumuna oranla çok daha maliyetli ve karmaşık olan geçiş ara yüzü yapılma zorunluluğu başlıca olumsuzluklar olarak ortaya çıkmaktadır.’’‘3’TE 2’SİNDE HÂLÂ SİNYALİZASYON YOK’Son olarak raporda “demiryolu sinyalizasyon sistemlerinin kurulmasında; farklı sistemlerin entegrasyon ve işletme güçlükleri dikkate alınarak, mümkün olduğunca sistem çeşitliliğinin azaltılması ve mümkün olduğunca yerli sistemlerin uygulanmasına yönelik çalışma yapılması’’ önerildi. Raporu gazetemize değerlendiren Deniz Yavuzyılmaz ‘’Hayati önemi haiz hatların neredeyse 3’te 2 sinde halen sinyalizasyon yok. Demiryollarını farklı yazılımlar ile karmakarışık, içinden çıkılamayacak hale çevirmişler. Sinyalizasyonun yönetimi ve kontrolünü zorlaştırmışlar. Marşandiz istasyonundaki kaza ve Florya’daki tren kazalarının sebepleri de bu sinyalizasyon sorunlarıydı’’ dedi. Hazal OcakDemokrat Parti Milletİttifakı'ndan ayrılıyor
Demokrat Parti Millet İttifakı'ndan ayrılıyor figure > Cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği ve yerel seçimlerde Millet İttifakı bloku içinde yer alan Demokrat Parti (DP), 2023’te yapılacak seçimlerde yeni yol haritasını “tek başına seçimlere girmek” olarak belirledi. Bunda en büyük etkenin, son günlerde “kapatılması ve Hazine yardımının kesilmesi” tartışmalarıyla gündeme gelen HDP’nin, “doğrudan ya da dolaylı şekilde Millet İttifakı’na destek verebileceği olasılığı” olduğu ifade edilirken, DP’nin bu tutumu sonrası gözler, yeni kurulan DEVA ve Gelecek Partisi’ne çevrildi. Yeni kurulan partilerin, 2023’teki seçimlerde, “Millet İttifakı’ndan bağımsız” bir araya gelerek, Meclis’te yeni bir grup kurabileceği de konuşuluyor. Bugüne dek Millet İttifakı bileşeni içinde yer almayı tercih eden DP’nin 2023 seçimlerinde Millet İttifakı bloku içinde yer almak istemediği, milletvekili aday listelerini ve kendi cumhurbaşkanı adayını çıkaracağı belirtiliyor. DP, yeni yol haritası kapsamında ilk ziyaretini de salı günü HDP Diyarbakır il binası önünde bekleyen Diyarbakır annelerine yapacak. Parti yöneticileri, “bu ziyaretin Cumhur İttifakı dışında kalan muhalefet partileri içindeki ilk ziyaret olması bakımından önem taşıdığını” ve “Millet İttifakı’na doğrudan bir mesaj verdiğini” ifade ediyor Partinin, 2023’e giderken çizgisini ise yine “güçlendirilmiş parlamenter sistem ve bütçe yetkisinin tamamen TBMM’ye verilmesi” oluşturacak. Selda Güneysuİktidara yakın dernek ve vakıflar din derslerinin seçilmesi için‘harekete geçme’kararıaldı
İktidara yakın dernek ve vakıflar din derslerinin seçilmesi için ‘harekete geçme’ kararı aldı figure > Eğitim- İş Başkanı Yıldırım, seçmeli derslere müdahale çalışmalarını, “okulları imam hatipleştirme” olarak nitelendirdi. Eğitim-Sen Amasya ve Samsun şubeleri baskı kurularak “suç” işlendiğini belirtti. Okullardaki seçmeli ders öncesi “Eğitime Destek Platformu”adı altında örgütlenen iktidar yanlısı TÜGVA, TÜRGEV, İlim Yayma Cemiyeti, İlim Yayma Vakfı, Ensar Vakfı, Önder ve Türkiye Diyanet Vakfı, “millî, ahlâkî, insânî, manevî ve kültürel değerleri” benimseyen öğrenciler yetiştirmek için harekete geçti. Ülke genelinde temsilcilerin katılımıyla online koordinasyon toplantısı düzenlenen “Eğitime Destek Platformu”, öğrencilerin “Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin Hayatı ve Temel Dini Bilgiler” derslerini seçmeleri için seferberlik başlattı. Toplantıda milli eğitim müdürlükleri, okul idarecileri, müftü, cami imamları, dernek ile vakıf temsilcilerinin veli ve öğrencilere din derslerini seçmeleri için telkinlerde bulunması ve denetlenmesi istendi. Dini dernek ve vakıfların seçmeli derslere müdahale çalışmalarına eğitim sendikalarından tepki geldi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2021- 2022 Eğitim-Öğretim yılı seçmeli ders süreci bugün başlıyor. 04-22 Ocak 2021 tarihleri arasında 4,5, 6,7, 9, 10. ve 11. sınıfta olanlar önümüzdeki yıl için ders seçimi yapacak. Veliler çocuklarının almasını istediği dersleri elektronik ortamdan ya da elden okul müdürlüklerine teslim edecek. Seçilen bir dersin açılabilmesi için en az sekiz öğrencinin o dersi seçmesi gerekecek. Ders seçimi öncesi 81 il ve bağlı ilçelerde örgütlenerek “Eğitime Destek Platformu”nu kuran dini dernek ve vakıflar, vali, kaymakam, il milli eğitim yöneticilerinden destek alarak dini derslerin seçilmesi için il ve ilçelerde kampanya başlattı. Platform üyesi dernek ve vakıflar il, ilçe ve bölge toplantılarında bir araya gelerek izlenecek yolu belirledi. Türkiye geneli temsilcileri ile 2021 yılının ilk koordinasyon toplantısını online gerçekleştiren platform, yaptığı sunumda ders seçimi için yapılacaklar adım adım anlatıldı.CAMİLERDE VAAZ!Amacın “Öğrencilerimizi millî, ahlâkî, insânî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen ve koruyan fertler olarak yetiştirme” olduğu belirtilen sunumda öğrencilerin “Kur’an-ı Kerim”, “Peygamberimizin Hayatı” ve “Temel Dini Bilgiler” derslerini seçmeleri için il milli eğitim müdürlüklerine, okul idarecilerine, müftülüklere, ilahiyat fakültelerine, dini dernek ve vakıflara düşen görevler sıralandı. Müftülüklerin seçilecek dersleri ile ilgili Cuma vaazlarında dile getirmesi, cemaate gerekli telkinin yapılması, Kuran kursu öğretmenlerinin velilerle iletişime geçip gerekli telkinlerin yapılması, müftülerin doğrudan olayı denetlemeleri istendi. Dini dernek ve vakıfların, eğitim yöneticilerini ziyaret etmeleri istendi. Yapılması istenenler milli eğitim müdürlükleri ve okul idarecilerine de mail ve mesajlaşma programları üzerinden gönderildi.İMAM HATİPLEŞTİRME ÇABASI VAREğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, seçmeli derslere müdahale çalışmalarını, “her okulu imam hatipleştirme çabası” olarak nitelendirerek, şunları söyledi: “Seçmeli dersler öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim alabilmelerinin önünü açmak için başlatılmıştı. Ancak AKP iktidarıyla din derslerinin sayısı ve saatleri artırıldı. Bunun sonucunda Diyanet’ten birçok imamı okullara öğretmen olarak atadılar. Atanmış din kültürü öğretmenlerini okullarda idareci yaptılar. Atadıkları müdürlere dini seçmeli derslerin daha fazla seçilmesi için çalışmalar yapmaya başladılar. Eğitim öğretimi, bilimsel içerikten uzaklaştıran, her okulu imam hatipleştirme çabası içerisine girdiler. Eğitimi dinselleştirme süreci tehlikeli bir süreçtir ve bir yerde kırılmayı da beraberinde getirir. Veli ve öğrencilerimiz asla istemedikleri dersleri seçmeleri için zorlanmamalı, baskı yapılmamalıdır.”SUÇ İŞLENİYOREğitim-Sen Amasya ve Samsun şubeleri de konuyla ilgili yaptıkları açıklamalarda, “MEB, her ne kadar seçmeli derslerin öğrencilerin istek ve tercihlerine göre belirlenmesi gerektiğini ifade etse de geçtiğimiz yıllar içinde eğitimde yaşanan yoğun siyasal kadrolaşmanın bir sonucu olarak bazı dini içerikli derslerin seçilmesi için öğrenci ve velilerin yönlendirilmeye çalışıldığı bilinmektedir. Nitekim okullara gönderilen yazıda öğrencilerin seçmeli ders seçmediği hallerde ders seçimini okul yönetiminin yapacağı belirtilmiştir. Geçmişte defalarca yapıldığı gibi veli ve öğrenciler adına ders seçen okul yöneticileri suç işlediklerini bilmeli ve ona göre hareket etmelidir” denildi. Mehmet MenekşeMüstehak gazetesinin raporu, iktidarın kültür sanat karnesini ortaya koydu
Müstehak gazetesinin raporu, iktidarın kültür sanat karnesini ortaya koydu figure > Kültür ve sanattaki baskıları kayda alan Müstehak’ın 333 sayfalık raporu üç sözcükle özetlendi: “Sansür, tutuklama, yasak.” Rapora göre 2020’de kütüphaneler yıkıldı, etkinlikler iptal edildi. Metin Akpınar, Müjdat Gezen başta olmak üzere pek çok sanatçı hakkında soruşturma açıldı. Bağımsız kültür ve sanat gazetesi Müstehak’ın her yıl hazırladığı sansür raporu 2020 yılında yaşanan sansürün boyutlarını ortaya koydu. Kültür sanat alanındaki baskıların kayda alındığı ve 333 sayfayı bulan rapor üç sözcükle özetlendi: “Sansür, tutuklama, yasak.” Müstehak’ın her yıl hazırladığı Sansürsüz Kültür Sanat Yıllığı’nın 2020 raporunda sansürler, yasaklar, davalar, tutuklamalar, yıkımlar, işten atılanlar, terör bahanesiyle iptal edilen etkinlikler yer aldı. Müstehak’ın raporunda öne çıkan sansür, tutuklama, yasak ve soruşturmalar şöyle: 2020’nin ilk ayında Devlet Tiyatroları’nda (DT) ve Devlet Opera ve Balesi’nde aktif görev alan ve kadro bekleyen en az 150 kişinin sözleşmesi adli sicilleri gerekçe gösterilerek yenilenmedi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kayyımı, IŞİD’in, HDP’nin 5 Haziran 2015’teki Diyarbakır mitingine düzenlediği bombalı saldırıda iki bacağını kaybeden yönetmen Lisa Çalan’ın işine son verdi. Antalya Şehir Tiyatroları bünyesinde 55 sanatçı işten atıldı.88 YAŞINDA TUTUKLANDIMüjdat Gezen ve Metin Akpınar hakkında “Cumhurbaşkanına alenen hakaret” suçundan dava açıldı. Grup Munzur’a şarkı söyleme yasağı getirilerek 10 ay hapis cezası verildi. Sanatçı Orhan Aydın’a, “Erdoğan’a hakaret ettiği” suçlamasıyla 11 ay 20 gün hapis cezası verildi. Oyuncu Haldun Açıksözlü, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret iddiasıyla gözaltına alındı. “Tanrıya Mektuplar” kitabının yazarı 88 yaşındaki yazar ve emekli öğretmen Hasan Basri Aydın, eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e hakaret ettiği iddiasıyla tutuklandı. Oyuncu Nilüfer Aydan (80) hakkında sosyal medya paylaşımları nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaretten” dava açıldı.NEŞELİ GÜNLER KESİLDİ!Sanatçı Serkan Bayer’in, Hollanda’da düzenlenecek olan Çağdaş Türk Sanat Sergisi’ne katılmak için hazırladığı eserler “müstehcen” bulunduğu için sergiye kabul edilmedi. 1978 yapımı Neşeli Günler filminde Şener Şen’in canlandırdığı karakterin, “İçişleri Bakanı arkadaşımdır, bir telefonla çıkardım” ifadeleri Show TV tarafından kesildi. İktidarı zaman zaman eleştiren Berna Laçin’in bazı tiyatro oyunları AKP’li belediyelerce iptal edildi. Şarkıcı Melek Mosso, konserinde “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” dediği için polisler tarafından sahneden indirildi.KÜTÜPHANELER YIKILDITarihin en eski yerleşim alanlarından biri olan Hasankeyf, Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santralı projesi ile sular altında kaldı. Diyarbakır’ın UNESCO koruması altındaki surlarına balkon yapıldı. Malatya’da 40 yıl önce yapılan tek halk kütüphanesi yıkıldı, yerine cami yapıldı. Kayyım yönetimindeki Siirt Belediyesi, “Tramvay” projesi adı altında Celadet Elî Bedirxan Kütüphanesi’ni yıktı. Zehra ÖzdilekFETÖRaporu ve ayrıntılar-1: FETÖ’nün“kripto abileri”neler demişneler?
FETÖ Raporu ve ayrıntılar-1: FETÖ’nün “kripto abileri” neler demiş neler? figure > İlişiği kesilenler arasındaki 63 askeri öğrencinin kamuda başka yerlere yerleştirildiğine dikkat çekilen FETÖ Raporu’nda, başka bir misyon veya görevde bu kişileri kullanabilmek maksadıyla ellerinden tutulmuş olabileceği ve yalnız bırakılmadıkları değerlendiriliyor. Raporda, “Bu kişilerden 3’ü ‘darbe teşebbüsü’, 11’i ‘FETÖ’ye üye olma’ suçundan işlem görmüş olmaları, örgüt ile bağlarının kesilmemiş olduğunu somut olarak desteklemektedir” vurgusu yapılıyor. FETÖ, TSK’ye 44 yıl önce sızdı. Tespit edilenlere cemaat sahip çıktı, okulla ilişikleri kesilmedi. Atılan öğrenciler de ‘cemaat abileri’nce kamu kurumlarına yerleştirildi.Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan: “Benim dönemimde Fethullah Gülen’le resim çektirmek siyasi anlamda önemli bir prestijdi. Abant toplantılarına koşa koşa gidenler vardı. Onların birçoğu şimdi aktif siyasette. Böyle bir ortamda nasıl mücadele edeceksiniz?” FETÖ ile mücadele eden kumpas davalarının avukatı Celal Ülgen, davalardaki eksiklikler nedeniyle FETÖ mensuplarının cesaretlendirildiğini söyledi.15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ’nün TSK yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı tarafından geçen ay bir rapor yayımlandı. Raporda, FETÖ’nün 1977 yılından itibaren TSK’ye sızdığına dikkat çekilirken yapı içerisindeki bazı askeri öğrencilerin “Nurculuk” faaliyetlerine katıldıklarını söylemesine karşın okulla ilişiğinin kesilmediği ve cemaatin sahip çıktığı belirtiliyor. Raporda dikkat çeken bir başka nokta ise okulla ilişiği kesilen bazı öğrencilerin ise “cemaatin abileri” vasıtasıyla kamu kurumlarına yerleştirildiği ve “kripto” bir yaşam sürdüğüne yer veriliyor.109 SAYFALIK RAPOR1977 - 1990 tarihleri arasında askeri liselerde okuyan öğrencilerin incelendiği 109 sayfalık raporda, o dönemki 515 öğrenciden 276’sının askeri okullarla ilişiğinin kesildiği, 239 kişinin askeri okuldaki eğitimlerini tamamlayarak TSK içinde yer aldığı ifade ediliyor. TSK’de subay olan 239 kişiden 22’sinin darbeye teşebbüs suçundan, 58’inin ise FETÖ’ye üye olma suçundan hakkında işlem yapıldığı vurgulanıyor. Raporda ayrıca 158 askeri personel hakkında hiç bir işlem yapılmadığına değiniliyor. İlişiği kesilen 276 askeri öğrenciden 9’u hakkında “darbeye teşebbüs”, 69’u hakkında “FETÖ’ye üyelikten” işlem yapılırken 199’u hakkında ise 2016 yılı ve sonrasında FETÖ / PDY silahlı terör örgütü kapsamında hiçbir işlem yapılmadığı kaydediliyor.‘ŞEFKAT TOKADI’ DETAYIHaklarında açık ve net olarak adli ve idari soruşturmalarda ifade bulunmasına karşın 119 askeri öğrencinin okuldan atılmamasına da dikkat çekilen raporda bunun nedeni olarak “Örgütün TSK içerisindeki kripto yapısını oluşturmak. Örgütün talimatlara uymayan askeri öğrencileri okullardan attırabileceklerini, bu şekilde örgütün ne kadar güçlü olduğu gösterilerek atılmayan askeri öğrencilere gözdağı verilmiş olabileceği, atılan öğrencilerden kamu kurumlarına giren öğrencilere ise örgüt söylemi ile ‘şefkat tokadı’ atılmış olabileceği değerlendirilmektedir” ifadelerine yer veriliyor. Raporda ilişiği kesilenler arasındaki 63 öğrencinin kamuda başka yerlere yerleştirildiğine dikkat çekilirken başka bir misyon veya görevde bu kişileri kullanabilmek maksadıyla ellerinden tutulmuş olabileceği ve yalnız bırakılmadıkları değerlendiriliyor. Ayrıca raporda, “Bu kişilerden 3’ü ‘darbe teşebbüsü’, 11’i ‘FETÖ’ye üye olma’ suçundan işlem görmüş olmaları, örgüt ile bağlarının kesilmemiş olduğunu somut olarak desteklemektedir” deniliyor.‘TAKTİK VE YÖNTEM AYNI’FETÖ’nün 1977 yılında TSK içerisinde kurmaya başladığı yapı taktiklerinin günümüzde de uygulandığı vurgulanan raporda şu görüşe yer veriliyor: “1977 ile yakın zaman kıyaslandığında, örgüte eleman temini, örgütsel aktivite ve faaliyetler, örgüt üyelerinin konaklama şekilleri, örgütün hiyerarşisi, örgütsel tabir ve jargon, itaat ve biatkârlık, örgütsel cezalandırma, örgütsel iletişimde gizlilik gibi örgütsel tüm taktik, yöntem ve uygulamaların tamamen benzer olduğu görülmekte olup 1977’de TSK yapılanması nasıl oluşturulmak istenmiş ise yakın zamanda da aynı şekilde planlanmış olması bu örgütün taktik ve yöntemlerinin ne kadar etkili ve sistemli olduğu görülmektedir.”‘FETÖ İSTEDİ İKTİDAR YAPTI’FETÖ raporunu değerlendiren eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, “Daha önce Genelkurmay’a verilen raporlar var, bir kısmı sumenaltı edildi. O dönemlerde FETÖ’nün tehlikeli bir yapı olduğunu belirtenlerin ya görev yeri değiştirildi ya da aktif görevden alınarak pasifize edildiler. Dönemin raporları o zaman nasıl dikkate alınmıyorsa şimdi de alınmıyor” dedi. FETÖ’cüler AKP iktidarıyla bir anda ortaya çıktılar” diyen Tantan, Türkiye’nin yeniden ve çağın gereklerine uygun şekilde kurumsal hafızasını inşa etmek zorunda olduğunu söyledi.1977-1990 dönemlerinde ifade veren askeri öğrencilerin beyanlarının yer aldığı jandarmanın raporunu Cumhuriyet’e değerlendiren eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, “1977 ve 1990 tarihleri arasında cemaate kripto adam yerleştirildiğini gözler önüne seren askeri öğrencilerin beyanlarının yer aldığı jandarma raporuna baktığımızda, o dönemde bu ifadeler ve soruşturmalar nasıl dikkate alınmadıysa şimdi de alınmıyor. Daha önce Genelkurmay’a verilen raporlar var, bir kısmı sumenaltı edildi. O dönemlerde FETÖ’nün tehlikeli bir yapı olduğunu belirtenler oldu. Görevleri değiştirildi. Aktif görevden alınarak pasifize edildiler. FETÖ’cüler AKP iktidarıyla bir anda ortaya çıktılar” dedi. FETÖ’nün güçlenmesinde iktidarın payının bulunduğunu söyleyen Tantan şunları anlattı: “Kurumlar içten çökertilmeye başlanırken altında bugünkü iktidarın imzası vardı. Vatanına, milletine bağlı FETÖ’cü olmayan kişilerin tasfiyesinden sorumlu kişiler iktidar sahipleridir. FETÖ istedi, onlar yaptı. Benim dönemimde Fethullah Gülen’le resim çektirmek siyasi anlamda önemli bir prestijdi. Onunla fotoğraf çektirmeyen, hiçbir zaman görüşmeyen benim gibi birçok insan varken Abant toplantılarına koşa koşa gidenler de vardı. Onların birçoğu şimdi aktif siyasette yer alıyorlar. Böyle bir ortamda nasıl mücadele edeceksiniz?”‘KURUMSAL HAFIZA’İktidarın 17/25 Aralık’tan sonra FETÖ’ye savaş açtığını anımsatan Sadettin Tantan, “Geçmişte bunlar yaşanmış, bundan sonra yaşanmasın diye verilen bir mücadele görülmüyor. Yurtdışında FETÖ hareketinin ya da diğer cemaatlerin para toplama kaynaklarından, eleman kazanmasından, siyasi gücüne kadar uluslararası biçimde bunlarla mücadele edecek savcı, hâkim, uzman, kolluk güçleri yetiştirilmedi. O ülkelerin hukuk sistemine göre yasal güçlerden istifade ederek onları durduracak çalışmalar yapılmadı. PKK, FETÖ, Hizbullah ve başka cemaatlerin hâlâ Türk gençliğini nasıl devşirdiğini görüyoruz. Böyle giderse Türkiye’yi yönetecek insan kalmayacak. Türkiye tüm gerçekleri görerek çağın gereklerine uygun devletin kurumsal hafızası yeniden inşa edilmeli ve örgütle gerçekten samimi mücadeleye girilmeli. Kurumsal anlamda görev tanımları da yeniden yapılandırılmalı ve nitelikli hale getirilmeli” ifadelerini kullandı.‘TÜRKİYE’YE TAŞINAMADI’OECD bünyesindeki Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) siyasetçilerin ve üst düzey bürokratların para hareketlerini takip etmek gibi talebi olduğunu söyleyen Tantan şöyle konuştu: “FATF, Türkiye’yi kara para aklama ve terörün finanse edilmesine karşı mücadelede ciddi eksiklikleri bulunduğu gerekçesiyle uyardı. Türkiye bir yıllığına izleme sürecine girdi ve eğer FAFT’ın belirlediği kriterler yerine getirilmezse ‘gri listeye’ alınacak. Türkiye terörü besleyen ülkeler arasında değil, bunlarla mücadele eden ülke konumuna gelmeli. 1999’lu yıllarda AB ülkeleri istihbarat teşkilatları ve kolluk kuvvetleri ile güvenlik politikalarını inşa ederek ‘Avrupa Güvenlik Mimarlığı’nı kurdular. Bu özellikle yolsuzluk, organize suçlar, sınır aşan suçlar, kara para aklama suçları ve çevre suçları ile mücadelede ortak noktaya varılarak alınan kararları barındırıyordu. Maalesef siyasetçiler Avrupa’daki bu uygulama anlayışını Türkiye’ye taşıyamadılar. Türkiye o günden bugüne hâlâ bu altyapıyı kuramadı. Bunun acilen yapılması gerekiyor. Dijital çağa geçen bir dünya var ve her şey kayıt altına alınarak arşivleniyor. Böyle bir dünyada kendi ülkeni koruyup kollayabilmen için temel alt yapıyı oluşturmak şart.”AKINCI ÜSSÜ DAVASIPEK ÇOK SORU YANITSIZ KALDI15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yapılan yargılamalardaki eksiklikler FETÖ mensuplarını cesaretlendirirken hukukçular ise birçok davanın “adil yargılama” gibi gerekçelerle bozulabileceğine dikkat çekiyor. 15 Temmuz sonrasının kilit davalarından Akıncı Üssü davası da eksiklerle tamamlanan davalardan birisi. Dosyanın müştekisi ve en önemli tanığı da olan eski Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “mağdur” sıfatıyla ifadeye çağrılmasına karşın mahkemede dinlenmeden karar verilmesi FETÖ’cüler tarafından sürecin hukuka uygun olmadığı yönündeki eleştirilerine neden oluyor. Darbe girişiminin kritik noktalarından olan Akıncı Üssü davasındaki eksiklikleri ve süreci hukukçularla birlikte derledik.DÜĞÜNDE REHİN ALINDIAnkara’nın yaklaşık 35 kilometre dışında, Kazan ilçesi yakınlarında yer alan Akıncı Hava Üssü, darbe girişiminin komuta merkeziydi. 15 Temmuz gecesi kullanılan birçok uçak, bu üsten havalanırken Ankara Güvercinlik Üssü’nden havalanan helikopterler de yine bu üsse uğrayarak talimatları aldı. Akıncı Üssü’nü önemli kılan bir diğer özellik de darbecilerin İstanbul ve Ankara’da rehin aldıkları bazı üst düzey askerleri buraya getirmiş olmasıydı. 15 Temmuz döneminin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi rehin alınanlar arasındaydı. Hatta İstanbul Moda’daki bir düğünde rehin alınan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın buraya getirilmesi bu üssü darbenin komuta merkezi olarak gösteriyordu.CESARET VERDİ...Böylesine kritik bir noktada üst düzey askerlerin rehin alınması ve başarısız olan darbe sonrası yapılan yargılamalardaki eksiklikler ise FETÖ’cülere umut oluyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 570 klasörden oluşan, 4 bin 658 sayfalık iddianame hazırlandı. Mahkeme, darbe girişimi sırasında rehin alınan Hulusi Akar’ın “mağdur” sıfatıyla beyanının alınmasına yönelik davetiye gönderdi. Belki de birçok olayın aydınlatılması noktasında hayati önem taşıyan bu davete Akar’ın avukatı tarafından mahkemeye, müvekkilinin soruşturma aşamasında 18-19 Temmuz 2016’da savcılığa, kovuşturma aşamasında ise Genelkurmay Çatı davasında müşteki sıfatıyla beyanda bulunduğu yönünde dilekçe verilerek oradaki ifadelerin değerlendirilmesi istendi. Mahkeme, dilekçeyi kabul ederek Hulusi Akar’ı dinlemeden yargılamaya devam etti. Mahkeme sivil imamlar ile Ankara’yı bombalayan pilotların da arasında bulunduğu 365’i tutuklu 475 sanık hakkındaki kararında FETÖ lideri Fethullah Gülen ve sivil imam Adil Öksüz’ün de arasında bulunduğu altı firari sanığın dosyasını ayırırken Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş’i “anayasa’yı ihlal”, “cumhurbaşkanına suikast”, “77 kişiyi kasten öldürmek” suçundan 79’ar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Hulusi Akar’ın dinlenmeden mahkemenin karar vermesi, FETÖ mensuplarını cesaretlendirirken kaçak olan çok sayıda FETÖ’cü, “adil yargılama yapılmadığı” yönünde sosyal medya hesaplarından açıklamalarda bulunuyor.‘HUKUKA UYGUN DEĞİL’FETÖ ile mücadele eden kumpas davalarının avukatı Celal Ülgen, davalardaki eksiklikler nedeniyle FETÖ mensuplarının cesaretlendiğine dikkat çekerek “Hulusi Akar’ın Akıncı Üssü davasında bir dilekçe vererek başka bir davada benzer ifadeler verdiğini ileri sürüp tanıklığını yerine getirmemesi ve mahkemenin de bunu kabul etmesi hukuka uygun değil. Özellikle Ceza Muhakeme Kanunu’nun sanıklar için tanıdığı suçtan kurtulma olanağı tanıyan tanığı çapraz sorgulama hakkı elinden alınmış olmaktadır. Zira yemin ile dinlenecek olan bu tanık, mahkemenin seyrini değiştirecek önemli bilgileri bu vicdan muhasebesi sırasında verebilir. Bu olay AKP hukukunun tipik kendine özgülüğü ilkesini gözler önüne sermektedir. Tanıkların mahkeme huzurunda ve sanık, şüpheli sanık vekili ve cumhuriyet savcısı ve mahkeme üyeleri tarafından sorulacak sorulara cevap vermesi maddi gerçeğin ortaya çıkması ile yakından ilgilidir” dedi. Seyhan Avşar / Leyla KılıçTarihi dayanışmaya teşekkürler
Tarihi dayanışmaya teşekkürler figure > Belgeseli haberlerimiz nedeniyle gazetemize resmi ilan cezası verenler, hukuka aykırı yollarla gazetemizi baskı altına almak isteyenler, Cumhuriyet’in Atatürkçü, sadık okuyucusunu hesaba katmadı. 17 Kasım’da başlayan ve daha da süreceği anlaşılan bu hareket, bir halk direnişidir ve tarihe geçecektir. Tarihe not düşmek amacıyla dayanışmanın başladığı günden 31 Aralık 2020’ye kadar dayanışma ilanı verenlerin listesini yayımlıyoruz. Teşekkürler Cumhuriyet okurları… Teşekkürler Türkiye… Değerli Cumhuriyet dostları, Sevgili okuyucularımız... Cumhuriyet’i susturmak istiyorlar... Yazarlarımıza davalar açıyorlar, yetmiyor, Basın İlan Kurumu aracılığıyla milyonlarca liralık cezalar kesiyorlar... Oysa Cumhuriyet gazetesini hiç tanımıyorlar... 96 yıllık bir çınar olan Cumhuriyet gazetesinin köklerinin cumhuriyet felsefesi, laik toplum anlayışı, çağdaş topluma saygı ve inanç olduğunu bilmiyorlar. Cumhuriyet gazetesinin savunduğu değerlerle birlikte sadık okuyucusuna dayandığını ise hiç bilemiyorlar, anlayamıyorlar. Kurulması Atatürk’ün isteği ile gerçekleşen Cumhuriyet gazetesi, cumhuriyet rejiminin, cumhuriyete dayalı yönetim modelinin temel ilkelerinin yılmaz savunucusudur.AYDINLANMA DEVRİMLERİCumhuriyet’in, 29 Ekim 1923’te ilanından 6 ay sonra yayın yaşamına başlayan Cumhuriyet gazetesi, tek kelime ile Atatürkçüdür. Cumhuriyet gazetesi, sadece cumhuriyet yönetim biçiminin ilkelerini değil, Çağdaş bir toplum yaratılması amacıyla gerçekleştirilen aydınlanma devrimlerinin de ödünsüz savunucusudur. Çok partili sisteme geçtiğimiz günden bugüne Cumhuriyet gazetesi evrensel demokrasinin, kuvvetler ayrımına dayalı parlamenter demokrasinin ve hukuk devletinin ödünsüz savunucusudur. Cumhuriyet gazetesi, laik toplumsal ve hukuksal düzenden yanadır. Kadın haklarının, milli gelirin adil dağıtımının, sosyal adaletin, emekçi ve çalışanların haklarının her gün ödünsüz savunulduğu bir yayın organıdır.TEK ADAM REJİMİCumhuriyet, her türlü yolsuzluk, kanunsuzluk, partizanlık, kamu yönetiminde liyakate dayanmayan atamalar ve talan ekonomisine karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunur. Partili cumhurbaşkanlığı ve dünyada bir benzeri olmayan tek adam rejimine karşıdır.KORKUTMAK, SİNDİRMEK İSTİYORLARBu yayın çizgisi ve toplumsal yaşam anlayışı nedeniyle, AKP siyasal iktidarı, başından beri Cumhuriyet gazetesinden rahatsızlık duymaktadır. Korkutmak, sindirmek ve yıldırmak için gazeteye karşı sürekli davalar açılmakta iken, bu kez, Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla gazetemiz ekonomik baskı altına alınmak istenmiştir. Gazetemize milyonlarca liralık cezalar BİK kanalıyla verilmekte, anayasa ve yasalara aykırı olan bu kararları İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi de hemen onaylamaktadır. Oysa, davalar, hapisler, ekonomik cezalar, Cumhuriyet gazetesini susturamaz. Gazetenin tarihi, yapısı ve Kuvayi Milliyeci karakteri, bu gibi baskıları reddeder. Cumhuriyet gazetesinin susmayacağını, yolundan dönmeyeceğini, AKP siyasal iktidarı bilmiyor, anlamıyor.KİM SUSTURABİLDİ?96 yıllık saygın bir geçmişe sahip olan Cumhuriyet gazetesini bugüne kadar kim susturabildi? Kim yolundan döndürebildi? Cumhuriyet, tek parti döneminde kapatılmış ama susmamış... DP zamanında Cumhuriyet’e cezalar yağdırılmış, onun kâğıdını, mürekkebini kesmişler, susmamış... Askeri darbeler zamanında, örfi idare komutanları gazeteyi kapatmış, Cumhuriyet gazetesi yılmamış... Yazarlarımızı; Uğur Mumcuları, Ahmet Taner Kışlalıları, Bahriye Üçokları, Onat Kutlarları, Cavit Orhan Tütengilleri, Muammer Aksoyları öldürmüşler, Cumhuriyet yolundan dönmemiş... Cumhuriyet gazetesi her daim şunu söyledi: “Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan...”FETÖ’YE GERÇEKTEN KARŞI DURAN GAZETECumhuriyet gazetesi, sözde değil gerçekte FETÖ hareketine karşı olan gazetedir. Cumhuriyet gazetesi, Türk toplumuna karşı uygulanan uluslararası casusluk teşkilatlarının tuzaklarını bozan, onları deşifre eden bir gazetedir. Cumhuriyet gazetesinin bu karakterini anlayamıyorlar... Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi fesatlar ve tuzaklarla dolu FETÖ girişimlerine ilk teşhisi koyan, FETÖ’yü ilk deşifre eden Cumhuriyet gazetesi olduğunu unutuyorlar... “Ne istediler de vermedik” politikasının çok tehlikeli olduğunu, Türkiye’yi felakete götüreceğini ilk gören, ilk yazan, ilk eleştiren gazetenin Cumhuriyet olduğunu bilmek istemiyorlar. Cumhuriyet gazetesini susturmak için FETÖ casusluk örgütünün gazetenin bahçesine üç kez bomba attığını unutuyorlar. Görmezden geliyorlar... Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerini savunduğu için gazetenin başyazarı İlhan Selçuk FETÖ tuzaklarıyla gözaltına alınmış, 80 yaşını aşan bu Atatürkçü, emekçiden yana bilge kişi, bu manevi işkencelere dayanamamış, hayatını kaybetmiştir. Onun için de basın şehididir. Cumhuriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay Silivri’de zindanlara atıldı. Ama ne oldu? Cumhuriyet’i susturabildiler mi? İşte tam bu dönemde Cumhuriyet’in içine sokulan nifak tohumunu yaşatmak için gayret gösterenler, başarılı olabildiler mi? Bugün FETÖ hareketinin uluslararası bir casusluk teşkilatı olduğunu açıkça yazan ve FETÖ hareketine gerçek anlamda karşı çıkan tek gazete Cumhuriyet’tir. İşte zaten onun için Cumhuriyet’i sevmiyorlar. Eziyet ediyorlar, baskı altına almak istiyorlar.GERÇEĞE DAYALI HABERGerçeğe dayalı haberleri halka duyurmak bizim temel görevimizdir. Gerçeğe dayalı haberleri kamuoyuna verdiğimiz için önce Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, onu izleyen, Ankara’daki gökdelenleri diken Nelt Level’in sahipleri Pasifik İnşaat A.Ş, aleyhimize davalar açtılar. Ardından Basın İlan Kurumu aracılığıyla Cumhuriyet gazetesini ekonomik kuşatma ve baskı altına alma yoluna gittiler. BİK’in mali baskılarıyla gazeteyi milyonluk zararlara soktular, resmi ilan cezaları verdiler. Ancak bu hukuka aykırı yollarla Cumhuriyet gazetesini baskı altına almak isteyenler, Cumhuriyet’in Atatürkçü, sadık okuyucusunu hesaba katamadı.OKUYUCU HAREKETE GEÇTİOkuyucular bir anda Kuvayi milliye ruhuyla duruma el koydu. Kişisel olarak, gruplar oluşturarak, kurumsal olarak dayanışma ilanları verdi. Bu ilanlar 17 Kasım 2020 tarihinden itibaren her gün gazetemizde yer alıyor. Bu dayanışma hareketini bugün Türkiye’de ve dünyada hangi gazete yapabilir? Bu hareket içten istek olmadan gerçekleşemez. Bu hareket Türk siyasal tarihine geçecektir. Bu hareket “kendine özgü” bir direniştir. Kendi kendine oluşan toplumsal, dinamik bir örgütlenmedir. Siyasal iktidarın basın özgürlüğüne karşı yaptığı hukuk dışı girişimlerine bir yanıttır. Temelde toplumsal ve siyasal bir harekettir. Açıkça bir Kuvayi Milliye ruhunu taşıyan bir harekettir. 17 Kasım’dan 31 Aralık 2020’ye kadar tam 45 gündür süren ve daha da süreceği anlaşılan bu hareket, basit bir dayanışma ilanını aşan anlam taşımaktadır. Açıkça bir halk direnişidir. Öte yandan da Cumhuriyet gazetesinin toplum katmanları içinde, özellikle aydın kesimde ne derece köklü ve güçlü olduğunu gösteren ve kanıtlayan, çok önemli sosyolojik bir göstergedir.BASIN TARİHİNE GİRECEKGazetesini desteklemek amacıyla, okuyucu dayanışma ilanları tam 45 gündür aksamadan sürüyor. Bu sürede kişisel ilanlar 264; gruplaşarak, örgütlenerek kurumsallaşan ilanlar 487’yi bulmuştur ve toplamda 750’yi geçmiştir. Buna göre günde ortalama 16 dayanışma ilanı yayımlanmıştır. Hareketin devam edeceği anlaşılıyor. Bu okuyucunun büyük direnç hareketi ve dayanışması dünya basın tarihine geçecektir.TARİHE NOT DÜŞMEKBugünlerin siyasal tarihi kuşkusuz bir gün yazılacaktır. Bu halk direnci, bu karşı koyma, bu dayanışma hareketi de tarihte altın sayfa ile parlak yerini alacaktır. Tarihe not düşmek amacıyla dayanışmanın başladığı ilk günden (17 Kasım 2020), 31 Aralık 2020 tarihine kadar dayanışma ilanı verenlerin listesini soyadı alfabe sırasına; kurumsal ilanları da yine alfabetik sıraya göre yayımlıyoruz. Teşekkürler Cumhuriyet okurları... Teşekkürler Türkiye...(NOT: 31 Aralık 2020’den sonraki dayanışma ilanları ileride ayrıca yayımlanacaktır.)DAYANIŞMA İLANI VEREN KİŞİLERl A. Kadir İpekdal l A. Mete Tuncoku l A. Sedat Doğan l Abdullah Coşkun l Abdurrahman Sarvan l Abdurrahman Tutdere l Abdüllatif Şener l Acar Savacı l Adalet ve Bora Makar l Adnan İTÜ/69 l Adnan Keskin l Adnan Özbay Sabak l Agah Dikmen l Ahmet Akın l Ahmet Akgün l Ahmet Ataç l Ahmet Beştaş l Ahmet Cevdet ve Bircesu Mert Kaya l Ahmet Çavdar l Ahmet Çelik l Ahmet Çimer l Ahmet Ferit Kaşıkçı l Ahmet Güryüz Ketenci l Ahmet Haluk Koç l Ahmet Nedret Eraslan l Ahmet Şenol l Ahmet Toptaş l Ahmet Ünal Çeviköz l Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu l Akil Tayyareci l Alaattin Yüksel l Alaettin Bahçekapılı l Albert Baran l Ali Aydın l Ali Demirçalı l Ali Harmaoğlu l Ali Haydar Hakverdi l Ali İhsan Köktürk l Ali Kavak l Ali Keven l Ali Muhsin Sözer l Ali Osman Odabaş l Ali Özgündüz l Ali Öztunç l Ali Rıza Kural l Ali Rıza Öztürk l Ali Sarıbaş l Ali Serindağ l Ali Sungur l Ali Şeker l Ali Taştan l Alpay Antmen l Ankara’dan bir Cumhuriyet okuru l Arslan Bulut l Arzu Gelgeç l Aşkın Toktaş l Ataol Behramoğlu l Atila Sertel l Atilla Kart l Avniye Özyurt, Deniz-Devrim ve Ufuk Mavi l Aydan Tüzün l Aydın Hakaramaz l Aydın Özer l Aydın Şimşek l Ayhan Akyüz l Ayhan Barut l Ayhan Gülsoy l Ayla Akbal l Ayla Alemdar l Aylin Keriş l Aylin Nazlıaka l Aylin Ünaldı l Aysu Bankoğlu l Ayşe - Rabia Atalay l Ayşe Eser Danışoğlu l Ayşe Gülsün Bilgehan l Ayşe Nedret Akova l Ayşe Yüksel l Ayten ve Aydın Özakın l Aytuğ Atıcı l Aytun Çıray l Bahar Algon l Bahattin Akbağ l Barış Azapçı l Bayram Yılmazkaya l Bedii Süheyl Batum l Bedri Serter l Bekir Başevirgen l Bekir Güneşhan l Bekir Vural l Berfu Salıcı Yakıt l Beyazıt Fazlı Tümer l Bihlun Tamaylıgil l Bilge Aras l Binnaz Toprak l Bir öğretmen l Birol Başaran l Buket ve Mehmet Berke Merter l Burcu Köksal l Burhan İper l Burhanettin Bulut l Bülent Akköse l Bülent Avcı l Bülent İlik l Bülent Kuşoğlu l Bülent Tezcan l C. Deniz Bayraktar l Can Ataklı l Can İnalöz l Canan - Olgun Güven l Canan Alioğlu l Canan Kaftancıoğlu l Candan Yüceer l Cavit Özsoy l Celal Dinçer l Celal Yılmaz l Cemil Deveci l Cihan Demirci Tansel l Coşkun Özdemir l Coşkun Tecimer l Cumhur Mamoğlu l Ç. Dinçer Pelenk l Çağla Kurtuluş Selçuk l Çetin Bozkurt l Çetin Osman Budak l Çiğdem - Mustafa Torun l Çiğdem Bayraktar Ör l Çiğdem Önat l D. Garip Yılmaz l Demet Işık l Deniz Ünal l Deniz Yavuzyılmaz l Devrim Savran l Devrim Üstünkol l Dilek Akagün l Dinç Yazıcıoğlu l Dinçer Erdem l Doğan Albayrak l Doğan Altun l Doğan Soysüren l Doğan Şafak l Durdu Özbolak l Durmuş Muslu l Dursun Sarı l Duygu Gürer l Duygu ve M. Tuncay Özer l Dünya Kerimoğlu l Ece Toprak l Ece ve Osman Kemal Kadiroğlu l Ednan Arslan l Elif İris Kerimoğlu l Emel Başar l Emel Yücel l Emine Gülizar Emecan l Emre Köprülü l Engin Altay l Engin Turan l Engin Ünsal l Enis Öksüz l Enis Tütüncü l Ensar Aytekin l Ensar Öğüt l Enver Turhan l Enver Yücesan l Ercan Kocamaz l Erdal Aksünger l Erdal Karademir l Erdal Tunca l Erdal Tüt l Erdal Atalay l Erdoğan Karaküçük l Erdoğan Kaynak l Erdoğan Toprak l Erhan Alınmaz l Erkan Aydın l Erkan Çongar l Erol Çevikçe l Erol Yeşilpınar l Ersan Ekmekçi l Ertan Taşkın l Ertuğrul Gönenç l Ertuğrul Kumcuoğlu l Esfet Korkmaz l Esin Emin Üstün l Esra Levent Doğanay l Eveay ve Ataman Tomruk l F. Nur Gerçel l Fahrettin Yağcı l Fahri Yıldırım l Faik Öztrak l Fatma Nur Serter l Fatma ve Haydar Altunoğlu l Ferda Göçener l Ferhat Tuncer l Feriha ve Orhan Altan ve ailesi l Fethat Farhan l Fethi Açıkel l Fevzi Durgun l Feyza Mertkan l Feyzi Sunar l Feza ve Ceyhan Demir l Fikret Şahin l Filiz Otyam l Fügen ve Mehmet Aykut Vural l Füsun ve Yener Gültekin l Gamze Akkuş İlgezdi l Gamze Taşcıer l Gani Aşık l Garip Başakçı l Gökhan Günaydın l Göksel Kalaycıoğlu l Gönül Aykuter l Gönül Saray l Gönül ve Eşat Eşkazan l Gül Bicioğlu l Gül ve Kerem Kuzey l Gülay - Ergun Elgin l Gülbin Uğur Üremek l Güldem-Eray Erdoğan l Gülizar Biçer Karaca l Gülnaz Kocabaş l Gülsen Akbulak l Gülşah Tayyareci l Günay Paker Ağaya l Gürayten ve Mustafa Özyurt l Gürhan Çetinkaya l Gürkut Acar l Gürsel Erol l H. Ufuk Söylemez l Habip Aydoğdu l Hakan Ertem l Hakkı Çarpa l Hakkı Ülkü l Halil Özbek l Haluk Ahmet Gümüş l Haluk Ander l Haluk Bilgesay l Haluk Dural l Haluk Eyidoğan l Hami Yıldırmış l Hamza Parıltı l Hasan Akgöl l Hasan Çelebi l Hasan Kütük l Hasan Ören l Hasan Pekmezci l Hasan Ünal l Hayat Güzin Önsoy l Hayati Misman l Hazeri Çölkuşu l Hikmet Baykal l Hikmet Urgancı l Hikmet ve Azmi Özler l Hulusi Güvel l Hurşit Güneş l Hülya-Çetin Aktürk l Hürcan Türkmen l Hürriyet Altın l Hüsamettin Cindoruk l Hüseyin Aygün l Hüseyin Bölükbaşı Ünan l Hüseyin Çamak l Hüseyin Çorlu l Hüseyin Karataş l Hüseyin Yıldız l İbrahim Bircan l İbrahim Çakmak l İbrahim Karaoğlu l İbrahim Özdiş l İbrahim Öztürk l İdris Yıldız l İlhami Özcan Aygun l İlhan Cihaner l İlhan Demirgöz l İlhan Kesici l İlhan Yıldırım l İlksel Aktagel l İmdat Şimşek l İncilay Eralp l İncilay Kılıç l İrfan Kaplan l İrfan Öztop l İsa Gök l İsmail Ekeroğlu l İsmail Erten l İsmail Güneysu l İsmail Ulusoy l İsmet Akdeniz l İsmet Tokdemir l İsmet Vursavuş l İzzet Çetin l Jale - Ali Esin l Jale Nur Süllü l Kadim Durmaz l Kadir Gökmen Öğüt l Kadri Aslandoğan l Kadri Atabaş l Kamil Mustu l Kamil Okyay Sındır l Kamil Özoğul l Kamuran Küçük l Kani Beko l Kasım Kolcuoğlu l Kazım Kurt l Kemal Akkurt l Kemal Alemdaroğlu l Kemal Anadol l Kemal Aydın l Kemal Ceylan l Kemal Değirmendereli l Kemal Ekinci l Kemal Kılıçdaroğlu l Kemal Kınaş l Kemal Yazar l Kemal Zeybek l Kortay Hira l Kudret Karatepe l Kudret Pehlivan l Sedef Küçük l Lale Afrasyap l Lale Arslan l Lale Karabıyık l Lale Pilatin l Levent Akça l Levent Alemdar l Levent Gök l Levent Tosun l M. Akif Hamzaçebi l M. Sait Yücel l M. Ziya Yergök l Mahir Aydın l Mahir Gencer l Mahir Polat l Malik Ecder Özdemir l Malik Şat l Mehmet Akif Gülersoy l Mehmet Akyüz l Mehmet Ali Çelebi l Mehmet Ali Ediboğlu l Mehmet Ali Susam l Mehmet Balık l Mehmet Baykara l Mehmet Bekaroğlu l Mehmet Büyükyılmaz l Mehmet Güzelmansur l Mehmet Haberal l Mehmet Hilal Kaplan l Mehmet Kaban l Mehmet Kuşçu l Mehmet Özgül ve ailesi l Mehmet Siyam Kesimoğlu l Mehmet Şevki Kulkuloğlu l Mehmet Şilli l Mehmet Tulay Kozacıoğlu l Mehmet Ünal l Mehmet Yeşildağ l Mehtap Palacı l Melda Onur l Melek Evin ve Naci Şen l Memnune - Selçuk Apak l Meral Muğaloğlu l Merhum H. Suat - Sevda Tunçel l Merhum İshak - Nermin - Erol - Handan - Nuray - Billur Turan l Merhum Rahmi - Necla - Tülay - Tuncay Pulcu l Mesut Ay l Mete Akalın l Mete Alioğlu l Metin Arifağaoğlu l Metin Bildirici l Metin Ersöz l Metin Lütfi Baydar l Metin Öney l Metin Özkur l Metin Somuncu l Metin Türkmen l Metin Yurdanur l Mevlüt Dudu l Mevlüt Uzun l Mine Berkoğlu l Muammer Aydın l Muammer Çetinoluk l Muhammet Rıza Yalçınkaya l Muharrem Erkek l Muharrem Işık l Muharrem İnce l Muharrem Toprak l Murat Bakan l Murat Balkan l Murat Emir l Murat Hızarcıoğlu l Murat Molu l Murat Özdabak l Musa Çam l Mustafa Ali Balbay l Mustafa Altıntaş l Mustafa Arslan l Mustafa Aslan l Mustafa Dinçoğlu l Mustafa Emirlioğlu l Mustafa Gazalcı l Mustafa Moroğlu l Mustafa Özyürek l Mustafa Serdar Soydan l Mustafa Timisi l Mustafa Üngör l Mücahit Dede l Müge ve Sahir Köksoy l Müjde Ar ve Ercan Karakaş l Mürsel Alban l Mürsel İnanç l Müslim Sarı l Müyesser - Ali Aslanbay l Naciye İsmet Kadiroğlu l Namık Havutça l Namık Tan l Nasuh Mahruki l Nazife Işık l Necla Arat l Nedime ve Birol Özbay l Nedret Ergüven l Nefes Kerimoğlu l Nejat Şentürk l Neslihan Hancıoğlu l Neşet Aytekin l Nevin Gaye Erbatur l Nihal ve Zekeriya Kızıl l Nihan Aras l Nihat Ersoy l Nihat Kahraman l Nihat Taner l Nihat Yeşil l Nilay - Armağan Özel l Nilgün Polat l Nurdan Tözün l Nurettin Demir l Nurettin Tokuç l Nurhan Çetinkaya l Nuri Çağatay l Nursel - Ahmet Karslı l Oğuz Anter l Oğuz Kaan Salıcı l Oğuz Oyan l Oktay Ekşi l Olcay Balcı l Onursal Adıgüzel l Orhan Düzgün l Orhan Sandallı l Orhan Sarıbal l Orhan Sümer l Osman Aydın l Osman Çeteci l Osman Gökçe l Osman İnci l Osman Kaptan l Osman Kocaoğlan l Osman Taney Korutürk l Oya Otyıldız l Oya - Mehmet Boran l Ömer Bayrak l Ömer Fındıkgil l Ömer Süha Aldan l Ömür Akman l Önay Alpago l Önder Kayhan l Övgün Ahmet Ercan l Özcan Purçu l Özden Gönül l Özgür Ceylan l Özgür Karabat l Özgür Özel l Özkan Yalım l Polat Şaroğlu l R. Mustafa Ayan l Rafet Akalın l Rafet Zeybek l Rahmi Aşkın Türeli l Ramazan Kerim Özkan l Ramis Topal l Recep Erdoğan l Recep Gürkan l Recep Okyay l Refik Eryılmaz l Reha Eroğlu l Remzi Çiçek l Remzi Tözün l Rıfat Güney l Rıfat Nalbantoğlu l Rıza Mahmut Türmen l Sabahat Akkiraz l Sabiha Edison ve Perran Edison Öztopçu l Sabiha-Ömer Gemici l Sabri Ünlütürk l Sabriye Demirci l Sadık Karaçam l Sakin Bardız l Sakine Öz l Salih Dayıoğlu l Sami Paslı l Sami Pekdemir l Sedat Durna l Sedat Güçlü l Sedat Turkan l Selahattin Balta l Selahattin Karaahmetoğlu l Selin Sayek Böke l Sena Kaleli l Sena Tunçalp ve Taşkın Oran l Serap - Ömer Kuleli l Serdal Kuyucuoğlu l Serkan Topal l Serpil Çakmak l Serpil Yazoğlu l Servet Ünsal l Sevda Erdan Kılıç l Sevgi ve Asker Kartarı l Sevim Orkun l Sevinç Dalyan l Seyit Torun l Sezer Erdem l Sezgin Tanrıkulu l Sibel Özdemir l Sinan Toroğlu l Suat Özcan l Suna ve Mahir Tevrüz l Suzan Şahin l Sühendan Türkmen l Süleyman Bülbül l Süleyman Çelebi l Süleyman Girgin l Süleyman Sencer Ayata l Sünter Özyürek l Ş. Ramis Savaş l Şadi Barış l Şafak Demircioğlu l Şahin Mengü l Şahin Yıldız l Şefik Kahramankaptan l Şeref Alpago l Şükran Güldal Mumcu l Şükrü Efe l Tacettin Bayır l Taha Ünal l Tahir Dinçer l Tahsin Suyun l Tahsin Tarhan l Tamer İnce l Tanju Özcan l Tanzer Boğan l Tarık Altınok l Tekin Bingöl l Temel Kitapçı l Tevfik Dalgıç l Teyfik Perkkaya l Timurçin Savaş l Tjien Mergen l Tolga Çandar l Tolga Yarman l Tufan Köse l Tuğrul Atatüre l Tuna Kerimoğlu l Tuncay Özer l Tuncay Özkan l Tuncay ve Turgay Özbakır l Türabi Kayan l Turan Aydoğan l Turan Sezen l Turgay Develi l Turgay Korkmaz l Turgut Dibek l Turgut Tavşanoğlu l Turhan Tayan l Türkan Miçoğulları l Türker Ertürk l Türköz Türkay l Ufuk Ataç l Ufuk Marangozoğlu l Uğur Bayraktutan l Uğur Erhan l Uğur Polat l Ulaş Karasu l Ulgar Mete Kerimoğlu l Uluç Gürkan l Ulviye Etaner l Umman Hamidoğulları l Umut Akdoğan l Umut Oran l Umut, Emine ve Adnan Kaplan l Utku Çakırözer l Ümit Özgümüş l Ümit Ülgen l Ümit Zileli l Ümmühan Mavuk Yılmaz l Ünal Atıcı l Ünal Demirtaş l Vahap Seçer l Vedat Özerdoğan l Veli Ağbaba l Yakup Çölkesen l Yaşar Evcen l Yaşar Okuyan l Yaşar Yılmaz l Yaşar Yücel l Yener Temelli l Yıldırım Kaya l Yıldız Camcıoğlu l Yıldız Köker Yenen - Osman Şadi Yenen l Yılmaz Ayata l Yılmaz Büyükerşen l Yunus Emre l Yusuf Civelek l Yüksel Atik l Yüksel Ayer l Yüksel Mansur Kılınç l Yüksel Özkan l Zafer Kaplan l Zafer Karakulak l Zafer Karataş l Zekeriya Beyaz l Zeki Karpat l Zergün Utku l Zerrin Tunç l Zeynel Emre l Ziya Gökalp Mülayim l Zülfikar İnönü TümerDAYANIŞMA İLANI VEREN KURUM VE GRUPLAR- 1962 girişli Dz. Harp Ok. mezunu 2000’ler sınıfından bir grup- 1967 Hava Harp Okulu gönül dostları- 1967’li Harbiyeliler- 1970-1980 dönemi bir grup atlet- 1970’lerin Ankara Gençlik Korosu- 1979 Deniz Lisesi Giriş ve 1987 Deniz Harp Okulu mezunu öğrencilerden bir grup- 3M Pazartesi Grubu / İZMİR- 40 yıllık, Ankara Koleji mezunu bir grup- 67’li Harbiyeliler- A.D.M.M.A 72 girişli mimarlar- AAAL’83 mezunlarından bir grup- ACG 67’li bir grup- ACG ‘71 den bir grup- ACI 64- ACI72 mezunları- Adalet İsteyen Çağdaş Cumhuriyetçiler- ADAM-DER- ADD Genel Yönetim Kurulu- ADD Giresun Şubesi- ADD İstanbul Şubeleri- ADD Küçükkuyu Şubesi- ADD Ordu Şubesi- ADD Sarıyer Şubesi- ADD Zonguldak Şubesi- ADMMA Mimarlık 77 girişliler- Ahmet Akgün - Burhan İper - Erdem Atalay - Fahrettin Yağcı - Halil Özbek - Hüseyin Bölükbaşı Ünan - Mehmet Kuşçu - Metin Ersöz- Selahattin Balta - Zafer Karakulak ve 6 dayanışmacı- Ahmet Yorgun ve arkadaşları- Akademi Klasik Türk Müziği Grubu- Aldoğan Ekmekçi ve kızları- Akhisar AL 6 FEN A 1970 mezunları- Akkiraz ailesi- Almanya Köln Bektaş-i Veli Vakfı Yönetim Kurulu Adına Güllizar Cengiz- Almanya’dan bir grup Cumhuriyet okuru- Almanya’dan Cumhuriyet okurları- Anadolu Üniversitesi Öğrenci Derneği (1986-90)- Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi 83 giriş ve/veya 89 mezunlarından ‘Dayanışma Yaşatır Grubu’- Anadoluhisarı Gençlik ve Spor Akademisi 81 mezunlarından Cumhuriyet sevdalısı bir grup- Ankara Atatürk Anadolu Lisesi 83 mezunu bir grup- Ankara Atatürk Lisesi 1973, 6-FEN-D mezunları- Ankara Atatürk Lisesi 1978 mezunlarından bir grup- Ankara Cumhuriyet Lisesi 6FenD 1969 Mezunları- Ankara CUMOK- Ankara Fen Lisesi 1967 mezunlarından Akgül, Gülter, İltirge, Leyla, Mefharet, Nedret, Rüçhan, H. Suzan- Ankara Hukuk Fakültesi 71 mezunlarından bir grup- Ankara Koleji 1965 Mezunu 6-F “Ayvacılar” Sınıfı- Ankara Lisesi 1985 mezunu bir gruh arkadaş- Ankara Tevfik Fikret Lisesi 74 mezunları- Ankara Tıp 88 girişlilerden bir grup- Ankara Tıp Fakültesi 74 mezunlarından bir grup- Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi 84 mezunlarından bir grup- Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi 1970 Mezunu Cumhuriyet Okurları- Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Mühendisliği 68 Yılı Mezunları- Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 1977 mezunları- Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 84 Mezunlarından bir grup- Ankara’dan bir grup Cumhuriyet okuru- Ankara’dan bir grup ziraat mühendisi- Arnavutköy Amerikan Kız Koleji 1966 Mezunu bir grup- Avusturya Lisesi 1968 mezunlarından bir grup- Avusturya Lisesi 69 mezunlarından bir grup- Aydın Aybay’ın anısına eşi ve çocukları- BAKEMEK- Belçika Limburg Bölgesi’nden Ali Saatçi, Erdoğan Sezen, Enis Cengiz, Muhittin Dursun, Ahyan Karakaya- Berivan - Göloğlu ailesi- BİLAY’lı Mülkiyeliler- Bir grup 1973 Mezunu Emekli Jandarma Astsubay- Bir grup cam işleme çalışanı- Bir grup Cumhuriyet okuru, cumhuriyet ve demokrasi sevdalısı Boğaziçi Üniversitesi mezunu- Bir grup Cumhuriyet okuru, cumhuriyet ve demokrasi sevdalısı Hacettepe Tıp Fakültesi 1978 mezunu- Bir grup ODTÜ mezunu- Bir grup sanayici- BİT 74- Bodrum Orta Doğu Teknik Üniversitesi mezunları- Boğaziçi Üniversitesi 1974 mezunlarından bir grup- Boğaziçi Üniversitesi 76 Mezunlarından bir grup- Bolu Kız İlköğretmen Okulu 1974 mezunları- Bornova Anadolu Lisesi 1975 Mezunları- Bornova Anadolu Lisesi 1977 mezunları- Bornova Anadolu Lisesi 1982 mezunları- Bornova Anadolu Lisesi 84 mezunu bir grup- Bornova Anadolu Lisesi 87-Yatılılar- Brüksel’den Cumhuriyet okurları ve dostları- Buca Lisesi 75/76 Mezunu Parasız Yatılılar- Bursa Anadolu Lisesi 84’lü Cumhuriyet okurları- Bursa CUMOK- Bursa Erkek Lisesi 1970 mezunu bir grup- Bursa Erkek Lisesi 5/A FEN 1958-1959 döneminden bir grup- Bursa Kız Lisesi 1964 mezunlarından bir grup- Bursa Kız Lisesi 70-71-72-73 mezunlarından bir yatılı grubu- Bursa Memleket Hastaneli bir grup emekli doktor- Bursa Yabancı Diller Yüksekokulu 1976-1977 girişliler ve öğretim üyeleri- Büro-İş Sendikası’na Gönül Verenler- Cerrahpaşa 85 Mezunları Mini Grubu- Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1969 mezunlarından bir grup- Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 67’liler grubu- Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 76 mezunu bir grup- CHP 24. Dönem Milletvekilleri- CHP Bakırköy İlçe Başkanlığı- CHP Bavyera Münih Birliği- CHP İsviçre Birliği- CHP İzmir İl Başkanlığı- CHP Kadın Koyu Yönetimi Adına Yasemin Özsaraç- CHP Karşıyaka Bostanlı Mahallesi Calışma Grubu- CHP Karşıyaka Meclis üyeleri- CHP’li İzmir Karşıyakalı avukatlar- CTF 88’li bir grup hekim- Cumartesi Topçuları ve Denizgücü Veteranları- Cumhuriyet İçin Birlik- Cumhuriyet Sevdalısı Saint Benoit’lılar (SB 87E Grubu)- Cumhuriyet Sever Yelkenciler- Cumhuriyet’i Seven Cumhuriyetçi Eczacılar- Cumhuriyetin Milli Mankenleri- Çarşambacılar-Güneş 2 Adana- Çaycuma Ortaokulu 1963 mezunlarından bir grup- ÇKDD Genel Merkezi ve Göl Yolcuları- ÇKK 66 mezunları- Çukurova Üniversitesi TIP Fakültesi 88 mezunlarından bir grup- Darkalı Gençler- Darüşşafaka 1980 mezunu bir grup Cumhuriyet okuru- Darüşşafaka 63-64 mezunları- Darüşşafaka’da yetişen bir grup Cumhuriyet okuru- Demokrasi İçin TAC Mezunları- Deniz Harp Okulu 1970-1976 Mezunları Yüzler Sınıfı- Deniz Harp Okulu 1977 girişli bir grup- Deniz Harp Okulu 1979 Mezunu 2000’ler Sınıfı- Deniz Harp Okulu 1989 mezunu 3000’ler sınıfı- Deniz Harp Okulu 6000’ler sınıfı 1966-1972- Deniz Harp Okulu 7000’ler Sevgibirliği Sınıfı 1967-73- Deniz Lisesi 1975 girişli bir grup- Denizli Lisesi - Koca Mektep 1968/1969 Mezunları Dostlar Grubu- Deniz-Melike-Nazmi-Ayşe-Duru-Ada Özçakır- Derin, Deniz, Aren, Deniz, Mercan, Ender, Aras, Zahide Eve, Atlas- DEÜ Hukuk Fakültesi 1987 girişli hukukçular- Devlet Güzel Sanatlar Akademisi 1965 Yılı Girişli Mimarlık Bölümü Mezunlar Grubu- DGSA 76 Mimarlık girişliler / Bebek Şehircilik Grubu- DGSA Mimarlık Bölümü 1976 girişlilerden bir grup- Dil Derneği- Diyarbakır Maarif Koleji 1972 mezunları- Diyarbakır Maarif Koleji 64 girişliler- Dokuz Eylül İşletme Fakültesi 1984 Mezunları Grubu- Dr. İlterhan Argüden, Dr. Cevdet Top Bolu- Dursun Akçam Kültür ve Sanat Vakfı- Ege Ecza 1976 girişliler- Ege Tıp 80 Mezunları- Ege Tıp 82 Mezunları- Ege Tıp 99 Mezunları adına Özgür Gençler- Ege Üniversitesi İzmir DMMA Mezunlarından bir grup- Ege Üniversitesi Makine Mühendisleri Buca 77 Mezunları- Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 1976 mezunları- Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 78 mezunları- Ege Üniversitesi Top Fakültesi 1977 mezunları- Ege Ünv. Ziraat Fak. Tarım Ekonomisi 86 Mezunlarından bir grup- Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi / Demokrat Mühendisler- Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi / Demokrat Mühendisler- Emektar Dayanışmacı Eğitimciler- Eski Dragoslular- Eskişehir CUMOK- Eskişehir Maarif Koleji ve Eskişehir Anadolu Lisesi 1977 mezunları- Fikret Çamlı anısına eşi ve kızları- FOKAİ Yelken Grubu / FOÇA- Galatasaray Liseli Tıp doktorları- Galatasaray Lisesi 101. Dönem- Galatasaray Lisesi 104. dönem- Galatasaray Lisesi 105. Dönem- Galatasaray Lisesi 106. Dönem- Galatasaray Lisesi 107. Dönem- Galatasaray Lisesi 109. Dönem- Galatasaray Lisesi 112. Dönem mezunları- Galatasaray Lisesi 113. Dönem- Galatasaray Lisesi 114. Dönem- Galatasaray Lisesi 119. Dönem- Galatasaray lisesi 120. Dönem- Galatasaray Lisesi 121. devre mezunlarından bir grup- Galatasaray Lisesi 96. dönem- Galatasaray Lisesi 97. dönem- Galatasaray Lisesi 98. Dönem- Galatasaray Lisesi 99., 100., 102., 103. dönemler- Gaziantep ODTÜ 79 girişliler- Geleceğin Cumhuriyet okurları- Genç Ankara Cumhuriyetliler 1969- Genç KTÜ’lüler- Gülden Uğur Dizdar, Tunç Dizdar, Yıldız Erhan, Altınay Bilgiç- Hacettepe Tıp 1977 Mezunları- Hacettepe Tıp Fakültesi 1975 Mezunlarından bir grup (75AA)- Hacettepe Tıp Fakültesi 1981 mezunları- Hacettepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü 1974 mezunları- Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi 1979 H Kodlu İstatistik mezunları- Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü 1977 yılı mezunlarından bir grup- Hacettepe Üniversitesi Maden-Jeoloji Bölümü 1979 Mezunu bir grup okur- Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 1982 mezunları- Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 1984 mezunları- Handan, Sezer, Bülent ve Ayfer- Hava Harp Okulu 1969 Mezunları Dayanışma Grubu- Hava Harp Okulu 1974 mezunu bir grup emekli subay- Hava Harp Okulu 1976 Mezunları- Haydarpaşa Lisesi 1973 Mezunları HL73 Grubu- “HEF” Cumhuriyet Sevenler- Isparta Ş.A.İ.K. Nostalji Grubu 66-67-68-69 mezunları- İ. Üniversitesi İktisat Fakültesi 1972 girişliler- İ.Ü. Eczacılık Fakültesi’nden Cumhuriyet okurları- İ.Ü. Hukuk Fakültesi 1968 girişlilerden bir grup- İ.Ü. Hukuk Fakültesi 59 Mezunları- İ.Ü. İktisat Fakültesi 1961 mezunlarınran bir grup- İ.Ü. İktisat Fakültesi 1964-65 girişli bir grup- İ.Ü. İktisat Fakültesi 1970 mezunları- İ.Ü. İktisat Fakültesi Karında 1968-72 grubu- İ.Ü. İŞL. Fak. İşletme İktisadı Enstitüsü 18. dönem 1975 yılı mezunlarından bir grup- İ.Ü. İşletme Fakültesi 1970 girişlilerden bir grup- İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi 1979 ilk öğrencileri (Kılıç Artıkları Grubu)- İ.Ü. Tıp Fakültesi 1964 girişli Atatürkçü doktor kızlar- İbrahim Ethem Torunları- İDMMA 76-77 girişli Süleyman, Levent, Suat, Ertan,,,,,- İDMMA Harita Kadastro Müh. Gündüz 76 - 77 girişliler- İEL’den bir grup emekli kadın öğretmen- İktisat / 71- İST. ÜNİV. İŞL. FAK. İşletme İktisadı Enstitüsü 18. Dönem 1975 Yılı Mezunlarından bir grup- İstanbul Alman Lisesi 66-67 girişliler- İstanbul Erkek Lisesi’nden bir grup mezun- İstanbul Masterleri- İstanbul Rize Masası adına Necati Ekşi- İstanbul Robert Koleji Yüksekokulu 1969 yılı mezunlarından bir grup- İstanbul Robert Koleji Yüksekokulu 1970 mezunu bir grup- İstanbul Tıp Fakültesi (ÇAPA) 74 Mezunları- İstanbul Tıp Fakültesi 1979 mezunları- İstanbul Tıp Fakültesi 1983 Mezunlarından bir grup- İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1980 mezunları- İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 81 mezunları- İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Tek Numaralı 1977 Girişliler- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 1970 girişliler- İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi 1973 Mezunlarından bir grup- İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi 1969 girişliler- İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 78 mezunlarından bir grup- İTÜ - 7369 Cumhuriyet Candostları- İTÜ - 7369 Cumhuriyet Dostları- İTÜ - MMF İnşaat Mühendisliği 1973 girişliler- İTÜ 1969-73 dönemi Kimya Fakültesi mezunlarından bir grup- İTÜ 7375’li Cumhuriyetçiler- İTÜ Elektrik 89 ve 90 girişli 7 Prochkalar- İTÜ Elektrik Fakültesi 1966 girişlilerden bir grup- İTÜ Elektrik Fakültesi 1966 girişlilerden bir grup- İTÜ Elektrik Fakültesi 1975 girişliler- İTÜ Elektrik Prochkalar- İTÜ İnşaat 62 mezunu Cumhuriyet okurları- İTÜ İnşaat 70 mezunlarından “Bizbize” grubu- İTÜ İnşaat Fakültesi 1972 Mezunları- İTÜ İnşaat Fakültesi 1973 Girişliler- İTÜ İnşaat Fakültesi 1986 mezunu bir grup arkadaş- İTÜ İnşaat Fakültesi Taşkışla 1972 girişli arkadaşlar- İTÜ İnşaat Fakültesi Taşkışla 70 girişliler- İTÜ Maçka 79 Devrimci İnşaat Mühendisleri- İTÜ Maçka Maden Fakültesi 1973-74-75 girişliler- İTÜ Mak. 68/69 mezunlarından bir grup- İTÜ Mak. 68/69 mezunlarından bir grup- İTÜ Makina Fakültesi 1972 mezunları- İTÜ Makina Fakültesi 1977 Girişliler- İTÜ Metalurji Mezunlarından 76-77-78 Girişli bir grup- İTÜ Mimarlık Fakültesi 59-60 girişli bir grup- İTÜ MMF 1971 Girişliler Dostluk Grubu- İTÜ’lü 173’ler- İzmir AKL 81 dönem mezunu bir grup arkadaş- İzmir Atatürk Lisesi 1977 mezunlarından bir grup- İzmir Atatürk Lisesi 1979 yılı mezunları- İzmir atatürk Lisesi 1987/80 Basketbol Takımı- İzmir Atatürk Lisesi 80 Yatılı mezunları- İzmir Atatürk Lisesi’87 Mezunu 50’lik Gençler- İzmir Bornova Anadolu Lisesi Denizli Grubu- İzmir Hava Lisesi 1970 2. Sınıf girişliler- İzmir Hava Lisesi 1970 Girişliler- İzmir Hava Lisesi 1973 girişliler- İzmir Koleji (Bornova Anadolu Lisesi) 71 mezunları- İzmir Maarif Koleji (BAL) 70 mezunları- İzmir Maarif Koleji (BAL) 74 mezunları- İzmir Maarif Koleji (BAL)’66 mezunları- İzmir Maarif Koleji 63-64 mezunlarından bir grup- İzmir-Aliağa emekli öğretmenlerinden bir grup- Kabataş Erkek Lisesi 3 FEN G mezunları- Kadıköy Anadolu Lisesi 1979 Mezunları- Kadıköy Maarif Koleji 1962 Hazırlık A Sınıfından bir grup- Kadıköy Maarif Koleji 1973 mezunları- Kadıköy Maarif Koleji 1975 mezunları- Kadıköy Maarif Koleji 1977 mezunları- Kadıköy’den bir grup Cumhuriyet okuru- Kandilli Kız Lisesi 1970 yılı mezunlarından bir grup- Kara Harp Okulu 1965 mezunları- Kara Harp Okulu 1973 mezunları- Kara Harp Okulu 1973 mezunu bir grup emekli subay- Kara Harp Okulu 1975 mezunlarından bir grup- Kara Harp Okulu 1976 mezunları- Kara Harp Okulu 1978 Mezunları- Karaman Cumhuriyet okuru ve dostları- Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu 1970 sınıf arkadaşları- Kasımpaşa FYO mezunlarından bir grup- Kayseri’den Cumhuriyet Dostları- Kenthaber- Kepirtepe İlköğretim Okulu 1974 mezunlarından bir grup- Kepirtepe İlköğretmen Okulu 1972 mezunlarından bir grup- Kepirtepeliler Eğitim Vakfı- Kocaeli CHP Siyaset Üretim Grubu adına Sait Aydın- Kocaman, Ebeperi, Açıkel ve Erdem aileleri- KOOP-C Yönetim Kurulu- Köy Enstitüleri Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği (KAVEG)- Kuleli 79- Kumpas davalarında özgürlükleri gasp edilen Türk askerleri adına KUMPASDER- Kültür Sanat Ortamı SergiOdası- Kütahya Tavşanlı Cumhuriyet okurları- Latife Hanım Grubu- Manisa Lisesi’nin (yatılı) 50 yıllık mezunları- Milli Merkez Yönetim Kurulu ve Yürütme Kurulu Üyeleri- MİYO mezunu bir grup- Muğla EDTO Hekimleri- Mülkiye 1961 girişliler- Mülkiye 1978 mezunları- Mülkiye 68 Kuşak- Mülkiye 76- Mülkiye 85 Mezunları Çınaraltı Grubu- Nazilli Yenimahalle Ortaokulu emekli öğretmen ve mezunları- NDS 1973-1974 mezunlarından bir grup- Neslisu-Zeynep-Aliye-Haluk Onat ve KerimanErdoğan-Kenan-Neriman’ın (1943’ten bu yana) adadıkları davalarının anısına- Niğde ÇYDD’li Cumhuriyet okurları- Notre Dame De Sion Lisesi 1965 mezunlarından bir grup- ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü 1976, 1978, 1979 mezunlarından bir grup- ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü 1980 civarı mezunlardan bir grup arkadaş- ODTÜ Endüstri Mühendisliği bir grup 1982 mezunu- ODTÜ Gaziantep- ODTÜ İdari İlimler Fakültesi 1970 Mezunları- ODTÜ İdari İlimler Fakültesi İşletme Bölümü 1972 mezunlarından bir grup- ODTÜ İdari İlimler Fakültesi İşletme Bölümü 79-80 Mezunları- ODTÜ İnşaat 1968-1969 mezunları- ODTÜ İnşaat 78-79-80 mezunlarından bir grup- ODTÜ İnşaat Müh. 1994 Mezunları’ndan bir grup- ODTÜ İnşaat Mühendisliği 1969 - 1970 mezunları- ODTÜ İnşaat Mühendisliği 84-85-86-84 mezunu bir grup- ODTÜ İnşaat Mühendisliği 87-88-89 mezunlarından bir grup- ODTÜ İşletme 1974 mezunlarından bir grup- ODTÜ İşletme 1985 ve 1986 mezunları- ODTÜ İşletme 1987-1988 mezunları- ODTÜ İşletme 78 Mezunları- ODTÜ Kimya Mühendisliği 1978-1979 mezunları- ODTÜ Makina 1976 Mezunları- ODTÜ Makina 1978 Mezunları- ODTÜ Makina 1982-83-84 mezunları- ODTÜ Makina 1991 yılı mezunları- ODTÜ Makina 75-76 girişlilerden bir grup- ODTÜ Makina 79 Mezunları- ODTÜ Makina 79/1 Mezunları- ODTÜ Makina mühendisleri 71 mezunları- ODTÜ Makina Mühendisleri 72-73-74 Mezunları- ODTÜ Metalurji Mühendisliği 1983 mezunları- ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği 1979-82 mezunları- ODTÜ Mezunları “Şerefli’den Vişnelik’e” Whatsapp grubu- ODTÜ mezunları Almanya- ODTÜ Mimarlık 1978-1979 mezunları- ODTÜ Mimarlık 70-72 Mezunlarından Ayşe, Cansen, Çiğdem, Eser, Fahriye, Füsun, Gönül, Güncü, İlhan, Leyla, Rengin, Şirin, Tomris, Tülin, Yıldız- ODTÜ Mimarlık 70-74 mezunlarından bir grup- ODTÜ Mimarlık 79-80-81 mezunları- ODTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü 75 girişliler- ODTÜ Petrol Mühendisliği 1982-83-84 mezunları- ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü 1980 Mezunları (CP’80)- ODTÜ Türk Halk Bilimi Topluluğu mezunu bir grup- ODTÜ-EE 76/1 mezunları Whatsapp grubu- Okan Yaşar Elebaşı ve Yozgat Boğazlıyan Uzunlu Belediyesi çalışanları- Özden-Sıtkı ve Aysel - Mecdi ve Emel, Sabri ve Merih, Nedret, Lütfiye, Sibel ve Utku, İbrahim, Vicdan Ergüneyler- Özel İzmir Amerikan Koleji (ACI 79) Mezunlarından bir grup- Özel Moda Lisesi mezunlarından küçük bir grup- Özgür Basın Destekçileri- Pendik Lisesi 6FENB 1972- Perihan Özdizdar anısına Hale, Ayça ve Ceren Ögel- RC Yüksek 1967 Mezunları- Recep Kartal adına Gökçeada Öğretmen Okulu 1972 6-E sınıfı- Robert College (lise) 65-66 mezunlarından bir grup- Robert Koleji 1971 mezunları- Robert Lisesi 1969 mezunları- S.G. Avusturya Lisesi 1972-1973 mezunları- Saint Joseph Lisesi 100. yıl mezunlarından bir grup- Samsun 19 Mayıs Lisesi 1980 mezunları- Samsun Maarif Koleji 1975 mezunları- SDMMA mezunları- Sosyal Demokrasi Derneği- Sülerya Özoğul ve torunları Ata, Deniz, Ayda- Şebinkarahisarlı 68 Kuşağı- Şişli Lisesi 1973 mezunlarından bir grup- TAC 66 lise mezunları- Talaş ve Tarsus Amerikan Koleji Mezunları- Tarsus Amerikan Koleji 1968 mezunları- Tarsus Amerikan Koleji 88 mezunlarından bir grup Cumhuriyet okuru- TED Ankara Koleji 1965 6 FEN E - TED Ankara Koleji 1965 mezunu 6G fen sınıfı- TED Ankara Koleji 1972 Mezunları- TED Ankara Koleji 63 C Şubesi mezunları (kızlar)- TED Ankara Koleji 64 mezunları- TED Ankara Koleji 65 İ Şubesi mezunları- TED Ankara Koleji 66 Mezunları- TED Ankara Koleji 69 mezunları- TED Ankara Koleji 70 mezunları- TED Ankara Koleji 71 mezunları- TED Ankara Koleji 73 Mezunları- TED Ankara Koleji 79 mezunları- TED Ankara Koleji 84 mezunlarından bir grup- TED Ankara Koleji 88 mezunlarından bir grup- TED Ankara Koleji 89 mezunlarından bir grup- TED Ankara Koleji 93 mezunlarından bir grup- TED Ankara Koleji İlkokul 3F 1960- Telli Kavak Gezi Grubu- TEMA İstanbul Sitesi Cumhuriyet Gönüllüleri- TODAİE-SİYO mezunları- Trabzon CUMOK- Turhan Bulut ve Mengen Belediyesi çalışanlar Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi 1986-1987 mezunları- Üsküdar Kız Lisesi’ 63 Mezunlarından bir grup- WBF Ankara’dan Bir Grup Cumhuriyet Dostu- Yaşar Tekin, Ali Aluç ve arkadaşları- Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği (YKKED) Genel Merkezi ve Şubeleri- Yeniden CHP Grubu’nun Dayanışması- Yıldız Makina 76-77 girişli mezunlardan bir grup- YTÜ 1985 Endüstri Mühendisliği mezunları- Zonguldak “Eylül” grubu adına Tunç Çelebi cumhuriyet.com.trMenderes erken seçim tarihini açıklasaydı27 Mayısönlenebilirdi
Menderes erken seçim tarihini açıklasaydı 27 Mayıs önlenebilirdi figure > Neden İlker Başbuğ? Önce Osmanlı’dan Cumhuriyet’e 600 yıllık tarihsel kesitte yaşanan güç mücadelelerini, büyük çarpışmaları, taht kavgalarını yazdı. Sonra 1923’ten 1961’e kadar geçen 38 yılda, yaşananlara ışık tuttu. Hangi tarihsel kesitte, hangi güçler ve temsilcileri nasıl karşı karşıya geldi, kimler kazandı, kimler kaybetti? 26. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, okullarda ders kitabı olarak okutulabilecek nitelikteki “Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi” serisinin üçüncüsünde Türkiye ve dünya için çok önemli bir dönem olan 1961-1980 dönemini anlattı. Darbeler, terör, kontrgerilla ve daha fazlası... Başbuğ ile buluştuk, bugün yaşananların tohumlarının atıldığı o döneme gittik. - 27 Mayıs darbesi, toplumun bugün de şahit olduğumuz kesin çizgilerle bölünmüş bir yapıya dönüşmesinin başlangıcı olmuştur. - Osmanlı İmparatorluğu’nu çöküşe getiren ana neden ekonominin iflas etmesiydi. Demokrat Parti döneminde 1958 yılı ekonomik çöküşün başlangıcıdır.- Anarşi ve terör aylarını planlayan ve icra eden örgütlerin, 12 Eylül günü yakalanmamak için, eylemlerine son vererek, yeraltına girmeye çalıştığı söylenebilir.- Türkiye Masası Sorumlusu Henze’nin “Müdahale bizim için iyidir. Bir şey yapılmasına gerek yok” demesi ABD’nin 12 Eylül’ün arkasında olduğunu gösteriyor. - 3 Aralık 1990 günü Özel Harp Dairesi’nin bünyesinde “kontrgerilla” diye bir kuruluş bulunmadığı açıklanmıştır. Ben de, öyle bir yapılanmayı ne gördüm, ne de şahit oldum. - Yeni kitabınızda bu kez de Türkiye’nin çalkantılı 1961-1980 yıllarını kaleme aldınız. Üstelik öyle bir dönem ki hâlâ aydınlatılamamış pek çok karanlık olay var. Söyler misiniz, bugün yaşananların tohumları aslında o yıllarda mı atıldı? Kısa bir cevap: Evet… - Ne açıdan?Özellikle toplumun bölünmüşlüğü açısından… - “Güç Odakları’nın Mücadelesi kitaplarından çıkabilecek genel bir tespit şu olabilir: “Ekonomik çöküntüyle siyasal çöküntü arasında direkt ilişki vardır” görüşündesiniz.. Açar mısınız? Osmanlı İmparatorluğu’nu çöküşe getiren ana neden imparatorluğun ekonomisinin iflas etmesiydi. Yakın tarihe gelirsek, Demokrat Parti döneminde 1958 yılı, ekonomik çöküşün başlangıcıdır. Dış ödemeler dengesi bozulmuş, döviz darlığı ortaya çıkmış ve enflasyon artmıştır. Ağustos ayında IMF denetimini hükümet kabul etmiştir. Ekim 1959’da ABD, Türkiye’nin istediği 300 milyon dolarlık yardımı vermemiştir. 1970’li yılların sonuna gelinirken, 1978’de enflasyon oranı yüzde 44’e, 1979’da yüzde 68’lere tırmanmıştır. GSMH yıllık artışı 1978’de yüzde 2.9, 1979’da ise yüzde 0.4’e düşmüştür. Geçmişte yaşananlar, ekonomik istikrarın olmadığı bir dönemde siyasal istikrarın da olmadığını bize gösteriyor. 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi’nin açılış konuşmasında Atatürk bunu açık olarak söylüyor: “Tarih, milletlerin yükselme ve düşmesi sebeplerini ararken, birçok siyasi, askeri ve sosyal nedenler saymaktadır. Fakat bir milletin yükselmesiyle ve düşmesiyle ilgili olan milletin ekonomisidir.” - Menderes 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’deki konuşmasında “Yolumuz serbest seçim yoludur. Memleketimizde demokrasinin yerleştirilmesinin yolu budur. Fakat her şeyden önce düzenin korunması kati bir zorunluluktur” diyor. Konuşmasının demokrasi açısından bir bedeli oldu mu? 23 Mayıs 1960 günü DP Genel İdare Kurulu toplantısında Sıtkı Yırcalı, “Derhal seçimleri yapacağımızı açıklayayım” deyince, Adnan Menderes’in cevabı “derhal” olmuştu. Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi. Çünkü erken seçim kararı almış bir hükümete karşı bir askeri darbenin gerçekleştirilmesi, açıkça milletin siyasi iradesine de vurulacak bir darbe olurdu. - Yine öngörünüz üzerinden gitmek istiyorum: Diyorsunuz ki: “27 Mayıs darbesi önlenebilirdi”. Varsayalım ki önlendi, bugün ortaya daha farklı bir tablo mu çıkardı? 27 Mayıs askeri müdahalesi Cumhuriyetin getirdiği siyasal sisteme vurulan ilk darbenin adıdır. Elbette DP iktidarının, son yıllarında anayasayı ihlal eden, Tahkikat Komisyonu’nun kurulması ve yetkilerle donatılması gibi uygulamaları olmuştur. Ama çözüm askeri darbe olmamalıydı. İşin diğer bir önemli noktası ise ABD CIA Başkanı’nın, 28 Nisan 1960 günü yaptığı bir konuşmada söylediği gibi, “Türkiye’de seçimler yapılacak olursa, CHP bu seçimleri kazanabilecektir” diye bir değerlendirme yapmış olmasıdır. Yani seçimler erkene alınabilseydi, iktidar seçim yoluyla değişebilecekti. 27 Mayıs darbesi, kendinden sonra gelen askeri müdahaleler üzerinde de önemli tesirler yaratmıştır. Siyasi tecrübeye ve olgunluğa sahip kişilerin siyaset sahnesinden uzaklaşmasına neden olmuştur. Daha da önemlisi, toplumun bugün de şahit olduğumuz kesin çizgilerle bölünmüş bir yapıya dönüşmesinin de başlangıcı olmuştur. - 27 Mayıs darbesinde neredeydiniz? Kuleli Askeri Lisesi’nde son sınıf öğrencisiydim. O yıl sonunda Kara Harp Okulu’na gittik. - 22 Şubat 1962’de de darbe girişimi oluyor, ancak öncesinde, 5 Şubat’ta Başbakan İnönü Kara Harp Okulu’na geliyor. Siz de kendisini karşılayan merasim bölüğündesiniz ve 22 Şubat’ta öğle saatlerinde bir emir veriliyor...Evet, 22 Şubat öğle saatlerine doğru depolardaki silah ve teçhizatımızı alma emrini aldık. Ortada olağanüstü bir durum olduğu belliydi. Tabur Komutanımız Kur. Bnb. Bahtiyar Yalta idi. Yalta, hepimizin örnek aldığı, değerli ve karizmatik bir subaydı. Talat Aydemir’e yakındı. Yemekhanelerde her an göreve hazır olarak bekliyorduk. Gece yarısını geçmişti. Tabur komutanımız geldi. Ordu içinde silahlı bir çatışmaya neden olunmaması için harekâttan vazgeçildiğini söyledi. Toplum psikolojisinin hâkim olduğu bir yerde, genç ve tecrübesiz bireylerin, “bireysel davranması” mümkün değildir. Böyle bir davranış şekli de bu bireylerden pek beklenmemelidir. Olayların değerlendirilmesi ve yargılanmasında bu nokta dikkate alınmalıdır. - Talat Aydemir’in 22 Şubat darbe girişimi niye tutmadı? 22 Şubat darbe girişiminin en kritik anı saat 16.00 civarlarında yaşandı. Binbaşı Fethi Gürcan, Muhafız Alayı’nın komutasını eline geçirmiştir. O anda, Cumhurbaşkanı, Başbakan, hükümet üyeleri ve komutanlar Çankaya’da toplantı halindeydi. Gürcan, Talat Aydemir’e telefon ederek, durum hakkında bilgi verdikten sonra, “Hepsini enterne edeyim mi” diye, Aydemir’in emrini sorar. Aydemir, “Hayır. Serbest bırakacaksınız, çıkacaklar” der. İnönü daha sonra o anı “Şimdi kaybettiler” diyerek değerlendirmiştir. 15 TEMMUZ İLE KIYASLANAMAZ- Talat Aydemir ve Seyhan’ın darbe girişiminin planlı ve hazırlıklı olmadığını söylüyorsunuz. Birçok yanıyla bu kalkışma 15 Temmuz ile çok kıyaslandı; katılır mısınız? Hayır, katılmıyorum. Elbette ikisi de darbe girişimi. Fakat aralarında dağlar kadar fark var. Her şeyi bir tarafa bırakın, 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963’te darbe girişimlerinde, Talat Aydemir ve arkadaşları Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içinde olabilecek çatışmaları önlemek için darbe girişimlerine son verdiler. Hatta 21 Mayıs’ta Aydemir, ölüme gideceğini bile bile bu kararı aldı. 15 Temmuz darbe girişiminde ise FETÖ’cüler bırakın TSK içindeki çatışmayı, Türk milleti üzerine ateş açmaktan bile çekinmediler. Bu iki darbe girişiminin kıyaslanmasının doğru olmadığını düşünüyorum. - Asıl sorun “Türkiye’nin bir türlü burjuva demokrasisine geçememesi” midir? Diyelim ki “bir milli burjuvazi” tarih sahnesinde yerini aldı, ne değişirdi? Türkiye’de arzu edilen milli burjuvazi oluşabilseydi, Batı modellerinde olduğu gibi, bu burjuvazi toplumun demokratikleşmesi sürecine olumlu katkılar yapabilecekti. Ekonomik gücü, siyasal irade üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanabilecekti. O zaman da ortada farklı karmaşık bağlantılar, vesayet ve temsil ilişkileri de olmayacaktı. Ama eğer bir ülkede burjuvazi devletin kendisine sağladığı imkânlarla gelişiyorsa, bu burjuvazinin demokratikleşme yönünde bir baskı unsuru olması söz konusu olamaz. İNÖNÜ’NÜN BAŞBAKAN OLMASI TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK ŞANSTI- Kitapta “22 Şubat darbe girişiminden sonra ordu içindeki gizli yapılanmaların faaliyetlerine devam ettiğini” okuyoruz. Niye önlenemedi? 27 Mayıs askeri darbesi Türk ordusunun komuta kademesini siyasetin içine bulaştırmıştı. Ordunun üst komuta kademeleri alt kademelerin üzerinde bir türlü kontrol sağlayamadı. Hatta alt kademelere taviz verildiği durumlar bile oldu. Türkiye ancak 1965 seçimlerinden sonra siyasal istikrara kavuşabildi. 1961-1965 sürecinde, bu kaotik ortamda, İsmet İnönü’nün başbakan olması Türkiye için büyük bir şanstı. - Ve günlerden 21 Mayıs 1963… O gün tabur nöbetçi subayısınız... O gece İstanbul’da 2. Zırhlı Tugay 22. Mekanize Taburu’nda nöbetçi subayı idim. Gece yarısını geçmişti. Telefonum çaldı. Telefonun karşısında tugay nöbetçi amiri vardı. Tabura alarm vermemi söyledi. Taburu hemen harekete geçirdik. Bölükleri toplamaya başladık. O esnada tabur komutanı geldi. Kendisini karşıladım. Ben bu durumun “normal bir alarm” tatbikat olduğunu sanıyordum. Bunu tabur komutanına söyleyince, “Oğlum ne alarmı, ihtilal, darbe oluyor” dedi. Tugay nöbetçi amiri beni 5-7 devriyesi ile görevlendirmişti. Saat 12.00’ye doğru ben de biraz istirahata çekilmiştim. O saatten sonra, darbeciler tugayın kontrolünü ele geçirmişler. Daha sonra da kontrolü kaybetmişlerdi. Ben alarm emrini darbecilerden değil de esas nöbetçi amirinden almıştım. Bu, genç ve tecrübesiz bir teğmen olarak benim için şanstı. - “1961-1965 dönemi, Türkiye’nin ideolojik olarak sağ ve sol diye iki kutba ayrılmasının başlangıcını oluşturdu” görüşündesiniz. Peki, bugünün Türkiyesi’nde nasıl bir kutuplaşma var? 1961 yılında Türkiye İşçi Partisi’nin kurulmasından iki yıl sonra Komünizmle Mücadele Derneği kuruldu. 1952 yılında kurulan Türk-İş’in karşısına da 1966’da DİSK çıktı. Bütün bu gelişmeler toplumdaki bölünmeyi pekiştirdi. Bugünün kutuplaşmasının temelinde ise yargı ve adalet sistemine olan farklı bakışların olduğunu düşünüyorum. - 12 Mart’tan sonra Fethullah Gülen ve arkadaşlarını yargılayan İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi hâkimlerinden Albay Kaya Alpkartal, “Ben komünistleri mahkûm etmeden, Nurcuları mahkûm etmem” diyor. Ardından sıkıyönetim mahkemesindeki görevinden alınmasını düşündürücü buluyorsunuz. Ne açıdan düşündürücü? Yargının içinde bulunduğu acı durum nedeniyle düşündürücü. ÖCALAN CEZAEVİNE GİRMESEYDİ…. - 12 Mart sonrası Abdullah Öcalan cezaevine girmeseydi, PKK yine de kurulabilir miydi? Bu soruya kesin cevap verilmesi zor. Ancak, Öcalan’ın Mamak Askeri Cezaevi’nde geçirdiği yaklaşık altı ayın onun düşünceleri üzerinde büyük etki yarattığı da ortada. Kendi anlatımıyla Öcalan o süreci şöyle tanımlıyor: “…Okuldan kopmuştuk. Ütopyadan kopmuştuk. Benim profesyonel devrimciliğe girişimdir. Mamak’ta ilk defa tutuklu olan devrimcilerle kaldım. Bu tutukluluk döneminden çıkarsak, neyi nasıl organize edeceğiz diyorduk?” ILIMLI İSLAM PROJESİ ÖNEMİNİ KAYBETTİ - Siyasal İslama epey geniş yer ayırmışsınız. Laikliğin önemine de vurgu yapıyorsunuz. Laiklik tehdit altında mı?Kitapta “Dünden 1970’lere siyasal İslam” hareketlerini incelemeye çalışıyoruz. Siyasal İslamın ana hedefi; dini değerlerle siyasal alanın yönünü değiştirmektir. Elbette bu düşünce laik düşünceye aykırıdır. - Siyasal İslamın yükselişiyle ABD’nin dünya siyaseti arasında nasıl bir ilişki var? ABD, 2000’li yılların başında, şeriat sistemi ile yönetilen ülkeleri İslam ülkelerini “Radikal İslam” modelini uygulayan ülkeler olarak görüyordu. Bu ülkelerde İslami hukuk kuralları yanında, demokratik bazı kurumları, yasal uygulamaları da gerçekleştirerek “Ilımlı İslam” modelini yaratmayı düşündüler. Ancak 2010’lu yıllarda bunun uygulanabilme olanaklarının olmadığını gördüler. “Ilımlı İslam” projesi biraz önemini kaybetti. ECEVİT’İN İSTİFASI DOĞRU OLMAMIŞTIR - Tarih 18 Eylül 1974… Ecevit başbakanlıktan istifa ediyor, bu siyasal bir gaf mı? İlgili bölümün başlığı; Ecevit’in başbakanlıktan istifası: Bir siyasal gaf mı? Kıbrıs Barış Harekâtı Ecevit’i ulusal kahraman haline getirdi. Erbakan ile koalisyon hükümetini sürdürebilmek pek kolay değildi. Bu gerçek. Erken seçime gidilmesi halinde CHP’nin çoğunluğu sağlama şansını ele geçirebileceğini Ecevit düşünmüş olabilir. Bu nedenlerle Ecevit 18 Eylül 1974’te başbakanlıktan istifa etti. Ancak erken seçim kararının alınması için Meclis’te çoğunluğun sağlanması gerekiyordu. Diğer hiçbir muhalefet partisinin CHP’nin kesin kazanacağı bir erken seçimi desteklemesi düşünülemezdi. 31 Mart 1975’e kadar Meclis’ten güvenoyu alabilecek bir hükümet çıkmadı. Türkiye yedi ay güvenoyu alamayan Sadi Irmak hükümeti tarafından yönetildi. İşin ilginç yönü; Ecevit’in istifa etmesinden bir gün önce, 17 Eylül 1974’te ABD Kongresi “Türkiye’ye Yapılan Silah Satışlarının ve Askeri Kredilerin Durdurulması” kararını aldı. Bu kapsamda, Ecevit’in 18 Eylül 1974’te istifa etmesi pek doğru olmamıştır. KONTRGERİLLAYI NE GÖRDÜM NE ŞAHİT OLDUM - 5 Temmuz 1972… Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan, ayağında prangayla sorguya götürülür. Sorgulayan, “Burası Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Kontrgerilla Örgütü’ diyor. Siz Genelkurmay Başkanlığı yaptınız. Kontrgerilla var mıydı? Kontrgerilla konusu da kitapta detaylı olarak incelenmektedir. 3 Aralık 1990 günü Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan meşhur Özel Harp Dairesi’ne ilişkin basın toplantısında, Özel Harp Dairesi’nin bünyesinde “kontrgerilla” diye bir kuruluş veya böyle bir görevin bulunmadığı net olarak açıklanmıştır. Ben de öyle bir yapılanmayı ne gördüm ne de şahit oldum. - Peki, Ecevit, neden kontrgerilla tartışmasını Türkiye’nin gündemine getirme gereksinimini duydu? Bu kontrgerilla konusu, Demirel ile Ecevit arasında bir tartışma konusuna dönüştürülmüştür. Türkiye, 1970’li yıllarda çok karanlık, hâlâ tam olarak çözülememiş olaylar yaşamıştır. 3 Şubat 1978 günü Ecevit, yaptığı bir açıklamada, şunları söylemiştir: “Yaptığım araştırmalara göre, Türkiye’de devletçe düzenlenmiş kontrgerilla resmen yoktur.” Ancak buna rağmen, Ecevit’in de dediği gibi, “gayri nizami harp eğitimi” almış, halen devlet kurumlarında görev yapan veya devlet kuruluşlarından ayrılmış bazı kişiler, herhangi bir şekilde yasadışı eylemlere karışmış ve kullanılmış olabilirler. Bu ihtimal toptan reddedilemez. Bu konuya ilişkin, soruları olup bu sorulara cevap arayanlara bu kitabı dikkatle okumalarını öneririm. - Erenköy/Ziverbey’de sorgulamayı yapan 1. Ordu personeli niye kendisini kontrgerilla örgütü olarak tanıtıyor o halde? O kişiler, sorguladıkları kişilerin Türkiye’de Marksist/komünist bir rejimi kurmaya çalıştıklarını düşünmektedirler. Ayrıca, kendilerine bir paye ve görev yüklemeye çalışmaktadırlar. Ama aslında, Erenköy-Ziverbey sorgulaması TSK içindeki güç odaklarının bir iktidar mücadelesiydi. Türk kamuoyu “kontrgerilla” sözcüğünü Talat Turhan’dan duydu. Talat Turhan’da daha sonra yazdığı kitabında, “kontrgerilla diye elbette bir örgüt bulunmamaktadır” diye yazmıştır. - 12 Mart muhtırasından önce ve sonraki olayların arkasında gizli güçler var mıydı? 12 Mart muhtırasının arkasında, ABD’nin olduğuna ilişkin bazı somut nedenler var. TSK komuta kademesinin “tam ve doğrudan bir askeri rejim” kurma isteğine sahip olmaması, böylece Türkiye’nin Yunanistan ve Pakistan gibi askeri diktatörlük rejimine dönüşmemesi, ordu içindeki sol kanatın tasfiye edilmesiyle, Türkiye’de Irak, Suriye ve Mısır’da olduğu gibi “Baas Tip” bir rejimin kurulması risk ve tehdidinin ortadan kalkması gibi… Detayını kitaba bırakalım. - 2009’un son günlerinde yargı kullanılarak TSK’yi ve özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı hedef alan olayların yaşanmasında kontrgerilla tartışmalarının etkisi var mı? Belirli ölçüde geçmişte yapılan kontrgerilla tartışmalarının etkisi olduğu ileri sürülebilir. Orada, “faili meçhul bazı cinayetlere” ilişkin bazı bilgilerin bulunması ve bulunamazsa da fırsat yaratıp bazı hazırladıkları komploları oradaki bilgisayarlara yerleştirmeyi düşünmüşlerdi. 24 OCAK İLE 12 EYLÜL ARASINDAKİ İLİŞKİ - Çöküşün başlangıcı olarak 1979’u gösteriyorsunuz. Türkiye’nin de zor yılları… “Türkiye’de ‘muhafazakâr devrim’ sürecinin başlamasına mı karar verilmiştir?” diye soruyorsunuz.6. Demirel hükümeti 12 Kasım 1979’da kuruldu. Üç hafta sonra da, Turgut Özal Başbakanlık Müsteşarlığı’na getirildi. Bence, bu Türkiye’nin “muhafazakâr devrim” sürecine girişinin başlangıcıdır. 24 Ocak 1980’de de Özal’ın hazırladığı 24 Ocak kararları açıklandı. Özal, ekonominin sağlığına kavuşturulması için en az beş yıllık bir süre verilmesini istemişti. ABD, 24 Ocak Kararları’nın hayata geçirilmesinden fazlasıyla memnundu. 24 Ocak kararları ile 12 Eylül Darbesi arasında bir ilişki olduğu açıktır. Beyaz Saray’da Türkiye Masası Sorumlusu olan, Paul Henze’nin askeri darbeyi öğrendiğinde, “Bu müdahale bizim için iyidir. Herhangi bir şey yapılmasına gerek yok” şeklindeki ifadesi de ABD’nin 12 Eylül Darbesi’nin arkasında olduğunu göstermektedir. - 12 Eylül askeri müdahalesi engellenebilir miydi? Demirel ile Ecevit, son olarak 24 Temmuz akşamı Çankaya Köşkü’nde bir araya geldiler. Eğer o akşam, AP ile CHP’nin bir koalisyon hükümeti kurulması konusunda anlaştıkları açıklanabilseydi, ne olurdu? Ayrıca Cumhurbaşkanlığı sorunu da uzlaşma ile çözülebilseydi, Türkiye 12 Eylül Darbesi’ni yaşar mıydı? Bu sorular haklı sorulardır. Üzerinde ciddiyetle düşünülebilir, değerlendirilir. Tabii kesin hüküm verilmesi zor. - 11 Eylül günü devam eden anarşi, 12 Eylül sabahı nasıl bıçak gibi kesildi? Zor ve çok tartışılan bir konu. Çok şey söylenebilir. Bu konuda kitapta bütün boyutlarıyla inceleniyor. Şimdilik burada sadece şunu söyleyeyim: Anarşi ve terör olaylarını planlayan ve icra eden örgütlerin, 12 Eylül günü yakalanmamak için, eylemlerine son vererek yeraltına girmeye çalıştıkları söylenebilir. Aksini söylemek pek rasyonel gözükmüyor. Ama yine de tartışmaya açık bir konu. İpek ÖzbeyArtan fiyatlar ithalatla terbiye edildi. Tüccarın insafına bırakılançiftçi yine yoksullaştı
Artan fiyatlar ithalatla terbiye edildi. Tüccarın insafına bırakılan çiftçi yine yoksullaştı figure > Kredi kullanmazsa üretim yapamayacak hale getirilen çiftçinin, şimdi de traktörünü, hayvanını haczetmeye başladılar. Hacizlerin 3 ay ertelenmesi ise yeterli değil. Ana paranın 5 yıla kadar ötelenmesi talep ediliyor. Bankalara olan 128.7 milyar TL’lik borcuyla yeni yıla giren çiftçinin, batık kredi miktarı ise 5 milyar TL’ye dayandı. TMMOB Ziraat Mühendisler Odası (ZMO) Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Öz sermayesi yetersiz olan çiftçi, uzun yıllardır uygulanan yanlış tarım politikaları sonucu bugün dışarıdan kredi kullanamazsa üretim yapamayacak duruma geldi” dedi. Çiftçinin bankalar dışında kooperatifler ve özel sektöre olan toplam borcunun ise 180 milyar TL’ye ulaştığına dikkat çeken Suiçmez, “Çiftçilerimizin 128 milyar TL krediye karşılık 200-225 milyar TL civarında teminat göstermesi sonucu traktörü, hayvanı, evi, arsası üzerine ipotek konuldu. Amasya’da traktörüne, Kars’ta hayvanına icra gelen çiftçilerimiz var” dedi. Henüz 4 gün önce, Tarım Kredi Kooperatifi’ne olan borcu nedeniyle koyunlarını, ineklerini satmak zorunda kalan Malatyalı bir çiftçi, traktörü de satışa çıkarılınca çaresizlikten ağlamıştı.BORÇ FAİZLERİ SİLİNSİNÇiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası borçlarının yeniden yapılandırılması ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmediğine dikkat çeken Suiçmez, “Çiftçi kuruluşu olan Tarım Kredi Kooperatifleri, maalesef bankaların üzerinde faiz ile kredi verip, mazot dahil temel girdileri daha pahalıya satıyor. Pandemi sürecinde yeterli desteği zamanında alamayan, sürekli artan üretim maliyetlerini karşılayamayan çiftçimizin, ipotekli malları üzerinde Tarım Kredi Kooperatifleri haciz işlemine başladı” dedi. Kısa dönemli faiz ertelemelerinin ya da haciz işlemlerinin 3 ay ertelenmesi çiftçinin borç batağında yaşadığı kısırdöngüyü aşabilmesi için yeterli olmadığının altını çizen Suiçmez, “Çözüm, özellikle takipteki çiftçi borçlarının derhal yapılandırılması, borç faizlerinin silinmesi, aldığı yıl koşulları üzerinden ana para ödemelerinin 5 yıla kadar ötelenmesidir” diye konuştu.ÜRETİCİ YOKSULLAŞTISon 10 yılda mazottaki fiyat artışın yüzde 216, gübrelerden ürede yüzde 292, DAP’ta yüzde 262 olurken, ürün fiyatlarındaki artışların çok daha düşük düzeyde kaldığına vurgu yapan Suiçmez, üreticinin yoksullaştığına dikkat çekti. Zaten yetersiz olan tarımsal destekler de zamanında ödenmiyor. 2006’da AKP’nin kendi çıkardığı Tarım Kanunu’na göre, çiftçiye verilmesi gereken destek 2019 ve 2020’de en az 43 milyar TL olmalıyken, 2019’da 16.1 milyar TL, 2020’de 22 milyar TL ödendi.TARIMDA KRİZ YILIZMO Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Pandemi sürecinin belirsizliği ve ülkemizde yaşanan ciddi kuraklık sorununun da etkisiyle 2021 yılı genel ekonomi ve de tarım sektörü için kriz yılı olmaya devam edecek” dedi. 2020’de yapılmaya devam eden hatalardan birinin ithalat politikası olduğuna vurgu yapan Suiçmez, “Buğday, arpa, mısır gibi pek çok üründe gümrük vergileri düşürüldü ya da sıfırlandı. Gıda fiyatları yükseldi diye gümrük vergisi düşürülür veya sıfırlanırsa tarımda dışalım artar ve Türkiye açık pazar haline gelir” dedi.PAHALILIK SÜRECEKÇiftçi yeni yıla ödeyemediği borçlarıyla girerken, yurttaş da 2021’i yıllık yüzde 21’i aşan gıda enflasyonuyla karşıladı. Bu oran, TÜİK’ten değil de çarşı pazardaki net zamlarla hesaplandığında yıllık gıda zamları yüzde 80’i buluyor. Tarımsal üretim maliyetlerinde dışa bağımlı olunduğu ve bu konuda çiftçiye destek olunmadığı için, bu yıl da benzer maliyet artışlarının sürmesi, pahalılığın devam etmesi bekleniyor. Bu yıl ayrıca, alarm veren kuraklık nedeniyle tarımdaki krizin derinleşmesi öngörülüyor. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı Hüsetin Demirtaş, gıda enflasyonunun nasıl kısırdöngü haline geldiğini, fahiş gıda zamlarına rağmen üreticinin neden kazanamadığını şöyle anlattı: “Yeterli kazanç sağlayamayan çiftçi üretimden çekiliyor. Bu, tarım ürünlerinin fiyatını artıran bir sorun. Bu kez ürün ucuzlasın diye ithalat yapılıyor. Bu da fiyatları aşağı çekemeyince gümrük vergileri sıfırlanıyor. Bu durum karşısında ithal ürünle rekabet edemeyen üreticilerin üretimden çekilmesi hızlanıyor ve döngü böyle devam edip gidiyor. Öte yandan, gıda fiyatlarındaki fahiş zamlardan üreticinin hiçbir kârı yok. Çiftçi, ürününü çoğunlukla mal ettiğinden düşüğe satmak zorunda kalıyor. Çünkü çiftçi, aracı tüccarların ya da büyük marketlerin insafına bırakıldı. Bu yüzden bir tarım ürününün, tarladan alındığı fiyatla markette satıldığı fiyat yüzde 100 zamlı. Tüm bunlar tarımı bırakan çiftçilerin artmasına, yine aynı sorunların tekrarlanmasına yol açıyor.” Gamze Bal