News - Haberler
Sevgilisiniöldürdükten sonra parçalara ayıran Rus tarihçiye 12 yıl hapis
Sevgilisini öldürdükten sonra parçalara ayıran Rus tarihçiye 12 yıl hapis figure > Rusya'da aynı zamanda öğrencisi de olan sevgilisini, vücut bütünlüğünü bozarak öldüren tarihçi Oleg Sokolov'a 12 yıl hapis cezası verildi. Getty ImagesAnastasia Yeşçenko, çok parlak bir öğrenci olarak anlatılıyorduRusya'da aynı zamanda öğrencisi de olan sevgilisini, vücut bütünlüğünü bozarak öldüren tarihçi Oleg Sokolov'a 12 yıl hapis cezası verildi.Sokolov, 2019 Kasım ayında, aşırı alkollü bir şekilde, içinde vücut parçaları olan bir çanta ile nehre düşmüştü.63 yaşındaki Sokolov'un dairesinde de vücut bütünlüğü bozulmuş bir kadın cesedi bulunmuştu.24 yaşındaki Anastasia Yeşçenko'ya ait olduğu anlaşılan cesedin, kafası da vücudundan ayrılmıştı.Sokolov mahkemedeki ifadesinde, Yeşçenko'ya dört el ateş ettiğini, daha sonra testere ve mutfak bıçağı ile de parçalara ayırdığını itiraf etmişti.St Petersburg polisi, ünlü tarihçinin eviyle birlikte, nehirin akış istikametinde de vücut parçaları bulmuştu.Sokolov'un ifadesinde, 24 yaşındaki kurbanın cesedinden kurtulduktan sonra, halka açık bir alanda Napolyon kılığına girerek intihar edeceğini de söyledi.AFPNapolyon savaşları konusunda uzman olan Sokolov, dönem canlandırmaları da yapıyorduSOKOLOV, FRANSA ŞEREF NİŞANI SAHİBİYDİFransız İmparatoru Napolyon konusunda uzman olan Oleg Sokolov, Fransa Şeref Nişanı sahibiydi.Öldürülen Anastasia Yeşçenko da Fransız tarihi eğitimi almış, Profesör Sokolov ile akademik çalışmalara imza atmıştı.Yeşçenko aynı zamanda Sokolov ile birlikte dönem canlandırmalarına da katılıyordu. BBC Türkçe6 ay boyunca kabusu yaşattı!
6 ay boyunca kabusu yaşattı! figure > S.K. , sosyal medyada kendisini subay olarak tanıtan S.B. ile tanışmasının ardından cinsel istismar ve videolu şantaja maruz kalınca evini satmak zorunda kaldı, parasına da sahte subay tarafından el konuldu. S.K’nın avukatı Mehmet Arslan “Şahsın tüm kamuyu tehdit edecek nitelikteki eylemlerine devam ediyor olması ve mevcut deliller itibariyle şahsın tutuklu yargılanmasını talep ediyoruz” dedi. Mersin’de ikamet eden S.K. (51) sosyal medyada kendisini üsteğmen rütbeli subay olarak tanıtan S.B ile instagram üzerinden tanıştı. S.K. Viranşenir ve Mersin cumhuriyet başsavcılıklarına verdiği suç duyurusunda, Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde yaşayan S.B ile 2019 Ağustos ayında instagram üzerinden tanıştıklarını, bir süre telefon ile görüştüklerini ve Eylül ayında ise S.B’nin kendisini evlilik vaadiyle memleketine davet etmesi üzerine Viranşehir'e gittiğini anlattı.Viranşehir’de cinsel istismara uğradığını, üstelik S.B.’nin istismar anını videoya çekerek kendisine şantaj yaptığını belirten S.K. bu nedenle Mersin'deki evini satmak zorunda kaldığını, parasına S.B.'nin el koyduğunu ifade etti. Şikayetçi olan S.K, S.B.'nin yanı sıra dolandırıcılık ve şantajla ilgisi olduğunu belirttiği 4 yakını ve ortağından şikayetçi oldu.Olayla ilgili olarak S.K’nın avukatı Mehmet Arslan yaptığı açıklamada şüpheli S.B’nin kamuyu tehdit eden eylemlerine devam etme ihtimali ve soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi için tutuklanması gerektiğini söyledi./Archive/2020/12/26/122807325-eeee.jpgİSTİSMAR ANINI KAMERAYA ALARAK HER İSTEDİĞİNİ ELDE ETTİS.K. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayette bulunurken verdiği ifadede S.B’nin istismar anını kameraya çektiğini, istediklerini yapmadığı takdirde görüntüleri oğluna göndermekle ve sosyal medyada yayınlamakla tehdit ettiği için istediği her şeyi yaptığını belirtti.Yaklaşık 6 ay boyunca tehdit ve korkutmalara maruz kaldığını ileri süren S.K, önce Viranşehir’de Cumhuriyet Başsavcılığı’na ardından Mersin’de Mezitli Ramazan Yılmaz Polis Merkezi Amirliği'ne giderek şikayette bulundu.S.K.'nın savcılıkta verdiği ifade şöyle:“Mersin’e döndükten sonra telefonla beni aradı 12 Milyon lira borcu olduğunu söyledi. Borçlarını ödemek için Kuzey Irak’ta 10 Milyon lira bulduğunu bir hafta sonra da kalan 2 milyon lirayı bulduğunu ve tüm borçlarını kapattığını söyledi. Sonra Mersin iline yanıma geldi. Sahilde oturduk.Kendisi Viranşehir’de bana tecavüz anını kameraya çektiğini söyledi. Bu yüzden evimi satmam gerektiğini söyledi. Ben de çocuklarım ve çevrem duymasın diye kabul ettim. Daha sonra kendisinin göndermiş olduğu emlakçı evimi sattı. 190 bin liraya satılan evin parasının 110 bin TL'si ile BMW marka araba aldık. Bu araba ile de evlenmek üzere Viranşehir’e gittik. Buraya gittiğimizde beni götürdüğü evde bana silah çekerek geriye kalan 75 Bin lirayı da benden aldı.”“ŞÜPHELİ EYLEMLERE DEVAM EDİYOR”S.K.'nın avukatı Mehmet Arslan, şüpheli SB ile ilgili katalog suçların isnat edilmesi nedeniyle tutuklu yargılanması gerektiğini söyledi. Arslan, kamu vicdanının bu olay karşısında rahatlaması için tutukluğun gerekliliğini Anka'ya şöyle anlattı:“Şüpheli S.B. ve yakınları hakkında cinsel saldırı, tehdit, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçu iddiasıyla Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'na 2020 Haziran ayında suç duyurusunda bulunmuştur. Bu dosya üzerinde katalog suçlar nezdinde suç isnatlarının bulunması ve şahsın hali hazırda tüm kamuyu tehdit edecek nitelikteki eylemlerine devam ediyor olması ve mevcut deliller itibariyle şahsın tutuklu yargılanmasını talep ediyoruz.Ayrıca müvekkilimin mağduriyetinin giderilmesi ve kamu vicdanının rahatlatılması adına şahsın soruşturma ve dava sürecinde tutuklu yargılanmasını talep ediyoruz. Bu anlamda şahsın zapturapt altına alınarak gerekli tüm önleyici önlemlerin alınmasını talep ediyoruz.” ANKAKedilere sevgi, saygı!
Kedilere sevgi, saygı! figure > “Hayvanlar hakkında hiçbir şey bilmediğimiz kesin,” diyor Florance Burgat. Haksız değil elbette; bu dünyaya biz bilinçli bir biçimde geldiğimizde, onlar çoktan kendi ölçülü yaşamlarını kurmuşlardı. Burgat’nın deyişiyle, “krallıklarını”. /Archive/2020/12/26/115527781-kapakic1.jpgBir Yabancıyla Yaşamak, kediler hakkında yazılmış en güzel kitaplardan biri, en azından, hayvanlarla “yazan” biri olarak, benim gördüklerim içinde. Burgat kedi yaşamını aşk, dostluk, iletişim, ritüeller, acımasızlık gibi alt başlıklar altında incelemiş ya, kuşkusuz, söz konusu kediler olunca bu başlıklar çoğaltılabilir. Sözgelimi, “imgeler” konuşulabilir ama o zaman hayvan yaşamına ilişkin sonu gelmez bir ormana da girilecektir elbette.Benim hayvan dostlarım hep çocukluğumda kaldı, köpeğimiz Co, kediler, tavuklar, horozlar ve dev hindilerle birlikte yaşıyorduk. Bütün bu hayvanların en uyumluları yine kedilerle köpeklerdi; akşam hikâyeleri başladığında, dışarıda, gecenin karanlığında yanımıza sokulur, anlattığımız hikâyeleri sabırla dinlerlerdi.“Hayvanları konuşturma denemesi,” insanın hep aklından geçmiş, Burgat’ın söylediğine göre. Ama bu denemeler sonuç vermemiş elbette. Yine de, “bir konuşması eksik” deriz ya, onlarla aramızda iletişim başladı başlayacak gibidir./Archive/2020/12/26/115535578-ic2.jpgBurgat, kendi kedisinden anekdotlar da koymuş kitabına, bunlardan biri çok ilginç: “Sadece bir kez cereyan etmiş olağanüstü bir vakada kedi Mitcho” bakın nasıl olağanüstü bir deneyim yaşatmış felsefeciye:“Birkaç gün önce seyahat çantasını çıkarmıştım ama yola çıkmamıza henüz vakit vardı. Üçüncü gün, kutuyu ısrarla inceledi, olduğu yerde kalakaldı ve bana baktı. İşte o zaman inanılmaz bir şey gerçekleşti. Doğruca gözlerimin içine bakarak, yanıltıcı bir biçimde sesini perdeleyerek bir cümlenin tonlamasına öykündü. Sanki bana şu soruyu sorduğunu duydum: ‘Bu kutu neden burada?’”/Archive/2020/12/26/115543124-ic3.jpgOysa, yine yazarın aktardığına göre, “Bize bakıyorlar diyebilir misiniz?” dermiş Rilke. “Bizim değersiz görüntümüzü retinalarının gerisinde bir anlığına da olsa barındırma lütfunda bulunduklarına hiç şahit olunmuş mudur?”Gerçi, bu yorum ne kadar haklı bilemeyiz elbette. Hayvanların bizi görüntümüzle tanıdıklarından ben kuşku duymuyorum.Yıllar önce, İstanbul’a ilk geldiğim yıllarda, Harbiye taraflarında bir evde oturuyordum. Üst kattaki yaşlı komşumuz ölüp de evi boşaltılınca, köpeği dışarıda yapayalnız kalmıştı. Kar yağıyordu. Hayvan sokak ortasında, kar altında gözlerini pencereye dikerek günlerce ondan, yaşlı adamdan bir kıpırtı beklemişti.Tanıma, yakınlık ve dostluk duyma, “onun peşinden” gitme, bunlar elbette yalnızca görme duyusuyla ilgili değil ama, Rilke herhalde biraz da benlikten söz ediyor orada./Archive/2020/12/26/115550281-ic4.jpgBir Yabancıyla Yaşamak, büyük sevgiyle ve sonsuz saygıyla yazılmış bir kitap. Burgat, dostluk duygusunun karşılıksız yakınlıktan kaynaklandığını belirtiyor. Bu anlamda dostluk, aile içindeki ilişkilere de pek benzemiyor.Neden derseniz, insan bir dostunu sürekli yanında tutmak ve onun tüm alışkanlıklarına katlanmak zorunda değildir de onun için. En önce, bu özgürlüğü ve benliğe ilişkin seçimleri dostumuza vermeliyiz.Colette, bilindiği gibi, evliliğinden çok çekmiş. Bu yüzden de, evlilik yaşamından bıkıp usandığı için, büyük bir erkek kediyle yaşamayı tercih edeceğini söylermiş. Konuşma zorunluluğundan sıyrılmış oluyor böylece. Ayrıca tam ve tartışmasız bir dostlukla ev yaşamını taçlandırmış oluyor.Gerçi, insanların ev hayvanlarının kölesi olduğunu savunanlar da var, bir biçimde, yaşamınıza dahil olduktan sonra, belki de, onun için çalışmak zorunda kalıyorsunuz. Ama, bana kalırsa, konuşmasız, sözsüz bir dostluk için bir parça kölelik iyidir.Hayvanların sesi var, insansa, dili icat etti edeli sessiz. Bu bir tür geri çekilme ve bu dünyanın krallığını asıl sahiplerine verme isteği uyandırmalı sanki. İstedikleri yere girip çıkmalı, gözlerini kısarak, sessizce düşüncelere dalmalılar, bana kalırsa.Bir Yabancıyla Yaşamak / Florance Burgat / Sel Yayıncılık / 64 s. Faruk DumanUluslararasıAfÖrgütü'ndenİstanbul Sözleşmesi için imza kampanyası
Uluslararası Af Örgütü'nden İstanbul Sözleşmesi için imza kampanyası figure > Uluslararası Af Örgütü, İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması için imza kampanyası başlattı. “Vazgeçmiyoruz: İstanbul Sözleşmesi'nin eksiksiz uygulanmasını talep et!” çağrısıyla başlatılan kampanyaya Uluslararası Af Örgütü'nün internet sitesinden imza verilebilecek. Uluslararası Af Örgütü'nden imza kampanyasına ilişkin yapılan açıklamada, Türkiye'nin, sözleşmeyi imzalayan ve yürürlüğe koyan ilk ülke olduğuna dikkat çekilerek, "Sözleşmeden çekilme ihtimali konuşulurken, bu durumun Türkiye’de hem milyonlarca kadın ve kız çocuk için hem de cinsel saldırı ve ev içi şiddet sonrası hayatta kalan herkes için felaket sonuçlar getireceği bilinmektedir" denildi.Açıklamada, AKP Merkez Yürütme Kurulu üyeleri, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini tartışmak ve planlamak yerine, sözleşmenin hayat kurtaran nitelikteki içeriğinin eksiksiz ve etkin bir şekilde uygulanması, kadınların ve kız çocukların haklarının daha iyi korunması ve geliştirilmesi için acilen harekete geçmeye davet edildi. Kampanyayı buradan imzalayabilirsiniz cumhuriyet.com.trAKP'li Esenler Belediyesi borcunu böyleödedi:İki cami, bir okul ve hizmet alanları
AKP'li Esenler Belediyesi borcunu böyle ödedi: İki cami, bir okul ve hizmet alanları figure > AKP’li Esenler Belediyesi, devlete olan vergi borçlarını, iki cami, bir okul ve hizmet alanlarını devlete satarak kapattı. Sayıştay raporuna göre Esenler Belediyesi geçen yıl, üzerlerinde cami, okul ve belediye hizmet birimlerinin bulunduğu 12 alanı yaklaşık 140 milyon TL’ye sattı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) arazi satmasını, alelacele bir meclis kararı ile engelleyen, AKP Grup Başkanvekili ve Esenler Belediyesi Başkanı Tevfik Göksu, kendi ilçesinde cami, okul, hizmet alanı benzeri pek çok yeri sattığı ortaya çıktı. Sayıştay’ın Esenler Belediyesi ile ilgili hazırladığı denetim raporuna göre, Esenler Belediyesi 12 taşınmazı 140 milyon 724 bin 892 TL’ye sattı.İKİ CAMİ, BİR OKUL VE HİZMET ALANLARIEsenler Belediyesi’nin geçen yıl sattığı yerler arasında Birlik Mahallesi’ndeki “Atışalanı Mimar Sinan Camii”, inşaatı 2014 yılından beri bitirilemeyen, henüz tamamlanmamış durumdaki “Esenler Tekstilkent Camii”, “Esenler Hasip Dinçsoy İlkokulu”, Kemer Mahallesi’nde bulunan Esenler Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün kullandığı hizmet alanı ile aynı yerin bitişinde bulunan Afet Yönetim Merkezi olarak kullanılan hizmet alanı, Tekstilkent’te bulunan ve eğitim amaçlı kullanılması düşünülen boş arazi de bulunuyor.Söz konusu yerlerin bazılarının, Esenler Belediyesi’nin devlete olan vergi borçlarına karşılık Maliye Hazinesi’ne devri için, 2018’de Belediye Meclisi'nde karar alınmıştı.TEKSTİLKENT’İN TAMAMLAYAMADIĞI CAMİEsenler Belediyesi, Esenler Tekstilkent Camisi’nin tamamlanması için geçen yıl ekim ayında bir ihale düzenlemiş, ihaleyi 9 milyon 685 bin 959 TL’ye Birlik Elektrik firması üstlenmişti.Tekstilkent Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Karaduman 2014 yılında yaptığı bir açıklamada, mülkiyeti Esenler Belediyesi’ne ait araziye cami yapmak için dernek kurduklarını ve çok yakın bir zamanda caminin temelini atacaklarını söylemişti. Karaduman, “Burada sadece bir cami değil bir külliye yapıyoruz. Cami 3 bin 600 metrekarelik bir alana yapılacak ve 4 bin kişi kapasiteli olacak” demişti.Ancak Tekstilkent yönetimi cami inşaatını aradan geçen zaman içinde tamamlayamamış ve Esenler Belediyesi konuya el atarak tamamlama ihalesi düzenlemişti. ANKA100 yılın keşfi böyle görüntülendi: Apollon tapınağı, senato sarayıve Neophytos
100 yılın keşfi böyle görüntülendi: Apollon tapınağı, senato sarayı ve Neophytos figure > Bursa'nın İznik ilçesinde 100 yılın keşfi olarak adlandırılan bazilikada yapılan su altı kazıları 2 bin yıllık tarihe ışık tutuyor. Kazılarla gün yüzüne çıkarılan Apollon tapınağı, senato sarayı ve Neophytos adına inşa edilen yapı görüntülendi. Yerel yönetimler bölgenin ikinci Göbeklitepe olması için harekete geçti. 2014 yılında havadan çekilen fotoğraflar sayesinde İznik Gölü içerisinde fark edilip daha sonra yapılan araştırmalar neticesinde 2 bin yıllık bazilika olduğu keşfedilen tarihî yapıdaki su altı kazıları büyük bir titizlikle sürdürülüyor. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda bazilikada 3 evreli bir düzen olabileceği üzerinde duran uzmanlar, Hristiyanların birinci konsülünün yapıldığı senatonun burada yapılmış olabileceği üzerinde duruyor.Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İznik Müze Müdürlüğü Başkanlığı tarafından sürdürülen bazilika kazısının danışmanlığını yapan Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin, “Şu anda elde ettiğimiz verilere göre Hazreti İsa’dan sonra 2. yüzyıldan başlayarak burada bir yapı kompleksi mevcut. Ama asıl önemli olan bölüm Hazreti İsa’dan sonra 4. yüzyılın sonlarında inşa edilen bazilika yapısı. Onu da 2016’da yapmış olduğumuz kazılarda elde ettiğimiz verilere göre çok rahat bir şekilde söyleyebiliyoruz. 2014 yılında keşfedilen ve şu anda mimarisi ile temel kalıntılarıyla bize ulaşan yapı ilk olarak Hazreti İsa’dan sonra 390 yılında yapılmış ve günümüze kadar ulaşan yapı bu, ancak altında, yani öncesinde diğer evrelerin olduğunu görüyoruz” dedi./Archive/2020/12/26/114708648-2.jpgTürkiye’nin en önemli su altı kazısının İznik gölündeki bazilikada gerçekleştirildiğini vurgulayan Şahin, “Bugüne kadar Türkiye’de yapılan su altı çalışmalarında yapının değişik alanlarında sondaj kazıları yapıldı. Onun dışında mimariye yönelik herhangi bir kazı söz konusu değil. Özellikle ben burada kazılarda yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizle çalışmak istiyorum. Bunun sebebi ileride iç sularımızda araştırma yapabilecek uzmanlar yetiştirmek ve iç sularla ilgili bir su altı araştırmaları merkezi kurmaktır. Böylece su altı arkeolojisini Türkiye’nin gölleri ve nehirlerini de kapsayacak şekilde yaygınlaştırmaya katkı sağlamak” diye konuştu.Bazilika denildiğinde genellikle Hristiyanlık döneminde kilise yapılarının ana plan sisteminin akla geldiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Şahin, "Roma İmparatorluğu döneminde bazilika kamu yapısı olarak kullanılıyor. Mahkeme, sergilerin yapıldığı galeriler gibi değişik fonksiyonlarda karşımıza çıkıyor. Şunu merak edebilirsiniz bir kamu yapısı türü, neden dini yapıya dönüştü? Onun sebebini de şu şekilde açıklamak mümkün: Hristiyanlık resmi din kabul edilince, Hristiyanlığa inananlar öyle bir mimari geliştirelim ki, bir önceki Pagan inancının tapınak mimarisinden farklı olsun. Onların tapınaklarını hatırlatmasın düşüncesiyle böyle bir şey yapıyorlar. Tasarım olarak 3 neftten ya da 3 koridordan oluşuyor. Yön olarak doğu-batı istikametine uzanması gerekiyor” dedi./Archive/2020/12/26/114711835-3chpli-kiraz.jpgBazilikanın içindeki dini yapının kime ait olduğunu tespit etmek için araştırmaların sürdüğünü vurgulayan Şahin, “15 yaşında öldürülen Aziz Neophytos adına 4. yüzyılda inşa edilen kilise, kazı yaptığımız yapı olmalı. İznik Hristiyanlar için çok önemli bir merkez. Bunun en önemli sebebi 1. ve 7’nci konsüllerin burada toplanmış olmasıdır. 1. konsilin nerede toplandığı bilinmiyor. Senato sarayından bahsediliyor ama bilindiği kadarıyla hiç bir imparator burada yaşamamış. Dolayısı ile İznik’te saray yapısının olması ihtimali çok zor. Konuyla ilgili yaptığımız çalışmalarda Vatikan Sistine Şapeli’nde 1. konsül resmedilmiş. Yani konsüllerle ilgili çizimler var. Duvarlarda bu resimlerde toplantı yapılan yer, sur dışında, göl kıyısında olan bir yer. Su altındaki yapının konumu göz önünde bulundurulursa, toplantı burada bir salonda yapılmış olabilir. Bu soruya cevap bulmaya çalışılıyoruz. Biz o konsülün toplandığı yapıyı bulabilirsek, İznik’e din turizmi açısından çok önemli bir fırsat sunmuş olacağız” dedi./Archive/2020/12/26/114712335-4.jpgKazı çalışmalarının sürdüğü Bazilika ziyarete açılmamış olsa da turizm açısından dünyanın merakla takip ettiği alanlar arasında yer alıyor.Toplantıda, 100 yılın keşfi olarak nitelendirilen İznik Gölü’ndeki Bazilika’nın Göbeklitepe’de uygulanan modele benzer bir yaklaşımla tarihe ve doğaya zarar vermeyecek bir yüzer iskele ve destekleyici tanıtım mekanlarıyla ziyarete açılabileceği konusunda fikir birliğine varıldı ve farklı kurumların yetki alanı içerisinde kalması nedeniyle proje oluşturma ve ilgili kurumlardan gerekli izinlerin alınması için gerçekleştirilecek sürecin Bursa Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde başlatılmasına karar verildi. (İHA)Marx, aşk ve devrim!
Marx, aşk ve devrim! figure > Marx ailesi üyelerinin altmış yıldan uzun bir süre boyunca birbirlerine ve dostlarına yazdıkları binlerce sayfadan oluşan mektupları; Mary Gabriel’in kaleme aldığı aile biyografisi Aşk ve Kapital - Karl ile Jenny Marx ve Bir Devrimin Doğuşu’nun belkemiğini oluşturuyor. /Archive/2020/12/26/114221072-ic1.jpg Kuşkusuz her biyografi bilgi ve belgeye dayalı olmalı; biyografi yazarı da araştırmacı kimliği taşımalı. Ondan ötesi biyografi yazarlarından, yaşam öyküsünü ele aldıkları kişi ya da kişilere insani bir derinlik kazandırmalarını; bulmacanın parçalarını bakış açımızı genişletecek şekilde bir araya getirmelerini de bekliyoruz.Mary Gabriel’in Aşk ve Kapital - Karl ile Jenny Marx ve Bir Devrimin Doğuşu başlıklı aile biyografisi bu yönüyle çok başarılı bir çalışma.Marx ailesi üyelerinin altmış yıldan uzun bir süre boyunca birbirlerine ve dostlarına yazdıkları binlerce sayfadan oluşan mektupları, araştırmanın belkemiğini oluşturuyor.Aile bireyleri yazışmalarını İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerinde, araya İtalyanca, Latince ve Yunanca serpiştirerek yapmışlar. Mary Gabriel, çoğu henüz gün yüzüne çıkmamış olan mektuplara erişebilmek için Moskova arşivlerinden önemli ölçüde yardım aldığını belirtiyor.Buradan edindiği bilgileri, dost ve tanıdıkların yazdığı, Marx’lardan söz eden mektup ve hatıratla desteklemiş. “Bu büyük miktarda belgeyi tarih sırasına göre ve eşzamanlı olarak okudukça, etraflarındaki olaylar geliştikçe, birçok karakterin birbirleriyle olan konuşmalarını duymaya başladım” diye yazmış Önsöz’de…Sonuçta ortaya çıkan yedi yüz sayfalık bu ilginç kitap, yaklaşık sekiz yıllık emeğin ürünü. Üstelik güzel yazılmış; akıcı dili ve sürükleyici kurgusu sayesinde zevkle okunuyor.Hikâyenin sıra dışı kahramanları gizlice nişanlandıklarında Jenny von Westphalen yirmi iki, üniversite öğrencisi Karl Marx ise sadece on sekiz yaşında.“Jenny, taşkın özgüveni ve cesaretiyle karşısında duran, zekâsının gücüne (bu kayda değer gücün ve zekânın kendisini nereye götüreceğinden emin olmasa da) yürekten inanmış, kendinden dört yaş küçük bu genç adamda idolünü buldu” diyor Mary Gabriel.Aşklarının “imkânsız”lığı, hem Karl’ın bir aile geçindirecek koşullara sahip olmamasından hem de iki aile arasındaki toplumsal düzey farkından ileri geliyor. Karl Marx’ın babası, mesleğini icra edebilmek için Luteryen inancına dönmüş Yahudi asıllı bir avukat. Jenny ise varlıklı, aristokrat bir aileden; genç kadının babası sosyalist düşüncelere ilgi duyan bir baron./Archive/2020/12/26/114231197-ic2-.jpgJENNY VE KARL’IN KIZLARI: “ŞİRİN, ÇİÇEK AÇAR, NEŞELİ”Evlenmek için beş yıl beklemeleri gerekse de Karl ile Jenny kavuşuyorlar sonunda. Toplam yedi çocukları dünyaya geliyor. Ne var ki sağlıksız yaşam koşulları, yoksul beslenme, yetersiz tedavi gibi nedenlerle çocuklardan üçü henüz bebekken, Edgar isimli oğulları da sekiz yaşlarında veremden hayatını kaybediyor. Sadece üç kızları kalıyor hayatta: Jenny, Laura ve Eleanor.Marx’lar, 1843 yılı sonlarında Almanya’yı siyasi nedenlerle terk etmek zorunda kalınca, bir süre Paris ve Brüksel’de yaşıyorlar; Prusya hükümetinin baskıları sonucunda buradan da atılarak 1849’da İngiltere’ye iltica ediyorlar.Annesiyle aynı adı taşıdığı için Jennychen diye çağırdıkları en büyük kızları Paris’te doğuyor; Laura Brüksel’de, Eleanor ise Londra’da. Belli ki çocuklar Marx çiftinin hayatındaki bir iki mutluluk kaynağından biri.Bütün o parasal sıkıntılara, taşınma travmasına, siyasal baskılara, soğuk ve açlığa rağmen Jenny kızlarını “şirin, çiçek açan, neşeli ve morali yüksek” olarak tarif ediyor.Marx’ı izlemekle görevlendirilen Prusyalı bir ajan, ailenin Londra’daki yaşamının çok canlı bir tasvirini raporlamış. Rapor, Marx’ın üç çocuğunun da gerçekten güzel olduğunu ve Marx’ın, yabani ve huzursuz karakterine rağmen bir baba ve koca olarak “en nazik ve yumuşak erkeklerden biri” olduğunu söylüyor.Ne var ki Londra’nın en berbat - dolayısıyla en ucuz - semtlerinden birinde yaşıyorlar ve içinde yaşadıkları iki odalı apartman dairesi hercümerç içinde:“Dairenin içinde tek bir temiz ya da sağlam mobilya bulunmuyor. Her şey kırık, eski püskü ve yırtık pırtık. Eşyaların üzerinde bir parmak toz birikmiş ve her yer darmadağın. Oturma odasının ortasında muşambayla kaplı eski model büyük bir masa bulunuyor ve üzerinde el yazmaları, kitapları ve gazeteleri serili. (...) Üç bacaklı bir sandalye var, bir diğerinde çocuklar aşçılık oynuyor ve bunun dört bacağı yerinde. Misafire sunulanı da bu, ancak çocukların oyunu tam temizlenmediğinden, oturmak bir çift pantolona mal olabiliyor.” Öte yandan Marx ve Jenny bunların hiçbirinden mahcup görünmüyorlar: “Bir şekilde, evin kusurlarını örten hoş ve canlı bir sohbet başlıyor, bu da konforsuzluğu katlanılabilir kılıyor. Sonunda karşınızdakilere alışıyor ve onları ilginç ve değişik bulmaya başlıyorsunuz. İşte baş komünist Marx’ın aile yaşamının gerçek resmi böyle.”/Archive/2020/12/26/114239478-ic3.jpg‘MARX AİLESİNDE KADINLAR OLMASAYDI…”Mary Gabriel, Marx ailesini oluşturan bireylerin kişiliklerine, duygu dünyalarına, ev içi yaşamlarına odaklanan bir araştırma yürütmüş. Aslında çalışmayı özgün kılan da bu yaklaşım.Şimdiye dek Karl Marx’ın gölgesinde kalmış olan Jenny Marx ve üç kızı, hem mektupları aracılığıyla hem de biyografi yazarının duygudaşlığı sayesinde kendi seslerine kavuşmuşlar. Özlemleri, tutkuları, sevinç ve kederleri olan bireyler olarak ete kemiğe bürünmüş halleriyle çıkıyorlar karşımıza…Bu kadınlar hiç kuşkusuz Karl Marx’ın ve onun kadim dostu Engels’in yürüttüğü siyasi davanın en büyük destekçileri. El yazmalarını temize çekiyor, çeviri yapıyor, dünyanın dört bir yanından gelen konukları ve yoldaş mültecileri ağırlıyorlar.Anlaşıldığı kadarıyla kişisel ihtiyaçları ve talepleri nadiren öne çıkabilmiş. En önemlisi de işçi sınıfının devrimine tanıklık ederken türlü bedeller ödemişler. Mary Gabriel’in sözleriyle, “Marx ailesinde kadınlar olmasaydı Karl Marx var olmazdı ve Karl Marx olmasaydı, dünya bugün bildiğimiz dünya olmazdı.”/Archive/2020/12/26/114247056-ic4.jpgMARX ÇAĞI: 19’UNCU YÜZYILIN PANOROMASIAşk ve Kapital’in bir aile biyografisi olması, tarihsel arka planın ihmal edildiği anlamına gelmiyor. Tam tersine, Marx ile Engels’in müdahil olduğu ya da dikkatle izlediği tüm siyasi gelişmelere ve birçok tarihsel figüre yer verilmiş kitapta.On dokuzuncu yüzyılın damgasını vuran 1848 devrimleri ve 1871 Paris Komünü de dahil olmak üzere, nerede bir grev, ayaklanma ya da özgürlük hareketi varsa pür dikkat izliyorlar. Yazdıkları mektup ve metinlerin, oturma odasındaki sohbet ve tartışmaların başlıca konusu bunlar.Mary Gabriel, Karl Marx’ın kaleme aldığı kitapların hangi koşullarda ve ne maksatla yazıldığını, tarihsel bağlamını, ilgili kamuoyu tarafından alımlanışını (çoğu zaman göz ardı edilişini) titizlikle aktarmış.Külliyatın kuşkusuz en önemli yapıtı, araya giren sağlık sorunları ve parasal sıkıntılar nedeniyle yazımı on altı yıl süren Kapital. 1867’de Hamburg’da ilk cildi yayımlandığında neredeyse hiç ilgi görmeyince Marx’ın, “Kapital, yazarken içtiğim puroların parasını bile çıkarmayacak” diye yakındığı biliniyor.Bu hikâyeyi çarpıcı kılan şey ise bugün, Kapital’in yazılışından yüz elli yıl sonra, kapitalizmin krizlerini anlamak için “Marx’ın çalkantılı beyninde bir fırtına gibi mayalanan” ve zamanında pek az kişinin anladığı düşüncelerine başvuruyor oluşumuz.Aşk ve Kapital - Karl ile Jenny Marx ve Bir Devrimin Doğuşu / Mary Gabriel / Çeviri: Benan Eres, Deniz Gedizlioğlu, Gülden Kurt / Yordam Kitap / 720 s. Yeşim DinçerFenerbahçe'den kiralık giden Allahyar yıldızlığa doğru yürüyor
Fenerbahçe'den kiralık giden Allahyar yıldızlığa doğru yürüyor figure > Bu sezon Zorya takımıyla toplamda 11 maça çıkan ve 3 gol atan Allahyar, Ukrayna'da Aralık ayının en iyi oyuncusu seçildi. Fenerbahçe'nin İranlı forvet oyuncusu Allahyar Sayyadmanseh, kiralık gittiği Zorya'da form tuttu. Sayyadmanseh, bu sene Ukrayna'nın Zorya takımına kiralık olarak gitmişti./Archive/2020/12/26/113927825-allahyar.jpgBu sezon Zorya takımıyla toplamda 11 maça çıkan ve 3 gol atan Allahyar, Ukrayna'da Aralık ayının en iyi oyuncusu seçildi.Skorer'in İran basınından derlediği habere göre en iyi oyuncu seçilmesi hakkında konuşan Allahyar, “Bu seçim benim sorumluluklarımı artırdı, çünkü benden beklentilerin ne kadar fazla olduğunun farkına vardım” dedi. cumhuriyet.com.trRus yergi ustasıBulgakov'dan bir seçki
Rus yergi ustası Bulgakov'dan bir seçki figure > 20’inci yüzyıl Rus edebiyatının ustalarından Mihail Bulgakov’un başyapıtlarından bir seçme: Usta ile Margarita, Genç Bir Doktorun Anıları, Morfin, Kol Manşetinde Notlar, Kızıl Moskova, Teatral Bir Roman (Siyah Kar), Moliere Efendi, Köpek Kalbi, Ölümcül Yumurtalar, Şeytanname… /Archive/2020/12/26/113620733-ic1.jpgUSTA İLE MARGARITAMihail Bulgakov’un yaşamının son günlerine dek üzerinde çalıştığı, uzun süre yasaklanmış ancak ölümünden yıllar sonra 1966’da o da katı bir sansürden geçerek yayımlanabilen dev romanı Usta ile Margarita, 20’inci yüzyıl edebiyatının başyapıtları arasında yer alır.Keskin yergili bir mizahla dolu fantastik bir roman olan Usta ile Margarita, Can Yayınları tarafından, SSCB döneminde kitaptan çıkarılan 80 sayfayı da içeren eksiksiz çevirisiyle sunuluyor.Acımasız bir sistem eleştirisini derin bir felsefi tartışmaya dönüştü¬rerek insan kadar eski iyi-kötü tartışmasını irdeleyen Usta ile Margarita, iki ayrı öyküyü yan yana getirir. Bunlardan biri XX. yüzyılda Moskova’da, diğeri Pontius Pilatus’un 26-36 yılları arasındaki valiliği döneminde Yahuda’da geçer./Archive/2020/12/26/113628452-ic2.jpgRomanın başkişisi, Prof. Woland kılığına girmiş olan Şeytan’dır.1930'lu yıllarda Moskova'da sıcak bir bahar günü… Günbatımına yakın saatlerde Şeytan, iyi giyimli ve yabancı görünümlü bir beyefendi kılığında şehre iner ve kendini kara büyü uzmanı Profesör Woland olarak tanıtır.Moskova’ya inen Şeytan, seçkin aydın çevrelerinin ikiyüzlülüğünü ve yozluğunu gözler önüne seren çılgınca oyunlara başvurur.Onun garip maiyetiyle birlikte gelişini, Sovyet başkentini kasıp kavuran bir dizi esrarengiz ve tekinsiz olay izler.Onun karşısındaysa akıl hastanesine kapatılan, baskı altındaki bir romancı, yani “Usta” vardır...Onun garip maiyetiyle birlikte gelişini, Sovyet başkentini kasıp kavuran bir dizi esrarengiz ve tekinsiz olay izler.Bulgakov’un Usta ile Margarita’yı bitirememekten korkuyordu ve bir taraftan da böbreğindeki hastalık nedeniyle sağlığı gittikçe kötüleşiyordu. Uykusuzluk çekiyor ve kendini halsiz hissediyordu.1934 tarihli bir mektupta arkadaşına şunları yazıyordu: “Yalnızlık korkusu; şimdiye kadar hiç böyle berbat bir şey yaşamamıştım ya da bir başıma kalma korkusu desem daha doğru. Bu o kadar midemi bulandırıyor ki bir bacağımı kesmelerini tercih ederim.”Yapıtının müsveddesine de şöyle bir not düşmüş: “Ölmeden önce bitir.”/Archive/2020/12/26/113648827-ic4.jpgUsta ile Margarita’nın anlatısı çoğu yerde trajik ve dokunaklı olsa da her şeyden önce Bulgakov eğlence hissi uyandırmanın peşinde.Sovyet yaşam tarzına yönelik keskin bir hiciv, dinsel bir alegori, komik bir fantezi olduğu kadar, dokunaklı bir aşk öyküsü de olan kitabı özellikle yazıldığı koşullar dikkate değer kılıyor. Ne de olsa Stalin rejiminin en karanlık günlerinde, gecenin bir vakti insanların ortadan kaybolduğu bir dönemde yazıyordu.Bu arada Stalin, Bulgakov’la aynı Ahmatova’yla olduğu gibi kişisel olarak ilgileniyordu. Bazılarına göre Stalin’le olan ilişkisi Bulgakov’un tutuklanmasını ve yargılanmasını engellemişti. Ama aynı zamanda saklamadan yapmak istediği çalışmaları da engellemişti.Bulgakov bundan hareketle hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı alacakaranlıkta kalmış bir dünya yaratır ve fantastik, doğaüstü ve kötücül olan ne varsa bunları günlük hayatın sıradan olayları gibi ele alır./Archive/2020/12/26/113656826-ic5.jpgGENÇ BİR DOKTORUN ANILARIBirinci Dünya Savaşı sırasında, 1916 yılında üniversiteden diplomasını alan genç doktor Bulgakov gönüllü olarak Kiev’de çalışmaya gitti. Smolensk bölgesinin küçük bir köy hastanesinde çalışmak, genç doktorun bir genç yazar haline gelmesinde büyük bir rol oynadı.Rusya yeni bir devrime ve iç savaşa doğru sürüklenirken Bulgakov, Rus halkını en çıplak haliyle ve en hayati sorunlarıyla tanıdı.Devrim, büyük şehirlerin merkezlerinde hayatı ve zihniyetleri altüst ederken, bu genç doktor ülkenin ücra bir bölgesinde kadercilikle ve batıl inançlarla zorlu bir mücadeleye girişir.Zor bir doğum, hassas bir cerrahi müdahale, uzaktaki bir hastaya ulaşabilmek için şiddetli bir kar fırtınasına rağmen göze alınan bir yolculuk, ağrılarını dindirmeye çalışırken morfinman olan bir meslektaş…Korku içinde yaptığı ilk ameliyatıyla genç bir kızın hayatını kurtaran genç doktor, başka bir gün morfin kullanmaya başlamış meslektaşını kurtarmaya çalışır. Fakat trajik ve dehşet verici görünen her şey Bulgakov’da yaşamın ciddi mizahıyla anlatılır.Bulgakov’un yaşamının bu ilk doktorluk dönemini anlatan “Bir Doktorun Olağanüstü Serüvenleri”, “Genç Bir Köy Hekiminin Hatıraları”, “Ben Öldürdüm” ve “Morfin” adlı öyküleri Türkçede ilk kez bu kitapta bir araya geliyor./Archive/2020/12/26/113704436-ic6.jpgMORFİNDr. Bomgard şehre atanalı birkaç ay olmuştur ki, taşradaki eski yerine gönderilen arkadaşı Dr. Polyakov intihar eder. Ölmeden önce arkadaşına bıraktığı günlükte Polyakov, ölümüne sebep olan amansız bağımlılığı ağrıları için aldığı morfinin hayatını nasıl ele geçirdiğini ve sonunda gerçekle bağını nasıl yitirdiğini satır satır anlatmıştır.Morfin, Rus edebiyatının yasaklı ustası Bulgakov’un savaş sonrası dönemdeki morfinmanlık deneyiminden yola çıkarak yazdığı sarsıcı bir öykü./Archive/2020/12/26/113712264-ic7.jpgKOL MANŞETİNDE NOTLARKol Manşetinde Notlar’daki, keskin, sert ve neşeli diliyle Kiev ve Moskova’nın günlük hayatının bir panoramasını çizen öykülerinde Bulgakov, Rusya’nın tarihin akışını değiştiren döneminde yaşanan her şey var:İç savaşın insanları birbirinden ayıran, kuşkulara sürükleyen, herkesin bir taraf seçmek zorunda olduğu günlerinden, Bolşevikler tarafından Yeni Rusya iktidarının kurulduğu, yeni eğitim, yeni ekonomi, yeni kültür gibi sayısız yeniliğin ortaya çıktığı günlere kadar her şey.Öykü derlemesine adını veren Kol Manşetinde Notlar, genç yazarın bu kıtlık ve bürokrasi günlerinde mesleğe nasıl atıldığını, gazete yazarlığından tiyatro oyunu ve roman yazarlığına uzanan sürecini yetkin bir hicivle sunuyor./Archive/2020/12/26/113720154-ic8.jpgTEATRAL BİR ROMAN (SİYAH KAR)Sergey Leontyeviç Maksudov, oyununun efsanevi Bağımsız Tiyatro'da sahnelenmek üzere neredeyse rasgele bir şekilde seçilmesiyle, bir anda kendini tiyatroculuğun akıl almaz girdabında bulur.Bağımsız Tiyatro'nun iki yönetmeni, yapımın kontrolü için birbirleriyle yarışırken, yıldız aktrisler tantana üstüne tantana koparmaktadır. Oyunun sahnelenme ihtimali her provayla biraz daha azalmaktadır sanki. Maksudov, içinden nasıl çıkacağını bilemediği bir kaosun ortasına düşmüştür.Üstat ile Margarita'yla tanınan Mihail Bulgakov, yayımlanmadan önce adıyla sansüre takılan Teatral Bir Roman (Siyah Kar)'da bir oyun yazarı olarak tecrübelerinden yola çıkıyor ve dönemin tiyatro dünyasının perde arkasını tüm çıplaklığıyla sunuyor./Archive/2020/12/26/113728186-ic9.jpgMOLIERE EFENDIEbeyle konuşurken, “Hiçbir kadın yüzyıllar boyunca bir benzerini dünyaya getiremeyecek,” diyor Molière Efendi'nin anlatıcısı, “düşünün ki, üç yüz yıl sonra, uzak bir ülkede, Bay Poquelin'in oğlunu ellerinizde tuttuğunuz için anımsayacağım sizi.”Mihail Bulgakov, 17. yüzyılın en büyük Fransız oyun yazarı Molière'i, deneysel bir biyografi olarak nitelendirilebilecek bu kitapla onurlandırırken hiçbir ayrıntıyı atlamıyor, her şeyi anımsıyor.Asıl adı Jean-Baptiste Poquelin olan Molière'in tiyatroya adanmış zorluklarla dolu hayatını, ona duyduğu yakınlığın da etkisiyle, büyük bir sıcaklıkla aktarıyor Bulgakov. Böylece, aralarındaki yüzyıllara rağmen, kelimeler sayesinde buluşuyor iki üstat. Bu buluşma, şair Özdemir İnce'nin pürüzsüz Türkçesiyle daha da zenginleşiyor. Yapıt, Sabri Gürses'in Rusça aslından yaptığı karşılaştırmayla tamamlanarak Everest Yayınları'nın dünya klasikleri dizisindeki yerini alıyor./Archive/2020/12/26/113736779-ic10.jpgKIZIL MOSKOVA“Moskova’yı en son bundan en çok altı ay önce görmüş olanlar şimdi kenti tanıyamazlar; Yeni Ekonomi Politikası (Moskova halkı artık kısaca NEP diyor buna) öylesine değiştirdi onu. Adım adım başladı bu… az az…Sağda solda tahta perdeler kaldırıldı, arkalarından uzun bir aradan sonra tozlu, donuk dükkân vitrinleri görünmeye başladı. Boşaltılmış yapıların derinlerinde lambalar yanıyor, onların ışığında hayat kıpırdıyor:Çiviler çakılıyor, mıhlanıyor, tamiratlar yapılıyor, içleri malzeme dolu sandıklar, kutular açılıyor. Yıkanıp temizlenmiş vitrinler aydınlatılmış. Sergilerin üzerinde yuvarlak, güçlü lambalar yanıyor ya da vitrinlerin çevresinde parlak ışıyan borular var.Yoksul düşmüş Moskova’nın bunca malı hangi gizli hazinelerden çıkardığını anlamak olanaksızdır. Ama bulmuş ve hepsini bol bol aynalı vitrinlere boşaltmıştı, tezgâhlara yığmıştı.”Bulgakov’un 1920’lerde yazdığı öykü ve köşe yazılarının temel konusu kültür ve insan ilişkileridir. Rusya’nın yönetimini ele geçirmiş olan Bolşeviklerin ülkenin ekonomisini, güvenliğini ve kendi iktidarlarını ayakta tutmaya çalıştığı bu dönemde, yeni bir kültür de ortaya çıkmaya başlar.Bürokraside, orduda, sanat kurumlarında eski kültürle yeni kültür karşı karşıya gelmiş ve bu karşılaşma çoğu kez ürkütücü ve gülünç durumlara yol açmıştır.Bulgakov’un sivri dilini tutmadığı ve tutarsızlıkları alaya aldığı, derin gözlem yüklü bu metinler yönetimle neden anlaşmazlıklar yaşadığını da berrak bir şekilde sergiler./Archive/2020/12/26/113749560-ic12.jpgKÖPEK KALBİBulgakov, Köpek Kalbi'nde sokak köpeği Şarik'in öyküsünü anlatır.Dünya çapında bir bilim insanı olan Profesör Filipoviç, evine götürüp beslediği Şarik'i ameliyat ederek, er bezlerini ve hipofiz bezini adi bir suçlununkilerle değiştirir. Köpek arsız, yüzsüz, şehvet düşkünü ve kaba saba bir insana dönüşür.Şarik insan haliyle profesörün hayatını cehenneme çevirse de Sovyet bürokrasisinde kendine bir konum edinebilecektir.Komünistlerin küçük burjuva değerlerinin üstünde yeni bir Sovyet insanı yaratma ideallerini hicveden Köpek Kalbi, Bulgakov'un en çok tartışılan yapıtlarından./Archive/2020/12/26/113758138-ic13.jpgÖLÜMCÜL YUMURTALAR1917 Rus Devrimi'ni izleyen çalkantılı yıllar yeni bir Sovyet gerçekliğini ortaya koyarken, dâhi zooloji profesörü Persikov da canlı organizmaların üreme hızlarını artıran ve onları devleştiren yeni bir "kızıl" ışın keşfeder.O sıralarda Sovyet cumhuriyetlerindeki bütün tavukları kırıp geçiren bir salgın patlak verince, Persikov'un henüz test edilmemiş buluşu bu soruna bir çare olarak görülür…Zira bilimde ilerleme ve bu sayede düşmanlarla rakipleri geride bırakma, Stalin döneminin yol gösterici ilkesidir… Stalin'in iktidara geldiği 1924 yılında yazılmasına karşın 1928'de geçen bu bilimkurgu, iktidarın ve bilginin kötüye kullanılmasının sonuçlarına işaret eden parlak bir sistem eleştirisidir./Archive/2020/12/26/113808435-ic14.jpgŞEYTANNAMEGogol, hicvini korku unsurlarından yoğurmuştu; eserleri her türlü garabetin meskeni, yaşam alanına dönmüştü. Cinler ve şeytanlar korkutup kaçan figürler değil, ana kahramanları olmuştu. Gogol'den sonra evsiz kalan üç harflilere başlarını sokacakları yapıtlar veren de Bulgakov idi.Bir akrabalık bağını takip etmemizi mümkün kılan da, her türlü gotik zevatın hem Gogol hem de Bulgakov'un eserlerinde korkuturken güldürmesiydi. Hâlâ daha olanca ağırlığıyla küçük insanlarını ezen meşhur devlet bürokrasisiyle toplumsal bellekler bu iki ismin eserlerinde hesaplaştılar.Şehre sessiz sedasız gelen müfettiş ile, şehre sessiz sedasız gelen şeytanın gözler önüne serdikleri aynıydı. En kalabalık halleriyle Mir gorod'ta arz-ı endam eden kahramanların, neşe ve enerjilerinden bir şey kaybetmeden kendilerini Üstat ile Margarita'da bulması tesadüfi değildi.Tıpkı Ölü Canlar'm Çiçikov'unun yolculuğuna Sovyet Moskova'sında devam etmesi gibi. Biri diğerinin yıllardan ve akımlardan süzülmüş tezahürüydü.Gogol'un mirası birisine kalmışsa, o da Bulgakov'dur./Archive/2020/12/26/113820529-ic15.jpgMİHAİL AFANASYEVİÇ BULGAKOV: 1891’de Kiev’de doğdu. Genç yaşta doktorluğu bırakarak kendini tümüyle yazarlığa verdi.İlk romanı Beyaz Muhafız (1925), komünist bir kahramana yer vermediği gerekçesiyle Sovyet resmî çevrelerince büyük tepkiyle karşılandı.Sovyet toplumunu eleştiren yergili fantezilerin yer aldığı Şeytanî’de (1925) resmî çevrelerin eleştirisine uğradı. Bulgakov aynı yıl sözde bilim üstüne bir yergi niteliğindeki Köpek Kalbi’ni yazdı.1930’a gelindiğinde, yapıtlarının yayımlanması yasaklanmıştı. Buna karşın Bulgakov, 1930’larda iki önemli yapıt daha verdi. Moskova Sanat Tiyatrosu’nun perde arkasını acımasızca yeren yarıda kalmış özyaşamöyküsel romanı Teatral Bir Roman ve göz kamaştırıcı bir fantezi olan Usta ile Margarita.1940’ta Moskova’da ölen Bulgakov’un eserleri, Stalin’in ölümünün ardından, 1950’lerin sonlarına doğru gittikçe saygınlık kazandı. Cumhuriyet Kitap Eki2020'nin en iyi oyunlarıve en büyük hayal kırıklıkları
2020'nin en iyi oyunları ve en büyük hayal kırıklıkları figure > BBC'nin Press X To Continue adlı oyun programı, oyunların böylesine önemli olduğu 2020'de öne çıkan bilgisayar oyunlarını inceledi. BBCIssız bir adada kapitalist bir rakuna borcunuzu ödemek için şalgam toplamak…Zehirli bir gaz etrafınızı sararken paralı asker arkadaşlarınızla hayatta kalmaya çalışmak…Pek çok kişi pandemi sırasında bu ve benzeri deneyimler sunan oyunlarla hayata tutundu.BBC'nin Press X To Continue adlı oyun programı, oyunların böylesine önemli olduğu 2020'de öne çıkan bilgisayar oyunlarını inceledi.MUHTEMELEN ADINI DUYMADIĞINIZ EN İYİ OYUNLARTüm oyuncuların bildiği FIFA, Fortnite ve Call of Duty gibi oyunların yanı sıra bu yıl az bilinen oyunlar da insanları kendine çekti.Mobil cihazlarda çalışan Little Orpheus onlardan biriydi. Komedyen Glenn Moore oyun için "Sanki Pixar bir oyun yapmış gibiydi" diyor.Journey to the Savage Planet da tek başına veya bir arkadaş ile oynanabilen renkli bir macera oyunu olarak listeye girdi.Twitch üzerinden oyun yayını yapan Inel Tomlinson, oyundaki alışılmadık ortamın ve aksiyon dolu hikayenin hoşuna gittiğini söylüyor.17 milyon kişi tarafından indirilmiş olsa da, ücretsiz rol yapma oyunu Genshin Impact'i de duymamış olabilirsiniz.Oyunun güzel estetik özellikleri ve keşfe açık dünyası bu listeye girmesini sağladı.SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI İÇİN EN GÜZEL OYUNLARTakım halinde bir uzay gemisini tamir etme görevini yaparken takımın içindeki sabotajcının bulmaya çalışıldığı Among Us, bu yıl arkadaş grupları arasında çok popülerdi.İnternet üzerinden yayın yapan kişilerin de sıklıkla oynadığı Among Us, kısa süre önce Nintendo Switch'e de çıktı.Oynaması çok basit olan bu oyun arkadaşları ve aileleri bir araya getirebilmesi nedeniyle övülüyor.Listedeki bir diğer oyun da Hades. Aksiyonlu rol yapma oyunu, bağımlılık yapıcı bir oynanış tarzına ve oynaması kolay bir formata sahip.Call of Duty: Warzone oyunu da iletişim kurmanın bu kadar önemli olduğu bir dönemde arkadaşları bir araya getirdiği için listede.70 milyondan fazla indirilen bu ücretsiz oyun çok sayıda kişinin konsollarını tekrar televizyonlarına bağlamasına vesile oldu.En büyük hayal kırıklıklarıOyun muhabiri Shay Thompson, bu yılki en büyük hayal kırıklığının tüm oyun fuarlarının iptal edilmesi olduğunu söylüyor.Oyunlar konusundaki hayal kırıklıklarına gelince, bu alanda açık ara birinci olan tek bir oyun var.Son dönemde oyun haberlerini takip ettiyseniz hangi oyunu kast ettiğimi anlamışsınızdır.BBCPress X to Continue ekibi, soldan sağa: Gav Murphy, Rage Darling, Glenn Moore, Inel Tomlinson, Shay Thompson ve Steffan PowellEN İYİ OYUNLAR2020'nin en iyi oyunu olabilecek iki oyun öne çıkıyor. Bunlardan biri Nintendo'nun şirin ada oyunu Animal Crossing ve Playstation'a özel olarak piyasaya çıkan The Last of Us Part 2.Bunlar kadar fark yaratan başka bir oyun bu yıl piyasaya çıkmadı.Oyunlardan ilki yarattığı uzaklara gitme hissi ve dünyayı daha iyi bir yer olarak göstermesi nedeniyle övgü toplarken ikincisi dramatik hikaye anlatımı, çığır açan karakter gelişimi ve oyunun ardından bıraktığı duygusal etki ile takdir aldı. BBC TürkçeÇocuklar için sanat
Çocuklar için sanat figure > Dünyanın farklı yerlerinde sanatçılar yepyeni olasılıklar keşfedip duruyorlar. Sanat akla hayale gelmeyecek olanın akla hayale gelmesi olmayı sürdürüyor. Osman Hamdi Bey'den Picasso'ya Çocuklar İçin Sanat meraklı bir kitap. Sanatçıların yapıp ettikleriyle ilgileniyor, yaşamı seviyor ve acaba başka neler yapabiliriz diye sormaktan da hoşlanıyor. Tek vaadi, bir gezinti! Sanat dünyasında oksijen maskesini çıkarıp dolaşmak isteyenler için yazıldı. Ne dersiniz, belki de sanat dünyasında hayat vardır? /Archive/2020/12/26/113152955-ic.jpgBu kitabı nasıl kullanmalı merak mı ediyorsunuz? Basit. Tepe tepe kullanmalı! Peki, o zaman bir başka soru: Bir kitap nasıl tepe tepe kullanılır? Şıkları şöyle veriyor Osman Hamdi Bey'den Picasso'ya Çocuklar İçin Sanat kitabının yazarı Süreyya Evren:a) Rahat olursun. Arkana yaslanırsın. Kitabı eline alır, okumadan sayfaları çevirir, resimlerine bakarsın…b) 'Bu kitap sanatın dünyasına bir yolculuk, bir serüven,' diyen babana bakarsın ve 'madem sanat başka bir dünyada o zaman neden uzay gemisi ile gitmiyoruz?' diye sorarsın. Astronot kıyafetini giymeye başlarsın…c) Kitabı tepe tepe kullanabilmek için gördüğün yerde tepeler, durmadan tekme atarsın! 'Sanatıma gelene bir tekme,' diye de şarkısını söylersin. Ayağın vurmaktan acıyınca durup kitabı eline alırsın. Kültür zamanı!..d) Kitabı sert bir zemin olarak yereserip üzerine koyduğun beyaz kağıda resim yaparsın.e) Baştan başlayıp sona kadar gidersin. Sondan başlayıp başa dönersin. Ortadan başlayıp kenarlara doğru okursun. Alttan başlayıp yukarı doğru okur ve gökyüzüne yükselirsin. Dikkat, Örümcek Adam'a çarpma!Dünyanın farklı yerlerinde sanatçılar yepyeni olasılıklar keşfedip duruyorlar. Sanat akla hayale gelmeyecek olanın akla hayale gelmesi olmayı sürdürüyor. Osman Hamdi Bey'den Picasso'ya Çocuklar İçin Sanat meraklı bir kitap. Sanatçıların yapıp ettikleriyle ilgileniyor, yaşamı seviyor ve acaba başka neler yapabiliriz diye sormaktan da hoşlanıyor. Tek vaadi, bir gezinti! Sanat dünyasında oksijen maskesini çıkarıp dolaşmak isteyenler için yazıldı. Ne dersiniz, belki de sanat dünyasında hayat vardır?Başka neler mi var kitapta? “En güncel sanatçılarımızdan 20. yüzyılın kritik sanat akımlarına geniş çerçeve... Başyapıtlar, deneysel eserler, yenilikler... Kübizm, dadaizm, soyut dışavurumculuk, kavramsal sanat, ilişkisel sanat, Genç Britanyalı Sanatçılar ve diğerleri... Galeriler nedir, müzayedede ne olur, müzi nasıl gezilir, bienallerin özelliği nedir?... Resim, heykel, fotoğraf, video art, yerleştirme, performans ve diğerleri... Çocukları sanata yakınlaştırmak için özel tasarlanmış onlarca etkinlik...Osman Hamdi Bey'den Picasso'ya Çocuklar İçin Sanat / Süreyya Evren / Pan Yayıncılık / 172 s. Cumhuriyet Kitap Eki